

UYARI: BU BÖLÜMDE CİNSELLİK VARDIR!
NOT: MEDYADA DARON VARDIR.
🕯🕯🕯
İnsanlar her zaman bir şeyleri kıskanırlar. Bu onların doğasında vardır. Hep birbirlerinin sahip olduklarını arzu ederler. Ama görmezden geldikleri bir gerçek var. Oda; eğer böyle kıskanmaya devam ederlerse kendi sahip olduklarını da kaybedecekleri gerçeğidir. -Amara D.
Kıskançlık, tehlikeli bir zehir gibidir. Sinsice sisteminize girer ve sizi içten içe ele geçirirdi. Ne olduğunu bile anlayamazdınız. Birden bir bakmışsınız kıskançlık hissi tüm bedeninize yayılmış. Sonra deli gibi kıskandığınız şeye sahip olmak isterdiniz. Ona ulaşmak için her şeyi göze alırdınız. Bazen kendinizi bile hiçe sayardınız.
Ve bu sizin yapacağınız en büyük hata olurdu. Çünkü kıskançlık bir anda beliren bir duyguydu. Ve etkisi zamanla geçerdi. Tabii sonra başka bir şeyi kıskanmaya başlardınız. Sonra bir başka şeyi... bu böyle devam eder dururdu.
İşte ben bu hiç bitmeyen lanet duygunun kendisiydim. Ben yaratılan dördüncü günah iblisi Daron Daemonium, kıskançlığın ta kendisiydim.
Parmaklarımın arasındaki fırçayı her oynatışımda önümde bulunan beyaz tuval renkli boyalar ile buluşuyordu. Her bir fırça darbesi yavaş, yavaş resmi açığa çıkartıyordu.
Fırçayı tuvalde gezdirmeye devam ederek bir süre daha boyama işlemine devam ettim. Birkaç saatin ardından ise son fırça darbesi ile geri çekildiğim gibi biraz uzakta durarak tamamlanmış tabloya baktım. Genellikle resim yaparken düşünerek yapmazdım. O an zihnimde ne canlanıyorsa onu çizerdim.
Şimdi ise yaptığım tablo bir portreydi. Ve bu portredeki yüz çok tanıdık birinindi. Sabrina'nın yüzüydü. Küçük tatlı açgözlülük iblisinin yüzünü çizmiştim. Ve bunu bilinçsiz bir şekilde yapmıştım. Homurdanarak elimdeki fırça ile boya paletini yere bıraktım.
Koyu yeşil gözlerimi kısarak tabloya daha dikkatli baktım. Sabrina'nın yüzünü çevreleyen parlak siyah saçları dalgalar halinde omuzlarından aşağı çıplak dolgun göğüslerine doğru dökülmüştü. Zaten ondan aşağısını çizmemiştim. Sadece göğüslerine kadar olan bir portresiydi.
Siyah biçimli kaşları hafifçe çatıktı. Uzun ve kıvrık kirpiklerinin aralarındaki siyah gözleri bir sertlik ile bakıyordu. Ama küçük kalkık burnu o sertliği sevimli göstermişti. Yanaklarında beyaz tenine yakışan hafif bir pembelik vardı.
Dolgun kırmızı dudakları ise bilmiş bir tavırla yukarı kıvrıktı. Sivri çenesiyse dikleşmiş meydan okurcasına bir ifadeye bürünmüştü. Kusursuz bir portre olmuştu.
Dilimi alt dudağımda gezdirerek iç çektim. Sabrina'nın cansız hali bile oldukça büyüleyici görünüyordu. Daha önce doğrusu sabah hariç ona pek dikkat etmezdim. Ama şimdi bir hayli ilgimi çekmeye başlamıştı.
Sonunda gözüm Amara dışında birini görmüştü. Belki de bu benim için bir fırsattı. İlgimi bir başkasına verirsem Amara defteri sonuna kadar kapanabilirdi.
Bunun için Sabrina'yı kullanmak ne kadar doğruydu emin değildim ama doğrunun peşinde de değildim. Varsın yanlış olsun ben onu kendi doğrum yapmasını bilirdim. Ve Sabrina'yı doğrum yapma arzum gittikçe artıyordu.
Sabah onu becerdiğimde bunun tekrarlanmayacağını dile getirmişti. Lakin ben bunun tam aksini gerçekleştirmek için büyük bir istek duyuyordum. Ona dişlerimi geçirmek, tüm zehrimi içine boşaltmak istiyordum.
Böylece bana karşı gelemeyecek bir hâle gelecekti. Sürekli beni isteyecekti. Açgözlülük iblisi olması da bunda avantaj sağlayacaktı.
Zihnimde kendi kendime plan yaptıktan sonra bir büyü yaparak tablonun hemen kurumasını sağladım. Gözlerimi tuvaldeki siyah gözlerden ayırmadan geri, geri giderek banyoya yürüdüm.
Lavaboda boya olmuş ellerimi hızlıca yıkadım. Gerisin geriye tekrar tablonun önüne geldim. İşaret parmağımı yavaşça portrenin kırmızı dudaklarında gezdirdim. Bakışlarımın sertleştiğini hissettim. Koyu yeşil gözlerim portreyi delip geçmek ister gibiydi. Alt dudağımı ısırdım. Ardından dudaklarımda sinsi bir gülümseme oluştu.
Tatlı, küçük açgözlülük iblisi; bundan sonra gözüm üzerinde. Yeni uğraşım bundan böyle sensin... Birlikte çok eğleneceğiz!
Dudaklardaki parmağımı yavaşça aşağı doğru kaydırdım. Önce sivri çenesini buldum. Ondan sonra boynundan aşağı kayarak göğüs oluğuna kadar indim. Biraz orada oyalandıktan sonra parmağımı geri çektim. Kollarımı göğsümün altında bağlayarak kafamı az bir açıyla sağ tarafa eğdim.
Uzunca bir süre Sabrina'nın portresini izledim. Sonunda girdiğim transtan çıkarak tablonun üstünü yeşil saten bir örtü ile kapadım. Hızlıca oradan uzaklaştım. Eğer biraz daha öylece tabloya bakmaya devam etseydim kendimi tutamaz Sabrina'nın odasına gider, içeri dalar ve tekrar, tekrar içine girer ona tüm zevkleri yaşatırdım.
Düşüncelerimden arınmak için odadan çıktım. Biraz Orlan ile uğraşsam kafam dağılırdı. Ayaklarım beni onun odasına yönlendirdi. Kapısını tıklatmadan direkt açtım. Daha içeri tam girmeden gözlerim odanın dağınıklığı ile karşılaştı.
Ayak ucumdaki kirli tişörte tekme atarak odaya girdim. Arkamdan kapıyı sesli bir şekilde kapadım. Bu yatağında dağınık bir halde yatan Orlan'ı uyandırmaya yetmişti. Kafasını yastığından kaldırarak açık tek gözüyle bana baktı. "Uyuyoruz burada az sessiz ol."
"Uyan diye öyle yaptım," dedim. Ters, ters yüzüme baktı. Uykusundan yeni uyandığı için dağınık saçları alnından gözlerine doğru dökülmüş, sarı renk kırışmış yorganın altında uzanmış haldeydi.
Burnumu kırıştırarak koyu yeşil gözlerimi adım atılmaya yer olmayan dağınık odasında gezdirdim. Yerlerde rastgele bırakılmış kirli kıyafetler ve yiyecek ambalajları vardı.
Onlara tekme ata, ata kendime bir yol açtım. Sonra Orlan'nın yanına, yatağa uzandım. Sağ ayağımı sol ayağımın üstüne atarak sırtımı yatak başlığına yasladım. "Sen burada nasıl yaşıyorsun? Her tarafı pislik götürüyor."
"Bu benim doğal yaşam alanım."
"Pek de yaşanacak bir alan yok gibi ama neyse."
Kollarımı göğsümün altında birleştirerek yandan Orlan'a baktım. Kafasını yastığına geri koymuş uyuyordu. Kaşlarım çatıldı. Hiç fırsatını kaçırmıyordu. "Uyuma. Canım sıkıldı, bir şeyler yapalım."
"Git Arzel ile yap ne yapacaksan, ben uyuyacağım." Sinirle iç çektim. Arzel'ın adını bile duymak istemiyordum. Piç herif son zamanlarda aşırı derecede sinirlerimi bozmaya başlamıştı. "Siktirme şimdi Arzel'ını! Kalk, yatma. Konuşalım."
"Git başımdan Daron." Yatakta sağ tarafa dönerek bana sırt çevirdi. Dudaklarım sinirle gerildi. Gerçekten konuşulmaya bile değer değil miydim?
Delici bakışlarım Orlan'nın sırtını delip geçmek istercesine bakıyordu. Öfkeyle dişlerimin arasından tıslarcasına bir ses çıkartarak yataktan kalktım. "İyi konuşma, tembel piç," diyerek hışımla odadan çıktım. Kapıyı sesli bir şekilde kapadım. Orlan ile uğraşma çabam başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Piç iblis beni dikkate bile almamıştı ki uğraşabileyim.
Bu şatodaki herkesten nefret ediyordum.
Lanet iblisler!
Ne yapacağımı düşünerek aşağı kata indim. Ortak salona girdiğimde Uraza'yı koltuğunda oturmuş kitap okurken buldum. Odada tekti. Diğerleri neredeydi bilmiyordum. Bugün şato özellikle sessiz gibiydi.
Zaten Amara'da hâlâ cehennemden gelmemişti. Kendi koltuğuma rahat bir şekilde oturarak Uraza'ya baktım. "Oo müstakbel baba adayı ne yapıyormuş bakalım?" Sesimi duyan Uraza gözlerini okuduğu kitaptan çekmeden konuştu.
"Bana bir daha baba kelimesi içeren herhangi bir cümle kurma." İçten içe sinirliydi. Hâlâ bu düşünceyi kabullenememiş olmalıydı.
Dudaklarım aradığımı bulmuşçasına yukarı doğru kıvrıldı. "Ne, yalan mı? Veronika içinde senin bebek iblisini taşıyor. Bu da otomatikman seni onun babası yapıyor." Giderek sinirlenmeye başladığını gerilen yüz kaslarından anlamıştım.
Bu bana tarifsiz bir zevk verdi. Birilerini sinir etmeyi severdim. Bu onların kusursuz olmadıkları gösteren en büyük kanıttı. Özellikle sanki kusursuzmuş gibi davrananlar için bu daha da zevkli oluyordu. Çünkü onların kusursuz olmadıklarını sinirlendiklerinde verdikleri tepkiden anlayabiliyordunuz.
Böylece tüm o kusursuzluk imajları yıkılıyordu. "Daron görüyorum ki yine o çatallı dilin dışarıda dikkat et de kesilmesin o dilin." Uraza'nın duygu barındırmayan tehdidine kahkaha attım. "Benim dilim hep dışarıydı. Bu zamana kadar da bir şey olmadı. Şimdi de olmaz."
"O zamanlar dilin yanlış kişinin yakınında değildi. Ama şimdi çok yanlış bir yerde duruyorsun, dikkat et."
"Bunu bana sen mi söylüyorsun? Karşı gelinmemesi gereken kişiye karşı gelip ondan belasını bularak cehennemin dibine giden sensin!" Gülerek kafamı iki yana salladım. "Gerçekten çok komiksin, Uraza."
Uraza elindeki kitabı şak diye kapattı. Oturduğu yerde dikleşerek kafasını bana çevirdi. Sarı gözleri, koyu yeşil gözlerim ile çarpıştı. "Daron neden gidip kendine eğlenecek başka şeyler bulmuyorsun? Mesela sabah ki gibi Sabrina'yı sikebilirsin. Duyduğum kadarıyla iyi vakit geçirmişsiniz. Ve ayrıca seni tebrik ederim. Amara sorununu aşmış görünüyorsun. Keşke Arzel'da senin gibi şanslı olabilseydi. Yazık ona, Amara'nın evcil hayvanı olmuş."
Amara ya da Arzel adını duyunca tüylerim gerçekten de diken, diken oluyordu. O ikisi bana öyle bir kazık atmışlardı ki o kazık hâlâ sırtımdaydı. Bir an bile yerinden oynamamıştı. Öyle bir şeyin olmasını istemiyordum da çünkü böylece unutmayacaktım. Bana attıkları kazığı asla unutmayacaktım.
"Uraza rolümü mü çalıyorsun? İğneleyici laflar etmek benim işim, senin değil." Cevap vermemeyi seçerek oturduğu yerden tam bir beyefendi gibi kalktı. Kapıya yavaş adımlarla ilerlerken sesini duydum. "Benim dışarıda birkaç işim var. Soran olursa bir, iki saate geleceğimi söylersin."
"Beni ilgilendirmiyor. Ben senin asistanın değilim." Omzunun üstünden ters bir ifadeyle yüzüme baksa da bir şey söylemeden odadan çıktı. Yine tek ve bir başıma kalmıştım. Sanki herkes özellikle benden kaçıyordu. Cidden inanamıyordum. O kadar da tahammül edilmez biri değildim.
Aksine huyuma gidilse oldukça eğlenceli biriyimdir. Oturduğum koltuktan sesli bir şekilde oflayarak kalktım. Öğle saatlerinde olduğumuzdan her yer oldukça sessizdi. Barın ya da şehvet salonunun açılmasına da daha çok vardı.
Umarım o zamana kadar sıkıntıdan patlamazdım. Aklıma gelen fikir ile ortak salondan ayrılarak tekrar yukarı çıktım. Odama geri giderek az önce üstünü örttüğüm tabloyu örtüyle birlikte tutup kaldırdım. Ardından odadan çıkarak bir üst kata ilerledim. Sabrina'nın odasının önüne gelince durup kapıyı çaldım. Bazen bende kibar olabiliyordum.
Birkaç saniye sonra gir diyen sesi duyduğumda kapıyı açarak içeri girdim. Sabrina beni beklemiyor olmalıydı ki odanın ortasında ayakta durmuş bir şekilde şaşkınca bana bakıyordu. Elimdeki tabloyu gösterircesine salladım.
"Sana bir hediyem var." Şaşkın bakışları yerine hayrete bıraktı. "Bana mı?" Diyerek küçük adımlar eşliğinde yanıma ilerledi. Gözleri merakla yeşil örtünün üstünde dolaştı. "Evet, sana. Bakmak ister misin?"
Heyecanlanmış gibi kafasını salladı. "Çok isterim," deyince tabloyu ona uzattım. Sanki çok hassas bir şeymiş gibi yavaşça benden aldığı gibi yatağının üstüne nazikçe koydu. Sonra örtüyü de aynı hassaslıkta kaldırınca kendi portresinin bulunduğu tablo açığa çıktı.
Dolgun kırmızı dudakları şaşkınlıkla aralandı. "Bu benim," diye mırıldanırken siyah gözleri dikkatle tablonun üstünde dolaşmaya başladı. "Evet senin portren."
"Çok güzel olmuş."
"Çünkü çok güzelsin," dedim. Gözlerini tablodan alarak bana çevirdi. O an yanaklarının hafifçe kızardığını gördüm. Aynı tablodaki gibiydi.
Dudaklarımda küçük bir gülümseme oluşurken kalp atışımın hızlanmaya başladığını fark etsem de bunun nedenini sorgulamayacak kadar kafam Sabrina ile dolmuştu.
"Teşekkür ederim," diyerek tekrar tabloda göz gezdirmeye başladı. "Bunu duvara asmamda bana yardım eder misin?" Sorusu ile hızlıca kafamı salladım. "Ederim." Cevabım ile tabloyu iki yanından tutarak kaldırdı. "Şu duvara asalım," diyerek yatağının yan tarafındaki duvara ilerledi.
Arkasından onu takip ettim. Ardından bir büyü yaptım. Havada beliren çekiç ve çiviyi alarak gösterdiği duvara çiviyi kendim çaktım. Sonra Sabrina ile tabloyu duvara birlikte astık. Sabrina birkaç adım geri çekilerek tabloya baktı. "Bence güzel durdu. Sence?"
Dudaklarında bir gülümseme varken bana doğru döndü. Kafamı salladım. "Bence de çok güzel oldu," dedim. Sabrina gözlerini kaçırırken güldü. Gülmesi zarifti. "Aklına portremi yapmak nereden geldi?"
"Planlı değildi. Sadece bir şeyler çizip boyuyordum. Bittiğinde bir baktım ki senin portreni yapmışım." Kaşları hayret ile yukarı kalktı. Bu cevabı beklemiyordu. Birkaç saniye ne diyeceğini bilemez halde duraksa da ardından gülümseyerek yatağının uç kısmına oturarak bana baktı.
"Acaba resim yaparken beni düşünüyor olabilir misin?" Sorusu ile dudaklarımda çapkın bir sırıtış oluştu. Sabrina'nın sorusu cesur bir soruydu. Zaten her zaman kendine güvenen birisi olmuştu. Hem bu cesur hâlleri ona yakışıyordu. Küçük adımlar atarak tam önünde durdum.
Yüzü karnımın ortasına denk geldiğinden biraz eğilerek yüzümü onunkine yaklaşırdım. "Olabilir," diye dudaklarına doğru fısıldadım. Sonra sağ elim ile yüzüne düşen saç tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırdım.
Sabrina'nın o esnada yükselen kalp atış seslerini işittim. Az önce benim kalbimin hızla attığı gibi şimdi onun ki de atıyordu. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum. İnsan bedenini ve onların hislerini en iyi Amara bilirdi.
O bu konuda uzmandı. Ona sorsam hemen ne olduğunu söylerdi. Ama elbette onunla bu konuyu konuşmayacaktım.
Elimin tersi ile Sabrina'nın yanağını okşadım. "Sürekli düşünülecek bir yüzün var." Elimin altındaki ten iyice kızardı. Sabrina siyah bilyeye benzeyen gözlerini kaçırdı. "Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum ama yapma. Ben yara bandı olamam." Yüzünü geri çekerek elimin dokunuşundan kurtuldu.
Anlıyordum. Ona yaklaşmamın bir amacı olduğunu düşünüyordu. Haklıydı da ama sadece o yüzden değildi. Sabrina'ya bir yandan da hiçbir amacım olmadan yaklaşmak istiyordum.
Çünkü onu merak ediyordum. Özünü merak ediyordum. Kendisini merak ediyordum. Her şeyini merak ediyordum. "Daron, lütfen benimle oynama."
Ağzımdan dışarı sesli bir şekilde nefes vererek Sabrina'nın yanına oturdum. Bedenimi ondan tarafa çevirdim. Bir elini iki elimin arasına alarak dudaklarıma götürdüm. Elinin sırtını öperek elini tutmaya devam ettim. "Oynamıyorum," diye fısıldadım.
Sesim dürüst olduğumu gösterircesine düz çıkmıştı. Ama Sabrina'nın bana inandığını sanmıyordum. Siyah gözleri durmadan kuşkuyla yüzümde geziniyordu.
"Sana inanmıyorum. Ama hediyen için tekrar teşekkür ederim." Elini ellerimin arasından çekerek kurtardı. Ardından ayağa kalkarak kapıya ilerledi. "Ben biraz ormanda gezineceğim." Kapıyı açarak odadan çıktı. Resmen benden kaçıyordu. Koyu yeşil gözlerim arkasından kısılmış bir şekilde baktı.
İstediğin gibi olsun küçük iblis. Kaçanı kovalamasını iyi bilirdim. Kaç bakalım. Nasıl olsa dönüp dolaşıp yine benim kollarıma geleceksin.
Sabrina'nın gitmesi ile oturmayı keserek odadan çıktım. Aynı anda Amara'nın odasının kapısı açılmış ve Arzel dışarı çıkmıştı. Göz göze gelince birbirimize sert bakışlar attık. Ama Arzel bir şey demeden hızlıca yanımdan geçerek merdivenlerden aşağı indi. Arkasından dişlerimi sıkarak baktım.
Amara yokken odasında ne yapıyordu ki? Siktir etsene umurumda değildi. Bir hışımla bende merdivenlerden inerek giriş katına indim. Arka kapıya açılan koridora girip hızlı adımlarla ilerledim. Planım Sabrina'yı fazla uzaklaşmadan yakalamaktı. Benden kaçamayacağını öğrenmesi gerekiyordu. Yani ne olursa olsun onu yakalayacaktım.
Arka kapıdan çıkınca burnumdan derin bir nefes alarak Sabrina'nın kokusunu almaya çalıştım. Gittikçe uzaklaşan kokusunu takip ederek ormana doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. İstesem büyük bir hız ile hemen yanına varabilirdim lakin onu kovalamak daha eğlenceli olurdu.
Kokusu takip ederek arkasından ilerledim. Aramızda mesafe olsa da çıkardığı sesleri duyabilecek kadar yakınındaydım. Onunda benim varlığımı hissetmiş olduğunu biliyordum. Bu durum içimi kıpır, kıpır etti. Bir heyecan duygusu tüm bedenimi kapladı.
Bir süre aramızdaki mesafeyi koruyarak peşinden gittim. Ama artık bu kadar kovalamacanın yeterli olduğunu düşündüğümden hızımı arttırarak iyice yanına yaklaşmaya başladım.
İblis hızımı kullanarak anında önünde bittim. Sabrina bir anda geri çekilerek durdu. Dudaklarımdaki sinsi gülümseme ile bana şaşkınca bakan Sabrina'ya göz kırptım. "Benden kaçmak öyle kolay değildir."
Kaşları çatılır gibi olsa da sonradan düzeldi ve gülümsedi. "İstediğine ulaşmadan vazgeçmeyeceksin değil mi?" Yüzümdeki gülümseme büyüdü. "Asla," dedim. Yorgunca iç çekti. "Benden ne istiyorsun ki?"
"Seni, senden seni istiyorum." Birkaç saniye bir şey demeden öylece yüzüme baktı. İkimizde ormanın ortasında karşılıklı durmuş bir haldeydik. İkimizde olduğumuz yerden kıpırdamıyorduk.
Sonra Sabrina, "Daron bana olan bu ani ilgin nereden çıktı? Gerçekten anlayamıyorum," dedi. Kafası karışmış gibi görünüyordu. "Anlaman gerekmiyor çünkü bende kendimi anlamıyorum. Tek bildiğim şey şu an seni bir ağaca yaslayıp becermek istediğim."
Sözlerim karşısında sertçe yutkundu. Bu sırada biraz ona yaklaştım. Yerinden kıpırdamadığını görünce iyice yaklaştım. Sağ elimi uzattığım gibi belini tuttum. Bedenini kendime çekerek göğüslerimizin birleşmesine neden oldum.
Güçlü kalp atış ritimlerini hissedebiliyordum. Kafamı eğerek yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Dudaklarımı dudaklarına sürterek konuştum. "Senin de beni istediğini biliyorum."
Kesik bir nefes alınca nefesinin sıcaklığı dudaklarımı yalayıp geçti. "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" Sorusu ile tekrar dudaklarımı onunkilere sürttüm. Yumuşak dudakları vardı. Çok öpülesi duruyorlardı.
"Eğer istemeseydin şu an bu pozisyonda olmazdık." Olduğumuz pozisyonu fark edince gözleri irileşti. Geriye adım atmaya çalıştığında belindeki elimin baskısını arttırarak ona engel oldum. Dilimi şaklatarak kafamı iki yana salladım. "Dur bakalım, küçük iblis. Şu andan itibaren bir adım bile atamazsın."
Bir şey söylemesine müsaade etmeden dudaklarını öptüm. Öpücüğüm sert ve baskındı. Onu tüketirmişçesine dudaklarını emmeye ve ısırmaya başladım. Sabrina ilk birkaç saniye karşılık vermeden dursa da sonradan aynı sertlik ile karşılık vermeye başladı.
İçimdeki iblis uyanınca vahşileştim. Belindeki elimi sıkılaştırarak mümkünmüş gibi onu kendime iyice çektim. Diğer elim ise anında boynuna dolanmış parmaklarım yumuşak teninde hafif bir baskı uygulayarak boynunu sıktı.
Sonra alt dudağını sertçe ısırıp dilimi ağzının içine soktum. Diliyle çarpışan dilim ile inlerken aletimin sertleşmeye başladığını hissettim.
Uzun bir süre dudaklarını istila ederek doyasıya tadına baktım. En sonunda daha fazlasını arzulayarak iblis hızımı kullandığım gibi Sabrina’nın sırtını bir ağaca yasladım. Bedeni benim ile ağaç arasında sıkıştı. Sertleşmiş aletimi kasıklarına doğru bastırdım. "Bana ne yaptığına bir bak," diye fısıldadım.
Artık onu öpmüyordum ama dudaklarım hâlâ dudaklarının üstündeydi. Sadece birbirlerine değiyorlardı. Alt dudağını yavaşça yaladım. "Dudaklarının tadı mükemmel. Başka yerlerinin de öyle olduğuna eminim."
Boynundaki parmaklarımın baskısını arttırarak yumuşak tenini okşadım. Kafamı eğerek dudaklarımı kulağına yaklaştırdım. "Bir baksam mı ki tadına?" Fısıltım ile Sabrina'nın tüm bedeni titredi. Dediklerim ile etkilendiğini anladım.
Dudaklarımda oluşan sinsi sırıtış ile her iki elimi de üstünden çekerek önünde diz çöktüm. "Bence amın tadına bakılmak istiyor." Bir şey demeden aralanmış ağzı ile öylece bana bakınca bunu bir onay olarak kabul ettim.
Küçük iblisimin sesini kesmiştim. Bana bir şey bile söyleyemiyordu. Bakışlarımı gözlerinden çekmeden ellerim ile elbisesinin eteğinin uçlarını tutarak yukarı doğru kaldırdım. Eteği belinin hemen üstünde topladım.
Ardından gözlerim yavaşça bacaklarının arasına kaydı. Geçen sefer ki gibi yine iç çamaşırı giymemişti. Islanmış haldeki pembe amı parlıyordu.
"Şu elbisenin eteklerini belinin üstünde tut." Dediğimi yaptığında benim ellerim direkt baldırlarına sarılmıştı. Beyaz bacaklarının yumuşak dolgun etini okşadım. "Bacaklarını arala bebeğim," diye fısıldadım. Sabrina anında itaat edince kafamı amına gömdüm.
Önce burnumu yaklaştırıp kokusunu içime çektim. Aldığım eşsiz koku ile aletim seğirdi. Sabrina'nın vajinasına girmek için can atıyordu ama biraz beklemesi gerekiyordu. Önce benim amının tadına bakmam gerekiyordu.
İlk darbem dilimi boydan boya amında gezdirmem ile başladı. Sonra klitorisini emdim. Ondan sonra dilimi içine sokarak tadına varmaya başladım. Birkaç dakika dilim ve dişlerim ile amını istila ettim. Dilim durmadan amının içinde ve etrafında dolanıp durdu. Buna içine giren birkaç parmakta eklenince Sabrina daha fazla dayanamayınca sarsılarak ağzıma boşaldı.
Tüm özünün tadına bakarak yuttum. Tamamen boşalması bittiğinde kafamı geri çekerek ona baktım. Göğsü az önce ki boşalmanın etkisi ile hızla inip kalkıyordu. Yanakları ve dudakları kızarmıştı. Alnında ise terler birikmişti. Dudaklarımı yalayarak ayağa kalktım. "Tadın tam da tahmin ettiğim gibi mükemmel," diyerek tekrar dudaklarını öptüm.
Bu sefer ki öpücüğüm nazikti. Geri çekilerek yüzüne baktım. "Ama senin ile daha işim bitmedi." Ellerimi belinin iki yanına koydum. "Elbiseni çıkart ve arkanı dön sonra ellerini ağaca yasla." Emrimi karşı gelmeden yerine getirdi.
Karşımda çırılçıplak bir şekilde kalçası bana dönük durdu. Ön bedenini ağaca yasladım. Bir elimi sırtına koyarak onu biraz eğdikten sonra kalçasını öne çıkarttım.
Artık görmezden gelemeyecek kadar pantolonumu zorlayan aletim ile hızlıca düğmeyi ve fermuarı açarak aletimi serbest bıraktım. Ayak uçlarıma düşen kumaş pantolonu önemsemeden kendimi Sabrina'nın arkasına hizaladım.
Onun bir beklenti ile dolan bedeninin heyecanını hissedebiliyordum. Sessizdi ama oda bunu istiyordu ve küçük bir sürtük gibi bedenini bana sunuyordu. O an hiç beklemeden birden içine girdim. Sabrina'nın inleme sesini duyduğumda hayalarım gerildi.
Vajinası anında aletimi sıkıca sarmıştı. Dişlerimin arasından tıslamaya benzer bir ses çıkartarak hareket etmeye başladım. Bir süre fazla hızlı olmayan bir tempo tutturdum.
Bu sırada Sabrina ise inliyor, daha fazlasını istediğini belli etmek için kalçasını bana doğru itiyordu. Bu istekli haline karşı koyamayarak ellerimi sıkıca belinin iki yanına koyarak hızımı arttırdım. Daha yüksek ses ile inlemeye başladı. Sesi ormanın içinde dönüp dolaşıp beni buluyordu. İyice sertleştim.
İçine onu parçalamak istercesine girip çıktım. Kalçalarına çarpan hayalarımın çıkardığı ses beni iyice tahrik etti. İçinde giderek daha da büyüdüğümü hissettim. Sona yaklaşıyordum. Sabrina'nın kasılmaya başlayan vajinasından anladığım kadarıyla oda sona yakındı.
Sesli bir şekilde inleyerek göğsümü hafifçe eğdiği sırtına yaslayarak kulağına fısıldadım. "Vajinan da diğer her şeyin gibi mükemmel. Harika hissettiriyorsun küçük iblisim." Sözlerim ile inleyerek ağzının içinden bir şeyler mırıldandı. Ne dediğini anlayamadım. Şu an ne dediği pekte önemli değildi.
İkimizin de kasılmaları çoğalmaya başlayınca hızımı arttırdım. Vahşice hareket ediyordum. Sesli bir şekilde inleyerek kafamı Sabrina'nın çıplak omzuna yasladım. Bedenim ile onu sarmıştım.
Nefes nefese kafamı omzundan kaldırdım. Sonra ki durağım boynu oldu. Kafamı boynuna gömerek dişlerimi ince tenine geçirdim. Kanının ılık tadı dilimden ağzıma doğru aktı. İnleyerek kanının tadına bakmaya devam ettim.
Birkaç saniye sonra dişlerim teninden ayrıldı. Kan kalıntıları kalan boynunu yalayarak temizledim. Ardından büyük bir şiddet ile aynı anda boşalmaya başladık. Hissettiğim duygular ile kalbim hızla atmaya devam ederken tüm menimi Sabrina'nın içine boşalttım. Onunda sıvısı penisimin her yerini kaplamıştı.
Sakinleşmeye çalışırken derin, derin nefesler aldım. Birkaç saniye sonra yavaşça Sabrina'nın içinden çıktım. İçinden dışarı taşarak bacaklarına doğru akan sıvıları görünce ağzım sulandı. Anında tekrar sertleştim.
Dizlerimin üstüne çöktüğüm gibi dudaklarımı amına dayadım. Sabrina'yı ağzım ile tekrar istila ederken o kafasını ağaca yaslamış halde inleyip duruyordu. İçten içe güldüm. Tamda tahmin ettiğim şey olmuştu. Bana karşı koyamamıştı. Şimdi ise sessizce duruyor, ona yaşattığım zevkin tadına varıyordu.
Dilimi amında gezdirmeye devam ederken dişlerimde devreye girdi. Sabrina sesli bir şekilde inleyerek kıpırdandı. Ellerimi kalçalarına koyarak sıktım. Sağ kalçasına bir tokat attım. Sabrina çığlık atarcasına inledi. Biraz sonra ise şiddetle boşalmaya başladı.
Dilim ile tüm sıvısını yalayıp yuttum. Ardından hızla ayağa kalkarak belinden tuttuğum gibi onu kendime çevirdim. Yüzündeki ifadeyi görünce bir an duraksadım. Sertçe yutkundum. Dilimi alt dudağımda gezdirdim.
Sabrina siyah gözlerindeki duygu dolu bakışlarıyla ben etkisi altına aldı. İçim adlandıramadığım ve daha önce hiç hissetmediğim duygular ile doldu.
Sabrina bir an konuşacak gibi ağzını aralasa da konuşmadı. Dudaklarını birbirine bastırdı. İç çekerek tek elimi yanağında gezdirdim. Ardından elim boynundan göğüslerine doğru bir yol izledi. "Tenin çok yumuşak." Baş parmağım ile meme ucunu okşadım.
Vücudu anında dokunuşuma tepki verince meme ucu kabardı. Eğilip ucunu ağzımın içine aldım. Emip ısırdım. Sabrina inleyerek anında bir elini saçlarımın arasına soktu. Kafamı göğsüne bastırdı. Dilimle ucunu yalarken gülümsedim. Beni istiyor olması güzeldi. Bu bana ona dokunmak için cesaret veriyordu.
Isırıp ve emerek meme ucuyla bir süre oynadım. Bir elim bacaklarının arasına kaydı. Klitorisini okşayarak orta parmağımı içine soktum. Bedeninin bana verdiği tepkilerden memnun bir şekilde iç çektim. Sonra işaret ve yüzük parmağımda içine girdi.
Dördüncü kez onu boşaltmak için parmaklarımı ustalıkla kullanmaya başladım. Bu esnada ağzım hâlâ meme ucuyla ilgileniyordu. Ucunu dişlerimin arasına alarak çekiştirdim. Sonra ucunu serbest bırakarak doğruldum. İçine hızla giren parmaklarımı da geri çektim. Sabrina itiraz eder gibi yüzüme bakarak inledi.
"Şu an duramazsın," deyince haylazca gülümsedim. Üstümdeki artık terden bedenime yapışan keten gömleğimi yırtarcasına üstümden çıkarıp attım. Ayak ucumdaki pantolonu da tekmelercesine çıkarttım. Artık ikimizde çırılçıplak bir şekilde ormanın ortasında kalmıştık.
İki elimi çıplak kalçalarına koyarak okşarcasına sıktım. Yumuşak eti ellerimin arasında çok güzel hissettirmişti. "Duracağımı kim söyledi?" Dedim ve anında onu havaya kaldırarak kucağıma aldım. Hareketim ile kolları boynuma, bacakları ise belime sarılmıştı. Sırtını ağacın pürüzlü yüzeyine yasladım. Ellerim sıkı, sıkı kalçalarını kavrıyordu.
Penisime sürtünen vajinası ile kasıldım. Duruşumu ayarladığım gibi içine sertçe girdim. Kaygan vajinası anında tamamen beni içine almıştı. Geri çekilip aynı sertlikte tekrar içine girdim. Biraz sonra ise çıldırtıcı bir ritim tutturarak Sabrina'yı kendi bedenim ile ağacın arasında ezdim.
Canı yanar diye endişelenmedim. Biz iblisler acıya baya dayanıklıydık. Bundan da öte vahşi bir türdük. Seksimizde bu yüzden sert ve vahşi olurdu. Aynı bizim gibi...
🕯🕯🕯
Bölüm Hakkında Düşünceleriniz Ve Önerileriniz?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |