
Çınar arabasını okulun önünde durdurdu. Önce kreşe uğramış ve Masal’ın erkenden çıktığını öğrenip soluğu burada almıştı. Park için uygun bir yer aradığı sırada telefonu duydu.
Ceketinin iç cebinden çıkarıp ekrana döndü, kardeşinin ismini gördü. “Alo..”
Çetin heyecan doluydu, “Abi..” diye fısıldadı. Gözlerini avucunda sıkı sıkı tuttuğu telefona çevirdi. “Derya’nın telefonu açıldı.”
Çınar’ın gözleri şaşkınlıkla büyüdü, “Ne?"
"Telefonu açabildik ."
Algılamaya çalışıyordu genç adam, günlerce uğraştığı, her şeyi denediği telefon böylesine kolaylıkla açılabilmiş miydi? İnanmak da zorlandı. “Açıldı mı dedin?" Diye tekrarladı.
Çetin zaferle tebessüm etti, parmaklarının arasında telefonu bir hazine gibi sıkı sıkı tutuyordu. “Evet açıldı, şirkete geçiyorum. Orada buluşalım"
Çınar’ın sesi titredi, kalbi deli gibi haykırıyordu. Belki de kızına dair ufak da olsa bir ize ulaşabilecekti. “Hemen geliyorum.” dedi.
Arabayı çalıştırıp anında durdu, unuttuğu bir şey vardı. Küçük aileyi okuldan alacağına söz vermişti, durmak zorunda kaldı. Arabayı yeniden park haline getirip gözlerini okul kapısına çevirdi, anne kızı gördü. El ele yürüyorlardı.
Derin nefes aldı, aklının en büyük yerinde telefon ve minik kızı olsa dahi arabadan indi. Masal’ın boncuk gözleri anında onun gözleri ile buluştu. Parıldadı, annesinin elini bırakıp tüm gücüyle koştu. “Çınar!"
Genç adamın yüzünde tebessüm belirdi, bir an bile telefonu unuttu. Eğildi, iki kolunu sonuna kadar açtı. Kollarına sığınan küçük kız çocuğunu istem dışı sıkı sıkı sardı, burnunu saçlarına gömdü. Kokusu çok başkaydı, sıcaklığı, sesi çok ayrıydı.
Gülümseyip iki kolundan tutup havaya kaldırdı, Masal’ın gülüşü okulun bahçesinde kalabalığın içerisinde bir adamın döndürüşü ile delice yankılandı. Tiz sesi ile hem annesinin hemde genç adamın tebessümüne sebep oldu.
“Seni çok seviyorum Çınar.” Diye haykırdı. Küçük kalbinin en büyük yerlerinden biri bu adama aitti. Bir yabancı ansızın gelip en büyük devası, en büyük sevgisi olmuştu. Minik elini yavaşça sakallarına bıraktı, parmağının uçlarına temas eden kısa tutamlarını okşadı. Gülümsedi, kafasını omzuna yasladı. Boncuk gözlerini kapatıp konusunu içine çekti, annesi gibi çok eşsiz kokuyordu.
Defne derin bir nefes verip gözlerini kızından ayırdı, “Merhaba.” dedi.
Çınar gülümsedi, “Merhaba, çok acil bir işim çıktı. Sizi eve bırakıp gitmek zorundayım.”
"Ne işi?"
"Çok önemli, daha anlatacağım sonra."
Defne kafasıyla onayladı, “Sen işini hallet, Selen bizi eve bırakır bugün"
Çınar tebessüm edip arkasını döndü, buna müsaade etmeyecekti. Arabaya yaklaşıp Masal’ı arka koltuğa oturtttu, kemerini sıkıca bağlayıp ön kapıyı açtı. Gözleri Defne’ye döndü, “Buyurun hanımefendi"
Defne tebessüm edip koltuğa yerleşti, gözleri arabanın önünden hızlı hızlı dolanıp sürücü koltuğuna yerleşen Çınar’a döndü. Yüzünde anlam veremediği bir ifade vardı, hem heyecanlı hemde mutlu gözüküyordu.
"İyi bir şey oldu sanırım"
Çınar’ın gözleri genç kadının sesiyle ona döndü. Gülümsedi, aklı da kalbi de telefonda ve kızındaydı. Heyecan doluydu, ona dair umudu yüksekti.
"Evet, hemde çok iyi"
"Sevindim, söylemek ister misin?"
"Söyleyeceğim tabi, ama önce bugünkü işi de halletmeliyim"
"Gittikçe daha çok merak ediyorum"
Genç adam parıldayan gözlerini ona çevirdi. Masal'a baktı, dışarıyı izlediğini gördü. Gülümsedi, genç kadının elini sıkıca tutup küçük bir öpücük bıraktı. “Yakında çok güzel şeyler olacak"
Defne kızını kontrol edip gülümsemekle yetindi.
.....
Çınar küçük kızın dikkatle arabadan inmesine yardımcı oldu. Masal’ım boncuk gözleri ona döndü. “Çınar gidecek misin?” diye sordu.
Genç adam ufak bir tebessümle önüne eğilip iki elinden sıkıca tuttu. Gözleri, bir çift boncuk ile buluşunca kalbi pır pır etti. Minik melek, bir bakışı bile kalbinin en derinlerine hükmedebiliyordu.
"Evet Masal’cığım, şimdilik gitmek zorundayım. Çok önemli bir işim çıktı"
Masal’ın yüzü asıldı. Okulda özenle öğrendiği, göstermek için sabırsızlandığı bir oyun vardı.
"Ama sana yeni oyunu gösterecektim"
Çınar minik ellerine sırasıyla birer öpücük kondurdu. “İşimi bitirdiğim gibi koşa koşa dönerim. Gösterirsin olur mu?”
Gözleri anında annesine kaydı Masal’ın, kafasını istemese de onaylayarak sallamak zorunda kaldı. Kabul etmekten başkası çaresi yoktu. “Söz mü Çınar?"
"Evet, hemde en iyi arkadaş sözü"
Masal gülümseyerek elini sakallarının üzerine bıraktı. “Çok, çok çabuk gel"
Çınar, “Geleceğim" dedi, yaklaşıp yanağına koca bir öpücük kondurdu. “Çok çabuk geleceğim.” Derin nefes verip ayağa kalktı, gözleri genç kadına döndü. Yaklaşmak istedi, gözleri Masal’a döndü, merakla ikisini izliyordu.
“Görüşürüz.” Demekle yetindi, Defne onaylayarak kafasını salladı. “Görüşürüz.”
.....
Çınar arabasını şirketin önünde durdurdu, son sürat yol alarak buraya varabilmişti. Koşar adımlarla odasına yaklaştı, telefonu ve ceketini geride bıraktığının farkında bile değildi, gözleri kardeşiyle buluştu. Çetin odanın tam ortasındaki koltuklardan birinde oturuyordu, önünde sehpanın üzerinde telefon duruyordu. Nefes nefese karşı koltuğa oturdu.
Çetin, “Önce sen bakmak istersin diye dokunmadım hiç" diye fısıldadı.
Genç adamın eli titredi, yavaşça eline aldı. Dokunduğu anda ekranı açıldı. Gözleri kardeşine minnetle döndü, derin nefes verdi. Bu küçük telefonda belki de kızına ait bir iz, yeni bir fotoğraf veya bir adres vardı.
Elleri önce galeriyle kaydı, görmek istediği ilk şey kızının yeni fotoğraflarıydı. İlk klasörde hızla gezindi, kızına ait hiçbir şey yoktu. İkinci klasöre yöneldi, yine yoktu. Tümü Derya’ya ait farklı farklı görüntülerdi. Yüzü asıldı, gözleri doldu. Umudu tükeniyordu.
Sonuncu klasörde durdu, tuşlamadan önce gözleri kardeşine kaydı. Endişe doluydu, burada da yok ise artık evladına gidecek tek bir iz bile bulamayacak, belki de ömrümü onun özlemi ve yokluğu ile geçirmek durumunda kalacaktı.
Yavaşça dokundu, klasörü açtığı anda minik bir bebeğin fotoğrafları sıralandı. Mektubun içerisindekilerin aynılarıydı. Tek tek baktı, gözlerinden yanağına usulca bir damla yaş süzüldü. “Babacığım..” diye fısıldadı.
Tek tek titreyen eliyle ekranı kaydırdı, bir fotoğrafın üzerinde durdu. Ona gönderilenlerden farklı olan sadece buydu. Biraz daha büyümüştü, masmavi gözleri ile kameraya bakıyordu.
Çınar’ın gözleri heyecanla yoğunlaştı, işaret parmağını minik bebeğin boncuk mavisi gözlerinde durdurdu. “Gözleri.. Mavi'ymiş" diye fısıldadı çaresizce.
Elinin tersiyle yanağındaki yaşı silmeye çalışıp kardeşine döndü. “Bak Çetin, benim kızım nasıl da güzel"
Çetin’in gözleri ekrana döndü, yüzünde buruk bir tebessüm vardı. Heyecanla bekledikleri telefonda da bir iz bulamamışlardı. Toparlanmaya gayret etti, güçlü kalıp ağabeyine destek olmak zorundaydı. “Benim yeğenin o, çirkin olamazdı zaten.”
Gülümsemeye çalıştı, ağabeyinin duyamadığını fark etti. Tüm dikkati ekrandaki bebeğin boncuk gözlerinin üzerindeydi.
Çınar, “Kızımı bulamayacağım..” dedi fısıltıyla. “Ben ona hiç kavuşamayacağım.” Diye ekledi.
Çetin yavaşça ayağa kalkıp yanıma oturdu. Ağabeyi yıllardır ölümü için kendini suçladığı evladının şimdi de kayıp oluşuna üzülüyordu. “Abi.. umutsuz olma. Yeğenimi bulacağız.”
"Nasıl bulacağız? Bu telefon tek umudumdu.”
Hızla ayağa kalktı, odanın içerisinde delice dolandı. Ne yapabilirdi? Kızına nasıl ulaşabilirdi? Günler geçmeye, kızı onsuz büyümeye devam ediyordu. Bir çare bulmalı, buna artık bir son vermeliydi.
"Bensiz büyümeye devam ediyor.." dedi. “Doğumunu, bebekliğini göremedim. Çocukluğuna da şahit olamayacağım.”
Çetin derin nefes verip telefonu eline aldı. Dikkatle kurcaladı, ağabeyine ufak da olsa bir umut ışığı bulmalıydı. Önce galeriyi gezindi, tüm fotoğraflara tek tek bakınıp parmağını rehberde durdurdu, onlarca isim kayıtlıydı.
Gözleri hızla ağabeyine döndü, “Abi.. Derya yok ama arkadaşları var" dedi tebessümle.
Çınar hızla ona döndü. “Ne?"
"Rehberde bir sürü isim kayıtlı. Hepsine ulaşıp konuşmalıyız, Derya elbet birine söz etmiştir"
Çınar hızla telefonu eline aldı. Kayıtlı isimlere bakınıp kardeşine döndü. “Çok fazla isim var, hepsine tek tek ulaşacağım ama çok zamanımı alacak" koltuğa yeniden oturdu.
Çetin tebessüm etti, her anda ağabeyine destek olacaktı. “İkiye böleceğiz abi, yarısıyla ben diğer yarısıyla da sen iletişime geçeceksin"
Çınar’ın gözleri minnetle kardeşine döndü. İki kişi oldukları anda daha hızla ilerleyecek, daha çabuk bitireceklerdi. “İyi ki varsın" dedi. Her anda haylaz kardeşinin desteği yanındaydı. İyi ki vardı.
Çetin'in yüzünde gülümseme oluştu. Kafasıyla onaylayıp telefona çevirdi gözlerini. Öğrendiği andan beri tek hedefiydi yeğenini bulup ağabeyinin acısını dindirmek.
Çınar, “Zaman kaybetmeyelim o zaman. Hemen başlayalım.”
Çetin’in gözleri önce pencereye sonra da kolundaki saate döndü. Hava kararmış, akşam olmuştu. “Geç oldu abi. İnsanları bu saatte rahatsız etmeyelim. Yarın erkenden başlarsak daha sağlıklı olur.”
Kafasını istemsizce salladı Çınar, yarını beklemekten başka çaresi yoktu. “O zaman listeyi bölüşelim bugün. Yarın da aramaya başlarız.”
"Tamamdır yapalım"
....
Salonunun köşesindeki masada oturuyordu Defne, gözlerinde yakını net görebildiği bir gözlük vardı. Beyaz bir tişört giyili, saçları tepeden özenle bağlıydı. Önünde onlarca kağıt vardı, elinde tuttuğu kalemle tek tek inceleyip işaretliyordu.
Birkaç adım ileride Masal vardı, halının üzerinde oturuyordu. Önünde oyuncak bebekleri vardı, hem esniyor hemde oynamaya çalışıyordu. Boncuk gözleri uykusuzluğa direnmeye gayret ederek dış kapıya döndü.
Dudaklarının arasında koca bir esneme görüldü, ayağa kalktı. “Anne..” dedi, yanına yaklaştı.
Defne’nin gözleri anında kızına döndü, gözlerindeki gözlüğü çıkarıp bir elini sıkıca tuttu. “Efendim anneciğim..”
"Çınar neden gelmedi?" Dedi esneyerek. Uykuya direnmeye çalışıyor, uyumadan önce görmek istiyordu.
"İşlerini hallediyordur anneciğim, bitirince hemen gelecektir"
Masal yeniden esnedi, kapıya bir göz atıp annesine döndü. “Anne arayalım mı?"
"Olmaz bebeğim, meşgul etmeyelim"
Küçük kızın yüzü anında asıldı, uykuya daha fazla direnemiyordu. “Anne arayalım. Lütfen lütfen lütfen"
Genç kadın ufak bir soluk alıp telefonuna uzandı. Onu kırmak istemedi. Kızının bakışları altında rehberde bulduğu Çınar’ın ismini tuşladı. Sesi hoparlöre verip bekledi, cevap yoktu.
Kızına döndü, “Anneciğim yoğun olmalı, cevap vermedi"
"Bir daha ara anne"
Defne derin bir nefesle telefonu yerine bırakıp kızının minik ellerini tuttu. “Kuzum olmaz, o müsait olduğunda bize dönüş yapacaktır." Yanağına ufak bir öpücük kondurdu.
Masal geriye çekildi, yüzü asıltı. Esneyerek televizyona yaklaşıp açtı, biraz da çizgi film izleyerek beklemeliydi. Belki uykuya direnebilirdi.
.....
Defne bitkin gözlerinden gözlüğünü ayırdı, saatlerce kâğıtlara odaklanmak oldukça yorucuydu. Bakışlarını etrafta gezdirdi, kızının dakikalardır hiç sesini duymadığını fark etti.
“Masal..” dedi. Televizyona baktı, ekranda bir çizgi film vardı. Ayağa kalkıp koltuğa yaklaştı, onu gördü. Minik bedeni boylu boyuna yatıyordu, yan pozisyondaydı. Elinin birini her daim yaptığı gibi yanağının altına bırakmıştı. “Anneciğim.”
Defne’nin yüzünde buruk da olsa bir tebessüm belirdi. Miniği ne kadar direnmeye çalışsa da beklediğini göremeden kendinden geçmişti. Yavaşça eğildi, uyandırmamaya gayret ederek kucağına aldı. Odasına getirip yatağına yatırdı, üstünü dikkatle örtüp odadan çıktı.
Televizyonu kapayıp masaya yaklaştı. Telefonunu eline alıp ekrana baktı, Çınar’dan hala dönüş yoktu. Merak etse de, rahatsızlık vermemek adına aramadı.
....
Çınar elindeki listeye döndü, isim ve numaraları kardeşiyle bir süredir kâğıda geçiriyordu. Gözleri usulca ona döndü, “Çok fazla isim var"
Çetin gözlerini ağabeyine çevirdi. Kendisi için ayrılan listeyi sıkı sıkı tuttu. “Biz de iki kişiyiz, hallederiz merak etme.” Ayağa kalktı, saat oldukça geç olmuştu. “Hadi şimdilik eve geçelim, geç oldu"
Çınar onaylayıp kalktı, gözlerini çevrede gezdirdi. “Ceketim nerede?” diye sordu merakla. Çetin de aynı şekilde gözleriyle arayıp ona döndü, “Ceketsiz gelmiştin sanırım.”
“Arabada olmalı, telefonumda cebindeydi.” Hızla arkasını döndü, “Masal beni bekliyordu, aramışlarsa merak etmişlerdir.” Kardeşiyle vedalaşıp koşarak odadan çıktı.
……
Defne duyduğu zilin sesiyle ayağa kalktı. Gözlerini karşısındaki saate çevirdi, gece yarısıydı neredeyse. Merakla kapıya yaklaşıp küçük dürbünden bakındı, Çınar’ı gördü. Tebessümle, “Çınar" diye fısıldayı kilidi açtı.
Çınar gülümsedi, “İşim çok uzadı.” Dedi, içeri girip gözlerini salonda gezdirdi. “Masal'ı çok beklettim değil mi?" Diye ekledi.
Defne kapıyı örtüp arkasından yaklaştı. “Seni beklerken uyuyakaldı"
Genç adam bakışını Defne'ye çevirdi. “Yetişemedim, özür dilememem gerekecek galiba"
Defne'nin yüzünde gülümseme oluştu. Kızının ne yaparsa da bu adamı sevmekten vazgeçmeyeceğinden ve kızamayacağından emindi. “Merak etme, hemen affeder seni" Yeniden masaya oturdu.
Çınar önündeki kağıtlara bakıp yanına yaklaştı. "Bunlar ne?"
"Sınav kağıtları" gözlerine gözlüklerini taktı. Genç adamın yüzünde tebessüm belirdi, her hali oldukça hoşuna gidiyordu. Defne’nin gözleri ona kaydı, şaşırdı. “Neye bakıyorsun?"
Çınar daha da yaklaştı. Tam önünde durdu. “Ömrümün en güzel filmine"
Genç kadının yüzünde gülümseme oluştu. Genç adam sandalyelerden birini alıp yanına oturdu. “Bunlar ne zaman biter?"
"Daha okumadığım 10 kağıt var"
"Hepsini bu gece mi bitirmen gerek"
"Bekletmeyi sevmiyorum" dedi. Çınar hızla doğrulup kâğıtlara yaklaştı. “Bende beklemeyi sevmediğine göre bu gece bu kadarı yeterli " hızlı hızlı hepsini toplayıp kenara itti.
Gözleri anında buluştu iki gencin. Çok yakın duruyorlardı, Defne’nin yüzünde tebessüm belirdi. “İşin yok mu senin?"
Çınar gülümsedi, elini yavaşça genç kadının yanağına bıraktı. “Yok"
Defne gülümseyip sandalyesini geriye çekerek ayağa kalktı. “Ama benimki var" Genç adamın şaşkın bakışları altında kızının odasına yöneldi. “Masal'ı kontrol etmeliyim" diye ekledi.
Kapıyı yavaşça araladı. Çınar gülümseyerek takip edip adımlarını kapı pervazında durdurdu.
Defne sessiz adımlarla içeri girdi, kızının yatağın ayak kısmında toplanan pikesine uzandı. Tek ayağı her daim dışarıda olurdu, tebessümle örttü. “Bu ayak her zaman dışarıda olur" dedi.
Çınar’ın yüzünde gülümseme belirdi. Küçük kız bir melekten farksızdı, böyle bir anneye sahip olduğu için de çok şanslıydı. Gözleri Defne’ye döndü, “Senin anneliğini seviyorum"
Defne gülümseyerek ona döndü. İşaret parmağıyla ses tonunu azaltması için sus işareti yaptı. “Sessiz. Eğer uykusu bölünürse sabaha kadar uyumaz bir daha" odanın kapısını yavaşça örtüp salona geçti.
Çınar takip ediyordu. Adımlarını yanında durdu. Nasıl bu kadar güçlü, bu kadar eşsiz bir anne olabiliyordu. “Sen..” dedi hayranlıkla. “Bildiğim, gördüğüm en mükemmel annesin" diye ekledi hayranlıkla.
Defne bakışlarını kaldırdı, gözleri genç adamın bir çift gözüyle buluştu. Aradaki mesafe milimlikti, ufak bir soluk aldı. “Ne zaman gideceksin?"
Çınar gözlerini kıstı, gitmeye hiç niyeti yoktu. “Daha yeni geldim ve daha sana doyamadım" dedi tebessümle.
Defne gülümseyip elini dikkatle sakallarına bıraktı. “Şakaydı"
Genç adam derin bir nefes verdi, kalbi her temasta pır pır ediyordu. “Yalnızız. Ne yapsak ki?"
Defne'nin yüzünde gülümseme vardı. Tek gözünü kıstı. “Aklından geçenler her an evden kovulma nedenin olabilir" dedi ufak uyarıyla.
Çınar gülümseyip geriye çekildi. Kesinlikle kovulacağına emindi. Bakışını salona çevirdi. “Sadece film izleyelim mi diyecektim?"
Defne gülümsüyordu. “Peki o zaman. Sen filmi ayarla, bende atıştırmalık bir şeyler hazırlayayım"
"Anlaştık"
....
Defne elindeki tepsiyle gözüktü. Bakışları genç adama kaydı, televizyonun internet bağlantısını kurup film seçimi yapmıştı.
Tebessüm edip tepsiyi orta sehpaya bıraktı. “Film seçtin sanırım.” Koltuğa oturdu.
Çınar gülümsedi, çekyatı tamamen açmıştı. Yaklaşıp genç kadını yanına çekti, Defne anında kafasını göğsüne yasladı. İkisi de ayaklarını uzattı, çift kişilik battaniyeyi örtüldü. Işıklar kapandı,
.....
Defne yavaşça gözlerini araladı. Kafasının altında bir kol, yanında da bir nefes hissediyordu. Bakışları hızla yana döndü, hızla doğruldu. “Çınar!” dedi.
Saate baktı, sabah olmuştu. Hızla kalktı, telaşla doluydu. Kızı her an uyanıp ikisini bu şekilde görebilirdi. “Çınar!” diye seslendi. İki eliyle omzuna dokunuyordu.
Gözlerini bir yandan kızının odasına bir yandan da uyandırmaya çalıştığı genç adama çeviriyordu. Derin nefes verdi, “Çınar uyan.”
Elini göğsüne bırakıp hızla dürttü. Genç adam derin bir uykudaydı, uzun zamandır geçirdiği en deliksiz geceydi.
Defne, “Uyan Çınar, lütfen" Diye seslendi yeniden.
Genç adam gözlerini yavaşça araladı, ilk manzarası genç kadın oldu. Tebessüm etti, en güzel sabahıydı. Alt dudağını sertçe ısırdı, gece boyunca sarılarak film izleyip sonlara doğru uyuyakalmışlardı. Gece bir an gözlerini açıp uyansa da aldırmadan genç kadına daha sıkı sarılıp yeniden uyumuştu.
Defne, “Kalk! Kalk ve hemen git!"
Çınar tebessüm etti. Genç kadının telaşına kıyasla oldukça sakin ve huzurluydu. Kolundan tutup kendine doğru çekti. Kafasını yeniden göğsüne yasladı. “Daha çok erken, biraz daha uyuyalım"
Defne şaşkın bir telaşla hızla geriye çekildi. Kızı her an kapıdan görünebilirdi. “Çınar, Masal görmeden gitmen gerekiyor. Hadi" doğrulup kolundan çekiştirdi.
Çınar güldü. “Görsün, çok sevinecektir" dedi.
Defne anında itiraz etti. “Hayır Çınar, böyle öğrenmemeli" hızla ayağa kalkıp çekiştirerek kalkmasını sağladı. Montunu eline sıkıştırıp dış kapıyı açtı. Apar topar, “Görüşürüz" dedi.
Çınar,” Görüşürüz.” dedi.
Defne hızla kapıyı örtüp içeri döndü. Gözleri çekyata kaydı, alt dudağını heyecanla ısırdı. Tebessüm etti. Kapıya sırtını yasladı. Elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı, delice çarpıyordu.
Derin nefes aldı, kızının kapısının aralandığını gördü. Minik kız pembe pijamaları, dağınık açık renk saçları ve uyku mahmurluğundaki boncuk gözleriyle annesine tebessüm etti. “Anne"
Defne derin nefes aldı, genç adamı tam zamanında evden çıkarabilmişti. Toparlanıp minik meleğine yaklaştı. Önüne eğilip ellerine sırasıyla birer öpücük kondurdu. “Günaydın bebeğim.”
"Günaydın"
"İyi uyuyabilmiş mi benim kuzum?"
"Evet"
"O zaman hemen iyi bir kahvaltı da edip okullarımıza gidelim" Elinden sıkıca tutup banyoya yöneldi.
....
Defne’nin gözleri masaya kaydı. Kızıyla birlikte eksiksiz bir kahvaltı hazırlamıştı. Tebessüm etti, “Hadi bakalım yiyelim.” dedi.
Yaklaşıp oturması için kızının sandalyesini çekti, tam o sırada zilin sesi yankılandı. Defne’nin gözleri saate döndü, oldukça erkendi. Şaşırdı, merakla yaklaşıp kapıyı açtığında Çınar’ı gördü.
Masal, “Çınar!!” diye haykırdı. Sevinçe yerinden kalkıp yanına koştu. Defne şaşkındı, sessizce geriye çekildi, genç adam elindeki poşeti uzattı. Karşıdaki pastaneden sıcak börekler almıştı.
"Çınar.” dedi şaşkınlıkla. Daha dakikalar önce apar topar onu evden çıkarmıştı.
Genç adam tebessüm etti, “Şirkete gitmek için evden çıkmıştım, öncesinde birlikte kahvaltı ederiz diye düşündüm"
Masal küçük kollarını genç adamın boynuna sıkı sıkı dolayıp annesine döndü. Boncuk gözleri yalvarır bakışları içeriyordu. “Anne, Çınar da bizimle kahvaltı etsin mi?
Defne gözlerini kısıp genç adama çevirdi, yüzünde tebessüm belirdi. “Evet anneciğim.”
“Yaşasın yaşasın!!” Kollarını havaya kaldırıp zıplatarak kahvaltı masasına koştu.
Defne kızının uzaklaştığından emin olup genç adama yaklaştı. Gözlerini kıstı, “Seni az önce evden kovduğumu hatırlıyorum" diye fısıldadı.
Genç adamın yüzünde gülümseme oluştu. “Beni açken kovmana gönlün razı gelmez diye düşündüm"
Genç kadının yüzünde gülümseme oluştu. Çınar kulağına yaklaştı. “Gülüşünü seviyorum" diye fısıldadı.
.....
Çınar gözlerini genç kadına çevirdi. Kapının önünde, tam arabasının yanındaydı. “Sizi okula bırakmalıydım"
Defne gülümseyip arabasının kapısını açtı. “Olmaz, görüşürüz sonra"
"Okul çıkışında geleceğim o zaman" Genç kadın bakışını ona çevirdi, yüzünde gülümseme vardı.
Sağ gözünü kıstı, “Bizi buna alıştırmaya mı çalışıyorsun?"
"Kesinlikle" dedi gülerek. Defne kolundaki saate baktı. Okula çok az zaman kalmıştı. “Derse geç kalacağım"
Kızını arka koltuğa oturtup kemerini bağladı. Genç adama el sallayıp sürücü koltuğuna yerleşti.
....
Genç adam şirketteki odasına girdiği gibi hızla koltuğuna oturdu. Önündeki listeye çevirdi bakışını. En başta Akın ismi yazıyordu. Yanındaki numarayı heyecanla tuşlayıp kulağına yaklaştırdı. Çalan telefonun sesiyle, kalbinin de hızla atmaya başladığını hissediyordu. Bu numaralar belki de kızını bulması için son umuduydu.
“Alo" dedi bir ses. Genç bir adama aitti. Çınar derin bir nefes aldı, heyecan doluydu.
"Akın Bey mi?"
"Evet benim, siz kimsiniz?"
Hızla ayağa kalktı Çınar, yerinde duramıyordu.
"Sizinle konuşmak istediğim önemli bir konu vardı, görüşebilmemiz mümkün mü?”
"Siz kimsiniz? Tanışıyor muyuz?" Diye sordu anında telefonun diğer ucundaki Akın, şaşkın ve merak doluydu.
"İsmim Çınar, Derya'nın eski bir arkadaşıyım."
Akın’ın gözleri büyüdü, günler öncesinde arkadaşının gömüldüğünü biliyordu. “Derya mı?"
"Evet"
"Derya vefat etti"
"Evet, önemli bir konu var. Bu yüzden rehberindeki kişilerle konuşmaktan başka çarem kalmadı."
Genç adam derin bir nefes aldı. Yoğunluğuna rağmen Çınar'ı kırmak istemedi.
....
Çınar park ettiği arabasından hızla indi. Heyecan doluydu, ilk defa kızından bir haber alabileceği biriyle görüşüyordu. Hızlı hızlı adımlarla buluşma yeri olan kafeye girdi.
Gözleri çevrede gezindi, oldukça sakin bir mekandı. Masalardan birinde tek başına oturan bir adama kaydı bakışları. Şansını denemek istedi, yavaşça yaklaştı. “Akın?" Diye sordu.
Genç adam hızla doğruldu. “Çınar mı?" Diye sordu.
Çınar derin bir soluk alıp el sıkıştıktan sonra karşısına oturdu. Bir an bile beklemek istemiyordu.
Akın şaşkın ve meraklıydı, yabancı bir adam niye onu böylesine apar topar görüşmek için çağırabilir? “Derya'yı nerden tanıyorsun?"
Çınar kafasını eğdi. “Biz 5 yıl önce evliydik."
Genç adamın yüzünde şaşkınlık oluştu. Arkadaşının evlilik yapmış olduğunu bilse de ilk defa karşılaşıyordu. “Evlendiği kişi sen miydin?Bana söz etmişti bir defasında."
"Benden mi söz etti?" Diye sordu Çınar merakla gözlerine bakıp.
"Hayır sadece laf arasında bir evlilik yaptığını söylemişti."
"Peki..” dedi Çınar, cesaretini toplamaya çalıştı. “Kızından hiç söz etti mi?"
Akın, “Kızı mı?" Diye sordu.
"Evet, bizim kızımız"
"Ben bir kızı olduğunu bile bilmiyordum" diye cevapladı. Çınar’ın yüzü asıldı. Gözleri dolsa da direnmeye gayret etti. "Var.. bizim kızımız, şu anda 5 yaşında."
Akın, “Ama..” dedi şaşkınlığını bastırmaya çalışarak. “Derya'nın yanında hiç çocuk görmedim"
"Derya onu 2 Aylıkken bir yuvanın önüne bırakmış"
"Ne? Doğru mu? Derya bunu yapmış olamaz.” Dedi, kafasını hızla iki yana salladı. Arkadaşının böyle bir şey yapacağına inanmak istemedi. “Gördüğü her çocuğa fazlasıyla ilgi gösteren biriydi"
"Vicdanını rahatlatmaya çalışıyordur. “ dedi Çınar, derin bir soluk aldı. “Kaç yıldır tanıyorsun onu?"
"2 yıl olmuştu"
"Hiç mi söz etmedi? Kızımı bulabilmem için gereksiz bir detay bile çok önemli.”
Zihnini zorladı Akın, arkadaşı tarafından kızının hiç varlığını bile duymamıştı. “Üzgünüm gerçekten. Bir kızı olduğunu bile ilk defa duyuyorum."
Derin bir nefes aldı Çınar çaresizce. Kafasını eğdi, kalbi hayal kırıklığıyla yanıp kül oldu.
....
Kafede sessizce oturuyordu Çınar, sessiz ve çaresizdi. Görüştüğü kişinin gidişiyle evladına dair umudu yok olmuştu. Derya’nın hiç kimseye kızından söz etmemiş olma ihtimali, aklını alıyordu.
Ne yapacaktı? Ömrünü yüzünü hiç görmeyeceği kızının özlemiyle mi geçirecekti? Böylesine güçlü değildi, bir yerlerde nefes aldığını, ne durumda olduğunu bile bilmediği bir uzaklık ile yaşayamazdı.
Derin nefes alıp toparlanmaya çalıştı, telefonunun sesini duydu. Ekranda kardeşinin ismi vardı, mutsuzlukla kulağına yaklaştırıp, “Bilmiyor..” dedi.
Çetin’in de durumu ondan farksızdı. Elindeki listeden iki kişiyle görüşmüş, ikisinde de aldığı cevap aynı olmuştu. “Benim konuştuğum kişilerde bilmiyor."
Çınar, “Umutlarım tükeniyor.." dedi, gözleri doldu.
"Daha yeni başladık abi. Rehberde onlarca isim var, ben şimdi üçüncü kişiyle görüşeceğim. Umutsuz olmak yok, yeğenimi bulacağız.” Derin soluk aldı, “Görüşürüz şimdilik."
Çınar’ın zihninde sadece kardeşinin söyledikleri yer aldı. Telefon rehberinde onlarca isim kayıtlıydı. Elbet birisi bir şeyler biliyor olmalıydı.
Derin nefes alıp hızla listedeki bir diğer ismi buldu. Numarayı tuşlayıp kulağına yaklaştırdığında, "Aradığınız numara kullanılmamaktadır" sesini duyup kulağından indirdi.
Bakışını listeye çevirip ‘Arzu’ isminin üzerine bir çizik atarak, üçüncü numarayı tuşladı. Çalmasına rağmen cevap verilmeyince yanına "Cevap verilmedi-daha sonra tekrar ara" notu düşerek dördüncü isme geçti.
"Alo" diyen sesi duyduğu anda, heyecanlandı. “Asya Hanım?"
"Evet benim, siz kimsiniz?"
Genç adam derin bir nefes aldı. “Derya'yı tanıyor musunuz?"
"Hangi Derya? Soyadı ne?"
"Akın, Derya Akın"
"Evet, tanıyorum. Siz kimsiniz?"
"İsmim Çınar"
Genç kadının duyduğu gibi yüzünde şaşkınlık oluştu. Bu ismi arkadaşından daha önce duymuştu. “Derya'nın eski kocası mı?"
Çınar heyecanla doğruldu. Yerinde duramıyordu. “Evet, konuşmamız gereken çok önemli bir konu vardı, sizinle görüşebilir miyiz?"
"Çok isterdim fakat yurtdışındayım"
Genç adam umursamadı, “Peki. Telefondan sorayım o zaman. Derya size kızından söz etmiş miydi?"
"Ne? Derya'nın çocuğu mu varmış?" Diye sordu şaşkınlıkla Asya.
Çınar’ın anında yüzü asıldı, verdiği tepkiden onun da bilmediğinden emin oldu. Kısa bir görüşme sonrası telefon kapandı. Bu kişinin söyledikleri de diğerlerinin aynısı oldu. Derya’nın bir kızı olduğundan kimsenin haberi yoktu.
....
Defne son ders zilinin sesiyle çantasını eline aldı. Koştur koştur uzaklaşan miniklerin arasından sıyrılıp sınıftan çıktı, gözleri arkadaşına kaydı. “Canım.” Dedi.
Selen tebessüm edip yanına yaklaştı. “Bugün de bitti.” dedi anında. Soluk soluğaydı. Öğrencileri son derste oldukça yormuştu.
"Bitkin görünüyorsun" dedi Defne.
"Çocuklar bugün çok yordu, hiç yerlerinde durmuyorlardı"
Defne güldü, arkadaşının sınıfı geçen günlerde okulun en uslu sınıfı seçilmişti. “Hiç şikayet etme, okulun en sakin sınıfının öğretmenisin"
Selen tebessüm etti, “Şükür ki seninkiler kadar yaramaz değiller ama sen ..” dedi, gözleri Defne’ye döndü. Her sınıfın üstesinden gelebiliyordu. “Baş edebiliyorsun" diye ekledi.
Defne güldü, hiç şikayetçi değildi. “Göründüğü kadar yaramaz değiller"
Selen tebessümle arabasına yaklaştı, iki araban yanyana park edilmişti. Birbirilerini öpüp ayrıldılar.
"Görüşürüz canım" dedi Defne, gözlerini bahçe kapısında gezdirdi, Çınar yoktu.
Selen gülümseyip arabasını çalıştırdı, “Görüşürüz canım, Masal'ı yerime kocaman öp"
....
Defne kızının sınıfının önünde durdu, Masal gözüktü. “Anne!!” Koşarak boynuna atladı. Annesi tebessümle kollarının arasında sıkı sıkı dolayıp önüne eğildi. Elindeki montunu dikkatle giydirip çantasını eline aldı.
“Nasılsın bebeğim?”
“Seni çok özledim anne.”
Annesi tebessümle yanaklarına birer öpücük kondurdu. “Sana kavuşabilmek için dakikaları saydım bende.”
Masal’ın gülüşü duyuldu, kollarını annesinin boynuna doladı. “Canım annem.” diyerek gözlerini çevrede gezdirdi. “Çınar gelmedi mi anne?” Diye ekledi.
“Hayır anneciğim, işleri olmalı.”
“İşleri bitince gelir mi?”
“Gelir bebeğim.”
Defne elinden tutup arabaya yaklaştırdı, arka koltuğa oturdu kemerini sıkıca bağladı. Sürücü koltuğuna yerleşti, Masal’ın boncuk gözleri annesine yoğunlaştı. “Anne parka gidelim mi?”
"Parka mı?"
"Evet, salıncakta sallanmak istiyorum. Lütfen anne"
"Ama bebeğim.. sen acıkmadın mı?“
"Hayır, hayır okulda çok yedim ben bugün.”
Annesi tebessüm etti, onu kırması mümkün bile değildi. “Tamam ama bizim sokaktakine gideceğiz, tamam mı?”
“Evet evet!” Kollarını heyecanla havaya kaldırdı. “Yaşasın!” Diye ekledi.
....
Defne bir bankta sessizce oturuyordu, elinde bir kitap vardı. Dikkati bazen yazılarda bazen de karşıdaki oyun parkında oynayan kızındaydı.
Masal mutluydu, parka geldiği anda arkadaş edinmişti. Salıncakta sırayla birebirlerini sallıyor, kaydırakta arka arkaya kayıyorlardı. Yüzünde gülümseme vardı, “Yakalamaca oynayalım.” dedi gözlerini yanındaki arkadaşına çevirdi. Aynı yaşlarda küçük bir kız çocuğuydu.
Arkadaşı anında kafasıyla onayladı. Masal heyecanla arkasını döndü, tüm hızıyla koştuğu anda çarptığı sert bir şey ile önce sarsıldı, sonra da geri geri düştü.
Boncuk gözlerini hızla kaldırdı, gözlerinin aynısı bir çift göz gördü. Tıpkı onunki gibi masmavi olan Yiğit’ti. Hızla önüne eğildi. Ellerinden tutup ayağa kaldırdı, üstünü kontrol etti. “İyi misin? Acıyan bir yerin oldu mu?"
Küçük kız avuçlarındaki sızıya rağmen kafasını hızla iki yana salladı. "Hayır"
Yiğit'in gözlerinde gülümseme oluştu. Bakışları boncuk gözlere, pamuk tene ve açık renk saçlara kaydı. Zihninde ilk gördüğü anlar yer aldı, çok küçük çok savunmasızdı. Defalarca kucağına almış, koklamış, sevmişti.
Yavaşça bir elini tuttu, Masal çekmeye çalıştı. Yiğit gülümseyip izin vermedi. “Biliyor musun, seni kucağıma aldığım anda böylesine güzel bir çocuk olacağını anlamıştım"
Masal’ın gözleri şaşkınlıkla büyüdü, elini hızla geriye çekmeyi bıraktı. “Beni tanıyor musun?”
"Evet..” gözleri minicik eline kaydı. “Ellerin şimdikinden çok daha minikti."
Küçük kızın yüzünde gülümseme oluştu. “Ama ben seni hatırlamıyorum"
Yiğit derin bir nefes alıp elini yavaşça yanağının üzerine bıraktı. Pamuk gibi teni vardı. “Hatırlayamazsın, çünkü çok küçüktün"
"Nerdeydin sen?"
"Eğitimim vardı, bu yüzden çok uzaklara gitmek zorunda kaldım"
Masal merakla ona bakıyordu. “Eğitim ne demek?"
Genç adamın yüzünde küçük bir tebessüm oluştu. “Şöyle anlatayım sana o zaman. Ben doktor olmak istedim ve oldum. Fakat çok çok daha iyi bir doktor olabilmem ve hasta çocukları daha hızlı iyileştirebilmem için uzağa gitmem gerekiyordu."
Masal yeniden gülümsedi. Gözleri büyüdü, “Sen doktor musun?"
Yiğit gülümsedi, “Evet, sen de mi doktor olmak istiyorsun?"
Küçül kafasını anında kararlılıkla iki yana salladı,
"Hayır, ben annem gibi öğretmen olacağım"
Genç adam tebessüm edip derin bir nefes verdi, kalbinin en derinlerinde hala tek kişi vardı. “Annen gibi..” diye fısıldadı. Defne gözüktü.
Genç kadın hızlı ve sert adımlarla yaklaştı, onu kızının yanında gördüğü anda apar topar soluğu yanlarında almıştı. Hızla kızının elinden tutup önüne geçti.
Gözleri Yiğit’e kaydı. “Ne işin var burada senin?" Diye sordu. Sesi kısıktı, öfkesini kızından gizlemeye gayret ediyordu.
Yiğit gözlerini küçük kıza çevirdi, annesinin arkasında sadece bir çift boncuk gözleri gözüküyordu. Ufak bir soluk aldı, “Buradan geçiyordum, Masal'la karşılaştım"
Defne’nin gözleri kızına döndü, elini sıkı sıkı tutuyordu. “Anneciğim yabancılarla konuşmaman gerektiğini kaç defa söylemem gerekiyor?” Diye sordu, öfkesi dinmiyordu.
Masal’ın şaşkın bakışları annesine yöneldi, tepkisine anlam vermeye çalışıyordu. “Ama anne, doktor amca yabancı değil. Beni bebekken tanıyor"
Derin nefes aldı Defne, öfkesini kızına yansıtmak istemiyordu. “Anneciğim salıncak boşaldı. Hadi gidip sallan.”
Küçük kız tek kelime edemedi. Arkasını dönüp salıncağa koştu. Defne’nin tehditkâr gözleri anında genç adamı buldu. “Karşılaşma yalanına inanmadım Yiğit! "
Yiğit derin bir nefes aldı. Onu inandıramayacağından en başından emindi, pes etti. “Tamam. Yalan söylemeyeceğim Defne, sizi görme ihtimali için bu parka geldim."
"Bunu neden yapıyorsun?!"
"Neden mi? Seni sevdiğim için, Masal'ı sevdiğim için."
Defne'nin yüzünde öfke barındıran bir gülümseme oluştu. Söylediği tek kelimeye bile inancı yoktu. “Masal'ı sevdiğini söylemen hiç inandırıcı değil"
"O bizim kızımız Defne. Ve ben onu gerçekten çok seviyorum."
Defne kafasını iki yana salladı. Sakinliğini korumakta oldukça zorlanıyordu. “Masal sadece benim kızım!"
"Hayır Defne, hatırla o günleri. Sabahlara kadar başında birlikte beklemedik mi? İsmini birlikte belirlemedik mi? Bunları unuttuğuna inanıyorum"
Genç kadın alt dudağını sertçe ısırdı, minik bebeği ikisi el üstünde tutuyorlardı. “Masal'ı gerçekten sevdiğine inandığım zamanlardı, yanılmışım!"
Yiğit derin bir nefes alıp yanına yaklaştı. “Ben Masal'ı gerçekten çok sevdim Defne"
Genç kadın işaret parmağını gözlerine doğrultup salladı. “Sen Masal'ı birazcık bile seviyor olsaydın eğer, onu geride bırakmayı istemezdin, isteyemezdin!" Derin derin soluk aldı, öfkesine hakim olamıyordu. Arkasını döndü, Yiğit kolunu tuttu.
"Temelli değildi biliyordun, işlemleri halledip onu almak için geri dönecektik"
"O bir oyuncak mıydı? İstediğin zaman yanına alıp, istediğin zaman geride mi bırakacaktın? Bu muydu yani istediğin Yiğit?"
"Hayır..” dedi Yiğit, kafasını şiddetlende iki yana salladı. “Hayır Defne, öyle değil. Beni tanıyorsun."
Defne kafasıyla itiraz etti. “Neyi fark ettim biliyor musun, seni aslında hiç tanımamışım ben. Senden tek isteğim de, önceden olduğu gibi arkanı bakmadan hayatımızdan çıkıp gitmen." Kolunu çekmeye çalıştı, Yiğit izin vermedi. Daha söyleyecekleri vardı.
"Ben bir daha gitmeyeceğim Defne. Bunca yıl, her gün her an her dakika sadece seni düşündüm"
Defne tüm gücüyle kolunu geriye çekti. Onu daha fazla dinlemek istemiyordu. Kızına doğru yöneldi, Yiğit yeniden kolunu tuttu. “Gitme Defne, daha söyleyeceklerim bitmedi"
"Seni daha fazla dinlemek istemiyorum!" Diye haykırdı Defne, kolunu çekmeye çalıştı, Yiğit engel oldu.
Tam o sırada bir adam vardı geride, dakikalardır sessizce izliyordu. Derin nefes aldı, daha fazla uzak durmaya da, Yiğit’in kolunu tutmasına seyirci kalamadı. Hızla yaklaşıp Defne’nin kolunu geriye çektiği gibi Yiğit’in yüzünün tam orta yerine bir yumruk indirdi. “Sana.. istemediğini söyledi!" Diye gürledi.
Yiğit geri geri sendeleyip yere düştü. Burnunun orta yerinde ufak bir kanama gözüktü.
Defne, “Çınar!" Diye haykırdı. Gözleri çevrelerinde toplanan küçük çocuklara kaymıştı. Minik gözlerin tümünde korku vardı.
Çınar’ın gözleri Yiğit’e döndü, önüne eğilip parmağını öfkeyle salladı “Bir daha Defne'ye yaklaşmayacaksın! İstemediği bir şeyi de yapmayacaksın!" Diye haykırdı.
Defne hızla kolundan tutup geriye çekti. “Çınar ne yaptığını sanıyorsun! Çocukları korkutuyorsun!" Dedi, kalabalığın arasında gözleri kızını aradı, yoktu. “Masal!"
Telaşla geriye çekildi, oyun alanına yöneldi, gözükmüyordu. “Masal nerede?” Diye sordu endişeyle. Hızla parla yaklaştı, bir ses ulaştı kulaklarına. Tiz bir ağlayıştı. “Masal!” diye haykırdı. Hızla sesin geldiği yöne koştu.
Küçük kız bir ağaca yaslanmıştı. Gözlerini sıkı sıkı kapatmış, elleriyle de kulaklarına bastırıyor, korku dolu hıçkırıkları duyuluyordu.
“Anneciğim!” dedi Defne. Hızla önüne eğildi.
Çınar hızla yaklaşıp minik ellerini kulaklarından ayırdı, Masal gözlerini araladı. Boncuk gözleri Çınar’a kaydığı an, hızlı hızlı iç çekip annesine yaklaştı. İki minik kolunu boynuna sıkıca doladı. “Geçti..” dedi Defne, minik kalbinin delice atışını duyuyordu. “Geçti bebeğim. Korkma bir şey yok"
Kafasını annesinin omzuna yasladı, hıçkırıkları duyuluyordu. “Korktum..” dedi hıçkırıklarının arasında. “Korktum anne.”
Defne alt dudağını ısırdı, gözleri dolu dolu oldu. Minik kızının ilk defa böylesine korkusuna şahit oluyordu. Elini saçlarında ve sırtında gezdirdi. “Geçti anneciğim. Bak ben senin yanındayım.”
Masal yavaşça geriye çekilip yaşlı gözlerini annesinin gözlerine çevirdi. Zihninde sadece iki adamın kavga anı vardı. “Anne.. Çınar neden doktor amcaya vurdu?" Diye sordu.
Defne’nin bakışları Çınar’a döndü, kızına bir açıklama yapmak zorundaydı. Genç adam suçlulukla yanına yaklaştı. “Masal’cığım..” elini tuttu. “Seni korkuttuğum için çok çok özür dilerim. Böyle olsun istemezdim.“ dedi.
Masal kafasını hızla iki yana sallayıp elini geriye çekti. Tek kelime daha etmesine müsaade etmeden yanından uzaklaşıp annesine yaklaştı. İlk defa bu adamın ona yakın olmasını istemedi.
….
Oy ve yorumları eksik etmeyelim 🧡
Yeni bölüm çok yakında
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |