Üzerimde bir ağırlıkla açtım gözlerimi.
Toygar hala uyuyordu yanağına attığım tokadın hala izi vardı. Usulca iyice yanına sokuldum . Yanağını üzerine minik bir öpücük kondurdum. Hava hala karanlıktı. Güneş daha doğmamıştı. Saate bakmaya çalıştım ama Toygar önüme girdiği için bu pek mümkün olmuyordu.
Gözlerini açtı. Uyku sersemligiyle birseyler mırıldandı. Ne dediğini pek anlamadım. Kollarını belime iyice doladı ve çenesini başımın üzerine koydu .
Daha çok erken olduğu için gözlerimi tekrar kapattım ve uykunun beni ele geçirmesine izin verdim .
Yüzüme düşen minik öpücüklerle uyandım. Hafifçe gülümsedim ama gözlerimi açmadım.
- Hadi ama sabah oldu küçük peri. Dedi ve tekrar alnımdan öptü.
Öbür tarafta döndüm. Yorganima iyice sarıldım.
- Seninle konuşmuyorum. Dedim ve uyumaya devam ettim .
Yüzüme düşen saçlarımı hafifçe geriye çekti ve arkadan boynumu öptüm.
- Sana minik bir sürprizim var küçük perim. Dedi boğuk bir sesle
- İlgilenmiyorum . Dedim ve yastığı kafamın üzerine çektim.
- Beni ne zaman affediceksin? Dedi
- Yakin zamanda değil kocacım. Dedim
- O zaman pastaya yazik olucak . Dedi kikirdayarak .
Ne pastamı gerçekten pasta mı getirdi. Diye geçirdim içimden.
- Bana yalan söyleme. Sabah sabah bana pasta yedirtmezsin. Dedim
- Tabi ki izin vermem güzle tahmin karıcım ama....dedi
Yastığımın yanına uzandı. Duyacağımız emin olunca fısıldadı.
- Melegim için küçük bir istisna yapabilirim. Dedi
Yorganın üzerinde bir ağırlık hissettim. Yastığımı hafifçe geriye çektim ve tek gözümü açarak etrafı yokladım.
Yatağın üzerinde bir kutu ve yaninda da pasta vardı. Gözlerime inanamadım yastığı usulca üzerimden kaldırdım.
Toygarın gözlerinin içine baktım.
- Hım hım. Dedi başını sallayarak
Biraz tereddüt etti ama sonra derin bir iç çekti. Yatağın yanına oturdu . Belimden tutu ve kendine doğru çekerek alnımdan öptü.
- Sadece bir seferlik evet .dedi
Yanağına ufak bir öpücük kondurdum.
- Teşekkür ederim. Dedim ve hazırladığı tepsiyi yavaşça yanıma çektim.
Catalimi batırdım ve iştahla yemege başladım. Çikolatalı pasta en sevdiğim.
Toygar bana onaylamaz bir şekilde bakıyordu. Pastamdan bir parçacık kadar ona uzattım.
Önce bana baktı. Sonra çatala baktı. Tek hamlede yedi . Pastama geri döndüm. Karnımı pastayla doyurdum.
Pastayı hafifçe geriye ittim ve karnımı okşadım.
Toygar baş parmağını dudağıma yaktirdi ve Çikolatayı silip agizina götürdü.
- Eveet .dedim kocaman gülümseyerek.
- Bu hiç sağlıklı değil farkındasın değil mi güzelim. Dedi
- Bi kerecikten bisey olmaz ki ? Dedim
Elimi karnıma attı ve hafifçe okşadı.
- Hamileliğin yedinci ayına girmek üzereyiz. Oğlumuzla tanışmamıza çok az kaldı. Dedi gülümseyerek
- Sevgilim ben çok korkuyorum. Dedim
Gözlerim dolmaya başladı. Toygar yüzümü avucunun içine aldı. Yanaklarımı hafifçe okşadı.
- Neden korkuyorsun ki melegim . Bak ne güzel artık üç kişi olacağız. Dedi
Göz yaşlarım yanaklarımdan akmaya başladı.
- Ya iyi bir anne olamazsam. Dedim ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
- Yapma güzelim sen çok iyi bir anne olacaksın ben bunu görebiliyorum. Kendine haksızlık etme. Dedi ve göz yaşlarımı silerek dudaklarımı nazikçe öptü.
- Gerçekten böyle mi düşünüyorsun? Dedim
- Bundan hiç şüphem yok. Sadece o zamana kadar sana çok dikkat etmemiz gerekiyor o kadar . Dedi1
Gözlerinin içine bakarak hafifçe gülümsedim.
- O niyeymiş ? Dedi kaşlarını çatarak.
- Herseye rağmen yanımda olduğun için. Dedim
- Karımın ve oğlumun iyi sağlıklı ve güvende olmaları benim görevim. Bunun için bana Teşekkür etme küçük peri . Dedi
Sonra yataktan kalktı ve elini uzattı.
- Hadi kalk bakalım uykucu biraz yürüyüş yapacağız. Dedi Telefonu çaldı.
Elini nazikçe tutum ve yataktan kalktım.
Toygar başını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı.
Panikten elini hafifçe sıktım.
Önüme düşen sacrimi nazikçe kulağımın arkasına koydu . Yanağımı hafifçe okşadı.
- Anlaticam meleğim ama önce sen üzerini değiştir. Bende şu telefona bir bakıp geleyim. Dedi
Başımla onayladım ve banyoya girdim . Üzerimi hizlica degistirdim. Saçımı da daginik topuz yapıp çıktım.
Toygar oda da değildi . Odadan çıktım. Merdivenlerin başına geldim. Toygar elinden bir bardak sütle beni bekliyordu.
Beni görünce merdivenleri hızlıca çıkıp inmem için yardım etti.
Koltuğa oturdu ve benide yanına oturttu. Elime sütü verdi .
- Ben bebek değilim. Dedim kaşlarımı çatarak.
Toygar belimi sıkıca tutup kendine iyice yaklaştırdi. Üzerime eğildi.
- Sen bebeksin. Benim bebeğim ve asla büyümüyeceksin. Şimdi sütünü iç . dedi
- Ama bunun tadi çok kötü. Dedim mizmizlanarak
- Bebeğimiz için sevgilim lütfen . Zaten doğru dürüst kahvaltı yapmadın. Dedi boynunu hafifçe eğerek.
Başımı hafifçe salladım. Sütten bir kaç yudum aldım. Bardağı elimde sıkmaya başladım. Tadı gerçekten çok kötü geliyordu.
Toygar bir müddet beni izledikten sonra geriye yasladi ve kafasını geriye attı.
Bardaktaki son yudumu aldım ve bardağı masanın üzerine bıraktım. Usulca Toygara yaklaştım ve sağlam olan omuzuna başımı yasladım.
Kollarıyla beni sıkıca sardı ve başımın üzerine minik öpücükler kondurdu.
- Ben sütümü içtim. Şimdi sıra sende . Dedim
Anlamaz bir şekilde yüzüme bakıyordu.
- Prens . Hani anlatacaktın ya ? Dedim
- Bu çok uzun bir hikaye bebegim. Sütünü içtiğine göre bu konuyu yürürken konusalim olur mu ? Dedi gülümseyerek
- Tamam. Dedim ve masada ki bardağa uzandım.
Tam alacakken Toygar benden önce davrandı.
- Sen ayakkabılarını giyin ben götürürüm yavrum. Dedi
Gülümseyerek başımı salladım. Yavaşça koltuktan kalktım minik adımlarla kapıya doğru gittim.
Botlarımı giyinmeye çalıştım ama göbeğim izin vermiyordu. Bi kaç denemeden sonra pes ettim.
- SEY BEN BOTLARIMI GIYINEMIYORUM BANA YARDIM EDER MİSİN? dememe kalmadan bir anda dibimde bitti.
- Sen iste yeter küçük peri . Dedi
Önümde diz çöktü ve ayakkabılarımı nazikçe giydirdi. Ayağa kalktı ve alnımdan bir öpücük kondurdu.
Kolunu uzattı. Usulca koluna girdim . Kapımızı kiltiledikten sonra yavaşça ormana girdik.
Toygar başını yola doğru çevirdi. Biraz düşündükten sonra havayı derince çekti içine.
- O şerefsiz seni kacirdiktan sonra seni hastaneye yetiştirdim. Senin iyi olduğunu duyunca hemen o itin peşine düştüm. Ama eve gelince karşımda Prensi gördüm.
Biz onlara melez konusunda yardım ettiğimiz için bize olan borcunu ödemek adına o iti yakalamamız da bize yardımcı oldu
Onu bize teslim etti. Biz o iti parçalarken öylece köşede seyretti.
Sonra bana babamla alakalı yani daha doğrusu babamın düşmanlarıyla alakalı birseyler söyledi. Ama aklım sende olduğu için pek dinleyemedim.
Sonrasında bu konuyu daha sonra konuşmamızı teklif etti. Anlatacaklarınin çok önemli olduğunu söyledi. Bende kabul ettim. Sen hastaneden çıktıktan sonra bu konuyu pek umursamadım . Taki geçen akşama kadar . Dedi
- Peki ne oldu ? Dedim Gözlerinin içine bakarak
Hafifçe gülümsedi ve devam etti.
Kizları o şekilde bırakmak içime sinmedi . Ama neyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk bu yüzden onları tehlikeye atamazdik. Restorandan uzaklaşır uzaklaşmak kurt formalarımıza dönüştük .
Olabildiğince hızlı gitmeye çalışıyordum. Sınırın oraya vardigimizde Savaş ve Vedat çoktan bir kaç kişiyi öldürmüştü. Ama çok yaralanmişlardi.
Karşımızda neredeyse otuz kişi vardı. Sayıca bizden çok üstünlerdi. Ulaşa döndüm.
- Sen Erdemle beraber arkadan dolaş biz Timurla önden gireceğiz. Dedim
Herkes başıyla onayladı. Kurtlardan birisi tam Ardaya arkadan saldiracakken ayak bileğinden yakaladım ve onu bir ağaca fırlattım.
İnleyerek yere yığıldı. Bu sefer karşımda iki kurt vardı. Kurtlardan biri üzerime atladı. Diğeri ayağımı yakaladı.
Dişlerimi boynuna geçirdim ve yere sertçe vurdum. Diğerinde başını üzerinden yakaladım ve olabildiğince uzağa fırlattım.
Yerde yatan kurdun üzerine gittim ve boynunu kırdım. Diğeri koşarak üzerime geliyordu . Ulaş onun üzerine atladı ve boynunu kırdı.
Havada kanın o metal kokusu vardı ve inanın bana bu çok iğrenç bir kokuydu.
Kurtlar gelmeye devam ediyordu. İçlerinden birisi diğerlerine kıyasla daha iri ve daha büyüktü ama dövüşe girmiyordu sadece köşeden izliyordu. Gözleri bir anda bana kaydı saki ruh görmüş gibi şok içinde bana bakıyordu.
İki kurtdu da yere serdikten sonra o kurdun üzerine doğru son hızla koştum. Tek hamlede onu yere serdim. İkimizde yuvarlandik üzerindeki karı temizledim tam üzerine atlayacagim sırada konuşmaya başladı.
Adam : Vay vay vay sen Mustafa nin iti değil misin ? Dedi ve çevremde dönmeye başladı.
- Sen kimsin lan babamı nerden tanıyorsun ? Dedim
Başını yavaşça önüne eğdi. Beni düelloya davet ediyordu . Başını havaya kaldırdı ve uludu .
Geriye kalan iki kurdu geriye çekildi. Bizi izlemeye başladılar .Dişlerimi sıktım
- SANA BABAMI NERDEN TANIYORSUN DEDIM ? Dedim bağırarak.
Başını geriye atarak güçlü bir kahkaha attı.
- Düvüşecek misin evlat ? Dedi
Bir anda atladım üzerine. Sol ayak bileğinden yakaladım ve bir pençe savurdum. Hemen karşılık verdi.
Boşluğuna çok güçlü bir darbe vurdu ve beni ormana doğru savurdu . Hemen ayağa kalktım. Üzerimdeki karı sirkeledim ve hızlıca üzerine atladım. Dişlerimi arkadan boynuna geçirdim.
Boynunu kurtardı ve omuzuma dişlerini geçirdi. Başına güçlü bir pençe savurdum . İkimizde kanlar içinde kalmıştık.
Bir iki adım geriye çekildik . Tekrar üzerine atladım ve yüzüne pençe savurdum gözüne geldi . İnleyerek yüzünü kapatı.
Tam o sırada ağaçların arasından vampirler çıktı. Kenan koşarak yanımıza geldi.
Prens: NELER OLUYOR BURADA ? dedi
Düello daha bitmemişti ama o kurt gözlerimin içine baktı. Tek gözünü kaybetmişti . Yüzü kanlar içinde kalmıştı . Gözünü tutarak bağırdı.
Adam : GERI GELECEĞİZ BU IS BURADA BİTMEDİ. dedi ve koşarak sınırdan ayrıldılar.
Omuzum çok kötüydü. Dizlerimin üzerine çöktüm. Biraz nefes aldıktan sonra Savaşa döndüm.
- Savaş kızların yanına git ne olursa olsun sakın yanliz bırakma. Dedim
Savaş : Ama abi ....dedi lafını kestim
Başını salladı ve ormana doğru gitti. Prens bana doğru yaklaştı.
Prens: Bu çok kötü oldu . Dedi
- Siz onları tanıyor musunuz ? Dedim dişlerimi sıkarak.
Prens bir kaç adım atarak dibime kadar geldi .
Prens: Sana anlatmam gereken şeyler var demiştim hatırlıyor musun? Dedi
Prens: Anlatmama gerek kalmadı yasayarak öğreneceksin. Dedi
Prens: Burada olmaz fazla vaktimiz kalmadı. En kısa sürede kendinizi hazırlayın. Büyük bir savaş bizi bekliyor .dedi
- Siz neyden bahsediyorsunuz ? Dedim
Prens: Size herseyi en başından anlaticam Toygar bey ama şimdi sırası değil. Gidin ve dinlenin yarın sizi evime davet ediyorum. Hepinizi. Dedi altını çizerek
- Neden ? Bu kadar önemli olan şey ne ? Dedim
Prens: Simdilik sadece dinlen oğlum. Dedi ve akıl almaz bir hızla ortadan kayboldu. Vampirlerde onunla beraber ortadan kayboldular.
Melegime herseyi anlatmadım tabi.Burnunun ucuna hafifçe vurarak.
- Yani küçük peri. Vampirlerin lideri " Prens " bizi aksam yemeğine davet etti. Ve sonra eve geldiğimde sen yüzüme çok ağır bir tokat indirdin. Dedim dudaklarımı büzerek
Koluma iyice asıldı ve beni omuzumdan tutarak aşağıya eğdi. Tokat attığı yanağıma bir sürü öpücük kondurdu.
- Özür dilerim. Seni öyle yaralı görünce bir an aklımı kaybettim . Dedi mahcup bir şekilde.
- Sana birsey söyleyeyim mi? Dedim
- Hırçın halin daha bi hoşuma gitti. Senin sayende unutulmayacak bir gece geçirdim küçük perim . Dedim gülümseyerek
Yanakları kızardı. Başını hemen başka bir yöne çevirdi.
Durdum ve onunda durdurdum . Yüzünü bana çevirdim ve nazikçe dudaklarını öptüm.
Hafifçe geriye çekildim. Burnumu burnuna sürttüm.
- Seni seviyorum küçük peri. Dedim
Kollarını boynuma doladı ve minik bir öpücük kondurdu.
- Bende seni seviyorum dağ ayısı. Dedi gülümseyerek
- O dağ ayısı senin için ölür . Dedim
Yanagima usulca bir öpücük daha kondurdu. Elimi tutu
- Hadi gidelim üşüdüm ben . dedi
Kollarımı bacaklarına geçirdim ve nazikçe kucağıma alıp iyice kendime çektim. Alnımdan öpüp geri çekildim.
- Şimdi ısınırsın meleğim. Dedim
- Sevgilim omuzun yaralı bırak beni lütfen. Dedi
- Bana birsey olmaz meleğim merak etme. Dedim
- Ama benim yürümem lazım. Dedi
- Bu kadar yürüdüğün yeter artık dinlen .dedim ve basini boynuma yasladım.
Kollarını boynuma doladı ve iyice boynuma sokuldu .
- Aferim melegime. Dedi ve başının küçük bir öpücük kondurdum.
Ağır ağır eve dogru gittim.....
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
47.48k Okunma |
2.14k Oy |
0 Takip |
75 Bölümlü Kitap |