17. Bölüm

17.Bölüm

Moon Light
moonliiighht

"İyi okumalar!"

 

⚪️

Müge okula vardığında arabasını park etmesinin ardından arabasından indi ve elindeki uzaktan kumanda ile birlikte arabasını kilitledi. Elinde tuttuğu siyah çantasını omuzuna takarken etrafına bakındığında arabasının hemen yanına park edilen arabadan Semih'in indiğini gördü. Çikolata kahve gözleri onun yeşil gözleriyle buluştuğu an, onu selamlarcasına hafifçe başını sallayıp gülümsedi. Semih'in yüzünde kocaman bir gülümseme yer edinirken yeşil olan gözleri kısıldı ve elindeki kumandayla arabasını kilitledikten sonra ellerini siyah paltosunun ceplerine sokup Müge'nin yanına ulaştı.

"Naber Müge?" dedi Semih yüzündeki gülümsemesini hiç bozmazken.

"İyilik senden naber?" diye karşılık verdi Müge de gülümseyerek.

"İyiyim." dedi Semih omuzlarını silkerken ve Müge'nin siyah tonlarındaki arabasını incelercesine baktı. "Araba senin mi?"

"Evet benim. Babamın doğum günü hediyesi." diye cevap verdi Müge.

"Vay." dedi Semih abartılı bir söylemle, başını sallayıp hafifçe kaşları havaya kalkmış bir şekilde. Müge Semihe güldü. "Hayırlı olsun, güle güle kullan."

"Teşekkür ederim."

Müge birden bire yakınından gelen motosiklet sesiyle birlikte dikkatini sese verirken motosikletin hemen karşılarındaki yerde durduğunu gördü. Motosikleti kullanan kişinin Baran olduğunu başındaki kaskın çıkarmasından sonra görmüştü. Her zamanki gibi içinde oluşan coşkulu bir heyecanla Barana izlercesine baktı çikolata kahve gözleriyle. Baran kontağı kapatıp motordan inerken karşısında olan Müge'nin kendisine izlercesine baktığının henüz farkında değildi.

Müge alt dudağını hafifçe dişlerken Barana hayranlıkla bakmayı sürdürdü ve teninin yandığını hissetti o an. Baran yine her zaman olduğu gibi siyahlar içindeydi. Aynı zamanda Baranın kahve kumral olan saçlarını biraz kısaltmış olduğunu ve pürüzsüzleşen yüzüne baktığında traş olduğunu gördü. Kahve kumral saçları yine her zaman olduğu gibi havaya kalkıktı. Kendine has duruşuyla Baran her zamanki gibi çok yakışıklıydı.

Müge aniden onunla göz göze gelişiyle birlikte gözlerini ondan kaçırırken Semih deminden beri kızın baktığı baktığı yöne doğru başını çevirip baktığında Baranı gördü ve gözlerini devirdi. Üstelik Müge'nin az önce Baranın olduğu yöne doğru bakarkenki bu yüz ifadesi hiç güzel bir şey değildi.

"Yürüyelim hadi." dedi Semih kıza doğru bir adım atıp elini kızın sırtına koyarak yönlendirircesine.

"Olur." Müge onunla birlikte yürümeye başlarken Baranın sert bakan gözleriyle karşı karşıya geldi.

Yavaş adımlarla birlikte okulun bahçesinde yürürlerken Müge gözlerini Baranın sert bakan gözlerinden çekti. "Arabanla beni bir kere gezdirirsin artık." dedi Semih. Cümleyi söylerken sempatik bir tavırla göz kırpmayı ihmal etmemişti.

Müge geçiştirircesine "Bakarız." dedikten sonra "Ben dersten önce kendime bir kahve alacağım." diye konuştu. "Sen de bir şey alacaksan birlikte gidebiliriz."

"Almayacağım ama." Semih sanki bu hoşuna gitmiş gibi kendi kendine gülümsedi. "Sana eşlik ederim."

Müge Semihle birlikte kafeteryaya gittiğinde kendisine sütlü kahve aldı ve Müge derse girmeden önce son kez bahçeye çıkıp hava alacağını söylemesi üzerine Semihin de sınıfa çıkmak istemesiyle birlikte birbirlerinden ayrıldılar.

Müge çıktığı okulun bahçesinde etrafındaki ağaçlara bakına bakına yürürken aynı zamanda kahvesini yudumluyordu. Baranın yine her zaman olduğu gibi ağaçlardan birisine sırtını dayamış bir şekilde sigara içtiğini görürken adımlarını ona doğru yönlendirdi.

Yanına geldiğinde kahvesinden bir yudum aldıktan sonra çatallı çıkan sesiyle konuştu. "Merhaba Baran."

Baran hafifçe çatılmış kaşlarıyla yanına gelmiş olan kızı görmezden gelerek ondan birkaç adım uzaklaşırken Müge onun bu hareketine bir anlam veremeyip adımlarını ona doğru yönlendirip hızla yetişti ona. Her zamanki Baran, diye içinden geçirmiş olsa da neden onun kendisini görmezden geldiğini anlayabilmiş değildi. Barana yanlış bir şey yaptığını düşünmüyordu.

Müge onun peşinden gitmeyi sürdürürken Baran başını kıza çevirip "Takılma peşime kuyruk gibi! Git başka yerde yürü." dedi azarlarcasına sert çıkan ses tonuyla.

Müge bu cümlelerin Baranın ses tonuyla birlikte kendisine dokunduğunu hissederken "Ne oldu Baran, neden böyle yapıyorsun?" dedi yerinde duraksadığında.

Baran da yerinde duraksayarak kendisini tamamen kıza döndürdü ve sert bir alayla "Neyi neden yapıyorum?" dedi umursamazlıkla ellerini pantolonunun ceplerine sokarak.

"Bana neden böyle davranıyorsun?" dedi Müge üzgünce nefesini verirken. "Merhaba Baran dedim, yanımdan geçip gittin sanki beni duymamışsın gibi."

"Sen benim az da olsa nasıl birisi olduğumu öğrenmişsindir diye düşünüyorum şu tanıştığımız son birkaç ayda. Değil mi?" dedi Baran kıstığı gözleriyle kızın yüzüne bakarak. "Bu yüzden sen artık bana ve benim bu davranışlarıma alışmaya bak güzelim. Yoksa yüzünden de belli olduğu gibi hep üzülüp durursun."3

"Üzüldüğümü nereden çıkarıyorsun?" dedi Müge hemen kendisini toparlayarak, hafifçe yükselen sesiyle.

Baran kızın yüzüne bakmayı sürdürürken dudağının bir kenarı hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı. "Çünkü sen hep duygularını dışa vuruyorsun. İçinde bulunduğun ruh halin direkt yüzüne yansıyor senin. Bu yüzden çözülmesi zor bir insan hiç değilsin Mügecik."

"Üzüldüğümün farkındaysan o zaman neden bana öyle davranıyorsun Baran?" dedi Müge sesindeki merak ve sitemle.

"Çünkü o orospu çocuğunu senin etrafında gördükçe benim tepem atıyor. Anlıyor musun?" dedi Baran da sitem dolu bir sesle. "Ve bunun yüzünden tepemin atması da benim elimde olan bir şey değil." Baran o anlam edinen bakışlarıyla kızın çikolata kahve gözlerinin içine baktı. "Bunu bana sen yapıyorsun Müge. Sen yapıyorsun."

"Neyi yapıyorum?" diye sordu Müge safça.

Baran kızın bu saflığına ve masumluğuna kahkaha atarcasına gülerken Müge onun bu güzel gülüşüne takılı kaldı. Gülüşü yüzüyle o kadar güzel bir uyum içerisindeydi ki, gülüşüyle o kadar çekici gözüküyordu ki. "Biliyor musun? Ben daha önce bir kız için hiç böyle olmamıştım. " dedi Baran hafifçe alt dudağını dişleyip başını geriye doğru iterken. Ardından Baran başını indirip yüzünü kızın yüzüne hizaladı. "Hadi sınıfa çıkalım."

Müge ondan istediği cevabı alamamasıyla birlikte Baran ona kendisinin anlam veremediği karmaşık bir cümle kurmuştu. Daha önce bir kız için nasıl olmamıştı ki? Barandan cevap alamayacağını bilerek ona bu soruyu sormadı ve birlikte dersliğin olduğu binaya girerek sınıfa çıktılar. Sınıfa geldiklerinde Müge duvar kenarında en öndeki tekli sıraya oturdu ve Baran da hemen onun yanındaki tekli sıraya oturdu.2

"Buraya mı oturdun?" dedi Müge, Baranın önde oturmuş olmasına şaşırarak.

"Oturmayayım mı?" dedi Baran yüzünde oluşan hafif bir sırıtmayla kaşlarını kaldırarak.

"Yok hayır." dedi Müge hemen itiraz edercesine. "Otur. Otur tabii. Sen genellikle arkada oturuyorsun ya o yüzden."

"Bugün değişiklik olsun dedim." dedi Baran yüzündeki ifadeyi bozmadan, alaycı bir sesle.

"Müge!"

Müge Semih'in sesini duymasıyla birlikte başını Semih'in oturduğu yöne doğru çevirdi. Semih sol çaprazında en arkalara yakın olan tekli sıralardan birisinde oturuyordu. Müge karşılık vermeyip sadece Semih'in yüzüne baktı.

"İstiyorsan yanıma gelebilirsin."

Baran da kafasını çevirip Semih'e doğru baktıktan sonra gözlerini ondan cevap bekler gibi Müge'nin yüzüne dikti. "Hayır. Burası iyi." dedi Müge taviz vermeyen bir sesle önüne dönerek.

Baran, Mügenin bu cevabından mutlu olurcasına kendisinin aksine bu durumdan mutlu olmayan Semih'e baktı, dudağının bir kenarı keyifle yukarıya doğru kıvrılırken. "Cevabını aldığına göre çeneni kapatıp geriye yaslanabilirsin."

"Baran yemin ederim çocuk gibisin." dedi Semih gözlerini devirerek, hoşnutsuz bir sesle.

"Bir şeyler zoruna gitmiş belli." dedi Baran istifini bozmayıp Semih'in cümlesine aldırmadan.

Müge Baranın kolunu dürtükleyerek "Baran!" dedi tepkiyle uyarırcasına. "Önüne dön. Uğraşma milletle."

Baran Müge'yi umursamayıp "Ne var?" dedi alaycı bir tavırla, kendisine ters ters bakan Semih'e bakmaya devam ederek. "Tatlı tatlı sohbet ediyoruz şurada."

"Ne tatlı bir sohbet ama!" dedi Semih de alaycı bir sesle.

Baran yüzündeki keyifli bir ifadeyle önüne döndüğünde her zamanki ciddi haline bürünmesi çok uzun sürmedi. Müge, Baranın yanındaki boşluktan Nisanın geçtiğini görürken "Merhaba." dedi Nisa mırıldanırcasına ikisine doğru.

Mügeyle Baran onu duymazlıktan gelirken Nisa, Müge'nin arkasındaki tekli sıraya yerleşti. Nisa başını hafifçe onlara doğru uzatarak "Berat yok mu?" diye sordu.

Müge Baranın cevap vermediğini görünce başını hafifçe Nisaya çevirerek "Ben bilmiyorum gelip gelmeyeceğini." dedi oldukça mesafeli bir sesle. Ardından Baranın koluna hafifçe dokundu Müge. "Berat gelecek mi derse bugün? Sen bilirsin."

"Yoldadır. Gelir birazdan." dedi Baran umursamaz bir şekilde.

Nisa Baranın sarf ettiği cümleyi duyunca başını hafifçe sallayarak geriye yaslandı. Hocanın sınıfa girmesiyle birlikte Müge çantasından ders notlarını aldığı defterini ve kalemini çıkartıp sıranın üzerine yerleştirdi.

 

⚪️

Müge önündeki menüye baktıktan sonra "Ben sütlü kahve içeceğim." dedi karşısındaki koltukta oturan Baranla Berata doğru bakarak. "Tatlı olarak da frambuazlı cheesecake yiyeceğim."

Derslerin bitmesinden sonra hep birlikte takılmak için kafeye gelmiştiler ve okulda ders arasındayken hep birlikte kafeye gitmek için sözleşmiştiler. Nisanın yanında oturmasına rağmen birbirleriyle oldukça mesafeliydiler ve hiç konuşmuyorlardı. Hatta daha doğrusu Müge onunla konuşmuyordu. Nisayla göz göze geldiklerinde bile Nisa kendisine gülümseyecek gibi olduğunda Müge hemen ciddi bir yüz ifadesiyle başını çeviriyordu.

Nisa elindeki menüyü masaya bırakırken "Sıcak çikolata içeceğim ben de." dedi ve konuşmaya devam etti. "Cheesecakei güzel mi acaba bu kafenin? İnternetten bu kafenin yorumlarını okuduğumda cheesecakeinin güzel olduğu yazıyordu yorumlarda ama."

"Dene sen de o zaman bir kere." dedi Berat. "Beğenmezsen bir daha yemezsin."

"Tamam öyle yapayım madem." dedi Nisa sevimli bir şekilde.

Baran oturduğu koltuktan elini havaya kaldırdığında genç bir garson yanlarına ulaştı. "İki frambuazlı cheesecake, bir sütlü kahve, bir sıcak çikolata. Bir de Türk kahvesi. Sade olsun."

"Ben de sade Türk kahvesi alayım kardeşim." dedi Berat atılarak. Genç garson elindeki tablete siparişleri not aldıktan sonra yanlarından uzaklaştı.

Nisa kendilerine doğru gelen Tarık'ı görünce şaşırmadı çünkü onun da geleceğini biliyordu ve Rana da okuldan çıktıktan sonra gelecekti. Nisa onunla göz göze geldiğinde heyecandan vücudunun titrediğini ve kalp atışlarının hızlandığını hissederken bakışlarını ondan hızlıca kaçırdı. Bununla birlikte Tarık'ın da yüzünde yaramaz bir sırıtma oluşurken "Selam herkese." dedi masaya doğru geldiğinde.

"Selam." dedi Müge mırıldanırcasına Tarık'a bakarken. "Selam kardeşim." dedi Berat da Tarık'a gülümseyerek.

Tarık, Beratın yanına oturmak için hareketlendiğinde "Kardeşim biraz kayar mısınız?" dedi Beratla Barana.

Berat kayarak Tarık'a yer açmaya çalışırken Baran yerinden kıpırdamamıştı ve Tarık kardeşine sinir olurken "Kaysana Baran!" diye bağırdı tepkili bir şekilde.

Tarık'ın bağırması ile birlikte diğer masalardan birkaç bakış kendisine yöneldiğinde Tarık onlara bakarak özür dilercesine hafifçe elini kaldırdı dudaklarını birbirine bastırarak. Baran onun bağırması ile birlikte söylenerek kaydığında Tarık sonunda koltuğa, Beratın yanına oturmuştu.

Nisa karşısında oturan Tarık'ı incelercesine açık kahverengi gözlerini onun üzerinde gezdirdi. Kahve kumral saçlarını ve kirli sakallarını kısaltmış olduğunu fark etti onu incelediği an. O dağınık havasından sıyrılmıştı.

"Çok sıcak oldu." dedi Tarık kendisine bakmayı sürdüren Nisaya bakıp, asker yeşili olan üzerindeki ince montu çıkarırken. Montunu katlayıp yanına koyarken "Son görüştüğümüzden beri nasılsın Nisa?" dedi Nisanın üzerinden bakışlarını çekmeden yüzündeki muzip ifadeyle.

Mügenin bakışları meraklı bir şekilde Tarık ve Nisa arasında mekik dokurken Berat Nisanın cevap vermesine fırsat bırakmadan "Ne zaman görüştünüz?" dedi.

"Görüşmeden daha çok karşılaştık desem?" dedi Tarık Berata. Müge bu konuşmalara kulak kabartırcasına onları izlerken Tarık konuşmaya devam etti ve Nisaya baktı. "Nisayla oturuyorduk kafede güzel güzel. Sonra Nisa kalkıp gitti."

"Öyle mi Nisa?" dedi Berat gülerek Nisaya ve Nisa ateş saçan açık kahverengi gözleriyle ters bir sesle Tarık'a "Saçma saçma konuşursan tabi kalkıp giderim Tarık." dedi.

"Sana karşı bir şeyler hissediyor olmam, senden etkilenmem gerçekten sana saçma mı geliyor?" dedi Tarık inanamayarak.

Nisa gözlerini devirerek "Yine başladık." dedi tepkiyle.

"Sen ancak kaç." dedi Tarık sitemle ona karşılık verircesine.

Müge bakışlarını onların üzerinden çekip Barana diktiğinde Baran her zamanki umursamaz tavrıyla telefonuyla oynuyordu erkeksi şekilde bacak bacak üstüne atmış bir şekilde. Garson tatlıları ve içecekleri masaya koyduğunda Müge garsonun işini yapmasını izledi gözlerini Baranın üzerinden çekip.

Tarık garson gitmeden hemen önce "Ben de soğuk bir limonata alabilir miyim?" dedi kibar bir şekilde."Hararet bastı da beni."

Garson siparişi aldıktan sonra yanlarından ayrıldığında Müge önündeki cheeesecakeden bir çatal aldı. Nisa Müge'yi izlerken "Tadı nasıl?" dedi onunla konuşmaya çalışırcasına.

Müge ağzındaki lokmanın dağıldığını hissederken "Güzel." dedi başını sallayarak. "Gayet güzel. Sevdim."

Nisa önündeki tatlısından bir çatal aldığında kendisi de tatlıyı gayet güzel bulmuştu. "Güzelmiş." dedi Müge'ye.

Müge ona hiçbir cevap vermeyip tatlısından yemeye devam etti. O sırada Nisa, Ranayla birlikte yanında yürüyen neredeyse Rana'yla aynı boyda olan gözlüklü ve kumral tenli çocukla birlikte geldiğini görürken "Rana geliyor." dedi. "Hem de yanında bir çocukla."

Nisanın cümlesiyle birlikte hepsi birden başını birlikte gelen ikiliye çevirdiğinde "Okuldan arkadaşı olmalı." dedi Nisa konuşmaya devam ederek. "Belki de sevgilisidir, kim bilir?"

"Sevgilisi olsaydı bilirdik." dedi Tarık tok bir sesle.

"Abimiz konuştu." dedi Nisa alaycı bir sesle.

"O yüzden söylemedim." dedi Tarık hemen kendisini savunurcasına. "Ben kardeşini kısıtlayıp karışmaya çalışan ve her boku yemekten geri kalmayan o abi tipinden değilim Nisa." Tarık'ın o sırada limonatası gelirken Tarık garsona kibarca teşekkür etti ve limonatasından büyük bir yudum aldı.

Rana masaya yanındaki arkadaşıyla gelirken "Merhaba." dedi güzel gülümsemesiyle ela gözleri kısılırken. Berat ise Rana'nın yanındaki çocuğa sert sert bakıyordu. Baran her zamanki sert ifadesiyle kardeşinin yanındaki çocuğa bakarken hafifçe kaşları çatılmıştı. Eliyle arkadaşını gösterdi tanıtırcasına Rana. "Tanıştırayım, okuldan arkadaşım Ozan."

"Merhaba." dedi Ozan çekingen bir tavırla selamlarcasına elini kaldırırken.

"Sen niye geldin?" dedi Berat pek de kibar olmayan bir tavırla Ozana.

"Ozanı benimle gelmesi için ben davet ettim Berat." dedi Rana yüzündeki gülümsemesini hiç bozmadan Berata.

"Tanımadığımız etmediğimiz bir insanın aramızda ne işi varsa artık." dedi Berat geriye yaslanırken hoşnutsuzlukla iç çekerek.

Rana onu duymazlıktan gelirken Tarık gülümseyerek ayağa kalkıp Ozana elini uzattı. "Tarık ben. Rana'nın abisiyim."

Ozan çekingen tavrını sürdürürken Tarık'ın elini sıktıktan sonra Beratın da soğuk tavırlarla ismini söyleyip onun elini sıkmasının ardından Baran sertçe Ozanın elini kavradı ayağa kalkarak. "Baran. Ben de Rana'nın abisi oluyorum." dedi sert bir sesle.

Ozan elinin acıdığını hissederken yüzünü buruşturup Baranın bu sert tavrıyla birlikte hafifçe başını salladı ve Rana Ozanın yüzünü buruşturduğunu görürken "Tamam abi." dedi Barana müdahale edercesine.

Baran Ozanın elini bırakıp yerine oturduğunda Ozan, Nisa ve Müge'yle de el sıkışıp tanıştıktan sonra Rana Nisanın yanına oturdu. Rana Ozanın ayakta olduğunu görürken "Git boş masadan bir sandalye al da otur." dedi.

"Ben hiç oturmadan direkt tuvalete gitsem?" dedi Ozan Rana'ya gülümseyerek.

"Bence sen hiç oturmadan direkt çıkıp gitsen kardeşim?" dedi Berat yüzündeki alaycı bir sırıtmayla. "Nasıl olur?"

Tarık, Beratın bu tavırlarına anlam veremeyerek Berata bakarken Ozan ise Beratın bu davranışına aldırmadan garsonlardan birisine tuvaletin yerini sorup erkekler tuvaletine doğru ilerledi. "Neden çocuğa böyle yapıyorsun şimdi Berat?" dedi Tarık uyarırcasına. "Buldun tabi küçük çocuğu uğraşmaya çalışıyorsun."

"Küçük mü?" dedi Berat inanamayarak gülerken. "Gözlerimle görmezsem inanacağım küçük olduğuna."

"Hakikaten Berat, sana ne oluyor?" dedi atılarak Rana Berata dik bakan ela gözleriyle. "Neden böyle davranıyorsun Ozana?"

"Sıçayım Ozanın ağzına!" dedi Baran sert bir dille. "Yeter!"

Rana Baranın cümlelerine gülerken "Abi çocuk zaten senden korktu. Elini öyle bir sıktın ki." dedi.

"Korksun benden." dedi Baran taviz vermeyen bir sesle. "Korkmalı da."

"Bu Ozan'la biz birkaç gün önce okulun kütüphanesinde tanıştık." dedi Rana masaya doğru anlatırken gülerek. "Ozan da son sınıf benim gibi. Ozanın bana bir ilgisi var sanırım , benden hoşlanıyor. Defalarca güzel olduğumu söyleyip durdu ve aynı zamanda sevgilim olup olmadığını da sordu. Benimle kahve içmek istiyor şu son iki günden beri."

"Sen de o piç kurusunu peşine taktın." dedi Baran kardeşine sert bir sesle.

"Çok iyi yapmışsın gerçekten. Bravo!" dedi Berat alayla Rana'ya alkış yaparak. Aynı zamanda Berat, Rana'dan duyduklarıyla içten içe huzursuzlaşıp sinir olmuştu.

Rana, Berata ve Barana sırayla gözlerini devirerek tepkisini ortaya koyarken "Onunla kahve içmek istemiyor musun?" diye konuştu Müge deminden beri süren sessizliğini bozarak.

"Düşüneceğimi söyledim." dedi Rana omuzlarını silkerken. Rana Ozanın geldiğini görürken susması için işaret yaptı masadakilere.

Tarık kardeşine "İyi bir çocuğa benziyor." dedi Ozana doğru bakarak.

Ozan boş bir sandalye bulup Rana'nın sağ çaprazına oturduğunda garsonu çağırdı. "Ne içersin?" dedi Rana'ya gülümseyerek.

"O her zaman Cappucino içer." dedi Berat Rana'nın yerine kendisinden emin tavırlarla.

"Belki bugün Cappucino değil de Latte içecek, nereden biliyorsun?" dedi Ozan meydan okurcasına Berata.

"Cappucino içerim ben Ozan." diye cevap verdi Rana.

Berat tek kaşını kaldırarak zafer kazanmışcasına Ozana baktı çok bilmiş tavırlarla gülümseyerek. "Ben Rana'yı senin gibi dört gündür tanımıyorum. Onun ben neyi sevip sevmediğini en yakın arkadaşlarından bile daha iyi biliyorumdur."

Beratın cümleleri Rana'yı hoşuna gitmişcesine gülümsetirken Ozan içten içe isyan edip yanı başlarında bekleyen garsona döndü. "Arkadaşıma ve bana birer Cappucino." Rana kızların önündeki tatlıya baktı. "Frambuazlı cheesecake bir de."

Garson siparişleri aldıktan sonra gittiğinde Ozan Berata "Sen bana neden böyle davranıyorsun?" dedi dayanamayıp sorarak. "Ben sana ne yapmış olabilirim?"

"Tanımadığım bir insan zaten bana hiçbir şey yapamaz." dedi Berat kaşlarını kaldırarak.

"İşte ben de sana onu diyorum. Ben sana ne yapmış olabilirim? Birbirimizi tanımıyoruz, etmiyoruz."

Tarık Berata doğru yaklaşarak kısık bir sesle "Ayıp oluyor artık kardeşim." dedi. "Uğraşıp durma çocukla liseli gibi."

"Ben bir şey yapmıyorum ki." dedi Berat umursamaz bir tavırla. Ve Berat içindeki huzursuzlukla birlikte ayağa kalkarak "Hava alacağım biraz." dedi masadakilere bakıp.

Berat hızlı ve sert adımlarla kendisini kafenin dışına attığında Ozan Beratın gidişiyle birlikte "Neden böyle davranıyor bana?" dedi masadakilere sorarcasına.

"Ben de anlamadım." dedi Tarık elini sallayarak. "Berat normalde iyi çocuktur, çok sevdiğim bir kardeşimdir ama bugün sol tarafından kalkmış olmalı. Boş ver, takılma hiç." Müge de anlamamıştı neden Beratın böyle davrandığını ve sessizlikle film izler gibi masada dönen olayı izliyordu.

"Aynen takılma." dedi Rana abisini desteklercesine.

"Solundan kalktığı için mi böyle davranıyor sence yoksa bu davranışının altında başka bir sebep mi var?" diye sordu Nisa Tarık'a imalı bir şekilde.

"Ne sebep olacak Nisa?" dedi Tarık ciddi bir sesle. "Ne sebep olabilir?" Nisa bir şey söylemeden alayla Tarık'a gülümsedi sadece. Tarık onun bu tavrına gözlerini devirdi.

Rana, içeceklerin ve tatlıların masaya gelişini izlerken "Hadi tatlı yiyelim Ozan." dedi Rana arkadaşına gülümseyerek.

Ozan Rana'nın ela gözlerine takılıp kalırken hayranlıkla iltifat etti. "Gözlerin gerçekten çok güzel."

Rana onu duymamış gibi yaparak tatlısından bir çatal alırken Baranın gözleri ikilinin üzerinde olup uyarırcasına boğazını temizlermiş gibi yaptı ve Ozan Barana dikti gözlerini. "Bugününü kazasız belasız geçirmek istiyorsan çeneni kapatman yararına olur." dedi Baran tehdit edercesine sert olan bakışlarıyla.

Ozan sessizlikle Barana bakarken Rana "Abi çocuk bana kötü bir şey demedi." dedi Barana arkadaşını savunurcasına.

"Evet Baran bu tavırlar ne böyle?" dedi Müge en sonunda dayanamayıp. "Rana güzel bir kız sonuçta. Normal şeyler bunlar." Ozan minnet dolu gözlerle Müge'ye baktı.

"Karışma sen!" dedi Baran kaba bir tonlamayla Müge'yi susturarak.

Nisa ayağa kalkıp Rana'nın önünden geçerken Tarık Nisaya dikti koyu kahverengi gözlerini. "Nereye?"

"Beratın yanına." dedi Nisa düz bir sesle.

Tarık da ayağa kalkacak gibi olurken "Ben de seninle geleyim." dediğinde Nisa ters bir sesle "Farkındaysan seni benimle gelmen için çağırmadım Tarık." dediğinde Tarık sessizlikle dudaklarını birbirine bastırarak geriye yaslandı.

Nisa dışarıya çıktığında ellerini pantolonunun ceplerine sokmuş bir şekilde duran Beratın yanına ulaştı. Beratın düşünceli bir hali vardı. "Berat neyin var?" diye sordu Nisa dostane bir tavırla.

"Biliyor musun?" dedi Berat buruk bir gülümsemeyle kalbinin acıdığını hissederken. "Hiç kimse bana bu soruyu sormadı. Yani can dostlarım olacak adamlar. Direkt ona nasıl davrandığımla ilgilendiler."

"Fark ettim." dedi Nisa kollarını göğsünde bağlayarak. "Ve ben anladım sanırım neden ona ben neden böyle davrandığını."

Berat derin bir iç çekti. "Nedenmiş?"

"Rana." dedi Nisa omuz silkerek. "Sen onu seviyorsun değil mi?"

Berat temkinli bir şekilde kafenin kapısına doğru baktı. "Nisa sen ne söylediğinin farkında mısın? Ya Baran ya da Tarık şimdi dışarıya çıktığında bu cümleyi duysa?" dedi Berat uyarırcasına. "Nasıl bir açıklama yaparım ben onlara sonra? Bak, Rana benim can dostlarımın kız kardeşi. O yüzden söylediklerine dikkat et, onların yanında Rana hakkında benimle hiç konuşma. Tamam mı?"

"Sen onlardan mı korkuyorsun Berat?" dedi Nisa kaşları hafifçe çatılırken.

"Onlardan korkmuyorum." dedi Berat histerik bir gülüşle. "Onları kaybetmekten korkuyorum."

"Ama sen kötü bir şey yapmıyorsun ki." diye yorumda bulundu Nisa.

Berat bunu onaylamazcasına başını iki yana sallarken Tarık'ın kafenin kapısını iterek dışarıya çıktığını gördü ve Nisa da başını yanlarına gelen Tarık'a çevirdi.

"Ne konuşuyorsunuz kardeşim?" dedi Tarık merakla Berata bakıp hafif bir gülümsemeyle.

"Seni ilgilendirmeyen şeyler." dedi Nisa alayla.

"Sana sormadım güzelim." dedi Tarık başını Nisaya çevirirken. "Berata sordum."

"Önemli değil." dedi Berat elini geçiştirircesine sallayarak.

"Sahi sen neden böyle davranıyorsun çocuğa Berat?" diye sordu Tarık yüzünde oluşan alaycı bir gülümsemeyle. "Neyin var, solundan mı kalktın?"

"Neyim olabilir ki benim?" dedi Berat can dostunun alay eder gibi olan tavrına sinir olurken. "En fazla solumdan kalkarım, senin de dediğin gibi." Berat krem rengi montunun cebinden en köşeye park ettiği arabasının uzaktan kumandasını çıkarırken düğmesine basarak arabasının kilidini açtı. "Ben gittim. Sonra görüşürüz kardeşim."

Berat arkasını dönüp park ettiği arabasına doğru izlerken Tarık onun arkasından bakakaldı. "Neden böyle yaptığını bir anlayabilsem."

Nisa alay edercesine gülümseyerek "Az önce cevabını aldın." dedi. Birlikte içeriye girdiklerinde Baran, başını gelen ikiliye çevirirken Beratı görememişti.

"Berat nerede?" diye sordu Baran. Nisa az önce kalktığı yere otururken Tarık ise Baranın yanına yayılırcasına oturup erkeksi şekilde bacak bacak üstüne attı.

"Gitti." dedi Tarık sadece.

"Nereye gitti?" Bu defa soran Müge oldu

"Uzaklara." dedi Tarık şakacı bir tavırla. "Çok uzaklara."

Müge onun bu şakacı tavrına gülerken Ozan Rana'ya "Eğer benimle bir şeyler içmeye kabul edersen bu kafeye gelelim." dedi saf bir şekilde. "Buranın cheesecakei çok güzelmiş."

"Değil mi?" dedi Nisa Ozana gülümseyerek. "Ben de çok beğendim."

Rana bir şey söylemediğinde Ozan "Rana sana ben benimle bir şeyler içmen için ısrar ediyormuşum gibi davranmıyorum, değil mi?" dedi ondan istediği karşılığı alamazken.

Rana , abilerinin ve Nisayla Müge'nin bakışlarını üzerinde hissederken "Hayır." dedi kuru bir sesle.

Ozan ayağa kalktı durgun bir şekilde ve telefonundan saate baktı. "Ben gideyim artık." Cebinden çıkardığı bir miktar parayı masanın üzerine bıraktı. "Hesabı istediğinizde benimkisini de ödersiniz."

Rana ona doğru baktı. "Nereye Ozan?"

Ozan elini ensesine götürerek gülümsedi. "Oğuzhan diye bir arkadaşımla buluşacaktım, tamamen aklımdan çıkmış sen beni çağırınca."

"Tamam." dedi Rana ayağa kalktığında birbirleriyle veda edercesine samimi olmayacak şekilde sarıldılar. Tarık elini uzatarak "Tanıştığımıza memnun oldum Ozan." dedi. "Görüşmek üzere."

Ozan gülümseyerek onun elini sıktıktan sonra Barana elini uzattı. Baran uzatılan eli görmezden gelerek sadece çenesini aşağı indirip kaldırdı. Nisaya ve Müge'ye vedalaşırcasına el salladıktan sonra kafeden çıktı.

Ozanın gidişinden birkaç dakika sonra Tarık kardeşine "Çocuğa soğuk davrandığın için arkadaşını bahane edip gitti." dedi. "Gördün mü?"

Rana umursamaz bir tavırla omuzunu silkerek "Onu boş yere ümitlendirmek istemiyorum sadece." dedi.

"Ozan iyi bir çocuğa benziyor Rana. "

"İyi olabilir." dedi Rana umursamaz tavrını sürdürerek. "Her iyi olana yüz verecek değilim."

"Sen bilirsin. Senin hayatın. Ben sadece iyi çocuk diye söyledim." diye konuştu Tarık.

"Kalkalım mı artık?" dedi Nisa masadakilere bakarak.

"Olur." dedi Rana Nisayı onaylayarak.

Müge de bu kafede oturmaktan sıkıldığını hissederken gideceklerini duydukları an huzurla gülümsedi ve montunu giyerek ayağa kalktı. Hesabı ödedikten sonra kafeden çıktıklarında Nisa, Rana ve Müge önlerinde yürüyen Tarık'la Baranın arkasından yavaşça ilerliyorlardı.

Nisa, Tarık'la Baranın kendilerinden oldukça uzakta olduğunu görürken yüzünde oluşan gülümseme ile ortalarında yürüyen Rana'ya doğru hafifçe eğildi. "Berat neden sence öyle davrandı Rana?"

"Bilmem." dedi Rana dudaklarını büzerek. "Ama bugün bir tuhaftı. Ben de anlam veremedim doğrusu."

"Sen neden Ozan'la bir şeyler içmek istemiyorsun?" diye sordu Nisa merakla.

"İstemiyorum işte." dedi Rana omuzunu silkerek.

Tarık'la Baran, siyah arabanın yanına geldiklerinde durdular ve kızlar da onlara doğru geldiğinde Müge siyah arabanın arkasına park ettiği kendi arabasına doğru yaklaşıp uzaktan kumandayla arabasının kilidini açtı. Arkadaşlarıyla vedalaştıktan sonra arabasına binerek uzaklaştı.

Tarık, Mügenin gitmesinin ardından Nisaya dönerek "Konuşalım mı seninle biraz?" dedi.

"Ne konuşacağız?" dedi Nisa alaycı bir şekilde. "Senden etkilenip etkilenmediğimi mi?"

"Tam üstüne bastın." dedi Tarık gülümseyerek.

"İyi tamam konuşalım." dedi Nisa omuzunu silkerek.

Tarık, Baranla Rana'ya bakarak "Bekleyin." dedi.

"Tamam biz buradayız abi." diye cevap verdi Rana.

Tarık'la Nisa hiç konuşmadan yan yana yürüyerek boş bir sokağa girdiklerinde "Hani ben biraz önce biz kafede otururken, kafede karşılaştığımız geçen gün saçma sapan konuştuğunu ima ederken ciddi değildim Tarık." dedi Nisa aralarındaki suskunluğu bozarak. Nisa derin bir nefes alıp verdi. "Senin deyiminle artık daha fazla kaçmak istemiyorum, ilk karşılaştığımız gün ben de senden etkilendim. Uzun zamandan sonra ilk kez bir erkekten gerçek anlamda etkilendiğimi hissettim o an."

Tarık duyduklarıyla birlikte mutlulukla gülümseyerek "İşte bu!" dedi coşkulu bir şekilde. Ardından sordu. "Peki neden kaçıyordun o zaman Nisa? Eski sevgilinin seni aldatmış olması yüzünden mi?"

"Evet. Eski sevgilimden sonra kendimi tamamen kapattım." dedi Nisa düşünceli bir tonla. "Ama yine de ister istemez insan hala bir tereddüt ediyor senden etkilenmiş olsam bile. İlk karşılaştığımız gün arabaya bindim ya, bana hemen o güven hissini verdin. Ben de arabaya bindiğimde baştan bir ne yapıyorum dedim kendime. Seni tanımıyorum, etmiyorum sonuçta." Nisa gözlerini kısarak Tarık'a baktı. "Peki ya sen, sen hiç aldatıldın mı?"

"Aldatıldım mı inan hiç bilmiyorum." diye cevap verdi Tarık. "Aldatıldıysam da haberim yok. Umarım aldatılmamışımdır ama aldatılmışsam da geçmişte kaldı."

Nisa anladığını belirtircesine başını salladıktan sonra "Dönelim mi?" dedi sorarcasına.

"Pekala, dönelim. Biz seni bırakırız." Arabanın yanına yavaş yavaş geriye dönerlerken Tarık yüzünde oluşan bir gülümsemeyle "Hiç olmazsa artık beni terslemezsin." dedi.

"Terslemeyeceğimden bu kadar emin olma bence." dedi Nisa gülerek.

"Biliyor musun?" dedi Tarık Nisaya yandan bir bakış atarken bir şeyi itiraf etmek istercesine söze girerek. "Sana bu asi tavırların çok yakışıyor."

Nisa ondan gözlerini kaçırırken tatlı bir gülümsemeyle "Teşekkür ederim." dedi.

Arabanın yanına geldiklerinde Nisayla Rana arkaya, Baran sürücü koltuğuna ve Tarık'ın da Baranın yanındaki koltuğa oturması ile birlikte uzaklaştılar. Nisa ondan etkilendiğini söylediği için mutluydu ve henüz Tarık'la arasındaki şeyin adı konulmazsa da akışına bırakacaktı, her şey kendiliğinden ilerleyeceği varsa ilerlerdi zaten. Ve ilerisi için ümitliydi Nisa.

 

⚪️

Bölüm : 20.12.2024 14:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...