
Burcu'dan
Üzerimde ki yeşil düz elbise ile çok şık ve güzel olmuştum. Elbisemin altında hafif fır fırları vardı.
Evet malum öküz ile tanıştık
Adı Güney soy adı Doğu yaşı ise 27 idi.
Aslında soy adı öküz olarak değiştirile bilir
İilkez doğru dedim sanırım
....
10 dakika önce
"Hoş geldiniz" dedim yüzümdeki saçma gülümseme ile karşımdaki deveye bakarken. Dilim tutulmuştu boyu en az 197 falandı
Elindeki çiçeği öküze verir gibi yüzme attığında ağızımdan çıkan "öküz" kelimesine hakim olamadım bunu duymuş olmalıydı ki kulağıma eğilip "çok çirkin olmuşsun" dedi
Gerçekten çirkin mi olmuştum?
Makyajım mı çirkindi,
Elbisem mi,
Yoksa saçım mı?
"Gerçekten öküzsün" dedim içimdeki soruları tutarak ....
Mutfakta kahve yapıyordum. Öküz olduğu için hem kahveye hemde susya tuz atıyordum
Atmak az kalır bocalamak diyelim biz ona
Yani biraz fazla olmuş olacak ki annem beni durdurdu
"Kız yeter ölecek şimdi adam"
"Adam değil anne, öküz"
"Kızım öküz olsun tamam ama dur artık. Aa adamı öldürecek şimdi"
Diyerek tuzluğu elimden aldı
"Ya anne!"
"Ne anne bu genç yaşında katil mi olacaksın bide. Tövbe izin vermem"
"Anne abartma ya"
Annem ablama döndü "al kız şunu sakla bir yere bulmasın şu"
"Anne harbi abartıyorsun"dedi canım ablam
Canım dediğimiz şahsiyet dün canımızı alıyordu yanlız
Susan mı acaba? yani doğruluk payı çoktu ama ne yapayım be
ablalar kavga için vardır ablalar makyaj ürünlerini çalmak için vardır
Altına imzam geçilsiz lütfen
....
"Böyle giderse daha evlenmeden boşayacak bunu* diyerek beni gösterdi annem
"Ay yeter vallahi de yeter* isyanlar eşliğinde salona giriş yaptım. Ben gelince sanki Shakirayı görmüş gibi alkışlamaya başladılar. Ben biraz isyan biraz ego birazda övünerek yerima -yani Güney'in yanına- oturdum
"Umarım acıma duygusu vardır ukala"
Dedi bana, evet evet bana ukala dedi
Ay götüm
"Biliyor musun hiç huyum değildir"
Kahveyi önüne iteleyip "gebermeli zıkkımlar"
"Kaç kaşık tuz var bunun içinde"
"4-5 bilemedim 6"
Yuh! Cidden acıma duygusu sıfır" ağızı içinde gevelendikten sonra kahveyi tek yudumda bitirdi.
Ne kadar da çekiciydi burcu
Yok artık bu Güney denen şahsiyet kesinlikle insan olamazdı olmamalıydı
Şaşkın şaşkın ona bakarken "öküz" diye mırıldandım gerçektende öküz olabilirdi
"Ne o etkilendin mi?"
"Asla!"
"Tamam şampiyon sensin"
Piç
"Kes sesini öküz"
"Sen kes çirkin"
Yurtkundum ne demişti bu aptal
Az önce resmen beni öp dedi
Sende kes sesini. Annem ve Ezgi anne bize doğru geldiler ama elerinde gümüş aynalı ve dantelli bir nişan tepsisi vardı.
Hani sadece isteme olacaktı?
"Böyle herkes bir arada iken yapalım dedik nişanıda" dedi Ezgi anne
"Hem daha hızlı olur zaten Güney bey oğlumda göreve gidecekmiş" dedi annem ardından ise Ezgi anne tekrar konuştu
"Yarın nikah iki gün sonra kınayı yaparız ardındanda düz düğün yapıp bitiririz"
Yok artık bu hukuk fakültesi mezunu beni bile yorardı
"İyide herşey çok üst üste geldi" dedim asla çekingen olmayan bir sesle
"Burcu doğru söylüyor ne gelinlik beli ne kına ne nikah elbisesi ne de damatlık belli bunları nasıl yapacağız" diyerek savundu beni öküz
"Nikâhı yıldırım nikahı yaparız saat 4 gibi ondan önce ise gelinlik falan hallederiz" dedi annem ardından ise Ezgi anne tekrar konuştu
"Ha ne dersiniz?"
....
Elif ve yanındaki Berk sohbet ediyorlardı onları Berk'in ablası Beyza ve Elif'in ev arkadaşı Aslı dinliyor ve izliyorlardı. Elif ve Berk ise artık didişiyor birbirine laf sokuyorlardı.
Berk bir anda Elif'e "en büyük hayalin ne?" Diye sordu
Elif ise garipsemişti ama cevap vermeyede hiç tereddüt etmemişti.
"Anne olmak iki tane biri kız biri erkek çocuğum olsun çok istiyorum"
Evet Elif'in hayali anne olmaktı. Çocuklara olan şevkat merhameti ve gülüşü çok ayrıydı. Berk bir kaç kez çocuklarla ilgilenen Elif'i görmüştü. Tabiki hepsi asker çocuğuydu. Berk, Elif'in çok iyi bir anne olacağını biliyordu.
Derin bir sessizlikten sonra Elif konuştu "Senin en büyük hayalin ne?"
Çok büyük bir hayali yoktu ama Elif anne olmak istiyorum diyince aklına aile istediği geldi. Berk anne ve babasını 11 yaşında kaybetmişti. Her zaman bir aile gördüğünde bir ailesi olmadığı aklına geliyordu. Annesi ve babası ile daha çok vakit geçirmek isterdi her zaman, o yüzden de keşkeleri çok olmuştu. O ise bu isteğini kendi ailesini kurarak dindirmek istiyordu. İçinden çok kez belki bir ailem olur diye geçirmişti. Hayali buydu aile...
"Ailem olsun isterim. Minik bir kızım olmasını çok istiyorum"
"Baba olmak, kullağa hoş geliyor" diye mırıldandı Elif. Arkalarından Beyza ve Aslı bir anda çıkınca ikiside korkmuştu. Berk'in ağızından bir küfür çıkarken Elif ise "ay" diyerek karşılamaıştı bu durumu.
"Abla ne yapıyorsun ya" dedi Berk
"Aslı ne yaptığını sorabilir miyim acaba?" Diyerek Aslıya çıkıştı Elif
"Öyle konuştuğunuzu gördük ve geldik" diyerek durumu açıkladı Beyza.
Yalandı yarım saattir Elif ve Berk'in konuşmalarını dinliyorlardı
"Elif yarın Burcu geliyormuş ama artık bizim ile kalmayacak evlenmiş Deniz'e söylersin" dedi Aslı rahat bir şekilde
"Ne! Evlenmiş mi?" Dedi Elif
"Evet evlenmiş bende şaşırdım"
"Şarşırmış hâlin bu ise şarşırmamış halini düşünemi-" dedi Elif ama telefonuna gelen bildirim işe sustu. Deniz onun acil bir şekilde revire gelmesini söylüyordu. Elif ise sorgulamadan kaltı ve tam gideceken Berk "nereye?" Diye sordu Elif ise yanıtladı "acil revire gitmem gerekiyor sonra görüşürüz" Berk ve diğerleri sohbetlerine devam etti.
....
"Hasta adı ne?" Dedim ciddi bir sesle. Bir asker vurulmuştu ve karın bölgesine dikiş atılması gerekiyordu ve burada dikiş atacak kadar uzman olan tek kişi bendim.
Normalde kırk saat övünürdüm. Ama şuan sırası değil
"Atlas, Atlas Ak 29 yaşında üsteğmen"
Atlas mı?
Atlasımız mı?
Atlas mı vurulmuştu?
Atlasımız mı vurulmuştu?
Eben vuruldu! Kendimle çok kavga ederdim ve yine bir kavga daha etmiştim ama şuan konu Atlas'ın vurulmasıydı. Bana açıldığı günden beri konuşmuyorduk daha doğrusu konuşamıyorduk. Sürekli benden kaçıyordu bende ondan kaçınca işimiz zorlaşmıştı.
"Deniz!" Diye bağırdı Efsa. 26 yaşındaydı yani benden bir yaş küçüktü. Yeni değildi Şırnak'ta doğmuş ve büyümüştü çok yakın olmamıştık ama yinede fırsat buldukça konuşuyorduk.
"Dikiş malzemelerini hazırlayın, enfeksiyon kapmasın, elime eldiven alıp geliceğim" dedim ve hızlı adımlarla eldiven geçirdim elime. Göreve gitmemişti emindim sadece dışarı çıkmıştı büyük ihtimalle dışarıda vurulmuştu. Kurşun derinde ise işim çok daha zor olurdu. Keşke Yankı burada olsaydı ben daha yeni atanmıştım ama o 2 yıl önce atanmış ve benden daha tecrübeliydi. Eğer hata yaparsam Atlas'a zarar verebilirdim ve bu asla istemediğim bir şeydi.
"Kurşun nereye isabet etmiş!?" Dedim biraz panik birazda sinirle
"Karın boşluğuna" dedi birisi
Rahatlamıştım karın boşluğuna isabet etti ise sorun yoktu ama bayıldığıma göre biraz fazla kan kaybetmiş olmalıydı. Kan grubunu boynundaki asker künyesinden anlayabilirdim. Künyede 0 Rh pozitif yazıyordu benim kan grubumda 0 Rh pozitif o zaman kanı ben verebilirdim.
"Kan grubu 0 Rh pozitif benden 5 tüp kan alın aynı kan grubu" dedim hızlı bir şekilde benden kan aldılar ve Atlas'a enjekte ettiler. Geri kalan ise kurşunu çıkarıp sargı bezi ile sarmaktı.
.....
Atlas uyanmışdı bir sedyede uzanıyordu ne olmuştu ona? Tek hatırladı bir asker tarafından vurulduğuydu kim onu bulmuştu? Banyoda susturucu ile vurulmuştu. Onu bulmaları garipti ya vuran asker getirmişti onu revire, yada biri onu bulmuştu.
Arkadaşlar merhaba bölümleri her hafta sonu atacağımı demiştim ve 5. Bölüm ile karşınıza çıktım umarım sevmişsinizdir şimdi size bir soru soracağım
Sizce Atlası kim vurdu? Timden biri mi yoksa düşman mı?
Böyle küçük sorular soracağım kim daha yakın bilirse yorumunu beğeneceğim şimdilik hoşçakalın haftaya görüşürüzzz
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |