46. Bölüm

37.Bölüm: Olamazdı

Melek Şahin
mlkshnn

Ali Demir kafasını eğdi, genç kız aynı pozisyondaydı ve dizinde uyuyordu. Yavaşça doğruldu, kanepenin kırlentini yerine bıraktı.

Ayağa kalkıp bahçeye geçti. Kulübenin kapısını yavaşça örttü. Berna'nın sesini duyduğu anda uyanacağını biliyordu.

Genç kız durmuştu, kalbi delicesine atıyordu. Genç adamın yaklaştığını gördü. Derin bir nefes alıp cesaretini toplamaya çalıştı.

"Berna"

Ali Demir birkaç adım ötede durdu, Berna gözlerini kapayıp açtı.

"Sana söylemem gereken bir şey var"

Genç adam tek kaşını kaldırdı, kızın yüzüne baktı. Gözlerinde ve yüzünde endişe ve korku olduğunu gördü.

"Bir şey mi oldu?"
Berna, "Nehir..” dedi. Sustu, ufak bir soluk aldı. “Sizin uzaktan akrabanız değil"

Genç adam şaşırdı. Hakan dışında bu gerçeği bilen biri daha olduğunu anladı. Ağabeyinden duymuş olduğunu düşünüp kafasını salladı. İnkar etmeye gerek duymadı.

Berna derin bir nefes aldı. İçindeki öfkeyi artık kusacaktı. "O kız hepinize yalan söyledi ve hala da söylemeye devam ediyor! Evinize nasıl girdi bilmiyorum ama bilmediğiniz çok farklı bir hayatı var"
Ali Demir, "Ne?" Dedi şaşkınlıkla.

Berna nefes nefeseydi. Diline gelen kelimeler onu daha da heyecanlandırıyordu. Ali Demir’e yaklaştı. "Ailesi olmadığını söylemiştiniz, yalan. Evet anne babası yok ama bir ağabeyi var"

Ali Demir sessizdi, kızın tepkisine anlam vermeye çalışıyordu. Söylediği her şeyi zaten biliyordu. Bir ağabeyi vardı ve o gece ondan kaçıp kapılarını yumruklayarak evlerine sığınmıştı.

"Berna öncelikle sakin ol, ortada bir yalan yok. Biz zaten Nehir'in bir ağabeyi olduğunu biliyoruz"

Berna kafasını hızla iki yana salladı, yüzünde şaşkınlık vardı. Öğrendiği tek gerçek bu değildi ve bir an önce hepsini aktarmak istedi. Hangisinden önce başlamalıydı hiç bilmiyordu.

"Öyle değil Ali Demir, çok başka yalanlar da var"

Bir ses duyuldu tam o anda, kulübeden geliyordu. Nehir’in ufak ve kısa bir çığlığıydı.

Genç adam hızla kafasını geriye çevirdi, telaşlandı. Berna'yı geride bırakıp koştu. Kulübenin kapısını bir hışımla araladı, bakışları genç kızın gözleriyle buluştu.

Ayaktaydı ve yerde cam parçaları vardı. Genç kız doğrulmaya çalışırken sehpaya çarpmış, üstünde bulunan siyah kupa bardağı yere düşürmüştü.

Bardak parçalara ayrılmış, genç kız telaşla tutmaya çalışırken de parmağını yaralamıştı.

İşaret parmağının ucunda küçük bir kesik vardı, kan görünüyordu.

Ali Demir yanına yaklaştı, gözleri bardağı değil kızı görüyordu sadece. İyi olduğunu gördü, biraz da olsa rahatladı. "İyi misin?"

Nehir kafasını aşağı yukarı salladı, bakışları yere kaydı. Bardağın parçalarına baktı, yüzü asıldı. Bu bardağı çok seviyordu. Kırılmasına çok üzüldü. "Kırıldı.."

Genç adam elinden tuttu, parçalara basmadan kenara geçmesine yardımcı oldu. Parmağına bakıp gözlerini buluşturdu. "Acıyor mu?"
"Hayır"

Ali Demir inanmadı, bakışını sağına çevirdi. Tezgahın üzerindeki peçete rulosuna yaklaşıp eline aldı. Küçük bir parça koparıp kesiğin üzerine dikkatle bastırdı. Canını yakmamaya gayret etti.

"Burayı toparlayacağım, yaklaşma"

Bahçeye geçti. Bakışlarıyla ayaklı fırçayı aradı. Gözleri seranın bahçesinde Berna’yı aradı. Nehir’in çığlığını duyunca onu orada bırakıp koşarak seraya girdiğini hatırladı. Bahçeyi dikkatle kontrol etti, gitmiş olduğunu anladı.

....

Berna attığı adımların hızının farkında değildi, soluk soluğa yürüyordu.

Bir caddeden karşıya geçti. Bakışlarını yola çevirdi, taksi görmeyi umut etti. Öğrendiği gerçekleri söyleyemediği için öfke doluydu.

Göz kapaklarını birbirine bastırdı. Genç adamın Nehir'in ufak çığlığı ile onu umursamadan koşarak uzaklaştığını, anlatacaklarını umursamadan uzaklaştığını hatırladı.

Yumruğunu delice sıktı. Elinde gerçeklere dair kanıt olmadan kimseyi inandıramayacağını anladı. Bir şey yapmalı ve kanıt bulmalıydı.

Ne yapabilirdi? Aklına Kemal Bey'in masasında bulunan resimler geldi. Onu oradan alabilirdi ama çerçevenin yokluğu hemen fark edilirdi. Vazgeçmek durumunda kaldı.

O zaman o fotoğrafların resimlerini telefonuna çekmeliydi, evet. Evet şimdilik yapabileceği en iyi şeyin bu olacağını düşündü.

Bir taksinin yaklaştığını gördü. Elini kaldırdı. Durduğu gibi hızla binip şirketin adresini verdi. Bir an önce o resimlerle geri gelmeliydi.

.... 

Hızla şirketteki çalışma odasına girdi, masasına yaklaştı. Telaş içerisindeydi, çantasını açtı.

Telefonunu çıkarıp fermuarı kapattı. Furkan'ın meraklı bakışlarının da farkında değildi.

Arkasını döndü, kafası yerdeydi. Aklında sadece masanın üzerinde gördüğü fotoğraf vardı. Bir an önce bu işi halletmeliydi.

Adımı çalışma odasının eşiğinde durdu, kafasını kaldırdı. Gözleri Furkan’ın gözleriyle buluştu. Genç adam tam önündeydi. Sırtı kapıya yaslı, kolları da göğsünde bağlıydı. Gözlerini kıstı, "Neler oluyor?"

Berna derin bir nefes verdi, şu an onunla kaybedecek vakti olmadığını düşündü. İSollamak istedi, Furkan yeniden önüne geçip engel oldu. “Neler çevirdiğini anlatmadan bir yere gidemezsin"
"Çekil önümden!"

Gözleri şaşkınlık ve öfke barındırdı. Bu adamın kendini ne sandığını düşündü. Daha tanışalı ne kadar olmuştu da sorgulama hakkını kendinde buluyordu.

"Berna endişeliyim. Çünkü başına iş açacak yanlış bir şeyler yapacakmışsın gibi hissediyorum."
"Hayır, sadece Kemal Bey'in odasına gitmem gerek"

Furkan’ın kaşları çatıldı, şirketin hiçbir çalışanının işi olmadığı sürece o odaya giremeyeceğini hatırladı "Neden?"diye sordu merakla.

Berna gözlerini kıstı, genç adamı hızla itip yanından geçti. Arkasına bile bakmadan asansöre yaklaştı, bekledi. Bir anca bulunduğu kata inmesi için heyecanla bekledi.

Elinde telefonunu tutuyordu, sağ ayağını da ritmik şekilde stresle yere vuruyordu.

Gözlerini kapadı, bir an önce o fotoğrafları çekmek ve Ali Demir'e göstermenin hayalini kurdu.

Önündeki asansör açıldı, içeri girdi. En üst katlardan birinin tuşuna dokundu, arkasında başka insanlarda vardı, şirketin çalışanlarıydı.

Kafası yerdeydi, ayağına bakıyordu. Heyecanlıydı, yakalanmadan o odaya girmenin planını kafasında kuruyordu.

Asansörün durmasıyla hızla indi. Gözleri koridorun en sonundaki Kemal'in odasına kaydı. Yüzü asıldı, boş görmeyi ümit etmişti ama kapının önünde birkaç kişi vardı.

Biri sekreterdi, diğerleri de şirketin diğer üst yönetici pozisyonunda yer alıyorlardı. Hep birlikte odaya girdiklerini görüp geriye çekildi.

Odada bir toplantı yapılacağını anladı. Yüzü asıldı. Toplantılar saatlerce sürebiliyordu. Bugün Fotoğrafı çekmek mümkün gözükmüyordu. Yeniden asansöre döndü.

.... 

Genç kız odasına girdi, yüzü asıktı. Masasına yerleşip bakışlarını yere eğdi. O fotoğrafa yeniden ulaşabilmenin bir yolunu düşündü.

Bakışını yavaşça kaldırdı, gözleri bir çift gözle buluştu. Furkan masanın önünde durmuş merakla onu izliyordu.

"Benim sihirli güçlerim var biliyor musun?"

Berna gözlerini kıstı, hiç şaka kaldıracak durumda değildi. "Uzak dur Furkan"

Genç adam kafasını iki yana salladı, yüzünde ufak bir tebessüm vardı. Bu kızın bir sorunu olduğunu biliyor, elinden geldiğince yardım etmek istiyordu.

"Ciddiyim, hadi bir dilek dile ve nasıl hemen gerçekleştirdiğimi izle"

Berna kafasını yavaşça kaldırdı, gözlerinin içine baktı.

"Kemal Bey'in masasında bulunan fotoğrafa ihtiyacım var"

Furkan düşündü. Gözünü kısıp tebessüm etti.

"Sanırım Nehir Hanım'ı görmek istiyorsun"

Berna heyecanla gözlerine baktı, ona yardım edebileceğini düşündü.

"Mümkün mü?"
"Evet mümkün. Geçenlerde babasından kalan şirkete başkan seçildi. Onun için yarın büyük bir kutlama gerçekleşecek"
"Ne?"

Genç kız merakla dinliyordu, onların sokağına sığınan, kimsesiz olduğunu söyleyen kız büyük bir şirkete gerçekten başkan mı seçilmişti. Onun için inanması zor bir gerçekti.

"Abisine karşı yarıştı ve başkanlığı aldı. Eğer onu görmek istiyorsan senin için yarın akşamki kutlama büyük bir fırsat olur"
"Nerede olacak kutlama?"

Berna’nın gözleri parıldadı. O kutlamada yer alacak olması onun içi büyük bir avantajdı.

"Şirkete ait bir yer, sana adresi veririm. Bu akşam gerçekleşecek ve Kemal Bey'de orada olacak."

Berna tebessüm etti, aklında tek bir şey belirdi. Bu fırsatı kesinlikle değerlendirmeliydi. Heyecanla genç adamın gözlerine baktı, hızla iki kolunu açıp boynuna sarıldı.

Furkan şaşırdı. Yüzü ciddileşti, heyecanlandı. Kalbi hızla atmaya başladı. Pek bilmediği bir histi bu. Kızı ilk gördüğü anda ve şu anda hissetmişti sadece.

Elini yavaşça kaldırdı, sırtına bırakmak istedi. Tepki görmekten korkup vazgeçti.

Genç kız kendine geldi, yaptığının farkına vardı. Bir erkeğe sarılmanın çok yanlış olduğunu hatırladı. Bir an sevinçten ne yapacağını bilememişti. Geriye çekilip kafasını eğdi.

"Özür dilerim"

Genç adamın yüzünde şaşkın bir tebessüm belirdi. Suçlu yüz ifadesine anlam verememişti. Elini yaklaştırıp çenesini kavradı, kafasını yavaşça kaldırıp gözlerini birleştirdi.

..... 

Herkes yemek masasındaydı. Hep birlikte akşam yemeği yeniyordu. Bugün mutfağa oldukça büyük neşe ve mutluluk hakimdi.

Rüya yine en çok konuşandı, bir şeyler anlatıyor, Nehir de ona eşlik ediyor, Zeynep Hanım ara ara dahil oluyordu. Ali Demir ise sessizliğini koruyor, bazen çok ufak bir tebessüm bahşediyordu.

İki kızın bakışları buluştu. Rüya önündeki su bardağını eline aldı, bir yudum içip yerine bıraktı. Yanındaki kıza kafasını çevirdi, yeniden göz göze geldiler.

İkisinin de aklından aynı şey geçti, gözleri Zeynep Hanım'a kaydı. Elinde çatalı vardı, salatadan yemeye çalışıyordu.

Önce Nehir ayağa kalktı önce, sonra Rüya. Genç adam bir şey yapacaklarını anladı, merakla izledi.

İki kız Zeynep Hanım'ın arkasında durdu, aynı anda eğilip kadının iki yanağına öpücük kondurdular.

Zeynep Hanım tebessüm etti, iki elini de yanağındaki iki yanağın üzerine bırakıp okşadı. Gözlerine bir anne sıcaklığı hakimdi.

Nehir bu sıcaklığı daha öncesinde hiç hatırlamıyor, bilmiyordu. Annesinin kalbinde çok büyük bir sevgi vardı fakat geçen uzun yıllar bunu ona unutturmuştu.

Şanslıydı. Bu eve geldiği ilk anda bu kadında bu duyguyu tatıyordu. Zeynep Hanım onu kendi evlatlarından asla ayrı tutmamıştı.

Gerçek bir anne gibi gerektiği zaman kızsa, tepki gösterse de hep çok sevmişti.

Gözleri kadının gözleriyle buluştu. Derin bir nefes alıp dizlerinin önüne eğildi. İki kırışmış ve yer yer nasırlı olan elini avuçlarının arasına tutup kafasını eğdi. Çok ufak birer öpücük kondurdu.

Rüya arkasında ayakta, genç adam da masadaki yerinden izliyordu. İkisi de sessizdi.

Zeynep Hanım elini yavaşça genç kızın avuçlarının arasından çıkardı, saçlarının üzerine bırakıp yavaşça okşadı.

Nehir tebessüm etti, gözleri dolu doluydu. Kafasını yana doğru eğip kadının dizlerinin üzerine bıraktı. Gözlerini yavaşça yumdu, onun sıcaklığını hissetmek istedi.

..... 

Rüya gözünü yavaşça aralayıp pencereye çevirdi. Gün yeni doğmaya başladığını görüp derin bir nefes verdi. Bu gece defalarca uyanmış, sonunda günün aydınlandığını görebilmişti.

Gözüne bir türlü uyku girmiyor, gözünü her kapattığında bir saat sonra yeniden açıyordu. Sonunda gün aymış, rahatlamıştı.

Yanına baktı, Nehir sırtını gördü. Derin bir uykuda olduğunu anladı. Yavaşça onu uyandırmamaya gayret ederek ayaklarını yataktan indirip ayağa kalktı.

Dolabına yaklaşıp bornozunu çıkardı. Bugün erken saatlerde ve sadece iki saat dersi vardı, evden çıkmadan önce duş alıp rahatlamak istedi.

.....

Genç kız odanın kapısını yavaşça araladı, bakışlarını içeri sessizce çevirdi. Nehir’i hala uyurken gördü.

İçeri usulca girdi. Saçlarına küçük bir havlu sarılıydı. Ayakları çıplaktı ve diz hizasında beyaz renk bir bornoz vardı üzerinde. Parmak uçlarında gardıropa yaklaşıp kapısını sessizce araladı.

Önünde sıra sıra giysilerinin dizili olduğu bir askı belirdi. Her ay düzenli olarak hesabına yatırılan bursuyla ufak ufak da olsa bir şeyler almaya gayret ediyordu.

Gözlerini dolabın içerisinde gezdirip bir adım geri gitti. Bugün için özenle hazırlanmak istedi.

Gözleri yeşil bir elbisenin üzerinde durdu. Beli kuşaklıyı, fiziğine oldukça yakışıyordu. V yakası, geniş eteği ve diz hizasında oluşu da oldukça güzel görünmesini sağlardı.

Çok beğenerek aldığı bu elbiseyi sadece bir defa giydiğini hatırladı. Okula genellikle arkadaşlarına oranla daha rahat giysilerle giderdi. Onun için öncelik hep dersleri olurdu.

Derin bir nefes verip yaklaştı. Elbiseyi askısından tutarak dolaptan çıkardı. Çalışma sandalyesinin sırtına asıp bakışlarıyla yeniden izledi. Giyip giymeme arasında kaldı.

..... 

Nehir gözlerini yavaşça araladı, bakışları ayak ucundan biraz öteye kaydı. Boy aynasının önünde Rüya’yı gördü. Şaşkın yüzünde koca bir tebessüm belirdi.

Üstünde yeşil elbisesi vardı, kahverengi saçları özenle düzleştirilmiş, uçları da maşayla kıvrılmıştı. "Rüya!"

Rüya’nın bakışları yavaşça ona döndü. Nehir şaşkınlıkla doğruldu, yataktan indi. Gözleri karşısındaki kızın güzelliği ile kamaştı. Onu ilk defa böylesine özenle hazırlanırken gördüğünü fark etti. Hızla kıza yaklaştı.

Dudağına çok az belirgin olan kahverengi bir ruj, gözlerine eyeliner, kirpiklerine de rimel sürülü olduğunu gördü. "Çok.. çok güzel olmuşsun" dedi.

Rüya’nın yüzünde çekingen bir tebessüm belirdi. Elbiseyi giyip giymeme arasında kalıp sonunda giymeye karar vermişti. Gözlerini Nehir’in yüzüne çevirdi. "Gerçekten güzel olmuş muyum?"

Nehir'in yüzünde ufak tebessüm vardı, genç kızın etrafında bir daire misali dolandı. Baştan aşağı yeniden süzüp parıldayan gözlerini ona çevirdi.

"Bu kadar güzel olduğunu yeni fark ediyorum. Bu benim ayıbım"

Rüya gülümsedi. Bakışları çekingendi. Zekasına güveni olsa da güzelliğine hiç yoktu. Daha önce hiç bunu sorgulamamış, gerek de duymamıştı.

Bugün farklıydı, tıpkı yeni bir hayata başlıyor gibi. Erken uyanmış, duş almış, elbise giymiş ve saçlarını yapmıştı.

Nehir'in gözleri onun gözleriyle buluştu, bu kadar hazırlanmanın bir nedeni olduğunu düşündü.


Gözünü kıstı merakla. "Özel biriyle mi görüşeceksin? Bu yüzden mi böyle hazırlandın?"

Rüya şaşırıp kafasını hızla iki yana salladı. Daha kendine bile itiraf edemediğini hatırlayıp şiddetle reddetti.

Mert Çetemen'le görüşeceği için değil, sadece kendisi için hazırlandığına kendini ikna etmeye çalıştı.

Nehir’in tebessüm edip geriye çekildi. Cevabına inanmasa da zorlamak istemedi. "Peki, öyle olsun"

Sustu, susmayı tercih etti. Biliyordu ki Rüya anlatmak istediği anda ona söyleyecekti. Üstelemeye ve sıkmaya gerek duymadı.

Rüya arkasını dönüp masasına yaklaştı. Üzerindeki çantasını alıp fermuarını açtı. Kalemlerini ve not defterini yerleştirip yeniden kapattı. Tam yanında bulunan iki kitabı da eline alıp arkasına bile bakmadan, kaçar adımlarla çıktı. Daha fazla soruya maruz kalmaktan korktu.

Nehir'in yüzünde tebessüm vardı, genç kızın kaçışını izleyip kapıya yaklaştı.

Salona tek adım atıp durdu. Gözleri soldaki odaya kaydı. Hem kalbi hem beyni o yöne gitmesi için baskı yapıyordu. Alt dudağını yavaşça ısırdı, genç adamın uyuyup uyumadığını düşündü.

Derin bir nefes verip çıkış kapısına döndü. Rüya’nın evden çıktığından emin oldu. Gözleri Zeynep Hanım’ın kapısına yöneldi, kapalı olduğunu görüp uyuyor olduğundan emin oldu.

Cesaretini toplayıp hızla genç adamın kapısına yaklaştı. Önce yavaşla tıkladı, hızla da arkaya dönüp yeniden Zeynep Hanım’ın odasını kontrol etti. Kıpırtı olmadığını fark edip derin bir soluk aldı. Çıkardığı kapı sesinin onu uyandırmadığından emin oldu. Rahatladı.

Kapıya cesaretle bir daha vurdu, yine ses yoktu. Elini sessizce kulpa yaklaştırıp indirdi. Araladığı kapıdan gözleri anında içeriye kaydı.

Yatağı gördü. Genç adam sırtüstü pozisyonda, bir kolu kafasının altında, diğeri de yatağın üzerinde derin bir uykudaydı.

Nehir tebessüm etti, kalbi pır pır etti. Hızla içeri girip arkasından kapıyı örttü. Gözlerini en eşsiz manzarasından ayırmadan yatağın kenarına oturdu.

Geçen gün onun yanında en huzurlu uykusunu geçirdiğini, etkisinin hala devam ettiğini hatırladı. Nefesini hissetmenin, kokusunu duymanın, kolunun üzerinde uyumanın onu daha ilk andan bağımlı yaptığını anladı.

Zeynep Hanım'a yakalanma riskine ve duyacağı azarlara rağmen, bir kez daha o anı yaşamak istedi.

İki ayağını yatağın üstüne çekti, kafasını yavaşça genç adamın göğsünün üzerine dayadı. Elinin biri usulca genç adamın kalbinin üzerine yerleşti.

Kulağına nefesi, avucuna da kalp atışlarının sesi ulaştı. Huzurla gözlerini kapattı. Bu anından biraz da olsa tadını çıkarmak istedi.

..... 

Bir ses yükseliyordu odadan, yatağın tam bitişiğinde bulunan telefonun alarm sesiydi. Ali Demir gözlerini araladı, kalkma vakti geldiğini anladı.

Burnuna bir koku ulaştı, kafasını pozisyonunu bozmadan yavaşça öne doğru eğdi, genç kızı gördü.

Şaşırdı, ne ara gelip yanına yattığını merak etti. Boştaki elini yavaşça yaklaştırıp saçlarına dokundu.

Uyandırmak istemedi, gözleri saate kayınca vazgeçti. Annesi uyanmadan önce onu odadan çıkarmalıydı.

Saçlarını yavaşça okşadı, kendiliğinden uyanmasını bekledi. Nehir hiç uyanacak gibi değildi, kolunu üstten genç adamın beline çok sıkı sarmış, kafasını da göğsüne hiç ayrılmamak üzere bırakmıştı.

Ali Demir, "Çiçeğim" diye fısıldadı.Uyandırmaya gayret etti, annesine yakalanması durumunda en çok genç kızın üzüleceğini biliyordu. Engel olmaktan başka yolu yoktu. "Uyan"

Kısık sesine eli eşlik ediyor, genç kızın yanağına yaklaştırıp hızla geri çekiyordu. Kendini tutmaya çalışsa da bazen yenik düşüp dokunuyordu.

"Nehir"

Genç kız gözlerini aralamaya çalıştı, pozisyonunu bozmadan kafasını yavaşça kaldırdı, gözleri bir çift mavi gözle buluştu. Heyecanlandı. Gülümsedi. Başını iki yana sallayıp yeniden göğsüne bıraktı. Onunla uyanmanın çok güzel olduğunu düşündü. "Hemen kalkmayalım"

Genç adam gülümsedi. Bu durumun onun da hoşuna gittiği fakat bildiği, öğrendiği hayatın buna engel olduğunu düşündü. Sitem etse de başka yol bulamadı.

Evlilik öncesinde bu kadar yakın durmak yakışık almazdı. Bu genç kızın zaten hayatına girdiği andan beri tüm tabularını yıktığını hatırladı.

Aşk buydu demek ki, tüm kuralları ve engelleri izin almadan yakıp yıkabiliyordu.

Kafasını yastıktan kaldırdı, Nehir kolunu belinde sıkıp kalkmasına engel oldu.

"Kalkma"
"Annem uyanmadan odadan çıkmalısın"

Nehir omuz silkti, şu an hiçbir şey umurunda değildi. Gözlerini sıkı sıkı kapattı. Genç adamın varlığını ve kokusunu hissetmeye çalıştı. Burnunu göğsüne dayayıp tüm nefesini içine çekti.

Genç adam tebessüm ederek kolunu Nehir’e sıkı sıkı doladı. "Bunu alışkanlık haline getirdin.." diye fısıldadı.

Nehir bakışını kaldırdı, yerinden hareket etmeden adamın mavilerine baktı. Geçen gün yanında uyuduğunu, uyandığında da genç adamın gitmiş olduğunu gördüğünü hatırladı. Somurtarak, "İstemiyor musun?" Diye sordu.

Genç adam tebessümle elini belinden ayırıp çenesini tuttu. Gözlerini buluşturdu.

"İstemiyor olsaydım şu an burada olabilir miydin?"

Genç kız duraksadı, hak verdi. Genç adama istemediği bir şeyi yaptırmak mümkün bile değildi.

Kafasını yavaşça iki yana salladı. Hak verdi, burada istediğine emin oldu. "O zaman biraz daha böyle kalalım"

Ali Demir tebessüm edip kalkmak için doğruldu, Nehir sıkıca sardı. "Kalkma"
"Bu doğru değil"

Nehir umursamadı, tek istediği biraz daha böyle kalmaktı. İçinde bilmediği bir huzursuzluk vardı, onun varlığıyla yok edeceğine inanıyordu.

"Şu an bu odada olman bile doğru değil"
"Demir lütfen, öğrendiğin bildiğin şeyleri umursama, sadece bu anın tadını çıkar"

Genç adam tebessüm etti, genç sıkıca sarılışına ve itirazına rağmen doğruldu. Nehir istemeyerek de olsa kalkmak zorunda kaldı.

Ali Demir gözlerini ona çevirdi. "Annem uyanmadan odadan çıkmalısın, hadi.” Yataktan inip, ona da inmesi için elini uzattı.

Nehir asık yüzüyle tutup yataktan indi. Yüzü asıktı, bu sokağın katı kurallarından sıkılmıştı. Sevdiği adama bile doya doya sarılamıyor, yakınında duramıyordu.

Ali Demir’in gözleri genç kıza kaydı. Üzüldüğünü anlayıp yanına yaklaştı. İki eliyle iki yanağına dokunup gözlerini buluşturdu. Üzülmesini dayanamadı.

"Asma yüzünü"

Genç kız iki kolunu adama sıkıca sardı, Ali Demir şaşkındı. Kızın kafası tam çenesinin altında, iki kolu da belinin arka kısmında birleşmişti.

Yapamadı, bu defa onu geriye itmek istemedi. Kollarını karşılık vererek ona sardı, Nehir derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Zihninde sadece bu akşam gerçekleşecek olan kutlama vardı. “Demir" diye fısıldadı. Genç adamın gözleri ona kaydı. "Geçen gün annemi ziyaret ettiğimde eski bir kız arkadaşımla karşılaştım" diye ekledi.

Ali Demir kafasıyla onayladı. Cümlenin devamını getirmesini bekledi.
"O da babasını üç yıl önce kalp krizinden kaybetmişti"

Ali Demir kafasını aşağı yukarı salladı, devamını sessizce bekledi.

Nehir, "Bu akşam onu ziyaret etmek istiyorum.” Diye ekledi.

Genç adam şaşırdı. Ona bu arkadaştan hiç söz etmediğini hatırladı, üstelemedi. Düşündüğü tek şey, bir ağabey tehlikesi ile karşı karşıya olduğuydu. Onu bir başına bir yerlere göndermeye cesareti yoktu.

Nehir, "Serayı kapatınca giderim. Dönünce de beni alman için seni ararım"

Ali Demir derin bir nefes aldı, ilk defa bir arkadaşıyla görüşme isteğinde bulunduğunu düşündü. Kırmak istemedi.

"Tamam, ben seni sera çıkışında bırakırım"

Nehir gülümseyip kafasıyla onayladı. Genç adamın onu bıraktığı yerde, şoföründen gelip onu kutlamaya götürmesini isteyebilirdi. Başkanlık için yapılan bu kutlamada yer alma mecburiyetindeydi. İki elini kaldırıp adamın sakallarını okşadı.

"Seni Seviyorum Demir"

Genç adam onu hissetmeye çalışıyordu, kafasını eğip burnunu genç kızın saçlarına dayadı. Koklayıp alnına ufak bir öpücük kondurdu.

"Seni Seviyorum"

Genç kızın yüzünde koca bir tebessüm belirdi, kalbi heyecanla çarptı.

Genç adamın sevgisinden, aşkından emindi. Dile getirdiği her anda heyecanlanmaya devam edecekti.

Bir ses duyuldu, ikisi de hızla geriye çekildi. Zeynep Hanım’ın uyanıp odadan çıktığını anladılar.

Genç adam işaret parmağını dudağına bırakıp sessiz olmasını istedi. Kapıya yaklaşıp yavaşça araladı.

Annesi elinde bornoz ile banyoya yürürken gördü.

Geriye çekilip Nehir'e döndü. Yakalanmadan odadan çıkmak için büyük bir fırsattı.

"Hadi yavaşça çık"

Genç kız kafasını aşağı yukarı salladı, adamın yavaşça araladığı kapıdan etrafı kontrol ederek çıktı.

Hızla Rüya'nın odasına yaklaştı. Bakışlarını geriye çevirdi. gözleri genç adamın mavileriyle buluştu.

Tebessüm etti. Sağ avucuna öpücük kondurup ona doğru üfledi, Ali Demir'in ufak tebessümüyle de aklı geride kalmasına rağmen odaya girip kapıyı örttü.

......

Rüya’nın adımları okulun kapısının iç tarafında durdu. Sıkıca tuttuğu kitaplarını göğsüne bastırdı.

Gözlerini kapayıp derin bir soluk aldı. Tek adım atıp dışarı çıktı.

Gözleri ilkin karşı kaldırıma kaydı, her zaman siyah arabayı orada gördüğünü hatırladı. Bugün yoktu.

Yavaşça sağa döndü, yoktu. Sola döndü, yoktu. Yüzü kabul etmese de asıldı, Serdar'ın iki gün önce söylediklerini anımsadı, bugün adamın istemediği bir kutlama olacak, öncesinde biraz zaman geçireceklerdi.

Kafasını eğdi, hayal kırıklığı yaşadı.z Boşuna beklemişti. Boşuna gece boyunca gözüne uyku girmemiş ve boşuna bu kadar hazırlanmıştı.

Boştaki elini kaldırdı, öne doğru gelen saçını kulağının arkasına bıraktı, yapacak bir şey yoktu. Eve gitse iyi olacaktı.

Sıkıca sarıldı kitaplarına, bakışlarını yere eğip yürüdü. Kulağı ise sadece koluna takılı olan çantasındaki telefondaydı, arama bekliyordu.

Bulunduğu kaldırımda yürüyor, yerdeki taşları inceliyordu. Kimileri kırmızı kimileri de beyaz renkti. Bir an adımı durdu, sıkıntısını geçirecek bir şey buldu, kesinlikle durağa kadar bunu yapmalıydı.

Beyaz taşlar bir daire oluşturmuş, en orta yerine kırmızı konulmuştu. Birbirine yapışık arka arkaya dizili dairelerdi.

Geçti, en orta yerde bulunan kırmızıya bastı. Gülümsedi, beyazlara basmamaya çalışarak direk kırmızıya geçmeye çalıştı.

Bacağını açtı, atladı ve diğer kırmızıya geçti. Tebessümle başarmanın gururunu yaşadı ve gözüne diğerini kestirdi.

Yeniden ayağını uzattı ve hızla atlayarak geçti. İlk ikisini başarıyla tamamladı, oyun daha çok ilgisini çekti.

Genç adamı ve iptal olan görüşmeyi bir anlığına unuttu, tüm dikkati ortalarda bulunan kırmızılara yoğunlaştı.

Aynı şekilde bacağını yeniden uzattı, kafası sadece yerde ve taşlardaydı. Bir an durdu, durmak zorunda kaldı.

Sert bir bedene çarptı, şaşırdı. Hızla önce geri geri iki adım gitti. Yerdeki bakışlarına bir çift ayak çarptı, kırmızıya basmıştı. Siyah parlak ve oldukça temiz erkek kundurasıydı.

Bakışı biraz daha kalktı, siyah bir kumaş pantolon gördü, mahçup hissediyordu. Önüne bakmadığı için bu çarpışmadan kendini sorumlu tutuyordu.

Bakışları daha da yukarı kaydı, beyaz ve pürüzsüz bir gömlek gördü, siyah kemerin içine sıkıştırılmıştı. Üst düğmesi açık, iki kolu bilekten katlanmış, birine de kol saati takılmıştı.

Gözleri genç adamın yüzüne döndü, hayranlıkla büyüdü. Kalbi bir an ritmini şaşırdı, kirli sakalları, önden çok az kalkık saçları, gözündeki siyah gözlüğü ve tüm karizmasıyla karşısında duran kişi Mert Çetemen'di, üstündeki de kızın bursunu feda ettiği gömlekti.

"Özür.. dilerim"

Titrek ve telaşlı bir ses tonu vardı kızın, onu gördüğüne de üstündeki beyaza da şaşırmıştı.

İlk defa onu siyahlar dışında görüyordu, gözlerinin kamaştığını ve bu rengin oldukça yakıştığını fark etti.

Sessizdi genç adam, yaklaşık yarım saattir kızın çıkışını bekliyordu. Bu defa okula uzak bir yerde durdurmuştu arabasını, amacı sadece onu arkadaşlarının önünde zor durumda bırakmamaktı.

Çıkışını görmüş, baştan aşağı hayranlıkla süzmüş, kendini göstermek istemişti ama yerdeki taşlarla oynadığını görünce durmuştu. Kızın heyecan dolu gülüşünü gizlice izlemek istemişti.

Dayanamayıp önündeki bir kırmızı taşın üzerine basarak beklemişti. Kız öylesine kendinden geçmişti ki yaklaştığını çarpıştıkları anda fark etmişti.

Bir kaldırımın orta yerinde, karşılıklı durmuşlardı. Aralarında sadece iki adımlık mesafe vardı, genç kızın kafası yerde, adamın bakışları ise bir tek ondaydı.Yüzünü iki yandan kapatan saçlarını izliyordu.

Gözlerini kapadı Rüya, ilk defa benliğinde bir his belirdi. İlk defa bir adamın gözlerinin içine bakmak istedi.

Dudağının kenarını ısırdı, kalbine engel olmak için direndi fakat kafası kalbini komut seçti ve yavaşça kalktı.

Göz göze geldiler, adam bakışını hiç ayırmadan izliyordu. Ne gelen geçeni ne de sessizce izleyen Serdar'ı umursamıyor, sadece bu ela gözlerin içine doya doya bakmak istiyordu.

Sırtını arabanın ön kapısına yaslamıştı Serdar, iki kolunu göğsünde bağlamıştı. Yüzünde tebessüm vardı ve ikisinin arasındaki çekimi heyecanla izliyordu.

"Merhaba"

Aradaki sessizliği Mert bozdu, sadece kızın sesini duymak istiyordu.

"Merhaba.."
"Şey.."

Sustu, kafasını yere eğdi adam. Aklında bugün için planlar vardı. Öğlen vakitleriydi, dersten çıktığını biliyordu, onunla arka arkaya iki yabancı gibi yürümek yerine çok farklı bir şey yapmak istiyordu.

"Yemek.. yiyelim mi?"

Sesi çekingen ve endişe doluydu. Kızın reddetmesinden korkuyordu. Kafasını eğdi, kabul etmesini diledi.

Onu izliyordu genç kız, soruyu sorduğu gibi kafasını yere eğmesi yüzünde ufak bir tebessüm oluşturmuştu, görmesine izin vermedi.

Bakışların yeniden kalktığını görünce, kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı.

Adamın iki dudağının arasından ufak fakat tüm kalbini coşkuya boğan bir gülümseme çıktı.

Elini yavaşça kaldırdı, önce saçlarından geçirdi, ensesini ovdu. Bakışını çevirdi, Serdar'a döndü. Göz göze geldiler, adam hızla koştu Rüya'ya yaklaştı.

İkisinin tam yanında durdu, kafasını sallayarak selam verdi ve kollarını uzattı. Şaşırdı genç kız, anlam vermeye çalıştı.

"Kitaplar bende kalabilir"

Kafasını salladı Rüya, sıkıca tuttuğu kitaplarını uzattı, Serdar eline aldı. Arkasını dönüp hızla arabaya ilerledi, arka koltuğa özenle yerleştirip kapıyı kapattı.

Duraksadı Rüya, bakışı arabadaydı. Binmek istemiyordu, gözleri önüne döndü. Mert'le buluştu, genç adam kafasını caddenin karşı kaldırımına çevirdi, bir kafe vardı.

İşaret ettiğinde, Rüya rahatlıkla sessiz bir soluk aldı. Adım attı, Mert takip etti. Arka arkaya karşıya geçip kafeye giriş yaptılar.

.....

Ortalarında ahşap ve kare şeklinde bir masa vardı. Kızın sol, adamın sağ tarafı boydan boya bir camla kaplıydı. İkisi de sessizce oturmuştu, dilleri lal'di. Yemeklerin siparişi verilmiş, bekleniyordu.

Genç kız kafasını sola çevirmiş, camdan dışarıyı izliyordu. Kafe çift kaldırımı olan bir caddedenin sol köşesindeydi.

Zihninde sadece karşısına oturmuş olan adam vardı, onunla ilgili bildiği her şeyi tekrar ediyordu.

Nasıl bir çocukluk geçirmişti?

Babası onu hiç mi sevmemişti ve nedeni neydi?

Ellerini dizlerinin üzerinde birleştirmişti, parmaklarını birbirine sıktığının farkında değildi.

İnanmak istemiyordu, bu adamın gülmeyi bilmeyen gözlerinin, yıllarca yas tutan siyahının ve böylesine sert bakışlarının nedeni öz babası olamazdı, olmamalıydı.

Bir an uzun yıllar sonrasını düşündü, baba sevgisini hiç görmeyen ve hissetmeyen bir adam, baba olabilir miydi?

Kendi çocuğuna nasıl bir baba olurdu?

Babasının yaptığını mı yapardı yoksa eksikliğini kendi çocuğuyla mı giderirdi?

Kafasını yavaşça karşıya çevirdi, adam yan profiline rağmen onu izliyordu, göz göze geldiler. Genç kız başını yere eğdi, izlendiğini bilmiyordu.

Aralarında farklı bir iletişim vardı, aynı masada oturmuş olmalarına rağmen dudaklarının arasından hiç kelime çıkmıyor fakat gözleri hararetle konuşuyor, sorular soruyordu.

Gözlerini kapadı Rüya, açtı. Derin bir nefes aldı, artık içinde tutamıyor, merak ettiği cevabı duymak istiyordu.

"Hiç.. mi?"

Genç adamın bakışı üzerindeydi, tek kaşı kalktı. Bekledi, sorunun devamının geleceğini biliyordu.

"Hiç mi sevmedi?.. Babanız"

Mert'in gözleri büyüdü, şaşırdı. Bunu biliyor olması bir an afallamasına neden oldu. İki eli Rüya'nın aksine masanın üzerindeydi, öne doğru yaklaşmıştı. Birbirine geçirdi parmaklarını, kafasını eğdi.

Çocukluğu tek bir soruyla yeniden zihninde yer aldı, ömrü babasının kardeşine gösterdiği sevgi ve ilgiyi izlemekle geçmişti.

Bazen çok kıskanmış, kardeşine bile öfke duymuştu bazen de evin içinde bir yabancı gibi davranmaya ve sadece şirketle ilgilenmeye çalışmıştı.

Onun için şirket en iyi uğraştı, canı her sıkıldığında babasının çalışma odasına girip koca koca dosyaların arasına gömülür, saatlerce ortaya çıkmaz okumaya ve öğrenmeye çalışırdı.

O zamanlardan beri tek amacı vardı, babası için şirketi çok önemliydi, biliyordu. Eğer başarı elde ederse, babası onu da severdi, kardeşine verdiği sevginin çok küçüğünü bile olsa ona da gösterirdi.

Yıllar geçmiş, adam iş dünyasının sayılı isimleri arasına girmiş, haber kanallarında gösterilmiş ve üniversitelerin söyleşilerinde yer almıştı ama babasının sevgisinde ufak da olsa artış görmemişti.

Bir gerçeği kabullenmişti, biri seni her halinle sevmediyse ne kadar çaba harcasan da sevmeyecekti.

Bakışı kıza döndü, cevap bekliyor, merakla izliyordu. Ona doğruyu söylememeyi düşündü bir an, dışarıdan her daim sert ve duygusuz görünen biriydi bunu yıkmamalıydı fakat bu fikirden hemen vazgeçti. Onun acısını, siyahını ilk gören insandı, nasıl görmezden gelebilir, inkar edebilirdi, inanmazdı ki.

Kafası yavaşça iki yana sallandı, Rüya'nın yüzü asıldı. Bilmesine rağmen cevaba üzülmüştü. Kısa bir süre toparlanmayı bekledi, bakışını gözlerine dikti. Merak ettiği çok şey vardı.

"Neden..?"

Adamın bakışı onun üzerindeydi, zihninde geçmişi yer aldı. Çocukken bunu kendine o da defalarca sormuş, cevabını kendi kendine koca adam olduktan sonra verebilmişti.

"Beni karısı doğurmadı"

Onu babasının delicesine aşık olduğu karısı doğurmamış, bir hata olarak gördüğü kadından dünyaya gelmişti.

Kafasını sola çevirdi genç adam, gözleri hüzüne boğuldu, kızın bunu görmesini istemedi.

Yıllardır var olan fırtınaları kimseye paylaşmamış, hep kendi içinde bir savaşa maruz kalmıştı. Savaşın ise hem kazananı hem kaybedeni olmuştu.

İki garson yaklaştı masalarına, genç adamın kurtuluş ve konuyu değiştirebilme fırsatı oldu bu.

Yemekler önlerine diziliyor, Rüya ise sadece karşısındaki adamı izliyordu. Sessizdi, daha öncenin aksine ona bakmıyor garsonları izliyordu.

Dudağının kenarını ısırdı genç kız, üstelememek için kendini zorladı, belli ki bu soru adamın canını yakmıştı.

Yavaşça önündeki çatalı eline aldı, yemeğine batırdı. Kafası sadece öne bakıyordu, sessizce yemeye başladı.

..... 

Arka arkaya kafeden çıkış yapıldı, Mert önde Rüya gerideydi. Kafası düşüncelerle doluydu, adam ne yapsa da kız yine de adımlarını hızlandırmıyor, geride kalmaya devam ediyordu.

Derin bir nefes verdi genç adam, adımını durdurdu, kızın ona yetişmesini bekledi. Birkaç adım sonra sağ tarafında durdu Rüya.

Aralarında pek sohbet olmasa da baş başa güzel bir yemek yenmişti. Rüya sorduğu sorudan sonra tek kelime etmeye çekinmiş, adamı bir daha üzmekten korkmuştu.

Zihninde onlarca soru vardı ve beynini kemiriyordu. Sormamak için büyük bir savaş veriyordu.

Adam kafasını o yöne çevirdi, kızın düşünceli halini gördü. Derin bir nefes verdi, gerçekleriyle yüzleşmeyi ilk defa bu kız için istedi.

"Babam.. Sadece kızını evlat gördü. Kardeşimin mükemmel babası, benim çocukluğumun en büyük hayaliydi."

Rüya bakışını ona çevirdi, merakla bakmaya çalıştı ama göz göze geldiği anda kafasını eğdi.

"Hale Annem bana sadece birkaç yılda olsa gerçek anne oldu. Kardeşimden hiç ayırmadı, babama da bunu öğretmeye çalıştı. Başarıyordu da, ta ki o kazaya kadar"

Derin bir nefes aldı, o günü hiç hatırlamak istemiyordu. Hale Hanım'ın geçirdiği kaza haberi evin üzerine kara bulutlar getirmişti.

Küçük kardeşi ne olduğunun tam farkına varmasa da evdeki çığlıklarla korkuyla ağlamaya başlamış, o ise kalbinde hissettiği sızıya ve durmak bilmeyen gözyaşlarına rağmen onu teselli etmeye çalışmıştı.

Gömüldüğü gün en çok gözyaşı dökenlerden biri kendisi olmuştu, çünkü babasının evlat ayrımını ilk defa o gün bu kadar belirgin görmüştü.

Adam yasına rağmen kızını yanından hiç ayırmıyor, yüzünde gözyaşlarına karışık tebessüm oluşturuyor ve gülümsetmeye çalışıyordu.

Küçük çocuk ise koca salonun orta yerinde bulunan koltuklardan en büyüğüne tek başına oturmuş, onları izliyordu. Tam karşısındaydılar.

"Büyüdüm, güçlendim. Artık kimseye ihtiyacım yok."

Rüya şaşırdı, gözlerini kapadı bir an Mert, sakinleşmeye çalıştı. O günleri hatırlamak istemiyordu.

Artık büyümüş koca adam olmuştu.

Artık ne bir anneye ne de bir babaya ihtiyacı vardı.

Bu, kız için yanlıştı. bir çocuk ne kadar büyüse de bir aileye ihtiyacı vardı.

Bunu kabullenmek istemedi adam, onun kimseye ihtiyacı yoktu, kendi ayakları üzerinde durabilecek güce sahipti.

Genç kızın bakışı onun gözlerindeydi, kafasını iki yana salladı. Söylediğine kesinlikle hak vermiyordu.

Derin bir nefes aldı, tek adımla adamın önüne dikildi. Karşılıklı durmuşlardı, Mert onu merakla izliyor, Rüya kafasını eğmiş cesaretini toplamaya çalışıyordu.

Bakışı elindeydi, yumruk yapmıştı. Yavaşça parmaklarını gevşetti, tir tir titremeye başlamıştı. Yapmayı istediği şey, tüm benliğinde heyecana neden olmuştu.

Yukarı çıktı kızın sağ eli, adama yöneldi. Kalbinin üzerinde durdu, zorlanarak da olsa göğsüne dokundu. Onun kalp atışlarını da tıpkı kendininki gibi hissetmeye başlamıştı.

Mert şaşkın ve heyecan doluydu, bu kızın en ufak bir temasa bile izin vermediğini az çok biliyordu, kafasını eğmiş sessizce onu ve beyaz gömleğinin üzerinde duran uzun, ince ve narin parmaklara bakıyordu.

Gözlerini yavaşça kaldırdı Rüya, kalbinde hiç bilmediği bir his vardı. İlk defa bir erkeğe böylesine yakın durmuş ve dokunmuştu.

ilk defa bunu yapan kendisi olmuştu. Bakışları adamın gözleriyle buluştu, derin bir nefes aldı.

"Ne kadar büyümüş olursa olsun hiçbir insan tek başına hayatta kalamaz. Kalbin, gözlerin ve gülüşün sevmeye ve sevilmeye ihtiyaç duyuyor. Bunu koca adam olman bile değiştirmiyor."

Genç kız adamın bakışlarındaki değişikliği gördü, haklıydı ve bu gözler bunu bir kez daha kanıtlamıştı.

En çok bu adamın birinin varlığına ihtiyacı vardı, ona gülmeyi ve yaşamanın güzelliğini öğretecek birine.

Yavaşça elini geriye çekti Rüya, Mert tüm vücuduna sıcaklık yayan parmakların yokluğu ile büyük bir boşluğa düştüğünü hissetti. Etkisini atıp kendine gelmeye çalıştı, genç kız kafasını bulundukları caddenin karşı kaldırımına çevirdi.

Serdar oradaydı, arabanın içerisinde ve sürücü koltuğundaydı. Yaklaşıp kitaplarını almak istedi, saat oldukça ilerlemişti, eve gitmeliydi. Ağabeyi veya annesi her an merak edip arayabilirlerdi, onlara bir yalan daha söylemek istemiyordu.

Genç adam sessizce bekliyordu, Rüya karşıya geçti. Serdar anlayarak hızla indi, kitapları kıza uzattı. Yüzünde koca bir tebessüm vardı, bugünden oldukça memnun kalmıştı. Kafasını teşekkür etmek için salladı.

Arkasını döndü Rüya, adamla görüşmeyi Serdar istediği için değil kendisi istediği için yapmıştı. Adımları hızlıydı durağa yürüdü, aklı geride olsa bile arkasına bir defa bile bakmaya cesaret etmedi.

..... 

Akşam üstüydü, seradan çıkmıştı iki genç. Kamyoneti kızın tarif ettiği bir caddede durdurdu genç adam, yan yan oturmuşlardı. Bakışlarını ona çevirdi, gözleri endişe doluydu.

"Telefonun açık olsun, arayacağım"

Genç kız tebessüm etti, ona dönmüştü. Elini yavaşça kaldırdı, adamın yanağına bıraktı, sakallarında gezdirdi.

"Açık olacak"
"Kötü bir şey olursa da ilk olarak beni ara"

Nehir kafasını iki yana salladı, oldukça kalabalık ve güvenliklerin olduğu bir ortama gidiyordu, tehlike mümkün görünmüyordu.

"Tamam"
"Ve Yarın sabah ilk işimiz karakola gidip abini şikayet edeceğiz"

Genç kız kafasını aşağı yukarı salladı, sadece adamın endişesini biraz da olsa dindirmek istiyordu.

Adam yanağındaki eli yavaşça indirdi, tersini çevirdi. Ufak bir öpücük kondurdu, genç kız tebessüm ediyor, mavilerin içine doya doya bakıyordu.

"Gitmem gerek, beni bekliyordur"

Ellerini çekti, kalbine bir sızı girdi. Bir an hızla atmaya başladı, durdu. Şaşkındı, neden böylesini hissetmişti. Kendini toparladı, kamyonetin kapısını açtı, adamında inmeye çalıştığını gördü, engel oldu.

Zaten hazırlanmak için oldukça geç kalmıştı, daha fazla oyalanmak istemiyordu.

Kamyonetin tam önüne geçti, adama döndü. Birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı, köşeye çekilidi, el sallayıp beklememesini işaret etti. Genç adam kafasını sallayıp kamyoneti çalıştırdı.

..... 

Rüya ve Zeynep Hanım akşam yemeğindeydi, kapı açıldı, genç adam tek başına içeri girdi. Mutfağa geçti, bakışı kardeşi ve annesiyle buluştu.

"Bıraktın mı Nehir'i oğlum?"
"Evet"

Sabah kahvaltı masasında durumu Zeynep Hanım'a, o da öğleden sonra eve gelen kızına söylemişti.

Masanın önünden geçti adam, bakışını çevirdi. Sürahiye yöneldi, bir bardak su doldurdu. Tek yudum içti, annesi onu izliyordu.

"Yemek yemeyecek misin oğlum?"
"Biz birlikte yedik anne"

Arkasını döndü, oturma odasına yöneldi. Büyük bir boşluk hissediyordu. Eve kızla birlikte dönmeye alışkındı, çok sevdiği bir oyuncağını kaybetmiş bir çocuk misaliydi.

Televizyonun karşısında bulunan kanepeye oturdu, zihni geçen geceye gitti. Burada uyuyakalmış, kız gecenin bir yarısı yanına yatmıştı.

Elini yavaşça kaldırdı, öndeki saçlarından geçirdi. İtiraf edemedi ama şimdiden dönüş saatini beklemeye başlamıştı.

Kapı pervazında duruyordu Rüya, iki kolunu göğsünde birleştirmiş ağabeyini izliyordu. Yüzünde ufak bir tebessüm vardı.

"Demek şimdiden özledin"

Genç adamın bakışı kardeşine döndü, gözünü kıstı. Genç kız yanına oturdu, ağabeyinin gözlerine baktı.

"Özlediysen, özledim demenin bir mahsuru yok. Daha rahat hissettirecektir inan bana"

Tebessüm etti genç adam, elini kaldırdı kardeşinin burnunu işaret ve yüzük parmağı arasında sıkıştırıp çekti.

"Çok bilmiş seni"

Gülüyordu Rüya, kolunu açtı, ağabeyine sıkıca sarıldı. Onun için bu adam çok başkaydı, canıydı, her şeyiydi. Varlığına şükürler etti, adam da kolunu kardeşine sardı, saçlarında gezdirdi.

Bir ses duyuldu o anda, telefon çalıyordu. Genç adam geriye çekildi, doğrularak ön cebinden çıkardı. Ekranda arkadaşı 'Hakan'ın ismi vardı.

"Alo"
"Demir müsait misin? Küçük bir isteğim olacaktı"
"Evet"

Dışarıdaydı Hakan, birkaç öğretmen arkadaşıyla bir yerde buluşmuştu. Sessizce konuşuyordu.

"Berna aradı, biliyorsun bir şirkette çalışıyor. Bugün bir dosyayı patronuna teslim etmesi gerekiyormuş fakat unutmuş. Defalarca arayıp onu oraya götürmemi istedi ama yetişebilmem mümkün görünmüyor"

Ayağa kalktı Ali Demir, arkadaşının ricasını anlamıştı. Bunu kesinlikle yerine getirecekti.

"Tamam ben hallederim"

Derin bir nefes aldı Hakan, biliyordu kardeşi bu dosyayı teslim etmediği sürece onu rahatsız etmeye devam edecekti.

Bu akşam vaktinde de güvenebileceği tek kişi de çocukluk arkadaşıydı. Teşekkür ettikten sonra telefonu kapattı, Ali Demir merakla izleyen kız kardeşine döndü.

"Berna'yı bir yere götürmem gerek"

Ayağa kalktı Rüya, Ağabeyini o kızla baş başa bırakmayacaktı.

"Bende geliyorum"

..... 

Lüks bir davet salonundaydılar, yürüyordu Ali Demir, bir adım geride kız kardeşi, önünde de Berna vardı. Bilmediği bir ortamda ve hiç tanımadığı insanların arasındaydı.

Etrafa bakmamaya çalışıyordu, kafası daha çok yerdeydi. Burnuna alkol kokuları siniyor, insanların gülüşü yankılanıyordu.

Kaşları çatıldı, böyle bir ortama kardeşini getirmek istemezdi. Kafasını çevirdi, bakışı gözleriyle buluştu.

Sessiz ve şaşkındı Rüya, ağabeyini takip ediyor etrafa hiç bakmıyor, bir an önce buradan çıkmayı istiyordu. Ortam oldukça rahatsız ediciydi, kafası genellikle yerdeydi.

Bir adımı hızlı attı, ağabeyiyle mesafesini azalttı. İnsanların içerisinden geçiyordu, Berna'ya baktı.

Bu ortama alışkın bir tavrı vardı, ayağındaki ince ve yüksek topuklarla kendinden emin şekilde yürüyordu.

Durdu, bedenini çevirdi. İki kişinin de bakışı ona döndü. Açıklama bekliyorlardı.

"Patronum içeride, hemen verip geleceğim"

Kafasını aşağı yukarı salladı Ali Demir, Berna arkasını döndü. İki kolu iki yanaydı, birinde göstermelik bir dosya tutuyordu.

Yumruğunu sıktı. Cesaretini topladı, önünde koca ve şık bir kapı vardı. Davet salonuna giriyordu. Saatlerce düşünüp genç adamı inandırmak için böyle bir yol bulmuştu. Burada onları kızla karşı karşıya getirecekti.

Kapının gerisindeydi genç adam ve kardeşi, Rüya yanına yaklaştı. Bu ortamdan bunalmış, ağabeyine sığınıyordu.

Bir an kafasını kaldırdı, içeri giren insanları gördü. Ellerindeki kadehleri yudumluyorlardu. Anlamıyordu, anlamayacaktı insanlar o içecekte ne buluyordu?

Kafasını tam yanındaki ağabeyine çevirdi, o da tıpkı onun gibi bekliyordu ve belli ki sıkılmıştı.

..... 

Önlerinden yüzlerce insan tek tek soldan gelip sağlarındaki kapıdan içeri geçmişti, kimileri çift olarak kimileri de tek başınaydı fakat herkes çok şık ve özenliydi.

İki kardeş hala bekliyordu, hemen geleceğini söyleyen Berna ortalarda yoktu. Genç adam elindeki telefonu kulağından indirdi, defalarca aramasına rağmen cevap verilmemişti.

Bir an önce buradan çıkmak, kardeşini de çıkarmak istiyordu ama Berna'yı da bırakabilmek mümkün değildi. En yakın arkadaşının kardeşini geride bırakmayı kendine yakıştırmazdı.

Kafasını sağa çevirdi, hala tek tük insanlar geliyordu. Bakışı iki gence kaydı, kollarının arasında koca bir çiçek tutmuşlardı. Belli ki çiçekçiydiler ve davete getirmişlerdi.

Rüya kafasını eğdi, bu ortama girdiğinden beri hiç kaldırmıyordu. genç adamın gözleri önlerinden geçirilen çiçeğin üzerindeki koca yazıya kaydı, büyük ve renkli harflerle 'Başkanlığınız hayırlı olsun Nehir Çetemen' yazıyordu.

Bakışları okuduğu ismin üzerinde dursa isim benzerliğine tebessüm edip kafasını eğdi. Artık bu isimin bile onu gülümsetmeye yettiğini anladı.

Elini pantolonun cebine bırakıp telefonunu çıkardı. Nehir’den hiç arama olmadığını gördü.

Rüya, "Abi.. Daha bekleyecek miyiz? Diye sordu.

Ali Demir bakışlarını kız kardeşine çevirdi, bakışlarından ne kadar sıkılmış olduğunu anladı. Derin bir nefes aldı.

"Burada bekle, içeri bakacağım"

Genç kız kafasını aşağı yukarı salladı. Ali Demir yönünü sağdaki kapıya çevirdi, içeri giren o kadar insana rağmen hiç merak edip bakmadı bile.

Kapı pervazına yaklaşıp içeri baktı. Koca bir salondu, yüzlerce yuvarlak masa orta alana özenle kurulmuş ve düzenlenmişti.

Her birinin etrafına insanlar oturmuş, önlerine garsonlar tarafından getirilen yiyecekleri yiyorlardı.

Oldukça kalabalıktı, gözleri yoracak derecedeydi.

Kafasını çok az sola çevirdi, en uçta iki basamak yüksekliğinde sahne benzeri bir platform gördü. Birinin sahneye çıkıp konuşma yapacağını anladı.

Sahnenin en sağında bir kapı vardı, belli ki sahneye çıkıp konuşma yapacak kişi oradan gelecekti. Orta yerinde ise ahşap ve kahverengi bir taşınabilir konuşma masası vardı.

Ali Demir bakışını ilgisizce etrafa çevirdi, dikkatle baktı, Berna'yı görmeyi ümit etti.

Derin bir nefes alıp yürümeye başladı. Ne kadar istemese de kalabalığa karışıp daha yakından aramak zorundaydı.

Kulağına mikrofondan bir ses ulaştı, tek adım atıp durdu. Aklı, zihni sadece sahneye yoğunlaştı.

Üzerinde siyah takım elbise bulunan bir adam sahneye geçti, masadaki mikrofona eğildi. Önce davetlilere küçük bir açılış konuşması yaptı.

Ali Demir dinlemiyor, sadece masaları ve kalabalığın arasında Berna'yı bulmayı ümit ediyordu. O anda tüm masalardan aynı anda koca bir alkış yükseldi.

Sahneye şirketin yönetim kurulu başkanı davet edildi. Yüzünde tebessüm ve gurur vardı. Ufak bir selam verip mikrofona yaklaştı, çok az öne doğru eğildi. "Öncelikle hepiniz hoşgeldiniz" dedi.

Ali Demir’in adımı yeniden durdu. Duyduğu ses bir yerlerden tanıdık geldi. Arkasını dönüp bakmak istedi, yapamadı. Kalbinde anlam veremediği bir huzursuzluk yer aldı.

O sırada sahneden, "Ben Asım Çetemen'in kızı Nehir Çetemen. Yönetim kurulunun oylamasıyla artık şirketin yeni başkanıyım" sesi duyuldu.

Ali Demir derin nefes aldı. Bu sesin sadece bir kişiye ait olduğunu hissetti. İnkar etmeye çalıştı, düşündüğü kişinin burada olmasının ihtimali olmadığını düşündü.

Nehir heyecanla, “Bu gece başkanlığımı kutlamak ve sizinle tanışmak için buradayım.” Dedi.

Ali Demir bu sesin kalbini delicesine arttıran tek sese benzetti, yüzünü merak etti.

Kafasını yavaşça sahneye çevirdi. Titreyen parmaklarının arasında tuttuğu mikrofonla Nehir’i gördü.

Gözleri büyüdü, kaskatı kesildi. Ne olduğunu anlamaya çalışıp kızı izledi. Tanıdığı kişi olmamasını diledi. Onun bildiği Nehir, asla bu kadar makyaj yapmazdı.

Giysilerine baktı, uzun siyah bir ceket ve bilekten aynı renk bir kumaş pantolon giymişti. Ayağında ince ve yüksek siyah bir topuklu ayakkabı vardı, saçları tepeden özenle ve işin erleri tarafından toplanmıştı.

Geri geri adım attı, kabul edemedi. Bu kızın, o olamayacağını düşündü. Bu, evlerine gecenin bir yarısı sığınan o kimsesiz kız olamazdı.

Bu kız tabularını yıkan, benliğini değiştiren ve ona ilk defa aşkı tattıran değildi.

Yanlardaki iki elini selide sıktığının, avuç içlerinin delindiğinin farkında değildi.

Kalbi hızla atmaya başladı, kaşları çatıldı. Bunun bir kabus olduğunu düşündü. Gördükleri gerçek değildi. Şu an sahnede konuşma yapan kişi de bir hayaldi.

Kafasını eğip kendini toparlamaya çalıştı. Adım atmak da zorlanıyordu.

Derin nefes aldı, bakışını yavaşça kaldırdığında gözleri, sahnedeki Nehir’in gözleriyle buluştu, göz göze geldiler.

Nehir sustu, yüzü soldu. Kalbi delice haykırırken dili lal oldu, gözleri doldu. Onu burada gördüğüne inanmak istemedi. Bakışları yüzlerce insanı sildi, sadece tek bir adama yoğunlaştı.

Elleri de tüm vücudu gibi tir tir titredi. Artık oyunun da yalanların da bittiğini anladı. Yanağına usulca tek damla yaş hızla süzüldü.

.... 

Ve Ali Demir, Gerçek Nehir’i gördü. Bundan sonra neler olacak 💙1

Oy ve yorumları eksik etmeyelim . Yeni bölüm sınırınız +50 Oy ve +15 Yorum 💙

 

Bölüm : 26.01.2025 19:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...