29. Bölüm

♠️1.|28.Yabancı Hisler♠️

Sude G.
moonlighthikayeler

 

 

 

♠️♠️♠️

Yazar'ın Anlatımıyla

Konum: Parémvasi Tesis Yerleşkesi

Tarih: 02.08.2022

Saat: 12:30

Siyahın zıttı beyazdır derler ama bu hikâyede öyle değil. Bu hikâyede siyahın zıttı griydi. Ve zıt kutuplar birbirlerine çekilmeye mahkumdular.

Biri soğuk, biri sıcak iki beden sarmaş dolaş haldeydiler. Birbirlerine sarılmış, öylece duruyorlardı. Ne yaptıklarını bilmeden, içlerinden geldiği gibi davranıyorlardı.

Kendilerine yabancı ama güzel olan hisler tarafından sarmalanmışlardı. O hislerin büyüsüne kapılmış, kulaklarında eşsiz melodiler çalmaya başlamıştı...

Lilya hafifçe titredi. Bu yeni deneyimi onu heyecanlandırmıştı. Daha önce hiç böyle hissetmemişti. Uzay'ın sıcaklığını duyumsamak, hissetmek ona çok yabancı gelmişti. Farklı ama güzel hissettiren türdendi. Uzay'da aynı duygular ve hisler tarafından kuşatılmıştı.

Yabancı hisler duyumsamak ona tuhaf gelmişti. Yine de hissettiklerinden memnun gibiydi. Lilya'nın ince beline doladığı kaslı kolları kızı daha da sıkı sardı.

Şu an biri gelip onu Uzay'ın kolları arasından çekip almaya çalışsa başarısız olurdu. Uzay yavaşça çenesini Lilya'nın gri saçlarıyla bezeli kafasının üstüne yasladı. Burnuna aniden hücum eden zambak kokusuyla gözleri kısıldı. Koku Lilya'dan geliyordu.

Mis gibi zambak çiçeği kokuyordu. Zihni zamanda geriye gitti. Lilya'yı serada gördüğü gün zambak çiçekleriyle bir hayli ilgili olduğunu hatırlamıştı. Uzay içinden zambak çiçeklerini seviyor olmalı, diye düşündü.

Ardından kokuyu bir bağımlı gibi burnuna iyice çekti. Lilya, Uzay'ın bu yaptığının farkındaydı ama sesini çıkarmadan durdu. Hatta biraz utanmıştı. Ezrak hariç bir erkek ile hiç bu kadar yakın olmamıştı.

Özellikle sıcak bedene sahip olan bir erkekle. Ve şimdi sıcak bedene alışmaya başlayan soğuk bedeni büyük bir ihtiyaçla Uzay'a muhtaç gibiydi.

Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu anlaması birkaç saniyesini aldı. Sonra Lilya hiç istemese de Uzay'ın kolları arasından sıyrılmak için hamle yaptı. Eğer biraz daha ona sarılsaydı bu sefer ayrılmak daha zor gelecekti henüz kendini tam kaybetmeden yapması gerekeni yapması en sağlıklı olanıydı.

Uzay buna karşı çıkmadan kollarını Lilya'nın ince belinden istemese bile çekti. Lilya yutkunarak hafifçe geri çekildi ve çekingence etrafına baktı. Gözleri ilk önce çimlerin üstündeki uyuyan canlılara kaydı. Asteri ile kara Mamba bıraktığı halde duruyordu.

Gri gözlerini hayvanlardan çekip nehre baktı. Nehir durgunlaşmıştı. Güneş ışınlarının su yüzeyinde oluşturduğu gökkuşağını gördü. Sonra bir balığın sudan sıçrayıp tekrar suya daldığına şahitlik etti. Çevresindeki her şeyi inceleyip en sonunda Uzay'a baktı.

Gülümsedi. Uzay'ın mavi gözleri zaten Lilya'da olduğundan gülümsemesine karşılık verdi. Hafif esen meltem saçlarını yüzünün önüne sürükleyince Lilya elleri ile saçlarını düzene sokmaya çalıştı. En sonunda uslanmaz saçlarını tek omuzuna alıp örmeye başladı.

Bu sırada Uzay büyük bir dikkatle Lilya'nın hareketlerini izliyordu. Meraklı gözleri kısıldı. “Lilya seninle geçen gün konuşmaya geldiğimde bir adam ile seni gördüm. O gittiğinde ağlamaya başlamıştın. Kimdi o adam?” Lilya'nın saçını ören eli duraksadı.

Gri parlak gözlerini Uzay'a çevirdi. Neden bu konuyu şimdi açtı? Diye kendine sordu. Oysa bu uzun zamandır Uzay'ın aklını kurcalayan bir şeydi. Daha önemli işleri olduğundan geri plana atmıştı ama artık konuşulması gerektiğine karar vermişti.

Lilya yorgunca omuzlarını düşürüp saçını örmeye devam etti. “Eski erkek arkadaşımdı.” Uzay bocalayıp duraksadı. Bu cevabı bekliyordu ama Lilya'nın ağzından duymak tuhaf gelmişti. Belki de sinir bozucu. “Seni neden ağlattı?”

Lilya saçlarını örmeyi bitirince yanında toka olmadığı için saçlarını öylece bıraktı. Ellerini dizlerinin üstüne koydu. Uzay'ın neden böyle sorular sorduğunu anlamasa da cevap verdi. “Tartıştık ondan dolayı.” Uzay'ın kaşları sertçe çatıldı. “Neden, tartıştınız?” Lilya omuz silkti. Bu konu hakkında konuşmak istemiyordu.

“Boş ver, önemli bir şey değildi.” Uzay, Lilya'nın cevabı karşısında kızgınca soludu. Lilya'nın her kim olursa olsun birisi tarafından üzülmesinden hoşlanmamıştı. “Eski sevgilin seni ağlatıyor ve sen buna önemli bir şey değil mi diyorsun?”

Lilya şaşkınca karşısında sinirden kızaran yüzüyle konuşan Uzay'a baktı. “Anlamıyorum, bu seni neden ilgilendiriyor ki? Bu benim meselem.” Uzay soru karşısında ne cevap vereceğini bilemeyince sertçe dudaklarını birbirine bastırdı. Lilya ise onu anlamaya çalışırcasına yüzüne bakıyordu.

“Çünkü... çünkü sen benim karım olacaksın. Başkalarının seni ağlatmasına sessiz kalamam.” Lilya'nın şaşkınca dudakları aralandı ardından dudakları yukarı kıvrılıp gülümsedi. “Daha iki gün önce benimle evlenmek istemediğine emindim. Bu 2 günde ne değişti de benimle evlenmeyi kabul ettin gerçekten çok merak ediyorum.”

Gerçekten merak ediyordu ve anlamaya çalışıyordu. Uzay'ın dengesiz tavırları onu hep ikileme sokuyordu. Uzay, Lilya'nın gri parlak gözlerinin içine baktı. Orada gördüğü parıltılar onu büyülemeye başlamıştı.

Öyle ki o gri gözlerin içinde kaybolduğunu hissediyordu. “Sadece kendim gibi davranmaya karar verdim. Ve Lilya yeni bir başlangıç yapmak istiyorum yaparken de yanımda olmasını dilediğim kadın sensin.” Lilya'nın tepki vermesini beklemeden konuşmaya devam etti.

“Kabul ediyorum en başta seninle evlenmeyi hiç istemedim. Ama sonra bu fikrim değişti. Elbette sana aşık falan olmadım. Ama bu olmayacağım anlamına gelmez. Yani Lilya şunu demek istiyorum ki; yanımda olmalısın. Zaten herkesin istediği de bu. Hadi gel onlara istediklerini verelim hatta daha fazlasını.”

Lilya nutku tutulmuş gibi Uzay'ın yüzüne bakakaldı. Bu kadar açık olmasını beklememişti. Ve elbette bu kadar çabuk kararını değiştirmesini hiç beklememişti. Dudakları titreyerek açıldı.

“Tuhaf davranıyorsun, kendinde değilmiş gibisin.” Gri gözleri irileşirken telaşla ellerini Uzay'ın omzuna koydu. “Yoksa seni ele mi geçirdiler!? Sen kimsin ve Uzay’a ne yaptın?!” Ellerini koyduğu omuzları sarsmaya başladı.

“Çık onun içinden her kimsen!” Uzay, Lilya'nın bu haline gülmeden edemedi. Kendi ellerini Lilya'nın kollarına koyarak omuzlarından uzaklaşırken bile gülmeye devam ediyordu. “Lilya sakin, benim Uzay. Kimsenin beni ele geçirdiği falan yok.”

Lilya telaşlanmış halinden sıyrılıp gözlerini kırpıştırarak Uzay'a baktı. “E o halde sen dediklerinde ciddisin?” Uzay hızlıca olumlu anlamda kafasını salladı. “Sonunda bunu anlamana sevindim.”

Lilya gözlerini kaçırıp elleriyle oynamaya başladı. “Bu senin suçun. Beni istemediğini ima edip sonradan isteyerek dengesizce davranman aklımı karıştırdı.” Çekingence gri parlak gözlerini Uzay'a dikti. “Anlaşılması zor birisin.”

Uzay alaycı bir tavırla güldü. “Bir kişi karşısındakini anlamaya çalışmadığından onu anlayamaz. Yoksa her iki kişide aynı dili konuşuyor nasıl birbirlerini anlayamazlar ki?” Lilya dudaklarını üzgünce büzdü. “Ama ben seni anlamaya çalışıyorum ki! Yine de anlayamıyorum, acaba yeterince anlamaya çalışmadığımdan mıdır?”

Uzay'ın mavi gözleri anlık Lilya'nın dudaklarına kaydı. Sonra zorlanarak da olsa Lilya'nın dudaklarından gözlerini çekti. “Hayır elbette. Sen anlamak isteyip anlayamıyorsan bu karşındakinin anlaşılmak istememesindendir. Öyle bi’ durumda senin yapacağın bir şey yok. O onun tercihi olur.”

Uzay biraz öne doğru eğildi. Nefesi Lilya'nın yüzüne çarptı. “Ama zambak çiçeği, ben senin tarafından anlaşılmak istiyorum. Şimdi değil belki ama bir gün beni anla olur mu?” Lilya ağırca yutkunup kafasını olumlu anlamda salladı.

“Olur,” dedi kısık bir sesle. Sözü ağzından yemin edercesine çıkmıştı. Uzay sertçe yutkunup geri çekildi. Eğer biraz daha Lilya'ya yakın dursaydı o öpülesi kırmızı dudaklara yapışacaktı. Kendine hayret etti.

Uzun zamandır tanıdığı ara ara konuştuğu kadın neden şimdi ilgisini çekmeye başlamıştı ki? Zihni bu sorunun cevabını düşünmekten yorulmuştu. Aslında cevap basitti.

Roller ve içinde bulundukları olaylar değiştiğinden onların birbirlerine olan davranışları ve bakış açıları da değişmeye başlamıştı.

Uzay sıkılganca nefesini dışarı verdi. Mavi gözleri çimenlerin üstünde dağınık şekilde olan papatyalara baktı. Sonra aklına gelen fikir ile ayağa kalkıp papatyaları toplamaya başladı. Lilya ise bu süre zarfınca sessizce oturup Uzay'ı izlemeye başlamıştı.

Neden papatyaları topladığını merak ediyordu ama bir şey dememişti. Uzay geri gelip örtünün üstüne oturdu. Sırtını Lilya'ya dönmüştü. Lilya buna anlam veremese de dudak büzüp Asteri'nin tüylerini okşamaya başladı.

Birden neden sessizleşip kendi köşelerine çekilmişlerdi anlayamamıştı. Uzay ise bu sırada kucağına yerleştirdiği papatyalarla ilgilenmeye başlamıştı. Birkaç dakika sonra papatyalardan bir taç yaptı.

Tacı son kez kontrol etti. Dudakları memnuniyetle yukarı kıvrıldı. Omzundan geriye Lilya'ya bakınca onun kafasını eğmiş şekilde kedisini sevdiğini gördü. Ses çıkarmadan ondan tarafa dönüp papatyalardan yaptığı tacı Lilya'nın başına yerleştirdi.

Lilya irkilerek elini başına götürdü. Şaşkınca başındakinin ne olduğunu anlayınca elini geri çekip Uzay'a sorarcasına baktı. “Senin için yaptım. Bir kraliçe asla taçsız olmamalı.” Lilya bugün hiç olmadığı kadar şaşkınlık yaşamıştı.

Uzay'ın bu ani değişimi aklını karıştırmış olsa da aynı zamanda hoşuna gitmişti. Ezrak'dan başka bir erkeğin ilgisini çekici bulmuştu. Yine de o kişi Uzay olunca ikileme düşmeden edemiyordu. “Ama ben kraliçe değilim ki!”

Uzay'ın söylediğine yanıtı hem ciddi hem de alay doluydu. Uzay derin bakışlarıyla Lilya'ya baktı. “Şimdilik değilsin. Ama ileride olacaksın. Sonuçta bir kralın yanında güçlü bir kraliçe olmalı,” dedi ve muzipçe gülümseyip göz kırptı.

Lilya’da Uzay'ı taklit etti. “Burada ki kral sen mi oluyorsun?” Uzay kurnazca gülümseyip yüzünü Lilya'ya yaklaştırdı. “Evet,” dedi, erkeksi ve kısık sesiyle. Lilya kıkırdadı. Dudaklarında kocaman bir gülümseme oluştu.

“Sana ne oldu bilmiyorum ama iyi bir şey olduğu belli. Bu beni şüpheye düşürse de mutlu etmeye de başladı.” Uzay, Lilya'dan biraz uzaklaşıp ellerini kırmızı kareli örtünün üstüne koyup sırtını geriye gerdi.

“Az öncede dediğim gibi kendim gibi davranmaya başlamaya karar verdim. Ve içimden ne olursa o an onu yapacağım. Engeller ve sınırlar olmadan.” Lilya kaşlarını çattı. “Daha önceden kendin gibi davranmıyor muydun?” Uzay bir an duraksadı.

Söyleyeceklerinden emin olamadı. Sonra dudakları aralandı. “Bir tanıdığıma göre başkalarının beni olmaya zorladığı şekilde davranıyormuşum. Buna en başta inanmak istemesem de düşününce ona hak verdim. Ve inan bu hiç kolay olmadı.” Lilya iç çekti.

Uzay'ın aslında göründüğünden de büyük bir buz dağı olduğunu fark etmişti. Ve o sadece görünen kısmının farkındaydı diğer gizlenmiş tarafından haberi yoktu. “Peki engelleri ve sınırları aştın mı?” Uzay olumlu anlamda kafasını salladı.

“Evet, eğer onları aşmasaydım şu an burada yanında oturup seninle bunları konuşuyor olmazdım.” Lilya utançla hemen gri gözlerini kaçırdı.

Uzay'a bakmadan konuşmaya başladı. “Biliyor musun Uzay... Başkaları tarafından yönlendirilmeyi iyi bilirim.” Uzay'ın yüzü kasıldı. Lilya ise zoraki bir tebessümle karşındaki nehre bakarak konuşmaya kaldığı yerden devam etti.

“Ama en kötüsü de ne biliyor musun? Buna bile bile izin vermek, karşı çıkmamak. En azından sen hiçbir şeyin farkında değilmişsin.” Lilya titrek bir nefes alarak sustu. Şu an ikisi içinde garip bir andı. Eteklerindeki taşlar bir, bir dökülmeye başlamıştı ve duyguları karmakarışıktı.

Uzay, Lilya'nın söylediklerinden sonra sessizliğini korudu. Bu konu hakkında konuşmak istemediğini açıkça belli etmişti. Lilya bunu sorun etmedi hatta Uzay'ın ona sorular sormadığına memnundu. Birkaç dakikalık suskunluktan sonra Uzay dilindeki mührü kırdı.

“Sanırım ikimizin de geçmişi geride bırakması gerekiyor. Önümüzdeki geleceğe, geleceğimize bakalım zambak çiçeği.” Lilya, Uzay'ın son dediği cümleye takılı kalmıştı. Ona geleceğe, geleceğimize bakalım demişti.

Sahiden de bir gelecekleri olabilir miydi? Lilya bunu düşünmeden edemedi. Daha az evvel Uzay buraya gelmeden hemen önce buradan gitmek istediğine emindi. Öyle ki babası ile konuşmaya bile karar vermişti.

Ama şimdi Uzay gelip aklını bulandırmıştı. Başka bir alternatifin varlığı düşündürücüydü. Yine de bütün bunlar yüzünden ne düşüneceğini neye karar vereceğini şaşırmıştı. Bunaldığını hissedince oturduğu yerde rahatsızca kıpırdandı.

Temiz havanın kokusunu burun deliklerinden ciğerlerine çekti. Taze hanımeli kokuları da burnuna gelmişti. Sonra Uzay'ın söylediğine cevap vermediğini fark etti ve ona baktı. Cevap vermek yerine soru sormayı seçti.

“Sence geçmişi unutup geleceğe odaklanabilir miyiz?” Uzay'ın soru karşısında gözleri dalgınlaştı. Düşünüyordu.

Sonra, “Birden olmaz belki ama zamanla olabilir,” dedi ve hafifçe gülümsedi. Lilya dudaklarını büküp karşısına baktı. Gri parlak gözleri durgunlaştı. Uzay'a cevap da vermedi. Uzay'da zaten bir cevap beklememişti.

Lilya'nın düşünceli olduğunu anlamış ve onu kendi haline bırakmıştı. İkili sessizce oturmayı sürdürdü. Lilya karşısındaki nehre ve yeşilliklere bakarken Uzay, Lilya'yı seyrediyordu. O kadar dikkatli bakıyordu ki Lilya'nın yüz hatlarını ezberlemişti.

Uzay, Lilya'nın yanında diğer tüm dertlerin ve sorunların yok olduğunu fark etti. Lilya'nın yanındayken tek düşünebildiği oydu. Ve bundan son derece memnundu.

Aklının başka şeylerle değil de Lilya ile dolu olması onu rahatlatıyordu. Çünkü Lilya ona huzur ve dinginlik aşılıyordu. Ondan yayılan aura Uzay'a çok iyi geliyordu.

Bunu daha önceden nasıl fark edemediğine anlam veremiyordu. Lilya'yı bu kadar geç fark etmesi onun açısından kötüydü. Lakin bir konuya açıklık getirmesi gerekiyordu. Lilya'ya karşı hissettiklerinin aşk olmadığının farkındaydı.

Ona aşık değildi bu kadar çabukta olamayacağını biliyordu. Yine de şu anda Lilya'ya karşı beslediği hisleri öylesine bir kalıba sokmakta istemiyordu. Yabancı hisler tarafından kuşatıldığının bilincindeydi lakin bundan hiçte şikayetçi değildi.

Aksine bu yabancı hisler onun heyecanlanmasını sağlamıştı. Damarlarında akan kan bile coşmuştu. Uzay derin düşüncelere dalmışken Lilya ise gri irislerini nehirden uzaklaştırıp hareketlenen Asteri ile kara Mamba'ya çevirdi.

İkisi de yattıkları yerden kalkmış sanki bir şey duymuş gibi Asteri kulaklarını dikleştirmiş, kara Mamba ise bedenini gerginleştirmişti.

Lilya kaşlarını çatarak iki canlıya şüpheyle baktı. Sonra elini uzatıp Asteri'nin başını sevdi. “Sorun ne Asteri?” Asteri sahibine bakıp iki kere miyavladı. Ve sonra aniden durduğu yerden fırlatıp çalılıkların arasına daldı onun arkasından kara Mamba'da hızla sürünerek gidince Lilya şaşkınca arkalarından bakakaldı.

Ardından şaşkınlığını üstünden atınca ayağa kalkıp hayvanların peşinden koşmaya başladı. Yolunda olmayan bir şeylerin olduğunu fark etmişti. Çalılıkların arasına dalarken arkasından Uzay’ın seslendiğini duymuştu.

Ama ona cevap verecek vakti yoktu. Gri gözleri Asteri ile kara Mamba'yı ararken ileride duyduğu miyavlama ve tıslama seslerine doğru gitti.

Çalılıkların ardından çıktığı düzlükte etrafına bakındı. Biraz ileride bir ağacın dibinde baygın yatan birisini gördü. Asteri ve kara Mamba onun yanındaydı. Asteri miyavlayıp duruyordu.

Lilya yazlık elbisesinin eteklerinden tutup hızlı adımlarla baygın yatan kişiye ilerledi. Yanına gelince dizlerinin üstüne çöküp yüzüstü yatan adama seslendi. “Beyefendi? İyi misiniz? Beni duyuyor musunuz, beyefendi?” Ne kadar seslense de adamdan ses çıkmıyordu. Lilya ne yapacağını şaşırmış gibi duraksadı.

Adamın hayati bulgularına da bakamıyordu. İnsan olabileceğini düşündüğü için adama dokunamıyordu. Bu yüzden dizlerinin üstünde doğrulup ayağa kalktı ve Uzay'ın yanına hızla geri döndü. Uzay’ı bıraktığı gibi oturduğu yerde bulmuştu.

Yalnızca yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Lilya'yı görünce kaşları çatıldı. “Az önce nereye koşturdun öyle? Hayvanların nesi var? Bir şey mi oldu?” Diye sorularını sıraladı. Lilya koştuğu için nefes nefese kalmıştı. Konuşmadan önce nefeslendi.

“Bunu öğrenmek istiyorsan benimle gel. Sanırım birisinin yardıma ihtiyacı var.” Uzay ilk başta olayı anlayamasa da sonradan anlayınca ayağa kalkıp çatık kaşlarla Lilya'ya baktı. “Birisi mi yaralı?”

“Yaralı mı bilmiyorum ama bilinci kapalı. Ne kadar seslensem de beni duymadı.” Uzay sakince kafasını salladı. “Tamam, yolu göster,” dedi. Lilya önden Uzay arkadan baygın yatan adamın yanına ilerlemeye başladılar. Adamın olduğu yere gelince ise Uzay temkinli bir şekilde adama yaklaştı sonra yüzüstü yatan adamı omzundan tutup sırtüstü çevirdi.

Uzay ateşe değmişçesine adamın omzundan elini çekti. O an Lilya'nın ağzından küçük bir çığlık yükseldi. Hızla Uzay'ın kolundan tutup onu kendi arkasına çekti. Asteri ile kara Mamba ise çoktan adamdan uzaklaşmış Lilya'nın ayaklarının dibine gelmişlerdi. Lilya yüzünü buruşturup artık insan olmayan yaşayan ölüye baktı.

Yüzüstü yattığı an onun tenini fark etmemişti. Ama şimdi adamın buruş, buruş üstünde siyah ve yeşil lekeler oluşmuş yüz derisinin mor ile pembe karışımı bir renge dönmüş halini görünce onun bir dönüştürülen olduğunu anlamıştı. Ve onu her kim dönüştürmüşse daha yeni olduğu belliydi.

Lilya dönüştürülenin hırıltılı nefes seslerini duyunca uyanmaya başladığını anladı. Tedirgince arkasına aldığı Uzay'a baktı. “Arkamdan ayrılma, lütfen,” dedi. Ardından tekrar dönüştürülene baktı.

Uzay ise Lilya'nın bu tutumunun nedenini anladığı için tepki vermemişti. Çünkü daha önceden de dönüştürülenlerle karşılaşmıştı hatta birlikte göreve bile çıkmışlardı.

Elbette o zaman onları kontrol eden bir Parémvasi olduğundan sıkıntı çıkmamıştı. Yoksa etraflarında olan biteni anlayıp söylenenleri kavrayabilseler bile onların davranışlarının ne kadar vahşi olduğunu biliyordu.

Gördükleri her canlıya saldırma eğilimleri vardı. Tek istedikleri parçalamak ve yemekti. Ama Skiá oyunbazları onların kendi başlarına bir şey yapmalarına izin vermektense onları kontrol altında tutmayı hedeflemişti.

Böylece onları kendi istedikleri gibi kontrol edebileceklerdi. Dönüştürüleni kontrol eden kişi ise yalnızca onu dönüştüren Parémvasi olabilirdi. Bu da şundan kaynaklıydı; dönüştürülenler her ne kadar söylenenleri anlasa da saldırganlık eğilimleri daha baskın olduğundan onlara söylenen her sözü dinlemeyebilirlerdi.

Bir tek onu dönüştüren kişiye tamamen itaat ederdi. Dönüştüren Parémvasi’nin herhangi bir komutu dönüştürülenin beyninde direkt bir emir olarak algılanıyordu. Çünkü aralarında hem kimyasal olarak bir bağ oluşuyordu hem de kast sistemi devreye giriyordu.

Bu yüzden görevlerde kullanılacak dönüştürüleni, dönüştüren kişi o görevlere çıkan bir Parémvasi olurdu ve dönüştürdüğü her dönüştürüleni yalnızca o kontrol ederdi. Ve şimdi burada tek bir dönüştürülen vardı ama onu dönüştüren Parémvasi ortalıkta görmüyordu.

Yani şu an başı boş bir dönüştürülen ile karşı karşıya kalmışlardı. Ve dönüştürülen uyandığında onu kontrol eden kimse olmadığı için kafasına göre takılacaktı.

Bu da demek oluyor ki ortalıkta saldırgan bir dönüştürülen olacaktı. Lilya buna izin veremezdi. Zaten bu yasaktı. Dönüştürülen kişi onu dönüştüren Parémvasi’nin sorumluluğundaydı. Başı boş bırakıp gidilemezdi.

Lakin burada yasağı çiğneyen birisi vardı. Lilya derin bir nefes alıp etrafına bakındı. Onlardan başka kimse yoktu. Sinirle dudaklarını birbirine bastırdı. Bunu her kim yaptıysa kurallara uymadığı için ceza alacaktı. Babasının yanına gittiğinde ilk işi bu durumu açıklamak olacaktı.

Elbet babası bunu yapanı bulurdu. Dönüştürülen yattığı yerde kımıldayınca Lilya ona odaklandı. Sonra, omzundan geriye baktı. “Uzay, yanında herhangi bir kesici alet var mı?” Uzay neden istediğini sorgulamadan cevap verdi. “Çakı var, o olur mu?”

Lilya hızlıca olumlu anlamda kafasını sallayıp elini Uzay'a uzattı. “Evet, olur,” dedi. Birkaç saniye sonra eline bırakılan çakının ağırlığını hissetti. Uzay kararsız şekilde Lilya'ya baktı. Neden çakıyı istediğini anlamıştı.

“İstersen bunu bana bırak. Ben yaparım,” dedi. Lilya ise ona bakmadan dönüştürülene ilerledi. Ama sonra duraksayıp Uzay'a baktı. “Ben halledebilirim. Sen yaklaşma, zarar görmeni istemiyorum.” Dönüştürülenin önüne gelince durdu ve dizlerinin üstünde oturdu.

Çakıyı açıp dönüştürülenin tam kalbine hedef aldı. Bunu ne kadar yapmak istemese de o uyanmadan işini bitirmek zorundaydı. Yoksa o zaman onu kontrol etmeleri zor olacaktı. Lilya Parémvasi olsa bile bir başkasının dönüştürdüğüne sözünü geçirmesi çok zordu. Elleri anlık titredi.

Ardından derin bir nefes alıp çakıyı dönüştürülenin kalbine saplamak için hareket etmişti ki el bileğinin aniden tutulmasıyla hareketi kesildi. Şaşkınlıkla gri gözleri irice açıldı.

Bileğini tutan el dönüştürülene aitti. Tabii ona el demeye bin şahit isterdi. Parmaklarının olması gereken yerde uzun sivri pençeler vardı. Lilya yüzüne bakınca aklarına kadar simsiyaha dönüşmüş gözleri gördü. Kurumuş ve çatlamış dudaklar aralanıp hırıltılı bir ses çıkardı.

Zar zor nefes alıyordu. Sararmış, çarpık ve sivrilmiş dişlerini gıcırdatarak Lilya'ya baktı. Lilya panik yapmadan sakince elini tutan eli diğer eliyle tuttu. O an dönüştürülen hırlayarak kafasını yerden kaldırıp Lilya'ya saldırmaya çalıştı.

Lilya geriye doğru bedenini çekerken elini o an hızlı bir şekilde kurtarıp çakıyı bu sefer dönüştürülenin boğazına dayadı. “Sakın! Deneme bile, uslu uslu dur,” dedi. Dönüştürülenin sözünü dinlemesinin tamamen ona kalmış bir şey olduğunun farkındaydı ama yine de denemişti. Dönüştürülen dişlerini gösterip hırladı. Ama kıpırdamamıştı. Boğazına dayalı bir çakı olduğunu anlayabiliyordu.

Her ne kadar Lilya'nın sözünü dinlemek istemese de zorunda olduğunu hissedince bir atakta bulunmadı. Dişleri arasından boğuk ve tıslamaya benzer sesiyle konuştu.

“Bırak beni!” Lilya kafasını iki yana salladı. “Üzgünüm ama bırakamam eğer bırakırsam saldıracaksın ve buna izin veremem.” Simsiyah gözler kısıldı ve Lilya'yı inceledi. Sonra tehditkâr bir hale büründü. Bedenini oynatmaya çalışıp elleriyle Lilya'nın çakıyı tutan bileğini tutmaya çalışınca Uzay hemen Lilya'nın yanına gidip dönüştürülenin ellerini tuttu.

Lilya endişeyle Uzay'a baksa da bir sorun olmadığını görünce rahatladı. Uzay güç bela tutmaya devam ettiği ellere baskı uygulayıp Lilya'ya hitaben konuştu.

“Öldüreceksen hemen yapsan iyi olur. Bu gittikçe sinirlenmeye başlıyor ve zapt edilmesi zorlaşıyor.” Lilya olumlu anlamda kafasını salladı. Dönüştürülen onu öldüreceklerini anlayınca daha çok çırpınmaya başlasa da elleri Uzay tarafından tutulduğu için yalnızca ayaklarını hareket ettirip çırpınıyordu ama boşaydı.

Sararmış dişlerini göstererek tekrar hırladı. Lilya yüzünü buruşturdu. “Çok üzgünüm,” dedi ve çakıyı dönüştürülenin boğazından çekip aniden kalbine sapladı.

O an büyük bi’ çığlık sesi yükseldi. Dönüştürülen adamın bedeni aniden çürümeye başlayıp kül parçalarına dönerken Lilya dizlerinin üstünde emekleyip adamdan baya bir uzaklaştı. Sonra gri gözleri artık adamdan geriye kalan kül parçalarına baktı.

Ağırca yutkunup hâlâ elinde tuttuğu çakıyı yere bıraktı. Uzay ise temkinlince Lilya'ya bakarak yanına yaklaştı. Yerdeki çakıyı alıp siyah kan lekelerini umursamadan ceketinin cebine koydu. Sonra sesini çıkarmadan olduğu yerde durdu.

Şu an ne bir şey söylemesinin ne de yapmasının zamanı değildi. Lilya'ya kendine gelmesi için zaman tanıdı. Daha önceden böyle bir şey yapmadığı belliydi. Birkaç dakika sonra Lilya kafasını Uzay'a çevirdi ve alaycı bir tavırla gülümsedi.

“O insanların bu hale gelmesinin sorumlusu bizken yine biz onları böyle başı boş olduklarında tehlike olarak görüyoruz.”

Lilya kafasını iki yana salladı. “Çok saçma değil mi? Kim kendi yarattığından korkar ki?” Güldü. Biz korkarız, onları kontrol edememekten korkarız, dedi içinden. Derin bir nefes alıp yorgunca gülümsedi.

“Ama benim onu öldürmemdeki amaç ondan korktuğum için değildi. Benim amacım bir bakıma günah çıkartmaktı. Çünkü insan öyle bir canavara dönüşüp öyle yaşamaktansa ölmeyi tercih eder. Bende bir nebze olsun ruhunun huzur bulması için onu öldürdüm. Bir canavarken kendi gibi olamaz huzur bulamazdı. Bende bu yolla huzur bulmasını sağlamak istedim.”

Lilya boş gözlerle Uzay'a baktı. Uzay onu pür dikkat dinliyordu. “Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?” Uzay olumlu anlamda kafasını salladı. “Evet, elbette anlıyorum,” dedi ve devam etti.

“Ama Lilya bütün bu olanlara kendin sebep olmuşsun gibi davranma. Bunda senin bir suçun yok. Ayrıca ben senin kimseye zarar vermeyeceğini biliyorum. Az önce neden öyle yaptığını da anlayabiliyorum.” Lilya kırgınca tebessüm etti.

“Evet suçum var. Çünkü bu insanı bu hale getiren virüsü taşıyan biriyim ben. Benim ırkım bunu yapan! İnsanları canavarlaştırılıp silah gibi kullananlardanım. Sende öylesin. Bunu inkâr edemezsin. Ne kadar direkt sorumluları olmasak da bu işe bizde dahiliz. Bu yüzden sakın bana senin suçun yok deme!”

Lilya kızmaya başlamıştı. Kendisine ve bütün bunlara sebep olan kişilere. Ve de az önce deneyimlediği şeyden hiç hoşlanmamıştı.

Bir anda güzel geçen günü nasıl bu hale gelmişti? İşte buna hiç anlam veremiyordu. Sakince dizlerinin üstünde doğrulup ayağa kalktı. Uzay’ın söylediklerine karşılık bir cevap vermesini bile beklemedi.

Nehrin olduğu yere ilerlemeye başladı. Arkasından Asteri ve kara Mamba'da geliyordu. Uzay ise ilk başta olduğu yerde kalakalmıştı sonra Lilya'nın peşinden ilerlemeye başladı. En başta bulundukları yere gelince Lilya nehrin kenarına ilerlemeyi sürdürdü.

Asteri ve kara Mamba ise çimenlerin üstünde tekrar uyuklamaya başlamışlardı. Lilya elbisesinin eteklerini toplamadan nehre girdi. Elbisesinin etek uçları ve ayakkabısı ıslanmıştı. Durmayıp nehirde yürümeye devam etti.

Ayakkabısının altındaki taşları hissediyordu. Uzay bu sırada nehrin kenarına gelmiş onu izliyordu. Lilya'nın ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştı. Bir şeyde dememişti çünkü az önce ki olayın Lilya'yı etkilediğini fark etmişti.

Olayın etkisi hâlâ üstünde gibiydi. Lilya suda karnına kadar gelen yerde durdu. Rahatlamak için kendini nehre atmıştı. Zihnini boşaltması gerekiyordu. Sonra sırtını geriye verip yattı.

Suyun üstünde yatar hale geldiğinde gri gözleri mavi gökyüzüyle buluştu. Ağırca dudaklarını yaladı ve zihnindeki düşünceleri gökyüzüne dile getirdi.

Sonsuzluğa uzanan gökyüzü; sabah sana dediklerimin hepsini unut. Ne kadar hâlâ dediklerimi içimde taşımaya devam edecek olsam da yeni ve daha önce karşılaşmadığım bir şeyler oluyor.

Ve bu bütün kararlarımı etkiledi. Bunun sonunda nereye varırım bilmiyorum. Tek bildiğim şey; ne kadar yabancıda olsa denemek istediğimdi. Deneyip görecektim. Ve Uzay'ın da dediği gibi geleceğe, geleceğimize bakacaktım.

 

 

 

♠️♠️♠️

Bölüm Hakkında Düşünceleriniz Ve Önerileriniz?

 

Bölüm : 28.09.2024 17:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...