50. Bölüm

41.Bölüm: Ölürdüm!

Melek Şahin
mlkshnn

İki elinden sıkıca tutup avuçlarına öpücük kondurdu Aslan, alt dudağını sertçe ısırmış, gözyaşlarına direnmeye çalışıyordu. "Anneni.. bulduk."

"Kafasını hızla iki yana salladı genç kız. Kalbinde hüküm süren acı ve hayal kırıklığı canın delice yakıyordu. "Annem.. değil." Dedi fısıltıyla. "O... annem değil." Kafasını hızla iki yana sallıyordu, o kadın annesi olamazdı. Hayalini kurduğu, haklı çıkarmak adına hep bir sebep aradığı, hiçbir zaman suçlayamadığı annesi değildi. Bir anne böylesine acımasız olamazdı, bir anne göz göre göre evladını böylesine bir acıya mahkum edemez, seyirci kalamazdı.

Gözlerini karşıdaki eve çevirdi genç adam, kısık bir soluk verip karısının elini sıkıca tuttu. "Bir tanem.." dedi, bakışlarını dikkatle buluşturdu. "Anneni... bulduk." Diye ekledi. Genç kız kafasını hızla iki yana sallayıp ellerini geriye çekti. Kalbinde bir kış günü cayır cayır yanan bir alev vardı, bedenin soğuğa rağmen esir alıyordu. "Annem.. değil." Arkasını döndü, tek adım attığı anda adımları durdu. Bakışları sokağın ucuna kaydı, sadece birkaç metre ilerisinde o kadın vardı.

"Zeynep.." dedi Emine Hanım, yanakları yaş doluydu. Yanına yaklaşmak istedi, tek adım attığı gibi genç kız iki adım geriye gitti. Gözlerini hızla gözlerinden uzaklaştırıp kocasına döndü. "Annem.. değil." Dedi yalvarırcasına. Bir kurtuluş, bir çare arıyor, onu bu andan uzaklaştırabilecek tek kişi o'ydu.

Aslan hızlı adımlarla yaklaşıp önüne geçti, tıpkı bir kalkan gibi onu arkasına alıp gözlerini kadına çevirdi. "Şimdi olmaz.." dedi dolu gözleriyle. Karısı hiç iyi değildi, gerçekleri kabullenmediği sürece de yanına yaklaşmasına, ısrar etmesine müsaade etmeyecekti. Elini geriye uzatıp genç kızın elinden sıkıca tuttu, "Hadi gidelim." Dedi, hızlı adımlarla kadının önünden geçerken Zeynep hızla kafasını yere eğdi, bir an bile olsa gözlerini buluşturmak istemiyordu.

"Geç kaldın.." dedi fısıltıyla genç adam, yanından geçtiği kısa anda sesini kadına duyurmaya gayret etti. Bir açıklama yapmaya da, karşısına çıkmaya da oldukça geç kalmıştı. Artık dinlemeye hazır bir evlat, hesap bekleyen bir kız yoktu. Artık bir yeşile umut bağlayan, ömrünü hep bu izle geçirecek kalbi kırık bir insan vardı.

Elleri delice titriyordu Emine Hanım'ın, bir sokağın orta yerinde yapayalnızdı. Dizleri, üzerine tonlarca ağırlık çökmüşçesine bedenini taşımakta oldukça zorlanıyordu. Yavaşça öne doğru eğilip ellerini diz kapaklarına bıraktı. Kafasını yere eğdiği anda gözlerinden yanaklarına hızla yaşlar süzülmeye başladı. Yaklaşamadığı varlığıyla güç aldığı, unuttuğu kokusuna sığındığı, kavuşma umuduyla ömrünü geçirdiği evladı yoktu. Uzak kaldığı tek evladını da kaybetmiş, hayattaki tek dayanağı da elinden alınmıştı.

Güç almaya çalışarak doğrulmaya gayret etti, hıçkıra hıçkıra haykırma isteğine engel olamıyordu. Bir an önce evine girmeli, kapıları pencereleri sıkı sıkı kapatıp bağıra çağıra ağlamalıydı. Kalbindeki alevler başka türlü dinmeyecek, azalmayacaktı. Artık evladı yoktu, artık gerçekten onsuzdu. Artık ailesi tamamen yok olmuştu. Artık geçmiş sadece bir rüya olarak kalmış, geleceğe etkisi bitmişti.

"Gitti.." dedi zorlukla. Sendeleyen adımlarla, yakındaki duvara tutunarak da olsa ilerleyip sokağına girdiği anda durdu. Derin derin nefes alıp soluklanmaya gayret ettiği anda gözleri yaşlı kadına kaydı. "Emine!!" dedi Esma Nine gördüğü anda. Hızlı adımlarla yanına yaklaşıp kolunu tuttu, yığılmasına engel olmaya çalıştı.

"İyi misin?" diye sordu.
Emine Hanım zorlukla kafasını iki yana salladı, iyi değildi, bundan sonra da hiç iyi olmayacaktı. "Kızım.." dedi, yanakları yaşla doldu. "Artık yok.."
"Ne? Zeyno döndü mü? Ne oldu ona?" diye sordu telaşla.

Yanakları yaşla doldu kadının, yaşlı kadından gözlerini ayırmaya gayret etti. Ayakta durmaya çalışarak kolunu geriye çekti. Bir an önce evine girmeliydi. Zorlukla da olsa evine girip kapıyı hızla kilitledi. Pencere ve kapıları sıkı sıkı kapattı, hıçkırıklarına sadece duvarlar şahit oldu.
....

Gümbür gümbür çalınan kapının sesiyle hızla doğruldu Aslan. Banyonun yakınındaki koltukta sessizce oturuyordu, karısını duş aldığı anlarda bile yalnız bırakmamaya çalışıyordu. Meraklı gözlerle ayağa kalkıp, önce banyo kapısına yaklaşıp kulağını dayadı, su seslerini duyuyordu, bir sorun gözükmüyordu. Yönünü dış kapıya çevirdi, geçen her dakikada vuruşlar daha da şiddetleniyordu.

Önce evin kapısını açtı, bahçeyi geçip kapısına yaklaştı. Çengeli çektiği anda gözleri yaşlı kadının gözleriyle buluştu. "Esma Nine" dedi şaşkınlıkla. Yaşlı kadının gözlerinde endişe vardı, Emine Hanım kelimelerinden sonra soluğu burada almıştı, kızına bir şey mi olmuştu, bu yüzden mi annesi öylesine kötüleşmişti?

"Zeyno nerede? Onu görmem gerek." Dedi. Soluk soluğaydı.
Aslan kısık bir soluk verip gözlerini önce evin iç kapısına çevirdi, karısının görünürlerde olmadığından emin olup bakışlarını yeniden yaşlı kadına çevirdi. "Duşta şu anda Esma Nine, bir şey mi oldu?"
"İyi mi oğlum? Lütfen bana doğruyu söyle." Gözleri dolu dolu oldu, kızı ne durumdaydı acaba?

"Esma nine.." dedi genç adam, ellerini yaşlı kadının ellerinin arasında sıktı. Ses tonunu alçalttı. "Zeynep.. Annesini reddediyor."
"Ne?"
"Annesi olduğunu kabul etmiyor ve yeşilin izinden gitmeye devam ediyor."
"Ne?" dedi yaşlı kadın, yüzü asıldı. "Nasıl oğlum? Hala annesini mi aramaya devam ediyor?"
"Evet Esma Nine. " dedi, kafasını yavaşça yere eğdi, kalbi sızım sızımdı.

"Gerçekleri öğrenmesine rağmen hala yeşilin izinde annesini bulacağına inanmaya devam ediyor." Hep en büyük umuduydu, annesini öğrendiği anda karısı yeşili bırakacak, hızla toparlanacaktı. "Annesini öğrenince bundan vazgeçer sanıyordum." Derin bir nefes verip boştaki elini saçlarında usulca gezdirdi. Hayal kırıklığı içerisindeydi.

"Ama oğlum.. Ne olacak şimdi? Ömrü boyunca yeşilin izinden mi gidecek?"

Kafasını yavaşça iki yana salladı genç adam. Ne yapmalı, karısını nasıl yeşilden vazgeçirip durdurmalıydı? Nasıl iyileşmesini sağlamalıydı? "Bilmiyorum.." çaresiz bir soluk aldı. "Doktoruyla da az önce konuştum. Yarın yanına gideceğiz, onun talimatları doğrultusunda hareket edeceğiz."
"Bana da haber ver oğlum." Dedi yaşlı kadın, yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. Evladı için elinden gelen hiçbir şey yoktu. Çaresizce, çaresizliğini izlemek zorunda kalıyordu.
"Vereceğim Esma Nine." Derin bir nefes verdi, aklında başka bir şey daha vardı.

Elini cebine koyup bir telefon çıkardı. Yaşlı kadına uzattı, "Esma Nine söz ettiğin o fotoğrafı, oraya gidip bu telefonla çekebilir misin?"
Kafasıyla onayladı yaşlı kadın, telefonu eline aldı. Ne olursa olsun o eve girecek ve Emine Hanım'ın gözü gibi koruduğu fotoğrafın resmini çekecekti. "Zeyno için faydası olacaksa, elbette çekerim."
"Tek umudum o fotoğraf artık. Babasına dair ufak bir görüntü belki de iyileşmesine fayda sağlayacak."

"Merak etme oğlum, yapacağım."
Kafasını onaylar anlamda salladı genç adam, bakışlarını geriye çevirip eve baktı, karısı duştan çıkmış olabilirdi. "Şimdilik gitmeliyim Esma Nine, Zeynep yalnız kalmasın." Arkasını döndü, hızlı adımlarla eve yürüdü.

....

Kafasını yavaşça kocasının göğsüne dayadı genç kız, gecenin bir vaktiydi. Son zamanlarda sığındığı, huzur bulduğu tek yerdi. Yavaşça elini saçlarında gezdiriyordu Aslan, çenesinin kafasını üst kısmına dayayıp boştaki kolunu beline sıkıca sardı.

"İlacını içtin mi?" diye sordu fısıltıyla, esneyişini duymuştu. Sessizce kafasını olumlu anlamda salladı Zeynep. Burnunu göğsüne dayayıp kokusunu içine çekti, ciğerlerine koca bir nefes aldırdı. Tıpkı bir büyü gibi her anında rahatlatıyordu.

"Yarın.." dedi endişeyle genç adam, ufak bir soluk aldı. Gözleri karşısındaki beyaz duvardaydı. Bakışlarına dalgınlık, kalbine hüzün hakimdi. İlaca, tedaviye ve annesini öğrenmesine rağmen karısı iyileşemiyordu. "Birlikte hastaneye gidelim mi?" kısık bir soluk verdi, "Berrin Teyze ile konuştum, seni görmek istiyor."

Gözlerini yavaşça kapatıp araladı genç kız, kafasını onaylar anlamda salladı. İsteğini kesinlikle reddetmeyecekti, elini sıkıca tutup gözlerini yumdu, sadece dakikalar içerisinde derin bir uykunun kollarında buldu kendini.
....

"Hoş geldiniz." Dedi Berrin Hanım, gözlerini iki gence çevirdi, yüzünde şevkat ve merhamet barındıran bir tebessüm vardı. Eliyle masanın tam karşısındaki büyük koltuğu işaret etti, iki genç yavaşça yaklaşıp yan yana oturdu.

Derin bir nefes verip gözlerini yavaşça genç kıza çevirdi, dikkatle izledi. Son görüşünden bu yana yüzü solgun, yüzü bitkindi. Kafasını yere eğmiş, göz teması kurmamaya gayret ediyordu. "Zeynep'ciğim.." göz teması kurmak istiyordu. Genç kız duymadı, zihni karmakarıştı, oturtamadığı gerçekler tüm algılarını elinden alıyordu.

"Zeynep'ciğim.." diye tekrarladı, genç kız yine duyamadı. Aslan'ın gözleri şaşkınlıkla doktora kaydı, bakışları anında buluştu. Yüzünde koca bir endişe belirdi, karısı neden duymuyor, cevap vermiyordu. Gözlerini ona çevirdi, müdahale etmek, seslenmek istedi, doktorun kafasını iki yana salladığını görünce vazgeçti.

Yavaşça ayağa kalkıp masanın kenarından dolandı Berrin Hanım, ayağındaki topukları özelliklere yere vurup ses çıkarmaya çalışıyordu. Gözleriyle de olsa genç adama kalkmasını işaret ettiğinde, Aslan'ın kalkması ile yerine, genç kızın tam yanına oturdu.

Kısık bir soluk alıp elini yavaşça genç kızın elinin üzerine bırakıp sıkıca tuttu. Zeynep anında kendine geldi, elini tutan ele bakıp hızla gözlerini onun gözlerine çevirdi. Yüzünde şaşkınlık oluştu, ne ara kocasıyla yer değiştirmişlerdi?

"Seninle bugün biraz kız kıza sohbet etmek istiyorum Zeynep'ciğim, müsaaden var ise Aslan'ı odadan çıkaracağım." Dedi, genç adamın gözleri büyüdü, kafasını iki yana sallasada doktorun müdahalesiyle vazgeçmek durumunda kaldı.

Gözlerini yavaşça genç adama çevirdi genç kız, yüzünde endişe vardı. Onsuz bir an bile bu odada kalmamış, doktorla baş başa durmamıştı. Aslan hızla yaklaşıp önüne eğildi, ellerini sıkıca tuttu. Karısını ikna edip doktora destek olacaktı, en ufak bir umut bile oldukça büyüktü. "Kapının önünde olacağım bir tanem, seslendiğin anda anında gelirim." Yavaşça dudaklarını avuçlarına bastırıp öpücük kondurdu, bir an bile endişelenmesini istemiyordu. "İstemezsen de hiçbir yere gitmem, yanında kalırım."

Bakışları yavaşça doktora döndü Zeynep'in, uzun zamandır geldiği bir yer, tanıdığı bir kişiydi, tek kalmanın bir zararı olmayacaktı. Kafasını yavaşça onaylayarak salladığında, genç adam derin bir nefes alıp ayağa kalktı. "Kapıdayım." Arkasını döndü, isteksiz adımlarla odadan çıkıp kapıyı örttü. Tam kenarındaki duvara sırtını yaslayıp beklemeye başladı. Sesini duyduğu anda içeri delice koşacaktı.

"Aslan.." dedi Berrin, gözlerini genç kıza çevirip tebessüm etti. "Seni çok seviyor."
Zeynep'in yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, yüzünü güldüren tek şey kocasının varlığı ve desteğiydi. Ömrünün, terk edilmişliğin en büyük armağanıydı.

Berrin Hanım tebessüm edip bir avucunu yavaşça genç kızın kalbinin üzerine bıraktı. Adamdan söz ettiği anda delice çarpmaya başlamıştı. "Sende.. Sende onu aynı şekilde seviyorsun, görüyorum." Dedi emin bir şekilde. "İkiniz de o kadar gençsiniz ki, sizi gördükçe gençliğimi hatırlıyorum. Önünüzde çok uzun yıllar var." Derin bir nefes verip ona döndü.

"Zaman geçecek aileniz büyüyecek, sadece ikinize ait olan bir ya da belki de birkaç bebeğiniz olacak."

Kafasını hızla iki yana salladı genç kız, en korktuğu şeydi. "Bebek yok.. Hiç olmayacak." Dedi. Ömründe bir bebek asla olmayacaktı. Anneliği bilmeyen kalbi, bir bebeğe anne; terk edilen bir evlat bir evlada anne olamayacaktı. Dünyaya bir bebek getirmeyecek, annesinin kaderine mahkum etmeyecekti.

"Senden çok güzel bir anne olurdu." Dedi Berrin Hanım, tepkilerini ölçmeye gayret ediyordu. "Olmaz.." dedi fısıltıyla Zeynep, gözleri dolu dolu oldu. Anneler bazen çok acımasız olabiliyordu, gözünü kırpmadan terk edebiliyor, minicik bir canı acımasızca bırakabiliyordu. Anneliği bilmiyordu ki, o da belki annesi gibi belli bir yaşa kadar büyütüp terk edecek, arkasına hiç bakmadan acımasızca gidecekti. Evladı da tıpkı onun gibi yaralı, eksik ve kimsesiz büyüyecek, ne ömrünü ne çocukluğunu yaşayabilecekti. "Anneler.. çok kötü." Diye ekledi.

Berrin Hanım'ın gözleri dolu dolu oldu, gizlemeye gayret etti. Bu kızla her görüşmesinde böyle oluyordu, tek kelimesi ile gözleri doluyor, anneliğine ve evlatlarına şükür ediyordu. Ne çok kırgındı kalbi, annesi ne büyük yaralar açmıştı kalbinde. "Hayır, hayır Zeynep'ciğim. Anneler kötü değil, sadece hayat şartları farklı. Annelik çok kutsal, hak eden her kadının da bunu tatması gerek." Kısık bir soluk verdi, hiçbir zaman karnında bir can taşımamış olsa da iki evladı vardı.

"Bazıları doğurarak bazıları da sahiplenerek anne olur ama birbirlerinden hiçbir farkları yoktur. Çünkü gayeleri, en büyük öncelikleri hep evlatlarıdır." Susup derin bir nefes aldı. "Biliyorsun, ben ikinci kategoride yer alanlardanım. Hiç doğuramadım ama anne oldum. İki evladım var, ikisiyle de aramızda can bağı var."

Kafasını yavaşça yere eğdi Zeynep, gözleri doluydu. "O.." dedi fısıltıyla. Yanağına usulca bir damla yaş süzüldü. Hatırladıkça tüm gücü tükeniyordu. "O.. annem değil." Diye ekledi. İnanmak istemiyordu, bunca yıl her köşede delice aradığı annesi, yan evde yaşıyor olamazdı.

"O.. Annen." Dedi Berrin Hanım ikna etmeye çalışarak. Yeşilin İz'ini bırakmasının başka yolu yoktu. İtiraz edercesine hızla iki yana salladı kafasını genç kız, "Annem.. değil."
"Zeynep'ciğim.. O senin annen."

Yanağına usulca bir damla yaş yavaşça süzüldü, anneler bu kadar iyi, merhametli ve bu kadar eşsizse, o kadın anne olamazdı, olmamalıydı. "Neden?" dedi, yanakları hızla ıslandı. Kafasını yavaşça iki yana salladı. "O... neden kötü?" gözlerini yavaşça Berrin'e çevirdi, yalvarırcasına bakıyordu. Anlam vermekte oldukça zorlanıyordu, neden onun annesi bu kadar kötüydü? Neden bu kadar acımasızdı?

Elini avuçlarının arasında sıkıca sardı Berrin Hanım, "Kabullenmek istemediğini biliyorum, çünkü hayallerin böyle değildi." Kısık bir soluk aldı. "Ama ne yazık ki bazen gerçekler hayal ettiğimizden çok farklı olabiliyor." Sustu, "Hatta çok daha kötüsü olabiliyor ama biz o anda farkında olamasak da aslında bizim için en hayırlısıdır."

Kafasını yavaşça iki sallamaya çalıştı genç kız, terk edilmenin, kimsesiz kalmanın, bunca yılı heba etmenin nasıl bir hayrı olabilirdi? Elini yavaşça yanağına bırakıp usulca süzülen yaşı silmeye çalıştı. "Sana en güzel örneği vermemi ister misin?" Onaylayarak salladı kafasını, merakla yüzüne bakıyordu. Kelimeleri, sohbeti, teması çok başkaydı, tüm bedenine sıcaklık yayıyordu.

"Yeşil.." dedi Berrin Hanım, "Gördüğün her anda sana anneni ve terk edilişini hatırlatıyor değil mi?"

Gözleri dolu dolu oldu genç kızın, terk edildiği günde annesinin üzerinde yeşil bir bluz vardı, kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı. "Ama hiç başka açıdan düşündün mü? Yeşilin sende böyle bir geçmişi olmasaydı Aslan'la olabilir miydin?"

Bakışları hızla kadına kaydı genç kızın, bir yeşil uğruna gördüğü ilk anda onu bir gölge gibi takip etmiş, bir yeşil ile ömrüne dahil etmişti. Acılarının, terk edilmişliğinin, zihnindeki yeşilin sonucuydu bu adam. Ya hiç terk edilmemiş, o meydanda annesi tarafından bırakılmamış, yeşilin izinden gitmemiş olsaydı, o zaman nasıl tanır, nasıl hayatına ve kalbine alırdı onu. Kafasını yavaşça iki yana salladı, kalbinin en büyük sahibi yeşilin izinin en büyük ödülü olmuştu.

Elini delice sıktı genç kızın Berrin Hanım, "Evet Zeynep'ciğim, bazen çok zorlasa da olanları akışına bırakmak en iyisidir. Senin için çok zor olacağını biliyorum ama üstesinden gelecek ve şimdikinden çok daha güçlü olacaksın." Kısık bir soluk verip gözlerini gözlerine çevirdi. "Ve şimdi içerisinde olup zorlandığın her an, geleceğindeki en güzel günlerin temeli olacak." Elini şevkatle sıktı.

"Şimdi çok güçlü ol ve geçmişine dair merak ettiğin her şeyi annene sor. Belli ki senden başkasına cevap vermeyecek." Gerçeklerden deli gibi kaçan o kadın, kızının sorularından kaçamayacak, yüzleşmek durumunda kalacaktı.

Kafasını yavaşça iki yana sallamaya gayret etti genç kız, yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. "Annem.. değil." Dedi fısıltıyla. Hızla ayağa kalktı, kapıya yaklaşıp kulpunu indirdiği anda gözleri kocasının gözleriyle buluştu. "Gitmek.. İstiyorum." Diye ekledi yalvarırcasına. Genç adam itiraz etmeden kafasıyla onaylayıp elini sıkı sıkı tuttu. "Gidelim."

.....
"Durumu nasıl oğlum?" diye sordu Berrin Hanım, banyoda bir taburenin üzerinde oturuyordu Aslan, karısının uyuduğundan emin olduğu gibi telefonla buraya gelmişti. "İyi değil. Hiçbir şey söylemedi."
"Oğlum Zeynep'in düşündüğümüzün aksine her şeyin çok iyi farkında."
"Ne? Ama hala yeşilin izinden gidiyor."
"Annesine çok öfkeli."

Aslan kafasını yavaşça iki yana salladı, karısı terk edilişine rağmen annesine hiçbir zaman öfke duymamış, geçerli bir sebebi olduğunu düşünüp geri döneceğini düşünmüştü. "Şaşırtıcıydı ama annesine hiç öfkesi yoktu, şimdi neden?"

"Anladığım kadarıyla sebebi de bu. Bunca yıl kendince hep annesini haklı çıkaracak sebepler yaratıp İyi biri olduğunu, sadece önemli sebeplerle terk ettiğini düşünmüş." Gözlerinin dolduğunu hissetti genç adam, kısık bir soluk aldı. Şimdi olanlara daha çok anlam veriyordu.

Karısı terk ettiğini düşündüğü annesinin yıllardır yan evde, olanlara seyirci olduğunu anlayınca da kabullenmek istememektedir. "Gerçekler düşündüğünün tam tersi çıktı. Annesinin yıllardır komşu olduğunu öğrenince de kabullenmemek için direniyor." Çaresiz bir soluk aldı, "Ne yapmamız gerek şimdi?" diye ekledi.

"Bugün biraz ikna etmeye çalıştım, sadece gözünü üzerinden ayırmadan bekle ve izle oğlum. Kabullenmekten başka çaresi olmadığını anlayacaktır."
"Çok zorlanacak..." dedi, gözleri dolu dolu oldu. "Değil mi?"
"Biz yanında olacağız. Zeynep düşündüğümüzden de çok güçlü bir kız."
Derin nefes verdi genç adam, kalbinde koca bir sızı vardı. Kafasını onaylar anlamında salladı, bir an bile karısını yalnız bırakmayacaktı.

....
"Günaydın.." dedi Aslan, yüzünde tebessüm belirdi. Gece boyunca ara ara gözlerini kırpsa da bir an bile karısının yanından ayrılmamıştı.

"Günaydın.." Elini yavaşça kocasının yanağına bırakıp okşadı. Tebessüm ettiğinde gözlerindeki ufak kısılma kalbinin delice çarpma sebebiydi. "Nasılsın?" diye sordu. Yüzünde tebessümüne rağmen endişe vardı, kim bilir o da ne çok üzülüyor, endişe ediyordu.

"İyiyim.. çok iyiyim." Dedi Aslan, yanağındaki eli sıkıca tuttu. "Sen iyi oldukça da daha iyi olacağım."
"İyiyim.. Endişe etme."
Derin bir nefes aldı genç adam, önceki günlere göre iyi gözüküyordu, belli ki doktorla konuşmak biraz da olsa iyi gelmişti. "Aç mısın?"

Kafasını onaylar anlamında salladı genç kız, "Kahvaltıyı.. ben hazırlayacağım." Arkasını dönüp ayaklarını yataktan indirdi. Gözlerini kocasına çevirdi, "Gelme.." kapıya yaklaşıp yeniden ona döndü. "Çağıracağım." Diye ekleyip arkasını döndü. Odadan çıktığı gibi kapıyı örttü, sırtını yanındaki duvara yasladı. Kalbinde delice bir çırpınış vardı, sebebi neydi? Elini yavaşça üzerine bırakıp sakinleştirmeye çalıştı.
.....

Odanın kapısını yavaşça araladı Zeynep, gözlerini usulca odada gezdirdi. Kocası bıraktığının aksine yatakta değil ayaktaydı, arkası dönüktü, aynanın önünde durmuştu. Üzerinde siyah dar bir kot pantolon ve lacivert bir tişört vardı, saçlarını özenle şekillendiriyordu ki aynanın ekranında karısını gördü. Yüzünde gülümseme oluştu, kafasını geriye çevirdi.
"Zeynep.." dedi.

Genç kız ağır adımlarla yavaşça içeri girip önünde durdu. Gözlerini yüzüne sabitledi, gün geçtikçe daha yakışıklı oluyor, kalbine daha büyük bir heyecan veriyordu. Kısık bir soluk verip alt dudağını ısırdı. "Hazır.." dedi fısıltıyla, kalbi delice çarpıyordu. Burnunu yavaşça içine çekti, parfümü çok başka kokuyordu. "Kahvaltı hazır." Diye ekledi.

Kafasıyla onayladı genç adam, gözlerini karısının üzerinden ayırmamaya gayret ediyordu. Bugün çok farklı gözüküyordu, tıpkı önceki gibi yüzü gülüyor, gözleri parıldıyordu. "İyi misin?" diye sordu.

Kafasını onaylar anlamda salladı Zeynep, derin bir nefes alıp gözlerini yavaşça kocasının gözlerinden ayırdı. Baktıkça, temas kurdukça daha çok yaklaşma, dokunma hissi ele geçiriyordu. "İyiyim.." deyip hızla arkasını döndü, bir an önce uzaklaşmalı, kalbini sakinleştirmeliydi. Tek adım attığı anda bir el, kolunu sıkı sıkı tuttu. Gözlerini hızla çevirdiğinde, gözleri kocasının gözleriyle buluştu.

"Gel.." dedi Aslan, tebessüm ederek iki kolunu iki yana açtı. "Bana sarılman gerek."

Genç kızın gözleri büyüdü, şaşkındı. Kocası aklını nasıl okuyabiliyordu, böyle bir yeteneği olduğunda gerçekten ikna olacaktı artık. "Ne?" dedi fısıltıyla. Bakışlarını yavaşça ayırmaya çalıştı.

Aslan hızla yaklaşıp iki kolunu bedenine sıkı sıkı sardı, çenesini kafasının üst kısmına dayadı. "Yapmak istediğin her şeyi yap Zeynep.." dedi, saçlarına ufak bir öpücük kondurdu. "Sarılmak istediğinde.. sarıl. Dokunmak istediğinde.. dokun. Konuşmak istediğinde.. konuş." Gözlerini eğip gözlerine çevirdi.

"Neden biliyor musun?" diye sordu, genç kız kafasını yavaşça iki yana salladı. "Çünkü benim karımsın."

Yüzünde ufak bir gülümseme belirdi Zeynep'in, bakışlarını ayırıp burnunu göğsüne yasladı. Kollarını kocasının beline sıkıca sardı. İyi ki yeşilin izinden gitmiş, iyi ki bu adamı tanıyabilmiş ve iyi ki kocası olmuştu.

"İyi.. ki." Dedi fısıltıyla.

Aslan'ın gözleri hızla ona döndü, doğru mu duyuyordu. Karısı ilk defa hislerini mi dile getiriyordu? "Ne dedin?" diye sordu. Hızla geriye çekildi, heyecanla yüzüne bakıyordu. "İyi ki mi dedin Zeynep?" diye ekledi. Tebessüm etti, kalbi duracaktı. "Evlendiğimiz için mi iyi ki dedin?" dedi. Elini tuttu, "Zeynep ben doğru mu duydum?" Diğer elini de tuttu. "Zeynep doğru mu?"1

Yavaşça geriye çekildi genç kız, gözlerini kocasından ayırıp arkasını döndü, yüzünde koca bir gülümseme vardı, ne çok heyecanlanmıştı tek kelimesiyle.

"Zeynep" diye seslendi genç adam, hala beklediği cevabı alamamıştı. Kalbi heyecanla çarpıyor, iki dudağından çıkacak tek kelimeyi bekliyordu.

Koridora adım attığı gibi durdu Zeynep, kocasının ısrarı oldukça hoşuna gidiyordu. Derin bir nefes verip gözlerini yavaşça ona çevirdi, bakışlarını buluşturup, "Doğru.. duydun." Dedi fısıltıyla. Hızla yeniden arkasını döndü, koşar adımlarla merdivene yürüdü. Basamakları hızlı hızlı inerken, genç adam kaskatı kesilmişti.1

"İyi ki dedi. Doğru dedi." Elini yavaşça kalbinin üzerine bıraktı. Sakinleşmeye çalıştı, "Zeynep!" diyerek hızla koşmaya başladı. Merdivenin son basamağında yetişip hızla önüne geçti, adımlarını durdurmasını sağlayıp tek kelime etmeden kollarını boynuna doladı. Tüm gücüyle ayaklarını yerden kesip salonun orta yerinde döndürmeye başladı. Evin içerisinde ilk defa ikisinin gülüşü yankılandı, gerçek aile oluyorlardı artık. Sorunlarla, dertlerle daha güçlenip bağlanıyorlardı.

.....

"İyiyim.." dedi Zeynep, kapının önünde, kaldırımın üzerindeydi. Önünde kocası vardı, dakikalardır bir ikna çabasının içerisindeydi.
"Birkaç gün daha iznim var, kalabilirim." Dedi Aslan, inatla. Karısı için özellikle okuldan izin almıştı.

Zeynep kafasını hızla iki yana salladı, günlerdir kocası yanı başından ayrılıp okula gitmiyordu. Artık gitmeli ve derslere devam etmeliydi. "Çocuklar bekler." Dedi.
"Döndüğümde fazlasını telafi ederim, şimdilik yanında kalmak istiyorum."
"Olmaz.." dedi genç kız, daha fazla okuldan uzak kalmamalıydı. "Olmaz." Diye ekledi inatla.
"Sende geleceksin o halde." Dedi Aslan, ikna etmenin başka yolu yoktu. İnadı tutunca ikna etmek imkansızdı. Genç kız kafasını hızla iki yana salladı,
"Olmaz."
"O zaman birkaç gün daha izin kullanmalıyım."
"Olmaz."

Derin bir nefes alıp hızla iki elinden tuttu genç adam, ikna etmek için başka çareler düşünüyordu. "Sevgilim.." dedi, genç kız kalbinin delice çarptığını hissetti, yüzünde gülümseme oluştu. "Olmaz." Diye cevapladı pes etmeyerek.
"Zeynep.. lütfen." Dedi. Gözlerini gözlerine sabitledi.

Genç kız kafasını iki yana sallayıp hızla arkasına geçti, iki elini sırtına bırakıp yönünü okul tarafına çevirdi. "Hadi.. Git." Dedi.

Derin bir nefes aldı Aslan, ikna edemiyordu. Kahvaltıdan bu yana aynı şekilde çabalıyordu. Kafasını yavaşça onaylar anlamında salladı, "Tamam.." dedi pes ederek. "Tamam gideceğim."

Genç kızın yüzünde koca bir gülümseme oluştu, sonunda başarmıştı. "Hadi.." dedi. Aslan ona dönüp gözlerine döndü, oldukça kararlı gözüküyordu. Derin bir nefes verip istemeye istemeye de olsa yönünü çevirdi. "Gidiyorum." Dedi son kez şansını deneyerek. Eliyle hızlı hızlı gitmesini işaret edip kollarını göğsünde birleştirdi genç kız, geri adım atmayacak, okula gittiğinden emin olmadan pes etmeyecekti.
...

Attığı her adımda kocasını takip ediyordu Zeynep, okula girdiğini gördükten sonra geri dönecekti. Tıpkı ilk günlerdeki gibi genç adam önde, o da geride yürüyordu. Ara ara gözleri buluşuyor, dönmemesini işaret edip takip etmeye devam ediyordu.

Bir alt sokağa giriş yaptı, ağır adımlarla yürüyordu ki gözleri tek bir eve kaydı, ninesinin tam yanındaki. Bakışlarını hızla ayırıp yola çevirdiği anda kapının açıldığını gördü. Emine Hanım kızını sokakta gördüğü anda hızla koşup açmıştı.

"Zeynep.." dedi, bahçeyi geçip kapının önünde durdu. Yüzü solgun, gözleri bitkindi, gece boyunca evladını görebilmeyi dilemişti.

Adımlarını yavaşça durdurdu genç kız, gözleri komşuya kaydı. Yıllardır tanıdığı, gördüğü, ninesinden sonra belki de evine girdiği tek kişiydi. Gözleri dolu dolu oldu, delice annesini aradığı, yıllarca kaldırımda oturduğu, bir rengin izinden gittiği kişiydi. Bir meydanda elini 15 yıl önce bıraktığıydı. Bakışları yavaşça eline döndü, o meydanda tuttuğu el miydi? Acımasızca terk ettiği, acılarına seyirci olduğu bir evlada bunu neden yapıyordu? Acı çekmesi, delicesine araması hoşuna mı gidiyordu?

Yanağına yavaşça bir damla yaş süzüldü, niye bu kadar acımasızdı? Niye kalbini böylesine parçalara ayırmış, niye çocukluğunu çalmış, niye ömrünü böylesine heba etmesine müsaade etmişti? "Neden..?" dedi fısıltıyla. Tek adımla geriye gitti, Aslan'ın gözleri hızla ikisine kaydı. Müdahale etmeden bekliyordu, doktorun özellikle tavsiyesi bu yönde olmuştu. Annesiyle yüz yüze geldiği anlarda hiç karışmayacak, genç kız kırgınlıklarını dile getirecekti.

Yanakları yaşla doldu Emine Hanım'ın, elleri tir tir titriyordu. Evladının gözlerine bakamayıp kafasını eğdi, 7 yaşında meydanda ciğerlerine çektiği kokusunu hissetmeye çalıştı. "Ben.." dedi zorlukla, elini yavaşça yaklaştırdı, bir kez bile olsa yüzüne dokunmak, sıcaklığını hissetmek istedi.

Zeynep hızla geriye çekildi, yanakları yaş doluydu, dokunmasına kesinlikle izin vermeyecekti. "Neden?" diye yineledi, neden yapmıştı bunu, neden onu böylesine acımasızca bırakıp gitmiş, neden yıllardır bir yabancı kalmıştı? "Neden?"

Alt dudağını sertçe ısırdı Emine Hanım, hıçkırıklarına engel olamıyordu. Kafasını yavaşça iki yana salladı, "Zeynep.." dedi. "Kızım.."
Hızla geri geri gitti genç kız, elleri titremeye başlamıştı. Sormasına rağmen neden hala sessiz kalıyor, neden hala cevap vermiyordu? Neden hala susuyordu? Bir açıklama kadar da mı değeri yoktu yanında, hiç mi istememişti evladını gerçekten de?

"Ucunda.. ölüm mü vardı?" Sustu, cesaretini toplamaya çalıştı. "Bende.. seninle ölürdüm!" Diye ekledi.1

Kafasını şiddetle iki yana salladı Emine Hanım, yanakları yaşla doldu, hıçkırıkları duyuldu. "Olmaz!" dedi. Delice nefes alıp verdi, itiraz etmesine rağmen yavaşça elini kızının yanağına bıraktı.

"Bir anne.." kalbinin duracağını hissetti, baş parmağıyla yaşları silmeye gayret ettikçe yenisi hızla süzülmeye devam ediyordu. "Kendi ölümünü hiç düşünmeden göze alır ama evladınınkini almaz. Alamaz!"1

....

Anne kız hesaplaşması geliyor ❤️

Oy ve yorumları eksik etmeyelim, sınırımız +40 oy, +10 yorum 💚

Bölüm : 09.03.2025 17:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...