1. Bölüm

1.Bölüm: Yeni Dünya

Melek Şahin
mlkshnn

Günün erken saatleriydi, bir evin içerisinde bir alarmın sesi duyuluyordu. Genç bir kız uykulu gözleriyle elini yatağının kenarında, yastığının altında gezdirip gözlerini araladı. Aradığını bulamadı.

Koca bir esneyişle bakışları komodine kaydı, odayı inleten sesin sahibi oradaydı. Hızla eline alıp kafasını yeniden yastıkla buluşturdu. Ekrana döndü, gözlerinin sadece birini açabildi. Zorlukla telefonuna uzandı, ekranında, 'Saat 06.30’ en alt kısmında 'kapat veya ertele' tuşu duruyordu.

Baş parmağını 'kapat' tuşuna dokundurup gözlerini kapattığı an ensesinin sağ köşesinda ufak bir sızı hissetti, yeni yastığının gece boyunca rahatsız etmiş olabileceğini düşündü. Üstelemedi.

Umursamamaya gayret ederek pikesini üstüne çekti. Biraz daha uyumaya vakti olduğunu düşündü.

Sonbahar mevsimin ilk günleriydi, kavurucu sıcaklardan sonraki ilk yağmurlar havaya loş bir serinlik veriyor, uyku isteğini getiriyordu.

.....

Odanın içerisinde son sesiyle bir alarm yankılanıyordu. Genç kız tek kişilik bir bazanın üzerinde kendinden geçmişçesine uyuyordu. Gece oldukça geç uyumuş, saatlerce kafa yormuştu.

Uykulu gözleriyle elini bu defa hızla komodine uzattı. Telefonunu alıp ekrana baktı, baş parmağı 'kapat' tuşuna gittiği an duraksadı. Daha önce kapatmasına rağmen alarm niye böyle ısrarla çalıyordu? Hatırlamaya çalıştı. Bedenini çevirip sırt üstü pozisyona geçti.

Gözlerini yavaşça ovdu. Bakışları odasının beyaz tavanıyla buluştuğu an, bakışları deli gibi büyüdü. Tamamen aklından çıkan bir şey vardı. "İş..! Diye haykırdı. Hızla ellerinden güç alarak oturdu. İşe gitmesi gerektiğini hatırladı.

Endişeli gözlerini emin olmak adına telefon ekranına çevirdi. Yanılmıyordu, saat tam olarak 07:05'ti.

"Geç kaldım!" dedi telaşla. Hızla üstündeki pikeyi tek eliyle savurup ayaklarını yere indirdi. Çıplak ayaklarıyla gardırobuna yaklaştı. Gözüne kestirdiği siyah beyaz çizgili kısa bluzunu, ispanyol paça siyah kumaş pantolonunu çıkardı. Yatağın kenarına bırakıp duşa koştu.

İsmi Eylül'dü, 24 yaşında genç bir kızdı. Kömür karası gözleri, kumral tenine oldukça uyum sağlıyordu. Siyah düz saçlara sahipti. Bir kamu kurumunda oldukça başarılı bir personeldi.

...

Eylül bir başına yürüyordu, ayağında ufak topuklardan oluşan bir çift siyah ayakkabı vardı. Her sabah yaptığı gibi otobüsü tercih etmek yerine yürümeyi seçmişti.

Özellikle okul dönemlerinde otobüsler çok kalabalık olur, herkes birbiriyle sıkış tıkış giderdi. Genç kız ise iş yerine, 20 dakikalık yürüme mesafesiyle varırdı.

İş yerine yaklaşık 2000 adım atarak varır, genellikle de birim içerisinde en erken gelen kişi olurdu.

Bir devlet kurumunda memurdu, iş saatleri her daim sabit ve belirliydi. Geç kalma gibi bir lüksü yoktu, ki öyle bir alışkanlığı da yoktu. Her sabah mesai arkadaşlarından önce gider, çaylarını hazır eder, neşeyle kapıda hepsini karşılardı.

Düzenli bir hayatı vardı, bunun için de oldukça özen gösterirdi. Hazır yiyecekleri pek tercih etmez, her daim sağlıklı beslenmeyi seçerdi.

Sabahları uykusundan feragat edip özenle kahvaltı eder, öğle aralarını genellikle bir meyveyle geçirip akşam yemeğine yetişirdi. Fit bir vücudu vardı, sebebi kesinlikle bu dakikliği ve düzeniydi.

Tatlıyı pek sevmez, tercihi genellikle tuzlulardan olurdu. Yoğun işlerinin arasında rahatladığı en büyük faktör de çayı ve arkadaşlarıyla geçirdiği vakitlerdi.

Çalıştığı kurumda iki yakın arkadaşı vardı, aynı anda atanıp yerleşmişlerdi. İşlerin yoğunluğu arasında muhakkak birbirlerine vakit ayırıp, sohbet ve kahve saati yaparlardı.O anlarda konu genellikle iş ortamlarına dair olurdu.

Birinin ismi Bahar'dı, tam bir kahve delisiydi. Her anda elinde bir fincan olur, kahvesini zevkle yudumlardı.

Diğeri ise Aylin'di, genellikle kahveler ondan sorulurdu. Bir araya geldikleri her anda kahveleri kendi elleriyle yapardı. Elinin lezzeti başka hiç kimsede yoktu.

Eylül için günleri yoruculuğuna rağmen verimli ve güzel geçirende buydu. Hem arkadaşları hem işi hem dakikliği ile her şey kendi için kolaylaştırırdı.

Bu sabah da aynı rutinle, biraz gecikmeli de olsa uyanmış, duş alıp kahvaltı ettikten sonra dışarı çıkmıştı. Kurumuna doğru yürürken kulaklarında birer kablosuz kulaklık vardı. Her adımı canlı veya ve pop müziklerle atar, yol boyunca enerjisini hiç eksik etmezdi.
….

Eylül adımlarıyla devasa bir binaya giriş yaptı. Gözlerini sola çevirdi, gördüğü kişilere el sallayarak selam verip sağa yöneldi. Odası o yöndeydi. Gülümseyerek 10 basamaktan oluşan merdiveni çıkıp uzun bir koridora girdi.

Kulaklarındaki müziğe ritim tutmaya çalışarak bir kapının önünde durdu. İttirmeli koca cam bir kapıydı, eliyle sertçe itip içeri girdi.

Kare şeklinde bir odaydı, içerisinde 4 masa vardı. Masa düzeni U şeklindeydi, sandalyesinin sırtı iş yerinin koca bahçesine ve camına dönüktü.

Tebessüm ederek sandalyeye oturdu, odanın en güzel masasında oturuyordu. Gözleri masasına kaydı. Orta kısmında siyah bir monitör vardı, monitörün sağ tarafında ufak bir raf duruyordu, içerisinde kat kat evraklar duruyordu. Sağ tarafında bir kalemlik ve bir de pembe bir kar küresi duruyordu. Doğum gününde arkadaşları tarafından hediye edilmişti.

Yavaşça doğrulup elini monitörün arka kısmına uzattı, ufak düğmeye baskı yaptığı anda açılacaktı. Sertçe bastırdı, ekran açıldı. Üzerinde 'şifre' sorgulayan bir ekran belirdi. Ufak bir düşünmeden sonra klavyede birkaç tuşa dokunup onayladı, 'hatalı giriş' uyarısını gördü.

Şaşırdı, bir hata yaptığını düşündü. Tekrar şifreyi girip dokundu, yeniden 'hatalı giriş' uyarısını görünce duraksadı. Şifresini değiştirmiş olmalıydı, önce iyice düşünmeli sonra yeniden denemeliydi.

"Ne olabilir? Yeni şifreyi ne koymuş olabilirim?" diye fısıltıyla tekrarladığı anda kulağına bir ses ulaştı. Kapı sertçe itilmişti.

Gözlerini hızla o yöne çevirdi, iş arkadaşlarından biri olduğunu düşündü. Belki onlardan birine söz etmiştir, şifreyi hatırlamasına yardımcı olabilirlerdi.

Hızla ayağa kalktı, gözlerini girişe çevirdi, genç bir adam gördü. Tebessümle, "Günaydın.." Dedi.

Genç adamın elinde ufak bir bel çantası vardı. "Günaydın." Diye cevapladı. Yüzünde şaşkın bir ifade vardı, gözlerini genç kızın önündeki bilgisayara çevirdi. "Bilgisayarı mı açmaya çalıştın?" Hatalı giriş uyarısını görüp gözlerini çevirdi, yüzünde sert ve ciddi bir ifade vardı. "Kimsin sen?" diye ekledi. Kimdi bu kız, odaya gizli girdiği yetmezmiş gibi bir de bilgisayarı açmaya çalışmıştı.

Eylül şaşırdı, "Ben.." dedi şaşkınlıkla, ensesindeki ufak sızı yeniden kendini hatırlattı. Umursamayarak elini yavaşça o kısımda gezdirdi. "Eylül.." diye ekledi fısıltıyla.

Genç adam gözlerini kıstı. "İsmini sormadım, neden burada olduğunu sordum!" Hızlı adımlarla yaklaşıp önünde durdu.

Genç kız bakışlarını karaltılı gözlerinden ayırıp bir adım geriye gitti. Anlam vermeye çalıştı, bu adam ona neden böyle davranıyordu. Halbuki uzun zamandır birlikte çalışıyorlardı. Ufak bir soluk verdi, işaret parmağını yavaşça pencerenin önündeki masaya doğrulttu. "Orası benim masam." diye fısıldadı.

Genç adam hızla yaklaşıp bileğinden tuttu, çekiştirerek masadan uzaklaştırdı. Yüzü oldukça gergindi. "Hayal mi görüyorsun sen? Orası sana ait değil."

Eylül, "Benim.." diye tekrarladı, o masa tamamen onundu. Uzun zamandır da orada çalışıyordu. Yaklaşmak istedi, genç adam engel oldu. Bir yabancının masaya da, bilgisayara da, evraklara da yaklaşmasına müsaade etmeyecekti.

"Hayır, değil. Yanlış odadasın."

Eylül kafasını hızla iki yana salladı, masa ona aitti. "Hayır, ikinci kat, koridorun sonunda ve sağda."

Genç adam kafasıyla onayladı, adres doğruydu. "Bir yanlışın var, sen burada çalışmıyorsun."

Genç kız hızla geriye gitti, gözlerini duvar tarafındaki masaya çevirdi. "Bu.." dedi fısıltıyla. "Bu Emre Abi'nin masası. O 15 yıldır burada çalışıyor." Diye ekledi. İşaret parmağını diğer masaya çevirdi. "Burası da senin. Biz 2 yıldır birlikte çalışıyoruz." Yüzünde endişeli bir tebessüm oluştu. Ona bir şaka yaptıklarını düşündü. "Şaka mı yapıyorsun bana? Biz birlikte çalışıyoruz."
"Sen dalga geçiyor olmalısın! Ben seni daha önce hiç görmedim."

Eylül, "Ne?" Dedi. Gözleri deli gibi büyüdü. Susup ufak bir soluk aldı, titreyen parmağını odadaki sonuncu masaya doğrulttu. "Bu da Aylin'in, biz birlikte başladık ve hiç ayrılmadık." dedi.

Genç adamın gözleri kısıldı, bu kızın delirmiş olma ihtimalini düşündü. Bu odada söylediği hiçbir şey doğru değildi, yaklaşıp kolundan tuttu. "Sen dolandırıcı mısın? Yada benimle dalga mı geçiyorsun?" Yönünü kapıya çevirdiği an kapıda bir genç kız daha göründü.

Gözleri ikisine kaydı, Eylül hızla yanına yaklaştı. Yalvarır bakışlarıyla gözlerine bakıp işaret parmağını pencere önündeki masaya uzattı. "Orası benim masam." dedi.

Diğer kızın gözleri genç adama döndü, anlam vermeye çalışıyordu. Kafasını hızla iki yana sallayıp Eylül'e döndü. Deli olduğunu düşündü. "Buranın sana ait olması mümkün değil, 3 yıldır o masada sadece ben çalışıyorum."

.....

Neler oluyor acaba?

Kim doğruyu söylüyor olabilir? Eylül mü? Diğerleri mi?

Oy ve yorumları eksik etmeyelim. ❤️

Bölüm : 21.07.2024 20:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...