Bölümün şarkısı, Ezgi'nin günlüğü - Eksik bir şey 🎶🎵
.....
"Kemal"
"Nehir! Saatlerdir sana ulaşmaya çalışıyorum."
Genç adam şirketten çıkmış arabasındaydı, seraya gitmek üzereydi. Nehir duraksadı, kalbi delicesine atmaya başladı.
Gözleri dolu dolu oldu, cevabı duymaya korktu. Bu hayatta tek yakını vardı, ağabeyi. Ne kadar nefret ettiğini söylese de bir an ona bir şey olma ihtimalini düşündü. Kendine gelmeye çalıştı, onu hala düşünüyor olduğuna ve onun için endişe duyduğuna inanamıyordu.
"Üyeleri nasıl ikna etti bilmiyorum ama Mert toplantıyı öne aldı."
"Ne?"
"Yarından sonraki gün gerçekleşecek."
Ellerinin titrediğini hissetti kız, yanağına usulca tek damla yaş aktı. Ağabeyi iyiydi ama hala aynıydı. Tüm bedeni sarsıldı, zihninde yaşadıkları bir film şeridi edasında geçti.
Telefonu sıktı, bu evin ve seranın büyüsüne kapılmıştı, öylesine bir rüyadaydı ki, hayatının gerçeğini tamamen unutmuştu.
Aniden uyandı ve gerçeğe geri döndü artık. Avucunu sıktı, tırnakları avuç içlerini acıttı. Babasının öldürülüşünü ve ona acımasızca kıyan ağabeyini anımsadı.
"Ne.. Ne yapmam gerek?"
"Ben her şeyi hazır ederim, sen sadece o gün evden çıkabilmenin bir yolunu bul."
Kafasını yavaşça salladı. Nasıl yapacaktı bilmiyordu ama o gün, o toplantıda kesinlikle olmalıydı.
....
Nehir'in bakışı yavaşça kalktı, kadına döndü. Akşam yemeğinde ve masada oturuyorlardı. Zeynep Hanım tam karşısındaydı.
"Yarın sözünüz yapılacak, davet etmek ve gelmesini istediğin hiç kimsen yok mu?"
Genç kız kafasını yavaşça eğdi, gözleri dolu dolu oldu. En mutlu günü olacaktı yarın, ne annesi ne de babası yanında vardı.
O kötü günlerin hiç gerçekleşmemiş olmasını, ağabeyinin yanında ve arkasında olmasını çok isterdi. Kafasını yavaşça ve zorlanarak iki yana salladı.
Rüya'nın yüzü asıldı. Kafasını çevirdi, kıza baktı. Tam yanında oturuyordu, elini kaldırıp kızın masanın üzerinde bulunan elinin üzerine bıraktı. Tebessüm etmeye çalıştı.
"Üzgünüm abi, ben gelin tarafıyım"
Tüm bakışlar ona döndü, Nehir'in elini sıkıca tutmuştu. Ali Demir ve Zeynep Hanım bakıştı, ikisinin de yüzünde gururlu ve ufak bir tebessüm oluştu.
....
Gözlerini yavaşça araladı iki kız, sesler duyuyorlardı. Karşılarında ve başlarına dikilmiş olan Zeynep Hanım'ı gördüler.
Rüya yavaşça doğruldu, gözleri uykuluydu. Annesine bakıyordu. Nehir ise kendine gelmeye çalışıyordu.
"Yığınla işimiz varken siz hala uyuyorsunuz, on dakikaya ikinizi de karşımda hazır bir şekilde görmek istiyorum!"
Arkasını döndü, kızların tek kelime etmesine izin vermeden çıktı. Kapıyı örttü, iki kız birbirine baktı. Anlam vermeye çalışıyorlardı.
Umursamadan tebessüm edip birbirlerine sırtlarını döndüler. Saat çok erkendi, kesinlikle biraz daha uyumaları gerekiyordu.
Gözleri aynı anda kapandığında, bir anda duruldular. İkisinin de aynı anda zihninde dün yer aldı, bugün evde söz yapılacaktı. Hızla gözlerini açıp doğruldular.
Bir an ayaklanıp bir robot edasında hazırlanmaya ve kendilerine gelmeye çalıştılar.
....
Erkenciydi bugün Zeynep Hanım, gün doğarken uyanmıştı. Birçok işi halletmiş, kahvaltı masasını kurmuş, çayları bardaklara dolduruyordu.
Bakışları koştur koştur mutfağa giren iki kıza kaydı, tebessüm etti. Üç bardağı doldurup arkasını döndü, çaydanlığı arkasındaki ocağın üzerine bıraktı. Onlara baktı, ikisi de dediği gibi hazırlanmıştı.
"Hadi önce kahvaltı, sonra çok işimiz var"
İki kız masadaki yerine yerleşti, Nehir'in bakışı genç adamın yerine kaydı, yoktu. Merak etti çekindi, soramadı, bakışı Rüya'ya döndü.
Tebessüm etti Rüya, onu bakışından bile anlayabiliyordu artık. Sormasını ve ağabeyinin nerede olduğunu öğrenmesini istiyordu. Annesine döndü.
Zeynep Hanım bakışını kızına çevirdi.
"O sizin gibi uykucu değil, erkenden çıktı"
Kafasını yavaşça eğdi genç kız, onu işler öncesinde çok kısa da olsa görmek istiyordu. Yapacak bir şey yoktu, akşam sözleniyordu. Sonrasında daha rahat olacaklardı.
.....
Günün aydınlandığını pencereden yüzüne vuran güneşle fark etti genç adam, başını masasına bırakmış, uyuyakalmıştı.
Yavaşça kafasını kaldırdı, gözüne ışık vurdu. Gözleri bir an kamaştı, elini kaldırdı. Güneşe engel olmaya çalıştı, yapamadı.
Dönerli koltuğunu çevirip kalktı, masanın sağına geçti. Tek adım attı, durdu.
Bakışı sehpaya kaydı, oturma grubunun tam ortasında duruyordu. Üstünde ise beyaz bir gömlek, buradayım haykırıyordu. Paketinden çıkarılmış olmasına rağmen özenle bırakılmıştı.
İstemsiz adımları tam önünde durdu adamın, koltuğa çömeldi, oturdu. Sehpa tam önünde ve sadece bir adım ilerisindeydi.
Yavaşça elini uzattı, dokunmak istedi. Zihninde genç kız yer aldı, kahverengi düz saçları ve gülen yüzünü hatırladı.
Maddi olarak iyi durumda olmadıklarını çok iyi biliyordu, kim bilir bu gömleğe ne kadar para harcamıştı? Belki biriktirdiği okul harçlıklarından almıştı.
Aklının gittiğini hissetti adam, bunu öğrenmeliydi. Yapamazdı, kendi harçlığını adama feda edemezdi. Hızla ayağa kalktı, masaya yanaştı. Tam arasındaydı, ucuna bıraktığı telefonu eline aldı, Serdar'ın ismini çevirdi. Öğrenmeliydi kızın bu gömlek için neyden vazgeçtiğini.
....
Misafirler tek tek geliyor, Zeynep Hanım karşılıyordu. Pek kalabalık olmamasına özen gösterilmişti, sadece birkaç komşu ve en yakın akrabalar davet edilmişti.
Rüya hazırlığın mutfak kısmıyla ilgileniyordu, misafirlere ikram edilmek üzere iki çeşit tatlı ve içecekler alınmıştı. Son kontrolünü yaptı, her şey tamdı, eksiksizdi.
Bu sokağın bir adeti vardı, kalabalığın toplanacağı her türlü etkinlikte, tüm genç kızlar bir araya gelip ev sahibine yardım ederdi. Bugün de Rüya'ya yardım eden beş genç kız vardı.
Hızlı adımlarla bahçeye geçti, oradaki hazırlıkları da kontrol etmek istedi. Giriş kapısının tam sağında, çimlerin yoğunluk olduğu yere bir masa kurulmuştu.
Gümüş yoğunlukta olduğu bir konsept ve beyaz bir örtü tercih edilmişti. Masanın orta yerine bir yaş pasta, her tarafına da çeşitli kurabiyeler ve tatlılar konulmuştu.
Sağ ve sol ucuna koca birer cam vazo içerisinde çiçekler bırakılmış, bu da masayı daha göz alıcı yapmıştı. En ön kısma gümüş bir isimlik konulmuştu, üzerinde Ali Demir & Nehir yazıyordu.
Tam önünde durdu Rüya, uzaktan bir kontrol yaptı, oldukça hoş ve sade görünüyordu. Tebessüm etti, hepsiyle kendisi ilgilenmişti. Heyecanlıydı, bugün ağabeyinin sözü vardı.
Arkasını döndü, eve girdi, odasına yaklaştı. Kapıyı yavaşça tıklayıp kafasını içeri soktu, bakışı genç kıza kaydı.
Nehir boy aynasının önündeydi, yansımasına bakıyordu. Mor, diz hizasında ve belden ince kemerli bir elbise giymişti.
Ayaklarına beyaz kalın topuklu ayakkabı tercih etmişti, böylelikle evin içerisinde ve bahçede rahatlıkla hareket edebilirdi.
Saçları özenle ve işinin eri biri tarafından özenle salaş topuz yapılmış, bir tutamı ise ön tarafından serbest bırakılmıştı. Böylelikle boynu ve omuzlarında elbisenin kalın askılarıyla kolları gözler önündeydi.
Kulaklarına gümüş, küçük taşlı küpe ve bileğine de aynı renk ince bir bileklik takmış, makyajı da özenle yapılmıştı.
Kafasını çevirdi, bakışı Rüya'yla buluştu. Tebessüm etti, Rüya yanına yaklaştı.
Genç kız yeniden aynaya döndü, son kez üstünü inceledi. Oldukça heyecanlıydı, tüm bedeni titriyordu.
Gülümsedi Rüya, bakışını aynı şekilde aynaya çevirdi. Önce kızı sonra da kendini süzdü. Damadın kız kardeşi olarak, o da oldukça özenle ve biraz da erken hazırlanmıştı. Biliyordu, birçok iş onu bekliyordu.
Ayaklarında biten kalın askılı, dar uzun bir toz pembe elbise giymişti, saçları iki omzuna sarkıyordu. Ayağında aynı şekilde kalın topuklu ve pudra rengi bir çift ayakkabı vardı.
İki kız sabahın erken saatinde alışverişe çıkmış, özellikle söz için bir şeyler almışlardı.
"Abim ve amcam geldiğinde başlayacağız"
Nehir'in bakışı kıza döndü, heyecanlıydı. Bugün genç adamın hiç bilmediği birçok akrabasıyla da tanışacaktı. Derin derin soluk aldı, sakinleşmesi gerekiyordu.
"Abin ne zaman gelecek?"
"Bilmem, siz konuşmuşsunuzdur diye aramadım"
Genç kız kafasını iki yana salladı, bugün ne sesini duymuş ne de onu görebilmişti.
Hızla arkasını döndü, yatağa yaklaştı. Telefon tam üstündeydi, öne doğru eğilip aldı. Mesaj bölümünü açtı, yoğun olduğunu düşündüğü için hiç aramamıştı.
Dudağının kenarını ısırdı, telefonu göğsüne bastırdı. Merakla bekliyordu, titreşim hissetti. Hızla geriye çekip ekrana baktı, ismi yazıyordu.
Tebessüm etti kız, bakışını Rüya'ya çevirdi.
....
Bakışını pencereye çevirdi genç kız. Duvardaki saate baktı, yarım saat geçmişti ama adam hala gelmemişti.
Endişeliydi, hala niye yoktu? Yüzünü astı, geriye çekildi. Masanın üzerinde bulunan telefonu aldı, yatağın ayak ucuna oturdu.
Derin bir nefes aldı, tüm misafirler içeride bekliyor, Rüya ara ara kızı kontrol edip tekrar işlere dönüyordu.
Bir ses duyuldu, kızın beklediği ve her duyduğunda kalbinin atmasına neden olan sesti, kamyonetin freni.
Tebessüm etti, heyecanla ayağa kalktı. Gelmişti, bugün yüzünü hiç göremediği adam sonunda gelmişti. Hızla aynanın önüne geçti, son kontrolünü yaptı, dudağındaki kırmızı rujun üzerinden hafifçe geçti.
Sakinleştirici bir nefes aldı, bugün en mutlu günüydü. Her şey çok güzel geçecek ve onun için unutulmayacak bir an olacaktı. Sağ elini kaldırdı, göz hizasına getirdi. Yüzük parmağına baktı, birazdan adama ait olduğunu gösteren bir işaret takılacaktı.
Gözlerini kapadı, gülümsüyordu. Bakışı odanın kapısına döndü, çalıyordu. Bekledi, Rüya göründü. Heyecanlı ve mutluydu.
"Hazır mısın? Abim geldi, kapıyı sen açmalısın."
Nehir kafasını aşağı yukarı sallamakla yetindi, hazırdı yada değildi. Çok heyecanlıydı, derin nefes aldı. Önce sakinliğini korumalıydı, bayılmaktan delicesine korkuyordu.
Tebessüm etti Rüya, heyecanını görebiliyordu. Odaya adım attı, kapıyı örttü. Kızın iki elinden sıkıca tutup, gözlerini kenetledi.
"Derin derin nefes al, her şey çok güzel olacak."
İki kız tebessümle birlikte derin derin nefes aldı, Nehir biraz da olsa rahatladığını hissetti, Rüya'nın varlığı ona en büyük güçtü.
"Hazırım sanırım artık"
"Hadi o zaman, Damat Bey'i kapıda bekletip kızdırmayalım"
Gülümsedi Nehir, kapıya yöneldi. Adımı durdu, yeniden aynaya döndü, kendini kontrol etti. Rüya'ya baktı. Gülüyordu ona.
Genç kız kapıya yaklaştı, koridorda koşturan küçük çocukları geçip dış kapıda durdu. Tam o anda da zil duyuldu. Derin bir nefes verdi Nehir, gözlerini kapayıp açtı. Eli kulpa yaklaştı, indirdi. Yavaşça kapıyı kendine çekti, durdu.
Gözleri çok sevdiği mavilerle buluştu ilkin. Altında beyaz bir gömleğin bulunduğu, siyah bir takım elbise giymişti. Ayağında aynı renk parlak bir ayakkabı vardı, gözleri parıldıyordu. Sağ elinde bir buket kırmızı gül tutmuştu, sadece kıza bakıyordu.
Genç adam sessiz ve tepkisizdi, sadece kızı süzüyordu. Üstündeki elbise ve özenle toplanmış saçları güzelliğini ortaya seriyor, ayağındaki topuklar ise aradaki boy farkını kapatıyordu.
Kafasını yavaşça eğdi, gözlerini ondan alamıyordu. Derin bir nefes verdi, elindeki çiçeği yavaşça kıza uzattı.
Hızla atıyordu kızın kalbi, kollarını açtı ve eline aldı. Kafasını hafifçe eğdi, çiçeği kokladı.
Adam kafasını sallamakla yetindi, yüzünde ifade yoktu. Heyecanı vardı, mutluydu fakat bunu bile gösteremiyordu.
Bakışı gerideki kardeşiyle buluştu, Rüya dudağının kenarını ısırdı. Biliyordu, ağabeyi en yakışıklı damat olacaktı, öyle de olmuştu.
....
Mutfaktaydı Nehir, Rüya'nın da yardımıyla kahve yapıyordu. Evde çocuklar ve ev halkı dışında on iki kişi vardı.
Koca gümüş ve dikdörtgen şeklinde bir tepsinin üzerine sade beyaz fincanlar konuldu. Rüya dikkatle dolduruyor, Nehir de su bardaklarını hazır ediyordu.
Misafirlere önce kahve ikram edilecek sonra isteme gerçekleşecekti. Zeynep Hanım tüm adetlerin eksiksiz yerine getirilmesine özellikle özen gösteriyordu.
Bahçenin, giriş kapısının sağında masa vardı. Onun da iki yanına komşulardan alınan plastik sandalyeler dizilmiş, konuklar oturtulmuş, duvarlar ve ağaçlara da ışıklar asılmıştı. Tüm hazırlıklarda komşuların da büyük etkisi olmuştu.
....
Rüya bakışını Nehir'e çevirdi.
"Abim'inki hangisi? Tuz ekleyelim"
Nehir durdu, tebessüm etti. Hakan için onu istemeye geldikleri akşamı anımsadı. Adamın kahvesine tuzu eklemiş ve içmesini beklemişti.
"Şey.. Ben onu önceden hallettim"
Rüya bakışını ona çevirdi, şaşırdı.
"Ne?"
"Müzeyyen Teyzeler geldiğinde, tuzlu kahveyi ona içirmiştim"
Kafasını eğdi, Rüya'nın yüzünde şaşkın bir tebessüm belirdi.
"Nehir çok fenasın, ama yine de eklemeliyiz"
"Olmaz, kıyamam"
Gülümsedi Rüya, tepsiyi eline alıp kıza uzattı.
"Peki o zaman, hadi bakalım dikkatle dağıt. Unutma, önce en büyükten başlayacaksın."
"Tamam"
.....
İki ucundan sıkıca tuttuğu tepsiyle evin kapısına yöneldi Nehir, Rüya'nın önünü açıp yardım etmesiyle bahçeye geçti.
Hava kararmış olsa da ışıklar etrafı oldukça aydınlatmıştı. Önündeki basamakları dikkatle indi, önce en uç köşede oturan yaşlı bir adama yaklaştı.
Ali Demir'in babasının amcasıydı, ismi Salih'ti. Ailenin geriye kalan tek büyüğüydü ve alyansları onun takması istenmişti. Yüzü kırışık, bedeni zayıf ve sevecen bir adamdı. Nehir, tanıştığı ilk anda çok sevmiş, hiç yabancı hissetmemişti.
Genç kız önünde durdu, yavaşça öne doğru eğildi, yaşlı adam en öndeki fincanı eline aldı. Kızın yüzüne bakıp küçük bir tebessümle teşekkür etti.
Genç adamın önüne durdu kız, gözlerine bakmayı, ona gülümsemeyi deli gibi istese de ortamın durumunu biliyordu. Yapmamalıydı, onlara yakışan bir gelin gibi hareket etmeliydi.
Ali Demir kahveye uzattı elini, bakışını yavaşça kaldırdı. Kızla saniyelik göz göze geldi, gözlerini ayırdı. Daha fazlası ayıp görülürdü.
....
Genç kız boşalan tepsiyi hızla mutfağa bıraktı, heyecanla kapıya yaklaştı. Bahçeyi gizliden izliyor, konuşulanları duymaya çalışıyordu.
Rüya yanındaydı, hem heyecanına ortak olmaya hemde bahçeye girmesine engel olmaya çalışıyordu. Aileler konuşurken gelin adayı orada olmazdı.
Elindeki kahveden bir yudum aldı büyük amca, bakışını karşısında ve üç dört metre ileride duran Aysel Hanım'ın eşine çevirdi. Bu gece burada, Nehir'in ailesini temsil edecek ve onlardan istenecekti.
"Efendim, sebebi ziyaretimiz malum. Gençler anlaşmış, güzel bir yuva kurma yoluna niyetlenmiş. Bizler de aile büyükleri olarak bu izdivacın kurulmasına en güzel şekilde vesile olma telaşındayız."
Herkes pür dikkat kesilmiş sadece Salih Bey'e yoğunlaşmıştı. Nehir heyecanla kapı arasından izliyor, bazen de bakışı genç adama dönüyordu, amcasının yanında oturmuş, sessizce kahvesini yudumluyordu.
"Hepimiz de bu amaçla burada bulunmaktayız."
Bakışı, Aysel Hanım'a ve eşine döndü.
"Allah'ın emri, peygamber efendimizin kavliyle kızımız Nehir'i oğlumuz Ali Demir'e istiyoruz."
Nehir heyecanla geriye çekildi, sırtını koridordaki duvara yasladı. Derin derin nefes aldı, sakinleşmeye çalıştı. İnanamıyordu, sonunda beklediği o an geliyordu.
Zeynep Hanım hem heyecanlı hemde buruktu. Hayat arkadaşının yokluğu, en çok bu özel günde kendini belli ediyordu. Gözleri dolu doluydu, sessizce bekliyordu.
Aysel Hanım'ın bakışı eşine döndü, tebessüm ediyordu. Bu görevi ona verdiklerinde, memnuniyetle kabul etmişti. Mahalledeki varlığını öylesine kabul ettirmişti ki kız, onu sevmeyen tek bir kişi bile olmamıştı. Bakışını, Salih Bey'e çevirdi.
"Dediğiniz gibi gençler anlaşmış, karar vermişler. Bize de sadece hayırlı olsun demek düşer."
Davetliler tek tek ayağa kalktı, bakışlar kızı aradı. Onun da dahil olma zamanıydı, Nehir derin derin nefes alıp bahçeye adım attı, gözleri adamın mavileriyle buluştu. Kafasını yavaşça eğdi, yönlendirme ile masanın önüne geçti.
Genç adam da ayağa kalkanlardan biriydi, amcasının bakışlarıyla kızın yanına geçmesini söylemesiyle ağır adımlarla yanına geçti. Tam masanın önünde, tüm davetlilerin de karşısında yan yana ve ayaktaydılar.
Rüya tebessümle bahçeye girdi, elinde küçük gümüş renk bir tepsi vardı. Üzerinde iki ucu iki alyansa bağlı kırmızı bir kurdele ve küçük bir makas bulunuyordu.
Amcasının yanında, Nehir ve ağabeyinin tam önüne durdu. Davetliler etraflarına toplanmış, Salih Bey ellerini açmış dua ediyordu. Yan döndü, tepsinin üzerindeki iki alyansı aldı.
İki genç de parmaklarını açarak elini uzattı, Salih Bey sırasıyla alyansları iki parmağa da geçirdi. Genç kızınkinin çevresi taşlı olsa da genç adamınki sadeydi.
Nehir kalbinin delicesine attığını biliyor, sakinleşmeye çalışıyordu. Genç adam ise kıza göre daha sakin görünse de heyecanlıydı.
Büyük Amcanın makası alıp tam ortasını ettiği dua ve iyi dileklerden sonra kesmesiyle, bahçeden alkış sesleri yükseldi.
Genç adamın bakışı kıza döndü, bedenini ona çevirdi. Hayat o an durmuş, sadece onun heyecan dolu nefesi duyuluyordu. Karşılıklı durdular, tüm bakışlar onların üzerindeydi.
Adam yaklaştı, dudağını kızın alnına bıraktı. Nehir gözlerini kapadı, onun varlığına ve bu ana defalarca şükretti.
Yavaşça geriye çekildi Ali Demir, kızın gözlerinin içerisine baktı. Nehir'in yüzünde ufak bir tebessüm vardı. Gözleri onun gözlerine kenetlenmiş aşkını haykırıyor, adam da aynı şekilde karşılık veriyordu.
Misafirlere döndüler, önce Salih Bey, sonra Zeynep Hanım olmak üzere tek tek büyüklerin eli öpüldü ve bu gece ikisinin de hafızasında en güzel yere kaydedildi.
....
Dışarıda duruyordu Berna, yumruklarını sıkmıştı. Gözleri dolu, kalbi sızlıyordu. Bu haberi aldığı andan beri kalbi büyük bir savaş içerisindeydi.
Yıllardır sevdiği, evlenme hayalleri kurduğu adam, başka kızın yanındaydı ve ona ait olan alyansı parmağına takmıştı.
Yavaşça geriye çekildi, birilerinin görmesinden korkuyordu. Sırtını duvara yasladı, kulağına bahçeden alkış sesleri ulaştı.
Kafasını yavaşça iki yana salladı, onu böylesine kaybedemezdi, başkasına bırakamazdı. Yıllardır sevmiş hep birgün karlılık görmenin hayalini kurmuştu. Gözlerini kapadı, derin derin nefes alıp hzılı adımlarını evine çevirdi.
.....
Balkondaydı genç kız, oldukça yorgundu. Tüm misafirler gittikten sonra ev temizlenmiş, işler halledilmişti.
Kafasını yavaşça kaldırdı, kanepede oturuyordu. Gökyüzüne baktı, saat gece yarısını çoktan geçmiş, o gözlerini bir an olsun kırpmamıştı. Sol eliyle, sağ elinin parmağında bulunan yüzükle istemsizce oynuyor, yıldızları seyrediyordu.
Herkes işler bittikten sonra uyumuş, o da bir süre direnç göstermiş fakat başaramamıştı. Gözlerinde gram uyku yoktu. Derin bir nefes aldı, kafasını eğdi. Bakışları parmağındaki yüzüğüne çarptı.
Bu gece iş ciddileştikten ve dün kurul gününü öğrendikten sonra aklından çıkmayan tek bir şey vardı.
Adam, anne ve babasının evliliğinden söz ederken, hayatlarını yalansız geçirdiğini söylemişti. Yüzük parmağına takılırken bir an adama bakmış, sessizce izlemişti.
Ona ihanet ettiği hissine ilk defa kapılmıştı. Yüzü asıldı, adam sözlendiği kızın gerçek kimliğini bile bilmiyordu. Buradaki hayatı sadece yalanlar üzerine kuruluydu.
Çok büyük hatalar yaptığını biliyordu ve ne olursa olsun bunları düzeltmek zorundaydı. Çünkü biliyordu artık, onları açıklamadıkça adamın gözlerine bakamayacak, suçluluk hissi tüm benliğini her geçen saniye daha çok saracaktı.
Gözlerini kapadı, bir şey yapması gerektiğini düşündü. Bu yalanlara son vermeli, gerçek Nehir olarak onun yanında kalmalıydı.
Biliyordu, adam çok tepki gösterecekti ama sonunda onu affedecek ve genç kız o zaman onunla bir ömür geçireceğine inanacaktı.
Derin bir nefes aldı, kafasını yeniden gözyüzüne kaldırdı. Bir ses duydu, bakışını soluna çevirdi, kapının önünde genç adamı gördü.
Üstünde gri bir tişört ve siyah bir pijama altı vardı, saçları dağınık gözleri de uykuluydu. Susadığını hissedip uyanmış, balkonda birinin varlığını fark etmişti.
Yanına yaklaştı, önüne dikildi. Bakışları sadece kızın gözlerindeydi. Neden yatağında değilde burada olduğunu merak ediyordu.
Omuz silkti genç kız, adamın mavilerine ve dağılmış saçlarına bakıyordu. Ali Demir yanaştı ve arada bir kişilik mesafe olacak şekilde yanına oturdu.
"Çok geç bir saatteyiz, balkon güvenli değil"
Nehir bakışını ona çevirdi, gözlerine bakıyordu. Adamın evdeki nefesi bile ona güven veriyordu.
Adam kafasını eğdi, yüzünde ufak tebessüm belirdi. Hoşuna gitmişti, belli etmemeye çalıştı. Ne olursa olsun bu saatte tek başına balkonda bile olsa karanlıkta oturmamalıydı.
"Sabah erkenden seraya gideceğiz, uyumalısın. Önemli sevkiyatlarımız var"
Sustu Nehir, bakışını önüne çevirdi. Yarın kurul toplantısı gerçekleşecekti, bir şekilde orada yer almak zorundaydı.
"Yarın gitmek istediğim bir yer var"
Ali Demir merakla ona döndü, bakışları soruyordu.
"Annemi, babamı ziyaret etmek istiyorum. Sözlendim, onlarla da paylaşmak istiyorum"
Adamın eli yavaşça kıza yaklaştı, sıkıca tuttu. Onun için üzülüyordu.
"Tamam, birlikte gidelim"
"Sevkiyatları bırakamazsın, ben tek giderim"
"Önemli değil, seninle geleceğim"
Derin bir nefes verdi genç kız, onunla gidemeyeceğini biliyordu. Üstelik bu sevkiyatta Kemal'in parmağı vardı, kız için her şeyi aynı anda hazır etmişti. Adam gün boyunca öylesine yoğun olacaktı ki, kızı merak etmeye fırsatı hiç olmayacaktı.
"Sevkiyatı bırakamazsın, bu defa tek giderim. Bir dahakine birlikte gideriz"
Sustu genç adam, onu zorlamak istemiyordu ama içi hiç rahat değildi. Kaçmak zorunda olduğu bir ağabeyi olduğunu hatırladı, ona döndü.
"Abin?"
"O.. Annem ve babamı ziyaret etmez. Endişe etme"
Genç adam ona döndü, gözlerinin içine baktı. Bu işin de artık çaresine bakmak istiyordu. Kızın bu korkusuna artık son vermeyi planlıyordu. İlk fırsatta o ağabeyi bulacak ve bu sorunu halledecekti.
"Gelmemi istemediğine emin misin?"
Nehir kafasını yavaşça aşağı yukarı sallasa da yanında olmasını delicesine istiyordu.
"Telefonun açık olsun, her aradığımda sana ulaşmalıyım"
Bakışlarıyla tamam dedi kız, sesinden alacağım güce ihtiyacım var, iki elim kanda bile olsa sen aradığında, ben açarım.
Bedenini ona çevirdi genç kız, elini yavaşça kaldırdı. Adamın saçlarının içerisine parmaklarını soktu. Tutamlarıyla oynadı, şeklini yavaşça bozdu. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, dağınık haline bayılıyordu.
Adam sessizdi, Nehir aradaki boşluğa yaklaştı. Mesafe kapanmıştı, kafasını yavaşça yana eğdi, omzuna dayadı.
Ali Demir bir elini sıkıca tuttu, bakışlar gökyüzüne döndü. Yarını düşünüyordu genç kız, o geceden sonra ilk defa ağabeyiyle karşılaşacaktı.
Ne hissettiğini bilmiyordu, korku ve endişesi bir aradaydı. Biliyordu, Kemal her anında yanında olacaktı ama yanında olmasını istediği tek kişi, şu an elini sıkıca tutan adamdı.
Uzun zamandır o güne hazırlanıyordu, ağabeyine karşı dik durabilmek için çok çaba sarfetmiş, günlerce dosyalara çalışmak için uykusuz kalmıştı.
Umurunda değildi babasından kalan miras, biliyordu artık. Bu küçük evde, bu ailenin yanında para olmadan daha mutluydu.
Tek isteği, tek amacı ve tek çabası babasıydı. Onu öldüren ağabeyinden, tırnaklarını kazıya kazıya var ettiği servetini almak ve yaptığının cezasını çekmesini sağlamaktı.
Sonrasında mı?
Sonrasında ilk işi, yanlarına sığındığı aileye gerçekleri açıklayıp güvenlerini yeniden kazanmak ve bu evde kalmaya devam edip şirketi idare etmek istiyordu.
Bu ev diyordu, çünkü o villaya dönmek istemiyordu. Onlarca boş odası olan bir ev değil, üç küçük dolu odası olan evi istiyordu. Biliyordu mutluluğu oda sayısı değil evdeki kişi sayısı getiriyordu.
Yavaşça esnemeye başladı, yavaş yavaş uyku bastırıyordu. Kafasını pozisyonunu bozmadan yavaşça kaldırdı, bakışları adamın mavileriyle buluştu.
Tebessüm etti kız, bu adam onu düşünüyordu. Onu seviyordu, onun yanındaydı. Daha fazla inat etmek istemedi, yavaşça kafasını omzundan ayırdı, ayağa kalktı.
Genç adam da kalktı, kız elini tuttu. Odaya kadar olan kısa mesafeyi bile ayrı geçirmek istemiyordu. Korkuyordu ve yarın için ondan cesaret almak istiyordu.
Adımlar durdu, Rüya'nın odasının önündeydiler. Karşılıklı, el ele ve birbirlerine bakıyorlardı. Genç adam yavaşça yaklaştı, dudağını alnına bastırdı, kız nefesini hissetti. Gözlerini kapadı, hissetmeye çalıştı.
Geriye çekildi adam, gözlerine baktı. Bilmiyordu nedenini ama onu rahatlatma hissi belirliyordu tüm benliğinde. Elinin tersini yavaşça yüzüne bıraktı, işaret parmağını yanağında gezdirdi.
Genç kız gözlerinin dolduğunu hissetti, dudağının kenarını ısırdı. Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, kendini hiç iyi hissetmiyordu. Yarından delicesine korkuyordu.
Ağabeyine nasıl karşı geleceğini, babasına yapılanın karşılığını nasıl alacağını hiç bilmiyordu.
Adam yavaşça arkasını döndü, birkaç adım ötede odası vardı. Tek adım attı, genç kızın yanağına tek damla yaş hızla aktı. Tüm vücudundan buz gibi suların aktığını hissetti.
Adımının durduğunu fark etti, hızlandı ve önüne geçti. İki kolunu açıp boynuna sıkıca sardı. Gözlerini kapadı, onun varlığından güç almak istedi.
Genç adam şaşkın ve endişeliydi, elleri yavaşça yukarı kalktı, kızın sırtına ve saçlarına dokundu. Saçlarından ulaşan kokuyu, tüm ciğerlerine çekti.
Gözlerini kapadı, kızda bir gariplik olduğunu seziyordu.
Kafasını adamın göğsüne gömmüş, yavaşça aşağı yukarı sallıyordu. Yanağından usulca yaşlar akıyor, bir an önce yarını atlatmak istiyordu.
Hızla geriye çekildi genç kız, yüzünü görmesine izin vermeden arkasını döndü, Rüya'nın odasına girip kapıyı örttü. Sırtını kapıya dayadı, yavaşça yere çöktü.
.....
Gözlerini yavaşça araladı genç adam, şirkette ve odasındaydı. Kanepeye sırtüstü ve takım elbisesiyle yatmıştı. Gece boyunca işleriyle aralıksız ilgilenmiş, sabaha doğru sadece dinlendirmek için gözlerini kapatmıştı.
Üstünde siyah bir gömlek vardı, kolları dirseklere kadar katlanmış, yakasındaki iki düğmede açılmıştı. Altında ise ceketini çıkarmış olduğu siyah takım elbisenin kumaş pantolonu bulunuyordu.
Bugün şirketin yetkilerinin çoğunu devralmasının günüydü. Babasının ölümünden beri boş olan başkanlık mevkisi için yönetim kurulu toplanacak ve oylarıyla seçilecekti.
Tek adaydı, kazanacağı kesindi ama bu resmiyete dökmek için de böyle bir oylama gerekliydi.
Babasının mirası sadce iki kardeşe kalmış, Nehir de şimdiye değin ortaya çıkmadığına göre tek seçenek oydu.
Doğrusu aday olsaydı bile kurul, şirketle ilgisi olmayan biri yerine çocukluğundan bu yana işlerin içinde olan birine oyları vermeyi doğru bulacaktı.
Yavaşça doğruldu, önündeki sehpanın üzerinde yığınla dosya vardı. Sabaha kadar bakınmıştı.
Telefonuna uzattı elini, dosyaların köşesinde duruyordu. Kolundaki saate baktı, Serdar'ın ismini tuşladı.
"Bana giyecek bir şeyler getir"
"Peki efendim"
Yavaşça ayağa kalktı Mert, odasında bir duşluk bulunuyordu. Çok yoğun çalıştığı günleri düşünmüş, kendi için özel olarak yaptırmıştı.
Gömleğinin düğmelerini tek tek açarken, duşluğa doğru ilerliyordu. Soğuk suyun altına girip rahatlaması gerekiyordu.
....
Elinin birini fayansa bıraktı, destek almaya çalıştı. Buz gibi su yağmurluktan önce saçlarına ardından da yüzüne süzülüyordu, hiçbir zaman sıcak su tercihi olmazdı.
Üstü çıplak, altında ise pantolonu vardı, çıkaramamıştı. Gözlerini yumdu, su tüm vücudunu uyuşturdu.
Zihni bir ana gitti, babası kanlar içerisinde ve villanın orta yerinde yatıyordu. Sıkıca bir silah tutuyordu genç adam, hızla gözlerini araladı. Kafasını yavaşça iki yana sallayıp kendine gelmeye çalıştı.
.....
Sabahın erken saatiydi, kız kahvaltı bile etmeden evden çıkmıştı. Bugün herkes yoğundu, evde hiç kimse kalmamış, genç kız evden son çıkan olmuştu.
Bahçe kapısını ardından örttü, sokağa çıktı. Önce sağa sola bakındı, bu sokağa ilk geldiği anı anımsadı.
Ağabeyinden korkuyla kaçıyordu ve babasının ölümüyle derinden sarsılmıştı. Yakalandığı anda, hayatının sona ereceğini biliyordu, arabasını yarı yolda bırakıp yayan olarak koşup bu sokağa girmişti.
O an hayatını kurtarma telaşında iken, bu sokağın tüm varlığında yer edeceğini hiç düşünmemişti. Bu sokağın onu mutlu ve aşık edeceğini, hiç bilmediği sevgiyi öğreteceğini bilememişti.
Derin bir nefes verdi, sağa döndü. Adımı durdu, karşısında biri vardı, Barış. Sırtında çantası, üstünde okul forması bulunuyordu.
Önce kızın gözlerine baktı, bakışı yavaşça aşağı kaydı, parmağında bulunan alyansı gördü. Yüzü asıldı, arkasını döndü.
Küçük çocuk hızla adımlarla ilerliyordu, şaşkındı kız. Anlam vermeye çalıştı, hızla koştu önüne dikildi.
Çocuk parmağına odaklanmış, alyansa bakıyordu. Nasıl olurdu? Sevdiği kız nasıl başka birinin yüzüğünü parmağına takardı?
"Bir daha seninle konuşmayacağım"
İki kolunu göğsünde bağladı, kafasını eğdi. Kızın yüzüne bakmamak için kendiyle savaşıyordu.
"Neden? Bilmeden seni üzecek bir şey mi yaptım?"
Küçük çocuk kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı, gözleri yeniden alyansa odaklandı.
"Demir Abi'ye bunun hesabını soracağım!! Seninle ben evlenecektim!"
Nehir dudağını ısırdı, gülmemek için kendini oldukça sıkıyordu.
"Tamam o zaman sen yüzüğü çıkarması için onu ikna et, ben seninle evlenirim"
Şaşkın bir tebessüm belirdi çocuğun yüzünde, kızın gözlerine heyecanla baktı.
"Gerçekten mi?"
"Gerçekten, eğer yüzüğü çıkarırsa sadece seninle evlenirim"
Yerinde zıpladı çocuk, hızla kollarını açtı boynuna sarıldı. Sıkı sıkı bağladı iki kolunu.
Arkasını sevinçle döndü, koşmaya başladı. Dün geceden beri süren hüznü, bir anda yok olmuştu.
.....
Adımını durdurdu genç kız, iki cadde ötede bir kaldırımın üzerindeydi. Kolundaki saate baktı, Kemal'e evden çıktığını haber verişinin üzerinden sadece on dakika geçmişti.
Önünde iki yönlü uzun bir yol vardı, kafasını önce sağa sonra sola çevirdi, beklediği araba görünürlerde yoktu. Arkasını döndü. Bir durak vardı, oturdu. Kafasını yere eğdi, bakışları parmağındaki alyansa takıldı.
Ufak bir tebessüm belirdi yüzünde, istemsizce diğer elinin baş ve işaret parmağıyla yavaşça okşamaya başladı. Bu yüzük onun en büyük gücüydü. Derin bir nefes verdi, yavaşça çıkarıp avucuna bıraktı. Şimdilik kimsenin görmesini istemiyordu.
Birini sevdiğini, sözlendiğini söylemeye çekincesi yoktu ama korktuğu tek bir şey vardı, Ali Demir ve ailesi. Onları olabildiğince bu olayların dışında tutmak istiyordu. Avucunu sıktı, yüzüğü kalbine bastırdı.
Yüzük bugün, parmağında olmasa bile en yakınında olacaktı. Ondaki gücü görmezden gelemezdi. Boynunda ince ve gümüş bir kolye vardı, Rüya'nın ona doğum günü hediyesiydi.
İki kolunu boynunun arkasına götürdü. Çengelini açıp, alyansı içine geçirdi. Uzun zincirden kaydı, boynundan tişörtünün içine, tam kalbinin üzerine geldi. Burası en güvenli yerdi.
Siyah bir kot, V yakalı toz pembe sade bir tişört ve beyaz bir spor ayakkabı giymişti. Yanında siyah bir çanta vardı, içerisinde tablet bulunuyordu.Tüm giysileri mahalle pazarlarından veya hiç bilmediği küçük ve uygun fiyatlı mağazalardan alınmıştı.
Kafasını yavaşça yere eğdi, önünde bir araba durdu. Bakışını kaldırdı, son model gri renk bir araba gördü. Şöfor koltuğunda Kemal vardı, bakışları pencereden kıza döndü.
Genç adam indi, kızın önünde durdu. Üstünde siyah, şık bir takım elbise ve ayağında parlak aynı renk ayakkabı vardı.
Karşılıklı durup sadece birbirlerine baktılar, Kemal gözlerini kapadı. Sürekli iletişimde de olsa, ara ara seranın kapısında gizlice izlese bile böylesine yakınında olmayı özlemişti.
Elini uzattı, kolunu kavrayıp kendine çekti. Kızı göğsüne yapıştırdı, iki kolu belini sardı, elleri de yavaşça saçlarını okşuyordu.
Sessizdi Nehir, düşünüyordu. Uzun zamandır o evde ve o ailenin içerisindeydi. Onlardan öğrendiği çok şey olmuştu, kendisine sarılan adamın kollarını sırtında ve saçlarında hissediyordu.
Onlara göre bu yanlıştı, bir erkek ve bir kız böylesine yakın duramazdı. Saçmaydı bu kurallar kız için, Kemal onun için çok başkaydı. Aynı kanı taşımıyor olsa da birlikte büyümüşlerdi. Zamanlarının çoğunu birbirlerinin evlerinde geçirmişlerdi.
Kardeşlik sadece aynı kanı taşımakla olmuyordu ki, şimdi bu adamı, kan bağı olmadığı için geriye itemezdi. Eli yavaşça kalktı, Kemal'in sırtına değdi.
Bu adam ona öz ağabeyinden bile daha çok yardımcı olmuş, destek çıkmıştı. Kafasını yavaşça iki yana salladı, Kemal onun candan ailesiydi, kopamazdı.
Yavaşça geriye çekildi, gözlerine baktı. Adamın boyu ondan daha uzundu, kafasını biraz kaldırdı. Derin bir nefes aldı.
Gülümsedi genç adam, hızla ilerleyip arabanın kapısını açtı. Genç kız bindi, kapı Kemal tarafından kapandı.
.....
Şirkete yakın bir yerde durdu araba, yol boyunca genç adam yapması gerekenleri anlatmıştı. Genç kız bazen dinliyor bazen de nasıl yapacağını düşünüyordu.
Biliyordu, babası için güçlü olmak zorundaydı. Hiç olmadığı kadar hırslı olup yattığı yerde huzura ermesini sağlamalıydı.
Kafasını yavaşça çıkardı, önündeki şirkete baktı. Arka kapıdaydılar ve etrafta Kemal'in birkaç adamı vardı, etrafı gözlüyordu.
Bugünün planı en ince detayına kadar düşünülmüştü. Genç kız şirkete kimseye görünmeden girecek ve onun için hazırlanan gizli bir odaya yerleşecekti, oraya ihtiyacı olabilecek her şey konulmuştu.
Tüm kurul üyeleri ve ağabeyi hazır olduğunda ise Kemal'in attığı gizli mesajla genç kız kendini toparlayıp toplantıya davetsiz girecekti.
Böylece hem kurul üyeleri hem de Mert küçük bir şaşkınlık yaşayacak, sonrasında oylama iki adayla başlayacaktı. Nehir bu sırada da üyeleri ikna etmeye çalışıp, şirket işlerinden yeterince hakim olduğuna onları ikna etmeye çalışacaktı.
Bakışını yanına çevirdi Kemal, yol boyunca kızın sessiz olduğunu biliyordu. Elini uzattı, kızın dizinin üzerinde bulunan elini tuttu. Sıktı, bakışları buluştu.
Yüzünde ufak endişe dolu bir tebessüm vardı, günlerce kızı bu güne hazırlamaya çalışmıştı. Görüyordu şu an, cesareti yoktu.
Kızın bakışları sadece Kemal'in yeşil gözlerindeydi. Derin bir nefes verdi, kafasını eğdi.
"Yapabilir miyim.. gerçekten?"
"Benim bildiğim, tanıdığım ve gördüğüm Nehir, istediği bir şeyi elde edene kadar da asla pes etmez."
Diğer elini de yaklaştırdı, tuttu. Birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı.
"Şimdi söyle bana, şirkete başkan olmak istiyor musun?"
Genç kız gözlerini kırptı. Bunu sadece babası için yerin getirmek istiyordu. Başka türlü ağabeyine karşı gelemeyeceğini biliyordu. Kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı, Kemal tebessüm etti.
"Hadi o zaman, isteğini birlikte gerçekleştirelim"
Arabadan indi adam, önce arka koltuğu açtı. Bir poşet vardı, içinden siyah bir kep şapka çıkardı. Genç kızın kapısını aralayıp yaklaştı. Şapkayı kafasına geçirip, yüzünü kapatacak şekilde indirdi.
"Başın hep yerde yürümelisin, hiç kimse seni tanımamalı."
Elini uzattı, Nehir tuttu. Arabadan indi, arka kapıya birlikte ilerlediler.
.....
Kemal'in açtığı kapıdan içeri girdi genç kız, kutuyu andıran küçük bir odaydı. Tam karşısında bir gardırop vardı, beyaz renkti. İçerisinde toplantıya hazırlanması için gerekli her şey vardı.
Kafasını yavaşça sağa çevirdi, küçük bir koltuk ve karşısında boydan bir ayna bulunuyordu. Sola döndü, beyaz bir kapı vardı. Banyo ve lavaboya çıkıyordu. İçeri adım attı, durdu. Kemal kapıyı örtüp önüne dikildi. Kolundaki saate baktı.
"Sadece bir saat var, gitmem gerekiyor. Toplantı yerini biliyorsun, mesaj attığım anda kesinlikle orada olmalısın"
"Tamam"
....
Aynanın önüne geçti genç kız, özenle giyinmişti. Üstünde uzun ve dizlerinin yukarısında toz pembe bir ceket vardı, düğmelerin tümü göğüs tarafı dışında ilikliydi. Ayaklarında aynı renk kemerli, ince ve yüksek topuklu bir ayakkabı bulunuyordu.
Saçlarını özenle açmış, sağ tarafına atmıştı. Makyajını, kendisi ve uzun zamandan sonra en iyi malzemelerle yapmıştı. Derin bir nefes aldı, gerçek bir iş kadınını andırıyordu.
Şu an tıpkı eski Nehir'di, onlara ait tek bir şey vardı üzerinde. Eli yavaşça boynuna gitti, kolye altta kalmıştı. Yüzüğü avucunda sıktı, güç ve cesaret diledi.
Bakışı geriye kaydı, koltuğun üzerinde bulunan telefonu titremişti. Heyecanla öne doğru eğilip aldı, beklediği gibi Kemal'di. Mesaj atmıştı. "Gel" yazıyordu.
Derin derin nefes aldı Nehir, gözlerini kapadı. Yeniden aynaya döndü, cesaretini toplamaya çalıştı.
Kapalı gözleriyle bir an bir şey hissetti. Tam sağ şakağının üzerinde, tüm vücudunu ürperten bir soğukluk. Aklına gelen şey, kalbinin hızla çarpmasına neden oldu.
Yavaşça aralamaya çalıştı gözlerini, önünde duran aynaya kaydı ilkin bakışları. Yansımada, bir silah kafasına dayanmıştı.
Yanağından usulca tek damla yaş hızla süzüldü, bu yaş ölme korkusundan değildi sadece şu an silahı kafasına dayatan kişinin ağabeyi olmasındandı.
Şakağındaki silah, kızın bütün vücudunu titretti. Gözlerinin önünden bir film edasında tüm hayatı geçti.
Çocukluğu, abisiyle ilk tanıştığı gün, annesini kaybettiği an, doğum günü gecesi, babasının ölümü, o küçük eve sığınışı, genç adama aşık oluşu, sözlenişi..
Gözlerini yumdu, aklında tek bir şey belirdi. Bir daha mavilere bakamayacaktı, bir daha kokusunu hissetmeyecekti. Çok büyük bir hata yapmıştı. Adamı kendine aşık etmemeli, geride onun için üzülecek birini bırakmamalıydı.
....
Oy ve yorumları eksik etmeyelim lütfen 💙
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
25.91k Okunma |
2.85k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |