22. Bölüm

16.Bölüm: “Ben..”

Melek Şahin
mlkshnn


Salondaki koltuğa yaklaşıp oturdu. Cebinden çıkardığı telefondan galeriye dokundu. Kızının fotoğraflarını açtı. Minicik bir bebek farkında bile olmadan kameraya bakıyordu. Dünyaya gözlerini yeni açtığı günlerdeydi.

İşaret parmağını dikkatle üzerinde gezdirdi. “Babacığım..” diye fısıldadı. Gözleri doldu, bir gün ona kavuşabilmeyi, sıkı sıkı sarılabilmeyi diledi. “Beni bekle.. olur mu?”

Çaresiz bir soluk verdi. “Baban seni bulacak.” Diye ekledi. Fotoğrafı kalbinin üzerine bastırdı. Gözlerini sıkı sıkı kapatıp onu bulabilmek için Allah’a yalvardı.
…..

Defne gözlerini yavaşça araladı, gözleri pencereye kaydı. Günün aydınlandığını gördü, yavaşça doğruldu, zihninde dün akşam belirdi.

Çınar misafiriydi, Masal’ı uyutmak için odaya girmiş, uzun bir sürede çıkmamıştı. Şaşırdı, gözlerini odasında yeniden gezdirdi. Genç adamı beklerken en son koltukta uzandığını hatırlıyordu.

Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, onu yatağına genç adamın getirdiğini anladı. Yavaşça üstündeki pikeyi çekip ayaklarını yataktan sarkıttı.

Merakla ayağa kalktı. Elleriyle saçlarını düzeltti. Genç adam neredeydi, gece eve mi gitmişti, nerede uyumuştu merak etti.

Yatağının kenarında bulunan peluş terlikleri ayaklarına geçirip kapıya yöneldi. Odadan çıktığı anda gözleri salondaki koltuğa kaydı. Kenarından sarkan bir el gördü.

Sessiz adımlarla yanına yaklaştı. Gözleri genç adama kaydı. Çınar koltuğun üzerinde boylu boyuna uzanmış uyuyordu. Yeri oldukça rahatsız edici gözüküyordu. Neden burada uyumayı tercih ettiğini, neden yanına gelmediğini merak etti

Yavaşça önüne eğildi. Gözlerini yüzüne sabitledi . Sessiz sessiz alıp verdiği solunu izledi. Çok yakışıklı olduğunu düşündü. Elini yavaşça saçlarına yaklaştırıp dokundu. “Çınar” diye fısıldadı.

Çınar sesini duyduğunda gözlerini usulca araladı. Genç kadını gördüğü anda yüzünde koca bir tebessüm belirdi. Günün ilk manzarasının olmasının çok güzel olduğunu düşündü. “Defne" dedi.

Defne eğilmiş saçlarını yavaşça okşuyordu. Merakla, “Neden koltukta uyudun?" Diye sordu.

Çınar elini yavaşça saçlarındaki elinin üzerine bıraktığı sıkıcı tuttu. “Sen uyuyordun"
"Yatağa gelmeliydin, burası rahat değildi"
"Birlikte uyumayacağımızı söylemiştin" dedi.

Defne'nin yüzünde gülümseme oluştu. Bu adamın eşsiz olduğunu bir kez daha anladı. Sırf gece şakasına yanında uyuyamayacağını söylediği için burada uyumayı tercih etmişti. Ufak bir soluk aldı, koltuğun kenarına oturdu. Gözlerini önce kızının odasına çevirip kontrol etti, ses gelmediğini anlayınca genç adama doğru eğildi ve dudağına ufak bir öpücük kondurdu. Dün geceyi hatırlayıp, “Şakaydı" dedi.

Çınar gülümsedi. Dudağından genç kadının izi vardı. Kalbideki heyecanı bastırıp iki kolunu boynuna dolayarak kendine doğru çekti. Burnunu saçlarına gömdü, güne bu kokuyla başlamanın eşsiz olduğunu düşündü. “Seni Seviyorum" dedi.

O anda karşıdaki odalardan ses duyuldu, Masal’ın uyandığını anladılar. Defne hızla genç adamdan uzaklaşıp ayağa kalktı. İkisini de gözleri odanın kapısına döndü, saniyeler içerisinde küçük kız gözüktü.

Gözleriyle aynı renk pijamalari üzerindeydi. Açık renk saçları dağınıktı. Minik elleriyle gözlerini ovuşturup esniyordu. Defne tebessüm etti, kızının en özel anlarının içerisinde sabahları ilk uyandığı anlar olduğunu düşündü. “Günaydın anneciğim.”

Masal’ın gözleri yavaşça koltuğa kaydı genç adam, dün geceyi hatırladı. Genç adamın onların evinde uyudugunu fark etti. Yüzünde koca bir gülümseme belirdi. Heyecanla, “Çınar!!” Haykırarak yanına koştu.

Çınar doğruluk kollarını açtı, minik kızı sıkı sıkı sardı. Masalın küçük eli anında genç adamın sakallarıyla buluştu. Parmaklarını yavaşça kısa tutanların üzerinde gezdirdi. Avuçlarında hissettiği ufak dikenler her daim olduğu gibi yine çok hoşuna gitti. “Çınar sen bizim evde uyudun"

Genç adam gülümseyerek eline ufak bir öpücük kondurdu. “Evet"
Masal hızla kollarını boynuna doladı. Mutlulukla, “Hep bizim evde uyu" dedi. Genç adamın gözleri Defne’nin gözleriyle buluştu. İkisi de aynı anda, aynı evde yaşamanın hayalini kurdu.

....
Çınar arabasını kreşin önünde durdurdu. Gözlerini bir an bile olsa kapıdan ayırmıyordu. Küçük kız gözüktü, sırtında çantası, elinde de bir resim kağıdı vardı.

Genç adam hızla arabadan indi, “Masal.” Dedi, Masal’ın boncuk gözleri anında ona kaydı. Gözleri parıldadı, sevinçle yanına koştu. Çınar kucağına alıp yanağına ufak bir öpücük bıraktı.

"Gidelim mi?"
"Evet" diye onayladı.

Çınar arka koltuğa oturtup kemerini bağladı. Sürücü koltuğuna yerleşti, çalıştırmadan önce küçük kızın seslenişini duyup gözlerini geriye çevirdi.

Masal heyecanla elindeki resim kağıdını çevirdi. “Çınar bak.” İki insan figürü vardı, biri küçük biri de büyüktü. El ele tutuşmuşlardı. Önlerinde ise pastaya benzeyen bir şekil yapmaya çalışmıştı. “Ben yaptım, güzel olmuş mu?" Diye ekledi.

Çınar tebessümle eline aldı. Dikkatle inceledi, pek anlamlandıramasa da gülümseyerek küçük kıza baktı. “Çok, çok beğendim.”
Masal heyecanla, “Annem için yaptım" dedi.
“Annenin de çok beğeneceğine eminim.”

Küçük kızın gözleri kısıldı, derin bir nefes aldı. “Anneme doğum günü için vereceğim.”

Çınar merak dolu gözleri hızla Masal’a döndü. “Annenin doğum günü mü bugün?” diye sordu şaşkınlıkla. Daha öncesinde gününü hiç sorgulamadığını hatırladı.

Masal kafasıyla onaylayıp geriye çekildi, sırtını koltuğa yaslayıp gözlerini resmine çevirdi. “Annemin doğum günü..”

Çınar tebessüm etti, öğrenmesinin iyi olduğunu düşündü. Bunu değerlendirmeliydi. Derin bir nefes alıp küçük kıza döndü. “Masal’cığım..” dedi. Masal’ın meraklı gözleri ona döndü.
"Biliyor musun, Zehra Babaanne seni çok özlediğini söyledi"

Masal gülümsedi, onun adını andığı anda yaptığı pastaları, oynadığı oyunları hatırladı. “Bende özledim"
"Peki.. Bugün onun yanına gitmek ister misin?"

Masal heyecanla, “Bana yine pasta yapar mı?"
"Evet, üstelik yeni bir pasta daha öğrendi. Sana yapacak"
Küçük kız anında doğrulup iki kolunu sevinçle ayağa kaldırdı. “Zehra babaanneye gitmek istiyorum!”

Çınar zaferle gülümsedi, “O zaman hemen Zehra babaanneye gidiyoruz.”
....

Defne’nin gözleri okulun bahçe kapısına kaydı, genç adamı gördü. Tebessümle yaklaştığında, Çınar derin nefes alıp sıkıca kollarını boynuna doladı.

Defne hızla geriye çekildi, kızının görecek olmasından delicesine korktu. “Çınar.. Masal.” dedi.

Çınar tebessüm etti, “Masal burada değil"
Genç kadın, “Ne? Nerede?" Diye sordu anında. Yüzünde telaş belirdi, kızının okul çıkış saatiydi.

"Anneme gitmek istediğini söyledi, reddedemedim" elini, genç kadının elinin içerisine bırakıp sıkıca tuttu. Yönünü arabaya çevirdi, bir an önce planlarını hayata geçirmek istedi.
“Hadi oyalanmalıyım, çok işimiz var"

Ön koltuğa yaklaşıp kapıyı açtı. Genç kadının tek kelime etmesine müsaade etmeden arabaya bindirdi. Kapıyı örtüp sürücü koltuğunda yerini aldı.

Defne merakla, “Nereye gidiyoruz?" Diye sordu.
"Benim evime"
"Neden?"
"Evden almam gereken bir şey var. Senin için sorun olmaz değil mi?”

Genç adam kafasını iki yana salladı, bir mahsuru olmayacağını düşündü. “Hayır"

.....
Çınar genç kadının elinden sıkıca tutup arabadan inmesine yardımcı oldu. El ele eve yürüyüp sohbet ediyorlardı.

Genç adamın adımları kapının önünde durdu. Cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açtığında, Defne’nin gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Salonun her köşesinde rengarenk mumlar yanıyordu. En orta yerinde ise şık, göz alıcı bir yemek masası kuruluydu. Şaşkın gözleri yavaşça genç adama döndü, “Çınar..” diye fısıldadı.

Çınar gülümseyip önüne geçti. Tuttuğu eline ufak bir öpücük kondurdu. “Yemek soğumadan yemeliyiz.” Masaya yaklaştırıp sandalyesini çekti.

Defne’nin gözleri masaya yoğunlaştı, çeşit çeşit yemekler olduğunu gördü. "Sen yapmış olamazsın değil mi?"

Çınar gülümsedi, bu kadar maharetli değildi. Tümünü özenle yaptırmıştı. Çatalı eline aldı, “Tatlarını beğenecek misin?" Diye sordu.

Defne gülümseyip eşlik etti. Oldukça lezzetli olduğunu düşündü.
.....

Çınar yavaşça ayağa kalktı, kenardaki radyonun bir tuşuna dokundu. Evin içerisinde slow loş bir müzik yankılandı. Gülümseyerek genç kadına yaklaşıp elini uzattı, “Bu güzel kadın, bana bu dansı lütfedebilir mi?"

Defne gülümsedi, tereddütsüz eline karşılık verip ayağa kalktı. Salonun ortasında adımları durdu Genç adamın sıkıca kavradığı beline karşılık, ellerini boynunda birleştirdi

Çınar derin bir nefes verip, “İyi ki doğdun sevgilim.” Diye fısıldadı. Dudağını kulağına yaklaştırdı. “Doğum günün kutlu olsun" diye ekledi.

Defne yavaşça geriye çekilip gözlerini, gözlerine çevirdi. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı, “Doğum günüm mü?”

"Evet, neden doğum gününün bugün olduğunu hiç söylemedin. Masal'dan öğrendim"

Defne’nin yüzünde koca bir tebessüm belirdi. Bu hazırlıklara yeni yeni anlam verdi. Ortada büyük bir yanlış anlama olduğunu anladı. “Her şey çok güzel, çok teşekkür ederim ama benim doğum günüm bugün değil"

Çınar şaşkınlıkla, “Ne?” Dedi. “Emin misin?” Diye anında ekledi.

Defne kafasıyla onayladı, oldukça emindi. “Tabii ki eminim"
Genç adam merakla, “Ama Masal..?" diye sordu.

Defne elini genç adamın yanağının üzerine bıraktı. Alt dudağını kahkaha atmamak için ısırıyordu. Yüzünde koca bir gülümseme vardı. Küçük kızının oyununa geldiğini düşündü.
"Masal daha tam olarak sayıları ve günleri bilmiyor. Ona nasıl inanırsın?"

Çınar tebessüm etmekle yetindi. Küçük kızın söylediğine nasıl da inandığına şaşırsa da üstelemedi. Bu gece anlık bir şekilde oldukça güzel geçiyordu. Derin nefes aldı.
"Olsun, bensiz geçen doğum günlerine sayarız" dedi tebessümle. Küçük kıza minnet duydu, böyle bir gecenin istemeden de olsa mimarıydı.

Defne başını yavaşça eğip omzuna bıraktı. Son zamanlarda en çok huzur bulduğu yerlerden biri olduğunu düşündü. “Masal'ı bu yüzden mi annene bıraktın?"
"Evet ama kesinlikle zorlamadım"
"Anneni çok sevmişti, zorlamadığına eminim"

Çınar burnunu dikkatle saçlarına gömdü. Kokusunun, ömrünün en eşsiz kokularından olduğuna bir kez daha emin oldu. “Böyle bir gecenin mimarı olduğu için Masal'a büyük bir teşekkür borçluyum." Diye fısıldayıp geriye çekildi.

Genç kadının elini tutup, “Gel" dedi. “Bekle geliyorum" arkasını dönüp bir odaya girdi. Sadece dakikalar içerisinde elinde bir buket çiçek ile gözüktü.

Özenle genç kadına uzattı. Defne gülümseyerek eline aldı. “Teşekkür ederim”

Çınar yanına oturdu. Burnunu omzuna gömdü. “Ögretmenliğini seviyorum.” Diye fısıldadı. Kokusunu içine çekti. “Anneliğini seviyorum" tebessüm etti, “Seni çok seviyorum.” Diye ekledi.

Defne huzurla kafasını omzuna yasladı. Burnunu çiçeklere dayayıp kokuyu ciğerlerine çekti.

Çınar, “Gerçek doğum günün ne zaman?"
"Bir buçuk ay sonra"

Çınar gülümsedi. “O kadar geç mi?"
"Geç mi?"
"Aslında böyle bir akşam için doğum gününü beklememe gerek yoktu" dedi. Yavaşça pozisyonunu değiştirip kafasını genç kadının dizinin üzerine bıraktı.

Defne’nin eli anında genç adamın saçlarına kaydı, dikkatle okşarken gözleri saate kaydı. Kızının uyku saatinin yaklaştığını gördü, onsuz asla uyumayacağını hatırladı.

"Masal'ın uyku saati yaklaşıyor"

Çınar bedenini tamamen yatağa bırakıp sırt üstü yatarak gözlerini gözlerine çevirdi. “Annem halleder"
"Uyumazsa huysuzlanır"
"Merak etme bizimkiler halleder, düşünme"

Defne kafasını iki yana salladı. Kızı, annesinin olmadığı bir geceyi asla geçiremezdi. Derin nefes aldı, bir an önce yanına gitmek istedi. “Hadi Çınar, gidelim"

Genç adam kafasıyla onaylayıp doğruldu. Bir an önce içini rahatlatmalıydı, annesine güveni sonsuzdu. Telefonunu çıkarıp annesinin ismini tuşladı, sesi hoparlöre verdi.

Zehra Hanım, "Oğlum" dedi.
“Anne, Masal huysuzluk yapıyor mu?"
"Hayır, az önce uyudu"

Defne'nin yüzünde şaşkınlık oluştu. “Uyudu mu?" Kızının ilk defa onsuz bir evde uyuduğuna şahit oldu.
"Evet"
Çınar’a döndü anımda. Fısıltıyla, “Üzerini örtmüşler mi?" Diye sordu. Minik kızı, uyuduğu vakitlerde sık sık üstünü açar ve çok çabuk üşütürdü.

Çınar kafasıyla onaylayıp dikkatini telefona verdi. “Üzerini örttünüz mü anne?"
"Evet, tabi ki oğlum.”

Defne endişeyle alt dudağını ısırdı. “Yemek yemiş mi Çınar.” Diye fısıldadı.
Çınar yeniden telefona yöneldi. “Yemek yedi mi anne?"
"Yemek de yedi, oyun da oynadı. Sonra da mışıl mışıl uyudu"

Defne rahatlıkla derin bir nefes aldığında, Çınar'ın yüzünde gülümseme oluştu. Annesine döndü. “Tamam anneciğim görüşürüz. Uyanırsa veya huysuzluk yaparsa haber verebilir misin?"
"Tabi oğlum, görüşürüz"

Çınar telefonu kulağından indirip genç kadına döndü, rahatladığını görüp gülümsedi.
"Rahatladın mı?"
"Evet"

Derin nefes alıp gözlerini, gözlerine çevirdi. Etrafı saran mumların loş etkisi sole müzikle birleşip eve hoş bir hava veriyordu. Çınar yavaşça dudağını, onunkilere dokundurdu.

Genç kadın gözlerini yavaşça yumdu, anın büyüsüne anında kapıldı. Bu adama yakın olmayı da temasını da ilk defa böylesine istedi.

Genç adam yavaşça doğrulup ayağa kalktı. Elini sıkıca tutup ayağa kaldırdı. Bu gecenin devamını istedi. Kalbindeki heyecanı bastırarak adımlarını odasının önünde durdurdu. Gözleri genç kadına kaydı, bakışlarıyla sordu. Bu odaya girdikleri anda her şey bambaşka olacaktı. İkisi artık tamamen birbirine ait olacaktı.

Defne alt dudağını ısırdı. “Ben..” diye fısıldayıp elini yavaşça geriye çekti. Kalbi Yiğit’in ihanetiyle kavruldu, onu en güvendiği günlerde bir başına bırakıp gitmişti. Yine.. yine aynısını yaşamaktan korktu. Yine terk edilmekten, bir başına kalmaktan delice endişe etti.

Çınar’ın yüzü asıldı, belli etmemeye çalışarak genç kadının elini yeniden sıkıca tuttu. Yüzünde zoraki ufak bir tebessüm oluşturdu, “Dışarı çıkıp biraz hava alalım mı?"

Defne itiraz etmeden kafasıyla onayladı. Hava almaya en çok şu anda ihtiyaç duyduğunu hissetti. “Olur.” Dedi, elini sıktı.
…..

Sessizce yürüyordu ikisi de. El eleydiler. Caddedeki arabaların veya gelip geçen insanların dışında hiç ses yoktu. Yol boyunca ikisi de tek kelime etmemişti.

Çınar cesaretini toplamaya çalıştı, gözlerini yavaşça ona çevirdi. Gördüğü her anda kalbinin aynı heyecanla çarptığını hissetti. “Özür dilerim" diye fısıldadı mahçubiyetle.


Genç kadın usulca gözlerini ona çevirdi. Bakışlarından, sessizliğinden mahçup hissettiğini fark etti. Bu şekilde hissetmesini hiç istemedi.
"Ne yapacağımı bilemedim" diye açıkladı.

Çınar adımlarını durdurup elini bırakmadan önüne geçti. Boştaki elini yanağının üzerine bırakıp gözlerini buluşturdu. “Özür dilerim..” diye fısıldadı samimiyetle. “Gerçekten çok özür dilerim.” Ufak bir soluk alıp yüzünde tebessüm oluşturmaya çalıştı. “O anı, hiç yaşanmamış sayamaz mıyız?"

Defne tek kelime edemedi. Yönünü yola çevirip elini hiç bırakmadan yürümeye devam etti. Kalbinde durduramadığı bir korku vardı. Sebebi sadece bir zamanlar sevdiği adamın onu yapayalnız bırakıp gitmesiydi. “Korkuyorum.."

Çınar’ın yüzü asıldı, sebebini çok iyi anladı, korkmasına sebep olduğu için üzüldü. “Özür dilerim.. Bunu düşünerek hareket etmeliydim.” Derin nefes aldı. “Ama sakın unutma, ben Yiğit değilim. Seni de Masal’ı da hiçbir zaman bırakmayacağım.”

Genç kadının gözleri ona döndü. İlk andan beri Yiğit’ten farklı olduğunu anlamıştı. Yine de kalbine derin bir terk edilme korkusu hakimdi. “Yiğit'ten farklı olduğunu biliyorum"

Çınar tebessüm edip dudaklarını alnına sıkıca bastırdı. “Seni Seviyorum Defne..” diye fısıldadı. “Seni çok seviyorum.” Kollarını sıkıca boynuna doladığında.

Defne sessizce, “Özür dilerim.” dedi. Kafasını omzuna yasladı, huzur buldu.

Çınar burnunu saçlarına gömüp, “Sen özür dilenecek hiçbir şey yapmadın" diye cevapladı.
....
İki genç bir bakın üzerinde oturuyordu. Sessizlerdi, önlerindeki derin denizi izliyorlardı. Defne’nin kafası, yanında oturan genç adamın omzunda, eli de elinin içerisindeydi.

Bir telefondu sessizliği bozan. Çınar yavaşça doğrulup cebinden çıkardı, ekranda annesinin ismini gördü. “Anne..” dedi.

Defne duyduğu gibi hızla doğruldu, kızı için endişe etti. Pür dikkat telefona yoğunlaştı.

Zehra Hanım, “Oğlum..” dedi, gözlerini karşısındaki koltuktaki küçük kıza çevirdi. Uykulu boncuk gözleri yaş doluydu. “Masal uyandı. Annesini göremediği için ağlıyor.”

Çınar hızla ayağa kalktı, Defne de anında eşlik etti. “Tamam anne, hemen geliyoruz.”
....

Masal zilin sesini duydu, hızla oturduou koltuktan ayağa kalktı. Heyecanlandı, dakikalardır aşık olan yüzü, gözleri anında parıldadı. “Annem geldi!!” diye haykırdı.

Koşa koşa kapıya yaklaştı, Zehra Hanım’ın yardımıyla açtığı kapıda gözleri annesine kaydı.

Defne tebessüm etti, “Bebeğim..” Dedi, Kollarını iki yana açtı, küçük kız hızla annesinin kollarına sığındı. Yüzünü saçlarına gömdü. “Anne.. neden gelmedin?” diye fısıldadı. Gözleri pancereye kaydı, akşamdı. Annesinden ayrı ilk akşamıydı.

Defne’nin gözleri kızına döndü, boncuk gözlerin kızarık olduğunu gördü. Çok ağladığını anladı. Elini saçlarına bırakıp dikkatle okşadı. “Anneciğim ağladın mı sen?”

Masal hızla kafasını iki yana salladı, ağladığını söylemek istemedi. Yüzünde tebessüm oluşturdu,
“Ağlamadım ama.." yaklaşıp annesine sıkıca sarıldı. “Seni görmek istedim.” Diye ekledi.

Defne yavaşça geriye çekildi. Kızının saçlarını okşayıp minik ellerinden tuttu. Uyandığı anda onu görmediği için çok fazla ağladığını anladı. “Anneciğim..” ellerine sırasıyla öpücük kondurdu. “Sana verdiğim sözü hatırlıyor musun?”

Masal suçlulukla kafasını eğdi. Annesinin ona, onu hiçbir zaman bırakmayacağına, hiçbir geceyi onsuz geçirmesine izin vermeyeceğine dair verdiği sözleri hatırladı. “Hatırlıyorum anne.."

“O zaman neden bu kadar ağladın anneciğim?” Yanağına ufak bir öpücük kondurdu. “Söz verdiğimiz gibi ikimiz her geceyi birlikte geçireceğiz"

Masal kafasıyla onaylayıp küçük kollarını yeniden annesinin boynuna doladı. Annesi anında karşılık verdi, bir eliyle saçlarını okşayıp diğer eliyle bir elini sıkı sıkı tuttu. Minik kalbinin endişesini biraz da olsa dindirmek, hep yanında olacağına ikna etmek istedi.

Masal burnunu annesinin omzuna yasladı, “Anne eve gidelim.”
“Gidelim bebeğim.” Geriye çekilip ayağa kalktı. “Çantanı al, gel anneciğim.” diye ekledi. Masal arkasını dönüp içeri koştu.

Defne’nin gözleri minnetle Zehra Hanım’a kaydı, kızının rahatsızlık vermemiş olmasını diledi. “Umarım sizi çok yormamıştır"

Zehra Hanım kafasını iki yana salladı, gözleri doluydu. Anne kızı izlemekti sebebi. “Masal’la zaman geçirmek beni de çok mutlu ediyor ama biraz fazla ağladı. Susturamadığım için üzüldüm.”

Defne itiraz edip elini anında elinin içerisine bıraktı, suçluluk hissetmesini istemedi. “Sizin hiç hatanız yok. Masal doğduğundan beri nerede olursa olsun akşamları beni yanında görmek istiyor.”
"Çok uğraştım ama sakinleştiremedim." Dedi, Masal gözüktü. Çantasını çekiştiriyordu. Annesi yaklaşmak istedi, Çınar daha hızlı olup çantayı elinden aldı.

Defne bakışlarını Zehra Hanım'a çevirdi, minnet doluydu. “Çok teşekkür ederim" dedi. Zehra Hanım’ın gözleri annesinin elini sıkı sıkı tutan Masal’a kaydı. “Yine gel, olur mu?"
"Tamam"

Zehra Hanım eğilip yanağına ufak bir öpücük kondurdu, kokusunu içine çekti. Eşsiz koktuğunu düşünüp gülümsedi. “Görüşürüz" Diyerek ayağa kalktı.
Masal annesiyle uzaklaşırken boncuk gözlerini mutlulukla kıstı, bir elini kaldırıp salladı. “Bay bay Zehra babaanne.” diyerek el salladı.
....

Çınar arabayı durdurup gözlerini arka koltuğa çevirdi. Gözleri küçük kıza kaydı, uyuduğunu görüp tebessüm etti. “Uyumuş..” deyip Defne’ye döndü.

Defne’nin gözleri kızına kaydı. Minik kızı bir melekten farksızdı. Dudakları kıvrık, gözleri kapalıydı. “Arabalara çok direnemiyor.”

Çınar yavaşça gözlerini küçük kızdan ayırıp Defne’ye döndü. Merak ettiği bir şey vardı, dakikalardır da kafasını kurcalıyordu. “Masal'a ne sözü verdin?" Diye sordu. Kapının önündeki anne kızın sohbetini hatırladı.

Defne sıkıntılı bir soluk verdi. Minik kuzunun kalbinde önüne geçemediği bir korku vardı. “Onu bırakacak olmamdan korkuyor"

Çınar’ın gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Kalbinde derin bir sızı yer aldı. Minik bir çocuğun neden böyle bir korku yaşadığını merak etti. “Ne?Neden?"

Defne gözlerini önündeki yola çevirdi. “Masal şu sıralar alıştı ama babasını öncesinde çok sorguluyordu.” Ellerini birbirinin içerisine geçirdi. Minik kızının kalbinin en derinlerinde babasına dair hep cevapsız onlarca soru vardı.

“Onu sevmediği için gittiğini, benimde bir gün onu bırakıp gideceğimi düşünüyordu. Ben böyle bir şey olmadığına ve olmayacağına ikna etmeye çalışsam da, bu düşünceden vazgeçemiyordu.” Ufak bir soluk aldı. “Bende rahatlaması için ona bir söz verdim. Onu asla bırakmayacağımı, her geceyi bir arada geçireceğimizi söyledim.”

Çınar’ın yüzü asıldı, kalbi küçük kızın korkusu ile derin bir sızı hissetti. Böylesine bir korku için çok çok küçük olduğunu düşündü. “Babasının sizi terk ettiğini biliyor mu?"
Defne, “Hayır.” Dedi. “Sadece ölümün ne anlama geldiğini bilmiyor.”
"Öldüğünü mü biliyor?"

Defne derin bir nefes verdi. “Sadece melek olduğunu biliyor" dedi. Kızının hareket ettiğini görüp sustu. Gözleri durdukları sokağa kaydı, kapının önündeydiler. Kızının boynunun sarktığını gördü, inmesi gerektiğini düşündü. Kapıyı açtığı anda, Çınar hızlı hareket edip kucağına aldı.

Genç kadını takip edip eve ilerledi. Masal’ı yatağın üzerine bırakıp geriye çekildi. Gözlerini anne kıza sabitledi.

Defne çekmeceden bir pijama takımı çıkardı. Uyandırmamaya çalışarak giydirirken Çınar derin düşüncelere daldı. Hem zihninin hemde kalbinin koca bir köşesinde yer alan kızını hatırladı.

Gerçek ailesi olmadığını bilmediği aileye böylesine bağlı mıydı?
O aileden bir gün ayrılacağının korkusunu yaşıyor muydu?

Yüzü asıldı, nasıl dayanacağını bilemedi. Kızının, büyüten aileden ayrılmak istememesi durumunda ne yapmalıydı? Her şeye rağmen yanına alıp üzülmesine seyirci olabilecek miydi?

Kafasını eğdi. Evladı, öldüğünü düşündüğü andan beri en büyük özlemiydi. Buna rağmen yanına almamayı, ömrünü uzağında geçirmeye dayanamazdı. Halbuki en büyük hayali, ona doya doya sarılmak, ayrı geçirdiği her anın acısını çıkarırcasına bir an bile ayrılmamaktı.

Defne üstünü dikkatle örtüp ayağa kalktı. Işığı kapatıp salona geçti. Çınar’ın gözleri ona döndü.
Artık gitmesi gerektiğini düşündü. “Gitmeliyim" diye fısıldadı.

Defne, “Hemen mi?" Diye sordu.
"Geç oldu" arkasını dönüp kapıya ilerledi. Defne elinden tutarak adımlarını durdurdu. Gitmesini istemedi. "Biraz daha kalamaz mısın?"

Genç adamın gözleri, gözleriyle buluştu. Şaşkındı, “Emin misin?"diye sordu.
Genç kadın derin bir nefes verip, Seni seviyorum.” Dedi.

Çınar’ın yüzünde tebessüm belirdi. Tek kelime etmeden kollarının arasında onu sıkı sıkı sardı.
.….
Başını genç adamın göğsüne dayamıştı genç kadın, baskın gelen uykuya rağmen yanından ayrılmayı düşünmüyordu. “Bu gece birlikte uyuyalım"

Çınar şaşkın bakışlarını ona çevirdi. Burnuna, saçlarından gelen kokuyu çekti.

Defne, “İstemiyor musun?" Diye sordu. Çınar gülümsedi, gözlerinin derinlerine baktı. Onunla uyumanın eşsiz olduğunu düşündü. “Tabii ki istiyorum" diye cevaplayıp kollarının arasında sıktı.
……

Masal gözlerini araladı, kendine gelmeye çalıştıktan sonra ayaklarını yataktan sarkıtıp indi. Her sabah okula gitmenin alışkanlığıyla erkenden uyanmak huy olmuştu.

Üstünde sarı ve beyaz renk karışımdan oluşan pijama vardı. Saçları dağınık, ayakları çıplaktı. Boncuk gözlerinde uyku mahmurluğu vardı. Kapıya yaklaşıp araladı. Gözleri annesini aradı.
“Anne..”

Minik adımlarını salonda gezdirdi. Sesizliği fsrk edince sevindi, annesinin uyuduğunu, biraz da olsa yanına yatmak için fırsat olduğunu düşündü.

Yönünü salonun ortasındaki koca kanepeye döndüğü an, gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Kanepenin üzerinde annesini ve Çınar’ı birlikte uyuduğunu gördü. Kollarını birbirine dolayıp derin bir uykudaydılar.

Şaşkınlıkla, “Anne..” dedi. Yanına yaklaştı, “Anne..” diye tekrarladı.

Bakışları Çınar’a kaydı. Bir kolunu annesine sıkı sıkı dolamıştı. Annesinin kafası da, onun göğsünün üzerindeydi. Yavaşça bir adım daha yaklaştı, anlam vermek de zorlandı. İkisinin bir arada uyuduğunu ilk defa gördü.

“Anne..” diye tekrarladı. Defne kızının seslenişiyle gözlerini yavaşça araladı. Burnuna genç adamın kokusu ulaştı, tebessüm ederek bir elini sakallarının üzerine bırakıp gezdirdiği an gözleri kızının boncuk gözlerine kaydı. Sessizce ikisini izlediğini gördü. Anında kendine gelip hızla doğruldu. “Ma.. Masal.” Dedi şaşkınlıkla.

Küçük kızın gözleri Çınar’a döndü, gözlerinin hala kapalı olduğunu gördü. “Anne.. sen Çınar’la mı uyudun?”

Defne kafasını iki yana sallayıp hızla ayağa kalktı, ne diyeceğini bilemedi. Onca çabayla gizlediği gerçeğin, kızına sonunda yakalanarak öğrendiğini anladı. Çınar’ın hala derin bir uykuda olduğunu görüp kızına yaklaştı. “Hayır.. hayır anneciğim.” Bir elini genç adamın omzuna da bırakıp, “Çınar..” diye fısıldadı. “Çınar uyan.”

Çınar yavaşça gözlerini araladı, bakışları ilk olarak Defne’yi buldu. Hayranlıkla tebessüm etti. Elini, yanına çekmek için uzattı, Masal’ın boncuk gözlerini gördü. Hızla elini çekip doğruldu.
“Masal!" Dedi, kalkıp oturdu. Gözleri, Defne’nin gözlerine kaydı, endişeli bakışlarını fark edip yakalandıklarını anladı. Yeniden Masal’a baktı. “Ben.. ben burada uyuyakalmışım" diye açıklama yaptı.

Masal sessiz ve şaşkındı. İkisini dikkatle izliyor, az önce şahit oldulu görüntüyü hatırlıyordu. Annesi yeniden ona döndü, ikna etmenin bir yolunu aradı. Elinden sıkıca tuttu. “Anneciğim..” dedi. “Dün gece benim odamın kapısı bozulduğu için açılmadı.” Masal ona yöneldi, sessizce bekledi. “Bende yardım etmesi için Çınar'ı çağırdım" diye ekledi.

Çınar kafasıyla onaylayıp sessizce bekledi. Defne, “Çok geç saatlere kadar açılmayınca da ikimiz burada uyuyakalmışız" dedi. Gece geç saatlere kadar bu koltukta birlikte film izledikleri anları hatırladı. Alt dudağını yavaşça ısırdı.

Çınar anında yeniden onayladı, “Evet Masal’cığım, aynen öyle oldu" dedi.

Masal boncuk gözlerini ikisinden ayırdı. Yüzünde küçük bir tebessüm belirdi, umursamadan derin bir nefes verdi. “Anne çok acıktım.”

Defne’nin gözleri şaşkınlıkla genç adamın gözleriyle buluştu. Kızının eline küçük bir öpücük kondurdu. “Tamam kuzum, hemen hazırlayacağım" ayağa kalkıp mutfağa ilerledi, Çınar da bir gölge gibi takip edip mutfağın kapısını örttü.

Defne anında sırtını tezgaha dayadı. “İnanmış mıdır?" diye sordu endişeyle.
Çınar tebessüm etti, “İnanmış gibiydi"
"Ama gülümsedi sanki" dedi, derin bir nefes aldı. Artık bu sırrı gizlemekte zorlandıklarını anladı.

Arkasını dönüp dolaptan çaydanlığı çıkardı. Su ekledikten sonra ocağın üzerine bıraktı. Çay bardakları için diğer dolaba yaklaşınca, genç adam önüne geçti. Elini tutup endişeli gözlerine baktı. “Sevgilim, artık Masal'a söylemeliyiz"
"Haklısın sanırım" dedi. Elini yanağında gezdirdi.
"Döndüğümde, ilk fırsatta birlikte söyleyelim"
"Bugün mü gidiyordun?” diye sordu. Yüzü asıldı.

Genç adam yanağına çok küçük bir öpücük bıraktı. “Uçak birkaç saat sonra kalkacak.” Dedi, elini sıktı. Onları çok özleyeceğini düşündü. Derin bir nefes verdi, daha önce yaptığı teklifi yeniden hatırladı. “Gerçekten benimle gelebilmenizin bir yolu yok mu?"

Genç kadın kafasını yavaşça iki yana salladı. Onunla gitmenin bir çaresi olmadığını yeniden düşündü. “Okul olmazsaydı, hiç düşünmezdim.” dedi. Okulu, öğrencilerini bırakamazdı.

"O zaman bana söz ver, ilk fırsatta birlikte tatile çıkacağız"
"Söz" dedi. Genç adam iki kolunu açıp sıkıca sarıldı. Onu çok özleyeceğini düşündü. Kokusunu içine çekti, oradayken duymayı çok isteyecekti.

Çınar, “Masal da bilmeli artık.”
"Söyleyemedim"
"Tamam, ben hallederim"
.....

Genç adam kahvaltı masasını toplandıktan sonra küçük kıza yaklaştı. Annesi okul için özenle hazırlamıştı. Önüne eğilip ellerinden sıkı sıkı tuttu. “Masal’cığım..”

Masal mavi bakışlarını onun gözleriyle buluşturdu. “Ben bugün bir yolculuğa çıkacağım.” Sustu, “Birkaç gün birbirimizi göremeyeceğiz.”

Masal’ın yüzü asıldı. “Nereye?”
“Birazcık uzak bir yere.”
"Ama ben seni çok özlerim"

Çınar yanağına ufak bir öpücük bıraktı. “Bende seni çok özleyeceğim ama en kısa zamanda döneceğim, sonra da hep birlikte olacağız"

Masal’ın gözleri dolu dolu oldu, küçük kollarını anında genç adamın boynuna doladı. "Gitme Çınar" dedi, annesine çevirdi gözlerini. “Anne gitmesin.” diye ekledi.

Defne ufak bir soluk alıp kızına yaklaştı, üzülmesine dayanamadı. Önüne eğildi, “Bebeğim, Çınar işlerini halledebilmek için gitmek zorunda.”

Masal, “Gitmesin.. gitmesin anne!" dedi. Gözlerinden usulca bir damla yaş süzüldü. Annesi kollarını boynuna doladı, üzülmesini istemedi. Sakinleşmesini bekledi, sarıldığı zamanlarda sakinleştiğinden emindi.

Çınar, “Masal’cığım sık sık telefonla konuşuruz.” dedi. Masal’ın gözleri yavaşça ona döndü, kafası annesinin omzundaydı. Pozisyonunu hiç bozmazsa da biraz da olsa sakinleştiğini gördü. “Sen bana yine okulunu, arkadaşlarını anlatırsın. Öğrendiğin şarkıları söylersin.”

Masal sessizce dinliyordu. Çınar, “Ayrıca sana oradan kocaman bir oyuncak getireceğim.” Dedi, küçük kız kafasını yavaşça annesinin omzundan ayırıp genç adama döndü. İlgisini kocaman oyuncak kelimeleri çekti. “Kocaman oyuncak mı?” diye sordu.

Çınar rahatlayıp derin bir nefes aldı. Ellerinin sıkı sıkı tutup avuçlarına birer öpücük kondurdu.
"Evet, seninle aynı boylarda yepyeni bir oyuncak bebek"

Masal tebessüm etti, heyecanlandı. Çınar’ın gözleri parıldadı, kalbine hafif bir esinti hakim oldu. Bir çift boncuk göz, kalbinin en büyük dermanıydı. Anlam vermek de zorlandı, kanından olmayan bir çocuk nasıl hayatının en değerlisi olabilirdi.

Masal, “Bebek konuşacak mı?" Diye sordu merakla.
"Konuşmasını istiyorsan tabi ki konuşacak"

Masal gülümsedi. Genç adamın gidişinin hüznü, oyuncak bebeğin heyecanının arasına gizlendi. İki kolunu havaya kaldırıp “Yaşasın!" Dedi.

Defne derin bir nefes verdi. Rahatladı. Kızının hüzünle dolacak gözlerine bile dayanamazdı.

Çınar’ın gözleri Masal’ın gözleriyle buluştu. “Anneni sana emanet ediyorum.” Defne tebessüm etti. “Onu hiç üzme, tamam mı?”
Masal, “Üzmem.” dedi. Kollarını genç adamın boynuna doladı.

Defne gülümseyip, “Okula geç kalacağız, hadi çıkalım" dedi. Masal bir eliyle Çınar’ın, bir eliyle de annesinin elini sıkıca tutup kapıya yürüdü.
....

Genç adamın gözleri genç kadına döndü, evden çıkışını izliyordu. Derin bir nefes aldı, “Sizi okula bırakmalıydım" dedi.

Defne elindeki kitapları ve çantasını kendi arabasına yerleştirip genç adama döndü. “Hayır, uçağa geç kalmadan işlerini halletmelisin."

Çınar’ın gözleri genç kadının arabasının arka koltuğuna kaydı, Masal elindeki oyuncağa yoğunlaşmış, ikisi görmüyordu. Fırsattan yararlanıp genç kadına sıkıca sarıldı. “Günün her saatinde seni arayacağım, beni merakta bırakmayıp hemen cevaplaman gerek"

Defne gülümsedi. “Her an beklemede olacağım.”

Çınar ellerinden sıkıca tuttu. “Bir sorun veya sıkıntı olduğunda uzakta olduğumu düşünmeden öncelikle bana söylemelisin"
"Anlaştık"

Genç adam gözlerini çevrede gezdirdi, oldukça erken vakitlerdi. Çevrede hiç kimse olmadığından emin olup dudağına ufak bir öpücük kondurdu.

Defne endişeyle, “Masal görecek" deyip geriye çekildi. Kızını izledi, oyuncağıyla oynadığından emin olup elini genç adamın yanağının üzerine bıraktı. “İyi yolculuklar..” dedi, gözleri saate kaydı, derse geç kaldığını fark etti. “Okula geç kalıyoruz.”

Arabasına yaklaşıp kapıyı açtı, fısıltıyla, “Seni Seviyorum" dedi.
Çınar tebessüm etti. “Seni seviyorum" diye cevapladı. Arabaya binişini izledi. Kendi arabasına yaklaştı, gözden kaybolana kadar bekleyip çalıştırdı.
....

Genç adam teneffüs arasındaydı. Gözleri sık sık saatin üzerindeydi. Durgundu, aklının büyük bir köşesinde her an kalkmak üzere olan uçak vardı. Onu okul nedeniyle uğurlayamamıştı bile.

Derin bir nefes aldı, elindeki kahve fincanını masaya bırakıp ayağa kalktı. Gözleri arkadaşına kaydı. “Selen teneffüs sonrasında sınıfımı yarım saat idare edebilir misin?”

Selen gülümsedi. “Tabii ki, hadi hızlı olup uçağa yetiş" dedi. Defne minnetle arkasını döndü, arabasına koştu.
....

Genç kadın arabasının park ettiği gibi indi. Sok gücüyle koşup içeri girdi. Genç adamın uçağının girişe yöneldi. Hala kalkış için harekete geçmediğini görüp rahatladı. Kalabalığın arasına daldı, sırada bekleyen kişilerin içinde onu gördü.
"Çınar!!" Diye haykırdı. Sesi kalabalığın içerisinde delice yankılandı.

Çınar duyduğu gibi hızla o yöne döndü. Gözleri, gözleriyle buluştuğu anda yüzünde koca bir gülümseme belirdi. Kalbi delice çarptı, bedenini koca bir heyecan sardı. “Sevgilim..” Dedi. Çantasını yere bırakıp hızla kalabalığın arasından çıkıp yanına koştu.

Yaklaştığı gibi sıkıca sarılıp döndürdü. Burnunu boyun boşluğuna göndü. “Nerden çıktın sen?" Diye şaşkın bir sevinçle.

Defne gülümsedi. Elini yanağının üzerine bıraktı.
"Seni yolcu etmek istedim"
"Gitmeden önce son bir defa daha seni görmeyi çok istedim.”

Genç kadın gülümseyip yanağına ufak bir öpücük kondurdu. “Kendine çok dikkat et ve yokluğumdan faydalanıp başka kızlara sakın bakma"
"Emredersin Sevgilim" dedi. Hızla yeniden sarıldı. Onu son bir defa daha gördüğü için çok mutlu oldu.

Defne, “Seni seviyorum Çınar" dedi, Çınar heyecanla, “Seni seviyorum, seni çok seviyorum" Diye cevapladı. Uçağın anonsu duyuldu, yolcular çağrıldı.

"Uçağı kaçıracaksın, hadi git"

Çınar hızla yeniden sarıldı. Elini yavaşça elinden ayırıp arkasını istemeyerek de olsa döndü. Birkaç adım ilerleyip derin bir nefes aldı, bir kez daha sarılmak istedi. Hızla dönüp yeniden yaklaştı, hızlı hızlı da olsa sıkıca sarılıp dudaklarına kısa bir öpücük kondurdu. “Seni seviyorum" Dedi.

"Seni Seviyorum Defne!!" Diye haykırdı.

Gülümseyerek izleyen onlarca bakışa rağmen el sallayarak uçağa ilerledi.
Defne başını eğdi. Mutluydu, elini yavaşça dudağının üzerine bırakıp derin bir nefes verdi. Gözden kaybolana kadar izledi. Yüzü asıldı, onu bir daha ne zaman görebileceğini düşündü. Çok uzun olmamasını diledi.

Oy ve yorumları eksik etmeyelim.
Yeni bölüm sınırımız +60 oy ve +10 yorum 🧡

Bölüm : 15.03.2025 11:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...