
♠️♠️♠️
Yazar'ın Anlatımıyla
Konum: Oyunbazlar Çete Evi
Tarih: 03.08.2022
Saat: 20:00
Oyunbazlar Çete evi bu akşam yoğundu. Bütün ekip bir masanın etrafına toplanmış, masanın camsı yüzeyine yansıyan Vasileia şehrinin 3 boyutlu haritasını inceliyorlardı. Pamir haritaya bakmayı kesip kafasını Efsun'a çevirdi.
"Dönüşenlerin gizlendikleri yerler hakkında neler öğrendik?" Oyunbazlar Çetesinin yeni bir görevi vardı ve şimdi onun üstüne çalışıyorlardı. Efsun elindeki tabletten araştırmaları sonucu analiz ettiklerini diğer ekip üyelerine anlatmaya başladı.
"Küçük topluluklara bölünmüş halde şehrin farklı yerlerinde konaklıyorlar. Genelde 10-20 arası dönüşen 2-3 tane ise onları kontrol eden Parémvasi'ler ve 5 tane Skiá oyunbaz askeri var."
Efsun konuşmasını sonlandırıp harita üstünden konakladıkları yerleri gösterdi. Ekranda o alanlar kırmızı renge dönmüştü.
"Şehrin dört bir tarafını sarmışlar. Ajanımızın dediğine göre bu gece hepsi birden şehirdeki insanlara saldıracak." Bütün ekip kısa bir an duraksadı.
Daha önce hiç bu kadar büyük bir saldırı olmadığı için hem şaşırmış hem de tedirgin olmuşlardı. Skiá oyunbazları her ne yapmak istiyorsa büyük bir şey olduğu belliydi. Neyse ki önceden ajanları sayesinde haberleri olabilmişti. Yoksa durum daha kötü olabilirdi.
Ediz düşünceyle haritadaki kırmızı alanlara baktı. "Çok garip. Bir anda bu kadar büyük bir saldırı planlamaları neyi gösteriyor? Resmen insanlığa özellikle hükümete kendilerini açık edecekler." Pamir, Ediz'in sorusunu büyük bir şüpheyle cevapladı.
Zihnindeki çarklar birer birer dönüyordu. "Belki de dediğin gibi kendilerini göstermek için bu kadar büyük bir saldırı düzenliyorlar?"
Konuşulanları sessizce dinleyen Cesur homurdanıp kollarını göğsünün üstünde birbirine bağladı. Bu saldırı haberi canını fazlasıyla sıkmıştı. Çünkü diğer saldırılar gibi olmayacağının farkındaydı.
"Bu yasak. Ne olursa olsun oyunbazlar kendini ifşa edemez. Tek değişmez kuralımız budur. Ne onlar ne de biz bu kuralı hiçe sayamayız. Ulusal konsey buna asla izin vermez. Olası bir durumda oyunbaz mahkemesi kurulup yargılanırlar."
Pamir zihninin içinde düşüncelerle boğuşurken dudakları aralandı ve ağzındaki kelimeler teker teker etrafa saçıldı. "Bunu önemsediklerini sanmıyorum. Her şeyi göze almış olmalılar. Sanırım uzun zamandır istedikleri şeye ulaşamadıkları için öfkeliler ve artık sabırlarının sonuna yaklaşmış olmalılar." Ediz sinirle kafasını iki yana salladı.
"Tehlikenin farkında değiller mi?! Aptallık bu!" Efsun erkek kardeşine anlamlı bir bakış attı. "Söz konusu Skiá oyunbazları olunca aptal olmalarına şaşırmamak gerekiyor, kardeşim." Ediz tersçe Efsun'a baktı.
Dediği son kelime hiç hoşuna gitmemişti. "Ben senin kardeşin değil abinim aradaki farkı anlayamıyor musun!" Efsun, Ediz'in azarlayıcı ses tonuna kaşlarını çattı. "Ha abi demişim ha kardeş, ne fark eder?" Ediz dik dik Efsun'a baktı.
Bakışları ürkütücüydü ama Efsun buna alışık olduğundan hiç etkilenmiyordu. "Çok şey fark eder." Efsun ağırca gözlerini devirip güldü. "Abartıyorsun." Ediz kaşlarını çattı ve dişlerini birbirine bastırarak konuştu. Efsun'un bu halleri onu sinir ediyordu.
"Hiçte bile!" İki kardeşin atışmasını sıkılganlıkla izleyen Pamir ve Cesur birbirlerine bakıp kafalarını iki yana salladılar.
Burada çok mühim bir operasyon planlarken kardeşlerin didişmeleri hiçte profesyonelce değildi. Cesur ellerini masaya dayayıp derince bir nefes aldı. "İkinizde hemen kesin didişmeyi dikkatinizi buraya verin."
Açık yeşilleri tehditkârca kardeşlerde dolandı. "Eğer sahada da böyle davranırsanız ikinizi de orada bırakır giderim. Artık kendi götünüzü kendiniz kollarsınız." Ediz peki dercesine kafasını sallarken Efsun susmakla yetinmişti.
Yani Cesur'un tehdidi kardeşleri susturmayı başarmıştı. Ortam sessizleşince Pamir boğazını temizleyip konuya girdi. "Pekâlâ. Her şey ortada gibi görünüyor. Bundan sonra ne yapılacağı belli. Tesise haber verip destek ekip isteyeceğiz ve gruplar halinde onlar insanlara zarar vermeden biz onları etkisiz hâle getireceğiz."
Plan oldukça sade olmasına rağmen zorluklarla dolu olacak gibiydi ama Oyunbazlar Çetesi böyle durumlar için eğitilmişti, üstesinden gelmek onların işiydi. "Ulusal konseye haber vermemiz gerekiyor mu?"
Skiá oyunbazlarının planladığı saldırı bütün şehri kapsayacaktı ve bu büyük bir yankı uyandırabilirdi. Bu durum ulusal konseyi de ilgilendiriyordu. Normal de ulusal konsey kendi aralarında ne olup bittiğiyle ilgilenmezdi ama türlerinin tehlikeye girmesi özellikle ifşa olmaları onlar için önemli olan az durumlardan biriydi.
Buna izin vermezlerdi. "Konseyle bu durumu bir konuşalım onlar vermek isterse verirler. Ayrıca operasyon için onayda almamız gerekiyor." Cesur sorusunun cevabını beğenmediği için burun kıvırdı. "Bütün her şeyi biz yapalım. Saldırının olacağını bile biz öğrenelim ama kararları konseye bırakalım. Aman ne güzel!"
Bütün ekip bu beklenmedik tepkiyi veren Cesur'a baktı. Daha önce kimse onu bu kadar kaprisli ve patlamaya yer arayan biri olarak görmemişti.
Sinirleri üstündeydi, en küçük bir şeye bile sinirlenmeye başlamıştı. Dün tek başına konseyin çağırması ile tesise gidip konseyle görüştükten beri böyleydi. Ve hiç kimsede neden böyle davrandığını bilmiyordu. Cesur'da bir şey demiyordu. Ediz elini Cesur'un omzuna koydu.
"Dostum sakin ol. Bu ilk değil. Her zaman nasıl ilerlediysek yine öyle ilerlemek zorundayız." Cesur omuzunu silkerek Ediz'in elinin kayıp boşluğa düşmesini sağladı. Bu Ediz'in bozulmasına neden olsa da arkadaşının canının bir şeye sıkıldığını anladığı için üstünde durmamaya karar verdi.
Cesur, "Her neyse tamam," dedi ve eliyle haritadaki kırmızı alanları gösterdi. "Kaç kişi ve kaç grup halinde dağılacağız?" Pamir birkaç saniye Cesur'a onu anlamak ister gibi baktı.
Ama Cesur düşüncelerini bastırdığı için aklını okuyamıyordu. Pes ederek Ediz'e bakarak kafasıyla işaret etti. Ediz planı anlatmaya başladı. "4 kişilik gruplar hâlinde hareket edeceğiz. Fazla kişi olmak dikkat çeker. Her bir alana bir ekip olacak şekilde yerleşeceğiz." Ediz'in konuşmasını Pamir devralıp geri kalan kısmı o anlattı.
"Biz kuzey kısmındaki alanı alacağız. Orada konakladıkları yer insan popülasyonunun daha fazla olduğu bir alan bu yüzden orası kritik nokta olur. Doğu, batı ve güney bölgelerini ise diğer gruplar belli olunca ayıracağız. Ve direkt gizlendikleri yere baskın yapacağız.
Dönüşenleri ve Parémvasi'leri yok etmek serbest. Ama Skiá oyunbazlarını canlı ele geçirmeye çalışalım, işimize yarayabilirler." Pamir'in planı bütün ekipçe uygun görünüyordu.
Birisi itiraz etse bile son söz Pamir akıl okuyan olduğundan ona aitti. Normal de oyunbazlar çetesinin lideri bir beden okuyan olurdu ondan sonra komuta akıl okuyana geçerdi. Ve şu an çetede bir beden okuyan olmadığı için emir komuta Pamir'e devredilmişti.
"Biz hepimiz mi operasyona gideceğiz?" Pamir, Efsun'un sorusuna karşılık kafasını olumlu anlamda salladı. "Evet. Bir sorun mu var?" Pamir duraksayıp dikkatle kehribar gözleriyle Efsun'a baktı. Onun ne sorunu olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Ama bunu aklını okumadan yapmak zorundaydı. Çünkü Efsun'da akıl kilidi vardı. Bu yüzden zihnini okuyamazdı. Efsun kafasını elindeki tabletten kaldırmayıp cevap verdi.
"Hayır yok, sadece burada birisinin kalması iyi olur diye düşünüyorum. En son hepimiz birlikte operasyona çıktığımızda neler olduğunu biliyorsunuz." Efsun'un dediklerinden hemen sonra herkes ve her şey sustu. Odada yalnızca nefes alışveriş sesleri duyuluyordu.
Ediz, kız kardeşinin kolunu sıvazladı. Cesur'un açık yeşilleri boşluğa takılı kalmış zihni geçmişe gitmişti. O gün olanlar hepsi için çok kötü bir deneyim olmuştu. Tedbirsizlik bir arkadaşlarına mahal olmuştu. Ve bu onlara çok kötü bir ders olmuştu. O günden sonra daha tedbirli davranmışlardı.
En az birisi geride kalıp diğerlerinin arkasını korumak için oyunbaz çete evinde dururdu. Ama şimdi işlerin rengi değişmişti. Fazlasıyla önem taşıyan bir durum mevcuttu ve kimse arkada kalamazdı.
Pamir ağırca yutkunup gözlerini kırpıştırdı. Ardından birkaç saniye sonra kendine gelip boğazını temizledi. "Bunun senin için zor olduğunu biliyorum Efsun, bizim içinde zor ama devam etmek zorundayız. Bir kere oldu diye yine olacak gibi düşünme."
Durduğu yerden hareketlenip Efsun'un yanına ilerledi. Baş ve işaret parmağı ile Efsun'un çenesini tutup eğmiş olduğu kafasını kaldırdı ve ona bakmaya zorladı. Efsun'un koyu yeşilleri dolmuştu. Pamir içinde bir şeylerin kırıldığını hissetti. Ama bunu yüzüne yansıtmadı. Hiçbir zaman yansıtmazdı.
Yüzü hep sert ve donuk dururdu. Arada bir hafifçe gülümserdi onda bile mimik hareketleri fazla olmazdı. Uzun zaman önce maruz kaldıkları onu bugünkü olduğu kişiye çevirmişti. Kafasını boy farkından dolayı hafifçe eğip kehribar gözleriyle Efsun'un gözlerinin içine baktı.
Sonra net ve keskin sesiyle konuşmaya başladı. "Beni iyi dinle Efsun. Aklından her ne geçiyorsa silip atıyorsun. Tereddütleri ve korkuları bir kenara bırakıyorsun. Bir daha ne olursa olsun aramızdan kimsenin zarar görmesine izin vermeyeceğim. Sana söz."
Efsun dudaklarını birbirine bastırıp tamam dercesine kafasını salladı. Şu anda duygu durumu çok karışıktı ama Pamir'in sözlerine güveni tam olduğundan biraz da olsa rahatlamıştı.
Pamir gülümseyip parmaklarını Efsun'un çenesinden çekti sonra tekrar eski yerine geçti. Birkaç saniye duraksadıktan sonra ellerini birbirine vurdu. Çıkan ses herkesin dikkatini Pamir'e çekti. "Evet, şimdi devam edelim." Ediz'e baktı.
"Bize sahadayken ne gerekiyorsa her şeyi ayarla. Bir saate hazır olsun." Ediz aldığı emir ile kafasını salladı ve ona söyleneni yapmak için diğerlerinin yanından ayrıldı.
"Efsun sende tesise haber ver. Öğrendiklerimizi onlara aktar ve operasyon için izin iste. Ve de 3 ekip göndersinler. Bilgilerini hemen bize yollasınlar ona göre bölge paylaşımı yapacağız. Ve tesise konum bilgilerini göndermeyi de unutma."
Efsun hızlıca kafasını sallayıp elindeki tabletle tesise bilgileri aktarırken Pamir ve Cesur'un yanından ayrıldı. Pamir'in camsı ekrana yansıyan haritanın kaybolması için ufak bir el hareketi yapması yetti. Arka tarafında kalan tekerlekli sandalyeyi masaya yaklaştırıp oturdu ve Cesur'a da oturmasını işaret etti.
"Otur Cesur, seninle konuşmamız gerekiyor." Cesur'un açık yeşil gözleri sorgulayıcı bir ifadeye büründüğü sırada Pamir cebinden çıkardığı sigarayı yakmakla meşguldü. Cesur bir şey demeden bir sandalyeye oturdu. Sırtını geriye yaslarken gözleri Pamir'i buldu.
"Evet, seni dinliyorum." Dudaklarının arasındaki dumanı özgürlüğe kavuşturan Pamir'in kehribar gözleri kısıldı. "Hayır asıl ben seni dinliyorum. Anlat Cesur dün konseyde ne oldu da canın bu kadar sıkkın?" Onunla neden konuşmak istediğini anlayan Cesur rahatsızca yerinde kıpırdandı ama yüzündeki donuk ifadeyi bozmadı.
İki donuk yüzlü adam bir süre birbirlerine bakmakla yetindi. İkisinin arasında kıvrılarak dans eden duman dışında bir hareketlilik yoktu. "Anlatmamaya kararlısın?"
Pamir'in sorusu sessizliği bozmuştu. Rahatça sırtını yasladığı yerde yayılan Cesur elinin tekini masaya koydu ve parmaklarıyla bir ritim tutturdu. "Anlatacak kayda değer bir şey yok." Öyle mi dercesine kaşları havaya kalkan Pamir iyice küçülen sigarasından son nefesi çekti.
Sonra sigarayı avucunun içine hapsedip avucunu kapadı. Avucunun içinde ince bir sızı oluştuğunda hiçbir tepki vermedi. Avucunu açtı ve sönmüş sigarayı açık pencereden dışarı attı. Bu yaptığının hoş bir şey olmadığının farkındaydı ama böyle şeyleri önemsemezdi. Boğazını temizleyip dikkatini Cesur'a verdi.
"Kayda değer bir şey olmadığı için mi böylesin?" Kafasını ağırca sağ omzuna eğen Cesur ilginç bir şeymiş gibi karşısındaki adamın esmer, sert yüz hatlarına baktı. İfadesizdi. Konuşurken mimikleri bile hareket etmiyordu. Tek yaptığı kaşlarını çatmaktı.
Ve sorduğu soruları önemsemiyor ama yine de soruyor gibi bir hava veriyordu. Cesur, Pamir'in bu hallerine alışık olduğu için üstünde durmamayı tercih ediyordu ama bugün ilgisini çekmişti.
Neden daha önce bunu sorgulamamıştı bilmiyordu ama şimdi zihninin içinde koca bir soru işareti oluşmuştu. Ayrıca konuşmak istemediği bir durumla karşı karşıya olduğu için konuyu değiştirmeye dünden razıydı.
"Pamir, sen neden böylesin? Bir şeyler söylüyorsun, bir şeyler soruyorsun ama sanki hiç de umurunda değilmiş gibi tepkisizsin. Sanki karşımda bir robot varmış gibi hissettiriyorsun." Saniyelikte olsa yüz kasları kasılıp anında eski haline dönen Pamir kehribar gözlerini kısarak Cesur'a baktı.
Onun konuyu değiştirmeye çalıştığını elbette anlamıştı. Ama yine de gerilmeden duramamıştı. Çünkü daha önce onun neden böyle davrandığını sorgulayan biri olmamıştı. Kimse de nedenini bilmezdi. Çünkü nedeni geçmişte saklıydı.
Zaman kum taneleri görünmez bir şekilde usulca aşağı akarken iki genç adam birbirlerine bakıyorlardı. Sessizlik dört bir yanlarını sarmıştı. Birisinin ağzından tek bir sözcük dışarı taşmıyordu. Ama gözler konuşuyordu. Bir çift kehribar göz ile bir çift açık yeşil göz...
Cesur, karşısında oturan adamın gözlerinde gördüğü emarelerden rahatsız olmuş gibi gözlerini kaçırdı ve açık pencereden dışarı baktı. Bu gece gökyüzü zifiri karanlığa bürünmüştü. Yıldızlar geri çekilmiş, ayın ışığı solmuştu. Cesur o an fark etti. 10 yıldır birlikte çalıştığı, arkadaşım dediği bu adamın ruhunun solduğunu anladı.
Maalesef ruhunun aurorasını somut bir şekilde göremiyordu. Pamir ruhunu ruh okuyanlara göstermemek için kilitlemişti. Tercihen bunu yapan kendini emniyete almak isteyen oyunbazların hepsi bunu yapardı.
Ya ruh kilidi ya da akıl kilidi yaparlardı. Bu kilitler onları sadece gizlemeye yetiyordu. Karşısındaki kişi ona zarar vermek isterse şayet eğer güçlüyse zarar verebilirdi. Ama Pansélinos oyunbazları yeteneklerini birbirlerinin üstünde kullanmazdı.
Genellikle Skiá oyunbazlarıyla karşı karşıya kaldıkları durumlarda kullanırlardı. Ve yeteneklerini kullanma sıklıklarına göre bedenleri yaşlanırdı. Sık sık yeteneğini kullanan bir oyunbazın yaşlanma süresi uzardı. Kullanmayan ya da çok az kullanan oyunbaz ise normal bir insan gibi yaşlanırdı.
Cesur aniden açık yeşillerini pencereden görünen zifiri gökyüzünden çekti. İçini kemirmeye başlayan düşüncelerle Pamir'in esmer yüzüne baktı. Kavisli kaşları çatılmıştı. Çok az anlarda da olsa arada böyle tepkiler veren Pamir ile Cesur aklını okuduğunu anladı.
Akıl kilidi olmadığı için akıl okuyanlar rahatlıkla onun zihnini okuyabilirdi ama uzun zamanlar aldığı eğitim ile düşüncelerini bastırmayı başarmıştı. Ama bu sefer Pamir'in duymasını istediği için bilerek bastırmamıştı.
Cesur oturduğu yerde dikleşirken Pamir'in kehribar irisleri onun hareketlerini izliyordu. Az önce Cesur'un aklını okuduğunda kendi hakkında düşündüklerinden memnun kalmamıştı bu yüzden zihnini okumayı kesmişti.
Hoş bunu her zaman yapmazdı yalnızca o an Cesur'un ne düşündüğünü merak etmişti. Ve Cesur'da düşüncelerini bastırmadığı için bunda bir sakınca görmemişti.
İkili arasındaki sessizlik boyutu rahatsız edici bir boyuta ulaştığında Pamir'in düz bir şekilde duran dolgun kırmızı dudaklarının aksine Cesur'un gül kurusu dudakları hafifçe tebessüm etti.
"Anlaşılan bu gece ikimizin de konuşası yok," dedi ve yavaşça oturduğu sandalyeden kalktı. "En iyisi bu gece ki operasyon için son hazırlıkları tamamlayalım." İçinde bulunduğu odadan çıkmak üzere ilerlemeye başlamıştı ki aniden duraksadı.
Omzunun gerisinden Pamir'e baktı. "Belki başka bir gün," dedi. Pamir ne demek istediğini anladı ama tepki vermeden Cesur'un yüzüne baktı. Birkaç saniye öylece baktı. Ardından mühürlenmiş dudakları hafifçe aralandı.
"Neden şimdi?" Cesur şaşırdı. Pamir, konuşmaya mı karar verdi? Dedi içinden. Ve gitmekten vazgeçerek geri kalktığı sandalyeye oturdu. Pamir bunu beklediği için bir şey demedi. "Ne şimdi mi?" Dedi Cesur.
Aslında neyden bahsettiğini gayet iyi anlamıştı ama onun ağzından duymak istiyordu. Pamir ciğerlerine pencereden içeri izinsizce giren havayı çekti. "Neden şimdi böyle olduğumu merak ediyorsun?" Kısa bir an duraksadı ardından sözüne devam etti.
"İlk sorduğunda konuyu değiştirmek istediğini düşünmüştüm ama gözlerinde gördüğüm o merak parıltıları beni gafil avladı." Cesur dürüst davranmaya karar verdi.
Madem Pamir buzlarını biraz da olsa çözmeye karar vermişti, Cesur'da aynı şekilde karşılık verirdi. "Haklısın. Ama gerçekten ilgimi çektiği için konuyu açtım aynı zamanda kendi hakkımda olan konuyu değiştirmek için. Ve bunca zamandır neden sorgulamadığıma gelirsek ise açıkçası bilmiyorum." Cesur bilmiyor olabilirdi ama Pamir biliyordu.
Çünkü bunu kendi istemişti. Birisi tarafından neden böyle davrandığının sorgulanmaması için hep akıllarını karıştırmıştı. Ama bu gece Cesur bir yerden dışarı sızmayı başarmıştı. Pamir bunun hakkında tek kelime edemezdi.
Yalnızca, "Anladım," dedi. Cesur tekrar susan Pamir ile bocalamış gibi kaldı. "Bu kadar mı? Başka bir şey demeyecek misin?" Pamir ruhsuz gözleriyle Cesur'un yüzüne baktı. Oysa şu an ruhu cayır, cayır yanıyordu. Konuşamıyordu.
Dili prangalara vurulmuş, kelimeleri susturulmuştu. Zar zor dudaklarını aralamayı başardı. "Bunca yıldır nedenini sorgulamamışsın şimdi de sorgulama," dedi ve bu sefer ayağa kalkıp odadan giden o oldu. Kemerli kapıdan çıkıp asansörün önünde durdu. Düğmeye basarken sıkıntıyla soluyup gözlerini yumdu.
Kaçak dövüştüğünün farkındaydı. Ama böyle olması gerekiyordu. Yıllarca bu şekilde devam etmişti. Yine öyle etmeliydi. Asansörün çelik kapısına yansıyan bulanık yansımasına baktı. Orada herkesin gördüğü o adamı değil küçük bir çocuğu gördü.
İrkilirken asansörün kapıları iki yana açıldı. Bu sefer gördüğü şey mavi saçlı kadın oldu. Efsun operasyona çıkarken giydiği siyah kamuflaj kıyafetleriyleydi. Mavi saçlarını örmüş, tek omzuna atmıştı. Makyajsız yüzü duru ve güzel görünüyordu. Pamir donuk bakışlarıyla onu süzüyor olsa da içinde bir yerler kıpırdanmıştı.
Omurgasından aşağı bir elektriklenme oluştu. Efsun'da aynı hisler ile kavrulurken Pamir yavaşça asansör kabinine girdi. Efsun'un tam yanında durdu. Aralarında hiç mesafe yoktu. Omuzları birbirine değiyordu.
Bunu asansörün küçük olmasına veren Efsun yandan Pamir'e baktı. Normalde asansörden inecekti ama Pamir ile konuşmak istediği için vazgeçmişti. "Orada yaptığın şey için teşekkür ederim," dedi. Pamir ise ona bakmadan konuştu. "Sorun değil."
Efsun tebessüm etti. Pamir'in bu hallerine alışık olduğu için soğuk cevabına aldırmadı. Hafif şekilde seslice güldü. "Gerçekten kuzey buzulları mı yoksa sen mi daha soğuksun karar veremiyorum."
Pamir düz bir ifadeyle üstten, üstten Efsun'a baktı. "Böyle olmam seni rahatsız mı ediyor?" Pamir bunu sorarken içten içe acı çekiyordu. Çünkü böyle olmak onu da rahatsız ediyordu.
Ve Efsun'dan gelecek herhangi bir olumsuz yanıt bekleyişi o acıyı sızlatıyordu. Efsun yanlış anlaşılmamak için hızlıca olumsuz anlamda kafasını salladı ve cümlesiyle bunu destekledi.
"Hayır asla etmiyor. Sadece dalga geçiyordum." Pamir cevap ile rahatlamış olsa da düz bakışları hâlâ aynı şekilde mavi saçlı kadına bakarken Efsun gülümsedi. "Şaka yani," diye açıklamasını daha da açtı. Pamir sakince, "Anladım," dedi.
Sonra önüne döndü. Asansörün kapıları tam o an açıldı. Ama Pamir çıkmak için bir hamle yapmadı. Asansörün kapıları bir süre sonra kapandı ve olduğu katta asılı kaldı. Efsun buna anlam veremezken Pamir dik ve donuk bakışlarıyla asansörün metal yüzeyine bakarak konuşmaya başladı.
"Serenay'ın başına gelenler için gerçekten üzgünüm. Ve hâlâ o olayı atlatamadığının farkındayım. Ama Efsun devam etmek zorunda olduğumuzu sende benim kadar iyi biliyorsun. Bizim arkamızdan ağlayanlarımız olmaz. Hep yerimiz bir başkası ile doldurulur. Bu yüzden duygularımızla hareket edemeyiz en azından bu evin içinde bize verilen görevi sürdürdüğümüz zaman boyunca."
Sözünü sonlandırdı ama biraz sonra tekrar konuşmak için dudakları aralandı. "Tekrar aynı şeyleri yaşayacakmışsın gibi geldiği için böyle tepkiler veriyorsun, biliyorum. Yoksa Serenay umurunda bile değildir. Ondan hiç hazzetmezdin zaten." Efsun hayrete düşmüş gibi Pamir'e baktı.
"Bu öldüğüne üzülmediğim anlamına gelmez. Ne olursa olsun o bizden biriydi. Ona sahip çıkmalıydık. Tek başına onu o depoya göndermemeliydik." Efsun kendini suçlar gibi konuşmuştu. Elleri iki yanında yumruk oldu. Pamir göz ucuyla Efsun'a baktı.
"Geçmişi değiştiremezsin. Olan oldu, geçti ve bitti. İleriye bakmalısın. Geriye bakmak yalnızca sana acı verir." Efsun, Pamir'in bu kadar soğukkanlı nasıl olabildiğini düşündü. Ama cevabını bulamadı. Önüne dönüp kafasını hafifçe yere eğdi.
"Haklısın. Sanırım bu duruma fazla tepki gösterdim... Geçmiş geçmişte kaldı." Son sözlerini fısıltıyla söylemişti. Pamir kehribar gözlerini mavi saçlı kadına çevirdi. Gözleri dikkatle kadının duru yüzünde dolandı. Yalnızca birkaç saniye daha baktı. Ardından asansörün düğmesine basarak kapıların açılmasını sağladı.
Pamir kabinden çıkmadan önce Efsun'a hitaben konuştu. "Hazırlanmaya gidiyorum. Ediz ile Cesur'a haber ver onlarda hazırlansın." Efsun'un cevabını beklemeden odasına ilerledi. Efsun ona sırtını dönmüş giden adamın arkasından baktı. Yüzü düşerken ağırca yutkundu. Asansörün kapıları bir kez daha kapandığında tek başına kalmıştı.
Az önce Pamir'in durduğu yere kaydı bakışları kokusu hâlâ etrafta dolanıyordu. Derin bir nefesi içine çekti. Pamir'in ağır ama yine de güzel kokan parfümünü duyumsadı. Gözleri dolarken iç çekti. Duyguları uzun zamandır içinde birikiyordu ve artık taşacak hale gelmişti.
Neredeyse Oyunbazlar Çete evinde 5 yıldır aktifti. Abisi Ediz, Cesur ve Pamir ise aynı anda başlamıştılar göreve en son Efsun gelmiş olsa bile hemen aralarına girmişti. İkinci senenin sonunda ise Pamir'e karşı beslediği duyguların farkına varmıştı.
Uzun zamandır bunun sadece hayranlık olduğunu düşünse de geçen yıllar duyguların evrimleşmesine neden oldu. Bu da Efsun için taşıması zor bir yük haline geldi ama yine de duygularını kendine saklamaya devam ediyordu.
Çünkü korkuyordu. Pamir'in ne tepki vereceğinden, şu an da aralarında olan dostluğun zarar görmesinden korkuyordu. Karamsar bir ruh halinde ilk önce Cesur'a hazırlanması için haber verdi ardından Ediz'in yanına silah odasına gitti. Ediz'in zaten hazırlandığını görünce dudaklarının arasından çıkacak kelimelere engel oldu.
Sakin adımlarla silahları ve diğer aletleri hazırlayan abisinin yanına ilerledi. Sırtını duvara yaslayıp silahı temizleyen abisine baktı. Ediz de elindeki temizlenmesi biten silahı masanın üstüne bırakıp Efsun'a baktı.
Yüzündeki ifadeyi görünce kaşları çatıldı. Mavi gözleri dikkatle Efsunu süzdü. "Bir sorun var. Ne oldu?" Efsun'un yüzünde bir tebessüm peyda oldu. Ediz ile pek iyi geçinemezlerdi ama birbirilerini çok iyi anlarlardı. Bir şey oldu mu diğer kardeş hisseder, anlardı.
Bu yüzden birbirlerine yalan söylemezdiler. Zaten Ediz Pamir durumunu da biliyordu. Yalnızca bu konuda sessizliğini koruyordu. Kız kardeşi yetişkin bir kadındı ona karışacak değildi. "Bir şey olduğu yok. Aynı şeyler işte," dedi Efsun konuyu kestirip atmak ister gibi.
Konuşmak istemiyordu. Çünkü konuştukça canı yanıyordu. Ediz kız kardeşinin canının neye sıkıldığını anlayınca dudaklarını birbirine bastırıp sessizce Efsun'a baktı. Onu bu şekilde üzgün görmeyi sevmiyordu. Bu yüzden onu daha fazla üzmemek adına konuyu açmadan rafa kaldırdı.
Ve Efsun'un dikkatini başka bir yere çekmeye çalıştı. "Tesis ekipleri gönderiyor değil mi?" Efsun ağırca kafasını salladı. "Evet, 3 ekip temin edildi. Bölgeleri aralarında dağıttım. Konum bilgilerini de gönderdim. Operasyona başlamak için bizi bekleyecekler iletişim halinde olacağız."
Ediz hafifçe gülümsedi. Kız kardeşinin bir anda ciddileşmesi hoşuna gitmişti. "İyi, bizde birazdan hazır oluruz." Ediz eline farklı bir silah alıp onu temizlemeye başladı.
Efsun ise onu sessizce izlerken aklına gelen şey ile gözlerini kocaman açtı. Elinin avucuyla alnına vurdu. "Ah benim salak kafam!" Ediz kafasını kaldırıp Efsun'a baktı. Verdiği tepkiyi ya yapmayı unuttuğu bir şey için verirdi ya da söylemeyi bu yüzden Ediz tek kaşını kaldırıp baktı.
"Neyi unuttun yine?" Efsun alt dudağını ısırıp abisine kaçamak bir bakış attı. "Sabah babam aradı. Sana daha önceden söyleyecektim ama unuttum." Ediz, elindeki silahı sakince masaya bıraktı. Babası öyle normal şeyler için onları aramazdı.
Araması için önemli bir mesele olmalıydı. Ediz derin bir nefes aldı. Babasıyla ilgili olan her şey onu geriyordu. Mavi gözleri kız kardeşinde durdu.
"Neden aramış?" Efsun söze nasıl gireceğini bilemeyerek duraksadı. Sonra zihninde kelimelerini derledi. "Gelecek pazar günü bizi eve çağırıyor. Konuşacakları varmış ama ne olduğunu söylemedi. Gelince öğrenirsiniz dedi."
Efsun tedirgince abisine baktı. Ve yaslandığı duvardan sırtını çekip abisinin oturduğu uzun tahta sandalyede yanına oturdu. Ellerini birbirlerine bağlayıp bacaklarının üstüne koydu. "Sence bizimle ne konuşacak?"
Ediz bir süre sustu ve düşündü. Ama aklına herhangi bir şey gelmiyordu. Kafasını olumsuz anlamda salladı. "Hiçbir fikrim yok. Babam bu onun ne konuşacağı belli olmaz." Efsun gergince alt dudağını ısırdı.
Stres altında hissedince bu hareketi hep yapardı öyle ki çoğu kez dudakları kan olurdu. "Sesi öncekilere göre daha sert ve net geliyordu. Kesin bir hatamızı buldu. Azarlamak için çağırıyor." Ediz'in yüz ifadesi anında sertleşirken bu gösterdiği tepki Efsun'a değil babasınaydı.
Kız kardeşiyle telefonda nasıl konuşmuşsa onu korkuttuğunu anladı ve bundan nefret etti. Babasının hâlâ üstlerinde bir hakimiyeti olmasını kaldıramıyordu. Artık ikisi de birer yetişkin olsa bile babası bunu kabul etmiyor gibi davranıyordu.
Hep onun istediği gibi hareket etmeleri gerekiyormuş gibi davranırdı. Ve bu durum Ediz'in babasından nefret etmesine neden oluyordu. Duraksamadan aniden Efsun'un iki elini tuttu.
"Sakın korkma. Bizi azarlayabilecek bir şey yapmadık. Hem ben buradayım merak etme. Eskisi gibi bizi azarlayamaz biz artık çocuk değiliz." Efsun ağırca yutkunarak kafasını salladı.
Ediz ise ona güvenle gülümsedi. Ve hep yaptığı hareketi yaptı. Alnını Efsun'un alnına yaslayıp burnunu burnuna sürttü. "Beni bazen çok kızdırıyorsun ama seni seviyorum. Özellikle şu küçük kız hallerine büründüğün zaman. Öyle olunca daha çekilir oluyorsun, küçük kız kardeşim."
Efsun kıkırdadı. "Sende abi rolüne büründüğünde daha bi' çekilir oluyorsun." İki kardeşte aynı anda güldü. Ardından Ediz geri çekildi sonrada ellerini Efsun'un ellerinden çekti. "Pekâlâ bu kadar yeter. Fazlası ikimizin de bünyesine zarar."
Oturduğu yerden kalktı. Üstündeki siyah kamuflajı düzeltti. "Silahlar ve diğer aletler hazır. Hazırlanalım," dedi. Efsun kafasını sallayıp masanın üstünden birkaç tane fırlatma bıçağı, kelebek, bir tane avcı bıçağı ve silah alıp kamuflaj kıyafetine yerleştirdi.
Ardından kulağına iletişim için kulaklık taktı. Aynı şeyi Ediz'de yaparken içeri Cesur ile Pamir'de girdi. Onlarda aynı şekilde hazırlıklarını tamamlayınca artık hepsi hazırlanmış haldeydiler. Pamir oyunbazlar çetesine baktı.
Sonra, "Hadi gidip biraz avlanalım," dedi.
♠️♠️♠️
Bölüm Hakkında Düşünceleriniz Ve Önerileriniz?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.53k Okunma |
153 Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |