44. Bölüm

35.Bölüm: Onu Sevdim

Melek Şahin
mlkshnn


Kafasını göğsünden ayırdı, çok az kaldırdı. Göz göze geldiler.

"Demir.. Ne duyarsan duy sadece bir şeyi aklından hiç çıkarma. Sana hissettiğim aşk, gerçek."

Genç adam şaşırdı, gözlerine bakıyordu. Nehir derin bir nefes aldı, ne olursa olsun artık ona yalan söylemeyecek ve bu anda ona tüm gerçekleri anlatacaktı.

"Buraya geldiğim geceyi hatırlıyor musun?"

 

Adam sessizdi, sadece gözlerine bakıyor, o geceyi anımsıyordu. Eve almamak için çok direnç göstermiş, gitmesi için de elinden geleni yapmıştı.

 

Düşünüyordu şimdi, o gecenin onun iyikisi olacağını hiç tahmin etmemişti. Bu kız iyi ki o gece kapıyı çalmış, iyi ki eve dahil olmuş ve iyi ki adamın kalbine girmişti.

 

Adam biliyordu, bundan önce yaşamıyordu. Kalbini delicesine çarptıran bu duygu ona yaşadığını yeni yeni hissettirmeye başlamıştı.

 

Kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı, o geceyi nasıl unutabilirdi ki. Kızın yumruklamaları, içeriye hızla girip sırtını kapıya yaslaması. Ter içinde, korku dolu ve nefes nefeseydi.

 

Karşısında üç yabancı ve meraklı bakış vardı, bir an afallasa da kendini toparlamaya ve az önce gördüğü her şeyi unutmaya çalıştı.

 

Umursamaz olmaya çalışarak elini kaldırdı, yüzünde çok ufak fakat gerçeği hiç yansıtmayan bir tebessüm oluşturup 'bir davetsiz misafir' demişti.

 

Kimse o anda bilememişti, bu kızın hayatlarının merkezine oturacağını ve evin bir üyesi olacağını.

 

"Hiç unutmadım"

 

Kız gözlerini kapadı, kafasını yeniden göğsüne dayadı. Yüzü yana dönüktü, düşünüyordu ve yavaşça sallanıyorlardı.

 

Ona daha fazla yalan söylemek istemiyordu, gözleri gözlerine vicdan azabıyla değil artık rahatlıkla bakmak istiyordu.

 

"Ben o gece abimden çok korktum"

 

Adam bir elini kızın belinden ayırdı, saçına bıraktı. Yavaşça okşadı, artık korkmana gerek yok, ben seni koruyacağım demekti bu.

 

"Hiç bilmediğim sokaklarda sadece koştum, çünkü beni takip ediyordu. İstediğim tek şey bir gecelik sığınacak bir yer bulmaktı"

 

Pozisyonunu bozmadan kafasını kaldırdı, adamın gözlerine baktı.

 

"Demir sana söylemem gereken önemli bir şey var, lütfen sözümü hiç kesmeden beni sonuna kadar dinle"

 

Ali Demir gözlerine bakıyor, merakla bekliyordu. İki kolunu beline sardı, kafası çok az eğikti. Bakışıyorlardı. Müzik ikisinin de kulağına ulaşmaya devam ediyordu. Tek kaşını kaldırdı, Nehir derin bir nefes aldı.

 

"Ben sana.."

 

Sustu, bahçe kapısı açıldı. Bakışlar döndü, Zeynep Hanım göründü. Bakışı sarmaş dolaş olan gençlere kaydı. Gözlerini kıstı, ikisi de hızla geriye çekildi.1

 

"Zamane gençleri hiç söz dinlemiyor!"

 

Söylene söylene önlerinden geçti, yüzlerine bile bakmadan eve girdi. Ona tersti böyle şeyler, evlenmeden böylesine yakınlık istemiyordu.

 

Genç kızın bakışı adama döndü, gözleri endişeyle doldu. Yine onları ayrı mı tutacaktı, Ali Demir yanına yaklaştı. Elini sıktı, kafasını iki yana salladı.

 

"Korkma, bir şey olmayacak"

 

Nehir tebessüm etmek istedi, sahte ve küçük bir tane oluşturmaya çalıştı. Rüya göründü, balkonda durmuş ikisine bakıyordu. Kanepeye yaklaşıp müziği kapattı, yeniden onlara döndü.

 

"Annem çağırıyor"

 

İki genç el ele eve yöneldi. Rüya Bahçedeki tüm ışıkları kapatıp arkalarından takip etti.

 

Zeynep Hanım oturma odasındaydı, kanepeye oturmuş bekliyordu. Bakışı içeri giren üç gence kaydı, gözlerini kıstı.

 

"Bu böyle olmayacak, bir an önce düğün tarihi almamız gerekiyor"

 

Rüya iki elini heyecanla birbirine çırptı, güldü.

 

"Harika!"

 

Ağabeyine ve kıza döndü, ikisi de şaşkın ve tepkisizdi.

 

Nehir sadece olacakları düşünüyordu, bu adamın karısı olmayı her şeyden çok istiyordu fakat öncesinde kimliğine ihtiyaç duyuyordu. Bunun için de ona gerçekleri anlatması ve villaya girip odasındaki çekmeceden alması gerekiyordu.

 

Ali Demir sadece kızın tepkisini merak ediyordu, onun için de evlilik öncesi böylesine yakınlaşma uygun değildi fakat kendine benliğine engel olamıyordu.

 

Bekledi, Nehir'e döndü. Birbirlerine baktılar, genç kız kafasını eğdi. Ne yapmalıydı, genç adam elini tuttu, sıktı.

 

"Kimliği düşünme, birlikte almaya gideceğiz"

 

Genç kız kafasını kaldırdı, gözlerine baktı. Onca yalanın içinden nasıl çıkacağını bilmiyordu. Onunla birlikte villaya gitmeyi, kimliğini almayı çok istiyordu.

 

Onun için en büyük cesaret olacak, babasını cansız ve kanlar içerisinde gördüğü o koca salonda varlığına ihtiyaç duyacaktı.

 

Bir şey diyemedi, onun soyadını taşımayı çok istese de sustu. Gözleri dolu dolu oldu, yanağına sessiz bir yaş aktı.

 

Rüya ve Zeynep Hanım birbirine baktı, genç adam kıza döndü. Elini yavaşça kaldırdı, yanağına bıraktı, gözlerini sildi.

 

"İste.. miyor musun Nehir?"

 

Rüya'nın titrek ve endişeli sesine döndü Nehir, kafasını iki yana salladı. İstiyordu, delicesine hemde.

 

Genç adam derin bir nefes aldı, yaklaştı. İki dudağını alnına bıraktı, küçük bir buse kondurdu. Kollarını ona doladı, saçlarını yavaşça okşamaya başladı.

 

"Tamam sen gelme, ben almaya giderim"

 

Hızla geriye çekildi Nehir, söylediği yalanlar onu gittikçe çıkmaza sürüklüyor, her defasında yenisine mecbur ediyordu.

 

"Hayır, bensiz gitme"
"Şimdi toparlan, bunu sonra konuşacağız"

 

Genç kız kafasını aşağı yukarı sallayıp derin nefes aldı. Gözleri buğuluydu. Bakışı adama kaydı, hayalini kurdu.

 

Tüm yalanlar ortaya çıkmış, her şey düzelmiş, babasının katili yakalanmış ve bu adamın karısı olmuştu.

 

Bu yaşına değin sevemediği çocuklar bile onun için çok başka olmuştu.

 

Şimdi hayaller kuruyor ve babalarının bu adam olduğu çocuklara anne olmayı istiyordu. Halbuki önceki hayatında kendine verdiği bir söz vardı, asla çocuk doğurmayacak, üstüne böylesine bir sorumluluk almayacaktı.

 

Her geçen günde daha çok değişiyor, daha çok şeyi seviyordu. Yaşamak buydu demek ki, sevgi buydu.

.....

 

Kız arkadaşlarıyla okulun kafesinde oturuyordu Rüya, keyfi yerindeydi. Kitapları eline ulaştığı andan beri ders çalışıyor, şimdiden kendini sınava hazır hissediyordu.

 

"Kızlar çok ilginç bir şey öğrendim"

 

Masada Rüya dışında üç kişi vardı. Tüm bakışlar kıza döndü, oldukça heyecanlı görünüyordu. Onun tam karşısında oturmuştu.

 

"Bizim okulda en son seminer veren iş adamı vardı, hatırlıyor musunuz?"

 

Rüya kafasını kaldırdı, arkadaşının gözlerine baktı. Aklında sadece genç adam yer aldı. Bekledi sessizce.

 

"Mert Çetemen!"

 

Dedi kızlardan biri, Rüya'nın sağında oturuyordu. Karşısındaki genç kız tebessüm etti, kafasını aşağı yukarı salladı.

 

"Dün babam ve annem bir işten söz ediyordu. O şirketle bir iş yapmak için uğraşıyorlar"

 

Tüm kızlar pür dikkat dinliyordu, adam okulda seminer verdiği günden beri tüm kız öğrencilerin ilgi odağı olmuştu.

 

Rüya'nın okuldaki yakın arkadaşları genellikle onun gibi burslu olanlardı, bu kız ise istisnaydı. İsmi Ece'ydi, burslu değildi ve babasının maddi imkanlarıyla burada okuyordu.

 

"Konuya gel, hadi. Hadi"

 

Heyecanla arkadaşlarının ağzından çıkacak kelimeleri bekliyorlardı kızlar. Rüya ise sessizdi, merakla durmuştu fakat hepsinden çok bekleyendi.

 

"Babam ailelerinden söz etti, ilgimi en çok çeken şey ise Asım Çetemen'in iyi bir baba olamadığıydı"
"Ne?"

 

Solda oturan genç kıza döndü bakışlar. Hayretle dinliyor, Ece'nin gözlerine merakla bakıyordu.

 

"Çocuklarını mı sevmiyormuş?"
"Çocuklarını değil, sadece oğlunu sevmiyormuş"
"Ne?"

 

Rüya elini önündeki çay bardağına yaklaştırdı, sıkıca tuttu. Merakını belli etmemeye çalışıyordu.

 

"Eşi ölmeden önce iki çocuğu arasında hiç ayrım yapmazmış ama onun gidişiyle sadece kızına ilgi göstermiş. Babam dedi ki, Asım Bey'in ağzından hiçbir zaman 'oğlum' kelimesi çıkmazmış, ona sadece ismiyle hitap edermiş."

 

Kaskatı kesildi Rüya, bardağı sıkan parmaklarının sızladığını bile hissedemiyordu.

 

"Nasıl..?"

 

Ağzından istemsizce çıkan kelime arkadaşlarını da şaşırttı. Bu adamı daha önce aralarında defalarca konuşmuşlardı, ilk defa dahil olmuş, sessizliğini bozmuştu.

 

"Mert Çetemen babası tarafından istenmeyen bir çocuktu. Bunu tüm iş dünyası biliyormuş"

 

Kafasını eğdi Rüya, gözlerini yumdu. Zihninde sadece adam vardı. Bir baba bunu nasıl yapabilirdi? Kendi kanından olan çocuğa nasıl ayrım koyabilirdi?

 

"Bu yüzden üvey annesinin ölümüyle çok sarsılmış ve önüne geçilemez bir adama dönüşmüş."

 

Yutkundu genç kız, bardağına baktı. Boştu, ayağa kalkmak ve bir an önce burada uzaklaşmak istedi.

 

Sendeleyerek kalktı, çantasını aldı. Masanın tam üzerindeydi, tek omzuna taktı.

 

"Gitmem gerek"

 

Hızla arkasını döndü, arkadaşının şaşkın bakışları altında ilerledi. Nereye gideceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Yürüyordu, önce kafeden sonra fakülteden çıktı.

 

Öylesine hızlı adımlar atıyordu ki bir an durdu. Üniversitenin bahçesine varmıştı. Bunca yolu nasıl geçtiğinin farkında bile değildi.

 

Etrafına baktı, öğrenciler vardı. Bahçe yeşilliklerle kaplıydı, kimileri çimlerde oturmuş sohbet ediyor gülüyordu kimileri de kollarında kitaplarla ya çıkıyor yada giriyordu.

 

Derin bir nefes verdi, tek dersi vardı. Katılması gerekiyordu ama önemli değildi. Bu ders en iyi olduklarındandı, bir defa ekerek hiçbir şey kaybetmezdi.

 

Adım attı, yürümeye başladı. Zihninde adam vardı, kafasındaki puzzle parçaları yavaşça yerine oturmaya başlamıştı.

 

Adam babası tarafından sevilmeyen ve istenmeyen bir çocuktu. Üvey annesi onu sevmiş ve babasını da mecbur bırakmıştı. Ölümüyle de her şey eski haline dönmüştü.

 

Adam oğlunu değil sadece kızını sevmiş, küçük bir çocuk tek başına ayakta durmaya çalışıp bu yaşa gelmişti.

 

Bu yüzdendi adamın yasının hiç bitmeyişi, bu yüzdendi yıllardır üvey olmasına rağmen gerçek anne olan kadını hiç unutmayışı.

 

Gözlerinin dolduğunu hissetti, yanağında ıslaklık oluştu. Kafası eğikti, hızla elini kaldırdı, sildi.

 

Çıkış kapısında adımı durdu, ne yöne gitmeliydi bilmiyordu. Eve gidemezdi, ağabeyine yalan söylemek istemiyordu. Ders saatlerini çok iyi biliyordu.

 

Dersin bitiş saatine kadar biraz zaman geçirmeli, sonra dönmeliydi. Kafasını sağa çevirdi, tek adım attı, durdu.

 

Caddenin karşı tarafında bir araba durmuştu. Siyahtı ve Rüya artık çok iyi tanıyordu.

 

Genç kızın bakışı arka koltuğa kaydı, cam kapalı ve siyahtı. Göremedi, adam içinde miydi bilmiyordu.

 

Sürücü koltuğuna baktı, Serdar'ı gördü. Adam kafasını salladı, ikisi arasında konuşmadan küçük bir iletişimdi bu.

 

Araba çalıştı, yavaşça ilerledi. Bir sokak öteye girip durdu. Bekliyordu Serdar, kızın takip etmesini. Kafasını sağındaki yan aynaya çevirdi, kızı gördü.

 

Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, hızla indi. Sırtını kapıya yasladı, genç kız yaklaştı.

 

Aralarında birkaç adım vardı, genç kız gözlerine bakmıyor ama burada olma nedenini de merak ediyordu.

 

Bakışları arka koltuğa kayıyor, adamı görmeyi ümit ediyordu.

 

"Mert Bey burada değil"

 

Kafasını kaldırdı genç kız, onu görmek istediğini belli etmek istemedi. Kafasını iki yana salladı, Serdar inanmadı.

 

"Dün için teşekkür etmek istedim"

 

Üstünde siyah bir takım elbise vardı, düğmeleri ilikliydi. Dün okulun önüne gelip patronu için ondan yardım dilemiş, kız reddetmemişti.

 

"Önemli değil"

 

Genç adamın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Elini yavaşça kaldırdı, uzattı. El sıkışmak, minnettarlığını göstermek istedi.

 

Rüya eline baktı, yapamazdı. Bir adamın elini hiç tutmamıştı, tutmayacaktı.

 

Kafasını gözlerine bir saniye baktıktan sonra eğdi, Serdar şaşırdı. Elini yavaşça geriye çekti, istemediğini anlamıştı.

 

"Küçük bir ricada daha bulunabilir miyim?"

 

Kızın gözleri ona döndü, merakla bakıyordu.

 

"İki gün sonra büyük bir kutlama gerçekleşecek, biliyorum Mert Bey yine size ihtiyaç duyacak."

 

Sessizce dinliyordu genç kız, kutlamada nasıl ona ihtiyaç duyabilirlerdi.

 

"Onun istemediği bir kutlama, öncesinde yarım saat zaman geçirmeniz mümkün mü?"

 

Serdar biliyordu artık, bu kız patronunun sakinleştiricisiydi. Öncesinde onunla görüşmesi herkes için en iyisi ve doğrusu olacaktı.

 

Rüya iki gün sonrayı düşündü, iki saatlik dersi vardı. Sonrasında tüm günü boştu, adama baktı. Kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı, Serdar derin bir nefes aldı.

 

Biliyordu patronu öfke duyduğu zaman tüm sinirini çalışanlarından çıkarıyordu. Şimdiden bunun önüne geçmek istiyordu.

 

"Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim. Buyrun sizi evinize yakın bir yere bırakayım"
"Teşekkür ederim"

 

Arkasını döndü Rüya, arabaya binmedi. Ağır adımlarla ilerledi, elini yavaşça kaldırdı.

 

Nedenini bilmiyordu ama kalbi hızla çarpıyordu. Avucunu göğsüne dayadı, derin bir nefes aldı.

 

Ne oluyordu? Kalbi neden böylesine ritmini şaşırmıştı. Neden iki gün sonraki görüşmeyi şimdiden beklemeye başlamıştı.

 

Tüm bedeni neden böylesine titremeye başlamıştı, hasta mı oluyordu yoksa hiç bilmediği bir dünyaya mı giriş yapıyordu.

.....

 

Elindeki telefona baktı genç kız, ekranda Kemal'in numarası vardı. Kurul gününden beri sesini bir defa bile duymamıştı.

 

Endişeliydi, biliyordu adam onu bu kadar habersiz bırakmazdı. Bir şey mi olmuştu? Hasta mıydı? Çok mu meşgüldü?

 

Olamazdı, Kemal hasta da olsa, çok meşgül de olsa onu aramadan duramazdı. Daha önemli bir şey vardı.

 

Derin bir nefes aldı, kulübede oturuyordu. Kafasını cama çevirdi, genç adam sevkiyat için kamyonete yükleme yapıyordu.

 

Oldukça yorgun görünüyordu, kız yüzünü astı. Buna dayanamıyordu, bu böyle olmayacaktı. En yakın zamanda onu bir yardımcı alması için ikna etmeliydi.

 

Telefonuna çevirdi bakışını, son aramaları temizledi. Sessize alıp ayağa kalktı.

 

Yerde bulunan küçük tüpün üzerindeki çay fokur fokur kaynıyordu. Yaklaştı, önüne eğildi.

 

Önce tüpü biraz kıstı, iki bardağı yaklaştırıp dikkatle doldurdu. Kendinkine beş şeker attı, adamınki ise şekersizdi.

.....

 

Önündeki kamyonete baktı genç adam, onlarca saksıyı yüklemişti. Ter içerisindeydi, geriye çekildi. Dinlenmeye ihtiyacı vardı.

 

Arkasını döndü, bakışları genç kızı aradı. Dakikalardır ortalarda yoktu, kulübeye baktı. Onu gördü, tebessüm ediyor ona yaklaşıyordu.

 

Elinde biri siyah biri de beyaz olan iki kupa bardak vardı, buharı yükseliyordu. Adamın dinlendiği anlarda en çok istediği şeyin bu olduğunu biliyordu.

 

Genç adam gülümsedi, gözleri çayda değil kızdaydı. Dinlendiği anlarda tek ihtiyacı o çay değil, kızın nefesi, gülüşü ve sohbetiydi.

 

Durdu Nehir, tam önünde ve göz gözeydiler. Beyaz bardağı adama uzattı, genç adam şaşkındı.

 

Bu kız günlerdir siyah bardağa el koymuştu. İtirazsız uzatılanı eline aldı, tek yudum aldı. Bakışları kızdaydı, kamyonete yaklaştı.

 

Arkasına oturdu, ayaklarını aşağı sarkıttı. Yaklaştı genç kız, aynı şekilde yanına oturdu. Siyah bardaktan bir yudum aldı, indirdi.

 

Bakışları adamın mavileriyle buluştu, onu izliyordu. Yüzünde ufak tebessüm belirdi, bardağı iki avucunda sıktı.

 

"Bardağımı sahiplenmişsin"

 

Kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı kız, bu bardağı artık ona vermeyecekti. Gerçekten de el koymuş, sahiplenmişti.

 

Zihninde bir süre öncesi vardı, adam yüzüne hiç bakmıyor, asla yakın durmuyordu. Kız bu bardakta teselli buluyor, nefesinin içinde olduğunu hissediyordu.

 

Ali Demir'in hislerini öğrendikten sonra da yaptığı ilk şey bu bardak olmuş, onun için de başka bir tane getirmişti.

 

"Bu artık benim"

 

Yüzünde ufak tebessüm vardı, avuçları sıcağa rağmen bardağı sıkmıştı.

 

Genç adam bedenini ona çok az çevirmişti, elini kaldırdı, uzattı. Kız bardağı daha da sıktı, alacağını düşünüyordu.

 

Adamın gözleri sadece bardağı tutan parmaklardaydı, elini yaklaştırdı, parmakları tek tek gevşetti. Kız endişeyle bakıyordu, adam tebessüm etti.

 

"Çok sıcak, parmakların yanacak"

 

Genç kız gülümsedi, adam sadece bardağın sıcağından parmaklarının yanacağını düşünmüştü.

 

Kafasını sağa eğdi, adamın omzuna dayadı. Önlerinde kulübe, ayaklarının etrafında ise yüklenmesi gereken onlarca saksı vardı.

.....

 

Oturuyordu Berna, önündeki masada bir dosya vardı. Okuması ve incelemesi gerekiyordu. Şirkette ve onun için ayrılmış olan odadaydı.

 

Onun dışında bu odada üç masa daha vardı, her biri de farklı kişilere ve departmanlara aitti.

 

Dalgındı genç kız, kafası eğik, gözleri boğuktu. Zihninde sadece bir gecede son bulan hayalleri vardı.

 

Gözlerinin önünde Ali Demir'in serada Nehir'in gözlerine baktığı an yer alıyordu. Mavi bakışları aşkı, sevgiyi haykırıyordu.

 

Derin bir nefes verdi Berna, yıllarca bu bakışı görmek için uğraşmıştı. Sabahın çok erken saatinde uyanıp börekler yapmış, biraz da olsa ilgisini çekebilmek için kahvaltı saatine yetiştirmişti.

 

Fırsat buldukça seraya gitmiş, varlığını ona sürekli hatırlatmıştı. Babasının ölümüyle de günlerce yanlarında bulunmuş, ailesine ve ona destek olmak için elinden geleni yapmıştı.

 

Tek bir amacı vardı, sadece o kıza baktığı gibi bir defa gözlerine bakması. Gözünden usulca yaş aktı, yumruğunu sıktığının farkında değildi.

 

Tüm hayalleri, çocukluğu, sevdiği, emekleri ve uğruna her şeyi yaptığı adam bir kızın ani gelişiyle buhar olup uçmuştu.

 

Sindiremiyordu bunu, yıllardır verdiği emekler böylesine yok olamazdı.

 

Omzunda bir el hissetti, kendini toparlamaya çalıştı. Kafasını kaldırdı, yanında genç bir adam duruyordu.

 

Aynı odada masası bulunan iş arkadaşlarından biriydi. Kızın birkaç gündür garipliğinin ve sessizliğini farkındaydı.

 

"İyi misin?"

 

Genç kız kafasını aşağı yukarı salladı, derin nefes aldı. Kendine çeki düzen vermeye çalıştı.

 

"İyiyim, sorun yok"

 

Genç adam elinde bir dosya tutuyordu. Kıza uzattı.

 

"Bunu Kemal Bey'e teslim etmen gerekiyor"
"Ben mi?"

 

İkisinin de gözleri odada gezindi, şu an boşta olan tek kişi oydu. Elini uzattı, aldı. Başka çaresi yoktu.

 

"Tamam, teslim ederim"

 

Ayağa kalktı, kendine çeki düzen verdi. Üstünü düzeltti. Odadan çıktı, dalgındı, asansöre yöneldi.

.....

 

Odaya girdi Berna, dosya hala elindeydi. Masasının üzerine bıraktı, arkadaşının bakışları ona döndü. Şaşkındı.

 

"Ne oldu? Neden geri getirdin?"

 

Genç kız koltuğuna oturdu, bakışını genç adama çevirdi.

 

"Kemal Bey yerinde yokmuş"
"Neden?"

 

Berna bakışını kaldırdı adamın gözlerine baktı. Sorduğu soruya anlam vermeye çalıştı.

 

"Bunun cevabını geldiğinde kendisine sorarsın, iki gündür şirkete gelmiyormuş"

 

Şaşırdı genç adam, yıllardır bu şirkette çalışıyordu. Patronunu çok iyi tanıyor, işlerini hiç aksatmadığını biliyordu.

 

"Çok önemli bir işi olmalı"

 

Yaklaştı dosyaya baktı, arkadaşının gözlerine döndü.

 

"Burada kalsın, geldiği gibi ona ulaştırmamız gerekiyor. Takipte kal"
"Tamam"

....

 

Kulübede sessizce oturuyordu genç kız, elinde telefonu, ekranda Kemal'in ismi vardı. Defalarca aramış cevap alamamıştı.

 

Geçirdiği her saniye ve yaptığı her arama onu daha çok endişelendiriyordu.

 

Derin bir nefes verdi, bakışını pencereye çevirdi. Genç adam yüklemeyi sonunda bitirmişti. Kamyonetin arka kapağını kapatıyordu.

 

Kapağı kapattı, arkasını döndü. Bakışı genç kızla buluştu, Nehir ayağa kalktı. Bahçeye geçti, genç adamın gitme vakti olduğunu biliyordu.

 

"Teslim edip geleceğim"

 

Yüzünde ufak bir tebessüm oluşturdu genç kız, tam önünde durmuştu. Genç adam alnına çok küçük bir öpücük bıraktı.

 

"Bir saate dönerim, dikkat et"

 

Kafasını aşağı yukarı salladı genç kız, Ali Demir tuttuğu elini bıraktı. Arkasına baka baka kamyonete yürüdü. El sallayıp sürücü koltuğunda yerini aldı, çalıştırdı.

 

Sessizce bekledi genç kız, kamyonet bahçeden kısa bir korna çalarak çıktı.

 

Kafasını eğdi, avucunda sıktığı telefona baktı. Aklına tek bir şey geldi, içini kemiren bu endişeye cevap bulabilmek için en iyi fırsattı.

 

Kemal'in şirketine gitmeli, iyi olduğunu kendi gözleriyle görmeliydi.

 

Hızla arkasını dönüp kulübeye ilerledi, tüpün altını kapattı. Prize takılı olan fişi çekti, anahtarları aldı.

 

Seranın da kapısını kilitleyip hızla çıktı, caddeye ilerledi. Vakit kaybetmek istemiyordu, sağa sola baktı. Bir taksi gördü, elini kaldırdı, araç önünde durdu.

 

Hızla bindi, yolu söyledi. Taksi ilerlemeye başladı, bakışı telefondaydı, ısrarla aramaya devam ediyordu.

....

 

İndi genç kız, şirketin tam önündeydi. Bakışı koca binaya kaydı, içeri girmeliydi. Son parasını taksiye verip gelmişti.

 

Derin bir nefes aldı, artık ağabeyinden kaçmanın gereği yoktu fakat hala ona yalnızken yakalanma korkusu vardı.

 

Etrafa bakındı, ortak işleri de olduğu için burada karşılaşma ihtimali de çok güçlüydü.

 

Kafasını eğdi, çok dikkat çekmemeye çalışarak dönerli kapıda durdu. Zihni yıllar öncesine gitti, genç adamla iki küçük çocuktular, burası onların en çok eğlendikleri oyun alanı olmuştu.

 

İçeri girdi, önünde koca lobi vardı. İnsanlar gidip geliyordu, bakışı güvenlik şefine kaydı.

 

Uzun zaman önce buraya bir kez daha gizli gelmiş ve ona yakalanmıştı. Adama kimseye söylememesi için uyarıda bulunmuş, o da bunu en iyi şekilde saklamıştı.

 

"Nehir Hanım"

 

Genç kız sadece ona bakıyor, başka birilerinin şimdilik görmesini istemiyordu.

 

"Kemal'i görmem gerek"

 

Genç adam durdu, biliyordu patronu iki gündür şirkete hiç uğramamıştı.

 

"Efendim, Kemal Bey iki gündür şirkete gelmiyor"
"Ne?"

 

İnsanlar yanlarından geçiyor, Nehir dikkat çekmemek için sürekli duruşunu değiştiriyordu.

 

Endişesinin yerini büyük bir telaş aldı, kesin bir şey olmuştu. Hemde çok büyük bir şey. Arkasını döndü, tek adım attı durdu. Kafasını çevirdi ona baktı.

 

"Şoförlerden birine ihtiyacım var"
"Peki efendim"

 

Genç kız hızla çıkış kapısına ilerledi, aklında sadece bir an önce Kemal'i görmek vardı.

 

Adımları dönerli kapıda durdu yeniden. İnsanların giriş çıkışına baktı, gözlerini kapadı.

 

Bir anı anımsadı, iki küçük çocuk, bölmelerin içine giriyor, koşturuyor, gülüyordu.

 

"Beni yakalayamazsın ki"

 

Kızın mutluluk barındıran sesine dönüyor küçük çocuğun bakışları. Yeşil gözlerini kısıyor ve hızla koşmaya başlıyor.

 

Kapı dönüyor ikisi de yan yana fakat farklı bölmelerin içerisinde ilerliyordu. Birbirlerine bakıyor, kahkahaları orada yankılanıyordu.

 

Kendine gelmeye çalıştı Nehir, ne olursa olsun bugün ona ulaşacak ve kendi gözleriyle görecekti. Hızla dışarı çıktı, arabayı beklemeye başladı.

....

 

Masasındaydı Berna. Hiçbir şeye odaklanamıyordu, ayağa kalktı. Tam arkasında bir pencere vardı, dışarıyı gösteriyordu. Hava almak istedi, yaklaştı.

 

Bakışını çevirdi, şirket oldukça yoğundu. Birileri giriyor, birileri çıkıyordu.

 

Derin bir nefes aldı, etrafta bakışlarını gezdirdi. Gözleri bir arabaya kaydı, siyah ve son modeldi. Şirketin araçlarından olduğunu ve sadece patronu için kullanıldığını biliyordu.

 

Şaşkınlık oluştu yüzünde, araba durmuş ve bir şoför inmişti. Arka kapıyı açmış bekliyordu.

 

Gözleri bir kızdaydı, yan profili de olsa yüzünü çok az görebiliyordu. Elini pencerenin önüne bıraktı, kızın arabaya bindiğini gördü.

 

Hızla arkasını döndü, koşmaya başladı. Daha yakından görmeliydi, dönerli kapıyı geçip dışarı çıktı, soluk soluğa etrafa bakındı, arabanın hızla ilerlediğini gördü.

 

Adımı durdu, anlam vermeye çalıştı. Bu o kız mıydı? Mümkün müydü? Değildi, onun burada işi olamazdı.

 

Mahalleliden duyduğu, kimsesiz ve onlar kadar olmasa da yoksul bir aileden geldiğiydi.

 

Gözlerini kapadı, giysilerini zihninde tekrar etti. Gördüğünü teyit etmek için ihtiyaç duyacaktı. Mavi bir kot ve mor sade bir v yaka tişört giymişti. Saçları iki omzuna sarkacak şekilde açık bırakılmıştı.

.....

 

Bir villanın önünde durdu araba, Nehir hızla indi. Şoföre gitmesini söyleyip teşekkür ettikten sonra bakışını çevirdi.

 

Kendi evleri kadar lüks ve büyüktü, üç kattan oluşuyordu. Bakışı kapıdaki görevlilere kaydı, hiçbir şey demesine gerek kalmadan kapılar ona açıldı.

 

İçeri girdi, önüne ilkin koca bir havuz çıktı. Sağına geçti, eve giden yol oradaydı. İlerledi, etrafa bakınarak evin kapısında durdu.

 

Zile bastı, bekledi. Evin hizmetlisi tarafından açıldı, bakışı Nehir'le buluştu.

 

"Nehir Hanım buyurun"

 

Genç kız içeri adım attı, önünde birkaç basamak vardı. Çıktı, sağa baktı, merdiven bulunuyordu. Kemal'in odası ikinci kattaydı, bir an önce görmek istiyordu.

 

"Kemal evde mi?"
"Evet efendim, odasında"

 

Derin bir nefes verdi Nehir, sonunda ona ulaşabilmişti. Yönünü merdivenlere çevirdi, ağır adımlarla yukarı çıktı.

 

Önüne uzun ve geniş bir koridor çıktı. Bakışı yan yana dizili kapılardan ikincisine kaydı, onun odası olduğunu biliyordu.

 

Yaklaştı, önünde durdu. Yumruk yaptığı elini yavaşça kapıya bıraktı, çalamadan indirdi.

 

Aklına bir şey geldi, telefonunu cebinden çıkarıp genç adamın ismini yeniden buldu.

 

Arama tuşuna bastı, telefonun zil sesi kulaklarına ulaştı. Odanın içerisinde çalıyor fakat genç adam cevap vermiyordu.

 

Şaşırdı, anlam vermeye çalıştı. Yüzü asıldı, bilmeden onu kıracak bir şey mi yapmıştı? Ondan mı kaçıyordu?

 

Yeniden elini kapıya bıraktı, yavaşça vurdu. Bir ses ulaştı kulağına.

 

"Rahatsız etmeyin dedim!!"

 

Adamın öfkeli ve bıkkın sesi, kızın daha çok şaşırmasına neden oldu. Biliyordu adam böylesine agresif değildi.

 

Elini kapının kulpuna bıraktı, yavaşça indirdi. Kapı aralandı, bakışları önündeki yatağa kaydı.

 

"Kovulmak mı istiyorsunuz!!"

 

Adam kapının açıldığını gördü, ayağa kalktı. Yatağının ucunda pijamalarıyla oturuyordu.

 

Adımları durdu, bakışları genç kızla buluştu. Şaşkındı, onu burada görmeyi hiç beklemiyordu.

 

"Nehir.."

 

Gözleri kızı süzdü, parmağındaki yüzükte durdu. Yüzü asıldı, kızın çıkarmayı unuttuğu alyans canını acıttı. Yatağın kenarına oturdu, genç kız bekledi.

 

Ne diyeceğini hiç bilmiyordu, onu kıracak bir şey yapmıştı, emindi artık.

 

"Seni.. aradım. Çok aradım. Açmadın"

 

Ağır attığı adamları yatağın önünde durdu, yanına oturdu. Genç adam kafasını eğdi, yeniden bakışı parmağına kaydı.

 

Elini yavaşça uzattı, titriyordu. Yüzüğün olduğu elinin üzerine bıraktı.

 

"Onu sevdiğin için mi?"

 

Genç kız gözlerine baktı, bakışı adamın eline kaydı. Yüzüğe dokunuyordu, dudağının kenarını ısırdı. Çıkarmayı unutmuştu.

 

Bakışı ona döndü, kafasını iki yana salladı, böyle öğrenmesini istememişti. Ona en uygun dille anlatacağı bir an beklemişti hep.

 

"Onca yalanı onu sevdiğin için mi söyledin?"

 

Nehir kafasını eğdi, elini adamın elinin üzerine bıraktı. Kemal yüzüğe dokundu. İnceledi, pahalı olmadığı oldukça belirgindi.

 

"Bu.. senin asla takamayacağın bir alyans. Seni tanıyamıyorum"

 

Genç kız gözlerinin içine bakıyor, onu anlamasını istiyordu. Genç adam öfke doluydu, iki gündür düşünmekten kendini ruhen oldukça yormuştu.

 

Kız ona yalan söylemiş, sadece o adam için o evde kalmak istemiş ve onu da buna alet etmişti. Ayağa kalktı, bakışlarını Nehir'e dikti.

 

"Bundan sonra o evde kalmana izin vermeyeceğim!"

 

Genç kız şaşkınlıkla doğruldu, gözlerine baktı. Kafasını hızla iki yana sallıyordu.

 

Biliyordu şu an onun evindeydi, istemediği sürece dışarıya adım bile atamazdı.

 

"Hayır, hayır.. Kemal"
"Ne hayır Nehir! Ne yapmaya çalıştığını artık anlamıyorum! Düşünüyorum, düşünüyorum ama mantıklı bir açıklama bulamıyorum. Sen o sefil evde bir adam için mi kalıyorsun?"

 

Adamın gürleyişi tüm evde yankılanıyordu. Nehir sessizdi, sadece biraz da olsa sakinleşmesini bekliyordu.

 

"Anlattım sana, en başta o evde kalmamın tek nedeni abimdi"
"İnanmıyorum! Artık söylediğin hiçbir şeye inanmıyorum!"

 

Odanın içerisinde bir ileri bir geri gidiyor, kızın gözlerine bakmamak için direniyordu.

 

Genç kız ilk defa bu kadar öfkesine şahit oluyordu, bir an önce gitmek istedi. Kapıya yürüdü, Kemal kolundan tuttu.

 

"Bu defa ciddiyim, gitmeyeceksin"

 

Kızın bakışları önce kolunu sıkıca tutan ele, sonra da adamın koyu yeşil gözlerine döndü. Bakışları donuk ve netti.

 

Kolunu çekmeye çalıştı, Kemal daha da sıktı. Canını yaktığının bile farkında değildi. Sadece onu daha fazla o sefilliğe göndermek istemiyor, gözünün önünde olmasını istiyordu.

 

"Otur Nehir, hiçbir yere gitmeyeceksin!"

 

Genç kızın gözünden yanağına usulca bir yaş aktı, inanamıyordu. Yıllardır yanında olan, ağabeyinden bile ona en çok yardımcı ve destek olan adam onu zorla tutuyordu.

 

"Kemal.. bırak"
"Otur Nehir!"

 

Derin nefes aldı Nehir, gözlerini kapadı. Kendine gelmeye çalıştı. Kolunu hızla son gücüyle adamın elinden kurtardı. Sızlamasına aldırmadan gözlerine baktı, öfke dolmuştu.

 

"Sana hiçbir zaman yalan söylemedim ben!"

 

Nehir'in haykırışı adamın bakışını ona çevirdi, gözlerine bakıyordu.

 

"Bilmediğin çok şey var, pişman olacağın ve seni affetmemi zorlayacak şeyler yapma. Lütfen"

 

Yaklaştı Kemal, tam önünde durdu.

 

"Nedir bilmediğim şeyler! Anlat artık Nehir anlat!"

 

Geri geri gitti genç kız, yatağın kenarına oturdu. Kafasını eğdi, babasının öldürüldüğü geceyi hatırladı.

 

"Babam.. İntihar etmedi. Onu abim öldürdü"

 

Kemal ona döndü, bakışı üzerindeydi. Söylediğine anlam vermeye çalışıyordu.

 

"Doğum günüm bittikten sonra eve döndüm, babam yerde ve kanlar içerisindeydi. Nefes almıyordu, ölmüştü. Abimde oradaydı, üzgün görünmüyordu ve elinde silah vardı. Yanındaki adamıyla konuşuyor, benim de çareme bakacağını söylüyordu"
"Ne?"

 

Yanına yaklaştı genç adam, bitişiğine oturdu. Genç kız yere bakıyor, yanağına hızla yaş süzülüyordu. Kemal ise sadece bakışlarını ona çevirmişti.

 

"Korktum, beni de öldürecekti. Kaçmaya başladım, peşimdeydi. Nereye gideceğimi, canımı nasıl kurtaracağımı bilmiyordum."

 

Kızın iki gözünden ard arda yaşlar akıyor, o geceyi dün gibi hatırlıyordu. Aynı korku tüm benliğini delicesine sarmıştı.

 

"Rastgele bir eve yaklaştım, kapısını yumrukladım, sadece bir gece kalmak istediğimi söyledim."

 

Kafasını yavaşça adama çevirdi, Kemal merak ve şaşkınlıkla dinliyordu, sessiz ve tepksizdi.

 

"Senin sefil dediğin o insanlar, bana sadece evini değil ailesini ve kalbini de açtı."

 

Kızın yüzünde gözyaşlarına karışık ufak bir tebessüm belirdi, zihninde sadece onlar yer alıyordu.

 

"Sabaha kadar ateşler içerisinde kalmışım, başımda beklediler. Gözümü açtığımda gün doğmuştu, kulağıma ise gülüşler ulaşıyordu."

 

O günü anımsıyordu, Rüya ağabeyiyle kar savaşı yapıyor, gülüyordu.

 

"Ev soğuktu, küçük bir kömür sobası vardı fakat o evi ısıtan içindeki insanların sevgisi ve mutluluğuydu. Bir gece demiştim ama gitmek istemedim, zaten gidecek bir yerim de yoktu"

 

Adamın yüzü asıldı, onu saymamıştı. Halbuki böyle bir durumda onu canı pahasına korumayı göze alırdı. Kafasını yavaşça iki yana salladı.

 

"Bana gelmeliydin"

 

Nehir kafasını ona çevirdi, yapamazdı. Biliyordu ağabeyi ve adamları ilk olarak onu araştıracaklardı.

 

"Yapamazdım, abim beni hemen bulurdu"

 

Derin bir nefes verdi, kafasını yeniden eğdi. Eli istemsizce yüzüğe gitti, yavaşça okşuyordu.

 

"Beni göndermelerinden korktum, hafızamı kaybettiğim yalanını söyledim. Öylesine iyi yürekli insanlardı ki o evde kalmama izin verdiler."
"Nasıl yaptın Nehir? O evde nasıl kalabildin?"

 

Bilmiyordu kız, önceki hayatında çok farklıydı. Gittiği kafeler bile en lüks ve sadece belirli kişilerin gittikleriydi.

 

"Zaman geçti ve ben o eve alışmaya başladım, başlarda zorlandım elbet ama evin içerisinde öylesine büyük bir sevgi vardı ki uzak kalmaktan korktum."

 

Adam elini kızın elinin üzerine bıraktı, sıktı. Üzgün olduğunu görüyordu.

 

"O adamın sertliği başlarda beni korkutuyordu, zamanla ona farklı duygular hissettiğimi fark ettim. Onu kaybetmekten delicesine korktum, beni hep itti, tersledi, pes etmedim."

 

Kafası yerdeki halıda, aklı sadece adamdaydı. Her anını zihninde tekrar ediyordu.

 

"Hiç bilmediğim bir duyguydu, onu seviyordum. Çok uğraştım, büyük bir yalan söyledim. Hafızamın yerine geldiğini, kimsesiz olduğumu ve onlar kadar değilse de fakir bir mahallede yaşadığımı söyledim"

 

Şaşırdı Kemal, bu yüzden ondan yardım istemiş ve onu bir sokakta yaşadığına inandırmak için ayarlamalar yapmasını söylemişti.

 

Kemal seçtikleri bir sokağa gitmiş, tüm komşuları, küçük bakalları görebildiği çocuklara kadar herkesi ikna etmiş, karşılığını vermiş ve soran herkese Nehir'in orada yaşadığı yalanını söylemesini rica etmişti.

 

"O oyun, o adam için miydi?"

 

Genç kız kafasını aşağı yukarı salladı, gözlerine bakmamaya çalışıyordu.

 

"Onu sevdim, villayı, şirketi göremeyecek kadar sevdim."

 

Kafasını eğdi Kemal, gözleri dolu dolu oldu.

 

"Sözlendik"

 

Yüzüğüne dokundu, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Adama döndü, ellerini sıkıca tuttu, bakışları buluştu.

 

"Biliyorum Kemal beni sevdiğini. Bunu defalarca konuşmuştuk, ben seni sadece bir kardeş bir abi olarak gördüm hep. Benim kanımdan değilsin ama canımdansın. Hayatımda hep olmasını istediğim kişilerden birisin."

 

Genç adam sessizdi, canı acıyor, ne diyeceğini de hiç bilmiyordu.

 

"Seni kaybetmeyi asla istemem, bunu bana yapma. Benim bu hayattaki tek yakınımsın"

 

Kemal kafasını eğdi, gözlerine hakim olmaya çalışıyordu.

 

"Şimdi tek isteğim, abimin cezasını çekmesi ve şirketin ondan tamamen alınması. Biliyorsun, bunu sensiz asla yapamam"

 

Genç adam kızın gözlerine baktı, hüzün doluydu. Onu üzmek istemedi, gözlerini kapadı. Derin bir nefes aldı, ona yardım edecekti.

 

"Ben.. seni hiçbir zaman bırakmayacağım"

 

Nehir'in yüzünde çok ufak bir tebessüm belirdi, bunu biliyordu. Ona sonsuz güveni vardı, yanılmamıştı. Adam her daim yanında ve arkasında olacaktı.

 

"Teşekkür ederim, teşekkür ederim"

 

İki kolunu boynuna sıkıca doladı, adam gözlerini kapadı. Saçlarından burnuna sinen kokuyu tüm ciğerlerine çekti, elini yavaşça kaldırıp sırtını sıvazladı.

 

"Yalanla devam edemezsin, bir an önce onlara her şeyi anlatman gerekiyor çünkü şirkete düzenli olarak gelmen gerekecek."

 

Geriye çekildi yavaşça, Nehir kafasını aşağı yukarı salladı. Yapacaktı, ilk fırsatta onlara her şeyi anlatacaktı.

 

"Anlatacağım"

 

Ayağa kalktı adam, yüzünde tebessüm olsa da kalbi paramparçaydı. Öne eğildi, kızın gözlerine baktı.

 

"O zaman beni iyi dinle, iki gün sonra senin için büyük bir kutlama olacak. Başkanlığın tüm çalışanlara orada duyurulacak ve kendini tanıtman istenecek"

 

Şaşırdı genç kız, bundan haberi yoktu.

 

"Ne?"
"Bu her başkan için yapılan bir şey, şirketin tüm çalışanları aileleriyle birlikte davet ediliyor. Öncesinde hazırlık yapman ve Mert'e kendini bir kez daha kanıtlaman gerek."

 

Genç kız ayağa kalktı, adamın boynuna sıkıca sarıldı. Yine yanındaydı ve ona destek oluyordu.

 

"Senin için tüm ayarlamaları yapacağım, sadece yarım saat öncesinde şirkette ol"

 

Nehir kafasını aşağı yukarı salladı, o gün o kutlamada yer alacaktı. Öncesinde de o aileye tüm gerçekleri anlatıp rahatlıkla gelecekti.

 

"Ve.."

 

Ona baktı Kemal, ellerini sıkıca tuttu, yüzüğe dokunmamaya gayret ediyordu. Biliyordu her gördüğünde canını acıtacak, kalbini sızlatacaktı.

 

"Ve babanın davasının ayrıntılarını öğreneceğim, Mert'in o sıralarda neler yaptığını da bulacağım"

 

Nehir'in bakışı ona döndü, minnetle gözlerine baktı. Yeniden boynuna sarıldı, rahatlamış hissediyordu.

 

Saklı tuttuğu bu sırrı birine paylaşmanın rahatlığını tüm benliğine hissetti. Kollarıyla boynunu sıktı.

 

"İyi ki varsın, iyi ki varsın"

 

Tebessüm etmeye çalıştı adam, geriye çekilip gözlerine baktı.

 

"Sen buraya nasıl gelebildin?"
"Şey.. seradan gizli çıktım. Sevkiyat vardı, bu yüzden tektim"
"Hadi o zaman şimdilik seni oraya yakın bir yere bırakayım, yeni bir şey öğrenince ararım"

.....

 

Kulübede oturuyordu genç kız, önünde bir dosya vardı. Kemal vermiş, kutlama öncesinde gözden geçirmesini istemişti.

 

Bakışını pencereye çevirdi, Seranın giriş kapısına baktı. Genç adam bir saat demişti ama gideli iki saat olmuştu.

 

Ayağa kalktı, merak ediyordu. Kamyonetin frenini duydu, yüzünde tebessüm belirdi.

 

Kulübenin kapısına yaklaştı, sırtını dayadı, biliyordu adam kamyoneti kapının önüne park ediyordu.

 

Bekledi, gözleri onu koca demir kapıda gördü. Dudağının kenarını ısırdı, yüzü parıldadı. Kalbi onu gördüğü her anda olduğu gibi delicesine atmaya başladı.

 

Ağır attığı adımlar serileşti, koşmaya başladı. Adam da hızlandı, birbirlerine yaklaşıp sıkıca sarıldılar.

 

Genç kızın gülüşü bahçede yankı ediyor, adam yüzündeki tebessümle onu döndürüyordu. Birbirlerini kısacık zamana rağmen özlemişlerdi, Nehir geriye çekildi.

 

Gözlerine baktı, elini kaldırdı yanağına dokundu. Sakallarında yavaşça gezdirdi. Aklını alan mavilere doyasıya baktı.

 

"Seni Özledim"

 

Elini sıkıca tuttu genç adam, arkasını döndürdü, yan yana kulübeye yürüdüler.

 

Kapıdaydı Berna, şaşkındı. Yavaşça geriye çekildi, işten izin alıp erken çıkmıştı. Daha fazla bekleyememiş ve gördüğü şeyi teyit etmek istemişti.

 

Kızın üstündeki giysiler haklılığını ve yanılmadığını ortaya koymuş, şaşkınlıkla sırtını duvara yaslamıştı.

 

Aklı karmakarışıktı, olanlara anlam vermeye çalıştı. Bu kız herkese yalan söylüyordu.

….

 

Yeni bölüm sınırımız +50 oy, +10 yorumda 💙

Bölüm : 08.01.2025 18:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...