19. Bölüm

14.Bölüm: Sihirli Su

Melek Şahin
mlkshnn

Defne gülümsedi, iki kolunu sonuna kadar açıp kızının kucakladı. Burnunu boyun boşluğuna gömüp kokladıktan sonra geriye çekildi.
"Bebeğim, çikolata çok zararlı. Beni dinlemediğin için karnın böyle acıyor"
"Çok yemeyeceğim bir daha anne" dedi.

Defne gülümseyerek yeniden sıkıca sarıldı. Saçlarının okşarken bir yandan da Çınar’ı düşünüyordu. Gitmiş olduğunu tahmin edip kızını kucağına aldı. “Hadi salona geçelim.” Dedi. Masal kafasını annesini omzuna yasladı, mutfaktan çıktıkları anda hızla kaldırdı. “Çınar!!” diye seslendi sevinçle.
Genç adam kapının tam önündeydi, eğilmiş ayakkabılarını sessizce giymeye çalışıyordu. Yavaşça doğruldu, gözleri genç kadının gözleriyle buluştu. Yakalanmışlardı…

Çınar, “Masal’cığım..” diye fısıldadı.
Küçük kız hızla annesinin kucağından inip yanına koştu. Yüzünde merak vardı, ne zaman gelmiş, ne zaman eve girmişti?
“Çınar ne zaman geldin?” diye sordu.

Genç adamın gözleri anında Defne’ye döndü, ne cevap vereceğini bilemedi. “Şimdi..” dedi fısıltıyla, yavaşça önüne eğildi. Zaman kazanmaya çalışıyordu.
Küçük kızın gözleri kapıya döndü, kapalı olduğunu gördü. “Kapıyı nasıl açtın?" diye sordu şaşkınlıkla.

Çınar’ın gözleri yeniden Defne’ye döndü, suçluluk hissetti. Çıkması için öylesine çabalamasına rağmen hızlı olmamış, yakalanmaya sebebiyet vermişti. Defne derin bir nefes alıp ikisinin yanına yaklaştı, müdahale etmediği takdirde işlerin daha çok karışacağını anladı.

Gözleri kızına döndü, “Anneciğim, ben Çınar’ın geleceğini bildiğim için kapıyı öncesinde açık bırakmıştım.” Dedi.
Çınar hızla kafasıyla onayladı, "Evet, geldiğimde kapı açıktı. Girdim"

Masal tebessüm etti, boncuk gözleri kısıldı. Karnındaki ağrı yüzünün asılmasına sebep oldu. Elini yavaşça ağrı hissettiği bölgeye bıraktı. "Karnım acıyor Çınar"

Çınar’ın gözleri elini bıraktığı bölgeye kaydı, ufak bir soluk aldı. Dakikalardır da aynı şikayeti dile getirdiğini hatırladı. Yüzündeki huzursuzluk kalbinde derin bir endişeye sebep oldu. Minik elini sıkıca tutup kemikli sırtına ufak bir öpücük kondurdu. "Hastaneye gidelim mi?"
Masal hızla geriye çekildi, gözleri telaşla büyüdü. "Hayır! Hayır, gitmeyeceğim"

Defne sıkıntılı bir soluk alıp aynı şekilde boyuna eğildi. "Bebeğim, eğer gitmezsek daha kötü olabilirsin"

Masal kafasını iki yana sallayıp hızla ikisinden de uzaklaştı. Minik kalbinde hastane korkusu yer aldı. Arkasını dönüp salonun orta yerindeki üçlü koltuğa oturdu. Annesi yanına yaklaşıp kafasının üst kısmına ufak bir öpücük kondurdu. Bu şekilde okula gitmelerinin doğru olmayacağını düşündü, daha kötü olabileceğinden endişe etti. En iyisi bugün onu hiç gözünün önünden ayırmamalıydı.
"O zaman bugün ikimizde okula gitmeyelim" dedi.

Çınar tebessüm edip gözlerini genç kadına çevirdi, unuttuğu bir detay olduğunu hatırladı. "Bugün Cumartesi"
Defne gülümsedi, kızının telaşından unuttuğunu hatırladı. "Doğru, tamamen unutmuşum"
.....

Defne’nin gözleri kızına döndü, koltukta cenin pozisyonunda yatmıştı. Bir eli karnının üzerinde iken yüzünde de huzursuz bir ifade vardı. Oyuncaklarına hiç dokunmaması daha çok endişelenme sebebi oluyor, ağrısının bir türlü geçmediğini anlamasını sağlıyordu.

Ufak bir soluk alıp yanına yaklaştı. Bir elini yavaşça saçlarında gezdirdi. "Bebeğim iyi misin?" diye sordu.

Masal ağrıya rağmen yavaşça doğruldu, karnındaki ağrıyı gizlemeye gayret ediyordu. Annesinin onu zorlayarak hastaneye götüreceğinden korkuyordu. "Evet" diye fısıldadı huzursuzlukla.

Çınar’ın gözleri de üzerindeydi. Kahvaltı masasındaydı. Hiçbiri doğru düzgün bir şey yiyememişti. Ayağa kalkıp önüne eğildi. "Karnın acımıyor mu artık?"
"Hayır.."

Çınar’ın gözleri Defne’ye döndü, ikisi de gizlediğinden emindi. Ufak bir soluk verdi, telefonun sesini duydu. Yaklaşıp ekrana baktığında kardeşinin ismini gördü. “Alo..”
"Abi..” dedi Çetin heyecanla. “Eylül telefonuna cevap verdi"

Çınar heyecanla, “Ne?" dedi heyecanla.
"Dur heyecan yapma çünkü senden ve Derya'dan söz edince sinirlenip yüzüme kapattı"
"Ne?" dedi genç adam yeniden şaşkınlıkla.
“Tekrar aradım ama açmadı."
"Tamam şirkete geçeceğim, konuşalım" dedi.

Gözlerini anında Defne’ye çevirdi. Yerinde duramıyordu, kızına bir adım daha yakındı artık.
"Acil gitmem gerekiyor. Bir saate dönerim, Masal iyi olmazsa da geldiğimde bir şekilde hastaneye götürelim"
Defne,"Tamam düşünme, işlerini hallet" dedi. Çınar yaklaşıp küçük kızın saçlarına ufak bir öpücük kondurdu. “Görüşürüz Masal’cığım..” deyip arkasını döndü, uzaklaştı.
....

Defne kızına yaklaştı. Evi biraz toparlayıp gözleri yeniden ona döndü, küçük kızı hala sessiz ve hala aynı şekilde yatıyordu. Yüzü asıldı, ağrısının ciddi olduğunu düşündü.
"Parka gidelim mi anneciğim?" diye sordu.
Masal hızla elini istemi dışında ağrıyan bölgeye bıraktı, annesinin bakışlarını görünce anında geriye çekti. Gizlemeye gayret ediyordu.
“Hayır"
"Neden? Oynamak istemiyor musun?"
"Hayır"

Genç kadın derin bir soluk aldı. Kızının boncuk gözleri kızarıktı, belli ağrısı oldukça şiddetliydi. Ne yapacağını bilemedi, hastaneye gitmemekte oldukça kararlı gözüküyordu. Verdiği şurubun da etkisi olmadığını anlayıp ayağa kalktı. Telefonunu eline alıp mutfağa geçti.

Aklında tek bir seçenek vardı, kızı için her şeyi bir kenara bırakıp yapmaktan başka çaresi yoktu. Arada kalsa, vazgeçmek için dirense de yapamadı. Rehberde bulduğu ‘Yiğit’ ismini tuşladı. Tek isteği kızının bir an önce iyi olmasıydı.

Yiğit anında, “Alo” dedi, şaşkın ve merak doluydu. Defne’nin daha önce bir defa bile numarasını tuşlamadığını biliyordu.

Genç kadın derin bir nefes aldı. "Yiğit.." diye fısıldadı. Mahçuptu, onca olana ve onca söylediklerine rağmen ona muhtaç kalmak oldukça kötü hissettirmişti.

Yiğit arabasındaydı, bir köşeye park etti. "Defne ne oldu? Bir sorun mu var?"
Defne, "Müsait misin?" diye sordu.
"Evet, arabadayım. Hastaneye gidiyorum."
"Masal uyandığından beri karnında bir ağrı olduğunu söylüyor.” Dedi endişeyle.
“Tamam hastaneye gelmelisiniz hemen.”
“İkna edemiyorum. Son hastalığından dolayı çok korkuyor.”

Yiğit anında kafasıyla onaydı. “Tamam şöyle yapalım o zaman. Ben geleceğim ama öncesinde bana durumu hakkında biraz bilgi vermen gerekiyor.” Dedi, gözleri saate döndü. Hala vakti vardı, hastaneye gitmeden önce oraya gidebilirdi.
.....

Defne zilin sesiyle yavaşça ayağa kalktı, gözlerini kızından ayırıp saate çevirdi. Yiğit’in gelmiş olmasına ihtimal vermedi, haber vereli çok olmamıştı daha. Merakla kapıyı açtı, “Yiğit..” dedi şaşkınlıkla. Beklediğinden hızlı gelmişti.

Genç adamın elinde bir çanta vardı, içerisinde birkaç çeşit ilaç bulunuyordu. Kenara bırakıp genç kadına döndü. “Masal nasıl oldu?”
“Hala aynı sanırım, gizliyor.”

Yiğit kafasıyla onaylayıp gözlerini salonda gezdirdi, küçük kızı koltukta gördü. Çantasına yaklaşıp içerisinden küçük bir çanta çıkarıp yanına yaklaştı. "Masal'cığım.." dedi.

Masal’ın gözleri anında sese döndü, boncuk gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Parkta tanıştığı kişi olduğunu hatırladı. Tek kelime edemeden Yiğit yaklaşıp koltuğun kenarına oturdu.
"Karnın mı acıyor?"
Masal anında "Evet" dedi. Onun da bir doktor olduğunu hatırladı. Anında kafasını iki yana salladı. “Hayır!”

Yiğit tebessüm etti, "Masal’cığım bana söyleyebilirsin.” Dedi. Yavaşça kazağının etek kısmını kaldırıp karnını açığa çıkardı. Çantasından çıkardığı aletleri köşeye alıp eliyle karnının sağ tarafına yavaşça bastırdı. “Böyle dokununca acıyor mu?" diye sordu. Masal kafasını hızla iki yana salladı, ağrıyan kısım orası değildi.

Yiğit sola tarafa da aynı şekilde bastırıp aynı cevabı alında, tam ortasına dokundu, "Böyle dokununca acıyor mu?"

Masal’ın yüzü asıldı, gözleri anında dolu dolu oldu. Oldukça acımıştı. “Ah acıdı! Çok acıdı!” diye ellerini geriye itti.
“Peki..” dedi Yiğit, “Canın bir şey istiyor mu?” diye ekledi.
Defne anında müdahale ederek, “Midesi bulanıyor sanırım, doğru düzgün bir şey yiyemedi.”

Yiğit kafasıyla onaylayıp aletleriyle detaylı bir muayene edip gözlerini genç kadına çevirdi, "Herhangi bir ilaç verdin mi?
"Sabah ağrı kesici şurup vermiştim"
“Tamam” dedi, çantasını eline aldı. “Defne serum bağlamam gerekiyor"
"Ne? Neyi var?"
"Yediği bir şeyden rahatsızlandığını düşünüyorum."

Genç kadının gözleri telaşla büyüdü, bu kadar ciddi olduğunu düşünememişti. "Ne? Zehirlenme gibi mi?"
"Hayır, o kadar ilerisi değil. Ne yediğini hatırlıyor musun?"
"Sadece biraz fazla abur cubur yemiş."
"Tamam nedeni bu ama serum olmadan geçmesi çok zor."

Defne bakışını kızına çevirdi. Merakla ikisini izlediğini gördü. Ses tonunu azalttı. "Masal asla müsaade etmez, çok korkuyor."

Yiğit kafasıyla onayladı, kendinden oldukça emindi. “Endişe etme, sadece sessizce izle ve ben sana işaret ettiğimde yardıma gel"

Defne çaresizce onayladı. Genç adam çantasını sıkıca tutup Masal’ın yanına yaklaştı. Koltuğun kenarına oturdu, “Karnın çok acıyor mu?”
"Evet" dedi Masal bu defa itiraz etmeyerek. Ağrısı gittikçe şiddetleniyordu.

Yiğit, “Nasıl geçeceğini biliyor musun?” diye sordu, çantasından bir serum çıkardı. Masal gördüğü anda geriye çekilip yüzünü astı. “İstemiyorum! İstemiyorum” deyip annesine döndü, Defne yaklaşacakken Yiğit karışmaması için işaret etti. Defne durdu.

Yiğit, “Masal’cığım bu bir su..” dedi, ufak bir soluk aldı. “Ve bu su, senin hiç bilmediğin bir su.”
Küçük kızın korku dolu gözleri ona döndü, sessizdi. "Bu bir sihirli su" diye ekledi Yiğit.”

Masal’ın gözleri büyüdü, şaşkınlıkla "Sihirli mi?" diye sordu.

Yiğit gülümsedi. Gözlerindeki korkunun yerini şaşkınlık aldığını gördü. "Evet, sihri nasıl oluyor biliyor musun?" dedi, minik elinin birini tuttu. Dokunup açacağı bir damar yolunu gizlice aradı, buldu. Sağ elinin işaret ve orta parmağını iki ayak misali minik elinin üzerinde koluna doğru yürüttü.
“Bak böyle. Buradan başlayıp yavaş yavaş karnına doğru ilerliyor ve sihir yaparak karnındaki ağrıyı yok ediyor.” Parmaklarını karnının üzerinde durdurup gıdıkladı, küçük kızın anında gülüşü duyuldu.
“Sende bu sihirden ister misin?” diye sordu anında Yiğit, o sırada iğneni ucunu diğer elinde tutuyordu.

Masal kafasıyla onayladı, sihir fikri oldukça hoşuna gitmişti. “Evet istiyorum.”


Yiğit’in gözleri anında Defne’ye döndü, Defne anlayarak yanına yaklaştı, Koltuğun sırt kısmında, elinin görüş açısını kapatacak şekilde durdu. Masal heyecanla, “Anne bu su sihirli.” Dedi. Defne derin bir nefes alıp dikkatini kendine vermesi için konuşmaya çalıştı.
"Evet bebeğim, seni çok iyi yapacak" dedi.

Yiğit iğnenin küçük ucunu damar yoluna geçirdi, Masal hızla o yöne bakmaya çalıştı, göremedi, annesi görüş açısını kapatmıştı. Yüzü asıldı, elini çekmeye çalıştı. "Acıdı! Acıdı anne!" dedi. Gözleri dolduğu anda Yiğit geriye çekilip tebessüm etti. "Bitti.." dedi.

Defne geriye çekilip gözlerini çevirdi, kızının minik elinde açılan damar yolunu görüp derin bir soluk aldı. Masal şaşkınlıkla Yiğit’e döndü, “Ağlamadım..”

Yiğit gülümseyerek serumun hortumunu ayarlayıp ucunu yüksek bir köşeye tutturdu. “Sen çok cesaretliymişsin.” Dedi, işini bitirip yeniden koltuğun kenarına oturdu. “Seni tüm hastalarıma anlatacağım.”


Elini yavaşça yüzüne bırakıp okşadı. Boncuk gözleri çok güzeldi. “Sihiri hissediyor musun?” diye sordu, işaret ve orta parmağını yeniden iki ayak gibi hareket ettirdi. “Bak yavaş yavaş karnına doğru gidiyor.” Dedi, karnına dokunup gıdıkladı, küçük kızın gülüşü duyuldu.

"Ama unutma. Sihirin etkisini göstermesi için bu suyun tamamen bitmesi gerekiyor." Diye ekledi. Masal itiraz etmedi, meraklı bakışları seruma kaydı. Nasıl bağlandığını, nasıl yapıldığını farkında bile olmamıştı.

Defne bir adım gerideydi, gözleri ikisinin üzerindeydi. Zihninde isteği dışında da olsa bir anı yer aldı.

Yiğit bir evin bir salonunda bir koltukta oturuyordu, iki kollarının arasında Masal vardı, sadece dört aylık minicik bir bebekti. Boncuk gözleriyle etrafın, karşısındaki adamı izliyordu. Yiğit heyecanlıydı, onu kucağına aldığı anda aynı heyecana kapılıyordu. “Aşkım ne zaman büyüyecek?” diye sordu. Gözlerini mutfak kapısına çevirdi, genç kadın elindeki biberonla çıkıp yanlarına yaklaştı.

"Acele etme aşkım, yavaş yavaş büyüyecek" dedi. Yanlarına oturdu, gözleri hayranlıkla bebeğe döndü, evlerine neşeydi.


Yiğit gülümsedi, “Dakikalardır gülmesi için yapmadığım hareket kalmadı ama hiç gülmedi, neden?"
Defne, "Çünkü o daha çok küçük" diye cevapladı.

Yiğit dikkatle bebeğin minik elinden tuttu. Çok küçük bir öpücük bıraktı. Oldukça sabırsızdı. Ne zaman büyüyecek, ne zaman gülecek ve ne zaman konuşacaktı? "Hemen büyümesi gerek" dedi.

Defne gülümsedi. İkisine de sevgiyle bakıyordu. "Senin için büyük boyunu sipariş verebiliriz istersen?" dedi şakayla. Yiğit, "Aşkım dalga geçme, daha önce çocuk büyütmedim ben"

Defne tebessüm etti, soğutmaya çalıştığı biberonla gözlerini genç adama çevirdi."Onu birlikte büyüteceğiz"

Yiğit derin bir soluk aldı, bu kadını da kucağındaki bebeği de çok seviyordu. Uzun, kalabalık bir aile diledi. "Kardeşleriyle birlikte." Dedi.
"Kardeş mi?"

"Evet, tek çocuk istemiyorum ki ben" diye cevapladı. Defne gülümseyip gözlerini bebeğe çevirdi. “Biz şimdiden tek çocuğumuzu bile aç bırakıyoruz." Diyerek mamayı gösterdi. Yiğit hızla elinden aldı, "Ben hallederim"
Dikkatle minik dudaklarının arasına yaklaştırdı, boncuk gözler anında genç adamın aynı renk gözlerine döndü. İlk defa yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Yiğit heyecanla, "Güldü! Güldü!" diye haykırdı. Kalbi heyecanla çarpıyordu.

Defne ufak bir soluk aldı, bu adamın bir zamanlar Masal’ı gerçekten sevdiğini hatırladı. Kafasını yavaşça eğdi, bir telefonun sesi duyuldu. Yiğit gözlerini ekrana çevirdi, hastaneden arandığını gördü. “Alo..” deyip sustu. Karşı tarafın söyledikleri ile ayağa kalktı, “Tamam geliyorum.” Gözleri Defne’ye döndü, "Hastaneye gitmeliyim"

Masal’a yaklaşıp saçına ufak bir öpücük kondurdu, gözlerini kapatıp kokusu için çekti. "Görüşürüz Masal'cığım. Birazdan sihir etkisini gösterecek" dedi, el sallayıp geriye çekildi. Malzemelerini toplayıp kapıya yaklaştı, Defne’nin gözleri minnetle ona döndü. "Teşekkür ederim Yiğit"
"Teşekkür edecek bir şey yok Defne, bu benim işim.” Küçük kıza bir bakış atıp yeniden döndü. “Bu arada uyursa endişelenme, verdiğim ilaç uyku yapabilir.” Arkasını döndü, ufak bir gülümseme yüzünde belirdi. “Ve onu yine güldürmeyi başardım" diye ekledi. Zihninde sadece yıllar öncesi yer aldı. Minicik bebekken de onu güldürmek için çok çabalayıp başarmıştı. Ayakkabılarını giyip çıkışa yürüdü, “Görüşürüz.” Dedi.

Defne, “Görüşürüz” deyip uzaklaştığını gördükten sonra kapıyı örttü. Gözleri kızına döndü, yanına yaklaştı. Elini yavaşça saçlarında gezdirdi. "İyi misin bebeğim?"
Masal koca bir esneme ile annesine döndü, aklında tek bir kişi vardı. "Anne, Çınar gelsin" dedi, gözlerine kapanmamak için direnmeye çalıştı.

Annesi kafasını yavaşça salladı, "Çınar’a haber vereceğim bebeğim, sen de şimdi gözlerini kapat ve iyice uyu"
Masal gözlerini kapatıp zorlanarak yeniden araladı. "Ona hiç ağlamadığımı söyleyeceğim"

Defne tebessüm etti, “Evet bebeğim.” Dedi, Masal daha fazla direnemeyip gözlerini kapattı. Annesi dikkatle yaklaşıp serumla birlikte kucağına alıp yatağına yatırdı, sonra da yanına uzandı. Bir elini sıkıca tuttu, ağrının bir an önce geçmesini diledi.
....

Çınar derin bir nefes aldı, elinde sıkıca telefonunu tutuyordu. Dakikalardır aradığı numaraya sonunda cevap bulabilmiş, duydukları ile tüm umudu yeniden yerlebir olmuştu. Derya’nın en yakın arkadaşına ait olduğunu düşündükleri numara bir süre önce el değiştirmişti.

Yüzü asıktı, çaresizce geri geri gidip koltuğa oturdu. “Yok..” dedi fısıltıyla. Kızına dair her yol kapalıydı. “Onu bulamayacağım.” diye ekledi.

Çetin derin bir nefes verip yanına yaklaştı. Elini ağabeyinin omzuna bıraktı. “Bulacağız abi.” dedi. Gözlerini gözlerinden kaçırdı. Günden güne onun da umudu azalıyordu. Minik bir kız çocuğu, ailesinden birhaber büyümeye devam edecekti.

“Ne yapacağız şimdi?”
“Rehberde daha onlarca isim var abi, tek tek aramaya devam edeceğiz. Artık sadece Derya’yı değil, Eylül’ü de soracağız.”

Çınar kafasını yavaşça iki yana salladı. Kalbinin en derinlerinde büyük bir çaresizlik vardı. Ya evladına hiç kavuşamazsa? Ya ömrü onsuz geçerse? “Onu bulmalıyım..” dedi. Telefonunun titrediğini hissetti. Gözlerini ekrana çevirdi, az önce Eylül’e ait olduğunu düşünüp görüştükleri numaraydı.

Hızla tıkladı, bir mesaj olduğunu gördü. ‘Eylül’ün yeni numarası.” Diye başlayan mesaj bir telefon numarası ile devam ediyordu.

Çınar’ın gözleri delice büyüdü, “Eylül’ün numarası!” dedi heyecanla. Hızla numarayı rehberinde kaydetti. Zaman kaybetmeden tuşlayıp kulağına yaklaştırdı. Yurt dışına ait bir numaraydı, umursamadan tuşladı.

Önce ufak bir çalış, sonra da ‘Alo’ sesi duyuldu.

Çınar’ın telefonu turan eli tir tir titredi. “Eylül..” diye fısıldadı.
“Evet, benim. Siz kimsiniz?” dedi bir genç kız.
“Çınar..” dedi, cesaretini topladı. “Derya’nın eski eşi.” diye ekledi.

Eylül’ün gözleri büyüdü, tek kelime etmeden telefonu öfkeyle yüzüne kapattı.

“Kapattı.” dedi Çınar. Yeniden arama tuşuna dokunup kulağına yaklaştırdı. “Ne istiyorsun!” Diye gürledi genç kız.

Çınar, “Sormak istediğim bir şey var.”
“Sana ayıracak hiç vaktim yok.”
Genç adam derin bir soluk aldı, “Lütfen sadece birkaç dakika.”
Eylül, “Hayır!“ diye gürledi. Sesini duymaya bile tahammülü yoktu. “Beni sakın bir daha arama!” Diye gürledi. Telefonu öfkeyle yeniden kapattı.

Çınar’ın gözleri kardeşine döndü, numarayı yeniden tuşladı. Cevap verilmedi. “Cevap vermiyor.”

Çetin yanına yaklaştı. “Sıkma canını, inadından vazgeçecektir"
"Biliyor, çok şey biliyor. Bu yüzden böyle tepkili"

Çetin onayladı. Ağabeyinin ismini duyduğu anda öfkelendiğini hatırladı. “Evet ismini duyduğu anda öfkelendi.” Ufak bir soluk aldı. “Bence biraz sakinleşmesini beklemeliyiz"
"Sakinleşecek gibi gözükmüyor.”

Çetin elini ağabeyinin dizinin üzerine bıraktı. Ona elinden geldiğince destek olmaya çalışıyordu. “Gerekli olan sadece zaman abi” doğrulup ayağa kalktı. “Bugün bir daha aramayıp düşünmesine müsaade edelim. Yarın tekrar şansımızı deneriz"

Çınar kafasıyla onayladı. Kardeşine hak veriyordu. “Haklısın” dedi, ayağa kalkıp koltuğa bıraktığı ceketi eline aldı. “Artık gitmeliyim" odadan çıktı, telefonunu eline alıp Defne’nin ismini buldu. Masal’ı merak ediyordu. En son hatırladığında, karnında bir ağrı vardı.

Numarayı tuşlayıp kulağına yaklaştırdı. Telefon dakikalarca çaldı, cevap yoktu. Merakla arabasına binip çalıştırdı.
.....

Çınar arabasını park edip indi. Hızlı adımlarını evin önünde durdurdu. Elinde telefonu vardı, defalarca aynı numarayı tuşlamış, cevap alamamıştı. Endişe doluydu, elini zile bıraktı. Ses yoktu.

Merak etti, telaşına yenik düşüp yumruk yaptığı bir elini hızla vururken bir yandan da telefon ile aramaya devam ediyordu.

Kapının gerisinden adım seslerini duyunca durdu, sakinleşti. Derin bir soluk aldı. Defne göründü. “Çınar..” dedi genç kadın. Şaşkın ve uykuluydu. Kapıyı bu şekilde yumruklamasına anlam vermeye çalışıyordu.

“Defne neredesiniz? Defalarca aradım ama telefona cevap vermedin.” Derin bir soluk aldı, “Korktum.” Diye ekledi. Tek kelime etmesine müsaade etmeden yaklaşıp kollarını boynuna sıkıca doladı. Burnunu boyun boşluğuna gömdü.

Defne tebessüm etti. Anında kollarına karşılık verdi. “Telaş yapma, telefonu sessizde unutmuşum sadece.”

Çınar’ın gözleri salona kaydı, “Masal nerede? Lunaparka götüreceğim onu.”
“Masal uyuyor.” Ufak bir soluk verdi. “İlacın etkisi sanırım.”
“Ne ilacı? Hala ağrısı var mı?” Telaşlandı, böyle ciddi olduğunu ve bu kadar süreceğini hiç düşünmemişti. “Hastaneye götürmeliyiz.” Diye ekleyip içeri girdi.

Defne kısık bir soluk aldı. Alt dudağını yavaşça ısırdı. “Yiğit serum bağladı" dedi. Çınar’ın adımları şaşkınlıkla durdu, gözlerini yavaşça ona çevirdi.

"Ne?"

Defne ağır adımlarla yanına yaklaştı, yüzündeki şaşkınlığı gördü. Endişeliydi, Yiğit’i aradığı için tepki göstereceğini düşündü.
“Masal kötüydü, hastaneye gitmemek için de direniyordu. Yapmamalıydım biliyorum ama o anda aklıma sadece Yiğit’i eve çağırmak geldi.”

Çınar şaşkındı. Gizlemeye gayret etti.
"Böyle bir durumda bana haber vermemiş olmana açıkçası üzüldüm" dedi fısıltıyla.

Genç kadının yüzü asıldı, bu açıdan hiç düşünmemişti. Elini elinin üzerine bıraktı, onu üzmeyi hiç istemedi. “Haklısın. Ama işin olduğunu düşündüm"
"Defne biz artık bir aileyiz. Hiçbir şey iş benim için sizden daha önemli değil.” Dedi, yavaşça geriye çekilip koltuğa oturdu.

Defne şaşkındı, yaptığı hatanın farkında vardı. Öyle bir durumda ona da haber vermesi gerektiğini anladı. Derin bir nefes alıp yanına oturdu, elini yavaşça yüzüne, sakallarının üzerine bıraktı. “Seni seviyorum.” Diye fısıldadı.

Genç adamın gözleri ona döndü, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Ona kırgın kalamadı. Yaptığı hatayı düzeltmeye çalıştığını fark edip tek gözünü kıstı.
“Kendini böyle mi affettireceksin?" Diye sordu.
Defne mahçubiyetle, “İşe yaramadı mı?" diye cevapladı.

Çınar derin bir nefes aldı. “Yaradı"

Defne gülümseyip kollarını boynuna doladı. Rahatladığını hissetti. Çınar’ın gözleri yeniden ona döndü. “Yiğit, Masal için ne dedi?"
"Yediği çikolatalardan dolayı rahatsızlanmış" dedi, evin içerisinde bir sesleniş yankılandı.

Masal odasından, “Anne” diye sesleniyordu. İkisi de aynı anda ayağa kalktı. Defne odanın kapısını açıp kızının baş ucuna oturdu. “Bebeğim iyi misin?” Eğilip saçlarına öpücük kondurdu.

Çınar, “İyi misin Masal’cığım? Hala karnın acıyor mu?" Diye sordu. Masal’ın onu gördüğü anda yüzünde tebessüm belirdi. Dikkatle serum bağlanan elini ona doğru uzattı. “Bak, hiç ağlamadım.”

Çınar gülümseyip yatağın kenarına oturdu. Minik elinden dikkatle tuttu. “Gerçekten mi?"
"Evet"
Defne’nin gözleri de ikisine döndü. “Evet Masal çok cesaretliydi, hiç ağlamadı"

Çınar yaklaşıp kafasının üst kısmına ufak bir öpücük kondurdu. “O zaman sen büyük bir ödül hakkettin."

Masal hızla doğrulup genç adama sarıldı. Ona sarıldığı her anda kalbinde anlam veremediği bir his yer alıyordu, gözlerini sıkı sıkı kapatıp kokladı. “Ben Çınar'ı çok seviyorum"

Çınar tebessüm etti, burnunu saçlarına gömdü. Kalbinin son zamanlardaki en büyük ilacıydı. “Bende seni çok çok çok seviyorum"

Masal’ın gözleri geri çekildiği gibi annesine döndü. "Anne, artık karnım acımıyor"
"Sanırım sihirli su etkisini gösterdi"
"Evet" dedi, Defne’nin gözleri seruma döndü, bitmek üzereydi.

"Acıktın mı bebeğim?"
"Hayır"

Çınar ona döndü yeniden. Gözlerinin içine bakıyordu. “Masal’cığım hemen iyi olmalısın, çünkü seni lunaparka götüreceğim"
Masal, “Ne? Lunaparka mı?” Dedi heyecanla.

Defne de o sırada ayağa kalkıp seruma yaklaştı. Çınar'ın oyaladığını gördüğü kızının canını yakmadan yavaşça önce hortumu sonra da elindeki iğneyi çıkardı.

Çınar gördüğü gibi küçük kızı kucağına aldı. Onunla birlikte odadan çıkarıp salondaki koltukta oturdu. Masal’ın gözleri ise yanlarında oturan annesine kaydı. "Şimdi Lunapark'a gitmek istiyorum"

Defne şaşkınlıkla kafasını iki yana salladı. Kızının evde dinlenmesi gerektiğini düşündü.
“Bugün olmaz anneciğim."
Masal, “Anne." Dedi itiraz ederek. Yüzünü astı.

Defne’nin gözleri genç adama döndü, ona da cevap olarak kafasını iki yana salladı. Bugün dışarı çıkmasını uygun görmedi. Serumu yeni bitmişti, dinlenmesi daha iyiydi. Kızına döndü, “Anneciğim söz veriyorum, ilk fırsatta birlikte gideceğiz."

Masal omuz silkti, iki kolunu göğsüne bağladı. “Ben şimdi gitmek istiyorum" gözlerini bir umut ile Çınar’a çevirdi. Annesini ikna edebileceğini düşündü. “Çınar gidelim"

Çınar’ın gözleri Defne'ye döndü. “Gitsek mi?"
"Dinlenmesi gerekiyor"
"Çok kısa kalırız" dedi, Defne’nin gözleri kızına yöneldi. Heyecanla onları dinlediğini gördü, derin bir nefes aldı. Onu kırmak istemedi.
“Peki ama şimdiden söyleyeyim çok az kalacağız.”
Masal gülümsedi, sevinçle iki kolunu havaya kaldırdı. “Yaşasın!!"
.....

Çınar’ın kucağındaydı Masal. Heyecanla devasa oyuncaklara, rengarenk ışıkları izliyordu. Minik kalbi delice heyecanlıydı. İlk defa böylesine büyük bir parkı görebiliyordu. Boncuk gözlerini yavaşça genç adama çevirdi.

Çınar, “Hangisine binmek istersin?” diye sordu. Küçük kızın heyecanlı gözleri anında rengarenk arabaların olduğu, müzik eşliğinde birbirine çarptığı arabalara kaydı. Yaşıtları babalarının yanında oturuyor, her arabaya temas ettiğinde kahkaha atıyordu. “Çarpışan araba.”

Çınar’ın gözleri o yöne döndü. Babaları ve evlatları gördü. Kucağındaki küçük kızı kollarının arasında sıkı sarıp oraya yöneldi. “Hangi renk arabayı istiyorsun?” diye sordu.

Masal hızla minik parmağıyla pembe olanı işaret etti. Çınar hızlı hızlı adımlarla pembe olanı herkesten önce tuttu. Küçük kızla oturdu.

Defne oyun alanının kenarındaydı, ikisini rahatlıkla izleyebileceği bir köşeye geçti. Başlangıç müziği ile yarış başladı. Koca bir alanda renk renk arabalar birbirine çarpa çarpa ilerlemeye çalışıyor, genellikle de küçük çocukların sevinçli gülüşü duyuluyordu.

O çocuklardan biri de kendi kızıydı. Tıpkı diğer arabalardaki çocuklar gibi her çarptıklarında gülüyor, kahkahaları yankılanıyordu.

Yüzünde tebessüm belirdi. Minik kızı, bu adamın gelişi ile bambaşka birine dönüşmüştü. Artık daha neşeli ve daha mutluydu. Artık bir baba eksikliğini yaşamıyor, artık neden bir babaya sahip olmadığını sorgulamıyordu. O daha ilk tanıştıkları günlerde, yemek yaptıkları anda onu babası seçmişti.

Kafasını yavaşça eğdi, bu adam hem kızına hemde ona şifaydı. Hep var olmalıydı.

Gözlerini kızının sesiyle kaldırdı, Masal kahkahalarının arasında sesleniyordu. Elini kaldırıp salladı, telefonunun sesini duydu. Çantasından çıkarıp ekrana baktığında Yiğit'in ismini gördü. “Alo" dedi merakla.

Yiğit hastanedeki odasındaydı, fırsat bulduğu anlardan birindeydi. “Defne merhaba.” Sustu, aklında sadece küçük kız vardı, serum bağlayıp apar topar gitmek zorunda kalmıştı.

"Merhaba Yiğit"
"Masal nasıl oldu? Ağrısı geçti mi?"
"Evet, daha iyi. Teşekkürler"
"Serum bitti mi?"
"Evet, az önce çıkardım"

Yiğit derin bir nefes aldı. Aklında bir istek vardı, dile getirmeye çekindi. Cesaretini topladı. “Bir saatlik boşluğum var, onu görmeye gelebilir miyim?" diye sordu.

Defne’nin dikkati telefona yöneldi. Ufak bir soluk aldız Kızını iyileştirdiği için minnet duysa da geçmişi unutmamıştı. İkisini bir başına bırakıp gittiği ve Masal’ı bırakmasını teklif ettiği o anı unutmayacak, onu affetmeyecekti.

Gözleri kızına döndü. Çınar’ın yanında oldukça iyi ve mutlu gözlüyordu.
"Evde değiliz..” dedi fısıltıyla. “Ve Masal gayet iyi görünüyor"
"Nerdesiniz?"
"Çınar, Masal'ı lunaparka getirdi."

Yiğit’in yüzü asıldı, telefonu parmaklarının arasında istem dışında sıktı. “Masal'ın evde dinlenmesi daha iyi olurdu"
"Çok kalmayacağız"
"Peki" dedi Yiğit, kabullenmekten başka çaresi olmadığını anladı. Sustu.

Defne’nin gözleri kızındaydı. Çınar’ın kucağında çarpışan arabadan indiği gibi atlı karıncayı işaret etmişti. Genç adam itiraz etmeden onu birinin üstüne oturdu. “Anne.” Diye seslenip el salladı, Defne gülümseyerek karşılık verdi. Telefonu hatırladı, görüşmeye hala devam ediyordu.
“Kapatmalıyım Yiğit" dedi, “Görüşürüz.”

Çınar yavaşça yanına yaklaştı, küçük kızı atlıkarıncaya bindirip uzaklaşmıştı. İkisinin de gözleri o yöne sabitlendi, küçük kızı gülüşü ikisine serin bir havaydı.

Genç adam, “Çok mutlu görünüyor" dedi.

Defne tebessümle onayladı, kızı bu parka geldikleri hatta bu adama yakın olduğu her anda çok mutluydu. Telefonu kulağından indirip çantasına bıraktı, gözleri Çınar’a döndü. “Yiğit aradı şimdi"

Çınar'ın merak dolu bakışı ona döndü. “Neden?"
"Masal'ı görmek istediğini söyledi"

Çınar sustu, cevabını delice merak etti. Defne gözlerini gözlerine çevirdi, “Kabul etmedim.” dedi tebessümle.

Çınar gülümsedi. Rahatladığını hissetti. Bu küçük aileyi kaybetmekten delice korkuyordu. "İyi yaptın"

Defne derin bir nefes aldı. Kalbinde aynı korku vardı. Bu adam hiçbir zaman hayatlarından çıkmamalıydı. Onsuzluk dayanılmaz olur. "Yiğit'i bir daha asla aramayacağım. Masal rahatsızlanırsa da sadece sana haber vereceğim" dedi.

Çınar tebessüm etti, derin bir soluk aldığı anda atlıkarınca durdu. Çınar hızla yaklaşıp küçük kızı kucağına aldı, Defne'ye yaklaştı.

Defne elini kızının yüzüne bıraktı, terlediğini gördü. Pamuk teni iki kırmızı elma olmuştu. Endişe etti. “Bu kadar yeterli, eve dönmeliyiz"

Masal yüzünü astı, daha binmek istediği bir sürü oyuncak vardı. “Ama anne.”

Defne dinlemedi, kararlıydı. “Anneciğim artık dinlenmen gerekiyor. Söz veriyorum başka gün yine geleceğiz ve daha fazla kalacağız."
Çınar anında onayladı, “Evet Masal’cığım annen çok haklı, eve dönmeliyiz."

Masal yüzünü assa da ikisi de dinlemedi. İkna etmeye gayret ederek arabaya yöneldi.
....

Çetin son model arabasıyla ilerliyordu. Üzerimde ince triko boğazlı kazak ve aynı renk bir ceket vardı. Gözlerindeki güneş gözlüğü ile karşılaştığı her genç kızın aklını almayı başarıyordu.

Son ses müzik caddede delide yankılanıyordu. Elinin birini direksiyondan ayırıp saçlarının ön kısımlarını havaya kaldırdı. Yeniden elini direksiyona bıraktı, işaret parmağıyla müziğe ritim tutmaya çalışıyordu.

Yüzünde tebessüm vardı, geçtiği her caddede her sokakta ilgi çekmek oldukça hoşuna gidiyordu. Dikkatle direksiyonu sağa kırdı, bir caddeye girdi. Kırmızının yandığını görüp durdu.

Kulağına bir ses ulaştı, gözlerini yavaşça o yöne çevirdi. Bir tartışmaya şahit oldu. Bir genç kız gözüktü, arkası dönüktü. Karşısında bir adam vardı, iri yapılı orta yaşlarda biriydi. Aralarında hararetli bir tartışma vardı.

Çetin gözlerinin birini kıstı, derin bir nefes alıp arabanın kapısını açtı. Daha fazla bu tartışmayı uzaktan izlemeye dayanamadı. Bir an önce müdahale etme gereği duydu.

Tam arabadan ineceği vakit yeşil ışık yandı. Cadde korna sesleriyle yankılandı. Derin nefes alıp yeniden koltuğuna oturup çalıştırdı. Arabayı müsait bir köşeye park edip indi.

Gözleri hararetli tartışmanın üzerindeydi. Her adımında sesleri daha net duyuyordu.
Genç kız öfkeyle, “Bu sana son uyarım!” diye haykırdı.

Karşısında öfkeli gözleriyle komşusu vardı. Günlerdir aynı konu üzerinde tartışıyorlardı. Siyah gözleri öfkeyle parıldıyor, bu kıza her geçen gün daha çok sinir oluyordu. “Sen kimsin de bana sürekli müdahale ediyorsun!" Diye gürledi.

Genç kız derin bir soluk aldı. Öfkesine direnemiyordu. Aylar önce kapı konuşu olmuşlardı. Bu adam geldiği günden bu yana sorun çıkarmaya çalışıyordu “Aynı sitede, hatta aynı binada yaşıyorsak, hepiniz kurallara uymak zorundayız!"
"Özgürlüğümüz de mi yok!" Diye gürledi adam.

Genç kız işaret parmağını sallandı, “Senin özgürlüğün, benim yada diğerlerinin özgürlüğünü kısıtladığın yerde biter!!”

Derin derin nefes alıyordu adam, gözlerini komşusunun yeşil gözlerine dikti. Sabrı geçen her dakika da daha çok taşıyordu. “Bana bak, bir daha karşıma çıkmayacaksın! Çünkü bir dahakinde 'kadın' diyerek kendime engel olmayacağım!"

Genç kızın gözleri büyüdü, “Sen beni tehdit mi ediyorsun?" Diye haykırdı. Hızla telefonunu çantasından çıkardı. “Peki o zaman sorunu karakolda halledelim.” Dedi, rakamları tuşladığı anda komşusu hızla yaklaşıp telefonu elinden çekti.

Genç kız öfkeyle yaklaştı. Çetin, öfkeli adamın elini havaya kaldırdığını gördü, gözleri delice büyüdü. Anında adımlarını hızlandırıp arkasından yetişip kolunu tüm gücüyle sıkıca tuttu.

“Hop hop!” Dedi. Adamın gözleri hızla ona döndü.
“Sen kimsin be!” diye gürledi. Elini çekmeye çalıştı, Çetin parmaklarının arasında delicesine sıktı. Çekiştirerek yüzünü kendine doğru çevirdi.

Çetin sakin olmaya çalışarak tüm dikkatini adama verdi, karşısındaki kızı görmemişti bile. “Kim olduğumun önemi var mı? Bir kadına el kaldıramazsın!!" Elini parmaklarının arasında delicesine sıktı. “El kaldırmayı aklından bile geçiremezsin!” dedi. Hızla elini bırakıp yakasından sıkıca tuttu. Geri geri itip sırtını duvarla buluşturdu. Adamın hızlı bir hamle ile arkasını dönüp koşarak uzaklaştığını gördü.

Derin nefes alıp gözlerini geriye çevirdi, gözleri bir çift yeşil göz ile buluştu. Delicesine büyüdü. Bu kız, o başbelasıydı, Selen’di. Gözlerini kıstı.

Selen derin nefes aldı. Gözlerini aynı şekilde kıstı. Şaşkınlığını gizlemeye çalışarak yanına yaklaştı. “Neden müdahale ediyorsun?” Dedi.

Genç adam şaşkınlıkla yaklaştı. Sadece ufak da olsa bir teşekkür beklemişti. “Anladım.” Dedi, bir adım daha yaklaştı. Gözlerini gözlerinden yavaşça ayırdı. “Sen özür dilemeyi bilmediğin gibi, teşekkür etmeyi de bilmiyorsun.”

Selen onun aksine bir adım geriye gitti. Teşekkür kelimesin diline gelemedi, bu adamın karşısında bunu yapamayacağını anladı. Derin nefes aldı. “Neden teşekkür edecekmişim?"

Çetin’in yüzünde şaşkınlık barındıran bir ifade belirdi. Bu kıza anlam vermenin zor olduğunu anladı. “Neden mi?"

Selen ufak bir soluk aldı. Yeşil gözlerini hızla genç adamdan ayırıp arkasını döndü. Tek kelime etmesine müsaade etmeden ilerledi. Çetin’in, “Dik kafalı başbelası!” diye haykırışını duydu, umursamadan uzaklaştı.
......
Çınar arabayı durdurup gözlerini arka koltuğa çevirdi. Dakikalardır küçük kızın sesinin çıkmadığını hatırladı. Gözleri minik yüzüne kaydı, bükülmüş dudakları ve kapalı gözleriyle tıpkı bir melek gibiydi. Tebessüm etti, “Uyumuş..” dedi.

Kapıyı açıp arka koltuğa yaklaştı. Kapısını dikkatle aralayıp kemerini açtığı gibi kucağına aldı. Defne önden ilerleyip evin kapısını açtı, arka arkaya eve, küçük kızın odasına geçtiler.

Defne kızının üstünün değiştirdikten sonra yatağına yatırdı. Sessiz adımlarla salona geçti, Çınar yanına yaklaştı. İki elinden sıkıca tuttu. “İstemesem bile gitmek zorundayım, şirkette beni bekleyen işler var"

Defne elinin birini yanağına bıraktı “Görüşürüz sonra"
Genç adam, “Görüşürüz" dedi. Hızla yaklaşıp kollarını boynuna doladı. Burnunu saçlarına gömdü. Derin derin soluk aldı, ciğerlerinin derinlerine yeniden çekti. Bu kokuya her geçen gün daha çok bağımlı olduğunu anladı.
“Gittikçe bu kokunun daha çok bağımlısı oluyorum"

Defne tebessüm edip, “Seni Seviyorum" diye fısıldadı. Çınar gülümseyip alnına ufak bir öpücük kondurdu. “Seni Seviyorum" geriye çekilip bir elini sıkı sıkı tuttu. Gitmek istemeyen yanına direnmeye gayret ediyordu. “İşlerimi halledip döneceğim.”

Defne gülümsedi, “Bu gece mi?”
“Evet, bir daha sensiz uyuyabileceğimi zannetmiyorum.”
Defne tek gözükü kıstı, “Alışkanlık haline getirme.” dedi. Gülümsüyordu, dün geceki uykunun uzun zamandır geçirdiği en güzel uyku olduğunu hatırladı.
“Üzgünüm, en güzel alışkanlığım oldu.”

Defne gülümsedi, itirazı yoktu. “Seni bekleyeceğim."

Çınar anında kafasıyla onayladı. Şimdiden heyecanlanmaya başladığını fark etti. “O zaman hemen gidip işlerimi erkenden halledeyim.” Yaklaşıp genç kadının yanağına ufak bir öpücük kondurdu. “Görüşürüz.”

Defne, “Görüşürüz.” diye cevapladı. Kapıya kadar eşlik etti. Genç adam ayakkabılarını giyip arabasına yaklaştı. Sürücü koltuğuna yerleşti, çalıştırmadan önce el salladı. Sadece saniyeler içerisinde gözden kayboldu.

Defne kapıyı örtüp içeri girdi. Sırtını kapıya yasladı. Elini yavaşça kalbine bıraktı, bu adamın her temasında delice haykırdığını anladı. Gülümsedi, zilin çaldığını duydu. “Çınar..” dedi. Bir şey unuttuğunu düşündü. Kapıyı hızla açtı, gözleri şaşkınlıkla büyüdü. “Yiğit.” Dedi.

Genç adam gözlerini yavaşça gözlerinden ayırdı. Elinde malzemelerinin olduğu bir çanta vardı. “Masal'ı kontrol etmek istedim" dedi çekinerek. Davet etmesine fırsat vermeden içeri girdi.

Defne sessizce takip etti. Yiğit ağır adımlarla küçük kızın odasına yaklaştı. Kapıyı yavaşça aralayıp içeri girdi. Dikkatle dakikalarca muayene etti. İyi olduğundan emin olup malzemelerini toparlayarak ayağa kalktı.
"İyi görünüyor" dedi. Salona geçti.

Defne odanın kapısını örtüp gözlerini gözlerine çevirdi. “Ağrı olmadığını söyledi"
"Serumun iyi geleceğini biliyordum"

Yiğit gözlerini salonda gezdirdi. Oturmak için teklif bekledi. Gözleri Defne’ye döndü, genç kadının ondan olabildiğince uzak durmaya gayret ettiğini fark etti. Ufak bir soluk aldı, kapının sesi duyuldu.

Defne’nin meraklı gözleri o yöne döndü. Hızla yaklaşıp araladı, “Çınar..” dedi şaşkınlıkla. Çınar’ın elinde bir çanta vardı, tebessüm edip uzattı. “Çantanı arabada unutmuşsun.”

Defne sessizdi, aklı sadece evin içerisindeki adamla karşılaşma ihtimalindeydi. Ufak bir soluk aldı, içeriden Yiğit’in, “Kim geldi Defne?” Sesi duyuldu.

Çınar’ın gözleri şaşkınlıkla genç kadına döndü, bir açıklama bekledi. Bu adam yine niye buradaydı?
Defne, Yiğit..” diye fısıldadı. “Masal için..” diye ekledi.

Çınar beklemedi. Beklemek istemedi. Çantayı eline sıkıştırıp arkasını döndü. Hızlı adımlarla yaklaştığı arabasına binip hızla çalıştırdı.

Yiğit sessizce kapıya yaklaştı, çantası elindeydi. “Gitmeliyim. Görüşürüz" dedi. Hızla ilerledi.

Defne tepkisizdi, gözlerini bir an bile Çınar’ın gittiği yoldan ayıramadı. Toparlanmaya çalışıp içeri girdi. Hızla telefonunu bulup genç adamın ismini buldu. Böyle gitmesine, böyle bitmesine müsaade etmeyecekti.

İsmini tuşlayıp kulağına yaklaştırdı. “Aç Çınar..” dedi. Gözleri doldu, “Aç ve beni dinle lütfen" diye ekledi. Telefon defalarca çaldı, cevap verem hiç olmadı. Defne’nin yüzü asıldı, kalbinin kor alevlerin içerisinde kavrulduğunu anladı. Yanağına bir damla çaresizlikle süzüldü. Ne yapacaktı bundan sonra?


Sınırımız +60 oy, 10 yorum 🧡
Sınır geçtiği anda yayınlanacak 🧡

Bölüm : 11.01.2025 18:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...