Yavaşça geriye Çekildi Kemal, sırtını duvara yasladı, gözleri dolu doluydu. Bundan sonra ne yapması gerektiğini hiç bilmiyordu ama anlıyordu artık.
Kızın, yalanlara devam etmesinin ve bu evde kalmayı istemesinin en büyük ve belki de tek nedeni bu adamdı.
Onun bunca yıldır yapamadığı şeyi bu adam yapmış, kızın kalbinin en büyük yerine sahip olmuştu.
Arkasını döndü, yakalanmama gayretiyle ilerledi. Hızla arabasına yaklaştı, sürücü koltuğuna oturdu.
Elleri direksiyonu sıkıca kavradı, tir tir titremeye başladığını gördü. Hissizleşmiş, kaskatı kesilmişti.
Arabayı çalıştıramadı, elinin birini ceketine yaklaştırdı. İç cebinden telefonunu çıkarıp sekreterinin ismini buldu.
Kulağına yaklaştırdı, kalbi hızla çarpıyordu. Konumunu attı, kullanamadığını söyledi, kapattı.
Kafasını, iki eliyle yeniden sıkıca kavradığı direksiyona dayadı, gözlerini kapadı, sakinleşmeye çalıştı.
.....
Sessizdi Rüya, geriden takip eden adamın adımları kulağına ulaşıyordu.
Arkasına hiç dönmeden yürüyor, düşünüyordu. Ne olmuştu? Neden ona ihtiyaç duyulmuştu?
Bir sokağa girdi, kafasını yere eğdi. Bir ses duyuldu, bakışını kaldırdı.
Tam önünde küçük küçük kız çocukları vardı, sokağın orta yerinde tartışma yaşıyorlardı.
Önlerinde ip ve top, gözlerinde öfke vardı. Belli ki iki grup şeklinde oynamışlar ve çıkan anlaşmazlıkla da sorunları büyümüştü.
Adımlarını hızlandırdı genç kız, müdahale etme gereği duyuyordu. Yanlarına yaklaştı, aralarına girdi.
Mert bakışını kaldırmış, onu izliyor, yapmaya çalıştığı şeyi anlamaya çalışıyordu.
Genç kız el kol hareketleri yapıyor, tebessümle çocukları sakinleştirmeye çalışıyordu.
Geriye çekildi adam, tam arkasında bir bank vardı. Yaklaştı, sırt kısmına oturdu, ayaklarını da oturma yerine bıraktı.
Bakışları sadece genç kız ve çocuklardaydı, aralarında büyük bir hesaplaşma geçiyordu.
Rüya sakince orta yolu bulmaya çalışıyor, iki grup da haklı olduğunu ısrarla savunuyordu.
Genç adam sessizce izliyor, sorunun çözülmesini bekliyordu. Biliyordu, bu kız bunu en güzel şekilde halledecekti.
Bir ses duydu, telefonu çalıyordu. Bakışlarını kızdan hiç ayırmadan ceketinin iç cebinden çıkardı. Ekrana baktı, sekreteri arıyordu. Kulağına yaklaştırdı.
"Efendim, imzalamanız gereken bir dosya var"
Mert kıza baktı, yüzünde şaşkınlık oluştu. İki gruptan iki kız çocuğu, ucunu tuttuğu ipi sallamaya, Rüya da ortaya geçip atlamaya başlamıştı.
Adamın bakışları kızın her atlayışında yüzünde oluşan gülüşe kaydı, sekreterini duymadı, algıları kapandı.
O an çok farklı bir şey hissetti, hiç bilmediği bu his öylesine güçlüydü ki tüm bedenini bir yaprak misali titretti.
Yüzünde istemsiz ve çok ufak bir tebessüm belirdi. Hiç kimse onu şu an bu sahneden mahrum edemezdi.
Kulağından indirdi, kapattı. Ceketinin iç cebine bıraktı, bakışını kızdan hiç ayırmadı.
Grup şeklinde ip atlama oynayan çocuklara orta yolu bulmuştu genç kız. İki tarafta kazanan olduğunu iddia edip tartışmaya başlamışlardı.
Rüya kendisi atlamayı teklif etmiş, eğer yanmadan on defa yapabilirse birinci grup, yapamazsa da ikinci grup kazanmış olacaktı.
Çocuklar teklifi hemen kabul etmiş, iki kişi ucundan tutup sallamaya başlayınca da genç kız tebessümle başlamıştı.
Çocuklar tek tek sayıyor, Mert de istemsizce saymaya başladığını fark ediyordu. Kendine geldi, ne yapıyordu.
Elini yavaşça kaldırdı, saçlarından geçirip ensesini ovdu. Kızın son atlayışını başarıyla tamamladığını gördü.
Kazanan grup alkışlar ve sevinç eşliğinde kıza dört yandan sarıldığında, Rüya da gülüyordu.
En son çocukluğunda, sokakta arkadaşlarıyla oynamıştı bunu, bir an geçmişine döndü zihni.
Geceye kadar küçük sokaklarında yaşıtları olan çocuklarla ip atlıyor ve hep kazanan oluyordu.
Babasının eve gelişini kamyonetin sokağa girmesiyle anlıyor, onu gördüğü gibi oyunu bırakıp hızla yanına koşuyordu.
Adam hızla iniyor, iki kolunu açıyordu. Rüya boynuna sıkıca sarılıyor, babası kucaklıyor, yanaklarını öpücüklere boğuyordu.
Gözlerini bir an kapadı genç kız, yeniden o yaşlarda olmayı, sokakta oyun oynamayı ve babasının gelişini görüp boynuna atlamayı ne kadar çok özlediğini hissetti.
Yanağına tek damla yaş hızla süzüldü, adam şaşırdı. Elini kaldırdı Rüya, yanağını sildi.
Atladı banktan genç adam, bakışı genç kızla buluştu. Onun için endişe duyuyordu, ne olmuştu?
Kız arkasını döndü, bir bahçe duvarının üzerine bıraktığı kitaplarını aldı, çantasını sırtına taktı.
Ağır adımlarla yürümeye başladığında genç adam izledi. Derin bir nefes aldı, sessizce arka arkaya yeniden bir caddeye girdiler.
Adımı durdu kızın, ses arkasından ve adamdan geliyordu. Kafasını yavaşça geriye çevirdi, gözlerine saniyelik bakıp döndü.
İnanmıyordu Mert, gözleri kızarıktı. Biliyordu üzgündü, bunu gizlemeye çalışıyordu.
Sessizdi genç kız, adamın gözlerine bakmamaya gayret ediyordu. Kafasını yavaşça iki yana salladı, Mert inanmadı.
"Neden üzüntünü saklama gereği duyuyorsun?"
Rüya ona döndü, bir an gözlerine baktı. Göz göze geldiler, hızla bakışlarını ayırdı.
"Saklamıyorum, sadece babamın üzülmesini istemiyorum"
"Ne?"
Ne demekti bu? Babası zaten ölmüştü, onu nasıl üzebilirdi ki?
"Ölenler bizi bırakmış olmuyor, her zaman izliyorlar. Buna inanıyorum ve babamın üzülmesini istemiyorum"
Arkasını döndü, ağır adımlarla ilerledi. Genç adam kafasını kaldırdı, gökyüzüne baktı.
Bu doğru muydu? Ölenler gerçekten geride bıraktıklarını izliyorlar mıydı?
Şaşkındı, gözlerini kapadı. Hale Hanım'ı anımsadı, yüzü düştü.
Eğer gerçekten de onu izliyorsa, çok üzülmüştür. İstemeyeceği çok kötülük yapmıştı.
.....
Yemek masasındaydı herkes, ayrı bir mutluluk hakimdi. Nehir başkanlığı hatırlayıp mutlu oluyor, Rüya da kitaplarına kavuştuğu için tebessüm ediyordu.
Zeynep Hanım'ı da neşelendiriyordu, çocuklarının bu halleri. İki kızın da gözüne bakıp gülümsüyordu.
Ali Demir yerinde değildi, sandalyesi boştu. Yemeğin üzerinde telefonu çalmış, ayağa kalkmıştı.
Üniversiteden yakın arkadaşlarının ismini ekranda görüp, cevaplayarak odasına geçmişti.
Nehir'in bakışı mutfak kapısına kaydı, onu gördü. Tebessüm etti, genç adam yerine oturdu. Bakışını ailesine çevirdi.
"Anne, Emrah'ın düğünü var, hepimizi davet ediyor."
Tebessüm etti Zeynep Hanım, bu kişiyi de ailesini de çok iyi tanıyordu.
"Allah mesut etsin oğlum, ne zaman düğün?"
"Yarın akşam"
Rüya bakışını ağabeyine çevirdi, sınavlarına çalışması gerekiyordu. Zamanını bir düğünde harcayamazdı.
"Ders çalışmam gerek, bensiz gidin"
Kimse itiraz etmedi, evin içerisinde Rüya'nın derslerine oldukça önem verilirdi. Ağabeyi bakışını annesine çevirdi, ondan cevap bekliyordu.
"Oğlum, gelmeyi çok isterdim ama biliyorsun. Yarın akşam Selma Teyzen'e gitmek zorundayım"
Duraksadı genç adam, hatırladı. Annesi iki gün önce böyle bir şeyden söz etmişti. Uzaktan akrabaları olan yaşlı kadının bazen akşam misafirleri olurdu. Zeynep Hanım da böyle durumlarda ona yardım etmek için yanına giderdi.
Sessizdi Nehir, bakışları ara ada genç adama kayıyor, Emrah'ın kim olduğunu düşünüyordu.
Rüya tebessüm etti, nasıl düşünememişti küçük bir açıklama yapmayı. Bakışı kıza döndü, göz göze geldiler.
"Emrah Abi, abimin arkadaşı. Ailelerimiz de tanışıyor, uzun zamandır bir kız arkadaşı vardı, yarın akşam da düğünleri olacak"
Gülümsedi Nehir, bu kız aklındaki her şeyi en basit şekilde ona açıklıyordu. Kafasını yavaşça sallayıp, teşekkür etti.
Zeynep Hanım oğluna döndü, bu düğüne gitmek istediğini biliyordu.
"Oğlum, Nehir'le ikiniz gidin"
Genç adamın bakışı kıza döndü, gelmek isteyecek miydi? Nehir tebessüm etti, içerisinde adamın olduğu her şeye razıydı.
Kıza baktı adam, göz göze geldiler. İkisinin de baş başa ilk defa gidecekleri bir düğün olacaktı. Biliyordu, orada tüm üniversite arkadaşları olacaktı, kızı hepsine tanıtacak, sözlendiğini söyleyecekti.
.....
Elini yumruk yaptı genç kız, gecenin bir yarısıydı, uykusundan uyanmıştı.
Ağabeyinin odasının önünde durmuş, kapıyı sessizce çalıyordu.
Derin bir nefes aldı, yeniden elini kapıya vurdu. Hem sessizdi hemde ağabeyinin duymasını istiyordu.
Gözlerini yavaşça araladı genç adam, uykusu oldukça hafifti, kardeşinin sesini duyuyordu. Endişeyle doğruldu, ayaklarını yataktan indirdi.
Kendine gelmeyi bile beklemeden odanın kapısını açtı, karşısında kardeşi vardı. Karşılıklı durmuşlardı, bakışları buluştı.
Genç kız dudağının kenarını ısırdı, bakışları ağabeyinin gözlerinde, aklı gerideydi.
Genç adamın gözleri büyüdü, endişeyle kardeşinden bakışını ayırdı. Onu bir an önce görmek istedi. Devamını dinlemeden odaya ilerledi. Sadece birkaç adım ötedeydi, kapıya yaklaştı, açıktı.
Odada gezindi gözleri, bakışı yatağa yoğunlaştı, genç kız uyuyordu. Sırtüstüydü, kafası yana dönüktü, sessizce soluk alıyor ve başını yavaşça iki yana hareket ettiriyordu.
Şaşırdı adam, hızlı adımlarla yaklaştı. Yatağın tam önüne çömdü, yüzünü yüzüne hizaladı, ona dönüktü. Genç kız fısıltıyla sayıklıyordu, yüzü huzursuz ve ter içerisindeydi.
Kafasını geriye çevirip kaldırdı adam, kardeşine baktı. Tam arkasında ayakta duruyordu. Soruyordu gözleri, neler olduğunu.
"Sayıklıyor abi, ne yaptıysam da engel olamadım"
Adam şaşkınlıkla yeniden kıza döndü. Mırıldanan dudaklara kulağını dayadı, ağzından çıkan kelimeyi anlamaya çalıştı. Biliyordu kabus görüyordu ve onu oldukça da etkiliyordu.
Şirketteki odadaydı yeniden kız, şakağına silah dayanmıştı. Kalbi korkuyla atıyor, kaçmak için uğraşıyordu. Tüm gün düşünmeyi reddetse de uyuduğu anda bilinçaltı harekete geçmişti.
Üstünde siyah takım elbise bulunan adam, kafasını iki yana sallıyor ve parmağını tetiğe bırakıyordu. Genç kız korkuyla gözyaşı döküyor, onu vazgeçirtmeye çalışıyordu.
Ali Demir endişeliydi, elini yavaşça kaldırdı. Avucuyla kızın saçlarına dokundu, yavaşça okşuyordu. Eğildi, iki dudağını kulağına yaklaştırdı.
Fısıldayışı kızın kulağına ulaşsa da tepki verecek durumda değildi. Derin derin nefes alıyor, rüya gördüğünün farkında olmadan aynı kelimeyi tekrar ediyordu.
Diğer elini de kaldırdı genç adam, kızın eline yaklaştırdı. Önce elinin tersini yavaşça okşadı, sıkıca tuttu.
Biliyordu, bugün anlatamadığı bir şeyler olmuştu. Onu çok derinden sarsan bir şeydi, ağabeyiyle mi karşılaşmıştı?
Sessizdi adam, yatağın önüne çökmüştü. Sol eli kızın bir elini tutmuş, sağ avucu da saçlarını yavaşça okşuyordu.
Onu ikna etmeye, güven vermeye çalışıyordu, 'Yanındayım, korkma, ben hep yanında olacağım.'
Yavaşça geriye çekildi Rüya, bakışı ikisindeydi. Kızın biraz da olsa sakinleştiğini ve uykuya daldığını görüyordu.
Arkasını döndü, oldukça esniyordu. Sessiz adımlarla odadan çıktı, kapıyı açık bırakıp koridora geçti. Kapalı kapılar uygun olmazdı, biliyordu.
Vestiyere yaklaştı, parmak uçlarında yükselip en üst dolabı açtı. Annesinin yedek çarşaf, battaniye ve yastıkları orada bulunurdu.
Bir yastık, bir pike aldı. Parmak uçlarında oturma odasına geçti. Çekyatı yavaşça açtı, yastığını ucuna bırakıp oturdu. Ayakları yerdeydi.
Kafasını eğdi, yere serili halıya baktı. Desenlerini yavaşça inceledi. Onları rahatsız etmek istemiyordu, yavaşça bedenini yan bir şekilde kanepeye bıraktı.
Cenin pozisyonu aldı, pikeyi de ayaklarına örttü, gözlerini yavaşça yumdu. İçi rahattı, biliyordu ağabeyi kızı bu gece yalnız bırakmayacaktı.
Yavaşça gözlerini yeniden araladı, zihninde genç bir adam yer aldı. Bir saat boyunca arka arkaya cade ve sokak dinlemeden yürümüşlerdi.
Genç kız eve gitmek istediğini bakışlarıyla anlattığında, Mert istemeyerek de olsa kabul etmiş, yolları ayrılmıştı.
.....
Gözlerini yavaşça araladı genç kız, kendine gelmeye çalıştı. Bakışı öncelikle karşısında duran saate kaydı, sabah olmuştu.
Kafasını sağına çevirdi, yatakta Rüya yoktu. Sola döndü, adamı gördü. Dizlerinin üzerine yere, tam yatağın önüne oturmuştu.
Bir eli, elini sıkıca tutmuş, kafasını da yatağın ucuna bırakmıştı. Yönü ona dönük, gözleri de kapalıydı, şaşırdı kız.
Ne işi vardı burada? Ne zaman ve neden gelmişti? Boştaki elini yavaşça kaldırıp, çok yakın duran saçlara yaklaştırdı.
Dağınık görünüyorlardı, ufak bir tebessüm belirdi yüzünde. Eli yavaşça aralarına girdi, parmaklarının tutamların arasındaki kayışını izledi.
Gözlerini saçlarında hissettiği el ile aralamaya çalıştı adam, mavileri ilkin kızın meraklı gözleriyle buluştu.
Kafasını yataktan ayırdı, dün geceyi anımsamaya çalıştı. Genç kız gün aydınlanana değin aynı rüyayı görüp sayıklamıştı.
Genç adam onu yalnız bırakmak istememiş, başında beklemişti. Sabaha doğru biraz da olsa rahatladığını fark edince, kafasını yatağa bırakmış, uyuyakalmıştı.
Nehir gözlerine bakıyordu, yüzünde ufak da olsa tebessüm vardı. Eli, saçlarından yüzüne indi. Sakallarını yavaşça okşadı.
Genç adam geriye çekildi, avucunu kızın saçlarına bıraktı. Bakışları buluşmuştu.
"İyi misin? Gece boyunca sayıkladın"
"Ne?"
Yavaşça doğruldu genç kız, sırtını yatağın başlığına dayadı. Düşündü, sabaha değin onu uyutmayan kabusu anımsadı, yüzü asıldı.
Genç adam ayağa kalktı, kafasını onun gözlerine eğdi. Endişe duyuyordu, en çok da kızın ona anlatmamasından korkuyordu.
Eğildi adam, alnını alnına dayadı. Soluğunu hissetti, iki eliyle yanaklarını kavradı. Derin nefes aldı, gece onu rahatlatamadığı için oldukça kötü hissetmişti.
"Dün kötü bir şey mi oldu? Abinle mi karşılaştın?"
Sustu kız, sadece onun telaşlı mavilerine bakıyor, milimlik olan mesafede nefesini hissetmeye çalışıyordu.
Dün, ağabeyi tarafından ona silah çekilmişti. Yavaşça kafasını iki yana salladı, adam inanmadı. Geriye çekildi, ellerini sıkıca tutmuştu.
"Korkma, söyle. Ben senin yanındayım. Daha fazla böyle kaçarak devam edemezsin."
Genç kız dudağının kenarını ısırdı, bakışlarını eğdi. Yapamazdı, bu aileyi böylesine bir tehlikeye dahil edemezdi. Üstelik yalanlarla burada kalmaya devam ediyorken.
Derin bir nefes aldı genç adam, endişeliydi. Kızın ona anlatmayacağını anlamıştı.
Öne doğru eğildi adam, alnına çok küçük bir öpücük bıraktı. Yavaşça geriye çekildi, gözlerine baktı.
"Bugün seraya gelme, iyice dinlen ve kafanı topla"
Arkasını döndü, tek adım attı. Genç kız hızla ayaklarını yataktan indirip ona yetişti. Önüne geçip adımlarını durdurdu. Karşılıklı ve çok yakın durmuş, birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı.
"Hayır, seraya gelmek istiyorum"
Adam kafasını eğdi, derin bir nefes aldı. Gözlerindeki hevesi görüyordu, serayı çok seviyordu. Onu üzmek veya kırmak istemedi.
Solladı, annesi uyanmadan bu odadan çıkmalıydı. Hızlı adımlarla kendi odasına geçti. Kapıyı örtüp yatağın ayak ucuna oturdu.
Yumruğunu sıktı, bu böyle olmayacaktı. O ağabeyi bulmalı, bu soruna bir çözüm üretmeli ve kızın korkusuna artık son vermeliydi.
.....
Şirketteydi genç adam, en üst katlarından birinde durmuştu. Sırtını her katın koridorunda bulunan balkon demirliklerine benzer bir korkuluğa dayamıştı.
Tepkisiz önündeki odayı izliyordu, bir kapı vardı. Kapalıydı, sağ üst köşesine yeni bir isimlik asılmış, 'Başkan - Nehir Çetemen' yazıyordu.
Seçim sonrası oda temizlenip, yeniden düzenlenmiş, genç kız için hazır edilmişti. Bundan sonra şirketin en büyük ve en özenli odası ona aitti.
Yumruklarını sıktı adam, dünden beri aklından hiç çıkmamıştı kurulun seçimi. Kafasını eğdi, bakışları ayaklarında durdu.
Nasıl olurdu? Nasıl olurdu başkanlık kardeşine verilirdi? Gözlerini kapadı, oldukça öfkeli hissediyordu.
Kafasını kaldırdı, bakışları Serdar'a kaydı, elinde birkaç dosya vardı, ona doğru geliyordu. Bekledi, adam önünde durdu.
Kafasını eğdi, suçlu hissediyordu. Dün yaptığı küçük bir hatanın sonucu olmuştu bu seçim. Mert'in sert bakışlarından çekindi, derin bir nefes verdi.
Genç adam, gözlerine bile bakmadan sırtını demirlikten ayırdı. Serdar'ı tek eliyle sağa itip, yürüdü.
.....
Genç adam koltuğuna yerleşti, bakışı ayakta ve yanyana dikilen adamlara kaydı. Dört kişiydiler ve hepsinin üzerinde siyah takım elbise vardı, yüzleri asık ve ciddiydi.
Mert bakışını önce en baştakine çevirdi, sarı saçları ve mavi gözleri olan genç bir adamdı. Kafası yerdeydi, kurul anında giriş kapısına konumlandırılmıştı.
İkinci adama döndü Mert'in bakışları, ona da koridorların sorumluluğunu vermiş, gelen gideni kontrol etmesini istemişti.
Üçüncü adama baktı, en çok sinirlendiği ve Serdar'dan sonra en yakın yardımcısıydı.
Yumruğunu sıktı, ayağa kalktı. Koltuğunu geriye çekip masanın etrafından dolandı. Adamlarının önünde durdu, hepsinin yanından tek tek geçip, ilk ikisinin önünde durdu.
Ceketini çıkarmak için kolunu hareket ettirdiğinde, Serdar hızla yaklaştı. Arkasına geçip ellerini uzattı, yardımcı oldu.
İki kolunu da çıkardığını görüp, hızla gerideki döner koltuğa yaklaştı. Sırtına asıp yerine geçti.
Genç adam siyah gömleğinin iki kolunu da dirseklere kadar katladı, yumruklarını sıktı, bakışlarını adamlarına dikti.
"Size verilen görevi böyle mi yerine getiriyorsunuz!!"
Adamın gürleyişi sadece odada değil tüm koridorda yankılandı. Yumruğunu dakikalardır sıkıyordu, oldukça sert ve kızarmıştı.
Hızla kaldırdı, önce baştakinin yüzüne sertçe indirdi. Adamın yüzü geriye savruldu, iki elini önünde birleştirmiş, kafası da eğikti.
İkinci adamın önünde durdu Mert'in adımı. Yumruğunu sıktı, yüzünün orta yerine geçirdi. Tahammülü yoktu, verilen işler titizlikle yerine getirilmeliydi. Adamlarının dikkatsizliği yüzünden başkanlığı kardeşine kaptırmıştı.
Serdar'dan sonraki en yakın adamında durdu, adamın kafası eğikti. En büyük hatayı yapmıştı, kızı fark etmiş fakat elinden kaçırmıştı. Düşündükçe Mert'in aklını alandı bu.
Derin derin nefes aldı, tüm gücünü topladı, adamın suratına iki yumruk ardı ardına geçirdi. Gözleri öfkeli, nefesi hızlıydı.
"Hepiniz işe yaramazsınız!! Gözümün önünden kaybolun, hemen!!"
Üç adam arkasını döndü, odadan hızlı adımlarla çıktılar. Mert yeniden koltuğuna yerleşti, karşısında sadece Serdar vardı, oldukça sessizdi.
Bakışı patronundaydı, kurul gününü oldukça beklediğini ve yeni başkan olmayı çok istediğini biliyordu.
Tahmin ediyordu Mert, kardeşi bu günde gelecek, kurula engel olmak isteyecekti. Ağabeyi hazırlıklıydı, hem kızı yakalayacak hemde başkan olacaktı. Bir taşta iki kuş elde edecekti.
Beklediği, istediği hiçbir şey o gün gerçekleşmemiş, adamları kıza engel olamamıştı. Kız hem ortaya çıkmış hem ağabeyine meydan okumuş hemde şirketin yeni başkanı seçilmişti.
Bakışları parmaklarına kaydı, sert yumruklar kızarmasına neden olmuştu. Yavaşça üst üste açıp kapattı, bakışı Serdar'a kaydı. 'Çık' dediğinde genç adam hızla arkasını döndü, çıktı.
.....
Adımını durdurdu Hakan, ders bitişi okuldan çıkmış, arkadaşının serasına gelmişti.
Onunla küçük bir sohbet edip, okulu, öğrencilerini anlatmak, sözü için tebrik etmek ve karşılıklı çay içmek istiyordu.
Okulu bıraktığından beri bunu sürekli yapıyor, onu özendirip geri döndürmek istiyordu.
Tam karşısında kız kardeşi vardı, sırtını görebiliyordu. Kafasını seranın kapısından içeri sokmuş, gizlice izliyordu. Elleri yumruktu.
Kafasını eğdi, sessiz adımlarla yaklaştı. Bahçeye baktı, Ali Demir ve Nehir vardı. Saksıları suluyor, gülüyorlardı. Arkadaşının yüzünde durdu bakışları, hiç bilmediği bir ifade vardı, mutluluk.
Genç kız gözlerini kapadı, derin bir nefes verdi. Ağabeyi tam arkasındaydı, dudağının kenarını ısırdı. Kafasını geriye çekti, ona döndü.
Sırtını duvara yasladı, bakışları ağabeyinin gözleriyle buluştu, kafasını eğdi. Ona böyle yakalanmak istemezdi.
Sessizdi genç adam, kardeşinin yüzüne bakıyor, dolu gözlerini görebiliyordu.
Elinde çanta vardı adamın, siyah renk dikdörtgen ve omuz çantasıydı. İçinde kitaplarını ve notlarını taşırdı.
Yavaşça yere indirdi, kardeşine baktı. Berna çekinerek kafasını kaldırdı, gözlerine baktı. Açıklama yapma zorunluluğu hissetti.
Genç adam yanına yaklaştı, kolunu boynuna doladı. Böyle bir durumda kızması, azarlaması gerekiyordu, biliyordu.
Kardeşinin gözlerindeki hüzün ve hayal kırıklığı buna izin vermemişti. Bekledi, iç çekişlerini dinledi.
Yavaşça saçlarını okşuyordu, genç kız kafasını göğsüne dayamıştı, aşağı yukarı salladı, bir an önce buradan uzaklaşmak istiyordu. Onları bir arada gördükçe kalbi delicesine atıyor, sızlıyordu.
....
Bir bankta yan yana oturmuştu iki kardeş, karşılarında deniz vardı. Sessizce izliyorlardı.
Derin bir nefes aldı genç adam, buraya geldikleri andan beri kardeşi tek kelime etmemişti.
Üzgündü görüyordu, bir gün bu günü yaşayacağını da biliyordu. Bu kız, çocukluğundan bu yana adamı sevmiş, onun için hep çaba göstermişti.
Başlarda Hakan çok tepki göstermiş, uyarmış olsa da söz geçirememişti. Kardeşi, ağabeyinin en yakın arkadaşına tutkundu.
Sessizdi Berna, zihninde çok çok uzun yıllar öncesi vardı. 8 - 9 yaşlarındaydı, okul çıkışlarında çantasını bahçeye atar, kapının önündeki kaldırımda otururdu.
Dizlerini karnına çeker, dirseklerini de üstüne dayayıp, ellerini de iki yanağının üzerine bırakırdı.
Dalgalı kısa saçlarına küçük bir toka takar, güzel görünmek için çaba gösterirdi.
Biliyordu beklediği çocuk, ondan sonra gelirdi hep. Dersleri onunkinden biraz daha fazlaydı. Bu durum kızın en heyecanlı anları olur, yolunu beklerdi.
Sokağın başında onu görürdü, hiçbir zaman çanta takmaz, bunu kendine yedirmezdi çocuk. Kitapları iki kolunda, beyaz gömleği lacivert pantolonun içinden çıkmış yürürdü.
Mavi gözleri ve dağınık saçları, kızın yüzünü gülümsetir, heyecanlandırırdı.
Hızla ayağa kalkıp yanına koşar, önüne dikilirdi. Çocuk asla yüzüne bakmaz, doğruca eve yürürdü. O yaşlarda bile üzerdi kızı bu durum ama hiç pes etmezdi. İnancı vardı, bu adam birgün sevgisine karşılık verecekti.
Yavaşça ağabeyine yaklaştı genç kız, kafasını omzuna dayadı. Çocukluğunun en güzel ve heyecanlı anları, o kızın gelişiyle yok olmuş, hayalleri yıkılmıştı.
Ağabeyine döndü, gözünden yanağına tek damla yaş süzüldü, hızla sildi. Zihninde Nehir yer aldı, onu serada gördüğü ilk anda sevmemişti. Hissetmişti belki de olacakları.
Berna bakışını önüne çevirdi, denize baktı. Ağabeyine istemeye gittikleri günü anımsadı, reddeden kız değildi.
Hakan kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı, adamla konuşmaya gittiği gün anlamıştı. İkisi itiraf etmeselerde birbirlerini seviyorlardı.
Ağabeyine döndü yeniden bakışları, ona annesi Nehir'i önerdiğinde reddetmemişti, onu beğenmişti.
"Onu istemiştin"
"Onun da beni istediğini düşünmüştüm"
"Çabalamayacak mısın?"
Genç adamın dudağının arasından ufak bir tebessüm çıktı, kafasını iki yana salladı.
"Ali Demir benim dostum, onun sevdiği kıza sadece yenge diyebilirim"
"Bu kadar kolay mı?"
Geriye çekti kafasını Berna, ağabeyinin gözlerine hayretle bakıyordu. Nasıl olurdu? Nasıl bu kadar çabuk pes ederdi?
"Eğer o başkasını seviyorsa, kolay ve sen.."
İşaret parmağını gözlerine doğrulttu. Kardeşinin inadını çok iyi biliyordu.
"Sen de aynısını yapacaksın, bunca yıl buna müsamaha gösterdim çünkü Demir'in sevdiği biri yoktu. Ama artık olmaz"
"Ama?"
Genç adam gözlerini kıstı, duruşunu ciddileştirdi.
Kafasını eğdi Berna, biliyordu. Ağabeyi çok ciddi bir durum olmadığı sürece ona sert olmazdı. Şu an ki ifade de gösteriyordu ki o anlardan birindeydiler.
Başını isteksizce ve yavaşça aşağı yukarı salladı, Hakan tebessüm etti. Kardeşine güvendi, ağabeyinin sözünü dinleyecek, aşkını kalbine gömecek, onlardan uzak durup kendine genç bir rota belirleyecekti.
.....
Bahçedeydi genç adam, üstünde siyah kot pantolon, gri bir tişört ve siyah bir ceket vardı.
Kolundaki saate baktı, hava kararmış, düğünün başlamasına çok az zaman kalmıştı. Arkasını döndü, evin kapısına baktı, kız hala görünürlerde yoktu.
Bakışı kız kardeşiyle buluştu, balkondan ona bakıyordu. Rüya'nın yüzünde tebessüm vardı, biliyordu. Ağabeyi beklemekten nefret ediyor, kendini şu an oldukça zorluyordu.
Genç adam kafasını aşağı yıkarı salladı, gözleri kız kardeşinin tam arkasında bulunan kapıya kaydı, genç kız oradaydı.
Diz hizasında, v yaka siyah bir elbise giymişti. Kolları dirseklere kadar katlanmış, ayağında da aynı renk bir stiletto vardı. Rüya elbiseyi genç kız için komşu kızından getirtmişti.
Saçları çoğunluğu sola atılmış, ikiye ayrılmıştı. Uçları da özenle kıvrılmıştı.
Rüya'yla vedalaşıp balkonun basamaklarını indi. Bahçenin orta yerinde bekliyordu genç adam, yanına yaklaştı Nehir. Önünde durdu, karşılıklı ve çok yakın durmuşlardı.
Elini salladı genç kız, adamı baştan aşağı süzdü. Hep yakışıklıydı, hep aklını başından alıyordu. Önünü açık bıraktığı bu ceket ise ona çok yakışmıştı. Dudağının kenarını ısırdı, yanağını yavaşça okşadı.
Tebessüm edip kafasını aşağı yukarı salladı, genç adam elinden tuttu. Rüya'nın hayranlık dolu bakışlarıyla bahçeden çıktılar.
.....
Telefonunun ekranındaki saate baktı Rüya, gece yarısına yaklaşıyordu. Odasında ve masasının başındaydı, saatlerdir aralıksız ders çalışıyordu.
Bir ses duydu, kamyonetin fren sesiydi. Ayağa kalktı, ağabeyi ve Nehir gelmişti, biliyordu.
Kapının iç tarafında anahtarı unutmuştu, yedekle açılamazdı. Odadan çıktı, salonun ışığını açtı.
Bahçe kapısının açıldığını duyup evin kapısını açtı. Karşısında genç kızı gördü, tekti ve adımları oldukça hızlıydı.
Şaşırdı, arkasına baktı, ağabeyi kamyoneti park ediyor olmalıydı. Bakışı genç kızla buluştu, yüzü asık ve gergin, gözleri de kısıktı.
Kafasını geriye çevirdi Nehir, bahçe kapısına ters bir bakış attı. Genç adam içeri girmiş, kapıyı kapatmaya çalışıyordu.
"Senin o abin sinir bozucu! Gerçek bir keçi! Nobran!"
Öfkeyle adama da aynı bakışı atıp, eğildi. ayağındaki ayakkabıları çıkardı, odaya girdi, kapıyı sertçe çarptı, kilitledi.
Rüya şaşkındı, mutlu ve heyecanla kutlamaya gitmişlerdi, ne olmuştu da böyle sinirle dönmüştü?
Ağabeyine yaklaştı, merakla gözlerine bakıyordu. Kızın öfkesine rağmen oldukça sakin görünüyordu.
"Abi ne oldu?"
"Nehir nerede?"
"Odaya girdi"
Genç adam eğildi, ayakkabılarını çıkarıp o yöne yürüdü, odanın kapısına yaklaştı, önünde durdu. Rüya'da yanına geldi. Anlam vermeye çalışıyordu.
"Kapıyı kilitledi, kavga mı ettiniz?"
Ali Demir kafasını iki yana salladı, kavga etmemişlerdi ama kızı oldukça sinirlendirmişti bu gece.
Elini yumruk yaptı, kapıya yavaşça vurdu, içeriden çıkarıp ve yüz yüze sorunu halletmek istiyordu. Yol boyunca da kız ona hiç bakmamış, açıklama yapmasına bile izin vermemişti.
Genç kız odanın içerisinde bir gidip bir geliyordu. Adımları hızlı, kısa ve sert, gözleri öfkeliydi.
Arkasını döndü, masanın üzerinde gördüğü kalem kutusuna baktı, Demirden oluşuyordu ve siyah renkti.
Eline aldı, nefesini topladı hızla kapıya fırlattı. Demir şaşırdı, Rüya geriye çekildi.
"Abi bir şekilde sakinleştir, yoksa odada sağlam hiçbir şey bırakmayacak."
Endişeliydi Rüya, kızın öfkesini görüyordu. Derin bir nefes verdi Ali Demir, kapıya yanaştı. Elini yeniden yumruk yapıp vurdu.
"Nehir aç kapıyı"
"Seni görmek istemiyorum!!"
Etrafa bakındı, plastik bir saksı gördü. Derin bir nefes aldı, kapıya fırlattı. Rüya endişeyle gözlerini kapadı, bir şeyini daha kaybetmişti.
"Önce sakinleş, bak halledebiliriz"
"Sen böyle keçi oldukça biz hiçbir şeyi halledemeyeceğiz!!"
Kardeşine baktı adam, göz göze geldiler. Rüya ağabeyine olan öfkesini anlayabilmişti. Bir de şansını o denemeliydi.
"Abi sakinleşmesini beklemelisin, ben odaya girmeye çalışırım"
Kafasını iki yana salladı adam, önce onunla o konuşmak istiyordu. Rüya başını eğdi. Derin bir nefes aldı, bu kızı çok iyi tanıyordu artık, öfkesi dinmedikçe ağabeyine kapıyı açmayacaktı.
"Hadi abi, sabah konuşursun. Tüm mahalle sesinize uyansın istemezsin değil mi?"
Kardeşine bakıyordu genç adam, haklıydı. Biraz daha ısrar etse kız evi başına yıkacak potansiyele sahipti.
Arkasını döndü, kendi odasına girdi. Kapıyı yavaşça kapattı, Rüya odasına yanaştı. Elini yavaşça kapıya vurdu.
"Abim gitti Nehir, kapıyı açabilir misin?"
Genç kız kapıya yanaştı, gözleri kısıktı.
"Gitti mi gerçekten?"
"Evet, yalan söylemem bilirsin"
"Evet, söylemezsin"
Genç kız elini kilide yaklaştırdı, yavaşça çevirdi, kapı açıldı. Rüya içeri hızla girdi, odasına bakındı.
Rahatladı, pek hasar yoktu. Kıza döndü, Nehir hızla kapıyı yeniden kilitlemiş, yatağın ucuna oturmuştu.
Yanaştı Rüya, tam yanına oturdu. Hızla nefes aldığını görüyordu,
"Sakinleşebildin mi?"
"Sakinleşmedim!"
Tebessüm etti Rüya, elini kızın elinin üzerine bıraktı, Nehir kafasını çevirdi, göz göze geldiler.
"Unutma ben senin tarafındayım, bana anlatabilirsin"
Kafasını eğdi genç kız, düğüne gitmişlerdi. Her şey çok güzel gidiyor, adam elini hiç bırakıyordu. Tüm arkadaşlarına onu sözlüsü olarak da tanıtmış, rüya gibi saatler geçirmişlerdi.
Davetlilerin tümü geldikten sonra slow bir müzik çalmış, tüm çiftler ayağa kalkıp orta alana geçmiş, dans etmeye başlamışlardı.
Nehir'in bakışı da yanında oturan adama kaymıştı, o da dans etmek istemişti, fakat ne yapsa da keçiyi buna ikna edememişti.
"Dans etmedik, o keçi kabul etmedi!"
Rüya dudağının kenarını ısırdı, çenesini sıktı. Gülmemek için kendini oldukça zorladı, daha büyük bir sorun bekliyordu.
Nehir kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. Oldukça kalabalıktı.
"Abim yapmaz, yapamaz Nehir. Bence bunu kabullenmelisin.
Yüzünü astı Nehir, bu adam onu oldukça zorluyordu. İstediği ilişki bu değildi, gerektiği zaman normal çiftler gibi dans etmek istiyordu.
Ayağa kalktı, bir robot edasında üstünü değişip, yüzünü temizledi. Yatağa girmek istiyordu bir an önce. Dolaba yaklaştı, pijamalarını çıkardı. Yüzü asıktı, bir an önce uyumalıydı.
.....
Kafasını çevirdi Rüya, ikisi de yatakta ve sırtları birbirine dönüktü. Kıza baktı, gözleri kapalıydı. Nefesini dinledi, uyumuştu.
Yavaşça ayaklarını yataktan indirdi, oda oldukça karanlıktı. Işığı açmadan ayağa kalktı, çıktı.
Ağabeyine gidip onunla konuşmak istiyordu. Oturma odasına döndü bakışları, ışık açıktı. Orada olmalıydı. Yaklaştı, onu gördü.
Kanepede oturmuştu, ayakları yerde ve bakışları televizyondaydı. Elinde kumanda vardı, parmakları oldukça sıkıyordu.
Kardeşinin sesiyle kendine geldi. Bakışını ona çevirdi, doğruldu.
Genç kız yaklaştı, tam yanına oturdu. Genç adam ona bakıyordu, söyleyeceği bir şey olduğunu çok iyi biliyordu.
Bakışını eğdi adam, kızı düşünmekten gözüne uyku girmemişti. Onu merak ediyor, hatalı olduğunu biliyordu.
Derin bir nefes aldı Rüya, ağabeyinin mavilerine baktı.
Sessizdi adam, onu üzdüğünü biliyordu ama yapamazdı. Öylesine bir kalabalıkta kalkıp dans etmek, ona asla uymuyordu.
"Yapamadım"
"Seni biliyorum abi, yapamazsın. Ama ona bunu üzmeden anlatmalısın"
Genç adam kardeşinin gözlerine merakla bakıyor, söyleyeceklerini merakla bekliyordu. Daha önce hiç ilişkisi olmamış, nasıl davranacağı konusunda hiçbir fikri yoktu.
"Abi ona karşı biraz yumuşamalısın"
Ali Demir sessizdi, ona göre davranışlarında yanlış olan bir şey yoktu. Sadece hoşuna gitmeyen bir şeyi istemediğini söylemişti.
"Çok acemisin biliyorum ama kızlar ilgi bekler, sevildiğini bilmek ister. Sen Nehir'e onu sevdiğini hiç söyledin mi?"
Genç adamın bakışı kardeşiyle buluştu, bunun için de genç kızı üzmüştü.
Biliyordu Rüya, ağabeyini çok iyi tanıyordu. Böyle şeylerden anlamıyor, anlamak için de çaba sarfetmiyordu.
"Biliyor"
"Bilmek her zaman yetmiyor, bunu senden duymak ister ve unutma fazla naz aşık usandırır"
Derin nefes aldı Ali Demir, ne yapacağını bilmiyordu. Kızı çok seviyor olsa da onu üzmekten kendini alıkoyamıyordu. Kardeşine döndü, ne yapması gerektiğini soruyordu gözleri.
.....
Kamyonetten hızla indi genç kız, kapıyı inletecek güçle çarptı. Sürücü koltuğundaydı adam, bakışı öne döndü, Nehir koşar adımlarla ilerliyordu.
Derin bir nefes verdi, tüm gün serada birlikte olmalarına rağmen kız yüzüne bakmamış, yanına bile yaklaşmamıştı.
Şaşkındı adam, inatçı olduğunu biliyordu ama bu kadarını beklemiyordu. Defalarca konuşmaya çalışmış, genç kız ondan kaçmıştı.
Kararlıydı, onu kolay kolay affetmeyecekti. Bahçe kapısında durdu, kapıyı açmaya çalıştı, açılmadı.
Hava kararmıştı, genç adam da kamyonetten indi. Kapılarını kilitleyip, kıza yaklaştı.
Cebinden bahçenin kilidini çıkardı, Nehir hızla ondan uzaklaştı, yakınında bile durmak istemiyordu.
Anahtarı yavaşça çevirdi adam, kapı açıldı, bahçe oldukça karanlıktı. Balkonda bulunan küçük ışık bile bu defa kapalıydı, şaşırsa da Nehir umursamadı.
Bahçeye girdi, adam arkasında ve bir adım gerideydi. Adımları durmuş bekliyordu, bir anda tüm bahçe aynı anda aydınlandı.
Biri balkonda, diğerleri de sağ ve solda olmak üzere üç ayrı ışık yandı. Genç kızın adımı durdu.
Şaşırdı, etrafa baktı. Ne olduğunu anlamaya çalıştı, arkasını döndü. Gözleri adamın mavileriyle buluştu, açıklama bekledi.
Ağır adımlarla yanına yaklaştı Ali Demir, tam önünde durdu. Gün boyunca birlikte çalışmalarına rağmen yüzüne doğru düzgün bakamamıştı.
Bir ses yankılandı bahçede, Nehir bakışını balkona çevirdi. Bir müzik çalar vardı Rüya'nın elinde, tebessüm ediyordu.
Yaklaştı, sağ tarafında bulunan kanepenin üzerine bıraktı. Kafasını aşağı yukarı sallayıp, koşar adımlarla içeri girdi, onları baş başa bırakmak istedi.
Genç adam elini yavaşça kaldırdı, uzattı. Genç kız kafasını eğdi, adamın eline baktı. Gözleri kalktı, gözleriyle buluştu.
Elini yavaşça elinin içine bıraktı, daha fazla inat etmek istemiyordu. Zaten tüm gün ondan uzak durmak için kendini zor tutmuştu.
Adam sıkıca tuttuğu eli iki dudağına yaklaştırdı, çok küçük bir öpücük bıraktı. Onu delicesine özlemişti, seradaki hali canını çok sıkmıştı. Alışkındı, kızın hiç susmayışına, her fırsatta yakınında durmasına, sakallarını okşayışına.
İki elini kızın beline bıraktı, kalbi hızla çarpıyordu. Çok büyük temastı onun için. Bakışları, heyecanlı siyahlarla buluştu.
Nehir dudağının kenarını ısırdı, bu anın gerçek olduğuna kendini inandırmaya çalıştı. Kalbi duracaktı, tüm bedeni titriyordu.
"Sakın bayılma, bir daha böyle bir şeyi yapabileceğimi zannetmiyorum"
Tebessüm etti, kız kendine gelmeye çalıştı. Biliyordu, bayılırsa adam belki de hiç böyle bir anı yaşatmayacaktı. Derin derin nefes aldı, toparlanmaya çalıştı. İki kolunu kaldırdı, adamın boynuna dolayıp ensesinde birleştirdi.
Bayılmayacak ve bu anı bozmayacaktı. Yavaşça sallanmaya başladılar, adam acemiydi, onun için ilk dans olsa da kız için öyle değildi.
Daha önce birçok arkadaşıyla dans etmişti ama böylesi ilk defa olmuştu. İlk defa ayakta durmak da bu kadar zorlanıyordu.
Direnemiyordu, gözlerini kapadı. Yaklaştı, kafasını göğsüne dayadı. Adamın kalbi, kızın kulağının tam üzerindeydi, hızla çarpıyordu, bunu çok iyi hissedebiliyordu.
Kızın saçları adamın çenesinin altındaydı, yavaşça kokladı. İçine çekti, tıpkı onun gibi çiçek ve toprak kokuyordu.
Sustu, cümleyi nasıl tamamlayacağını bilmiyordu. Sadece kardeşinin gece ona söylediklerini hatırlıyordu. Rüya derin nefes alıp bu iki kelimeyi söylemesini istemişti.
Nehir kafasını göğsünden ayırdı, kaldırdı. Adamın gözlerine baktı, cümlenin devamını heyecanla bekliyordu.
Adam sakinleştirici bir nefes aldı, genç kız mutlulukla kollarını sıktı. Sıkıca sarıldı.
"Keçi de olsan, beni bazen çok sinir de etsen bende seni seviyorum"
Başını yeniden adama dayadı, gözlerini kapadı. Saçlarına küçük bir buse konulduğunu hissetti, duraksadı.
Adam onun için her şeyi yapıyor, kendini oldukça zorluyor, benliğinin dışına çıkıyordu. Peki ya o? O ne yapıyordu? Sadece bu eve geldiği andan beri yalanlar söylüyordu.
Kafasını yavaşça iki yana salladı, gözünden yanağına hızla bir damla yaş süzüldü. Onun sevgisinin hak etmediğini hissetti, buna bir çare bulmalı, artık gerçek Nehir'i tanıtmalıydı.
Kafasını göğsünden ayırdı, çok az kaldırdı. Göz göze geldiler.
"Demir.. Ne duyarsan duy sadece bir şeyi aklından hiç çıkarma. Sana hissettiğim aşk, gerçek."
Genç adam şaşırdı, gözlerine bakıyordu. Nehir derin bir nefes aldı, ne olursa olsun artık ona yalan söylemeyecek ve bu anda ona tüm gerçekleri anlatacaktı.6
.....
Yeni bölüm +50 oy ve +10 yorumda gelecek 💙
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.16k Okunma |
2.86k Oy |
0 Takip |
39 Bölümlü Kitap |