47. Bölüm

39.Bölüm: Yapma

Melek Şahin
mlkshnn

Elinde süpürge vardı Emine Hanım'ın, kapının önünde duruyordu, Yüzü solgun, gözleri endişe doluydu. Kalbine büyük bir kor hakimdi, yıllardır bedenini ruhunu yakıp kavuruyordu. Gözlerini yavaşça sokakta yeniden gezdirdi, evladı artık çok görünmüyordu. Evlendikten, kocasıyla ayrı eve geçtiğinden bu yana sokağa pek uğrayamıyordu. İstem dışı süpürgenin sapını sıktı, gözleri dolu doluydu. Gece boyunca gözlerini kapattığı her anda tek bir sahte zihninde yer almış, canını delice acıtmıştı.3

Bir meydanda yürüyordu, yıllar öncesiydi. Küçük kızının elinden sıkı sıkı tutmuş, ağır adımlarla yürüyordu. Kalbi tir tir titriyordu, bugün evladını son görüşü olacaktı. Birkaç gün içerisinde hayatı alt üst olmuş, önce sevdiği adamı kaybetmişti, şimdi de evladından olacaktı. Günlerdir delice düşündüğü, gecelerinin gündüz ettiği şeyi gerçekleştirmek üzereydi.

"Anne.." diye tiz sese döndü, kalbinin en eşsiz tonuydu, belki de bir daha hiç duymayacaktı. Küçük kızının yüzünde tebessüm vardı, heyecan doluydu, annesi bugün onu doya doya gezdirmiş, bugün de dondurma alacaktı. Bir elinde pelüş bir kedi vardı, sıkı sıkı tutmuş heyecanla yürüyordu.

"Bebeğim.." diye cevap verdi annesi, gözlerinden gözlerinden ayırmaya gayret etti, yüzüne bakmak oldukça zordu. Birazdan bir evlada en büyük kötülüğü yapacak, güvenin yıkıp hayatta bir başına bırakacaktı.

"Dondurmam çikolatalı olsun mu anne?"
Kafasıyla onayladı anından annesi, yüzüne bakmamak için büyük bir savaş veriyordu, hatırladıkça kalbini parçalara ayıracaktı minik yüzü.

"Olsun tabii." Dedi, kısa bir bakış atıp hızla gözlerini önündeki yola çevirdi, istem dışı minik parmaklarını delice sıkmıştı. Avucunun arasındaki bu el, ömrünün en büyük özlemi, yarası olacaktı.

"Sende yiyecek misin anne?"
"Evet.." dedi fısıltıyla, gözleri dolu dolu oldu. Nasıl dayanacak, nasıl onsuz kalacaktı? "Evet bebeğim." Diye ekledi, yanağına ufak bir damla yaş yavaşça süzüldü. Ne büyük acıydı bu, ne büyük bir sınavdı. Adımlarını yavaşça durdurdu, aradığı yer burasıydı. Bir meydanın orta yeriydi, oldukça kalabalıktı, insanlar ara sıra da olsa birbirine çarparak geçmek zorunda kalıyordu.

Derin derin bir nefes alıp gözlerini kızına çevirdi, annesinin elini sıkıca tutmuştu. Kalabalığın arasında kalıp onu kaybetmekten delice korkuyordu, ya elini bir an bile bırakırsa, ya onu kalabalığın içerisinde kaybederse? Yavaşça kızının önüne eğildi, cesaretini toplamaya çalışarak önce gözlerini buluşturdu. İki elinden sıkıca tutup minik avuçlarına üst üste sırasıyla öpücükler kondurdu.

"Bebeğim.." dedi, gözlerini gözlerine sabitledi. Hızla yaklaşıp küçük bedenini koca kollarının arasında sıkı sıkı sardı. Burnunu saçlarına gömdü, kokusunu delice ciğerlerine çekip gözlerini kapattı. "Seni seviyorum.." diye ekledi. "Seni çok seviyorum." yavaşça geriye çekilip gözlerini gözlerine çevirdi. "Bunu sakın aklından çıkarma, olur mu?" kafasını olumlu anlamda yavaşça sallamaya çalıştı küçük kız, gözlerini çevreye çevirmemeye çalışıyordu, oldukça kalabalıktı, aralarında kaybolabilirdi.
.....

Ufak bir damla yaş hızla süzüldü yanağına, elindeki süpürge elinden düştü.
"İyi misin?" diye sordu Esma Nine, onu fark ettiği anda yanına yaklaştı. Kadının gözleri yavaşça yaşlı kadına döndü, kafasını iki yana zorlukla salladı. "Zeyno.." dedi fısıltıyla. "Benim kızım.." sesi titredi, işaret parmağıyla yanağını silmeye gayret etti.

"O.. seni çok özlüyor." Dedi yaşlı kadın. Bunca yılda annesine özlemi hiç dinmemişti.
Emine Hanım elini yavaşça boynuna yaklaştırıp kolyesini sıkı sıkı tuttu. Evladına hasreti çok büyüktü, gözlerini yavaşça gözlerinden ayırmaya gayret etti. Yanakları yaşla dolmuştu, son gün boynuna sıkıca sarılmış, kokusunu ciğerlerine çekmişti. "Hatırlamıyorum.." dedi zorlukla. Ciğerlerinden, nefesinden ve zihninden evladının kokusu silinmiş, yok olmuştu. "Kokusunu artık hiç hatırlayamıyorum." Yıllar sadece evladını değil, kokusunu da silmişti.

Yaşlı ellerini yavaşça kadının elinin üzerine bıraktı Esma Nine, gözleri dolu doluydu. "6 yıldır bir yabancısın, yetmedi mi? Artık bu sır, bu özlem bitmeli."

Kafasını zorlukla iki yana sallamaya çalıştı Emin Hanım, alt dudağını sertçe ısırdı. "Yapamam.." dedi, yanaklarına hızla yaşlar süzüldü. "Benim sınavım da bu. Gözlerimin önünde olmasına rağmen evladıma sarılamam.." yanağı ıslandı. "Yaklaşamam.." eliyle yavaşça yaşı silmeye gayret etti. "Koklayamam.." geriye doğru tek adım attı, kalbi hızla çarpıyordu, duracaktı muhakkak.

Arkasını döndüğü anda gözleri sokağın girişine kaydı, "Zeyno.." dedi Esma Nine endişeyle. Bakışları delice büyüdü, tek adım attı, genç kız kafasını hızla iki yana salladı. Yüzü sararmış, gözleri büyümüş, yanakları yaşla doluydu. Sokağa girdiği anda ninesinin ve komşunun konuşmasına istemeden şahit olmuştu.

Elleri delice titriyordu, geri geri gitti. Hıçkırıkların sokağın içerisinde yankılanmaya başladı, o kadın annesi miydi? Gözlerini cesaret toplamaya çalışarak ona çevirdi, ilk defa kalbinde böylesine bir his yer aldı. İlk defa yabancı bir komşu değildi, ilk defa kalbini böylesine sızlatıyordu.

"Zeyno.." dedi Emine Hanım fısıltıyla, yüzünde delice bir endişe vardı. Gözleri dolu dolu oldu, korktuğu şey sonunda gerçekleşmiş, evladı gerçekleri öğrenmişti. Tek adım attı, yanına yaklaşmak istedi. Zeynep kafasını iki yana salladı, şu anda hiç kimse yanına yaklaşmamalıydı. Bedeni de tıpkı elleri gibi deli gibi titriyordu.

Hızla arkasını döndü, bir an önce kaçmalıydı. Hıçkırıklarla ağır adımlarının yerini hızlı adımlar aldı. Üst sokağa geçtiği anda semtin çocuklarının bakışları ona döndü. "Zeyno!!" diye seslendi biri. Genç kız duymadı, duyacak durumda bile değildi. Kalbi titriyor, hıçkırıkları sokağın içerisinde yankılanıyordu.

Ellerini hızla kulaklarına bastırdı. Yanlış duymuş olmalıydı, gerçek olamazdı. Bir an önce gitmeli, kaybolmalı, bir an önce duyduklarını unutmalıydı. Tüm çocukların gözleri anında dolu dolu oldu, arkadaşları neden böylesine ağlıyordu? Hızla üç tanesi ayağa kalkıp öğretmene koştu, bir an önce gelmeli ve ona destek olmalıydı.
....

Sokağı döndüğü anda adımları durdu Aslan'ın, çocukların söyledikleri ile endişeyle evden çıkmıştı. Gözleri sokağa kaydı, genç kız tam karşısındaydı. Bir elini duvara yaslamış, ayakta durmak için büyük savaş veriyor, hıçkırıkları sokağı inletiyordu. "Bir tanem.." dedi Aslan, hızla önünde durdu. İki elini yüzüne bırakıp gözlerini buluşturdu. Ne olmuştu da onu böyle sarsmış, ne olmuştu da yüzünü böylesine soldurmuştu.

"Bir şey mi oldu bir tanem?" diye sordu, başparmağıyla aralıksız süzülen yaşları silmeye gayret ediyordu. "An..nem.." dedi Zeynep hıçkırıklarının arasında, az önce istemeden bir ana, bir sohbete şahit olmuştu.

"Annen mi?" diye sordu genç adam merakla.
Kafasıyla hızla onayladı genç kız, işaret parmağıyla ninesinin evinin olduğu sokağı işaret etmeye çalıştı. "O..." dedi, cesaretini toplamaya çalıştı. "O.. annem mi?" diye ekledi. Bunca yıl yanında, bunca yıl yan evde bulunan kadın; onu terk eden, karşısına hiç çıkmayan, en büyük özlemi ve kırgınlığı olan annesi miydi? Az önce kulakları istemeden gerçeklere mi şahit olmuştu?

"Ne?" dedi fısıltıyla Aslan, yavaşça geriye çekilmeye gayret etti.
"O.. dedi Zeynep yeniden hıçkırıklarla, "Annem.."
Alt dudağını sertçe ısırdı genç adam, gözleri dolu doluydu. Demek sonunda gerçekleri öğrenmişti.

"Bir tanem.." dedi, bir ses duydu.
"Zeynep.." dedi Emine Hanım, yanına yaklaşmak istedi. Gözleri doluydu, elleri tir tir titriyordu. Böyle olmamalıydı, evladı gerçekleri böyle öğrenmemeliydi.

"Kızım" diye ekledi anında yaşlı kadın. İkisi de delicesine arkasından takip edip gelmişti. Genç kız ikisini gördüğü anda hızla kocasının arkasına geçti, ayakta bile durmaya zorlanıyordu. Yanakları yaş doluydu, kafasını yere eğmiş, ikisine de bakmak istemiyordu.

Aslan hızla iki kadına döndü, karısını arkasına alıp kafasını iki yana salladı. "Olmaz.." dedi, karısının hıçkırıklarını duydu. Karısı hiç iyi değildi, sakinleşmeye ihtiyacı vardı hıçkırıklarla ağlıyordu. "Şimdi olmaz." Diye ekledi, ikisi de ondan uzak durmalı, hiçbir şeye zorlamamalıydı.

"Zeynep.." dedi Emine Hanım fısıltıyla, kızına yaklaşmak istedi, Zeynep gözlerini hızla kaçırıp bir adım geriye gitti, oldukça kötü hissediyordu, tek kelime ettiği anda yığılacaktı. Kalbinde delice bir haykırış, hayal kırıklığı vardı. "Ben.." dedi soluk soluğa. Elini yavaşça kocasının koluna bıraktığı anda genç adamın gözleri hızla ona döndü.

"Bir tanem.." dedi, elini dikkatle yanağına bıraktı.
"Gitmek istiyorum." Dedi ekledi zorlukla Zeynep, hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Burada durdukça gücünü kaybediyordu. "Gitmek.." diye tekrar ettiği anda tüm bedeninin uyuştuğunu hissetti, önce ayakları hissizleşti, sonra da gözleri yavaşça kapandı. "Zeynep!!!" diye haykırdı genç adam, düşmesine engel olup hızla kucağına aldı.
.....

"Zeynep.." dedi genç adam, gözleri dolu doluydu. Bir hastane odasındaydı, apar topar buraya getirmişti karısını. Elini yavaşça sıktı, "Bir tanem.." diye ekledi. Yavaşça gözlerini aralamaya çalıştı genç kız, bedeni tıpkı bir boşluğun içerisinde savruluyordu. Zihni, aklı karmakarışıktı. Bunca yıl özlemini çektiği, çocukluğunu verdiği, ömrünü heba ettiği annesi hep yanında, yakınındaydı.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu endişeyle. Kısık bir soluk alıyordu, ne çok zorlanıyordu. Kalbinde neden böylesine bir his vardı, tüm bedenini ele alıyor, kendine gelmesine engel oluyordu. Kafasını yavaşça iki yana sallamaya çalıştı, iyi değildi. Bu his bedeninde var olduğu sürece de iyi olması mümkün olmayacaktı.
Elini dikkatle saçlarında gezdiriyordu Aslan, yavaşça alnına ufak bir öpücük kondurdu.

"Herkes koridorda.." dedi fısıltıyla, "Uyanmanı bekliyorlar." Diye ekledi. Kısık bir soluk aldı, istemediği hiçbir şeyi yapmayacak, yaptırmayacaktı. "Görmek istediğin kimse var mı?"

Yanağına usulca bir damla yaş süzüldü genç kızın, kafasını yeniden iki yana salladı. Genç adam derin bir nefes verip önüne eğildi, "Seni kaçırmamı ister misin?" Zeynep'in dolu gözleri ona döndü. "Seni birkaç gün buralardan götürmemi ister misin? Sen istemediğini sürece de dönmeyeceğiz."

Genç kızın diğer yanağına da usulca yaş süzüldü, ne kimseyi görmeye ne de kimseyle görüşmeye gücü vardı. Bedeni ve kalbi de tıpkı elleri gibi tir tir titriyordu. Kafasını onaylayarak salladığında, genç adam derin bir nefes verdi. "Tamam, dinlen. Ben halledeceğim."

Yavaşça doğrulup ayağa kalktı, alnına ufak bir öpücük daha kondurup arkasını döndü. Kapıyı yavaşça açtığı anda gözleri koridora kaydı. Karşısında uzun bir koridor vardı, herkes bir köşede oturuyordu. "Oğlum.." dedi Esma Nine, zoraki adımlarla ayağa kalkıp yanına yaklaştı.

Genç adamın gözleri Emine Hanım'a kaydı, koridorun bir köşesinde gözleriyle izliyordu.
"Zeynep uyanmadı hala." Dedi. Gözlerini kadından ayırıp Esma Nine'ye döndü. İkisine de öfke doluydu, nasıl bu kadar dikkatsiz olup duymasına sebep olmuşlardı. Esma Nine, "Neden oğlum? Kötü bir şeyi mi var?" diye sordu.

Aslan kafasını iki yana salladı, endişelendirmek istemiyordu. "Hayır sorun yok, sadece dinlenmeye çalışıyor. Burada beklemenize gerek yok, kendine geldiğinde ben size haber vereceğim." Dedi.

Yaşlı kadın, "Göremez miyim oğlum?" diye sordu, genç adam itiraz etti. Uyandığını kesinlikle hiçbiri görmemeli, öğrenmemeliydi. "Uyuyor Esma Nine, rahatsız etmeyelim şimdilik. Hiç merak etme, bir sorun yok."

Elini yavaşça yaşlı kadının elinin içerisine bıraktı, "Lütfen Esma Nine.." diye fısıldadı. Gözlerini gözlerine sabitledi, oldukça kısık bir tonda konuşmaya gayret ediyordu. "Şimdilik hepiniz buradan gitmelisiniz."

Yaşlı kadının gözleri anında doldu, yalan söyleniyordu, kızı uyanmış ama onu görmek istemiyordu. Alt dudağını ısırıp kafasıyla onayladı, toparlanmasına izin vermeliydi. "Tamam oğlum." Deyip elini yavaşça geriye çekip bakışlarını Emine Hanım'a çevirdi. Yanına yaklaşıp birkaç kelime fısıldadıktan sonra ayağa kalkmasını sağlayıp birlikte çıkışa yürüdüler.

Genç adam derin nefes aldı, gözden kaybolduklarını görüp odaya döndü. Kapıyı yavaşça açtığında gözleri karısına kaydı, genç kız yatağında yatıyordu. Gözleri, yüzü solgundu, yan pozisyonda karşısındaki duvara bakıyordu. Yanakları ıslaktı, durmaksızın süzülüyordu. Anlamıyordu, anlamayacaktı. Yıllardır deli gibi her yerde aradığı, uğruna her yeşili takip ettiği, çocukluğunu, ömrünü feda ettiği annesi, hep yanında, yanı başında her şeye sessizce şahit oluyordu.

Genç adam yavaşça yanına yaklaştı, köşedeki sandalyeyi çekip oturdu. Elini dikkatle yaklaştırıp baş parmağıyla yanağını silmeye çalıştı. "Herkesi gönderdim, gidelim mi?" diye sordu fısıltıyla. Genç kız itiraz etmeden doğrulmaya çalıştı, ayağa kalktığı anda bedeninin hissizleştiğini fark etti. Duvara hızla tutunduğunda, Aslan arkasına geçip iki kolundan tuttu.

"İyi misin bir tanem?"
Genç kızın yanağına usulca bir damla yaş süzüldü, kafasını yavaşça iki yana salladı. İyi değildi, ömrü, hayatı heba olmuştu.
Aslan hızla eğilip bir elini sırtının, bir elini de diz kapaklarının altına bırakıp kucağına aldı. Kapıyı ayağıyla açıp odadan çıktı, kendine gelmediği sürece onu geri getirmeyecekti. İyi olduğundan emin olmalı, gerçeklerle baş edecek gücü bulmalıydı.
....

Aslan arabayı yavaşça durdurdu, gözlerini karısına çevirdi. Genç kız kafasını pencereye dayamış, sessizce yolu izliyordu. "Bir tanem.." dedi fısıltıyla, yol boyunca ağzından tek kelime duymamıştı. "Geldik.." diye ekledi.

Genç kız kısık bir soluk aldı, oldukça güçsüzdü. Kafasını yavaşça camdan ayırıp gözlerini kocasına çevirdi, yüzü solgun, gözleri doluydu. Kalbinin orta yerinde derin bir sızı yer aldı Aslan'ın, karısı ne çok zorlanıyordu kim bilir. Yüzü asıldı, derdine derman, hayal kırıklığına çare olamıyordu. Elini yavaşça yüzüne yaklaştırdığında, ufak bir damla yaş eline süzüldü.

"Bir tanem.." diye yineledi dolu gözleriyle. Akıttığı her damla gözyaşı kalbine saplanan bir oktu. Baş parmağıyla yavaşça silmeye çalıştı. "İyi misin?" diye sordu.

Zeynep kafasını yavaşça iki yana sallamaya gayret etti, buna bile gücü yoktu. "O.. Annem mi?" diye sordu. İnanmak oldukça zordu, bunca yıl yan evinde ikamet eden o kadın, annesi miydi gerçekten?

Aslan kafasını yavaşça eğip bakışlarını gözlerinden ayırmaya çalıştı, kısa süre de olsa gerçekleri gizlemek zorunda kalmıştı. Cesaretini toplamaya çalışarak kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. "Annen.." dedi. Gizlemenin, yalanların ve sırların yeri yoktu artık, en korktuğu gerçek olmuş, karısı gerçekleri hazırlıksız öğrenmişti.

"Sen.." dedi fısıltıyla, iki yanağına hızla iki damla yaş süzüldü. "Biliyor... muydun?"

Genç adam bakışlarını usulca bakışlarından ayırmaya gayret etti, gerçekleri bilmesine rağmen bunca zaman ondan gizlemek durumunda kalmıştı. Endişeli gözlerini yere eğip cesaretini toplamaya çalıştı. "Korktum.." dedi, elini yavaşça karısının yanağına bırakıp durmaksızın süzülen yaşları silmeye gayret etti, canını süzülen her yaş delice yakıyordu. "En çok bundan korktum.." diye ekledi. Karşısında böylece gözyaşı dökmemeli, böylesine acı çekmemeliydi.

Zeynep yavaşça çok az geriye çekildi, yüzünü kocasının elinden uzaklaştırmaya gayret etti. Oldukça kötü hissediyordu, dinlenmeye, kafasını toplamaya, kendine gelmeye ihtiyacı vardı. Güven duyduğu herkes ondan en büyük gerçeğini gizlemiş, her şeye rağmen susmayı seçmişti. Sırtını dönüp kapıyı yavaşça açtı, bacakları da tıpkı elleri gibi tir tir titriyordu. İnmek için doğrulduğunda genç adam hızla inip önüne geçti. Düşmesine engel olup tutunacağı dal olmalıydı.
Elini hızla koluna bırakıp sıkıca tutmaya çalıştı genç kız, zoraki adımlarla yönünü bulunduğu otele çevirdi. Belli ki burada kalacaklardı bir süre.
.....

Zeynep yatağın kenarına yavaşça oturdu, oldukça lüks bir otel odasındaydı. Gözleri ne ayaklarının altındaki şehrin manzarasını ne de önünde dört dönen kocasını görüyordu. Zihni karmakarışık, kalbi kırıktı. Gözlerini kırptığı her anda önce terk edildiği, kimsesiz kaldığı o günler, sonra da geçirdiği, ömrünü heba ettiği yıllar yer alıyordu.

Kimdi bunca şeyin sorumlusu? Bunca yıl yanıbaşında olmasına rağmen seyirci olan annesi mi? Yıllarca acı çekişine şahit olan ninesi mi? Ya da ömrünü hiçbir şeyin farkında olmadan geçiren kendisi mi?

Yanağına usulca bir damla yaş süzüldü, o kadın her anında karşısındaydı. Yeşili delice takip ettiği her anda da, kabuslarının arasında kaldırımda oturduğu günlerde de, arkadaşlarının arasında dışlanıp saatlerce ağladığı her zamanda da..

Ufak bir soluk aldı, kırgın kalbi niye böylesine acıyordu? Yıllardır yer alan köz niye böylesine alevlere yerini bırakmıştı? Hep annesini haklı çıkarak bir sebep aramaya çalıştığı için miydi? Yanılmıştı, annesi geçerli bir sebebi olduğu için değil, onu yanında istemediği için terk etmişti. Yanında olmasına rağmen bir kez bile kızım, evladım dememiş, kollarının arasında sarmamıştı. Gerçekten de onu hiç sevmemiş, yanında istememiş, varlığını fazla görüp acımasızca terk etmişti.

İki yanağına hızla iki damla yaş süzüldü, Aslan yanına yaklaşıp önüne eğildi. Elini yavaşça yanağına bıraktığında, genç kız yüzünü yavaşça geriye çekti. Ayaklarını yatağa kaldırıp sırtını döndü, bedenini yatağa bırakıp gözlerini kapattı. Konuşmaya, tek kelime etmeye gücü yoktu.
Aslan yavaşça ayağa kalkıp geriye çekildi, köşedeki pikeyi yavaşça üstüne örttü. Üstüne gitmemeli, iyice dinlenip toparlanmasına müsaade etmeliydi. "Ben.." dedi fısıltıyla, elini yavaşça saçlarına bıraktı. "Buradayım.. Dinlen."

Arkasını dönüp sessiz adımlarla odadan çıktı, kapıyı örtüp salona geçti. Yüzü asıktı, karısı oldukça zorlanıyordu, elinden gelen hiçbir şey yoktu. Bekleyecek, toparlanmasına izin verecek, yanından bir an bile ayrılmayacaktı.

Eline telefonu alıp koltuğa sessizce oturdu, ekranda annesinin cevapsızı vardı, tuşlayıp kulağına yaklaştırdı. "Oğlum.." dedi Güler Hanım, sesinde endişe vardı. Az önce semte gitmiş, haberi almıştı. "Neredesin oğlum? Hastaneye de geldim, çıkmışsınız."
Çaresiz bir soluk aldı genç adam, "Oteldeyiz anne, Zeynep toparlanana kadar dönmeyeceğiz."
"Çok mü kötü oğlum?" diye sordu endişeyle, yüzü asıldı.

"Kötü.. Toparlanması çok zaman alacak anne."
"Sen.. biz hep yanında olacağız oğlum. Bunu da atlatacaktır." Dedi kararlılıkla. Gelini için elinden geleni yapacak, düzelmesi için her türlü desteği sağlayacaktı. "İlacını bırakmamalı şu anlık."
Genç adamın gözleri büyüdü, buraya gelirken ilacı getirmeyi hiç düşünmemişti. Ayağa kalktı, odaya yaklaşıp karısını bir daha kontrol etti, uyuyordu. "Anne ilacı getirmeliyim. Sonra arayacağım seni." Telefonu kapatıp hızla kapıya yöneldi, hızla gidip gelmeliydi. Karısı uyurken büyük bir fırsattı, geceyi ilaçsız geçirmesine müsaade edemezdi.

.....

Genç adam arabayı durdurdu, yaşlı kadının evinin önündeydi. Evinin önüne geldiği vakit anahtarını unuttuğunu görmüş, yönünü bu eve çevirmişti. Yaşlı kadın her daim yanında yedek ilaç bulundururdu.

Derin nefes alıp arabadan indi, tek adım attığı anda bakışları yan eve kaydı. Emine Hanım'ın tüm ışıkları kapalıydı. Yumruğunu sıktı, onu gördükçe karısının durumunu hatırlıyordu. Her şeyin tek sebebi o'ydu. Tek çare de onda

Hızla yönünü oraya çevirdi, ne komşular umurundaydı ne çevre, bir an önce onunla konuşmalı, karısının yarasına ufak da olsa bir merhem bulmalıydı.

Esma Nine göründü yan evde, "Oğlum!" Diye haykırdı endişeyle. Akşamın bu vaktinde neden kapıya dayanmıştı? "Zeyno nerede? İyi mi?"

Genç adamın gözleri ona döndü. Elini yavaşça indirip derin bir nefes verdi. "İyi değil Esma Nine.." çaresiz bir soluk aldı. "Hiç iyi değil."

Gözleri dolu dolu oldu, en büyük korkusu ansızın gerçeklemiş, karısı gerçekleri öğrenip kötüleşmişti. Ağır adımlarla yanına yaklaşıp durdu yaşlı kadın, bu vakte rağmen gözlerine bir an bile uyku uğramamış, zihnini kızını düşünmekten alıkoyamamıştı.

"Nerede oğlum? Zeyno nerede?"

Genç adamın yanağına ufak bir damla yaş süzüldü, kafasını iki yana salladı, yerini söyleyemeyecekti. Karısı istemediği sürece kimseyle karşı karşıya getirmeyecekti. "Esma Nine.. annesiyle konuşmam gerek." dedi, sesi çaresizce titriyordu. Elinin tersiyle yavaşça yanağını sildi.

Yaşlı kadın yavaşça elini tuttu, minnetle sıktı. Em büyük korkusu gerçek olmuş, kızı gerçekleri öğrenmişti ama yanında kocası vardı. En büyük destekçisiydi, toparlanması için her şeyi yapıyordu.

"Saat çok geç, içeride konuşmalıyız." dedi, gözlerini sokakta gezdirdi. Emine Hanım dahil tüm evlerin ışıkları tamamen kapalıydı. "O.." dedi genç adam, işaret parmağıyla yan evi işaret etti. "O nasıl bu kadar umursamaz olabiliyor? Zeynep onun evladı, gerçekleri çok hazırlıksız öğrendi ve çok kötü durumda ama o uyuyabiliyor." diye ekledi. Diğer komşular gibi onun da tüm ışıkları kapalıydı, uyuyor olmalıydı.

Yaşlı kadın, "İçeri girelim oğlum." Dedi, arkasını döndü. Genç adam itiraz etmeden arkasından takip etti. Tüm cevapsızlarına cevap bulmalıydı artık.

Oturma odasına yaklaşıp yavaşça koltuğa oturdu, yaşlı kadın kapıyı örtüp tam yanına geçti. "Bildiğin her şeyi bilmek istiyorum Esma Nine, en başından itibaren."
Esma Nine Kafasıyla onayladı, derin bir nefes aldı. "Zeyno'yu bulduktan sonra onu eve getirmiştim. Annesi günler sonra buraya gelip onu bana emanet etmişti, hatırlıyor musun bu kısımları?"

Aslan anında kafasıyla onayladı, her detayını hatırlıyordu. Annesi küçük kızını terk ettikten günler sonra yaşlı kadının kapısına gelip yalvarırcasına ona emanet etmişti.

"Evet.."
"Geri geldiğinde Zeyno 16 yaşındaydı. Bir gece ansızın onu kapımda buldum. Perişandı, bir yangının içerisinden canını zar zor kurtarmış, ona evladından sadece her köşesi yanmış bir bebeklik fotoğrafı kalmıştı."
"Ne yangını Esma Nine?"
"Detayını hiç bilmiyorum oğlum, soru sorduğum her anda benden deli gibi kaçıyor."

Genç adam yumruklarını sıktı, merak doluydu. Emine Hanım kim bilir neler gizliyordu. "Neden geri dönmüş Esma Nine?"
"Her şeyini kaybettiğini, gidecek yeri olmadığını söyledi. O kadar çaresizdi ki onu da bırakamadım. Birkaç gün Zeyno'dan gizli misafir edip yan ev boşalınca da oraya yerleşmesine yardım ettim."

Aslan kafasını yavaşça eğdi, derin bir nefes verdi. Aklında bir soru daha vardı. "Annesinin ismi Seher değil miydi? Neden şimdi Emine?" Diye sordu, ilk günlerde kızına dair notları tuttuğu o defteri gösterdiğinde annesinin ismini öğrenmişti.

"İsmi Seher.. ama burada farklı biri olmak zorundaydı. Önce ismini, sonra da geçmişini değiştirdi. Herkes onu 6 yıl önceki feci yangında bebeğini ve eşini kaybeden Emine olarak biliyor."

"Zeynep'in babası gerçekten ölmüş mü?"

Yaşlı kadın kafasını yavaşça onaylar anlamda salladı, "Geriye sadece kızının kaldığını söylemişti."
"Yalan söylüyor olabilir mi?"
"Geriye döndüğü ilk günler çok kötü durumdaydı oğlum, o günlerde söylediği şeylerin yalan olabileceğini düşünemiyorum."

Genç adamın gözleri doldu, eliyle ensesini sertçe ovdu. "Gerçekten ölmüş mü?" diye sordu hayal kırıklığıyla. Kafasını yavaşça yere eğdi, "Ben hep bir babası olduğunu, kızını aradığını düşünüyordum. Babasının bulunuşu ile daha çabuk toparlanacaktı belki de."

Yaşlı kadın elini genç adamın elinin üzerine bıraktı, "Zeyno'yu biz toparlamak zorundayız. Annesi kaçıyor, babası da yok oğlum. Sadece biz varız onun için."
"Annesi böyle kaçmaya devam edemez. Zeynep'e bir açıklama yapma borcu var artık."

Esma Nine, "Oğlum.." dedi, yıllardır çaresizdi. "Annesi, Zeyno'nun gerçekleri öğrenmesini hiç istemedi."
"Neden? Neden yapıyor bu acımasızlığı?"
"Bilmiyorum.." dedi omuz silkerek, derin bir nefes verdi. "O istemezken, ben Zeyno'ya söyleyemezdim. Annesinin kaçışı, uzak kalışı onu daha çok yaralayacaktı."
Aslan, "Bu yüzden.." dedi, gözleri dolu dolu oldu. Bu yüzden yıllardır yaşlı kadın gerçeklere susuyordu.

Esma Nine kafasıyla onayladı, "Zeyno kimsesiz oğlum, annesi yakınında olmasına rağmen hiç yok. Onun ailesi de anne babası da sadece sensin, o sadece emanet. Yüzünü güldür, kalbine merhem ol." Gözleri doluydu, düşündükçe canı delice yanıyordu. Kızı kim bilir gerçeklerle ne çok sarsılmış, ne çok üzülmüştü.

"Zeynep benim karım Esma Nine, onu canımdan korurum ama bu yeterli gelmiyor. Ben ne yapsam ne kadar çabalasam da o.." sustu, kısık bir soluk aldı. "O yine ailesine ihtiyaç duyuyor. Annesi.." gözleri doldu. "Acımasız... Babası yok. Yüzünü bile hatırlamıyor, kalbinde hep eksikliği olacak."

Yaşlı kadının gözleri dolu dolu oldu, yanağına ufak bir damla yaş yavaşça süzüldü. "Babasına ait bir resim var oğlum."
Aslan, "Ne?" Dedi heyecanla. "Nerede?"
"Yangından kalan o fotoğrafta babası ve annesi de yanında."

Aslan'ın gözleri delice büyüdü, kalbi heyecanla çarpıyordu. Babasına dair ilk defa bir ize rastlıyordu. "Nerede o fotoğraf?"
"Emine'de."
"Görmem gerek, Zeynep'e göstermem gerek."

Esma Nine çaresiz bir soluk verdi, "O yangından geriye kalan tek fotoğraf. Emine'den almak mümkün değil, yanından bir an bile ayırmıyor."
"Görmem gerek.." dedi Aslan, bir çaresini bulup o eve girmeli, fotoğrafı görmeliydi.

"Zor oğlum.."
Aslan elini delice sıktı, "Bana yardım et Esma Nine, Zeynep'in babasının resimini görmeliyim."
"O resmî alamayız oğlum."
"Almayalım, sadece fotoğrafını çekelim. lütfen.. lütfen Esma Nine."

Yaşlı kadın derin nefes verdi, kızı için bir şeyler yapmalıydı artık. "Yapacağım oğlum. Senin için, kızım için.." Dedi kararlılıkla. Elinden geleni yapıp o fotoğrafın resmini çekecekti.

Aslan'ın yüzünde tebessüm belirdi, hızla yaklaşıp kollarını boynuna sıkı sıkı doladı. Biraz da olsa rahatlayabilmişti, babasına dair bir görüntü elinde olacaktı artık. Derin bir nefes verdi, telefonunun sesini duydu.

Merakla geriye çekilip gözlerini ekrana çevirdi, annesinin ismi vardı ekranda. "Anne.." dedi. Güler Hanım endişe doluydu, "Oğlum neredesin?"
"Esma Nine'deyim, Zeynep'in ilacını alacağım."

Annesi kafasını hızla iki yana salladı, "Oğlum Zeynep yalnız mı kaldı?"
"Evet anne, uyuyordu."

Güler Hanım derin nefes verdi, cesaretini toplamaya çalıştı. Az önce arkadaşıyla yaptığı bir görüşme aklını almıştı. "Hemen yanına dönmen gerek, hemen!"
"Ne? Neden anne?"

Kadının gözlerinden usulca yaşlar süzülmeye başladı. Apar topar dışarı çıkmış, arabasını delice arıyordu. "Berrin Zeynep'in sağlıklı düşünecek durumda olmadığını, yalnız kalmamasını çünkü kendine her an zarar verebileceğini söyledi."
"Ne? Ne diyorsun anne?!" Hızla ayağa kalktı. Arkasına bile bakmadan kapıya koştu. Bir an önce otele dönmeli, karısını kontrol etmeliydi. Gözleri dolu dolu oldu, arabayı çalıştırırken elleri tir tir titriyordu.1

"Yapma.." dedi fısıltıyla, yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. Onsuzluğu düşünemiyordu bile. "Lütfen yapma Zeynep.."

.....

Oy ve yorumları eksik etmeyelim, sınırımız +40 oy, +10 yorum 💚2

Bölüm : 13.01.2025 07:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...