61. Bölüm

41.Bölüm: Sevgilim

Melek Şahin
mlkshnn

Bir ses yankılandı. Kerem kapıdan girdi. Baharı andıran gözleri kızarıktı, elinde derin bir acı vardı. Yarası özellikle bugün sızım sızım sızlıyordu. Bir hışımla iki kızın önünden geçti.

Eylül hızla ayağa kalktı. “Kerem!” diye haykırdı. Koşar adımlarla ilerleyip banyo kapısında önüne geçip adımlarını durdurdu. “İyi misin?”

Genç adamın bahar gözleri sol eline kaydı, dindiremediği büyük bir acı vardı. Ona söylememeyi uygun gördü. Yalanla, “İyiyim..” dedi.

Eylül inanmadı, yanağı ıslandı. “Sevgilim..” dedi. Dikkatle gözlerini yarasına çevirdi. Önüne eğilip yavaş yavaş üfledi, genç adam sadece yaranın değil, kalbinin de serinlediğini hissetti.

Yeşil gözleri yavaşça genç kıza kaydı. Eğildiği için saçları yüzünü kapatıyordu. Burnunu yavaşça yaklaştırdı, saçlarının kokusunu duydu. Kalbi delice çırpındı, tanıyordu belli ki.

“Sen..” dedi fısıltıyla. “Kimsin?”

Eylül’ün gözleri ona doğru kalktı. Bakışları delice özlem duyduğu yeşillerle buluştu. “Eylül..” dedi. Bu dünyaya geldiği ilk günlerde onun da, tıpkı şimdi olduğu gibi her defasında kim olduğunu sorduğunu hatırladı. Gözleri dolu oldu olsa da engel oldu. Her şey artık tam tersiydi, artık gölge kendisiydi.1

Rüya bakışlarını yavaşça ayırıp geriye çekildi. Gözlerini salonda gezdirdiği an beyaz bir görüntü gördü. Orta yaşlarda bir adamdı. Yüzü öncekilerin aksine solgundu. Yavaşça yanına yaklaştı.

Rüya, “Niye?” Dedi. Sesi güçsüzdü. “Niye böyle olmak zorunda?” diye ekledi.

Beyazlar içerisindeki adam gözlerini yavaşça ayırdı. “İkisinin bir arada olması en başından beri mümkün değildi.”
Genç kız, “Ama..” dedi sitemle. “Artık birbirlerini seviyorlar.” Elinin tersiyle yanağını silmeye çalıştı. “Niye kaderleri böyle hala?”
“Çünkü sonuç değişmedi. Bu hikayede kavuşma yok. Birinin ölmesi, birinin de yaşaması gerekiyor.”1

Rüya derin derin soluk aldı. Güçsüzce koltuğa oturdu. Kerem’in her şeye rağmen hayata tutunmayı başardığını hatırladı. Endişeli gözleriyle “Eylül mü ölecek?” Diye sordu.

“Kerem her şeye rağmen yaşamayı başardı.” dedi. Rüya kafasını itiraz edercesine iki yana salladı. “Eylül ölemez..” yanağı usulca ıslandı. “Ölmemeli.”

Yavaşça geri geri gitti. Kavuşturmaya çalıştığı, hayatlarını kurtmak için her şeyini defa ettiği iki genç, ölüm sonucundan kurtulamıyordu.

Titreyen eliyle gözlerini silip bakışlarını iki gence çevirdi.

Eylül tıpkı bir elmas gibi genç adamın yaralı elini tutuyordu. Kafası eğikti, usul usul nefesini yaraya üflüyordu.

Kerem sessizdi, bahar gözleri genç kızın üzerindeydi. Kalbinde hükmedemediği bir his vardı. Ne anlam verebiliyor ne durdurabiliyordu.

Bu kızın kim olduğunu, nereden geldiğini düşündü.
Kalbinin neden onun her temasıyla delice sızladığına anlam veremedi. Bir kuşun kanat çırpınışı gibiydi, nefessiz ve hızlıydı.1

Elini yavaşça geriye çekti. Biraz daha bu şekilde kaldığında, kalbine hükmetmekte zorlanacağını anladı. Eylül’ün yüzü düştü. Buğulu gözleri, delicesine özlediği yeşil gözlerle buluştu.

“Sev..” diye fısıldayıp anında sustu. Sevgilim diyemedi. “Kerem..” diye düzeltti.

“Yaran çok acıyor mu?”

Genç adamın gözleri yarasına kaydı. Bu kızın üfleyişinin bir sihir olduğunu düşündü, yaklaştığı anda acısı hafiflemişti. Kafasını yavaşça iki yana sallayıp arkasını döndü. Uzaklaşmak istedi. Geride, yokluğunda delirmekten son anda kurtulan kızı bırakıp odasına girdi.

Eylül’ün yanakları usulca ıslansa da üzülmemeye gayret etti. Daha bir süre önce bile ölümünü düşünüyordu. Yaşasın da, varsın onu hatırlamasın, dokunmasına izin vermesin diye düşündü.1

Derin bir soluk alıp elinin tersiyle yanağını sildi. Boştaki eline bir elin temas ettiğini, sıkıca tuttuğunu hissetti. Gözleri o yöne kaydı, Rüya’yı gördü.

Rüya, “O.. böyle değildi.” Diye fısıldadı. “Sen hatırlayıp dünyaya döndüğünde, seni delicesine özlüyordu.”
Eylül, “Ne?” Dedi.

Rüya bir koltuğa oturup, onu da yanına oturttu. İki kızın bakışları buluştu.
“Sen yeniden dünyanın hafızasında yer aldıktan sonra buradan gittin.”
Eylül anında kafasını salladı, her anını dün gibi hatırlıyordu. İtirazına, yalvarışına rağmen dünyanın kendi ekseninde döndüğü bir an gerçeğe dönüp sevdiği adamı, anılarını geride bıraktığını anımsadı.

“O.. hatırlıyor muydu?”
Rüya yavaşça kafasını salladı. “O.. Seni hiç unutmadı.” Ufak bir soluk aldı. “Sen hiç farkında değildin ama o buradan bir gölge gibi yine seni izledi.”1

Eylül yavaşça alt dudağını ısırdı, dünyaya döndüğü ilk zamanlarda sevdiği adamın varlığından bir haber olduğunu hatırladı. Gözleri doldu dolu oldu, “Onu unuttuğumu da gördü mü?”

Rüya kafasıyla onayladı. “Her anını gördü.”
Eylül’ün yanağı usulca ıslandı. Onun varlığından bir haber hayata adapte olmaya çalıştığını hatırladı. “Onu.. sesini.. varlığını, burayı unuttum.” Eli delicesine titredi. Vicdanı ve kalbi sızım sızım sızladı. “Halbuki unutmayacağıma söz vermiştim.”

Rüya elini yavaşça elinin üzerine bırakıp sıktı. “Endişe etme. Sana hiç kızmadı, kırılmadı.”
“Üzülmüştür..”
“Onun için bir filmdin. İzlediği her anda hayata tutunmak için güç alıyordu.”
“Ne?” Gözleri deliceine büyüdü, kulaklarında aynı cümle tekrarladı defalarca. “Hayata tutunmak için mi?”

Rüya kafasını yavaşça eğdi. Bozulan bir anlaşmanın bedeliydi. Biri geçmişini hatırlayıp gerçeğe dönecekken, biri de hayata veda edecekti.

Eylül gitti, Kerem ölüm yoluna girdi. Yarası gün gün büyüdü, gecelerce ağrılarla uyandı. Nefes almak da zorlandığı her anda, ömrünün en büyük dermanını, Eylül’ülünü izledi.

Eylül’ün yanakları endişeyle ıslandı. “Kerem.. ölecek mi?” Diye sordu. Sesi ağlamaklı oldu. Bir daha aynı acıyla mı sınanacaktı. Bir daha dayanmaya gücü yoktu.

“Ölmeyecek korkma.”
“Ama.. anlaşma?”

Rüya kafasını eğdi. “Anlaşma, sen Kerem’i hatırladığında yine bozuldu.”
Eylül’ün gözleri anında parıldadı. “O.. yaşayacak.” dedi. Yüzü anında güldü. Rahatladı.
Rüya tebessümle, “Evet, çünkü ikiniz tam bir başbelasısınız.” Dedi. İki genç her defasında yapılan her anlaşmayı bozmayı da, olmazları oldurmayı da başarıyordu.

“Kerem.. hatırlaman için her şeyi yaptı.”
Eylül’ün gözleri yaşla doldu, tek bir an hatırladı. “Eğer ben unutursam ve o beni hatırlıyorsa, bana kendini hatırlatmak için her şeyi yapacağına söz vermişti.” Diye fısıldadı.

Rüya’nın gözleri doldu, bu sözden dolayı her anda hatırlatmak için çabaladığını anladı. Ufak bir soluk aldı. “Önce sana şarkınızı dinletti.” Dedi, Eylül zihnini zorladı. Gerçeğe döndüğü ilk günlerde birlikte dans ettikleri şarkıya rastlayıp dinlediğini hatırladı.

“Karşına.. kendisine benzeyen birini çıkardı.” Dedi. Eylül düşündü, tıpkı onun gibi yosun gözlü, açık tenli bir genç adamla karşılaştığını hatırladı.
“Evet..” dedi. Gözleri dolu dolu oldu. Onu gördüğü anda kalbi heyecanla çırpınmıştı.1

Rüya gözlerini, gözleriyle buluşturdu. “Ve.. defter.” Dedi. Eylül’ün gözleri delice büyüdü. “Defter nasıl gerçeğe döndü?” Sustu, “Onu da Kerem mi gönderdi?”

Rüya kafasını yavaşça iki yana salladı. “Kerem’in bunu yapmaya gücü yok.”
“O zaman.. defter bana nasıl geldi?”
“Ben.. getirdim.”
Eylül, “Ne? Sen mi?” diye sordu şaşkınlıkla. “Neden?”

“Kerem.. sen gittikten sonra çok hastalandı. Ölüme gidiyordu. Geçen her gün, her an ömründen alıyordu.”

Eylül sessizdi. Ne kulakları duymaya ne de zihni duyacaklarını hayal etmeye hazırdı. Alt dudağını kanatırcasına ısırdı.

Rüya, “Bir yudum su bile içemediği günlerde, zorlukla da olsa sadece senin adını sayıklıyordu.” Gözleri dolu dolu oldu. Her anını dün gibi anımsıyordu. Baş ucundan bir an bile ayrılmadan yanında olmuş, son nefesini verene kadar da ayrılmamaya karar vermişti.

“Ölmemek için çok direndi.”
Eylül’ün yanağı ıslandı, “Bana sözü vardı, ölmemek için her şeyi yapacaktı.” dedi.

Rüya, “Bir gece..” dedi. Ufak bir nefes alıp verdi. “Zar zor nefes aldığı bir anda yine adını sayıklıyordu.” bakışlarını yavaşça ayırdı. Hatırladığı her an, gözlerinin dolmasına sebepti. “Çok hastaydı.. Ben ayağa kalkmasına yardım edip onu sana getirdim.”
Eylül, “Ne?” Dedi, gözleri hızla ona döndü. “Bana mı? Ne zaman? Hiç görmedim onu?”

Rüya’nın yüzünde buruk bir tebessüm vardı, dolu gözlerine hükmetmeye çalışıyordu. “Gecenin bir yarısıydı.” Diye fısıldadı. O an zihninde yer aldı, ömrü boyunca hiç unutmayacağı bir andı.

….

Kerem zar zor nefes aldığı anlardan birindeydi. Baharı andıran yeşil gözlerini aralamaya büyük çaba sarfettiği anlarda dilinde, “Eylül..” isminin heceleri vardı.

Rüya baş ucundaydı, bir an bile ayrılmıyordu. Gözleri doluydu, bir genç adam çaresizce gözlerinin önünde ölüme gidiyordu.

“Kerem..” diye tekrarlasa da genç adamın dilinde sevdiği kızın ismi, kalbinde kalbi vardı. Son nefeslerini verirken de sadece o olacaktı.

Rüya elini yavaşça elinin üzerine bırakıp sıktı, “Kerem..” diye tekrarladı. Bir an bile olsa gözlerini açmasını, ölüme direnmesini diliyordu ama genç adamın günü gün geçtikçe tükeniyordu.

Kalbindeki acıyı, özlemi yansıtan kolundaki yara genç kızın gidişi ile hızla büyümüş, omzunu geçip boynuna ulaşmıştı. Artık sol tarafı tamamen yaralıydı. Delice sızladığı anlarda bile dilinde sevdiği kızın ismi hüküm sürüyordu. 1

Rüya çaresizdi, gözleri usulca ıslanıyordu. Elini yavaşça genç adamın kafasının üst kısmına bırakıp kulağına eğildi. “Kerem..” diye fısıldadı. “Güçlü olmalısın.” diye ekledi.

Genç adam geride kalan tüm gücüyle gözlerini yavaşça aralamaya çalıştı, gördüğü beyazlığa rağmen, “Eylül..” diye heceledi.

Rüya alt dudağını ısırıp hızla ayağa kalktı. Gözlerini elinin tersiyle silip önce arkasını, sağını ve solunu kontrol etti. Beyazlar içerisindeki adamın görünürlerde olmadığından emin oldu. Gözlerini kapatıp iki elini genç adama dokunmadan üzerinde gezdirdi. Tüm gücü, yeteneği ile yatağın üzerinde önce bir ışık yandı.

Genç adama eğildi, “Hadi Kerem, Eylül’e gidiyoruz.” diye fısıldadı. İki genç sadece saniyeler içerisinde gerçek dünyanın içerisinde bir odanın içerisinde yer aldı.

Kerem zorlukla ayakta duruyordu, bahar yeşili gözleri odaya kaydı. Bir an sendeledi, Rüya kolunu sıkı sıkı tuttu. İkisinin de gözleri odanın içerisindeki yatakta durdu. Eylül gözüktü, gecenin bir vaktiydi. Gözleri kapalı, yüzü ter içesinde ve huzursuzdu.

Bir rüya görüyordu, köprünün ortasındaydı. Burak’ın ihaneti ila sarsıldığı anlarda ensesini sert taşa vurduğu anlarda, genç bir adamın denize düştüğü gölgesine şahit oluyordu.

Kerem, Rüya’nın desteğiyle yatağa yaklaşıp eğildi. Sağ elini yavaşça sevdiğinin saçlarına bıraktı, delicesine özlem duyduğu her telini dikkatle okşadı.

Eylül hızla gözlerini araladı, soluk soluğaydı. Yine aynı kabuslarından birindeydi. Kalbi delicesine çarpıyordu. Gözlerini odanın içerisinde gezdirdi, yalnız olduğunu anlayıp yeniden kafasını yatakla buluşturdu. Gözleri dolu dolu oldu, sevdiği adamın başucunda olduğunu göremedi.

Kerem’in şaşkın gözleri yavaşça Rüya’ya döndü. Rüya, “O seni göremez.” diye açıkladı.

…….
Eylül’ün yanakları yaşla doldu, yanıbaşına gelmesine rağmen onu hiç görmemişti.

Rüya elini sıktı, “Seni görmek biraz da olsa ona güç veriyordu. O gece benden bir şey daha istedi”
“Ne istedi?”
“Lacivert defterini sen gerçeğe döndükten sonra bir an bile yanından ayırmıyordu.” diye ekledi. “Benden bir söz aldı.”
Eylül titrek dudaklarının arasında, “Söz mü?” diye fısıldadı.

“Öldüğünde, bu defteri sana ulaştırmamı istedi.”
Eylül’ün sessiz hıçkırığı yankılandı. Varlığından bir haber hayata adapte olmaya çalıştığı günlerde, sevdiği adamın çok acı çektiğini düşündü. Canı yandı, kalbi sızım sızım sızladı. “Ne?”

Rüya dolu gözlerine rağmen tebessüm etmeye çalıştı. “Ben.. ölmesini bekleyemedim. O gece defteri odandaki kitaplığa bıraktım.”

Gözlerini genç kızın gözleriyle buluşturdu. “Sen defteri okuduğun anda da onu hatırladın.” Elini sıktı, “Böyle bir şeyi hiçbirimiz beklemiyorduk.” Dedi şaşkınlıkla.

Elini yeniden sıktı. “O andan sonra her şey hızla değişti. Senin hatırlayıp ona ulaşmaya çalıştığın günlerde, çok garipti ama ölüme giden Kerem de hızla iyileşmeye başladı.”

“Ben hatırlayınca mı iyileşti?”
Rüya kafasıyla onayladı, olanları, yaşananları da o da şaşkınlıkla izliyor, takip ediyordu. “Evet, gün geçtikçe daha hızlı toplarlandı ve elindeki yara küçüldü.”
Eylül’ün dudakları titredi. “Ya hatırlamasaydım?” Diye sordu. Hatırlayışıyla, sevdiği adamın iyileştiğini, hayata döndüğünü anladı. Aksini düşünmek bile istemedi. Yanakları yaşla doldu. “Ölecek miydi gerçekten?” Diye ekledi.

Rüya, “Ölmesi gerekiyordu.” Diye açıkladı. “Ama garipti ki, sen hatırlayarak buna müsaade etmedin.”
“Sonra..?”
“Sonra.. Kerem hızlı bir iyileşme sürecine girdi. Yeniden konuşuyor, desteksiz ayağa kalkıyor, yemek yiyebiliyordu ama garip olan bir şey daha vardı.”
“Ne?”
Rüya, “Senden ve geçmişten hiç söz etmiyordu.” diye açıkladı. Gözleri, Eylül’ün gözleriyle buluştu. “Sonrasında anladımki. Senin hatırlaman, onun unutmasına sebep olmuş.”1

Eylül’ün yanakları usulca ıslandı. Titreyen eliyle silmeye çalıştı, yenisi süzüldü. “Onun.. hatırlaması için, benim unutmam mı gerekiyor?”
Rüya, “Bilmiyorum..” dedi. Yavaşça ayağa kalktı. “Olanlar beni de şaşırtıyor.” diye ekledi. Derin nefes verip gözlerini yeniden genç kızın gözleriyle buluşturdu. “Her şey bizim aklımızın ermeyeceği şekilde gelişiyor.” Yaklaşıp ellerini, ellerinin üzerine bırakıp sıktı.

“Artık her şey senin ellerinde.” Dedi. Ellerini sıkı sıkı tuttu. “Şimdi hiçbir şeyi düşünme ve ona kendini hatırlatmak için çabala.” Diye ekledi.

Eylül’ün gözleri endişeyle büyüdü. “Bu mümkün mü?”
Rüya alt dudağını ısırdı, yüzünde belirsiz ufak bir tebessüm belirdi. “Mümkün değil desem bile siz bunu mümkünleştireceksiniz.” Diye cevapladı.

İki genç, olmaz denilen bir çok şeyi oldurmuştu. Delice bir aşkları vardı, dünyanın da düzenini altüst ediyorlardı. Ufak bir soluk aldı, “Kerem’in kalbi sana yabancı değil, çünkü yokluğunda senden çok söz ettim. Sadece hafızasında yoksun.”

Ellerini Eylül’ün elleri arasında sıktı, ne ölüm gerçeğinden ne de geleceklerindeki kavuşamamaktan söz edebildi. Artık ikisind endişe de korku da vermeyecekti. Kısa bir ab bile olsa artık mutlu olmalılardı. “Ona kendini, geçmişinizi hatırlat..”

Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. “Beni de biraz özgür bırakırsanız çok mutlu olacağım.” dedi. Ufak bir göz kırptı. “İkinizle uğraşmaktan kendime hiç vakit ayıramadım.” diye ekledi. Arkasını döndü.

Eylül hızla yaklaşıp kollarını boynuna doladı. Sıkı sıkı sardı. İhaneti öğrendiği gece köprüde olduğu için, sevdiği adamın denizin derinlerinde boğulmasına izin vermediği için, ikisini bu dünyada tanıştırdığı için, o defteri geri gönderdiği için ve klinikte aklını yitirmesine müsaade etmediği için ve her anda yanlarında olduğu büyük bir minnet duydu. “Teşekkür ederim..” kollarını delicesine sıktı. “Çok teşekkür ederim.”

Rüya’nın gözleri delicesine büyüdü, ilk defa biri tarafından böylesine sıkı sarmalandığını hatırladı. Çok garip bir şey olduğunu düşündü, bir insanın kolları, nefesi, kalbi nasıl böylesine rahatlatıyordu. Hoşuna gitti. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, “Gitmem gerek..” dedi. Yavaşça geriye çekildi, saniyeler içerisinde beyaz görüntüsü kayboldu.

…..

Rüya, “Kerem..” diye seslendi. Evin içerisinde gözlerini gezdirip bir odanın önünde adımlarını durdurdu.

Kapı aralıktı. Gözleri içeriye kaydı. Genç adamın sırtını görebiliyordu. Bir yatağın kenarındaydı. Ufak bir soluk aldı, Kerem’in gözleri yavaşça ona döndü. “Rüya..”

Rüya yüzünde ufak bir tebessüm oluşturup yanına yaklaştı. Gözleri yatağa kaydı, Eylül vardı üzerinde. Derin bir uykunun kollarında kısık kısık soluk alıp veriyordu. “Huzurlu uyuyor..” diye fısıldadı.

Kerem gözlerini yavaşça genç kızın yüzüne çevirdi. Elinde derin bir sızı vardı, özellikle bugün oldukça acıtıyor, kalbini kavuruyordu. “O..” diye fısıldadı. “O mu?” diye ekledi.

Rüya kafasıyla yavaşça onaylayıp genç adama yaklaştı. Elinin birini omzuna bıraktı. “O senin dermanın.” Sustu. Genç adamın yaralı eline usulca dokundu. “Acıyor mu şu an?”

Kerem anında kafasıyla onayladı, elinde feci bir ağrı vardı.

Rüya, “Yavaşça Eylül’e dokun..” dedi.
“Ne?”
“Ona dokun..” diye yineledi.

Kerem ufak bir soluk aldı. Yaralı elini yavaşça genç kızın saçlarına yaklaştırıp durdu. Kalbinin delice haykırdığını hissetti, dokunmaya cesaret edemedi.

Rüya, “Korkma..” dedi, Kerem’in ürkek gözlerini gördü. “…Dokun.”

Genç adamın gözleri yeniden Eylül’e döndü. Yaralı elini yavaşça genç kızın yüzüne bıraktı. Bedeni tir tir titredi, derin bir hissin tüm benliğini ele geçirdiğini hissetti. Çok garipti, anlam vermekte zorlandı. Kalbi haykırdı, çığlık çığlığa yankılandı. “O..” diye fısıldadı. Yanağına usulca bir damla yaşın süzüldüğünü hissetti. “Çok özel..”

Rüya gözlerinin dolduğunu hissetti. Ufak bir soluk ile toparlanmaya çalıştı. “Kerem..” diye fısıldadı. Genç adamın duymadığını, duyacak durumda olmadığını fark etti. Kaskatı kesildiğini, hem temas ettirdiği eline hemde genç kızın yüzüne odaklandığını gördü.

Yavaşça arkasını döndü. İkisini uzun zaman sonra bile olsa yapayalnız bırakmanın iyi olacağını düşündü. Odadan çıkıp kapının önünde durdu. Gözlerini kısa bir an geriye çevirdi, genç adamın elindeki yaranın ilk defa böylesine iyi gözüktüğünü fark etti. Kalbinin iyileşmeye başladığını anladı, kalbinin yansıması olan yara dermanıyla usul usul iyileşiyordu.

….

Eylül köprünün ortasındaydı. Gecenin bir vaktinde bir başınaydı. İki eliyle korkulukların demirlerini sıkıyor, uçsuz bucaksız denizi izliyordu.

Gözleri yaşlı, kalbi acılıydı. Sevdiği adam en derinlerde bir yerlerdeydi. İtiraf edemese de yaşadığına dair umudu tükeniyordu. Nasıl yaşardı ki? Nasıl bu denizin derinlerinde nefessiz hayata tutunurdu?

Kafasını anında iki yana salladı. Ölümüne ikna olmaya cesareti yoktu. Onu bir daha göremeyecek cesareti bulamadı, onsuz yaşamayacağından emindi.

Nefes nefesiydi, serin bir hava hakimdi. Yüzüne esen hafif rüzgara rağmen ter içerisindeydi. Solgun yüzüne, kızarık gözleri eşlik ediyordu. Yanakları, gözlerindeki ıslaklıklara tıpkı bir meskendi. Her anda, her saniyede yaşla doluyordu.

Bedeni tir tir titredi, sevdiği adamın denizin derinlerinde olduğunu kabullenemiyordu. Dudakları kıvrıldı. Zorlukla, “Sevgilim..” diye fısıldadı. “Seni çok özledim.” Diye ekledi.

Kalbindeki haykırış yerini dudaklarına bıraktı. Köprünün ortasında hıçkırıkları yankılandı. “Sevgilim!” diye yineledi. “Sevgilim!”

….

Kerem şaşkındı, sessizce genç kızı izliyordu. Dakikalardır dilinde, ‘Sevgilim’ haykırışı vardı. Göz kapakları, kapalı olmasına rağmen yanaklarına yaşlar akıtıyordu.

Genç adamın yüzü asıldı, yaralı elini yavaşça geriye çekti. Ne yapacağını bilemedi. Seyirci olmak oldukça üzücüydü. Kafasını geriye çevirdi, Rüya’yı görmeyi ümit etti, göremedi.

Eylül’ün bir kez daha, “Sevgilim!” diye gözyaşlarıyla sayıkladığını duydu. “Seni çok özledim.”

Yavaşça yaralı eliyle kafasının üst kısmına, saçlarına dokundu. “Eylül..” diye fısıldadı.

Eylül’ün kulaklarına sesi anında ulaştı. Köprünün ortasında yeniden sevdiği adamın sesini duydu. Kafasını hızla geriye çevirdi, karşısında karanlığa rağmen bir çift yeşil göz belirdi. “Sevgilim!” diye haykırdı.

Titreyen ayaklarına rağmen hızla gücünü toplamaya çalıştı. Hızla koşup hıçkırıklarla boynuna atladı.

Eylül hızla o anda gözlerini araladı, kalbi hızla çarpıyordu. Gözleri baş ucundaki bir çift yeşil göz ile buluştuğu an hızla doğruldu. Hıçkırıklarla kollarını sevdiği adamın boynuna doladı. Burnunu, boyun boşluğuna delicesine gömdü. Yanında olduğuna, gerçekliğine ikna olmaya çalıştı.

Kerem sessizdi, bedenindeki his garipti. Kalbi bu kızın sarılışının altında eziliyordu. Eli acımıyor, aksine hızla iyileşiyordu. İstemsizce gözlerini kapattı, sağlam olan elini genç kızın saçlarına bıraktı. Dünya.. onun dokunuşu ile sarsıldı, yeniden döndü durdu, dengesini şaşırdı. Ne yaparsa, ne çaba verse de, delice seven bu çiftin aşkına yenik düşüyordu.2

Rüya kapının pervazındaydı. Yüzünde buruk ve yaşlı bir tebessüm vardı. Dünyanın ufak sarsılışını hissettiği anda soluğu odada aldığı gibi gözleri delice sarılan çifte şahit olmuştu.

Eylül yavaşça geriye çekildi, gözleri bir bahar göz ile buluştu. Titreyen elini özlemle sakallarındaki kısa tutamların üzerine bıraktı. Kalbi özlemle haykırdı. “Kerem..” dedi. Hızla ayağa kalktı, pes etmeyecekti. Ona kendini, geçmişini hatırlatmak için her şeyi yapacaktı.

Odanın içerisinde delice gezindi, her köşeyi didik didik aradı. Gözleri sonunda lacivert defter ile buluştu. Hızla eline alıp genç adama yaklaştı. “Bak..” dedi, heyecanla yanına oturdu. “Bu bizim..” diye ekledi, “İkimizin.”

Hızla ilk sayfayı açtı, genç adam büyük harflerle yazılan ismini gördü. Merak etti. Eylül ikinci sayfayı çevirdi, elleriyle yazdığı her notu, her sayfayı tek tek çevirdi. “Bu bizim gerçeğimiz..” dedi.

Kerem elini yavaşça defterin son sayfasının üzerine bıraktı, kendi el yazısıyla, “Beni unutma.” Yazıyordu. “Bu benim el yazım.”

Eylül’ün yanakları delice büyüdü, yaşla doldu. “Evet..” dedi fısıltıyla, “Evet sevgilim, bunu sen yazdın.” Ufak ufak soluk aldı, “Hatırlıyor musun?” Diye sordu.

Tam o anda kapı pervazında Rüya vardı, mutlulukla izliyordu. Ne kadar süreceğini bile bilmediği kısa bir an bile olsa ikisinin birbirini hatırlamasını, özlem gidermesini bekledi. “Hadi..” diye fısıldadı. “Hadi hatırla Kerem.” diye ekledi.1

Geriden bir ses kulağına ulaştı, “Kerem hatırladığı an Eylül ölecek..” hızla kafasını o yöne çevirdi, beyazlar içerisindeki adamı gördü. “Kerem’in hatırladığı an, Eylül hem bu dünyada hemde gerçek dünyada ölecek.”4

….

Yeni bölüm için sınırımız +40 oy, +40 yorum 🖤3

Bölüm : 20.04.2025 22:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...