16. Bölüm

♠️1.|15.Çizilen Yeni Yollar♠️

Sude G.
moonlighthikayeler

UYARI:BU BÖLÜMDE CİNSELLİK VARDIR!

 

 

♠️♠️♠️

Hera Kızılkan'dan

Tarih: 30.07.2022

Saat: 20:50

İki aşığın dudakları birleşince geriye kalan her şey bulanıklaşıyordu. Bütün sesler yok oluyor, görüntüler siliniyordu. Yalnızca birbirine karışan dudaklar ve hissedilen duygular kalıyordu. Ve o duygular o kadar yoğun olurdu ki iki aşığın etrafında görünmez duman misali dolanırlardı.

İki aşığı sarmalar daha da yaklaşmalarına neden olurlardı. Şu an Cesur'u öpen ben de etrafımızda dolanan duyguları hissedebiliyordum, bizi birbirimize bağlıyorlardı. Öyle ki birbirine tutunan dudaklarımız daha sert hareket etmeye başlamıştı.

Duyguların yoğunluğu bizi etkisi altına alıyordu. Cesur üst dudağımı dudaklarının arasına alarak emdi ardından alt dudağıma da aynısı yapıp yavaşça geri çekildi.

Hızla inip kalkan göğsü göğsüme sürtünürken kirpiklerimin ardından açık yeşillerine baktım, koyulaşmışlardı. Nefesimi düzene sokmak için yutkundum. Ellerim hâlâ tişörtünün yakasındaydı, usulca geri çektim. Dudaklarımı yalayarak boğazımı temizledim. Motorun üstünde biraz hareketlendim.

Mavilerim hâlâ beni süzen Cesur'daydı. Hızlanmış nefeslerini düzene sokarken konuştu. "Sen az önce bana sevgilim mi demiştin?" Sorusuyla dudaklarım büzüldü. "Bilmem dedim mi?" Hızlıca kafasını aşağı yukarı salladı. "Dedin, dedin."

Kaşlarım çatıldı. "Ya öyle mi! Bak sen şu işe hiçte hatırlamıyorum." Yüzü düştü. "Dedin, Hera dedin. Ben aklımda canlandırmış olamam." Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Yok hatırlamıyorum." Kaşları çatıldı.

Onu sinirlendiriyordum ve bundan büyük bir keyif almaya başlamıştım. "Nasıl hatırlamıyorsun! Daha beş dakika önce dedin." Sitemli sesine gülmemek için ağzımın içinden yanağımı ısırdım. Sonra olumsuz anlamda kafamı salladım.

"Yok Cesur öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum." Belimde olan ellerini sıklaştırdı, üstüme doğru eğildi. O eğilince bende sırtımı hafifçe geriye yatırmak durumunda kalmıştım.

Düşmemek adına ellerimi kollarının üstüne koydum. Cesur yüzünü yüzüme yaklaştırıp gözlerini kıstı. "Benimle oyun mu oynuyorsunuz küçük hanım?" Şaşkınca ağzım aralandı. "Ne münasebet beyefendi! Aklınızı başınıza devşirin rica edeceğim." Resmen gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Cesur kurnazca gülümseyip kulağıma doğru eğildi.

"Sen ne kadar hatırlamıyorum desende bu kulaklar o güzel ağzından çıkanları duydu... sevgilim!" Yanağımı öpüp geri çekildi. Parlayan gözlerle Cesur'a baktım ve alt dudağımı dişledim. Kalbe zarardı resmen!

"Şimdi düşündüm de... evet demiş olabilirim. Tekrar duymak ister misin?" Muzipçe gülümseyip göz kırptım. Cesur'da dudaklarındaki haylaz gülüşle, "Çok isterim, hanımefendi," dedi ve tekrar üstüme doğru eğildi. Gülümseyerek yüzüne baktım. Nefesimi dudaklarına vererek benden duymak istediği kelimeyi söyledim.

"Sevgilim..." Dudaklarımın arasından dışarı taşan kelimeyle Cesur'un açık yeşil gözleri parladı. "Bir kere daha desene." Hülyalı, hülyalı suratıma bakmayı sürdürüyordu. "Sevgilim." Belimdeki ellerinin baskısı arttı.

Cesur alnını alnıma yaslayıp burnumun ucunu öptü. "Senin sayende bu yaşta kalp krizinden ölüp gideceğim... Hoş ölümümün senin elinden olması da güzel olurdu." Kollarına sarılı olan ellerim kasıldı. "Öyle konuşma. Ölüm lafını senin ağzından duymak istemiyorum."

Beni korkutmuştu. Oysa az önce gayet mutluydum şimdi ise üstüme bir karanlık çökmüştü. Cesur bunu anladı ve yanlış konuştuğunu fark etti. Geri çekilirken gördüğüm yüz ifadesinden anlamıştım. Elleri de belimden çekilince kendimi boşluğa düşmüş gibi hissettim.

Ellerim motoru tuttu. Cesur kısaca kararmış havaya sonra bileğindeki saate baktı. "Gidelim mi artık? Saat dokuz olmuş." Sakince kafamı salladım. "Olur, gidelim." Motordan inip onun binmesine izin verdim. Kendimde arkasına geçince kollarımı beline sardım. "Gece mavisi?"

"Efendim?" Çenemi omzuna yaslayarak ona bakmaya çalıştım. Cesur kafasını hafifçe benden tarafa çevirince göz göze geldik. "Bana gidelim mi? Tabii bir işin yoksa." Teklifi karşısında bir an duraksadım. Ardından gülümseyerek kollarımı daha sıkı beline sardım. Ve yanağına bir öpücük kondurdum.

"Ben seninle her yere gelirim... sevgilim." Son kelimenin üstüne basarak söylemiştim. Cesur sırıttı. "Kendinizi bana mı bırakıyorsunuz Hera Hanım?" Gülümseyip göz kırptım. "Tutacaksan evet?"

"Elbette tutarım ama yalnızca tutmakla yetinmem. Bir daha asla bırakmam da." Ağzından çıkan sözlerle kalbim hızlanmaya başladı oysaki daha yeni düzene girmişti. "Bırakma zaten," dedim ve çenemi omzundan çekip yanağımı sırtına yasladım. "Hadi gidelim."

Sözümü ikiletmeden motoru çalıştırdı ve motorun üstünde Cesur'un evine doğru yolculuğumuz başladı. Neredeyse yarım saat sonra motor Cesur'un müstakil evinin önünde durdu.

Motordan inip bahçe kapısının sürgüsünü çekerek açtım ve Cesur'un geçmesi için yana çekildim. Motorundan inen Cesur motorun gidonunu tutarak motoru bahçeye soktu.

Arkasından girdim ve elbette bahçe kapısını kapatmayı ihmal etmedim. Motoru yerine koymuş bir şekilde evin kapısını açmaya girişen Cesur'un arkasında durdum. Evin kapısı açılınca Cesur kenara geçerek içeri girmemi işaret etti. Girdim oda arkamdan gelerek kapıyı kapattı.

"Aç mısın, bir şeyler hazırlayabilirim?" Yediğimiz hamburger sayesinde aç falan değildim. O bana yetmişti. "Hayır, teşekkürler." Elini belime koyarak beni salona ilerletti. "İçecek bir şeyler getireyim o zaman... otur sen şöyle."

Belimdeki elini geri çekip omuzlarıma koydu ve hafifçe baskı uygulayarak deri koltuğa oturmamı sağladı. "Bekle, hemen geliyorum," diyerek mutfak tarafına ilerledi. Ben ise sırt çantamı sırtımdan çıkartıp yanıma koydum. Gözlerim etrafta dolandı.

İlk buraya geldiğimde pek inceleme fırsatı bulamamıştım. Ayağa kalkarak plakların olduğunu gördüğüm komodine ilerledim. Bir sürü plak sırayla raflara dizilmişti. Hemen yanında pikap vardı. Plakları incelemeye başladım, geneli Rock'dı.

Bu sırada Cesur ellerindeki kırmızı şarap dolu kadehlerle yanıma geliyordu. Gülümseyerek elime aldığım Plak'ın kapağına bakıp ona çevirdim. "Queen? Eski Rock müzik gruplarını dinlediğini bilmiyordum." Elindeki kadehi uzatırken sırıttı.

"1900'lü yılların Rock gruplarını çok severim. Queen'in şarkılarını da arada dinlerim." Plak'ı yerine koyarken diğer elimde tuttuğum kadehten bir yudum aldım. "Favorin hangi Rock grubu?"

"Scorpions favorimdir. 57 yıllık bir mazileri var. 2021'de Peacemaker şarkısını çıkarmışlardı, hâlâ formda oldukları anlaşılıyor." Dediği grubu da o şarkıyı da biliyordum ama o benim bilmediğimi düşünmüş olmalıydı. "Ah, o grup benimde favorilerim arasında." Kafamı omzuma yatırdım.

"Lakin ilk sırada Aerosmith var. Don't Want To Miss A Thing şarkısına bayılırım." İç çektim. Cesur ile ortak yönümüz olması hoşuma gitmişti. "Evet, oda güzel bir grup. Ve dediğin şarkıları plaklar arasında olması gerekiyor."

Cesur plakları karıştırmaya başlayınca biraz geri çekildim. Birkaç saniye sonra bir Plak'ı diğerlerinin arasından çekip aldı. Bana baktı. "Çalıyorum?" Gülümseyip kafamı salladım. Sonra Cesur Plak'ı kağıdından çıkartıp pikaba yerleştirdi.

Ardından kulağıma dolmaya başlayan müzikle yüzümde bir gülümseme oluştu. Cesur, kadehini komodine koyup bana elini uzattı. "Bu dansı bana lütfeder misiniz, Hera Hanım?" Bende elimdeki kadehi komodinin üstüne koydum. Ardından elimi Cesur'un elinin üstüne bıraktım.

"Elbette Cesur Bey." Cesur yaklaşarak bir elini belime yerleştirdi diğeri zaten elimi tutuyordu. Bende boştaki elimi omzuna koyunca müziğe göre dans etmeye başladık. Kulağım müzikten şarkıya geçen kısımdaki sözlerdeydi.

Sadece nefes aldığını duymak için uyanık kalabilirim.

Sen uyurken gülümseyişini izlemek için.

Sen çok uzaklarda rüya görürken...

Bu tatlı teslim oluşta ömrümü harcayabilirdim.

Sonsuza dek bu anda kaybolabilirdim.

Seninle harcadığım her an...

Çok kıymet verdiğim bir andır.

Gözlerimi kapamak istemiyorum.

Uykuya dalmak istemiyorum.

Çünkü seni özlerdim, bebeğim.

Ve hiçbir şeyi kaçırmak istemiyorum.

Çünkü düşümde seni gördüğümde bile...

En tatlı rüya işe yaramazdı.

(...)

Yanında yatıp kalbinin atışını hissediyorum.

Ve düşünde ne gördüğünü merak ediyorum.

Gördüğünün ben olup olmadığını merak ediyorum.

Sonra gözlerini öpüyorum ve birlikte olduğumuz için Tanrı'ya şükrediyorum.

Ve sadece seninle kalmak istiyorum.

Sonsuza dek bu anda, sonsuza dek.

(...)

Bir gülüşü kaçırmak istemiyorum.

Bir öpücüğü kaçırmak istemiyorum.

Sadece seninle olmak istiyorum.

Tam burada seninle, bu şekilde.

Sana sıkıca sarılmak istiyorum.

Kalbinin benimkine çok yakın olduğunu hissetmek.

Ve burada bu ana tutunmak.

Ömrümün geri kalanı boyunca...

Cesur ile şarkıya uygun dans ediyorduk. Hafifçe sağa sola, ileri geri giderken Cesur birden beni döndürdü. Sırtım sertçe göğsüne yaslanırken kollarıyla beni sardı. Ellerim kollarına tutunmuştu.

Birlikte hafifçe sallanarak dans etmeye devam ettik. Cesur dudaklarını kulağıma yaklaştırdı ve şarkıdan bir cümle söyledi. "Right here with you, just like this." (Tam burada seninle, bu şekilde.) Gülümseyerek cevap verdim. "İn this moment forever, forever and ever." (Sonsuza dek bu anda, sonsuza dek.)

Cesur'un gülümsediğini hissettim sonra çenesini kafamın üstüne koydu. Biraz daha dans ettikten sonra şarkı bitmişti. Ama biz birbirimizden ayrılmadan öylece sallanmaya devam ettik. Kafam Cesur'un omzuna yaslı bir şekildeydi. Hafifçe yukarı kaldırıp yüzüne baktım. "Dans için teşekkürler, çok keyifliydi."

"Benim içinde öyleydi." Çenesini kafamdan çekip öptü. Kolları beni serbest bıraktığında uzanıp komodine bıraktığım kadehi aldım ve içtim. Cesur bu sırada pikaptan Plak'ı çıkarıyordu. "Başka bir şarkı dinlemek ister misin?"

Deri koltuğa otururken sorduğu soruyla oturmadan ona baktım. "Bir önerin var mı?" Dedim ve deri koltuğa oturup bacak, bacak üstüne attım. "Freddie Mercury, I Was Born To Love You?" Dediği şarkı ile gülümsedim. Freddie'nin bu şarkısını biliyordum. Kendisi normalde Queen'in solisti olsa da tek kendine ait şarkısı da vardı. Ve harika söylüyordu.

Cesur'a cevap vermediğimi fark edince tekrar ona odaklandım. "Olur." Onayımı alınca Plak'ı pikaba yerleştirdi. Hareketli olan şarkının müziği duyulmaya başlayınca etrafa çok güzel bir atmosfer vermişti. Yerimden kalkıp dans etme isteği gelse de oturdum.

Çünkü benim yerime Cesur dans etmeye başlayınca gülerek onu izlemeye koyulmuştum. Yüce yaratıcı aşkına, harika dans ediyordu! Bana bakarak şarkının sözlerini söylemeye başlayınca gözlerim parlamıştı. "Seni sevmek için doğmuşum. Kalbimin her ritmiyle." Şarkı resmen onun bana olan duygularını yansıtıyordu. En başta bu şarkıyı önermesi bile bu yüzdendi.

Anlamıştım. Söylemeye devam etti. "Evet, seninle ilgilenmek için doğmuşum, hayatımın her günü." Yanıma gelerek önümde diz çöktü. "Seni sevmek istiyorum, seni sevmek, seni sevmek... Hayatımın her günü seni sevmek için doğmuşum."

Hissettiğim duygularla birden Cesur'a uzandım, dudaklarına sert bir öpücük kondurup geri çekildim ve farklı bir şarkı ile ona cevap verdim. "Sen beni sevmek için yaratılmışsın... Ben seni sevmek için yaratılmışım."

Gülümsedim. "Kiss, I Was Made For Lovin You. Bunu bilmiyor olamazsın?" Hayranlıkla yüzüme bakıyordu. "Biliyorum... Yani şarkıyı biliyorum." Boşalan kadehimi yere bırakarak Cesur'un ellerinden tuttum ve onu koltuğa oturttum. Şarkı çoktan bitmişti, plak boşa dönüyordu ama şu an umurumda değildi.

Cesur'un açık yeşilleri merakla üstümdeyken oturduğum yerden kalkıp onun kucağına ata biner gibi oturdum. Anında ellerini sırtıma koydu.

Sonra ne yapmak istediğimi anlamaya çalışarak bana bakınca gülümsedim ve kulağına eğilip aynı şarkının farklı sözlerini söyledim. "Bu gece, sana her şeyi vermek istiyorum. Karanlıkta, çok fazla yapmak istediğim şey var... Ve bu gece, hepsini gerçekleştireceğiz."

Dudaklarımı kulağına sürterek geri çekildim. Mavilerim yüzünde turlayınca açık yeşillerinin koyulaştığını fark ettim. Arsızca sırıtıp kollarımı boynuna doladım. Ardından dudaklarına eğildim. Son kez gözlerine bir bakış atarak gözlerimi kapadım ve dudaklarımızı birleştirdim.

Anında karşılık vermesiyle kucağına iyice yerleştim. Cesur'un elleri sırtımdan belime doğru aşağı yukarı hareket etmeye başladı. Kucağında biraz hareketlenip yavaşça kalçamı ona sürttüm. Cesur ağzımın içine inleyince doğru yolda olduğumun farkındaydım.

Dudaklarımı daha hızlı hareket ettirmeye başlarken ellerim karamel rengi saçlarının arasında dolanıyordu. Cesur, diliyle dudaklarımı aralayıp ağzımdan içeri dilini soktu. Dillerimiz birbirini bulunca ikimizde aynı anda inledik. Cesur'un alt dudağını sertçe dişleyince ağzıma kan tadı gelmişti ama ikimizde bunu sorun etmedik.

Dudaklarımız birbiriyle savaşmasına son vererek birbirinden uzaklaştı. Nefes nefese Cesur'a bakarken o eğilip boynuma öpücükler kondurmaya başlamıştı. Öpücükleri ile büyülenirken ince etimi dişlerinin arasına alarak çekiştirmesiyle inledim. Cesur yavaşça köprücük kemiğime ilerlerken gözlerim artık kapanmak üzereydi. Bendeki etkisi o kadar büyüktü ki bayılabilirdim.

Dudaklarının varlığı boynumdan çekildi, huzursuzca gözlerimi açarak baktım. Cesur artık pekte açık olmayan yeşil gözleriyle beni izliyordu. Ağırca yutkundum. "Neden durdun?" Gülümseyerek yüzüme gelen saç tutamını geriye iteledi. "Seni izleyerek anın keyfini çıkarıyorum." Saçlarındaki ellerim yanaklarına kaydı, nazikçe okşadı. "Demek öyle..." Yüzüne eğildim. "Bence bu kadar izlemek yeterli."

Dudaklarımı çenesine bastırırken gözlerim Cesur'un gözlerindeydi. Sonra çenesini ısırdım ve yaladım. Boğazdan gelen inleme sesiyle dudaklarım yukarı kıvrıldı. Onu çenesinden tahrik etmeyi sevmiştim.

Tekrar çenesini ısırınca elleri birden kalçalarıma kaydı ve sertçe kavrayıp sıktı. Ağzımdan bir ah sesi çıkmıştı. Ardından Cesur kalçalarıma yön vererek kendine bastırmaya ve sürtmeye başladı. Gülümseyerek çenesini bir kere daha ısırdım ve boynuna yöneldim.

O nasıl benim boynumla ilgilenmişse bende aynı özenle onunla ilgilendim. Bu sırada Cesur hâlâ beni kendine sürtmeye devam ediyordu ve bu kasıklarımın kasılmasına, bacak aramın zonklamasına neden oluyordu.

Dudaklarım hâlâ Cesur'un boynundayken saçlarıma dolanan elle geriye çekilmek zorunda kaldım. Cesur hafifçe saçlarıma asılarak ona bakmamı sağladı. Yüz ifadesi daha önce görmediğim bir hazla kaplanmıştı. Aniden dudaklarıma atılınca elimden sadece ona karşılık vermek geliyordu.

Saçımdaki eli geri çekilerek yine kalçalarımın üstündeki yerini buldu. Cesur birden ayağa kalkınca kucağında olduğum için bende kalkmış oluyordum bu yüzden kollarımı sıkıca boynuna dolayıp onu öpmeye devam ettim. Sonradan dudaklarımın sızlayacağından emindim.

Cesur yürümeye başlayınca yatak odasına gittiğimizi anlamıştım. Salondan merdiven olan kısma geçinceye kadar öpüşmeye devam ettik hatta merdivenlerden çıkarken bile. Cesur merdivenlerden çıkarken hem beni öpüyordu hem de kulağıma edepsiz ama güzel olan sözler fısıldıyordu.

Sonra birden kendimi yatakta Cesur'un altında yatıyor vaziyette buldum. Bacaklarımın arasına yerleşmiş, ellerini yatağa yaslamış bana bakıyordu. Sonra sırıttı. "Haklısın gece mavisi. Bu gece, hepsini gerçekleştireceğiz."

Heyecanla hızla atmaya başlayan kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Cesur'un altında ona bakarken nefes nefese kalmıştım. Uzun zamandır böyle hissetmemiştim. Birinin beni bu kadar heyecanlandırması korkunçtu. Ama o kişi Cesur olunca korkunç güzel oluyordu. Cesur üstüme doğru eğildi. Alnımı öptü.

"Seni sevdiğimi biliyorsun değil mi?" Olumlu anlamda kafamı salladım şu an konuşacak durumda değildim. "Güzel... seni hep seveceğim. Buna asla aklından çıkarma." Duraksayarak şişmiş dudaklarını yaladı. "Şimdi ve gelecekte bizi ne beklerse beklesin senden vazgeçmem. Bu saatten sonra mümkün değil."

Yutkundum. Şu an bu konuşmayı yapması için uygun bir an mıydı? "Biliyorum Cesur. Bende senden vazgeçmem. Ama bunları neden şimdi konuşuyoruz, şimdi sırası mı yani?"

Alnını alnıma sertçe bastırırken dudakları arasından bir kıkırtı çıktı. "Ah, gece mavisi. Libidon ne kadar da yüksekmiş. Şu an tek odaklandığın şey bu değil mi?" Dudağımı dişleyip gözlerimi kaçırdım ama cevap vermemezlik yapmadım.

"Evet." Cesur'un gülüş sesini duymak ona dönmeme neden oldu. Hâlâ gülmeye devam edince kaşlarım çatıldı. "Ne gülüyorsun, sen?!" Cevap vermeyip gülmeye devam etti, gözlerim kısıldı. "Ya da dur belki libidom o kadar da yüksek değildir!"

Omuzlarından onu iteleyip yataktan doğruldum. Sinirle yataktan kalkmak için hamle yapınca Cesur kolumu tutup engel oldu. "Nereye gidiyorsun dur." Kolumu elinden kurtarmaya çalışırken cevap verdim. "Bir anda libidom düştü. Gidiyorum ben."

Cesur hâlâ gülmeye devam ediyordu. Resmen benimle dalga geçiyordu! "Çok alıngansın gece mavisi." Omuz silktim. "Sende en heyecanlı yerinde reklam vermesiydin. Doğal olarak sinirleniyor insan."

"Reklam mı?" Kahkaha attı. Benim moralim iyice bozulurken onun böyle eğlenmesi ne güzeldi! "Evet hani herhangi bir şey izlerken aniden reklam giriyor bütün atmosferi bozuyor ya bu da öyle işte." Sanki biraz saçmalamaya başlamıştım? Gergin miydim ki? Ondan mıydı?

"Anladım ben seni. Ama bir yere gitmek yok. Reklamında bir sonu var neticede," diyerek göz kırptı. Sonra ne olduğunu anlamadan dudaklarıma yapışıp beni tekrar yatağa yatırmıştı.

Yine anın büyüsüne kapılarak kendimi Cesur'a bıraktım. Dudaklarımız birbirini istila ederken ellerim Cesur'un tişörtüne kaydı, üstünden çıkartıp bir köşeye fırlattım. Sonra ellerim pantolonunu bulunca önce kemerini çözdüm ardından pantolonun düğmesini açarak fermuarını aşağı indirdim.

Bu sırada hâlâ öpüşmeye devam ediyorduk. Pantolonu aşağı indirmek için hamle yapınca Cesur'un elleri ellerimin üstüne kapandı. Dudaklarını dudaklarımdan ayırıp geri çekildi. Ellerimi tutup pantolonundan uzaklaştırırken sabit yüz ifadesiyle suratıma bakıyordu. Üstümden doğruldu. "Önce sen," deyince rahat bir nefes verdim. Bir şey oldu sanmıştım.

Ellerim kendi tişörtümü bulunca sırtımı yataktan kaldırıp üstümden çıkardım. Ardından sutyenimi açmak için biraz doğrulduğumda Cesur uzanıp açtı kopçayı. Sutyeni üstümden çıkarırken parmaklarını bilerek tenime sürtüyordu. Gözleri çıplak göğüslerime kaydığında yutkunarak baktı.

"Beklediğimden de büyüklermiş." Ha? Bak sen şuna! "Bir beklentin vardı yani?" Usulca kafasını sallarken sağ elini uzatıp parmaklarını sol göğsüme hafifçe dokundurdu. Temkinli davranıyordu, sanırım beni ürkütmek istemiyordu.

İşaret parmağı göğüs ucumda daire çizince alt dudağımı dişledim. Sırtım geriye doğru gitti, kendimi yine yatar hale getirdim. Cesur, nazikçe beni keşfederken parmağını geri çekti ve bu sefer avucuyla bütün göğsümü kavradı.

Soğuk elleri beni ürpertirken yaptıklarını izlemeye devam ettim. Göğsümü hafifçe sıktı. Büyük elleri arasında göğsüm can çekişiyordu resmen. Göğsüme doğru eğilirken gözleri gözlerimi buldu. "İzin verir misin?"

Ne yapacağını anlayınca hızla kafamı salladım. Cesur onayımı alınca tamamen sol göğsüme eğildi. Elini geri çekti yerini dudakları alınca ağzım aralandı. Dudakları göğüs ucumu kavradı. İlk önce emdi sonra devreye dili ve dişleri girdi. Kafam geriye doğru düşerken ağzım aralanmış sık nefesler almaya başlamıştım.

Cesur göğsümün ucunda diliyle daire çizince ellerim iki yanımda sertçe çarşafları kavradı. Dil darbeleri beni tahrik ediyordu. Cesur sol göğsümü emmeye devam ederken diğer eli sağ göğsümü kavrayıp sıkmaya başladı. Dudakları arasında olan göğüs ucumu emip bıraktı.

Bu sefer göğüs çevremi emip yalamaya başladı. Sertçe yutkundum. Şu anda bana hissettirdiği duyguları tarif etmek çok zordu. Ama şunu söyleyebilirdim ki kendimi bulutlar üstünde hissediyordum.

Benimle nazikçe ilgilenmesi bir şeyi yaparken izin istemesi çok hoşuma gitmişti. Bu bile onun doğru kişi olduğunun kanıtıydı. Kendimi doğru kişiye bıraktığımdan emindim. O kişi Cesur'du... benim biricik sevgilim, aşkım... Cesur'un dudaklarının ve elinin göğüslerimden çekildiğini fark edince ona odaklandım.

Üst bedeni bana yaslı haldeyken kafasını kaldırdı ve kendini yukarı itip yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Ellerini yine başımın iki yanına koymuştu. Göğsü çıplak göğüslerime sürtünüp sıcaklığını benimle paylaşırken dikkatle gözlerime baktı. Açık yeşillerinde gördüğüm tutku bana da bulaştı, aynı şekilde bende ona bakarken dudakları aralandı.

"Çok mükemmelsin. Seni incitmeden sana nasıl dokunacağım bilmiyorum." Ellerimi kaldırıp yanaklarına koydum. Pürüzsüz tenini ellerimin altında hissetmek harikaydı. Baş parmaklarım yanaklarını okşarken gülümsedim. "Az önceki gibi dokunabilirsin mesela?" Güldü. "Hoşuna gitti mi?"

"Hem de çok." Ağırca yutkunup hafifçe kızarmış ve bazı yerleri morarmaya yüz tutmuş sol göğsüme baktı. "Canını yakmadım değil mi?" Olumsuz anlamda kafamı oynattım.

"Hayır, yakmadın." Güldüm. "Cesur kendini tutmak zorunda değilsin. Bana istediğin gibi dokun. Bu benim canımı yakmaz aksine hoşuma gider."

Ellerini yatağa yaslamayı bırakarak dirsekleri üstünde durmaya başladı böylece bedenlerimiz iyice birbirine yapışmıştı. Göğüslerim sert göğsünün altında ezilirken iç çektim. Cesur alnımı öptü.

"Biliyorum ama yine de sana zarar vermek istemiyorum. Bunca zaman hak etmediğin bir muamele görmüşsün. Bunun tekrarı olmasın istiyorum. Seni hak ettiğin gibi sevmek, öpmek, dokunmak istiyorum." Gözlerimi kaçırdım. Söylemesem bile anlıyordu.

Çünkü o ruhumu görmüştü, anılarıma yolculuk etmişti. Mavi gözlerimi kaçırmayı bırakarak kararlı bir ifadeyle Cesur'a baktım. "Sen onun gibi değilsin. Benim canımı yakmıyorsun, beni düşünüyorsun." Ellerimin arasında olan yüzüne hafifçe baskı uyguladım.

"Sen beni gerçekten seviyorsun bende seni. Gerisini boş ver. Burada sadece biz varız, biz..." Dudaklarımı ağırca yalayıp konuşmaya devam ettim. "Sadece dudakların dudaklarımda, tenin tenimde olsun istiyorum. Başka bir şey değil. Ben yalnızca seni istiyorum, Cesur."

Göz bebeklerinin büyüdüğünü gördüm. Sonra birden dudaklarımız buluştu. Cesur yüzündeki ellerimi bileklerinden tutup başımın üstünden yatağa bastırdı. Bedeni iyice üstüme kapanınca kendimi ona bıraktım.

Bana hissettirdiği duygular tarafından şımartıldım. Cesur'un pantolonun üstünden hissettiğim sertliği ile inledim. Kendini bana bastırıyordu. Aramızda kalan kumaş parçalarına rağmen net bir şekilde hissetmiştim. Kendini tekrar bana bastırınca bütün bedenim titredi.

Sırtım gerilip havaya kalkarken Cesur'un bileklerime uyguladığı baskı artmıştı. Kıpırdamamı istemiyordu. Dudaklarımdaki hakimiyeti sürerken dudağımı ısırınca inledim. Ellerimi hareket ettirmek, ona dokunmak istiyordum ama izin vermiyordu.

Dudaklarıyla ve kendini bana bastırarak kıvranmama neden oluyordu. Dudakları sonunda dudaklarımı bırakınca nefes nefese yutkundum. Cesur'un dudakları yukarı kıvrılırken ellerini bileklerimden çekmeden kafasını eğdi ve bu seferde boynuma beni çıldırtacak öpücükler bırakmaya başladı.

Kafamı geriye atıp tavana baktım. Sertçe yutkunup gözlerimi kapadım. Boynumdaki baskılar başımı döndürüyordu. Cesur boynumu ısırınca inledim. Ellerimi hareket ettirmeye çalıştım, ona dokunmak istiyordum.

"Ellerimi bırak." Cesur daha fazla zorlamadan bileklerimi bırakınca ellerim anında sırtını bulmuştu. Tırnaklarımı fazla bastırmadan sırtı boyunca gezdirmeye başladım. Cesur kafasını boynumdan çekti. Dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu.

Açık yeşilleri yine o her zamanki parıltılarla parlıyordu. Gözleri yüzümde turlamaya devam ederken elinin tekini kaldırıp yanağıma düşmüş saçı geriye iteledi.

Sonra bir şey demeden üstümden kalkarak dizlerinin üstünde doğruldu. Ellerini karnımın üstüne koyarak yavaşça aşağı kaymaya başladı.

Parmakları karnımı okşuyordu. Elleri usulca taytıma kaydı. Kalçamı hafifçe kaldırıp çıkarmasına kolaylık tanıdım. Cesur taytı üstümden çıkarınca yalnızca iç çamaşırımla kalmıştım. Bir anda gelen soğukluk ile ürperdim. Ben yatakta sırt üstü yatmaya devam ederken Cesur yataktan kalktı.

Gözleri bedenimde dolanırken pantolonunu ağır hareketlerle çıkardı sonra iç çamaşırını da çıkarınca gözlerim bacak arasına kaydı. Arsızca dudağımı dişleyip gözlerimi Cesur'un gözlerine çıkardım. Ona bakışımı görmüştü. Dudaklarında haylaz bir sırıtış oluştu. Yatağın üstüne çıkıp dizlerinin üstünde yavaş yavaş bana yaklaştı ve sonra tekrar üstümdeki yerini aldı.

Ellerini yatağa bastırıp üstten bana baktı. Gözleri o kadar çok duygu doluydu ki hangisine odaklanacağımı şaşırmıştım. Kafasını yüzüme eğip dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. Elleri iç çamaşırımın lastik kısmına kaydı, parmaklarını kanca gibi takıp aşağı çekti. Kalçamı kaldırıp ona yardımcı oldum.

İç çamaşırı bacaklarımdan aşağı kayarak bedenimi terk etti. Şu anda ikimizde anadan doğmaydık. Cesur'un gözleri çıplak tenimde dolanırken ellerini ayak bileklerime koyarak bacaklarımı araladı. Gözleri, gözlerime çıkmıştı şimdi. Ardından elleri yavaşça bacaklarımdan yukarı tırmanmaya başladı, geçtiği yeri okşuyordu. "Tenin çok yumuşak, pamuk gibi."

Elleri uyluklarıma doğru giderken dudağımı dişledim. Baş parmakları uyluklarımda daire çizmeye başladı. Göğsüm hızla inip kalkarken ağzım kurumaya başlamıştı. Cesur birden ellerini bedenimden çekerek ellerini kafamın iki yanına koydu ve aralanmış bacak arama girdi.

Aletinin başını tam deliğimin girişinde hissedince heyecanla yüzüne baktım. Yüzündeki arzu ve tutkuyu görmek beni tahrik etmişti. Ellerimi sırtına koyarak onu iyice kendime yaklaştırdım. Gülümsedi. Dudaklarıma doğru eğilirken fısıldadı. "Seni seviyorum, gece mavisi."

Sonra aynı anda hem dudaklarımda hem de bacak aramda baskı hissettim. İnleyerek tırnaklarımı Cesur'un sırtına bastırdım. Dudaklarını dudaklarımdan çekip yüzünü boynuma gömdü. Nefeslerinin sıklaştığını duyabiliyordum.

Aletini biraz daha ileri ittirince ikimizde inledik. Canımı yakmamak için yavaştan alıyordu. Bacaklarımı beline sararak onu teşvik ettim. Cesur tekrar kalçasını sertçe bana doğru ittirince tamamen içime girmişti. "Siktir!" Cesur'un fısıltısı kulağıma ulaştı.

Nefesleri hırıltıya dönüşmüştü. Üstümde yavaşça ileri geri gitmeye başladı. Boynuma gömdüğü yüzünü hafifçe kaldırıp gözlerime baktı. Hareketleri hızlanırken gözleri gözlerimden bir an olsun çekilmemişti. Biraz sonra birlikte bir uyum yakalayıp duyguların doruğuna doğru bir yolculuğa çıktık. Ardından gözlerim kapandı ve kendimi Cesur'a bıraktım.

O gece iki aşık birbirine karıştı. Birbirlerine nefes, umut oldular. Ve kader ağları iki aşığa da dolandı. İki aşık için çizilen yol ise tekti, birdi.

 

 

♠️♠️♠️

Bölüm Hakkında Düşünceleriniz Ve Önerileriniz?

Bölüm : 20.09.2024 14:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...