"Boya.." dedi Zeynep, yanağına bir damla yaş süzüldü. Zihnindeki bu kız o muydu? Ne çok uğruyordu bu aralar hafızasına? O adam kimdi? Neden hep anımsıyordu?
"Ba..." dedi sustu, diğer yanağına da bir damla yaş süzüldü. "Babam.." diye ekledi. "Benim babam."
"Ne?" dedi Aslan, hızla gözlerini ona çevirdi, elinden sıkıca heyecanla tuttu. Babasını mı hatırlamıştı gerçekten? "Babanı mı hatırladın bir tanem? Ne hatırlıyorsun?" diye sordu. Bakışlarını bir an bile üzerinden uzak tutmuyordu.
Kafasını yavaşça iki yana salladı genç kız, gözleri dolu doluydu. Hatırladığı ufak anılara rağmen zihninde bir yüz bir sima yoktu. "Boya var.." dedi zorlukla, bir oda vardı, her köşesi boyalarla ve resim kağıtlarıyla doluydu. "Bir oda var.." diye ekleyip yavaşça yutkundu.
"Sana ait bir oda mıydı?"
Yanağına ufak bir damla yaş süzüldü genç kızın, kafasını yavaşça onaylar anlamında salladı. "Evet.." deyip sustu. Titreyen eliyle yavaşça yanağını silmeye gayret etti. "Babam vardı.." diye ekledi. Alt dudağını yavaşça ısırdı, odanın içerisinde küçücük bir kız çocuğu dolanıyor, bir adam ise arkasında bir gölge gibi mutlulukla izliyordu.
"Babanı hatırlıyor musun? Yüzünü görürsen tanır mısın?"
Kafasını hayal kırıklığıyla iki yana salladı genç kız, yüzünü hatırlamadığı bir adamdı bu. Odanın içerisinde küçük kızla birlikte dolanıyor, yanına yaklaştığı her anda kollarına alıyor, doya doya kucaklayıp kokluyordu.
"Yüzü yok.." dedi dolu gözleriyle, zihnini delice zorlamaya çalıştı, babasına dair bir şey hatırlamalı, zihnine yerleştirmeliydi. Genç adam derin bir nefes verip sıkıca tuttuğu eline ufak bir öpücük kondurdu. Daha fazla zorlamamalı, üzmemeliydi, zamanla yüzünü de hatırlayacaktı.
"Zorlama bir tanem, zamanla hatırlayabilirsin. Bir anda olması zor."
Kafasıyla onayladı genç kız, gözlerini kocasına çevirdi, yeniden yanında olması çok güzeldi.
.....
Büyük bir telaş vardı evin içerisinde, Zeynep ve Aslan'ın da desteğiyle evde yemekler yapılıyordu. Akşama misafir vardı, Erdal Bey yarın sabah yola çıkacak, öncesinde bir yemekle teşekkür edilerek veda edilecekti. Genç adam masayı kuruyor, annesi ve karısı da mutfakta son hazırlıkları yapıyordu.
Ağır adımlarla mutfak kapısında durdurdu adımlarını, mutfağın orta yerinde iki kişi vardı, ömrünün en değerli kadınlarıydı. Annesi özenle bir şeyler söylüyor, genç kız bir gölge gibi arkasından takip edip söylediklerini yerine getirmeye çalışıyordu.
Yüzünde tebessüm oluştu genç adamın, ne güzeldi ikisini böyle bir arada izlemek. "Bu şekilde yaptığın takdirde püf noktalarını yakalamış olursun kızım." Dedi Güler Hanım, ocağın önünde, gelininin tam yanındaydı. Elindeki tahta kaşıkla çorba tenceresini dikkatle karıştırıyordu.
Zeynep kafasıyla onaylayıp uzatılan kaşığı eline aldı, gösterilen şekilde yavaşça karıştırdı. Bu kadının göstermeye, öğretmeye çalıştığı her şeyi aklına özellikle kayıt etmeye çalışıyordu. Bir anne eli ve bir anne yeteneği vardı üzerinde.
Derin bir nefes verdi genç adam, "Masa hazır" Dedi, ikisinin de gözleri ona döndü. "Babam aradı, gelmek üzere olduklarını söyledi." Diye ekledi, hayranlık barındıran gözlerini karısından ayırıp annesine döndü. "Güzel gelinimin de yardımıyla her şey hazır, çorba da pişti sayılır." Gözleri genç kızla buluştu, tebessüm ediyordu.
Kısık bir soluk alıp elini yavaşça karısının eline yaklaştırıp tuttu Aslan, Annesinin uzaklaştığını görüp bakışlarını ona çevirdi. "Birazdan gelecekler, sıkıldığın anda bana söylemelisin. Seni kaçırırım." Deyip tebessüm ederek göz kırptı. Genç kızın yüzünde ufak tebessüm belirdi, eşsiz bir adama eşti.
.....
"Hoş geldiniz." Dedi Aslan, gözlerini Erdal Bey'e çevirdi. Kapının çaldığını duyduğu anda hızla açmıştı. Erdal Bey genç adamın uzatılan elini sıktığı gibi gözleri tek birine kaydı. Genç kız bir adım geride, kocasından da cesaret almaya çalışarak bekliyordu. Kafasını yere eğmiş, yabancı adamın yüzüne bakmamaya gayret ediyordu.
"Zeynep.." dedi Aslan, gözlerini karısına çevirdi. Genç kız kısık bir soluk verip gözlerini önce misafirin bakışlarını çevirdi, kalbinin orta yerinde garip bir his yer aldı. Neden böyle oluyordu? Neden bu adam böyle hissettiriyordu? Kolunu tutup gitmesine bir defa engel olduğu için mi? Sokakta dolu gözlerine şahit olduğu için mi?
Ürkek bakışlarına rağmen elini yavaşça ona doğru uzattı, "Hoş.. geldiniz." Dedi kısık bir tonda.
Erdal Bey gözlerini uzatılan ele çevirdi, bir an bile olsa endişeyle doldu. Dokunduğu anda yine korkacak mıydı? Yine onu gördüğü anda kaçacak mıydı? Alt dudağını yavaşça ısırıp elini oldukça yavaş bir şekilde uzatıp dokunduğu an garip bir his bedenini esir aldı. Kalbi delice çarpıyor, elleri tir tir titriyor, gözleri yaş akıtmak için büyük savaş veriyordu.
"Hoş.." dedi, sesi soluğu kesildi. Bu kız niye böyle hissettiriyordu? Gözlerine bakmak, eline dokunmak neden böylesine acıtıyordu? "buldum kızım.." diye ekledi zorlukla. Zeynep hızla bakışlarını gözlerine çevirdi, bunca yıl ona kızım diyen, bu şekilde hitap eden ilk adamdı bu. Bu yüzden mi her duyduğunda kalbi böylesine titriyordu?
Elini yavaşça geriye çekmeye çalıştı, kalbinin üzerinde koca bir haykırış vardı, kaçmak, sakinleşmek istedi. Geriye tek adım attığı anda Aslan hızla elinden tuttu. "Kal.." dedi fısıltıyla. Genç kızın gözleri ona döndü, kafasını yavaşça onaylayarak salladı, yanında olduğu takdirde kalabilir, varlığından güç alıp toparlanabilirdi.
"Yemeğe geçmeliyiz." Diye ekledi genç adam, gözlerini misafirlere çevirdi. Anne babasının eşliğinde içeri girdiğini görüp yalnız kaldıkları anda bakışları karısına döndü. "İyi misin?" diye sordu endişeyle. Az önce bir şeyler mi olmuştu? Karısı neden geriye gitmek istemişti? Zeynep itiraz ederek kafasını onaylar anlamında sallayıp elini sıktı, yanında olduğu sürece iyiydi, iyi olacaktı.
....
Akşamın ilerleyen saatleriydi, mutfaktaydı Zeynep, 4 kişilik Türk kahvesi yapmıştı. Özenle tepsiye yerleştirip derin bir nefes verdi. Dikkatli adımlarını oturma odasına çevirdi, misafirler yemek sonrasında oraya geçiş yapmıştı.
Ağır adımlarla odaya girdiği anda kocasının gözleri ona kaydı, yüzünde tebessüm belirdi, bir an bile olsa yanından ayrılmasını kesinlikle istemiyordu. Öyle bir bağımlılıktı ki yanında bile özlemi delice oluyordu.
Genç kızın adımları önce misafirin önünde durdu, çekinerek de olsa öne doğru tepsiyi eğdi. "Sağol kızım.." diyerek kahveyi dikkatle alıp gözlerini hızla üzerinden uzaklaştırdı Erdal Bey, bakışları buluştuğu anda genç kızın ürkekleştiğine bu gece birebir şahit olmuştu.
Önünden hızla geçip Ahmet Bey'e de uzattıktan sonra Güler Hanım'ın önünde durdu, fincanın almadan önce tepsideki sayıya baktı, bir adet eksik gözüküyordu. Merakla bakışlarını ona çevirdi, "Sen içmiyor musun kızım?" diye sordu.
Genç kız kafasını yavaşça iki yana sallamaya gayret etti, "Çok... acı." Dedi Zeynep fısıltıyla, kahve tadını pek sevmiyor, içemiyordu. Erdal Bey'in gözleri istem dışı hızla ona yöneldi. Zihninde tek bir an yer aldı, yıllar yıllar öncesine aitti.
....
Küçük bir odadaydı Erdal Bey, her köşeye dizilen rengarenk minderlerden birinin üzerinde bağdaş kurmuştu. Odanın her köşesi çeşit çeşit oyuncaklarla doluydu, tam karşıdaki duvara da dayalı bir oyun mutfağı vardı.
Tezgahın tam önünde küçük bir kız çocuğu duruyordu, bir kış mevsimi ve babasının izin günüydü. Ayaklarında ayı figüründe pembe birer panduf, açık düz saçlarında aynı renk bir prenses tacı vardı.
Yüzünde koca bir gülümseme vardı, bugün babası tüm gün yanında olup onunla zaman geçirmişti. Gündüz birlikte parka gidilmiş, akşamda oyun odasına gelmişlerdi. 1
Ufak tezgahın üzerinde oyuncak bir tepsi vardı, içerisinde gerçek kahve varmışçasına içerisine su doldurduğu tek fincanı dikkatle yerleştirdi. Babasına, tıpkı annesinin hep yaptığı gibi kahve yapacaktı.
Tepsinin iki ucundan tutup fincandaki suyu dökmemeye büyük gayret ederek ağır adımlarını çevirdi. Babasına yaklaşıp önünde durdu, "Kahve hazır." dedi.
Erdal Bey hayranlık barındıran gözlerini kızından ayırmadan fincanı dikkatle eline aldı. "Teşekkür ederim Zeynep Hanım." dedi, "Sen içmeyecek misin?" Diye ekledi merakla, küçük kızı sadece tek fincan getirmişti.
Yüzünü ekşitip kafasını iki yana salladı Zeynep, "Çok acı." Dedi, bir defasında annesinin şekersiz kahvesinden bir yudum içmiş, tadını hiç beğenmemişti. Heyecanla babasının tam önüne oturdu, merakla yorumunu bekliyordu.
"Güzel olmuş mu baba?" diye sordu, babasının yüzünde gülümseme vardı. Fincandaki su, ömrünün en güzel içeceğiydi. Kızının elleriyle doldurulmuş, servis edilmişti. Yavaşça bir yudum alıp ona döndü, "Bu.." dedi, küçük kızın heyecanlı gözleri ona döndü. "Muhteşem bir kahve olmuş."
Zeynep sevinçle ayağa kalktı, "Gerçekten beğendin mi baba?" Diye sordu. Babası fincanı yere indirip kızının iki minik elini sıkı sıkı tutup avuçlarına öpücük kondurdu. "Bayıldım, bayıldım. İncim yaparda beğenmez miyim?"
Kollarını hızla boynuna doladı küçük kız, "Canım babam."
....
Gözlerinden yanağına ufak bir damla yaş süzüldü Erdal Bey'in, sıkıca tuttuğu fincanı önündeki sehpaya bırakıp görünmemeye dikkat ederek yanağını sildi. Toparlanmaya çalışarak gözlerini genç kıza çevirdi, o da tıpkı minik kızı gibi kahveyi sevmiyor, acı buluyordu.
"Kızım da acı olduğunu söylerdi." dedi, tüm bakışlar ona döndü. "Kızın mı var Erdal Amca?" diye sordu Aslan merakla, ilk defa bunu duyuyordu.
"Erdal'ın kızı da tıpkı ablan gibi küçük yaşta vefat etmiş oğlum." Diye açıklayan babasına döndü genç adam, yüzü asıldı. "Özür dilerim, hiç bilmiyordum." dedi suçluluk hissederek. Kim bilir kızından söz ettiğinde ne çok üzmüştü onu.
Kafasını yavaşça iki yana salladı Erdal Bey, kalbindeki sızı öylesine büyüktü ki dile getirmek çok zorluyordu. Uzun yıllardır hiç susmadan, hiç unutmadan kuzunın hayatta olma ihtimalinden söz etse de ihtimal verebilecek tek kimsesi olmamıştı. Kızı yaşıyor olsaydı, babasını elbet bulur, karşısına çıkardı.
Yavaşça ayağa kalktı Zeynep, karşısında oturan adamın gözlerine bakmamaya büyük gayret ediyordu. Ayakları hissizdi, kalbinin orta yerinde koca bir sızı vardı. Bir an önce uzaklaşmalı, nefes alıp rahatlatmalıydı.
Hızlı adımlarla mutfağa geçip kapıyı örttü. Sırtını yasladı, derin derin nefes alıp veriyordu. Neden böyle hissediyordu? Neden kalbi böyle hisse sebep oluyordu?
Elini yavaşça üzerine dayayıp kafasını eğdi. Derin derin soluk alıp gözlerini kapadı, duyduğu bir ses ile hızla toparlanmaya çalıştı. "Zeynep.." diyordu Aslan. Kapıyı yavaşça ittiğinde gözleri karısının gözlerine kaydı.
"Misafirler gidiyor." Dedi, genç kız kalbindeki sızıyı belli etmemekte çalışarak kafasıyla onayladı. Bir an önce toparlanmalı, vedalaşmalıydı. Evlerinin mimarı ve aile dostları olan adamın vedasıydı, yarın sabah semtten gidecekti.1
Toparlanmaya çalışarak kocasının uzattığı eli tuttu, mutfaktan çıktığında misafirleri kapının önünde gördü. Hepsi veda için bekliyordu, "Ev beklediğimden de güzel oldu sayende." Dedi Ahmet Bey minnetle arkadaşına.
Erdal Bey tebessüm etti, "Aslan benim de oğlum, ev en güzel şekilde dizayn olmalıydı."
"Teşekkür ederim." Dedi Aslan yaklaştığı gibi. Elini uzatıp minnetle sıktı.
Erdal Bey'in gözleri genç kıza döndü, yüzü neden bu kadar sararmıştı ki? "İyi misin kızım?"
Zeynep'in gözleri yavaşça kalkıp onun gözlerine değdiğinde dolu dolu oldu. Niye böyle oluyordu? Bu adam niye böyle hissettiriyordu?
Kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, adamın elini uzattığını gördü. Kalbinin delice çarptığın hissetti, gözleri kocasına döndü. Aslan kafasını onaylar anlamda sallıyordu, pek konuşmasa da hiç olmazsa eline karşılık vermeliydi, eve verdiği emeklere ayıp olabilirdi.
Elini yavaşça uzattı Zeynep, adamın eline yaklaştığı her saniyede kalbinin de ritmi hızlanıyordu. Gözlerini yavaşça kapatıp derin bir soluk verdi, eli yıllar sonra ilk defa babasının eline temas etti.
Elini istem dışı da olsa delice sıktı Erdal Bey, ince parmakları nasıl da narindi? Baş parmağını yavaşça elinde gezdirdi, yıllardır benliğini ele geçiren, kalbine koca bir alev yakan, yaşama sebebi olan sızı ilk defa yerini çok yabancı bir hisse bıraktı. Sanki.. yıllardır fokur fokur kaynayan suyun üzerine küp küp koca buzların atılması gibiydi. Önce suyun ısısı azalmaya, sonra da yavaş yavaş soğumaya başladı.
Gözleri hızla genç kıza döndü, neden böyle hissetmişti? Neden kalbini fokur fokur haşlayan su biraz da soğumaya başlamıştı? Toparlanmaya çalışıp elini yavaşça çekti.1
"Kendinize çok dikkat edin, yolunuz düşerse misafirim olmayı aklınızdan bulundurun." dedi, arkasını yavaşça döndü. Ağır adımlarla Güler Hanım ve eşinin eşliğinde evden çıkıp arabasına yöneldi.
Zeynep gözlerini zorlukla ayırıp geriye çekildi. Sessiz sessiz soluk alıyordu, adamın bindiği arabanın gözden kaybolduğunu gördüğü anda arkasını döndü. Ayakta durmak çok zorluyordu. Parmakları da tıpkı bedeni gibi tir tir titremeye başladı. Kalbi yerinden sökülüp bir kor alevin içerisine acımasızca atıldı. Hızlı adımlarla banyoya yöneldi.
.....
Gözlerini salonda gezdirdi genç adam, karısı görünürlerde yoktu. Merakla "Zeynep.." dediği anda bir ses ulaştı kulağına. "Zeynep..." diye yineledi fısıltıyla. Doğru mu duyuyordu, bu ses karısının hıçkırıklarının sesi miydi? "Zeynep!!" diye haykırdı. Adımlarını hızlandırıp hızla koşmaya başladı, bir an önce onu bulmalıydı. Sesin geldiği yöne döndü, banyodandı. Saniyeler içerisinde önünde durdu, "Zeynep!!" diye haykırdı. Elini kulpuna bırakıp hızla indirip kaldı, kapı içeriden kilitliydi.
"Zeynep!" diye tekrarladı endişeyle. Ne olmuştu da bir anda karısının böylesine hıçkırıklarla ağlamasına sebep olmuştu. Yumruk yaptığı elini sertçe, üst üste vurmaya başladı. Kalbi delice çarpıyor, haykırıyordu. İçeriden karısının hıçkırıklarla ağlayışını duyuyor, müdahale edemiyor, destek olamıyordu.
"Zeynep lütfen aç kapıyı." Dedi fısıltıyla, sesini duyduğu, çaresiz kaldığı her anda tüm gücü elinden alınıyordu. "Lütfen.." diye ekledi. Yavaşça dönüp sırtını kapıya yasladı.
"Zeynep.." dolu gözlerinden yavaşça iki damla yaş istem dışı süzüldü. "Lütfen.." diye tekrarladı.
Sırtı duşa kabine yaslıydı genç kızın, öne doğru eğilmişti. Ayakta durmakta bile zorlanıyordu. Bir avucu kalbinin üzerindeydi, delice bastırıyordu. Öylesine bir sızı hakimdi ki, ne hıçkırığını durdurabiliyor ne de rahatlayabiliyordu. Misafirleri yolcu ettiği, Erdal Bey'in gözlerine son defa baktığı anda bu hissin esiri olmuştu.
Ellerinden birini yavaşça yakındaki lavaboya uzattı, ayakta durmaya zorlanıyordu. Gözlerini yavaşça kapatıp açtığı anda kocasının seslenişini duydu, sesi tonu endişe doluydu.
Derin derin nefes alıp toparlanmaya çalıştı, en çok şu anda desteğine, kollarına sığınmaya ihtiyacı vardı. "Lütfen" dediğini duydu. Zorlanarak da olsa kapıya elini uzatıp kilidi çevirdiğinde, genç adam hızla itip içeri girdi.
"Zeynep!!" dedi, kollarını hızla bedenine doladı. Genç kız burnunu göğsüne dayayıp kollarını boynuna sardı. Gözyaşlarının, hıçkırıklarının yankılandığı banyoda kocasının varlığından güç almaya çalıştı.
Sessizce saçlarını okşuyordu Aslan, tek soru sormaya bile niyeti yoktu şu anda. Sadece önce sakinleşmeli, dinlenmeliydi. Solgun yüzü banyo kapısını açtığı anda dikkatini çekmişti, nasıl ansızın bu hale gelmiş, nasıl böylesine sararmıştı. "Buradayım.." dedi fısıltıyla, elini kafasının arka kısmından şevkatle gezdirdi.
Gözlerini sıkıca kapattı Zeynep, burnuna kocasının kokusu ulaşıyordu. Kalbinin orta yerinde koca bir acı vardı, misafirler gittiği anda hakim olmuştu. Niye böyle olmuştu? Niye böyle bir acıyla tanışmıştı? Neydi ki sebebi? Derin derin nefes alıyordu, sakinleşmek adına kalbinde yer alan büyük sızı bedeninden gücünü alıyor, adım atmasını, tek kelime etmesini engelliyordu.
Gözleri dolu doluydu genç adamın, karısının hıçkırıkları kulağına ulaştığı her anda bedeni titriyor, kalbi sızlıyordu. Ne olmuştu da bir anda böyle olmuştu? Ne olmuştu da böylesine hıçkırıklarını sağlamıştı? "Buradayım.." diye yineledi, yanağına usulca bir damla yaş yavaşça süzüldü.
.....
Gecenin bir vaktiydi, genç kız yatak odasında derin bir uykudaydı. Kafası kocasının dizine yaslıydı, odaya zar zor getirildiği gibi bitkin düşüp uyumuştu. Saatlerce ağlamış, hıçkırıkları dinmek bilmemişti. Kalbindeki sızı oldukça ağırdı, sakinleşmesine de durulmasına da maniydi. Ağır adımlarla, kocasının da desteğiyle odaya getirildiği gibi gözleri usulca kapanmıştı, hem ruhu hem bedeni hem de kalbi yorgundu.
Elinin birini karısının saçlarına bırakmıştı Aslan, bir eliyle de elinden sıkıca tutmuştu. Gözlerini bir an bile üzerinden ayırmaya niyeti yoktu. Yanında olduğunu, hiç gitmeyeceğini bilmeli, hissetmeliydi. Kulağında telefon vardı, dakikalardır fısıltıyla bir görüşme yapıyordu.
"Çok.." dedi, gözleri dolu dolu oldu. "Çok kötüydü." Diye ekledi. Karısı hiç böyle olmamış, hiç böylesine hıçkırıklarla ağlamamıştı. Ne zordu çaresizce izlemek, derdine derman olamamak.
"Tetikleyen bir şey mi oldu oğlum?" diye sordu Berrin Hanım, evindeki salonun orta yerindeki koltukta oturuyordu. Üzerinde pijamaları vardı, genç adamın ismini telefon ekranında gördüğü anda yatağından çıkıp cevaplamıştı.
"Yok.." dedi Aslan, fısıltılı sesine rağmen diğer elini hiç karısının saçlarından uzak tutmuyordu. "Dikkatimi çeken hiçbir şey olmadı. Annem, babam ve Erdal Amca vardı sadece."
"Düşün Aslan, gece boyunca kalbine dokunan bir hareket, bir kelime hiç mi olmadı?"3
Düşünmeye, zihnini zorlamaya çalıştı genç adam, gecede karısının etkileyecek bir şey olmamıştı. "Hayır.." dedi dolu gözleriyle.
"Yarın biraz toparladığı vakitte beni ziyarete gelmelisiniz."
Kafasıyla onayladı genç adam, yarın ilk fırsatta bunu yapacaktı. Gözlerini yavaşça karısına çevirdi, derin bir uykudaydı. Elini dikkatle saçlarında durdurdu. "Berrin Teyze.." dedi fısıltıyla. Merak ettiği çok şey vardı.
"Zeynep neden hafıza kaybı yaşıyor?" diye sordu, çaresizlik barındıran bir nefes aldı. "Anıları çok az hatırlasa da kişileri hatırlayamıyor." Sustu, gözleri dolu dolu oldu. "Annesi tarafından terk edildiği için mi?"1
Berrin Hanım yavaşça öne doğru hareket etti, bedenini dikleştirdi. "Zeynep hafıza kaybı yaşamıyor oğlum."
"Ne?"
"Oğlum bu hafızanın kaybı değil, en temel görevi. Her insanda olduğu gibi görmediği, duymadığı , bilmediği şeyleri zamanla siliyor."
"Yani Zeynep anne babasının yüzünü hiç mi hatırlamayacak?"
"Hatırlamasını bekleyemeyiz, ikisini de en son 15 yıl önce küçücük bir çocukken gördü."1
Kafasını eğdi Aslan, aklı karmakarışıktı. "Anılar.." dedi fısıltıyla, karısı ara ara ufak da olsa geçmişe dair bir şeyler hatırlayabiliyordu. "Hatırladığı anılar da bu yüzden hep silik.." diye ekledi. 15 yıl öncesine dair detayları hatırlaması mümkün bile değildi, bunu nasıl düşünememişti.
"Sıkma canını oğlum, Zeynep de gözle görülür büyüklükte değişim var. Toparlanması çok zaman almayacak."
"Annesini söylemem gerek." dedi Aslan, kadının dediklerini duymamıştı bile. Beklemek istemiyordu daha fazla, karısı bir an önce annesini öğrenmeliydi.
Kafasını onaylar anlamda salladı Berrin Hanım, daha fazla engel olmak istemiyordu. Artık söylenmeli, yaşanacaklarla hep birlikte baş etmelilerdi. "Beklediğimizden de zor bir süreç olabilir oğlum, emin misin?"
"Hiç olmadığım kadar."
"Tamam, yarın birlikte söyleyip anne özlemine son verelim."
....
Gözlerini yavaşça araladı Zeynep, günün erken vakitleriydi. Sağ tarafındaki koca pencereden perde çekiliydi, yakıcı bir güneş odaya hakimdi, oldukça güzel gözüküyordu. Hava gün geçtikçe daha sıcak oluyor ve yazı getiriyordu.
Bakışlarını yavaşça pencereden ayırıp yatağa çevirdi, sağ tarafı boştu. Zihnini zorlamaya çalıştı, akşam misafir ağırlamış, gittikleri gibi kalbinin hükmettiği bir ağlama krizine girmişti. Kocası sakinleştirmeye çalışarak yanına yatmıştı.
Yavaşça doğrulup ayaklarını yataktan indirdi, elini dikkatle kalbinin üzerine bıraktı. Dün gece büyük bir yabancı hisse esir olmuş, bedenini varlığını titretmişti. Kısık bir soluk alıp ayağa kalktı, kocası neredeydi acaba? Erkenden okula mı gitmişti?
Ağır adımlarla odadan çıkıp koridora yöneldi, merdiveni basamakları ağır ağır inerek geçip salona yaklaştığı anda adımları durdu. Kulağına kısık bir müzik, burnuna da kokular ulaşıyordu. Yüzünde şaşkınlık belirdi, gözlerini mutfak kapısına çevirip usulca yaklaştı. Elini kulpuna bırakıp indirdiği gibi gözleri kocasına kaydı.
Genç adam masanın önünde duruyordu, elinde bir çaydanlık vardı.
Özenle hazırladığı iki bardağı sırasıyla dolduruyordu. Duyduğu anda gözlerini kapıya çevirdi, yüzünde koca bir tebessüm oluştu. "Günaydın..." Dedi, çaydanlığı dikkatle ocağa bırakıp yanına yaklaştı. "Sevgilim.." diye ekledi.
Genç kızın yüzünde şaşkın bir tebessüm belirdi, ilk defa ağzından böyle bir kelime duyuyordu. "Sevgilim..." diye sordu merakla. Oldukça hoşuna gitmişti, ne çok yakışıyordu ondan bunu duymak.
Elinin birini sıkıca tutup avucuna yavaşça bir öpücük kondurdu Aslan, "Evli çiftler de sevgili olabilir." Dedi. Zeynep tebessüm etti. "Hoşuna mı gitti?" diye sordu genç adam.
Kafasıyla onayladı genç kız, oldukça hoşuna gitmişti. "Belki.." dedi Aslan, masaya yaklaşıp sandalyelerden birini geriye çevirdi. "Bir gün senden de duyabilirim." Diye ekledi fısıltıyla. Üstüne gitmemeye gayret ederek hızla konuyu değiştirip masaya oturmasını sağladı.
"İlk defa böyle bir kahvaltı kuruyorum, umarım beğenirsin." Dedi.
Zeynep'in gözleri masaya döndü, oldukça güzel gözüküyordu. "Güzel.." dedi, genç adamın kalbinin delice çarptığını hissetti. Ufak tebessümü, kısıtlı çıkan kelimeleri bile nasıl da mutlu ediyordu. "Başlayalım o halde. Bugün seni götürmek istediğim bir yer var."
Genç kız bakışlarını ona çevirdi, yüzünde merak vardı. Aslan tebessüm etti, "Sürpriz sevgilim, gidince göreceksin." Kafasını itiraz etmeyerek salladı genç kız, onunla koşulsuz şartsız her yere gitmeye hazırdı.
"Okul?" diye sordu merakla, okula gitmiyor muydu bugün? Genç adam tebessüm etti, "Bugün Cumartesi." Gülümsedi Zeynep, nasıl da unutmuştu. Derin bir nefes aldı, iki gün boyunca onunla olmak çok güzel olacaktı.
"Ben.." dedi Zeynep, gözlerini kocasına çevirdi. "Gitmeden nineme uğrayabilir miyim?"
"Neden?" Diye sordu Aslan, "Odamdan bir şey almak istiyorum."
Reddetmeden kafasıyla onayladı Aslan, "Giyineyim birlikte gideriz." Kafasını hızla iki yana salladı genç kız, kocası hazırlanırken bir an önce gidip gelmeliydi. Böylede şok oyalanmayacak, tüm günü yanında geçirecekti.
"Ben.. giderim." Kapıya yöneldi, "Geleceğim."arkasını dönüp hızlı adımlarla çıktı, adımları oldukça hızlıydı.
...
Gümbür gümbür çalınan kapının sesiyle doğruldu genç adam, oldukça şiddetli çalıyordu. Duştan yeni çıkıp giyinmiş, saçlarını elindeki ufak havluyla kurulamaya çalışıyordu. Ağır adımlarla kapıya yaklaşıp kilidi açtığında gözleri öğrencilerine kaydı, üç küçük çocuk kapıda duruyordu. İkisinin gözleri yaşlı, birinin ise yüzü solgundu, yüzlerinde endişe ve telaş vardı.
"Çocuklar.." dedi, gözleri merakla büyüdü, ne olmuştu da öğrencileri böylesine korkmuştu?
"Öğretmenim.." dedi Bahadır gözyaşlarının arasında. "Zeyno.." diye ekleyip sustu. Derin derin bir soluk aldı, genç adamın gözleri delice büyüdü, kalbi hızla çarpıyordu, karısına mı bir şey olmuştu?
Hızla önüne eğildi, "Zeynep mi? Zeynep'e bir şey mi oldu?" Bakışlarını diğer çocuğa çevirdi, "Zeynep nerede??" hızla doğrulup ayakkabılarını giyindi, cevap beklemeye bile vakti yoktu, bir an önce karısını bulup iyi olduğunu görmeliydi.
"Öğretmenim Zeyno ağlıyor.." dedi çocuklardan biri hıçkırıklarının arasında, oyun arkadaşlarının ilk defa böylesine ağlayışına şahit oluyorlardı.
"Ne? Nerede Zeynep?"
"Çok ağlıyor öğretmenim." Dedi diğer çocuk, yanaklarına yaşlar süzüldü. Ne kötüydü arkadaşlarını böylesine ağlarken görmek.
"Nerede gördünüz çocuklar?" diye sordu, kapıyı örtüp dışarı çıkmıştı. Çocuklardan biri işaret parmağıyla sokağın çıkışını işaret etti, genç kızı gördüklerinde o yöne doğru hıçkırıklarla koşuyordu.
Hızla o yöne döndü Aslan, aklı başında değildi. Bir an önce onu bulmalıydı. Hızlı adımlarının yerine koşuş aldı, kalbi delice çarpıyordu. "Zeynep!!" diye haykırdı. "Zeynep!!" dedi tekrarla.
Sokağı döndüğü anda adımları durdu, genç kız tam çaprazında duruyordu. Bir elini duvara yaslamış ayakta durmaya gayret ediyor, hıçkırıkları sokağı inletiyordu. "Bir tanem.." dedi Aslan, hızla önünde durdu. İki elini yüzüne bırakıp gözlerini buluşturdu. Ne olmuştu da onu böyle sarsmış, ne olmuştu da yüzünü böylesine soldurmuştu?
"Bir şey mi oldu bir tanem?" diye sordu, başparmağıyla aralıksız süzülen yaşları silmeye gayret ediyordu. "An...nem..." dedi hıçkırıklarının arasında, az önce istemeden bir ana, bir sohbete şahit olmuştu.
"Annen mi?" kafasıyla onayladı genç kız. "O.." dedi, işaret parmağıyla ninesinin evinin olduğu sokağı işaret etmeye çalıştı. "O.. annem mi?" Diye sordu. Bunca yıl yanında, bunca yıl yan evde bulunan kadın; Onu terk eden, karşısına hiç çıkmayan, en büyük özlemi ve kırgınlığı olan annesi miydi? Az önce kulakları istemeden gerçeklere mi şahit olmuştu?4
Oy ve yorumları eksik etmeyelim 💚
Devamı için sınırımız +40 oy ve +10 yorum 💚
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
14.98k Okunma |
2.23k Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |