51. Bölüm

42.Bölüm:Nerede?

Melek Şahin
mlkshnn

"Ucunda.. ölüm mü vardı?" Sustu, cesaretini toplamaya çalıştı. "Bende.. seninle ölürdüm!" Diye ekledi.

Kafasını şiddetle iki yana salladı Emine Hanım, yanakları yaşla doldu, hıçkırıkları duyuldu. "Olmaz!" dedi. Delice nefes alıp verdi, itiraz etmesine rağmen yavaşça elini kızının yanağına bıraktı.

"Bir anne.." kalbinin duracağını hissetti, baş parmağıyla yaşları silmeye gayret ettikçe yenisi hızla süzülmeye devam ediyordu. "Kendi ölümünü hiç düşünmeden göze alır ama evladınınkini almaz. Alamaz!"

Kafasını yavaşça iki yana sallamaya gayret etti genç kız, yanakları yaşla doluydu. "Ben.." dedi fısıltıyla. Cesaretini, gücünü toplamaya çalıştı. "15 yıldır zaten.. ölüyüm." Derin bir nefes verdi. geriye bir adım atıp yüzünü annesinin avucundan uzaklaştırdı. Arkasını hızla döndü, tek adım attığı anda gözleri kocasına kaydı.

Genç adam sessizce izliyordu, gözleri dolu doluydu. Karısı artık iyiydi, artık annesini kabulleniyordu. Alt dudağını sertçe ısırdı, büyük zaferi geliyordu. Tek kelime edemeden kollarını iki yana açtı, kollarının arasında sakinleştirmeliydi.

Genç kız adımlarını hızlandırıp en büyük sığınağına sığındı. Kalbi delice çarpıyordu, kalbine yaklaştırdı. Elleri titriyordu, beline sıkı sıkı sarıp sakinleştirdi. En büyük gücü, ömrü, en yakın arkadaşı, hayat arkadaşı, kocası iyi ki vardı. Annesinin koşar adımlarla uzaklaştığını gördü, gözlerini yavaşça kapattı. Gözleri de kalbi de bundan sonra onu aramayacaktı, bundan sonra bulmak için ömrünü heba etmeyecekti. Gözlerini kapatacak ve gitmesine müsaade edecekti.

"Sen.." dedi fısıltıyla. Saçlarında gezinen eli hissetmeye çalışıyordu. Tıpkı bir sihir gibi hem kalbimi hem nefesini hem gücünü toparlıyordu. "Hep ol.."

Yüzünde koca bir tebessüm belirdi Aslan'ın, delide çırpınan kalbini sakinleştirmeye çalışarak derin bir nefes aldı. Kafasının üst kısmına ufak bir öpücük kondurdu, kollarını sıktı. Bedeninin derinliklerinde savrulan bir ateş şiddetli su ile söndürülmüştü. Derin bir nefes aldı, "Bana.. sarılman gerekiyordu." Dedi fısıltıyla. Yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, her zor anında sarılarak rahatlıyor, kendine gelebiliyordu.

Genç kızın yüzünde ufak bir gülümseme oluştu, "Sana.." dedi, burnunu göğsüne sıkı sıkı bastırdı, bedenini saran alev savrulup kül oldu. "Sarılmam.. gerekiyordu." Sarılmak, yakınında olmak, göğsüne dayanmak ne iyi geliyordu kırgın kalbine, acılarına, kimsesizliğine. Derin bir soluk aldı, kimsesiz değildi ki artık. En büyük kimsesi, semte geldiği ilk andan beri bu adamdı, kocasıydı.

"Zeyno.." dedi bir ses, genç kızın gözleri yavaşça o yöne döndü. Sokağın başında ninesi duruyordu, günler önce gördüğü kızını delice merak ediyordu. Emine Hanım'ın koşarak eve geçtiğini gördüğü anda soluğu burada almıştı.

"Zeyno.." dedi, ses tonunda yalvarır bir ifade vardı. Kızını ne çok özlemiş, ne çok endişelenmişti. "Yavrum.."

Yavaşça geriye çekildi Aslan, gözlerini endişeyle karısına çevirdi. Hem ninesine hemde annesine öfkeliydi. Tepkisini delice merak ediyordu, onu kaçırmak, uzaklaştırmak istedi, yapamadı. Doktorun telkinlerini hatırladı, 'Kaçırmak, gerçeklerden uzaklaştırmak acısını dindirmeyecek. Yüzleşmesine müsaade etmelisin."

Yaşlı kadının son zamanlarda adımları yavaşlıyor, yürümek daha çok zorluyordu. Yaşının verdiği tüm etkiler özellikle son günlerde etkisini gösteriyordu. Adımları yumuşamış, hareketleri ağırlaşmıştı. Gözleri bitkin, özlem doluydu. 15 yıldır tek yoldaşı, evladı, kızı büyük bir savaşın içerisindeydi, ne yanında olabiliyor, ne destek çıkabiliyordu.

Yavaşça yanına doğru tek adım attığında genç kızın yanağına bir damla yaş süzüldü. Kalbinin sıkıştığı, çaresiz hissettiği, annesine özlem duyduğu her anda dizine sığınmış, geçmişten ve annesinden söz etmesini isteyerek rahatlamıştı. Defalarca dizine sığınmış, annesinden konuşmuş ama o hep gizlemeyi seçmiş, yan komşuya dair gerçekleri söylememişti.

Elini yavaşça öne doğru uzattı, yanına yaklaşmasına izin veremezdi. Diğer yanağına da ufak bir damla yaş süzüldü. Kime güvenmeliydi artık, kime gerçekleri sormalıydı. Kim ona gerçekleri söyleyecek, kim sorularına cevap olacaktı. Kırgın kalbine koca bir güvensizlik hakim olmuştu.

Yaşlı kadının yanağı hızla ıslandı, "Zeyno.." dedi zorlukla. Sarılmadan, saçlarını okşamadan, kokusunu duymadan nasıl rahatlayacaktı yaşlı kalbi. Yıllar önce hayat arkadaşını ansızın kaybettiğinde de böyle hissetmişti, kalbi cayır cayır yanıyor, söndürmek için ufacık bir su bile bulamıyordu.

Nasırlı ellerinin biriyle yanağını yavaşça silmeye gayret etti Esma Nine, yıllardır yapmadığı gibi yine kızını kesinlikle zorlamayacaktı. "Benim yavrum.. kızımsın. Ne zaman gelmek istersen, evin, odan hep seni bekleyecek."

Yavaşça arkasını döndü, ağır adımlarla sadece iki adım attığında bir ses yankılandı sokağın orta yerinde. "Nine!" Kafasını yavaşça geriye çevirdi, genç kız hıçkırıklarıyla koşup yanına yaklaştı. Kollarını yaşlı ninesinin boynuna sıkı sıkı doladı, burnunu boynuna gömdü. "Ben.." dedi gözyaşlarıyla. "Seni.. çok seviyorum."

"Kızım.." dedi Esma Nine, kollarını kızına delice sardı. "Yavrum.." yanakları yaşla doldu, derin derin soluk aldı. Ne çok korkmuştu bir daha yaklaşmayacağından.

"Özür dilerim.. özür dilerim nine." Nasıl yapmış, bir anlık bile olsa yanına yaklaşmasına nasıl müsade etmemiş, nasıl böylesine acımasız olabilmişti?

Kafasını hızla iki yana salladı yaşlı kadın, evladına hiç kırgın değildi, olamazdı. En büyük hatayı kendisi yapmış, gerçekleri gizlemişti. "Benim güzel kızım.. affet." elini delice saçlarında gezdiriyor, yanaklarına sırasıyla öpücükler konduruyordu. Yaşlı kalbi şimdi çok iyiydi, tıpkı yıllar önce olduğu gibi hayat arkadaşını kaybedip yapayalnız kaldığı anda karşısına çıkan yol arkadaşı gibi, yine onu kör kuyudan çıkaran bu kız olmuştu.

Baş parmağıyla yavaşça yanağında usulca süzülen yaşı sildi Aslan, yüzünde tebessüm vardı. Karısı yeniden ninesiyle güç bulacak, her anda desteğiyle cesaretlenecekti. Derin bir nefes verip bakışlarını yaşlı kadına çevirdi, gözleri buluştu anında. Ufak bir söz geçti bakışlarında, ikisi de genç kız için elinden geleni yapmaya devam edecek, yarasını iyileştirecek, kalbini tedavi edecekti. Yavaşça elini kaldırıp salladı, şimdi okula gidebilirdi artık. Aklı ne geride ne karısında olacaktı, ninesinin güvenli kanatlarının altındaydı yine.

....

Elini yavaşça kızının saçlarında gezdiriyordu Esma Nine, günler sonra yine yanında ve dizindeydi. Kafasını dizlerine dayamış, cenin pozisyonu almıştı. Tıpkı yıllardır kalbinin sıkıştığı her anda olduğu gibi. Uzun zamandır ayrı olan iki kalp, birbirine delice sığınıyordu.

Zeynep gözlerini kapatmış, ninesinin huzuruna teslim olmuştu. Hep sığınağı hep nefesi olmuş, ömrüne yaşam sebebi vermişti. "O.." dedi fısıltıyla. Gözlerini yavaşça aralayıp karşısındaki beyaz duvara sabitledi.

"O buradaydı.." diye ekledi. Yıllardır annesi hep yan evdeydi. Ne zaman dönmüş? Neden gelmişti?

Ufak bir soluk aldı yaşlı kadın, zihninde tek bir an yer aldı. Hiç unutmadığı, ömrüne zihnine kazınan bir geceydi. Kapısı sessizce çalınmış, bir kadın gözyaşlarıyla ayaklarına yalvarmıştı. "Ben.." deyip sessiz hıçkırıklarına engel olarak, "Onsuz yaşayamıyorum."

Giysilerinde ve yüzünde koca bir yangının izi vardı, el parmaklarının birkaçı acıyla sızlıyordu. Canını kurtarmak adına parmaklarını feda etmek durumunda kalmış, koca alevlere rağmen kapıyı itip evinden çıkabilmişti. Avucunda ufak bir fotoğraf tutuyordu, ailesinden geriye kalan tek şey bu küçük kareydi.

Gecenin bir yarısı, karanlıklar içerisinde, evladını emanet ettiği yaşlı kadının kapısındaydı. "Onu.. çok özledim." Dedi zorlukla. Yanakları yaşla doldu, kalbinde koca bir hasret vardı, ömrünün en büyük felaketiydi. Ellerini ayırdığı günden beri yüzü hiç gülmemiş, hayatına devam edememişti.

Şaşkın ve endişe doluydu yaşlı kadın, yavaşça eğilip bakışlarını buluşturdu. "O.." dedi fısıltıyla. Evladı, kızı iki gecedir çok hastaydı. Ne ateşi düşüyor ne kendine gelebiliyordu. "Çok hasta.." elini yavaşça uzattı, anne isteyen kalbini de acısını da sadece annesi dindirebilirdi. Gözleri dolu dolu oldu, "Bu gece.. yanında kal." Sözlerinde, gözlerinde yalvarır bir ifade vardı, evladını ne ilaçlar ne de o iyileştirebiliyordu.

.....

Elini yavaşça kızının saçlarında gezdirdi Esma Nine, derin bir nefes aldı. "Hatırlıyor musun kızım, bir ara çok hastalanmıştın."
Genç kızın gözleri ninesine döndü, kafasını yavaşça olumlu anlamda salladı, yıllar önce bir ara çok fena hastalanmış, günlerce yataktan çıkamamış, gözlerini hiç açamamıştı.

"16 yaşındaydım." Dedi net bir ifadeyle.
"Evet yavrum.. Günler sonra kendine geldiğinde söylediğin ilk şeyi hatırlıyor musun?"

Gözlerini yavaşça tavana çevirdi, düşünmeye, zihnini zorlamaya gayret etti. "Annem buradaydı.. dedim." Dedi fısıltıyla, gözleri hızla ninesine döndü. Gözlerini açtığı ilk anda heyecanla ninesine 'Nine, annem buradaydı!' demişti.

"Evet kızım, o gece annen gerçekten de yanındaydı. Elini tuttu, başından bir an bile ayrılmadı. Sabahında da sen iyileşmeye, toparlanmaya başladın."

Gözleri dolu dolu oldu genç kızın. Kendine geldiği anda ninesine heyecanla annesinden söz etmişti. "Gerçekti.." dedi fısıltıyla.

"Bir hayal gibiydi sanırım senin için. Çünkü sabahında onunla karşılaştığında yüzünü hatırlayamadın."
"Söylemediniz.." dedi, yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. Ne ninesi ne de annesi ona gerçekleri söylemiş, bunca yıl bir yalana dahil etmişti. "Neden?"

"Annen.. bilmeni istemedi."
"Neden?"
"Cevabını sadece sen bulabilirsin yavrum, hiçbirimize söylemiyor."

Kafasını yavaşça iki yana salladı genç kız, sormasına rağmen annesi ona da cevap vermemişti. Yanağına ufak bir damla yaş süzüldü, "Affetmeyeceğim.." dedi fısıltıyla. Evlat, acımasızca bir meydanda elini bırakan anneyi affetmeyecekti.

....

Hızla ayağa kalktı Zeynep, gözleri saate kaydı, akşam olmak üzereydi. "Nine.." dedi, kapıya yöneldi. "Gitmem gerek." Dış kapıyı açtı, nasıl unutabilmişti?

"Kızım nereye?"
"Eve.." dedi fısıltıyla. "Aslan.." diye ekledi. Onu nasıl unutmuştu, belki de evde bir başına dönüşünü bekliyordu. "Eve gelmiştir."

Yaşlı kadının yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, ne güzel bir eş oluyordu kızı, ne güzel büyüyordu. Nasırlı eliyle yavaşça kızının elini tuttu. "Sakin ol bakalım." Gözlerini gözlerine çevirdi. "O da gelmek üzeredir."
"Buraya mı?" Diye sordu şaşkınlıkla.
"Evet yavrum, yemek yemeden ikinizde bu evden gidemezsiniz."

Tebessüm etti genç kız, gözlerini ninesinin gözlerine çevirdiği anda kapıyı duydu. "Geldi!" Dedi heyecanla. Ne çok özlemişti kısacık zamanda. Hızla arkasını dönüp bahçeye geçti, dış kapıyı açıp durdu. Önünde kocası duruyordu, geçen her günde ne çok yakışıklı oluyordu.

Alt dudağını hayranlıkla ısırdı, Aslan tebessüm edip kolunu yavaşça iki yana açtı, "Sanırım bana sarılman gerek." dedi. Genç kız kafasıyla onaylayıp hızla kollarının arasına sığındı. Burnunu göğsüne bastırdı, bağımlısı olduğu kokuyu içine çekmeliydi.

Bir elini kafasının arka kısmına, bir elini de beline sıkıca doladı genç adam, gözlerini kapatıp burnunu kafasının üst kısmına bıraktı. Bu gerçek bir bağımlılıktı, bir kez hissettikçe ne kalbi ne nefesi durabiliyor, her anda delince koklamak istiyordu.

....

"Oğlum annen ve baban da iyi mi?" Diye sordu Esma Nine, oturma odasında karşılıklı oturuyorlardı. "Annemler dönmek zorunda kaldı Esma Nine. Biraz işleri çıktı, halledip ilk fırsatta yeniden gelmeye çalışacaklar."

"Annen.." dedi Zeynep, gözlerini hızla kocasına çevirdi. Annesinin gittiğini bilmiyordu. "Gitti mi?"

Genç adam kafasıyla onaylayıp bir elinden sıkıca tuttu, tam yanında oturuyordu. "Evet bir tanem, acil bir dönüş olduğu için bizimle vedalaşmaya vakit bulamadılar."
"Dönecek mi?" Gözleri dolu doluydu, çok özleyecekti onu.

"Evet, ilk fırsatta senin için geri geleceğini söyledi annem." Derin bir nefes verdi Zeynep, biraz da olsa rahatlamıştı.

....

"Görüşürüz Esma Nine." Dedi Aslan, karısının elinden sıkı sıkı tutmuştu. Gecenin vaktiydi, artık eve dönme vaktiydi. Yaşlı kadın tebessüm ederek yolcu ediyordu kızını ve oğlunu. Güzel bir akşam ve güzel bir sohbet geçirmişlerdi.

"Dikkat edin oğlum, görüşürüz." diye karşılık verdi. Genç kız eğilip ninesinin elinden sıkıca tutup öpücük kondurdu. İyi ki vardı, iyi ki onu tanımıştı.

Arkasını yavaşça döndüğünde gözleri yan eve kaydı, hızla bakışlarını ayırdı. Bu eve hiç bakmayacak, yaklaşmayacaktı. Acımasız birine anne demeyecek, onu kesinlikle kabul etmeyecekti.

Elini tutan sıcacık bir el vardı, evin önünden hızla geçmesini sağladı. Bir daha üzülmesine müsaade etmeyecek, yüzünü her anda güldürecekti. Bundan sonra hızla iyileşecek ve güçlenecekti. Gözlerini yavaşça ona çevirdi, bugün oldukça iyi gözüküyordu. Hem gerçekleri hem annesini kabullenmişti. Bundan sonra her şey çok daha güzel olacaktı.

Sadece bir sokak ötedeki evlerinin önünde durdu, kapıyı açıp ilk olarak karısına yol verdi. Genç kız içeri girip ayakkabılarını çıkardı. Burası en sevdiği yerdi, kocasıyla geçirdiği her özel ana şahitti.

Salonun orta yerinde durdu, gözleri köşedeki koltuğa kaydı, minik kedisi derin bir uykunun içerisindeydi. Yüzünde tebessüm belirdi, "Uyuyor.." dedi fısıltıyla. Onu her anda görmek çok büyük güçtü. Yavaşça yanına yaklaşıp koltuğun kenarına eğildi. Uyandırmamaya çalışarak tüylerini okşadı.

Genç adamın yüzünde tebessüm vardı. Karısı çok merhametliydi, minik bir kediyi evladı gibi sahiplenmiş, delice seviyordu. Dış kapının alt kısmına onun için ufak bir kedi kapısı yaptırtmış, istediği her anda bahçedeki kulübesine gidiyor, istediği zamanda eve girebiliyordu.

Bakışlarını eğdi, kim bilir ne güzel bir anne olurdu düşüncesinin aksine. Ne güzel sahiplenirdi bir bebeği. Merhametiyle, saflığıyla ne eşsiz bir çocuk büyütürdü? Bir an bile yanından ayırmaz, belki de varlığıyla mutluluk olurdu.

Ufak bir soluk verip gözlerini yavaşça üzerinden ayırdı, karısının en büyük korkusu buydu, bebek hayali kurmamalıydı. O hiçbir zaman anne olmayacak, bir evlat istemeyecekti. Olsundu, yanında olduğu sürece önemli değildi. Yeter ki iyi ve mutlu olsun.

"Ben.. duşa giriyorum." Dedi. Karısının tebessüm ederek kafasını onaylar anlamda sakladığını gördü. Yanından geçip duşa yöneldi, banyonun kapısını örtüp telefonunu çıkardı. Günün ufak özetini doktora verecekti.

"Bugün nasıl Zeynep?" Diye sordu Berrin Hanım, üzerinde pijamaları vardı, yatağının kenarında oturuyordu. Durum raporu almadan uyumaya niyetli değildi.

Genç adamın gözleri dolu dolu oldu, günün özeti bir bir zihninde yer aldı. "Kabulleniyor.." dedi fısıltıyla, "Annesi olduğunu biliyor."

Berrin Hanım'ın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, "Zeynep çok güçlü bir kız."
"Terk etme sebebini sordu ama annesi ona da cevap vermedi."

Yüzünde şaşkınlık belirdi doktorun, bu kadının kızından bile saklamaya gayret ettiği gerçekler vardı. "Zeynep'in tepkisi ne oldu?"
"Beklediğimden daha iyi tepki verdi. Hiçbir şey söylemeden bana sarıldı. Sonrasında da tüm gün çok iyi görünüyordu."
"Sen ona iyi geliyorsun Aslan. Senin varlığın ile hızla iyileşiyor. Yeşil durumu nedir?"
"Hiç yeşille karşılaşmadık daha."
"Birkaç gün daha takip edelim, böyle devam ederse kademeli bir şekilde ilacı da keseceğiz."
"Yeşilin izinden gitmediği zaman mı keseceğiz ilacı?" Diye sordu heyecanla.

"Evet, eğer durumu istediğimiz gibi giderse azaltarak keseceğiz."

Yüzünde endişesine rağmen ufak bir tebessüm oluştu genç adamın, derin bir soluk aldı. Yeşilin izini bıraktığı anda da artık her gece aldığı ilacı da bırakacaktı. Artık düzelecek, diğer insanlardan hiçbir farkı kalmayacaktı. Öylesine güçlüydü ki, tez zamanda bunlar da gerçek olacaktı.

"Tamam. Görüşürüz." dedi Aslan,
"Görüşürüz oğlum."

Telefonu kulağından indirip köşeye bıraktı. Gözleri duşluğa yöneldi, önce ılık suyun Altuna girmeli, gelip geçen kötü günlerin etkisini üzerinden atmalıydı. Yepyeni bir hayat başlıyordu artık.

......

Elinde ufak bir havlu tutuyordu Aslan, duştan sonra pijamalarını giyip saçlarını kurutmaya çalışarak çıktı. Gözlerini salonda gezdirdi, yüzünde ufak bir şaşkınlık belirdi. Karısı büyük koltuğun üzerinde uyuyakalmıştı. Yanında Boncuk vardı, göğsüne sokulup uyuyordu.

Tebessüm ederek yanına yaklaştı. Havluyu diğer koltuğa bırakıp önüne eğildi. Koltuğun üzerinde yan pozisyondaydı, cenin şekli almıştı. Yanağının biri koltuğa dayalıydı, diğerini de saçları kapatmıştı.

Elini yavaşça saçlarına bırakıp kulağının arkasına çektiğinde yüzünü daha net görebildi. Tıpkı bir melekti, uyurken de bunu daha net gösteriyordu. Sessiz sessiz soluk alıyor, göğsü inip kalkıyordu.

"Zeynep.." dedi fısıltıyla. Yavaşça uyandırmamaya gayret ederek kucağına aldı. Kafasını anında kocasının göğsüne dayadı Zeynep, burnuna şampuanın ve onun birleşen eşsiz kokusu ulaştı. "Çok.." dedi kapalı gözleriyle. "Güzel.."

Genç adamın yüzünde tebessüm belirdi, ağır adımlarla yatak odasına ilerledi. Ayağıyla örtüyü ittirip yavaşça yatağına bıraktığı anda Zeynep elini tuttu. Öylesine eşsiz bir kokuydu ki, biraz daha yanında kalmalıydı.

"Gitme.." dedi uyku mahmurluğuyla.

İtiraz etmeden yavaşça yanına uzandı Aslan, kollarını beline dayayıp burnunu saçlarına gömdü, Zeynep yavaşça gözlerini araladı. Bakışlarını yavaşça kaldırıp gözlerine baktı, bu adam kalbinin sahibiydi, ne eşsizdi. Ne güzel kokuyordu, ne güzel bakıyordu gözlerine. Nemli saçları ne güzel büyülüyor, ne çok heyecanlandırıyordu kalbini.

Elini yavaşça yüzüne, sakallarının üzerine bıraktı. Delicesine birbirlerine bakıyorlardı, mesafeleri yok denecek azdı. Gizli de olsa hızlı hızlı nefes alıyordu Aslan, yakın teması aklını alıyordu. Yanağındaki el, gözlerindeki gözler kalbini durduracaktı.

Alt dudağını ısırıp derin bir nefes aldı. Dudaklarını yavaşça dudağına yaklaştırdığında, genç kız gözlerini kapayıp müsaade verdi. Onu delice seviyordu. Dudaklarının sıcaklığı, hissettiği nefesi ile aklı da uykusu da uçup gitti. Bu gece saatler duracak, zaman çok yavaş geçecekti. Toprağa ufacık bir tohum ekilecek, yepyeni hayatların temeli olacaktı.
.....

Sabahın erken vakitlerinde bir araba sokağın girişinde durdu. Erdal Bey indi, orta yaşlarda biriydi. Gözlerini hızla sokakta gezdirdi, birkaç çocuk gördü.
"Çocuklar!" Diye seslendi, uzun bir yolculuk sonrası aldığı bir haberle yeniden semte dönmek zorunda kalmıştı. Bir avareydi, sadece arıyor, hedefine, hayaline ulaşmaya çalışıyordu.

Gözleri sokakta oyun oynayan çocukların üzerindeydi. Hızla adımlarla yanlarına yaklaştı. "Çocuklar.." diye yineledi. Çocukların bakışları ona döndü, semtte daha önce de bu adamı görmüşlerdi.

"Burada ismi Seher olan kimse var mı?" diye sordu. Yıllardır süregelen arayış, sonunda ona ufak da olsa bir iz vermiş, şehrin uzak ve kuytu bir semtinde, kızının annesinin, kalbinin tek sahibinin görüldüğüne dair bir bilgi ulaşmış, işi gücü bırakıp soluğu apar topar burada almıştı.

Çocukların bakışları buluştu, "Yok.." dedi en baştaki. Gözlerini umutla başka çocuğa çevirdi. Erdal Bey. "Seher isminde biri yaşamıyor mu burada? İyice düşünün."

İkinci ve üçüncü çocuk da kafasını hızla iki yana salladı, semtte bu isimde kimse yoktu. Hızla dizlerinin üzerine eğildi adam, gözlerini yalvarırcasına çocuklara çevirdi. Tek umudu burasıydı. Heyecanla geldiği bu semtten eli boş dönemezdi, kalbi bir hayal kırıklığını daha kaldıracak kadar güçlü değildi.

"Hiç mi yok çocuklar? Acele etmeden düşünün lütfen." Kararlılıkla aynı anda kafasını iki yana salladı çocuklar sırasıyla. Öyle birini hiç tanımıyorlardı.

Gözleri dolu doluydu adamın, yine asılsız bir ihbar ile karşı karşıyaydı. Yıllardır olduğu gibi yine sadece ufak bir benzerlik olmalıydı. "Peki.." yavaşça doğrulup ayağa kalktı, çocukları daha fazla zorlamamalıydı. Hüzünle arkasını döndü, kalbi delicesine çarpıyordu. Ne heyecanla dönmüştü halbuki buraya? Hiç uyumamış, yememiş içmemişti. Onu evladına götürecek ufak bir iz için canını verirdi.

Attığı her adım gücünü elinden alıyor, canını delice acıtıyordu. Ne aciz bir babaydı, yıllardır evladına dair bir iz bile bulamıyordu? Yanağına ufak bir damla yaş süzüldü, evladı böyle bir baba ister miydi? 15 yıldır ona ulaşamayan, yanında olamayan birini baba kabul eder miydi?

"Belki de.." dedi zorlukla. Belki de bulmamak, yanında olmamak, böyle bir babaya uzak olmak daha iyiydi. "Böylesi iyi.." diye ekledi. Kalbine koca bir bıçak saplandı. Özlemi dayanılmazdı, ne canlısı ne toprağı vardı. Yanıbaşında duracak, dertleşecek, özlemini dile getirecek bir sığınak yoktu.

Bir evlat, bir babanın en büyük özlemiydi.
Bir aile, bir evladın en büyük hayaliydi.
Bir evlat, bir annenin en büyük endişesiydi.

Yıllar geçmiş, bir aile darmadığın olmuştu. Üç kişilik bir aile her biri bir yana savrularak dağılmış, üç ayrı kalbe delicesine bir sızı vermişti.

Kafasını yavaşça iki yana salladı, ne olursa olsun bir evladın en iyi yeri babasının kanatlarının altıydı. Böylesi iyi değildi, iyi olmayacaktı. Öldüyse mezarına, yaşıyorsa da ona kavuşacaktı. Tek gayesi ne pahasına da olsa yerine gelmeli, kalbindeki sızıya ufak da olsa bir ferahlık vermeliydi.

Elinin tersiyle yavaşça yanağını silip kafasına kaldırdığı anda adımları durdu. Güneşin doğduğu ilk saatlerde, uyandığı anda oyun oynamak için evden çıkan birkaç çocuk dışında bir kadın duruyordu tam çaprazında. Kafasını yere eğmişti, belli ki onun da bir derdi vardı. Uyuyamamış, sıcacık yatağından bu saatte çıkmıştı.

Kısa saçları az da olsa yüzünü kapatmış, yürüyordu. Adımları sert ve hızlıydı, bir yere yetişmeye çalışıyordu belli ki. Bakışlarını yavaşça kaldırıp eğdi, kahverengi gözleri karşısındaki adamın gözleriyle istemeden buluştu.

"Seher.." dedi fısıltıyla Erdal Bey. Kalbi delice çarpmaya başladı, bu o'ydu, yıllardır delicesine aradığı kadındı. Saçları kısalmış, yüzü sararmış, zayıflamış olsa da bu gözler sadece ona aitti. Yıllarını birlikte geçirdiği, bir evlada aile olduğu, uzun zamandır aradığı kadındı.

"Seher!" Diye haykırdı, kadının bakışları hızla kalktı. Yıllardır ona bu şekilde hitap eden hiç olmamıştı. Gözleri anında önündeki bir çift bakışa kaydı, bakışları delicesine büyüdü.

Anında iki gözü de dolu dolu oldu, "Erdal.." En büyük aşkı, en büyük acısı ve en büyük özlemi karşısındaydı. Yüzü solgun, gözleri bitkindi. Yıllara rağmen kalbini titreten yakışıklılığı vardı.

Hızlı adımlarla yanına yaklaşmak istedi adam, yaklaşmaya çalıştıkça kadının geri geri gittiğini görüp durdu. "Buldum.." dedi fısıltıyla. Yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. "Sonunda buldum."

"Yaklaşma.." dedi kadın, yanakları yaşla doldu, hıçkırmamak adına kendini oldukça zorluyordu. Bakışlarında kaybolduğu adam, yine karşısındaydı. Gözlerini yavaşça ayırmak istedi, yapamadı. Ne kalbine ne de bakışlarına söz geçirebilmek mümkündü.

"Yaklaşma.." diye tekrarladı. "Yalvarırım yaklaşma."

Kafasıyla onayladı Erdal Bey, yanakları yaşla doluydu. "Zeynep nerede?" Tek evladı, doyamadığı kızı neredeydi? Yavaşça bir soluk aldı, "İnci'm nerede?" Diye ekledi. Yanağına özlem dolu bir yaş süzüldü, yıllardır cayır cayır yanan kalbi kül olmak üzereydi. Evladının yokluğu, belirsizliği ile yaşamak çok zordu.3

.... 

Sabrımızın sonu geliyor, güzel günler bizi bekliyor ❤️

Zeynep hızla iyileşme sürecine giriyor. Babası ona çok yaklaştı, kavuşmaya hazır olalım ❤️

Oy ve yorumları eksik etmeyelim, sınırımız +40 oy, +10 yorum 💚

Bölüm : 27.04.2025 19:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...