Tam o anda kulaklarına bir ses ulaştı. Bir adamın iyileştirici ses tonuydu, “Rüya..” diye sesleniyordu.
Eylül’ün gözleri doldu, bu sesi o kadar iyi tanıyor, herkese her şeye rağmen o kadar iyi hatırlıyordu ki. İki gözünden aynı anda ardı arkası kesilmeden yaşlar süzüldü. “Kerem” diye fısıldadı.
Cesaretini toplayarak gözlerini yavaşça araladı. Tam karşısında, sadece iki adım ötesinde bahar gözlü, sol eli yaralı genç adamı gördü.
Dünya kendi ekseninde döndüğü bu gece, yeniden hafızasından bir genç kızı sildi ve ona bambaşka bir dünyanın kapılarını açtı.
Eylül’ün yanağından usulca bir damla yaş süzüldü. “Sevgilim..” dedi fısıltıyla. Gözlerini sıkı sıkı kapatıp göz kapaklarını delice birbirine bastırdı. Sevdiği adamın karşısında durduğuna inanamadı.
Rüya ikisini yalnız bırakmanın uygun olacağına karar verdi, sessizce birkaç adım geriye gitti. Sırtını arkasındaki duvara yaslayıp kollarını birbirine bağladı. Artık eserini izleme vaktiydi.1
Kerem sessizdi, sol elindeki yara sızım sızım sızladı. Şaşırdı, uzun zamandır böylesine sızlamadığını fark etti. Gözlerini yavaşça o yöne çevirdi. Neden böylesine acıdığına anlam veremedi. Bahar bakışlı gözlerini elinden ayırıp karşısındaki kıza çevirdi.
Eylül göz kapaklarını yavaşça gevşetti, yine aynı görüntü belirdi. “Ölmedin..” diye fısıldadı. “Ölmedin!” diye ekledi. Bu defa hayalini değil, gerçeğini gördüğüne ikna oldu. Hızla koştu, yaklaştığı gibi kollarını boynuna sıkı sıkı doladı.
Gözlerini sıkı sıkı bastırdı. Burnunu boyun boşluğuna gömdü. Derin derin soluk alıp verdi, nefessiz defalarca tekrarladı. “Ölmedin..” hıçkırıkları bir çığ olup evin içerisinde delice yankılandı. “Ölmedin!”1
Yavaşça geriye çekildi. Gözlerini, unutmaktan delice korktuğu bir çift yeşil göze çevirdi. Ellerini yanaklarına gezdirdi. Her şey çok gerçekti. “Gerçeksin..” dedi hıçkırıklarının arasında. “Gerçeksin değil mi?” Diye sordu. Ufak bir kuşku bile kalbini delice endişeye bırakıyordu.
Kerem’in yeşil gözleri donuktu. Yüzünde anlam vermeye gayret eden bir bakış vardı. Gözlerini yavaşça Rüya’ya çevirdi, bir açıklama bekledi.
Rüya ufak bir soluk ile gözlerini kırpıp açtı, kollarını gevşetip bir eliyle Eylül’ü işaret etti “Eylül..” diye açıkladı.
Genç adamın gözleri yeniden Eylül’e döndü. “Eylül..” diye tekrarladı.
Eylül yaşlı gözleriyle kafasını onaylayarak salladı. “Evet sevgilim, evet benim.” Yaklaştı, kollarını boynuna yeniden doladı. “Affet beni..” göz kapaklarını delice birbirine bastırdı. Onsuz geçirdiği her anı, her günü hatırladı. “Seni unutmayacağıma söz vermiştim.” dedi. Unutmuştu.1
Burnunu boyun boşluğuna delice bastırdı, kokusunu anında hatırladı. Kalbinin en güzel yerine kayıtlıydı. “Hatırladım..” hıçkırıklarıyla yavaşça geriye çekildi.
Gözlerini sol eline çevirdi, yaraya baktı. Hatırladığından çok daha küçük olduğunu fark etti. Dokunmak istedi, canını yakmaktan korktu. Dikkatle tuttu, iki dudağı ile ufak bir buse kondurdu.
Kerem’in gözleri dolu dolu oldu, elini geriye çekmek istedi. Yapmadı, yapmak istemedi. Kalbindeki huzursuzluğa anlam veremedi. Halbuki uzun zamandır Rüya dahil kimsenin yaraya dokunmasına, çare olmasına müsaade etmiyordu. “Sen..” dedi fısıltıyla. Eylül’ün gözleri anında ona döndü.
Kerem, “Eylül..” diye tekrarladı. Gözleriyle yavaşça Rüya’ya bir bakış atıp Eylül’e yeniden döndü. “Eylül.. kim?” Diye sordu. Dakikalardır delicesine sarılıp koklayan bu kızın kim olduğunu merak etti.1
Eylül, “Ne?” Dedi. Yüzü soldu, gözleri anında Rüya’ya dönse de hızla yeniden sevdiği adama döndü. “Eylül ben.” Diye ekledi, hıçkırıkları sessizleşti. Kalbi acı bir feryada döndü.
Elini sakallarının üzerine bıraktı. Gözlerini hasret ve umutla buluşturdu. Anlam vermek de oldukça zorlandı. “Beni hatırlamıyor musun?” Diye sordu. Hıçkırıklarını bastırmaya gayret etti, dudakları tir tir titriyordu.
Kerem elini yanağındaki elin üzerine bırakıp yavaşça indirdi. “Seni..” dedi, “Tanımıyorum.”
Bir adım geriye gitti, Rüya’nın yüzü asıldı. Hayal ettiği sahne bu değildi. Korktuğunun başına geldiğini anladı, halbuki bir karşılaşma ile her şeyin son bulacağını düşünmüştü. Hızla doğrulup genç adama yaklaştı. “Kerem..”
Genç adamın gözleri anında ona döndü.
Rüya, “Sana daha önce bir arkadaşımdan söz etmiştim, hatırlıyor musun?” Diye sordu.
Kerem zihnini zorlamaya çalıştı, Rüya’nın daha önce defalarca bir arkadaşından söz ettiğini hatırladı. Kafasını yavaşça onaylar anlamda salladı.
Rüya derin bir soluk alıp yanında durdu. “İşte o arkadaşım, Eylül.”
Kerem’in gözleri Eylül’e döndü. Elini yavaşça, bir yabancıyla tanışmak istercesine uzattı, “Ben Kerem.” Dedi. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi.1
Eylül’ün kalbi acıyla, hüzünlü, özlemle eridi. Yanakları yaşla doldu. Uzatılan ele baktı.
Günlerce uğruna gözyaşı döktüğü, ölümü göze aldığı, herkese ve her şeye karşı çıktığı adamın artık bir yabancı olduğunu anladı.
Alt dudağını sertçe ısırdı. Anlam vermek de zorlandı. Yalvarır bakışlarının arasında “Sevgilim..” dedi. Gözleri Rüya’ya döndü, bir açıklama bekledi. Ne olmuştu da her şey böylesine silinmiş, sevdiği adam bambaşka birine dönmüştü, merak etti.
Rüya sıkıntılı bir soluk verip yanına yaklaştı. “Eylül.. sanırım biraz başbaşa konuşmamız gerekecek.”
Eylül genç adama ufak bir bakış atıp genç kıza döndü. “Ne oldu?” diye sordu. “Ona ne oldu?” diye ekledi. Yanaklarına durmaksızın yaşlar süzülüyordu.
Rüya yaklaşıp elini elinin üzerine bıraktı. “Anlatacağım. Önce toparlanmaya çalışmalısın.”
Eylül’ün gözleri usulca en büyük özlemine döndü. “Kerem..” dedi.
Rüya, “Kerem artık hep gözünün önünde olacak, merak etme.”
Eylül, “Nasıl?” Diye sordu. Gözlerini evin içerisinde gezdirdi, oldukça aydınlık olduğunu gördü. Pencereden gökyüzü gözüktü, şaşırdı. Halbuki son hatırladığında saat gece yarısını gösteriyordu. “Ben.. neredeyim?”
“Sen yeniden ikinci dünyanın içerisindesin.”
“Ne?”
“Tıpkı ilk günlerde olduğu gibi dünyanın hafızasında yoksun.”1
Eylül’ün şaşkın gözleri hızla Kerem’e döndü. En başından beri burada mı olduğunu merak etti.“Kerem..” diye fısıldadı.
Rüya tebessüm etti, “Evet Kerem hep burada benimle birlikteydi.”
“Ben..” dedi, genç adama kısa bir bakış attı. “Ona dair hiç iz bulamadım.” Diye ekledi.
“Çünkü o, dünyanın hafızasından yok oldu.”1
Eylül’ün gözleri büyüdü. Bu yüzden ona dair hiçbir iz bulamadığını, kimsenin ufak da olsa bir şey hatırlamadığını anladı. Çünkü dünya hafızasından silerken tüm izleri de yok etmişti.
Eylül tek bir şey hatırladı. “Ya Ailem?” Dedi. “Ya Bahar?” Diye sordu merakla. Onların da yeniden hafızasından silinip silinmediğini merak etti.
Rüya ufak bir soluk verdi, her şeyin bir bedeli vardı. Genç kızın da buydu. “Onlar için Eylül diye biri yok, hiç olmadı.”2
Eylül’ün gözü doldu, tek kelime edemedi. Karmaşık bir hayatın içerisindeydi. İki ayrı dünyası vardı. Birine gittiği anda diğerini bırakmak zorunda kalıyordu. Kalbi iki parçaydı, hangisine gitse öbürü yakıp kül ediyordu.1
Bakışlarını yavaşça genç adama çevirdi. Gözleri parıldadı, kalbi heyecanla doldu. Onu yeniden karşısında gördüğüne inanmak da zorluk çekti. Derin bir soluk alıp tek kelime etmeden yanına yaklaştı, kollarını boynuna sıkıca doladı. Dudaklarını kulağına dayadı. “Seni çok özledim.” Diye fısıldadı. “Seni çok özledim.
Kerem’in iki eli iki yandaydı, boynunu saran kolların kalbinde derin bir etkisi olduğunu anladı. Her sarıldığında isteği dışında bir kuşun kanat çırpışı gibiydi. Kendine gelmeye çalıştı, yavaşça geriye çekildi. “Ben..” diye fısıldadı. Gözleri Rüya’ya döndü. “Gitmeliyim..” diye ekledi. Arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaştı.
Eylül en büyük özleminin gidişini izlemekle yetindi. Gözleri usulca ıslandı, elinin tersiyle silmeye çalıştı.
Rüya, “Eylül..” diye seslendi. Genç kızın gözleri o yöne döndü. Rüya eliyle yanındaki koltuğu işaret etti. “Gel.. otur. Konuşmamız gerek.”
Eylül güçsüz adımlarıyla yaklaşıp yanına oturdu. Derin derin soluk ile toparlanmaya çalıştı. Rüya elini elinin üzerine bırakıp sıktı. “O.. iyi.” diye fısıldadı. Biraz da olsa rahatlatmak istedi.
“Beni hatırlamıyor..” sustu, bakışlarını yavaşça yere eğdi. Merak ettiği çok şey vardı. “Neden?” Diye ekledi.
“Konuşacağımız çok şey var Eylül.”
Eylül, “O.. gerçekten iyi mi?” Diye sordu. Gözleri, bedeni endişe ile titredi.
Rüya tebessüm edip elini sıktı. “Çok iyi merak etme.” Tek gözünü kırptı, “Sen yokken ona çok iyi baktım.”
Eylül alt dudağını yavaşça ısırdı. Dolu gözlerinin arasında yüzünde minnet dolu bir tebessüm belirdi. “Her an..” yanağı usulca ıslandı. “Her dakika..” baş parmağıyla gözünü sildi, yenisi hemen süzüldü. “Her gün onu aradım.”
Rüya kafasıyla yavaşça onayladı, her anına şahitti. “Biliyorum.”
Eylül, “Hiçkimse onu tanımıyordu, hiç iz bulamadım.”
“Biliyorum.”
“Delirdiğimi düşündüler.”
“Biliyorum.”
Derin derin soluk aldı, “Defterim de kayıptı.”
Rüya elini sıktı. “Kayıp değildi. Doktorunun önerisiyle ailen el koydu.”
Eylül, “Ne?” Dedi şaşkınlıkla. Gözleri büyüdü, yanağı usulca ıslandı. Çok zorluk çektiğini, çok çabaladığını fakat hiç kimseyi inandıramadığını hatırladı.
“O klinikte aklımı gerçekten kaybedecektim.”
Rüya kafasını iki yana salladı, “Buna müsaade etmeyecektim.” Ufak bir nefes aldı, “Etmedim de.” diye ekledi.1
Eylül’ün gözleri yavaşça ona döndü. Bu kızın kim olduğunu merak etti. “Sen..” dedi, daha önceki sohbetlerini hatırladı. “Kerem’i en başından tanıyordun değil mi?” diye ekledi.
Rüya tebessüm etti, “Evet, ihaneti öğrendiğin gece tanıştık.” Alt dudağını yavaşça ısırdı. “Hatta ismimi bile o belirledi.” Gözleri parıldadı, hiç gerçek bir tanışma yaşamadıklarını hatırladı. Elini hızla ona doğru uzattı. “Yeniden tanışalım.. ben Rüya.” dedi.
Eylül tersiyle yanağını sildiği elini hızla uzattı. “Eylül..” diye cevapladı. Kızarık gözlerinin arasında koca bir merak belirdi. “Rüya.. kimdir?”
Rüya gülümsedi. “Bu sorunun cevabı yok.” Çaresiz bir soluk aldı. “Bana dair hiçbir sorunun cevabı yok. Beni hayatında sadece bir misafir olarak kabul et.”
“Misafir mi? Gidecek misin bir gün?”
“Evet, misafirler geldiği yere dönmek zorundalar.” Sustu, yüzündeki hüznü gizlemeye çalıştı.1
“Eylül.. o geceye dair ne hatırlıyorsun?”
Eylül zihnini zorlamaya çalıştı, hatırladığı farklı bir an yoktu. Burak ve sevgilisini yakalamış, büyük bir ihanet ile yüzleşmişti. Öfkeyle ikisine haykırırken de Elif’in sert itişiyle sırtüstü yere düşmüş, ensesini çarpmıştı.1
Gözleri kapanmak için direnirken de bir gölge fark etmişti. Genç bir adamdı, önce Burak’a yaklaşmış, sonra da köprüden aşağı düşmüştür.
Rüya, “O geceye dair her şeyi öğrenmek ister misin?” Diye sordu. Artık gizlenen hiçbir şeyin kalmaması gerektiğini düşündü. Artık tüm gerçekler ortaya çıkmalıydı.
Eylül kafasıyla onayladı.
Rüya, “O gece de Kerem senin gölgendi.”
Eylül’ün gözleri dolu dolu oldu. Yıllar boyunca bir gölgenin varlığını hiç fark etmediğini hatırladı.
Rüya, “Elif seni itti, yere düştün.” Gözlerini yavaşça ayırdı. “Kerem müdahale etmek istedi. Gözü hiçbir şeyi görmedi, tek düşündüğü sevdiği kıza yardım etmekti.”
Eylül’ün yanağına sessizce bir damla yaş süzüldü.
Rüya, “Burak’la aralarında büyük bir tartışma geçti. Arkasını köprünün korkuluklarına döndüğü bir an Burak’ın bir yumruğuyla dengesini kaybetti.”1
Eylül eliyle yanağını silmeye çalıştı, yapamadı. Ufak bir nefes verdi, cümleye “Köprüden düştü.” diye ekledi. Rüya kafasıyla onayladı. “Bende oradaydım.” Dedi.
Eylül düşündü. O gece köprüde dördünden bir başkasının olmadığını hatırladı. “Seni görmedim.”
Rüya tebessüm etti, “Göremezdin.” Diye açıkladı.
Yapayalnız bir ruh idi, caddelerde sokaklarda amaçsızca hiçbir şeye müdahale etmeden dolanırdı.
Eylül gözlerini kapatıp açtı, aklının almadığı çok şey olduğunu anladı. “Sonra ne oldu?”
“Kerem son zamanlarda tesadüfen karşılaştığım biriydi. Çok dikkatimi çekiyordu, çünkü onu kendime çok benzetiyordum.” Yüzünde buruk bir tebessüm belirdi. “Tek başına amaçsızca caddelerde ve sokaklarda yürüdüğüne şahit oluyordum. Yüzünde gülümseme oluştu. “Ama onu tanıdıkça, bir gölge gibi izledikçe gerçekleri görmeye başlamıştım. O benim gibi amaçsız değildi. Sadece hayalini bile kuramadığı bir kızın gölgesiydi.”
Eylül’ün yanağı usulca ıslandı. Varlığını hiç fark etmediğini hatırladı, vicdanı sızım sızım sızladı. “Onun farkında değildim.”
Rüya, “Evet.” Dedi, “Bu yüzden de Kerem her geçen gün daha çok dikkatimi çekiyordu.” Gözlerini genç kızın gözleriyle buluştu. “Çünkü hiçbir karşılık beklemeden gölgen olmaya devam ediyordu.”
“İhaneti öğrendiğin gece.. O senin, bende onun gölgesiydim.” Ufak bir soluk aldı, o geceye dair tüm detayları tek tek hatırladı. “Köprüden düştüğü anda yapmamam gerken bir şeyi yaptım ve suya temas etmeden onu durdurdum.”
“Ne?”
Rüya’nın gözleri ellerine döndü, özel yetenekleri vardı. Fakat hiçbirini insanlara müdahale etmek için kullanamazdı. O gece ise, en büyük kuralı ihlal edip bir genç adamın ölümüne müsade etmemişti.
“Kerem denize düştü ama ben, o gece dünyanın kendi ekseninde döndüğü bir anda, onu alıp götürdüm.”
Eylül şaşkındı. Dolu gözlerinin yerini merak aldı. Aklı karmakarışıktı. “Denize düştü.” diye tekrarladı.
Rüya, “Ama geride bıraktığı için sadece seni sayıkladı. O denizin dibinde ölecek olmasına rağmen yeniden dünyaya dönmek istedi. Çünkü aklında ve kalbinde sadece sen vardın.” Dedi, gözleri dolu dolu oldu. “Onu ikna etmek istedim. İkiniz içinde bir çare aramaya çalıştım.”
Sustu, “Aklıma gelen tek seçenek seni de buraya getirmekti.” Yüzünde tebessüm belirdi, “Delice şeyler yapıyordum. Hemen köprüye döndüm. Sen hala yerde baygındın, o ikisi ise ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışıyordu.”
Gözlerini kapattı. O anı dün gibi hatırladı.
…..
Beyazlar içerisinde bir genç kız Eylül’ün önüne eğildi. “Eylül..” diye fısıldadı. Genç kız duymadı, sebebi ensesindeki büyük darbeydi.
Rüya derin bir nefes alıp gözlerini gökyüzüne çevirdi, günün doğmak üzere olduğunu fark etti. Acele etmesi gerekiyordu. Yavaşça doğruldu, elini Eylül’ün elinin içerisine bırakıp sıkıca tuttu. “Gidiyoruz.” diye fısıldadı.
Sadece saniyeler içerisinde genç kızın bedeni bambaşka bir dünyaya dahil olurken, gerçek dünyasından varlığı silindi.
Kerem tam o anda bir yatakta uyuyordu. Bedeni sırılsıklamdı. Zar zor nefes alıp veriyordu. Rüya yavaşça yanına yaklaşıp oturdu. “Sana Eylül’ü getirdim.” diye fısıldayıp ayağa kalktı. Önünde bir görüntü belirdi. Orta yaşlarda saçları hiç olmayan, beyazlar içerisinde bir adama aitti. Yüzünde öfke vardı.
Rüya’ya yaklaştı. “Ne yaptın sen?!” Diye haykırdı. Gözlerini gerideki baygın adama çevirdi. Derin bir soluk aldı, dünyanın dengesini bir hareketi ile bozup ölmesi gereken bir insanı ölümden döndürmüştü.
Rüya kafasını yavaşça iki yana salladı. Yaptığı hatanın farkındaydı. Denizin derinlerinde can çekişen bir adamı kurtarırken, böyle bir riski göze almıştı. “O..” dedi fısıltıyla. Gözlerini genç adama çevirdi. “Böyle ölmemeliydi.”
Orta yaşlardaki adamın yüzü gerildi. Hızla yaklaşıp gözlerini genç kızın gözlerine sabitledi. “Dünyanın dengesini bozdun! Bunun sonuçlarının ne olacağını biliyor musun?”
Rüya reddetti, umurunda bile değildi. Günahsız bir adamı kurtarmanın her şeye bedel olduğunu düşündü. “Ben.. sevenleri kavuşturmak istedim.”
“Ortada birbirini seven bir çift yok!”
“Var..” dedi Rüya, alt dudağını usulca ısırdı. Genç kızın, genç adamı sevmediğini hatta tanımadığını hatırladı. O an, bu detayı hiç düşünmediğini anladı.
“Belki sever..” yavaşça adama yaklaştı. Elini elinin üzerine yalvarırcasına bıraktı. “Bir şans vermeliyiz.”
“Ne şansı?”
“Eylül’ü de getirdim. Kerem’i sevmesi için biraz zaman verelim.”
Adam hızla kafasını iki yana salladı, “Ne dediğinin farkında mısın sen?! Çocuk oyunu mu mu?”
Rüya, “Lütfen..” dedi. Gözleri dolu dolu oldu. “Lütfen ikisine de bir şans verelim.” Bakışları Kerem’e döndü. “O.. bu şansı hak ediyor.”
…..1
Eylül’ün yanağına ufak bir damla yaş yavaşça süzüldü. “Bizi..” dedi fısıltıyla. “Sen mi buraya getirdin?”
Rüya kafasıyla onayladı. “İkinizinde bir şansa hakkı vardı ama bir çok şey ne yazık ki düşündüğüm gibi ilerlemedi.”
“Nasıl?” Diye sordu.
Bir ses yankılandı. Kerem kapıdan girdi. Bahar gözleri kızarıktı, elinde derin bir acı vardı. Yarası özellikle bugün sızım sızım sızlıyordu. Bir hışımla iki kızın önünden geçti.
Eylül hızla ayağa kalktı. “Kerem!” diye haykırdı. Koşar adımlarla ilerleyip banyo kapısında önüne geçip adımlarını durdurdu. “İyi misin?”
Genç adamın bahar gözleri sol eline kaydı, sindiremediği büyük bir acı vardı. Ona söylememeyi uygun gördü. Yalanla, “İyiyim..” dedi.
Eylül’ün yanağı ıslandı. “Sevgilim..” dedi. Dikkatle gözlerini yarasına çevirdi. Önüne eğilip yavaş yavaş üfledi, genç adam sadece yaranın değil, kalbinin de serinlediğini hissetti.
Yeşil gözleri yavaşça genç kıza kaydı. Eğildiği için saçları yüzünü kapatıyordu. Burnunu yavaşça yaklaştırdı, burnuna saçlarının kokusu ulaştı. Kalbi delice çırpındı, tanıyordu belli ki.
“Sen..” dedi fısıltıyla. “Kimsin?”
Eylül’ün gözleri ona doğru kalktı. Bakışları delice özlem duyduğu yeşillerle buluştu. “Eylül..” dedi. Bu dünyaya geldiği ilk günlerde onun da, tıpkı şimdi olduğu gibi her defasında kim olduğunu sorduğunu hatırladı. Gözleri dolu oldu olsa da engel oldu. Her şey artık tam tersiydi, artık gölge kendisiydi.
Rüya bakışlarını yavaşça ayırıp geriye çekildi. Gözlerini salonda gezdirdiği an beyaz bir görüntü gördü. Orta yaşlarda bir adamdı. Yüzü öncekilerin aksine solgundu. Yavaşça yanına yaklaştı.
Rüya, “Niye?” Dedi. Sesi güçsüzdü. “Niye böyle olmak zorunda?” diye ekledi.
Beyazlar içerisindeki adam gözlerini yavaşça ayırdı. “İkisinin bir arada olması en başından beri mümkün değildi.”
Genç kız, “Ama..” dedi sitemle. “Artık birbirlerini seviyorlar.” Elinin tersiyle yanağını silmeye çalıştı. “Niye kaderleri böyle?”
“Bu hikayede birinin ölmesi, birinin de yaşaması gerekiyor.”1
Rüya derin derin soluk aldı. Güçsüzce koltuğa oturdu. Kerem’in her şeye rağmen hayata tutunmayı başardığını hatırladı. Endişeli gözleriyle “Eylül mü ölecek?” Diye sordu.1
Kerem, Eylül’ü hatırlayacak mı?3
Eylül ölecek mi? 💔2
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
9.11k Okunma |
1.89k Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |