Yanağından usulca tek damla yaş süzüldü, bu yaş ölme korkusundan değildi sadece şu an silahı kafasına dayatan kişinin ağabeyi olmasındandı.
Şakağındaki silah, kızın bütün vücudunu titretti. Gözlerinin önünden bir film edasında tüm hayatı geçti.
Çocukluğu, abisiyle ilk tanıştığı gün, annesini kaybettiği an, doğum günü gecesi, babasının ölümü, o küçük eve sığınışı, genç adama aşık oluşu, sözlenişi..
Gözlerini yumdu, aklında tek bir şey belirdi. Bir daha mavilere bakamayacaktı, bir daha kokusunu hissetmeyecekti. Çok büyük bir hata yapmıştı. Adamı kendine aşık etmemeli, geride onun için üzülecek birini bırakmamalıydı.
Bir ses duyuldu, kızın telefonu çalıyordu. Tam sol çaprazında küçük bir sehpanın üzerindeydi. Kafasını çevirmek, bakmak istedi. Cesaret edemedi, bekledi. Hiç durmamasını, telefonun ucundaki kişinin onu bu durumdan çıkarmasını istedi.
Elleri tir tir titriyordu, bakışı yeniden aynaya kaydı. Siyah bir takım elbise giymişti silahı tutan elin sahibi. Gözleri çok tanıdıktı, aynı evin içerisinde defalarca karşı karşıya gelmişlerdi. Ağabeyinin Serdar'dan sonraki en yakın adamıydı.
Avucunu sıktı, gözlerini yeniden yumdu. Cesaretini toplamaya çalıştı, güçlü durmak zorundaydı. Derin derin nefes aldı, kulağına ses ulaştı.
Kemal kapının ardındaydı, kızın toplantıya hala gelmemiş olması onu endişelendirmiş, küçük bir izin isteyip çıkmıştı. Elini kapıya bırakmış yavaşça yumrukluyordu.
Ses yoktu, içeride kafasına silah dayayan adama baktı. Adamın gözleri şaşkındı, beklediği bu değildi.
Kemal'in kapıyı yumruklamaları sertleşmeye başlamıştı, iki elini de kapıya dayadı. Sessizce ismini tekrar ediyor, birilerine duyurmaktan endişe ediyordu.
Derin bir nefes aldı genç adam, elini kulpa bıraktı. Daha fazla beklemek istemiyordu. Müsait olmayacağını düşünse bile aşağı yukarı hareket ettirdi, açılmadı, kilitlenmişti.
Şakağındaki silaha baktı genç kız, adamın gözleriyle buluştu gözleri. Yumruklanan kapı kızı biraz da olsa rahatlatmış, adamı da endişelendirmişti.
Bir ses daha yankılandı odanın içerisinden. Kızın telefonu yeniden çalıyordu. Bakışını yavaşça soluna çevirdi, kafasını hiç oynatamıyordu. Adam, silahı kıpırdatmadan telefona yaklaştı.
Eline aldı, baktı. "Mavi'm" yazıyordu. Ekranı kızın gözlerine çevirdi, Nehir'in gözünden tek damla yaş süzüldü.
Yığınla iş üstüne yıkmalarına rağmen adam onu arıyordu. Onu merak ediyor, sesini duymak istiyordu. Derin derin nefes aldı, kafasını eğdi.
Adamın hızla sesini kapatıp koltuğa fırlattığı telefona kaydı bakışları, Ali Demir'i düşündü. Kim bilir nasıl da meraklanacaktı? Belki de işleri bırakıp onu bulmak isteyecekti.
Derin nefes verdi Kemal, sabrı tamamen taşmıştı. Umurunda değildi hiçbir şey, kim duyarsa duysun, kim görürse görsün aklındaki tek şey, kızın iyi olduğunu görmekti.
Geri geri gitti, nefesini ve tüm gücünü topladı. Kapıya doğru hızla koşmaya başladı, omzunu vurmak için döndü, kapı kendiliğinden açıldı, içeri savruldu.
Bedeni odadaki duvara çarptı, hızla kendine gelmeye çalıştı. Odada olduğunu fark edip arkasını döndü, Nehir'i gördü.
Genç kız ona yaklaştı, yüzü bembeyaz kesilmişti. Adamın gözlerindeki endişeyi görebiliyordu. Gözlerini kapadı, hızla boynuna sarıldı. İki kolunu boynuna sardı, gözlerinden sessizce yaşlar akmaya başladı.
İnanamıyordu, inanmak istemiyordu. Az önce ağabeyi tarafından kafasına silah çekilmişti.
Eğer Kemal tam zamanında meraklanıp gelmeseydi ne olacaktı? Gerçekten de ağabeyi tarafından öldürülüp, babası gibi intihar süsü mü verilecekti?
Sessiz iç çekişlerinin farkında değildi Kemal, bir kolu sırtını sarmış, bir eli de saçlarını okşuyordu.
Zihninde iki dakika içerisinde onlarca kötü senaryo yer almıştı, kollarında ve iyi olduğuna şükür etti. Yavaşça geriye çekilip gözlerine baktı, genç kız kendini toparlamaya çalıştı. Hızla arkasını döndü, cesaretli olmak zorundaydı.
"Çok korktum Nehir, çok. Neden kapıyı açmadın?"
Nehir arkasını dönmüş, derin derin nefes alıyordu. Gözyaşları dursa da ona bakmak istemiyordu. Biliyordu, Kemal hemen fark edecekti bir şeyler olduğunu.
"Ben.. duymadım. Lavabodaydım"
Bakışı lavabonun kapısına kaydı, kapalıydı. Kemal'in kararlılığı adamı endişelendirmiş, hızla lavaboya girmiş, genç kız da odanın kapısını açmıştı.
Şaşkındı Kemal, solundan dolanıp önüne geçti, ellerini sıkıca tuttu. Gözlerinin içerisinde baktı, kızın kızarık gözlerini gördü.
Kafasını eğdi, babasını özlediğini, burada onu daha çok hatırladığını düşündü. Yavaşça iki eli tek avucunda sardı, ardından diğerini de kaldırıp kızın yanağına bıraktı.
"Her şey çok güzel olacak, kendini toparla"
"İyiyim.."
Ellerini adamın elinin arasından çekti. Onun yeşil gözleri, kızın şu an buradaki tek cesareti ve dayanağıydı.
Kemal kafasını yavaşça iki yana salladı, daha başlamamıştı. Oradan ayrıldığında Mert, hala şirket için yapacağı işleri üyelere anlatıyordu.
"Artık orada olmamız gerekiyor"
Genç kız başını olumlu anlamda hareket ettirdi. Gözleri daha hırsla bakıyordu artık, yumruklarını sıktı. Şakağına dayanan silah, en büyük gerçekle onu bir daha yüzleştirmişti.
Ağabeyim dediği, hiçbir zaman vazgeçmediği adam artık gerçekten de ağabeyi değildi. Umursamayacaktı bundan sonra, tıpkı onun gibi bu kardeşliği bitirecekti. Artık kardeş değil, iki düşman, iki rakiptiler.
Onu düşünmeyecek, merhamet etmeyecek ve asla yenik düşmeyecekti. Hayatı boyunca en çok korktuğu şeyleri onun yüzünden yaşamış ve cesaretlendirmişti.
Kaybedecek bir canı vardı, onu da babası için feda edebilirdi. Umrumda değildi, derin derin nefes aldı. Şimdi gerçekten güçlüydü, yıkılmaz, yenilmezdi.
Kemal son bir onay alıp kapıya yaklaştı, genç kız arkasında bulunan lavaboda gizlenen adamdan uzaklaşmak isteyerek takip etti. Birlikte ve arada bir adım mesafe olacak şekilde koridora giriş yaptılar.
Kemal önde, o gerideydi. Bir an duraksadı, telefonunu anımsadı. Ali Demir aramıştı, hızla arkasını döndü.
Aklı uçup gitti, odadaki adam ve geride bıraktığı Kemal'i görmedi gözleri. Hızla içeri girdi, telefonu eline aldı. Lavabonun kapısına çarptı bakışları, adamın orada olduğunu hatırlayıp hızla çıktı.
Kafasını kaldırdı, bakışları birkaç metre ileride merakla bekleyen Kemal'e kaydı, gözleri ekrana döndü. 'Bir cevapsız arama - Mavi'm' yazıyordu.
Kalbi delice atmaya başladı, ismi bile heyecanlandırıyordu. Hızla geri arama tuşuna bastı, ilk çalışta aşık olduğu sesi duydu.
Genç kız derin nefes aldı, adamın sesi endişeliydi. Soruyordu, neden aramasına cevap vermediğini ve nasıl olduğunu.
"Demir, telefonum sessize alınmış. Fark etmemişim aradığını."
Rahatlayıcı bir soluk aldı genç adam, seradaydı. Onu bekleyen yığınla saksı vardı, kamyonete iki sefer şeklinde yükleme yapılmalı ve iki ayrı yere teslim edilmeliydi.
Bir an kızı anımsamış, sesini duymak istemişti. Cevap vermemesiyle endileşelenip işi yarım bırakmıştı. Elinde telefonla bahçedeki sandalyeye kurulmuştu, aklından ise kızın yaşadığı mahalleye gidip sordurmak vardı.
Sustu adam, bunu yapma. Seni aradığımda hemen cevapla ve iyi olduğuna inandır diyordu gözleri. Ağabeyin gibi bir tehlike varken, beni endişeledirme, seni yalnız gönderdiğim için pişmanlık yaşatma.
Derin nefes aldı, sakinleşmeye çalıştı. Bir sorun yoktu, kız iyiydi ve sesi de iyi geliyordu. O sadece kuruntu yapıyordu.
"Telefonun sesini aç, olabildiğince de erken dön"
Kızın gözleri doldu, içerisinde bulunduğu koca şirketin koridoruna ve birkaç metre ileride duran Kemal'e baktı, ona acele etmesini işaret ediyordu.
"Tamam, döneceğim. Çünkü seni şimdiden çok özledim"
Adam tebessüm etti, ayağa kalktı. Artık işine dönebilirdi, iyi olduğuna ikna olmuştu.
Gülümsedi Nehir, enerjisini ve gücünü aldı. Kemal'in ısrarını gördü yeniden, telefonu kapatmalıydı.
"Şimdi kapatmalıyım, annemle dertleşmek istiyorum"
"Tamam, görüşürüz"
Telefonu kulağından indirdi, kızın sesi yeniden ulaştı. Hızla kulağına yaklaştırdı.
Elini ensesine getirdi, yavaşça ovdu. Telefonu ufak tebessümle kapattı. Sevmeyi, bunu dile getirmeyi bilmiyordu adam, ömrü boyunca hareketleriyle, davranışlarıyla göstermeye çalışmış ama ailesine bile bu iki kelimeyi kullanamamıştı.
Yavaşça kulağından indirdi, arkasındaki sandalyeye bıraktı. Önündeki saksılara eğildi, birini ellerine alıp kamyonetin arkasına ilerledi.
Kolundaki saate baktı Kemal, daha fazla geç kalmak istemiyordu. Yanına yaklaştı, gözlerine baktı.
"Nehir artık gitmemiz gerekiyor"
Nehir kafasını salladı, derin nefes aldı. Kendine olan güveni ve cesaretiyle duruşunu dikleştirdi. Artık hazırdı, ağabeyiyle yüzleşebilirdi.
....
Okuldaydı Rüya, ders arasında bahçede bulunan kafede oturuyordu. Yanında iki kız arkadaşı vardı, önlerindeki çay eşliğinde sohbet ediyorlardı.
Sessizdi genç kız, bakışı sadece masada bulunan iki kitabın üzerindeydi. Arkadaşına aitti, sınavlarda onlardan sorumlu olacaklardı.
Satın alamamıştı hala, bir süredir arkadaşından kullanıyor, bursunu bekliyordu ama büyük çoğunluğunu gömleğe vermiş, alamamıştı. Sınav dönemi de yaklaşmasına rağmen kitapsız kalmıştı.
Dolgun ücretleri olan ve oldukça kalın ders kitaplarıydılar, derin bir nefes aldı. Parası yoktu, ağabeyinden isteyebilirdi ama açıklama yapma gereği hissederdi.
Biliyordu, ağabeyi ona sorgusuz sualsiz yardımcı olacaktı, bu genç kızı daha çok üzecekti. Ona sonsuz güven duyduklarını biliyor, bir yalan daha söylemek istemiyordu.
Karton bardağı eline aldı, çayı yudumladı. Bir dahaki bursuna daha çok vardı, bekleyemezdi.
Zihninde genç adam yer aldı, ona aldığı gömleği anımsadı. Pişman değildi ama bu kitaplara da oldukça ihtiyacı vardı.
Arkadaşı onunla paylaşacağını söylemişti fakat Rüya için bu çok geç olurdu. Her gün düzenli çalışan, çalışkan bir öğrenciydi. Başkasının kitaplarıyla yapamazdı.
Bir ses duydu, telefonu çalıyordu. Yanındaki boş sandalyede bulunan çantasına döndü, fermuarı çekti. Çıkardı, ekranda danışman hocasının ismi vardı.
Şaşırdı, onu neden arıyordu ki? Bir sorun mu vardı? Endişeyle kulağına yaklaştırdı.
"Efendim Hocam?"
"Rüya, odama gelebilir misin?"
"Tamam, geliyorum"
Telefonu kapatıp yeniden çantasına yerleştirdi. Bakışını arkadaşlarına çevirdi, açıklama yapma gereği duydu.
"Meral Hoca beni bekliyor, gitmem gerek"
Çantasını taktı, arkasını döndü. Önündeki koca bahçeyi hızlı adımlarla geçip, fakültesine girdi. Merdivenleri tek tek çıkıp ikinci kata yöneldi, öğretmen odalarının bulunduğu uzun ve ince bir koridora girdi.
Baştan üçüncü odanın önünde durdu, derin bir nefes verdi. Sakinleşmeye çalıştı. Elini yumruk yapıp kapıyı tıkladı, 'gir' sesiyle araladı.
Küçük kutu misali bir odaydı, tam karşısında bir masa ve dönerli sandalye vardı. Sol çaprazda bahçeye bakan bir pencere, her tarafta da rafları dolu olan kitaplıklar bulunuyordu.
Bakışını kaldırdı kadın, Rüya'ya küçük bir tebessüm etti. Genç kız rahatladı, demekki kötü bir şey yoktu. Meral Hoca, gözündeki yakın gözlüğü yavaşça çıkardı, masada bulunan laptopun kapağını kapadı.
Masasının önünde bulunan sandalyeyi oturması için işaret etti, Rüya oturdu. Çantasını yanına, ellerini de dizlerinin üzerine bıraktı. Sessizce hocasının gözlerine bakıyor, söyleyeceklerini merakla bekliyordu.
"Rüya'cığım, okula birkaç kutu geldi. Bir eğitim kurumundan başarılı ve burs alan öğrencilere hediye olarak"
Şaşırdı Rüya, ne kutusuydu. Bakışı hocasının arkasında bulunan karton kutulara döndü, özenle paketlenmiş ve üst üste konulmuş beş kutuydu.
"Hepimiz biliyoruz, bizim fakültenin en başarılı öğrencilerden biri sensin. Bu yüzden öncelikle sana vermek istedim"
"Neyi?"
"Derslerinin son kitaplarını aldın mı?"
Rüya kafasını yavaşça iki yana salladı. Hoca ufak bir tebessümle sandalyesini geriye çekip ayağa kalktı. Arkasında bulunan kutulardan birini eline aldı, masanın üzerine bıraktı, kıza doğru itti.
Genç kız karton kutuyu hocanın da yardımıyla açtı, içerisinden yeni basım üç kitap göründü. Şaşırdı, gözleri büyüdü.
Yavaşça çıkardı, kontrol etti. Bakışı hocasına döndü, tam ihtiyacı olan kitaplardı bunlar.
Hoca gülümsedi, kitapları yeniden yerleştirip kutunun kapağını kapattı. Kızın gözlerine bakıyordu.
"Sınavlara çok az kaldı, bir an önce çalışmaya başlamalısın."
"Hemen, hemen başlayacağım"
Hızla ayağa kalktı, kutuyu iki koluna aldı. Teşekkür edip odadan çıktı, öğretmen koridorunu geçip durdu, sırtını duvara yasladı, kutuya baktı, göğsünde sıkıca bastırdı, derin nefes aldı, oldukça rahatlamıştı.
Masanın üzerinde bulunan telefonuna uzandı Meral Hoca, rehberden bir isim buldu. Tuşlayıp kulağına yaklaştırdı.
"Serdar Bey, dediğiniz gibi kitapları verdim. Hiçbir şeyden şüphe etmedi."
Tebessüm etti Serdar, şirkette ve toplantı odasının tam önündeydi. Patronunun bir isteğini daha titizlikle yerine getirebilmenin gururunu yaşıyordu.
Kapattığı telefonu pantolonun cebine yerleştirdi, bir an önce haberi Mert'e vermek istedi, yapamadı. Biliyordu, oylama bitene kadar kimse odaya giremezdi.
.....
Toplantı odasına yaklaştı Kemal, kapıyı tıkladı içeri girdi. Tüm bakışlar ona döndü. Büyük bir odaydı, en uçtaki duvarda koca bir ekran vardı. Ekranın tam önünde Mert ayakta durmuş, bir şeyler anlatıyordu.
Orta yerde büyük, dikdörtgen ve kahverengi ahşaptan oluşan bir masa kuruluydu. En baştaki dışında sağında ve solunda Kemal'inki de dahil yedişer koltuk vardı.
En başta başkan koltuğunda biri oturuyordu, Asım Bey olmadığı için onun yerine kurulun en yaşlı üyesi oylama süresince oturtulmuştu. Takım elbiseli kurul üyeleri bakışlarını ekranın önünde duran adama çevirmiş, pür dikkat dinliyorlardı.
Kemal böldüğü için ufak ve sessiz bir özür dileyerek yerine yerleşti. Solda ve başkanın en yakınındaydı yeri. Bakışları önce Mert'e döndü, siyah bir takım elbise giymişti. Gözleri sadece ekranda gösterdiği bilgilerdeydi.
Derin bir nefes verdi Kemal, bakışını masaya çevirdi. Herkesin tam önünde şirkete ait bir dosya, masaya takılı küçük birer mikrofon, bir pet şişe su ve cam bardak vardı.
Şişesinin kapağını açtı, yanındaki bardağa yarıya kadar doldurdu. Eline aldı, dudağına yaklaştırıp yudumladı. Yeniden masaya bırakıp ceketinin iç cebinden telefonunu çıkardı.
Onun ani çıkışıyla, başlamak üzere olan oylama yarım saat ertelenmiş, yeniden gelmesi beklenmiş, o sırada da Mert yeniden kurul üyelerine yapacağı işleri aktarmaya başlamıştı. Oylama gizli oy ve açık sayımla tüm üyelerin gözü önünde yapılmalıydı.
Mert yüzünde ufak bir tebessüm oluşturdu, teşekkür etti. Yavaşça yerine yaklaştı, başkanın sağında ve Kemal'in tam karşısına oturdu. Aralarında sadece masa vardı.
Tüm bakışlar başkana döndü, Asım Bey'in yaşlarında ve kır saçlı zayıf bir adamdı. Ömrü bu şirkette geçmiş, en bilgili üyelerden biriydi. Başlangıç konuşması yapması bekleniyordu.
"Oylamaya başlıyoruz, tek adayımız olduğu için referandum şeklinde olacak. Mert Çetemen'in başkanlık isteğine evet veya hayır şeklinde cevap verilecek. Herkesin eşit ve tek oy hakkı vardır. "
Kemal bakışını kapıya çevirdi, kıza mesaj atmıştı. Kapı çalındı, tüm bakışlar o yöne döndü. Eksik yoktu, çalışanlara ve kapının önünde duran sekreterlere de rahatsız edilmemesi gerektiği söylenmişti.
Merakla beklendi, kapı yavaşça aralandı. İlkin topuklu bir çift ayakkabının 'tık.. tık..' sesi duyuldu. İçeriye genç kız girdi, duruşu dikti, yüzünde ve gözlerinde hırs vardı.
Mert şaşırdı, koltuğunda doğruldu, kaskatı kesildi. Bakışı sadece kız kardeşindeydi, yüzüne bakıyordu. Onu en son gördüğü anı anımsıyordu, korkuyla kaçmış, yok olmuş ve bir daha çabalarına rağmen görememişti.
Fısıltılı sesini sadece kendisi duyabilmişti. Genç kız bir yabancı edasında, ağabeyinin yüzüne bile bakmadan masanın en başına yaklaştı. Durdu, yüzünde ufak bir tebessüm oluşturdu. Kemal'le göz göze geldi, genç adam dudaklarını oynatıp sessizce başarı diledi .
"Ben.. Nehir Çetemen, Asım Çetemen'in tek kızı."
Tüm üyelerin meraklı gözleri ondaydı, bu süprizden sadece bir çoğunun Kemal sayesinde haberi vardı.
Mert sessizdi, oturduğu yerden kardeşini izliyordu. Çok değişmişti, görüyordu. Gözleri eskisi gibi sevgiyi ve coşkuyu barındırmıyordu, donuk ve soğuktu. Ağabeyinden sürekli ilgi bekleyen, arkasında bir gölge misali dolanan küçük kız değildi.
"Bir süredir ortalarda yoktum. Babamın ani intiharıyla sarsıldım, kendimi toparlamaya gücüm ve yaşamaya hevesim bitmişti."
Gözleri dolu dolu oldu, babasını anımsıyordu. Şirkete sadece onu görmeye ve bir şey istemeye gelirdi, Asım Bey hiçbir zaman isteğini geri çevirmez, anında yerine getirirdi.
"Yaşananları unutmadım.. Unutmayacağım.."
Bakışı yavaşça ağabeyine döndü, çenesi kaskatı kesildi, öfke duyuyor, ona mesaj vermeye çalışıyordu.
O gece gördüklerim, babamın kanlar içindeki cansız bedeni ve senin elindeki o silah hala zihnimde, diyordu bakışlarıyla.
"Babam.. yattığı yerde huzursuz, bunu hissediyorum. Bu yüzden buradayım, çok çalıştım, öğrendim ve babamın geride bıraktığı başkanlık mevkisine adayım."
Mert'in gözleri büyüdü, böyle bir şeyi beklemiyordu. Kardeşinin işlerden hiç anlamadığını ve sıkmaya da dayanamadığını biliyordu.
Özel olmasına rağmen üniversiteyi bile zar zor okumuştu, babasının bağışlarla elinden geleni yapmasına rağmen, genç kız bir yıl gecikmeli bitirebilmişti.
Onu en iyi tanıyanlardandı ağabeyi, yapamazdı, koskoca şirkete başkan olamazdı, en fazla birkaç gün sonra her şeyden sıkılıp pes ederdi.
Bu riski göze almayacaktı ama güveni tamdı. Kurul üyeleri, çocukluğundan bu yana şirkete merak salan, hep işlerin içinde olan genç adam varken, kardeşini seçmezlerdi.
Kafasını yavaşça kaldırdı genç kız, bakışları tüm adaylarda tek tek gezinip ağabeyini hızla geçti, onun koyu siyahlarına bakmamaya gayret ediyordu. Kemal'de durdu. Genç adam her bakışmada başarı diliyor, çok iyi gittiğini göstermeye çalışıyordu.
"Şimdi burada bunun için bulunmaktayım, sizden seçim yaparken adil davranmanızı ve şirketi en iyi şekilde idare edecek kişiye oyunuzu vermenizi istiyorum."
Üyeler birbirleriyle bakışıyorlardı. Başkan koltuğunda duran adama döndü gözler. Geçici başkan, genç kıza döndü.
Onu tanıyor, babasının biricik ve şımartılmış kızı olduğunu hatırlıyor, işlerden hiç anlamadığını da çok iyi biliyordu.
"Kızım, başkan olabilmen için oyların en az yarısından bir fazlasını alman gerekiyor. Söylemek istediğin başka bir şey var mı?"
Nehir derin bir nefes aldı, adamların gözlerine baktı. Bakışlardan anlıyordu, şu an çoğu onu dikkate bile almıyordu. Yüzü asıldı, Kemal fark etti.
"Nehir Hanım'la küçük bir mülakat yapmalıyız"
Bakışlar önce Kemal'e döndü, başkan kıza baktı. Hevesli görünüyordu, geri çevrilmemeli, küçük bir şans verilmeliydi. Bu Asım Bey için yapılmalıydı, bu kızın onun en değerlisi olduğunu biliyordu.
Fikrinin işe yaradığını bakışlardan anlıyordu Kemal, bakışını başkana çevirdi. Adamın gözleri de genç kıza döndü, endişeyle durmuş bekliyordu.
"İşleri bildiğine herkesi inandırmalı ve iyi yapacağın güvenini vermelisin."
Kafasını yavaşça salladı genç kız, gözleri bir an ağabeyine kaydı. Tepkisizdi, kafası çok az eğik, sessizce koltuğunda oturmuş, elindeki kalemin ucunu önündeki dosyaya ritmik şekilde vuruyordu.
"Öğrenmek istediğiniz her şeyi sorabilirsiniz"
Duruşu ve boynu dikti, kendine güveni tamdı. Uzun zamandır bu güne hazırlanıyordu. Sağ tarafın en orta koltuğundaki adam söz istedi.
"Asım Bey'in intiharından iki gün önce büyük bir ihale aldık, kimle yapılmıştır, şirkete karı, zararı ne olmuştur ve fırsatları nelerdir?"
Nehir'in bakışı Kemal'e döndü, genç adam kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı. Genç kız kendine güvenen bir tavırla tebessüm etti, en çok çalıştığı konulardan biriydi bu. Derin bir nefes aldı.
"İhale, Marmara Bölgesi'nin en büyük sermayesine sahip olan Yöreoğlu şirketi ile yapıldı. Şirkete kar oranı %6 olacağı düşünülmüştü fakat gelişen şartların ve enflasyonun olumlu etkileri ile bu oran beklenmedik şekilde %18'i geçti. Bu ihale, şirketimizin son 7 yılda yaptığı en karlı anlaşmalarından biri olmuştur. "
Mert şaşkınlıkla dinliyordu, biliyordu söylediği her şey kelimesi kelimesine doğruydu. Koltuğunda pozisyonunu değiştirdi, dik durdu.
"Ayrıca bu ihale, Yöreoğlu şirketiyle ilişkilerin gelişmesine ve yeni anlaşmalara zemin hazırladı."
Gözlerini yavaşça yumdu kız, sakinleşmeye çalıştı. Oldukça heyecanlıydı, bakışı Kemal'le buluştu. Yüzüne baktı, çıkarım yapmaya çalıştı.
Adam ufak ufak tebessüm ediyordu, rahatladığını hissetti kız. İyi başlamıştı, derin nefes aldı ve ikinci soru için el kaldıran başka bir üyeye döndü.
.....
Derin bir nefes verdi genç kız, sustu. Tüm üyeler bir süredir üstüne gidiyor, şirketle ilgili her ayrıntıyı soruyordu. Onu oldukça zorlamışlardı, yorulmuştu ama pes etmiyordu.
Gururluydu ve bu günü babasının da görmesini delicesine istiyordu. Yumruğunu sıktı, yeniden Kemal'e döndü.
Elini yumruk yaptı Kemal, baş parmağını kaldırıp aşağı yukarı yavaşça salladı. Beğendiğini ve çok iyi olduğunu söylemeye çalıştı, cesaret aldı kız, her sıkıştığında bu adamın işaretleriyle kendini toparlıyordu.
Bakışı ağabeyine kaydı, sessizdi. Hiç ağzını açmamış, sadece toplantı boyunca sorulan her soruya kardeşinin verdiği cevapları dinlemişti.
Gerçekten iyi hazırlanmıştı, bir 'Çetemen' olduğunu herkese gururla göstermişti.
Bakışı üyelere kaydı, kıza karşı düşünceleri biraz da olsa değişmişti. Şimdi onu daha ciddiye alan bakışları vardı.
Geçici başkanın bakışı iki kardeşe döndü, birbirlerinin yüzlerine hiç bakmamış olmaları en çok onun dikkatini çekmişti. Yakın arkadaşıydı Asım Bey, geride bıraktığı iki çocuğunun yol ayrılığı onu üzmüştü. Derin bir nefes verdi, Mert'e döndü.
"Mert, eklemek istediğin bir şey var mı? Başlayalım mı?"
Adam bakışını yavaşça kaldırdı, kardeşiyle göz göze geldi. Masanın diğer ucunda ayakta durmuş ve ağabeyinin gözlerine nefretle bakıyordu.
Bakışını tüm üyelerde gezdirdi, hepsini yıllardır tanıyor, iş yapıyordu. Kendini tanıtma ve anlatma gereği duymadı, yeterince biliniyordu.
Başkanın bakışı tüm üyelere döndü, artık başlıyorlardı. Nehir'in kalbi hızla atmaya başlamıştı, Kemal'in hızla ayağa kalkıp yerini vermesiyle genç kız oturdu. Kendi için de bir tane getirip yanına geçti.
Kızın kafası eğikti, biliyordu tam karşısında ağabeyi vardı. Arada sadece bir masa kadar mesafe vardı, gözlerine bakmak istemiyordu.
O babasının katiliydi, o kardeşine silah çeken bir ağabeydi. Ellerini dizlerinin üzerine bıraktı, yumruklarını sıktı.
Gözlerini kapadı, dua etmeye başladı. 'Lütfen, lütfen babam için kazanan olayım' yavaşça araladı gözünü, geçici başkan oylama için açıklama yapıyordu.
Üyelere şartları ve kuralları sayıyordu. Herkesin önüne bir görevli tarafından bir zarf, beyaz bir kağıt aynı renk ve şirketin logosunun bulunduğu bir kalem konuldu.
Her üyenin üç seçeneği vardı, ya Mert'i ya Nehir'i seçecekler yada kararsız olduklarını belirtip boş oy vereceklerdi. Başkanlık ise en çok oy alan isme imzalar eşliğinde verilecekti.
.....
Oylama heyecanla sona ermişti, zarflara konulan oylar yeniden görevli tarafından toplandı, başkanın önüne konuldu.
Koca kahverengi bir zarfın içerisindeydi tüm oylar, bakışlar heyecanla adamın üzerindeydi.
Nehir sessizdi, Mert kendinden emindi. İki yabancıdan farksızlardı, bazen gizli bakışları birbirini bulsa da hızla ayırıyorlardı.
Oylar verilirken, herkes heyecanla isimleri yazıyordu. İki kardeş ise sadece geçmişi anımsıyordu. Birbirlerine sarıldıkları anlar pek olmamış, oturup iki kardeş gibi sohbet etmemişlerdi.
Aynı evin içinde her zaman birbirlerine uzaktılar, Nehir başlarda çok çırpınmış, ağabeyinden ilgi beklemişti. Fakat zamanla bu durumu kabullenip aynı şekilde uzak kalmayı seçmişti.
Bazen babalarının eşliğinde aynı masada yemek yerlerdi, en başta Asım Bey, sağ ve solda da iki çocuğu otururdu.
Kimse tek kelime etmez, sadece kaşık çatal sesleri duyulurdu. Sessizdi villa, üç kişinin bedenen olduğu ama ruhen hiç kimsenin bulunmadığı bir evdi.
Bir robot misali gerçekleşirdi her şey, erkekler doyduklarını hissedip beklemeden kalkıp işlere yoğunlaşırken, genç kız masada tek başına kalırdı.
Başlarda böyle anlarda gözleri dolardı, annesini hatırladı. Onun olduğu zamanlarda asla böyle olmazdı.
Tebessüm ederdi, herkes gülerdi. Bir konu açar, herkes heyecanla dahil olurdu. Asım Bey karısının gözlerine bakar, onu hayranlıkla ve büyük bir aşkla izlerdi.
Biliyordu Nehir, annesinin gidişiyle her şey tepe taklak olmuştu. Babası bir daha hiç gülmemiş, ağabeyi sessizliğe gömülmüş, o da yalnızlığa mahkum edilmişti.
Kafası eğikti, kalbi heyecanla atıyordu. Gözleri dolu dolu oldu, yavaşça bakışını kaldırdı. Ağabeyi ile göz göze geldi, tam karşısındaydı.
"Oylama bitmiştir, şimdi sayıma geçiyoruz"
Başkanın sesiyle ikisinin de bakışı ona döndü, Kemal sessizdi, yanında duran kızın ağabeyine bakışlarını görüyordu.
Anlam vermeye çalışıyordu, biliyordu her şeye rağmen bu kız ağabeyini hep çok sevmişti.
Gözlerinde bugün gördüğü ifade aklını kurcalıyordu, bilmediği bir sır vardı. İki kardeş arasında, önemli ve onları birbirine düşman edecek kadar büyüktü.
Kafasını sağına çevirdi, kızın ellerine baktı. Dizinin üzerinde ve birbirine kenetliydi, heyecanla titriyordu.
Derin bir nefes verdi, elini kızın ellerinin üzerine bıraktı, sıktı. Nehir'in bakışı ona döndü, gözleriyle sessiz bir teşekkür etti. Ona hep destek olmuştu.
.....
Oylar tek tek açılıyorken, başkan listeye alıyordu. Elinde açılmayan tek oy kaldı, önce açılanları açıklamak için iki adaya döndü.
Gözünde bir gözlük vardı, çıkarıp masanın üzerine bıraktı, şaşkındı. Böyle bir sonuç kesinlikle beklemiyordu.
"Tek zarf dışında hepsi açıldı. Şaşırtıcı olan şu ki, şu an oylar 7'ye 7. "
Mert şaşkınlıkla doğruldu, yumruğunu sıktı. Olamazdı, kardeşi şirket başkanlığını alamazdı.
"Şöyle bir ihtimal de bulunmakta, elimizdeki tek zarf boş bir oy'a da ait olabilir. Böyle bir durumda başkan seçimi başka bir zamanda yenilenecek."
Tüm bakışlar heyecanla sadece başkanın üzerindeydi, elindeki beyaz zarfın önünü çevirdi, kapağını açtı. Üstündeki yazıyı okudu, gözleri iki kardeşe döndü.
"Çetemen Holding kuruluşundan bu yana ilk defa Asım Bey dışında bir başkan seçiyor. Yeni başkanımız Nehir Çetemen!"
Elindeki tek oyu üyelere çevirdi, üzerinde genç kızın ismi yazılıydı.
Mert'in yüzü asıldı, mümkün değildi. Kardeşi yetkilerin çoğuna sahip olamazdı, yumruğunu sıktı.
Masaya vurmak için kaldıracağı sırada, yanındaki geçici başkan fark etti, elini adamın yumruk yaptığı elinin üzerine bıraktı. Tuttu, kalkmasına izin vermedi.
Nehir şaşkındı, bir an afallayıp Kemal'e döndü. Genç adam gülümseyip gözlerine baktı, defalarca tebrik ettiğinde, genç kız kendine geldi.
Uzun zamandır hayalini kurduğu an buydu, artık onun devriydi. Artık babasının huzurla uyuması için çabalama zamanıydı.
Yutkundu, gözleri parıldadı, güldü. Hızla ayağa kalktı, Kemal de aynı şekilde. Genç kız ona döndü, kollarını Kemal'in boynuna doladı.
Sıktı, gözlerini kapayıp derin derin nefes aldı. Bu ikisinin zaferiydi, bu emeklerinin karşılığıydı.
Kemal tebessümle, boynunu dakikalardır sıkan kızın beline sardı kollarını. İzleyen bakışlara rağmen, hızla döndürmeye başladı.
Toplantı odasında ikisinin gülüşü yankılanıyordu, Mert'in gözleri geçici başkana döndü.
Elini hızla elinin altından çekti, hiçbir şey demeden ayağa kalktı. Bakışı bir an kardeşiyle buluşsa da hızla ayırdı. Öfke doluydu, sinirliydi, bunu kabullenmek kolay olmayacaktı. Arkasını döndü, odayı inletecek hızla kapıyı çarptı, çıktı.
Geriden seslenen yardımcılarına rağmen hızla ilerliyordu, yumruğunu önüne çıkan ilk kapıya sertçe vurdu.
Odasına girdi, kapıyı açık bırakmıştı. Hızla masasına yöneldi, üstündeki her şeyi, Hale Hanım'la çekilmiş resmi dışında yerlebir etti.
Bu değildi istediği, bu değildi düşündüğü. Başkanlık seçimi için acele etmiş, günü öne almıştı ama kardeşinin bu şekilde döneceğini hiç hesap etmemişti.
Bakışını kaldırdı, karşısında Serdar vardı, sesizce onu izliyordu. Ağzını açmaya bile çekiniyor, sonucu tahmin ediyordu.
Kapının önünde beklediği sırada Nehir'i görmüş, şaşkınlığına rağmen hiçbir şey yapamadan içeri girişini izlemişti.
Gözleri öfke doluydu, şu an hiçbir şeyi umursamıyordu. Kendine zor hakim oluyor, etrafa daha fazla zarar vermek istemiyordu.
Sol elini kaldırdı, avuç içini kalbinin üzerine bıraktı. Gözlerini kapadı, derin derin nefes almaya ve sakinleşmeye çalıştı.
.....
Okulun kapısından çıkış yaptı genç kız, iki dersi vardı, bitmişti. Bakışını kolundaki saate çevirdi, hala çok erkendi eve gitmek istemiyordu. Duraksadı, en iyisi seraya gitmekti.
Yönünü çevirdi, adımı durdu. Önünde çift yönlü bir cadde vardı, karşı tarafında bir araba duruyordu. Siyah ve oldukça lükstü.
Bakışı sürücü koltuğundaki kişiyle buluştu, Serdar'dı. Kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı adam, kapıyı açtı, indi.
Arabanın önünden dolanıp arka kapıya yaklaştı, ceketinin düğmelerini ilikleyip kapıyı açtı, genç kızın gözüne ilk olarak bir çift siyah ayakkabı çarptı.
Parlak, şık ve oldukça pahalıydı. Bir adam çıktı, siyah takım elbisenin altına siyah bir gömlek giymiş, kravat takmamış ve boynundaki tek düğme açık bırakılmıştı.
Saçları özenle ön taraflardan havaya kaldırılmış, gözlerine aynı renk bir güneş gözlüğü takmıştı.
Rüya'nın bakışı etrafa döndü, okuldan çıkan onlarca öğrenci adamı hayranlıkla izleyip geçiyordu.
Genç adam kafasını yere eğdi, bekledi. Kızın gözlerine pek bakamıyor, onu burada, okulunun önünde zor durumda bırakmak istemiyordu.
Kafasını bir an kaldırdı Mert, kızla saniyelik de olsa göz göze geldi. Rüya başını eğdi, anlamıştı.
Adam okul önü olduğu için önünde durmamış, çok yaklaşmamıştı. Arkasını döndüğünü gördü, izledi. Genç adam ağır adımlarla yayan olarak karşı kaldırımda ilerlemeye başladı.
Rüya şaşkındı ama anlıyordu. Adam, kızın onu takip etmesini istiyordu. Derin bir nefes aldı genç kız. Sessizce bekledi, telefonu titredi.
Merakla avucunda sıkıca tuttuğu telefona çevirdi bakışını, yabancı bir numaradan mesaj gelmişti. Açtı, 'Rüya Hanım sadece yarım saatinize ihtiyacımız var lütfen.'
Kafasını kaldırdı genç kız, bakışı arabanın önünde bekleyen Serdar'la buluştu. Mesajı gönderen oydu. Numarasını nasıl bulduğunu bir anlık düşünse de kafasını çok yormadı, umursamadı.
Şaşkındı Rüya, ondan adamı takip etmesini istiyordu. Kafasını çevirdi, karşı kaldırımda ağır adımlarla ilerliyor, genç kızın gelmesini diliyordu.
Biliyordu Serdar, şu an patronunu sakinleştirebilecek tek kişi bu kızdı, ondaki bu güce tamamen inanmış ve adamı buraya getirmişti.
Derin bir nefes aldı genç kız, önündeki caddeye baktı, sağ ve soldan arabalar geçiyordu. Bekledi, cadde boşaldı, hızlı adımlarla karşı kaldırıma geçti.
Kafasını öne eğdi, kitaplarını kollarının arasında sıkıca tutmuştu. Dört beş metre ileriden ilerleyen adamı sessizce takip etti.
Mert ileride, Rüya geride aynı kaldırımda iki yabancı misali ağır adımlar atıyor olsalar da ikisinin de zihninde ve aklında sadece birbirleri vardı.
Sokağa girdi adam, durdu. Onun adımlarını hissediyordu, arkasındaydı. Bekledi, çok da geride kalmasını istemiyordu. Etrafa bakındı, okuldan uzaklaşmışlardı.
Kafasını geriye çevirdi, kıza baktı. O da durmuştu, merakla gözlerine bakıyordu. Derin bir nefes aldı adam, kaldırımın sağına tek adım attı.
Bekledi, yerleri değişsin istiyordu. Kız artık önde olmalı, o da geriden takip etmeliydi.
Anladı Rüya, adımlarını hızlandırdı, adamın çok yakınından ilerledi, yüzüne bile bakamadan önüne geçti. Roller artık değişmişti, Rüya önde, Mert arkadaydı, aralarında sadece iki metrelik mesafe vardı.
Onu sessizce izliyordu adam, sırtında küçük siyah bir sırt çantası vardı. Kahverengi saçları düzdü, önü baştan aşağı düğmeli, diz hizasında kot bir salopet elbise, altına da krem renk bir tişört giymişti.
Ayağında bir çift beyaz spor ayakkabı vardı, sessizce adım atıyordu. Aklı gerideki adamdaydı, ne olmuştu? Ne olmuştu da yalnız kalmak istemeyip onun yanına gelmişti? Ona böylesine ihtiyaç duymuştu?
.....
Durdu adam duyduğu sesle, arkasından geliyordu. Yüzünde çok ufak bir tebessüm belirdi, döndü. Tam seranın giriş kapısında onu gördü, genç kız tebessüm ediyor, izliyordu.
Onu görmeyeli sadece birkaç saat olmuş, delicesine özlemişti. Ellerine ve giysilerine baktı, toz toprak içerisindeydi.
Ona sarılmak, saçlarını koklamak, kalbin atışının kalbinin üzerinde hissetmek istiyordu.
Önce ellerini birbirine çırptı, bakışı ara ara kıza kayıyordu. Sonra öne doğru çok az eğildi, pantolonunu temizlemeye çalıştı.
Yavaşça doğruldu, kız tam önünde durmuştu. Aradaki mesafe milimlikti, gözlerinin içine baktı.
Elini kaldırdı genç kız, adamın yanağına bıraktı. Sakallarını yavaşça okşadı, baş parmağı çok sevdiği mavilerden birine yaklaştı. Umurunda değildi üstüne sinen toz toprak.
Adam gözünü kapadı, rahatlıkla dokunmasını istedi. Nehir ufak bir tebessümle göz kapağını, baş parmağıyla yavaşça okşadı.
Derin bir nefes verdi, parmak uçlarında yükseldi. Dudağını adama yaklaştırıp, göz kapağına çok küçük bir buse bıraktı. Bu gözler aklını başından alıyordu, bu maviler onun en değerlisiydi.
Gözlerini araladı adam, kızın gözleriyle buluştu gözleri. Elini yavaşça kaldırdı, pamuk tenine bıraktı. Yanağını, parmaklarının kemikli sırtıyla yavaşça okşuyordu, yüzünde endişe vardı.
Anne ve babasını ziyaret edeceğini söylemişti, üzgün olacağını düşünmüştü. Fakat kız şu an oldukça mutlu görünüyordu.
Nehir kafasını olumlu anlamda salladı, iyiydi. Çok iyiydi. Bugün onun zaferiydi, bugün babasının intikamını alma yolunda attığı ilk adımı başarıyla tamamlamıştı.
Kız heyecanlıydı, sadece adamı nasıl bu kadar çok sevdiğini düşünüyordu.
Ali Demir bir adım geriye çekildi, kızın yüzü asıldı. İki kolunu açtı, kız şaşırdı. Tebessüm etti, hızla aradaki tek adımı kapatıp adamın boynuna sarıldı.
Ellerinin ikisi de ensesini ve kafasını sardı. Kokusunu içine çekti, sadece çiçek ve toprak kokuyordu.
Gözlerini kapadı, derin derin nefes aldı. Bu kokuyu başka hiçbir şeyde duyamazdı ve hiçbir şeye değişmezdi.
Yavaşça geriye çekildi adam, gözlerine bakıyordu. Kızın iki elinden tuttu. Günün yarısını onsuz geçirmişti, diğer yarısını da sadece onunla geçirmek istiyordu.
Ellerini geriye çekip arkasını döndü, kızın yüzü yeniden asıldı, sessizce izledi. Adam kulübeye yanaştı, içeri girdi. Dakikalar içerisinde geri çıktı, kapıyı kilitledi. Etrafı kontrol etmişti.
Kamyonete yaklaştı, saksıların yarısı arkasında yarısı da yerdeydi. Umursamadı, arka kapağı kapattı, çengelini taktı.
Ucunu toprağa bıraktığı hortuma baktı, musluğa yaklaştı. Başını yavaşça çevirip kapattı.
Kafasını çevirdi, kızla göz göze geldi. Nehir anlam vermeye çalışıyor, yükleme yapması gereken saksılar olduğunu görüyordu.
Adam yanına yaklaştı, tam önünde durdu. Şu an istediği tek şey vardı, birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı.
Ali Demir sağ elini kaldırdı, avucunu açtı. Kız kafasını eğdi, ona doğru uzatılan ele baktı. Adam kafasını aşağı yukarı sallayınca, Nehir'in yüzünde tebessüm oluştu.
Şimdi anlamıştı, adam elini tutmasını istiyordu. Hızla elini, elinin üzerine bıraktı. Sıkıca parmaklarını birbirinin içerisine kenetlediler.
Arkasını döndü, kızı da döndürdü. Çıkış kapısına el ele ilerlemeye başladılar. Nehir kafasını geriye çevirdi, işleri yarım bıraktığını görüyordu.
Adamın gözü hiçbir şeyi görmüyordu, tek isteği kızla birazda olsa baş başa zaman geçirmekti.
Tebessüm etti kız, omuz silkti. Adama döndü, kafasını yana eğdi omzuna dayadı. Diğer eli de adamın, elini tuttuğu elinin olduğu kolunu sıkıca kavradı.
İlk durakları cadde oldu, parmaklarında yüzük vardı. Kimseden çekinmiyorlardı, herkes biliyordu onlar artık birbirine aitti.
Gözlerini bir an yumdu genç kız, gergin bir gün geçirmişti. Sonu mutlu olsa da oldukça endişe duymuş ve gerilmişti.
Adamın sihir etkisi vardı, bir anda günün yorgunluğunu almış, kızı gökyüzüne uçurmuştu.
Kafası omzundaydı, yavaş yavaş yürüyorlardı. Adam başını ona çevirdi, gözleri buluştu.
Adamın iki dudağının arasından ufak bir tebessüm çıktı. Onu seviyordu, bundan emindi. Kalbi bir kız için ilk defa böylesine çarpmıştı.
Sessizce önündeki yolu izliyordu, Nehir derin bir nefes aldı. Adam bir defa bile bu iki kelimeyi kullanmamıştı.
Kız biliyordu, adam onu seviyordu ama bunu ondan da duymak istiyordu. Elini sıktı adam, tam çenesinin altında bulunan saçına küçük bir öpücük bıraktı.
Adamın sevgisini gösterme şekliydi bu. Kız tatmin olmadı, yüzünü astı. Kulakları duymak istiyordu. Yavaşça geriye çekildi, ellerini çekmeden önüne dikildi.
Adam elini sıktı, kız kafasını iki yana salladı. Yeterli değildi, duymak istiyordu.
Yüzünü astı, elini elinden çıkardı. Adımları hızlandı, adamı geçti. Derin bir nefes verdi genç adam, bu iki kelime iki dudağından çıkmıyordu. Onun için oldukça zordu. Yanına yaklaştı.
Bir adım attı kız, ondan uzaklaştı. Dudağının kenarını ısırıyordu, onu bugün ikna edecekti, adam değişmeli ve onu sevdiğini dile getirmeliydi.
Bir adım gerideydi genç adam, Nehir'in sadece sırtını görebiliyordu. Derin bir nefes aldı, bu kız onu oldukça zorluyor, yapmadığı, yapamadığı şeyleri yapmaya mecbur bırakıyordu.
Yanına yaklaştı, yeniden önüne dikildi. Genç kız yüzünü asmıştı, kafası eğikti, tebessüm etti adam. Elini tuttu.
Genç kız kafasını yavaşça kaldırdı, adamın mavilerine baktı. Ufak bir tebessüm çıktı iki dudağının arasından. Gözleri yeniden parıldadı, yüzü yumuşadı, kalbi huzurla doldu.
Mutluydu, uzun zamandır olmadığı kadar. Hem şirketin başkanı seçilmiş hemde sevdiği, aşık olduğu adamın yüzüğü parmağındaydı.
Genç adamın mavilerine baktı, Ali Demir tebessüm etti. Sağına soluna baktı, hiç kimse yoktu. Ona yaklaştı, kollarını açtı. Kızın beline sıkıca sardı, ayaklarını yerden kesip döndürmeye başladı.
Kızın kahkahaları yankılanıyor, sokağın köşesinde izleyen birinin kulağına ulaşıyordu.
Yavaşça geriye çekildi Kemal, seranın bulunduğu caddeye en yakın sokakta gizlice bekliyordu, dakikalardır ikisini izliyor, takip ediyordu.
Başkanlık seçimi sonrası kutlama yapmayı teklif etmiş, önemli işi olduğunu söyleyen kız tarafından reddedilmişti.
Nehir bu mutlu gününü, bir an önce yanına gitmek istediği adamla geçirmek istemişti. Hızla, gelirken üstünde bulunan giysileri giyindi, yüzüğü parmağına mutlulukla geçirdi.
Şirketin şoförlerinden birinden onu seraya yakın bir yere bırakmasını istemişti, Kemal da merakla takip etmişti.
Gizli izleyiş ile gördükleri genç adamın yüzünün asılmasına ve kalbinin sızlamasına neden olmuştu. Genç kız seradaki adamla sıkıca sarılmış, onu sevdiğini söylemiş ve parmağına yüzük takmıştı.
Yavaşça geriye çekildi, sırtını duvara yasladı, gözleri dolu doluydu. Bundan sonra ne yapması gerektiğini hiç bilmiyordu ama anlıyordu artık.
Kızın, yalanlara devam etmesinin ve bu evde kalmayı istemesinin en büyük ve belki de tek nedeni bu adamdı.
Onun bunca yıldır yapamadığı şeyi bu adam yapmış, kızın kalbinin en büyük yerine sahip olmuştu.
Şirketin yeni başkanı Nehir seçildi, bundan sonra neler olacak?
Mert'i öfkelendiren bu seçim neleri getirecek?
Kemal, Ali Demir'i öğrendi. Nehir'e yardım etmeye devam edecek mi?
Oy vermeyi unutmayalım, yeni bölüm +350 oy ve 10 yorumda gelecek :-)
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
25.91k Okunma |
2.85k Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |