⚪️
"Sana da damlayayım ister misin?" dedi Baran sert bir sesle dişlerini sıkıp Semihin üzerine yürüyerek.
Semih alaycı tavrını bozmadan sırıtırken pişkin halleri Baranı daha da sinirlendirirken Baran Semih'in ağzına sert bir yumruk darbesi savurmasıyla birlikte Semih acıyla elini yumruk darbesinden kanayan ağzına götürdü.
Müge tiz bir çığlık koparırken "Baran ne yapıyorsun!" dedi ayağa kalkarak. Ardından Semih'e doğru baktı. "Semih sen de git buradan!"
"Sen karışma." dedi Baran öfkeli tavrını korurken.
"Nasıl karışma ya ne yapıyorsunuz siz Allah aşkına? Siz iki medeni insan gibi konuşmasını bilmiyor musunuz?" dedi Müge ikisine birden bakıp bağırarak tepkisini dile getirip.
"Bununla iki medeni insan gibi konuşulmaz Müge." dedi Semih sert bir sesle ayağa kalkarak ve kendisine yapılanın aynısını Barana yaparak karşı saldırıya geçti. Baranın savunmasız bir anından faydalanıp onu yere yatırarak yumruklarını art arda Baranın yüzüne savurdu. Müge elini ağzına götürüp hıçkırırcasına ağlamaya başlarken Nisa Müge'nin yanındaki yerini alıp Müge'nin aksine soğukkanlılıkla kavga eden ikiliye doğru baktı ve Berat Semih'i tutarak Baranın üzerinden uzaklaştırdı.
Baran güçlükle ayağa kalkarken Semih Beratı kendisinden uzaklaştırarak "Bırak beni!" diye bağırdı. "O sorunluyla daha işim bitmedi."
"Elinden geleni ardına koyma orospu çocuğu!" dedi Baran tıpkı Semih gibi yumruk darbesinden kanayan ağzından etkilenmezken alaycı bir sesle.
Semih onun ettiği küfürle öfkelendiğini hissederken Baranı ittirerek "Ne dedin sen?" diye bağırdı. "Sen kimsin bana bu şekilde küfür edebiliyorsun? O pis ağzınla sen bana küfür edemezsin lan!"
"Az önce ettim." dedi Baran küstahlıkla. "Yine ederim." Baranın yüzünde alaycı bir gülüş yer edindi. "Orospu çocuğu. Bak yine ettim gördün mü?"
Semih yumruğunu Barana atmak üzere kaldırmışken Beratın engeliyle karşılaştı. "Git buradan, Semih." dedi Berat müdahale edercesine vurgulu bir tonla Semihe doğru bakarak.
"O sorunlu arkadaşının bana orospu çocuğu demesine kızsana sen bana git diyeceğin kadar." dedi Semih alaycı bir öfkeyle.
Berat alayla dudağının bir kenarı kıvrılırken "Neden kızayım?" dedi.
Semih öfkeyle bu sefer tam Beratın üzerine atılacakken Müge en sonunda dayanamayıp ağlamaklı bir sesle "Yeter Semih!" diye bağırdı. "Cevabını aldın git artık buradan! Daha fazla zorlama! Senden hoşlanmıyorum işte! Git!"
Semih o anlık bir öfkeyle hareket etmişti. Müge'nin kendisini reddedişi ve Baranın öfkeyle buraya gelişi aralarında çıkan bu kavgayı doğurmuştu. Anlık öfkesine kapılıp ettiği kavgayla bir sonuç elde edemeyeceğinin farkındaydı aslında oysaki.
Baran, Müge'nin söyledikleri hoşuna gidercesine sırıtırken "Senden hoşlanmıyormuş işte." dedi alaylı alaylı Semih'e. "Enerjini boşuna harcıyorsun."
Semih yenik bir şekilde omuzlarını düşürerek ağlayan Müge'ye doğru baktı ve buradan uzaklaşırken Barana da omuz atmayı ihmal etmemişti.
Müge çantasından çıkardığı mendille akan burnunu silerken Baran'a dikti ağlamaktan kızarmış gözlerini. "Aranızdaki bu kavga sana ne kazandırdı çok merak ediyorum Baran." dedi Müge ağlamaklı bir sesle.
"Bunu o orospu çocuğuna da sorsaydın ya." dedi Baran az önceki alaycı tavrından sıyrılıp ciddileşerek.
"Buraya gelip kavga başlatan sensin." diye çemkirdi Müge ağlamaklı ağlamaklı, ona incelercesine bakarken.
Baran parmaklarını kanayan dudağına götürürken parmaklarını dudağına hafifçe dokundurduktan sonra eline bulaşan kanı gördü. "Sen de ağlamayı kes!" dedi kaba kaba azarlarcasına kaşlarını çatıp Müge'ye doğru bakarak. "Yeter. Sıktı. Ağlanacak bir bok yok ortada. Kendi kendine dram yaratıyorsun." Baran bunun ardından alaycı bir tavır takındı. "Sen böyle her boka salya sümük ağlar mısın gerçekten?"
Berat o sırada Baranın kulağına doğru yaklaşarak kısık bir sesle "Kardeşim sen de git bir sakinleş." dedi ve Müge'ye doğru baktı. "Kızın zaten duygusal bir yapısı var. Az önceki olanlardan dolayı da haliyle şu an hassas. Sen de daha fazla konuşup da kızın kalbi kırılmadan buradan git."
Baran kendi kendine başını iki yana salladıktan sonra arkasını döndü ve hızlı adımlarla okulun otoparkına doğru yürümeye başladı. Baran daha önce bir kız için bu davranışları hiç sergilememişti. Bir kız için bir erkekle daha önce hiç kavga etmemişti. Baran daha önce hiç böyle tuhaf duygular hissetmemişti. Bu hissettiği duygular tuhaf olduğu kadar aynı zamanda güçlüydü de. Fakat bütün bu hissettiği duygular kendisine tamamen yabancıydı. Bu duygular ilk defa misafir olmuştu kendisine. Bu hissettiği tuhaf, güçlü duygunun henüz adını koyamamıştı. Neden hissediyordu ki bu duyguları? Kendisine bu duyguları hissettiren şey neydi böyle?
Baran otoparka varıp park ettiği arabayı uzaktan gördüğünde cebinden kumandasını çıkartarak arabanın kilidini açıp arabanın yanına doğru ilerledi. Arabaya binerek okuldan uzaklaştı.
⚪️
Müge, Baranın gidişinin ardından çardağa oturarak elindeki mendille gözyaşlarını sildi. Nisa da kızın yanına oturup kızın omuzuna dokunarak "Ağlama artık Müge." dedi.
"Baran neden böyle?" dedi üzgün çıkan sesiyle Müge. "Neden böyle kaba? İnsanlara hep sert, asabi, kaba. Bir de üstelik kavgacı biri. Hayatı boyunca hep böyle olmaya devam mı edecek? Hiç mi değişmeyecek? Hiç bir kere bile oturup da kendisini sorgulamadı mı ben nasıl bir insanım da böyle oluyorum, bunları yapıyorum diye?"
"Baran değişmez Müge. Böyle bir beklentiye hiç kapılma bile." dedi Berat çardakta oturan iki kıza doğru bakarak. "Onu bu şekilde kabullenmeye bak. "
"Berat." dedi Nisa Berata doğru bakarak. "Bize bir su alıp gelir misin?" Nisa Berata kaşlarıyla Müge'yi işaret etti bir şeyi ima etmek ister gibi.
Berat onun imasını anlamış gibi "Tamam. Alırım." diyerek onlardan uzaklaştı.
Nisa Beratın gidişinin ardından Müge'ye doğru döndü. "Müge sen de yavaş yavaş kendini toparla, seninle biraz konuşmak istiyorum. Beratı o yüzden yolladım."
Müge kendisini toparlamak ister gibi burnunu çektikten sonra boğazını temizleyerek duruşunu dikleştirdi. "Seni dinliyorum Nisa."
Nisa kısa bir anlığına söyleyeceklerini zihninde toparladıktan sonra konuşmaya başladı. "Müge biz seninle üniversite başlarken güzel bir başlangıç yapmıştık. Sonra ben sana tavır alınca birbirimizden uzaklaştık haliyle."
Müge onun sözünü keserek "Evet, Baran için aldığın tavır çok anlamsız ve gereksizdi." dedi.
"Ben özür dilerim Müge, sana böyle bir tavır aldığım için." dedi Nisa mahcup bir gülümsemeyle. "Eğer bu özrümü kabul edersen yeniden başlayalım istiyorum. Yeniden arkadaş olalım istiyorum."
Müge de Nisayla aralarındaki yakınlığı özlediğini hissederken "Özrünü kabul ediyorum." dedi hafif bir gülümsemeyle.
Nisayla Müge bununla birlikte birbirlerine sarıldılar. Müge geri çekilirken "Evet sana Baran için aldığım tavır gerçekten çok anlamsız ve gereksizdi." dedi Nisa. "Bir daha bunun gibi ya da benzer bir şey asla tekrarlanmayacak." Konuşmaya devam etti Nisa. "Barana karşı duygusal bir şey yoktu zaten. Hiç de olmadı. Biliyorsun, Baran yakışıklı biri. Kadınlarda arzu uyandıran türden, oldukça çekici."
Baran gerçekten kadınların dönüp de tekrar bakmak isteyeceği türden bir erkekti. Fazlasıyla yakışıklıydı. Fakat Baranın karakteri ile nasıl başa çıkacağını, ne yapacağını hiç bilmiyordu Müge. Baran çok zor biriydi.
"Ama Baran bana hiçbir şekilde karşılık vermedi." diye devam etti Nisa. "Eğer karşılık verseydi aramızda belki bir şeyler yaşanabilirdi ama bu ciddi bir şey olmazdı." Nisanın cümlesi Müge'yi içten içe sinir ederken Nisa hafifçe gülümseyerek umursamaz bir tavırla omuz silkti. "Sonuç olarak aramızda hiçbir şey yaşanmadı. Sadece sana dürüst bir şekilde olabilecek şeyi söyledim."
"Eğer aranızda bir şey yaşansaydı, yemin ederim ikinizin de yüzüne bakmazdım." dedi Müge ciddi bir şekilde.
Nisa onu anlar gibi hafifçe başını salladıktan sonra "Tarık?" diye sordu Müge. "Onun hakkında ne düşünüyorsun peki?"
Müge 'Tarık' dediği an kendi kendine gülümsedi Nisa. İlk kez Tarık hakkındaki kesin düşüncelerini birisiyle paylaşacaktı. "Tarık da yakışıklı. Fazlasıyla." Nisa alt dudağını dişledi. "Vücudu da oldukça düzgün, güzel. Ondan duygusal anlamda da etkileniyorum. Ama onunla ciddi bir ilişki yaşayabilir miyiz, hiç bilmiyorum."
"Neden böyle söyledin ki?" dedi Müge kaşlarını çatarak son cümlesi üzerine.
Nisa düşünceli bir şekilde aldığı nefesini vererek "Muhtemelen sana bahsetmişimdir." dedi. "Erkek arkadaşımın beni aldatmasından."
Müge okulun ilk günü Nisanın kısa bir şekilde bundan bahsettiğini hatırlayarak başını salladı. "Evet bundan bahsettiğini hatırlıyorum."
"Ben onunla sevgili olduğum zamanlar ona çok aşıktım." diye konuştu Nisa. "Onu çok seviyordum. Daha önce hiç hissetmediğim duyguları hissettirdi bana. İlk birlikteliğimi bile onunla yaşadım ben. Bunun için pişman mısın diye soracak olursan hayır değilim. Aramızda olanları bana çok özel ve romantik hissettirmişti. Ama onu başka bir kızla yakınlaştığını gördüğüm an her şey bitti."
"Seni anlıyorum." dedi Müge başını sallayarak. "Tarık'ın da sana aynı şeyi yapmasından korkuyorsun. Seni bu kadar özel hissettirdikten sonra aldatmasından."
"Evet korkuyorum." dedi Nisa dürüst bir şekilde. "Yine aynı şeyleri yaşamaktan, hayal kırıklığına uğramaktan korkuyorum. Ben artık hayal kırıklığına uğramak istemiyorum Müge, mutlu olmak istiyorum."
"Tarık bence aldatacak birisi değil." diye yorum yaptı Müge. "Bunun için bu kadar korkmana gerek yok. Eskide ne olduysa eskide bırakıp artık önüne bak. Eskiden yaşadığın bir şeyi şu anda da yaşayacağın anlamına gelmez ki. Hem siz ciddi bir ilişki yaşasanız harika olur. Çünkü çok yakışıyorsunuz."
"Yakışıyor muyuz gerçekten?" dedi Nisa bundan mutlu olmuş gibi gözleri parlarken.
"Tarık yakışıklı sen de güzel olunca." dedi Müge hevesli bir şekilde gülümseyerek. Nisa da buna karşılık Müge'ye gülümserken "Ooo barışmışsınız." diye samimi bir dille konuşan Beratın buraya geldiğini gördüler.
"Evet." diye gülümsedi Müge Berata.
Nisa da Müge'yle birlikte gülümserken Berat kızlara doğru gelerek aldığı sulardan birer tane uzattıktan sonra Müge'ye doğru baktı. "İyi misin biraz daha?"
"Evet iyiyim." diye cevap verdi Müge. Nisayla arasındaki buzların erimesiyle Müge'nin biraz da olsa neşesi yerine gelmişti. Berat kendisine de almış olduğu suyu açıp birkaç yudum içtikten sonra "Kızlar sizinle paylaşmak istediğim bir şey var ama Tarıkla Baranın bundan haberi olsun istemiyorum." dedi düşünceli bir ses tonuyla. "Bu söyleyeceğim tamamen aramızda kalsın olur mu?"
"Söylemeyiz merak etme." dedi Müge güven veren bir gülümsemeyle.
"Hadi söyle." dedi Nisa sabırsızlıkla.
"Cumartesi günü." dedi Berat yutkunarak. "Mangalın olduğu gün Rana bana mutfakta bardakları almaya gittiğimizde onu kardeşi gibi gördüğümü ima etti." Berat histerik bir şekilde güldü. "Buna inanabiliyor musunuz? Ben Rana'yı kardeşim gibi görüyormuşum. Bu şaka olmalı."
"Rana sana durup dururken mi bunu söyledi peki?" dedi Nisa gözünün önüne gelen maşayla dalgalandırdığı saçlarını geriye doğru atarak.
"Aramızda bir konuşma dönüyordu, biz konuşurken birden bire pat diye söyledi." diye devam etti Berat. "Bu söylediği bana o kadar çok dokundu ki. Ben onu hiçbir zaman kardeşim gibi görmedim. Görmek istesem bile göremem zaten." Son cümleyi söyledikten sonra düşünceli bir edayla nefesini üfledi.
"Rana'yla aranız nasıl?" diye sordu Müge.
"Rana'yla yakın olduğumuz kadar aslında uzağız." diye cevap verdi Berat ellerini pantolonunun ceplerine sokup, başını önüne eğdi ve yere doğru bakmaya başladı. "Biz çocukken birbirimizle çok yakındık, hep birbirimizle oynardık. Ama sonra ikimiz de büyüdük, birbirimizden uzaklaştık haliyle. Birlikte oyun oynayacağımız yaşları geçmiştik. Onunla aramda mesafe açıldıkça ben Baranla ve Tarık'la daha yakın oldum. Ben Rana'yı çocukluğumda bile kardeşim gibi görmemişken Rana kendi kendine böyle bir düşünceye nereden nasıl kapıldı hiç bilmiyorum."
"O kendi kendine değildir Berat." diye cevap verdi Nisa. "Bir şey mutlaka sebep olmuştur."
"Artık içimde tutmaktan gerçekten çok yoruldum." dedi Berat sitemle, kızların yüzüne bakarak. "Benim içimde neler yaşadığımı aslında hiç kimse bilmiyor. Can dostlarım dediğim adamlar hiçbir şey bilmiyor. Yanlış anlamayın, sizler de benim arkadaşlarımsınız ama benim onlarla böyle şeyleri konuşmam gerekirken sizinle konuşuyorum. Neden? Çünkü can dostlarımın kız kardeşi. Baranın da Tarık'ın da bu saçma sapan 'Siz abi kardeşsiniz' imalarından çok yoruldum." Beratın kalbi o an acıyla sızladı. "Bir yandan onların bu saçma sapan imaları, bir yandan Rana'yla istediğim gibi yakın olamamak."
Nisa, mangal yaptıkları gün Rana'nın söylediklerini hatırladı. Beratın bu imalara bir şey diyememesi yüzünden Rana'nın aklında o şekilde bir düşünce yer edinmişti. Fakat Nisa aralarındaki hiçbir şeye karışmayacaktı. Müge de her şeyin farkındaydı, tıpkı Nisa gibi. Müge de karışmayacaktı.
"Rana'ya bir şekilde kardeşin gibi görmediğini söyleyebilirsin." dedi Nisa hafif bir gülümsemeyle.
Berat derin bir iç çekti. "Söyleyeceğim."
Nisa kolundaki çantasıyla gitmek için ayaklanırken Müge de onunla birlikte kalkarak "Ben de gideyim artık. Evde biraz dinleneyim." dedi.
"Beni dinlediğiniz için sağol kızlar." dedi Berat minnet dolu bir gülümsemeyle kızlara.
Nisa gülümseyerek Beratın dostça kolunu sıvazladıktan sonra her ikisi de Beratla vedalaştı ve Müge'nin Nisaya arabasıyla eve bırakmayı teklif etmesiyle birlikte iki kız otoparka doğru ilerledi.
⚪️
"Uzun zamandır yapmıyorduk." dedi Berat rakısını yudumlayarak hafif çakırkeyif bir şekilde. "Bu akşam bu iyi oldu."
"Evet bana da iyi geldi." dedi Berattan farksız olan Tarık.
Beratın gerçekten de dağıtmaya ihtiyacı vardı özellikle sürekli kendi içinde can dostları ile Rana'nın arasında kalıp düşünceleriyle boğuşurken. Baran ise her zamanki kaşları çatık bir şekilde sert edasıyla çatalı yardımıyla kestiği balığı ağzına götürdü. Üç yakın arkadaş, erkek erkeğe meyhaneye gelmişti. Meyhanenin oluşturduğu kalabalık ve çalan şarkılarla akşamın tadını çıkarıyorlardı. Üç arkadaş rakının etkisiyle oldukça çakırkeyif bir haldeydi.
"Baran hiç konuşmuyor." dedi Berat gevşek gevşek gülerek Barana doğru bakarak. "Yemek yerken bile çok ciddi."
"O çocukla nasıl kavga ettiğini anlatsana Baran." dedi Tarık gülerek, karşısında oturan kardeşine.
"Orospu çocuğu." dedi Baran bugün Semihle ettiği kavgayı anımsayıp dili dolaşırken. "Saçma sapan şeyler söyleyip duruyor Müge'ye. Yok hoşlanıyormuş bilmem ne. Yok efendim buluşalım demeler."
Baranın bu cümlelerine Tarık ve Berat birlikte gülerlerken "Sen Müge'yi kıskanıyorsun." dedi Tarık.
"Evet kıskanıyorsun." diye onayladı Berat.
"Siz de o orospu çocuğu gibi saçma sapan konuşmayın." dedi Baran ters bir sesle. "Onu neden kıskanayım ben?"
"Hazır bu akşam erkek erkeğe meyhaneye gelmişiz." dedi Tarık hafif bir gülümsemeyle. "Rakımızı da yudumluyoruz, balığımızı da yiyoruz. Müzik de çalıyor. Bari bu akşam kendini kasma Baran. Serbest bırak. Konuş gitsin. Müge'yle ilgili içinde ne varsa dök gitsin kardeşim."
Berat o an içinden 'Ben içimdekileri dökersem burada hiç iyi şeyler olmaz' diye geçirirken Baranın yüzünde hafif bir sırıtma oluştu. "Tamam." dedi rakısını yudumladıktan sonra geriye yaslanarak.
"Müge'nin en çok neyinden etkilendin?" diye sordu Tarık.
Baran Müge'yi aklına getirirken kendi kendine istemsizce gülümsedi. "Güzelliği, masumluğu ve saflığı." dedi oldukça yumuşak çıkan bir ses tonu ile vurguyla kelimeleri sarf ederek. "Bir de tabii ki ağırbaşlı olması. Nerede nasıl davranması gerektiğini biliyor. İşte bu saydıklarım da Müge'yi diğer insanlardan oldukça farklı yapıyor."
"Herkes kendine yakışanı yapar." diye yorum yaptı Berat, Baranın söyledikleri üzerine. "Herkes kendisine neyi layık görürse onu yapar sonuçta."
"Çok doğru kardeşim." dedi onaylarcasına Tarık.
"O orospu çocuğun Müge ile her muhatap oluşunda, onun çevresinde oldukça Müge sanki ellerimden kayıp gidiyormuş gibi hissettim." dedi Baran sarhoş kafayla itirafta bulunarak. "Ve bu hiç güzel bir şey değil."
"Barandan bu akşam neler neler dinliyoruz böyle." dedi Tarık imayla başını sallayıp. "Dökül kardeşim, böyle devam et."
"Öyle bir an oluyor ki, Müge'ye bazen nasıl yaklaşacağımı bilmiyorum." diye devam etti Baran. "Çok duygusal. Çok hassas bir yapısı var. Ufak bir davranışımdan hemen etkileniyor. Hemen sulanıyor gözleri."
"Zaten o da senin karakterinle nasıl başa çıkacağını bilmiyor." diye karşılık verdi Berat.
"Ben yapı gereği sinirli ve sert bir adamım." dedi Baran oldukça net bir şekilde.
"O kız da yapı gereği duygusal." dedi Tarık bu sefer.
"Bu kadar beni ve Müge'yi konuştuğumuz yeter." dedi Baran sesli bir iç çekişle. Abisi Tarık'a dikti gözlerini. "Biraz da seninle Nisa'nın gidişatı konuşalım."
"Konuşalım." dedi Tarık bundan memnun olurcasına. Ardından koyu kahverengi gözleri ışıltıyla parladı. "Nisa çok güzel."
"Müge daha güzel." diye karşılık verdi Baran yüzünde oluşan gülümsemeyle.
"Ooo." dedi Berat başını sallayıp gülerek. "Abi kardeş döktürüyorsunuz karşılıklı karşılıklı."
"Nisa'yla olmak için can atıyorum." dedi Tarık rakı bardağını kaldırırken ve hep birlikte bardakları tokuşturdular. "Nisa'yı eski sevgilisi olacak şerefsiz üzmüş ama ben onu hiç üzmeyeceğim. Çok mutlu edeceğim.
"Evlilik diyordun geçenlerde." dedi Berat kıkırdarcasına gülerek. "Hala bu dediğin geçerli mi kardeşim?"
"Tabii ki geçerli." dedi Tarık ciddi ciddi. "Ben Nisa'yla ciddi düşünüyorum. Nisa'ya tam anlamıyla açılacağım artık. Mangalın olduğu gün Nisayla birbirimize oldukça yakındık. Bundan daha da yakın olacağız."
"Birkaç ay sonra ayrılmayın da." dedi Baran onu kızdırmak ister gibi gülerek. "Birkaç ay biraz fazla oldu sanki. Birkaç gün diyelim biz buna."
Tarık kardeşinin söylediği ile kızgın bir hale bürünürken Baran onu kızdırmanın vermiş olduğu zaferle sırıttı ve birden bire masadan kalkarken ikisi de ona doğru baktı. "Nereye kardeşim?" dedi Berat.
"Siz de gelecek misiniz?" dedi Baran hafif bir alayla.
"Nereye gideceğine bağlı." diye karşılık verdi Tarık da hafif bir alayla.
"Müge'ye gidiyorum desem gelecek misiniz?"
Tarık'la Berat, Baranın bu cümlesine kahkahayla güldüler. "Sen ancak bu sarhoş halinle tuvalete gidersin kardeşim." dedi Tarık dalga geçercesine ve bu cümleyle birlikte Beratla Tarık daha çok güldü.
Baran onların kendisiyle dalga geçmesine aldırmayıp arkasını dönüp yavaş adımlarla çıkarken Berat Baran'ın buradan çıktığını görürken "Adam harbi harbi gidiyor." dedi.
"Ya nereye gidiyor?" dedi Tarık inanmayan edalarla. "Körkütük sarhoş. Bu halde evin yolunu bulursa iyi." Tarık kendi kendine güldü. "Bir de Müge'nin yanına gidecekmiş."
Baranın gidişinden sonra iki arkadaş kendi aralarında konuşup gülerek içmeye devam ettiler.
Müge okula gitmek üzere tam evden çıkıyordu ki çalan telefonunu cebinden çıkarttığında annesinin aradığını görüp hemen ibreyi kaydırarak aramayı cevaplandırdı.
Müge, annesinin şefkatli çıkan sesine karşılık kendi kendine gülümsedi.
"İyiyim anneciğim, şimdi okula gideceğim. Sen napıyorsun?"
"Ben de işteyim kızım çalışıyorum. Sana bir şey söylemem lazım kızım o yüzden aradım seni."
"Ben sabah evden çıktığımda apartmanın kapısında bir tane çocuk uyukluyordu. Kafasına da çekmiş kapüşonu kim olduğunu da göremedim. Galiba sarhoş olmuş gelmiş bizim kapıya sızmış çünkü buram buram içki kokuyordu. Eğer hala oradaysa dikkatli ol annem, tamam mı?"
Müge annesinin bu korumacı yaklaşımına sesli bir şekilde gülerken annesinin ciddi sesini işitti. "Ben çok ciddiyim. Sen benim her şeyimsin bu hayattaki tek varlığım sensin. Benim senden başka kimim var? Sen de ileride bir gün anne olduğunda beni çok iyi anlayacaksın."
"Ama anne o kişi her kimse belki çoktan uyanıp gitmiştir."
"Olsun kızım ben ne dersem sen onu yap."
"Tamam anneciğim, dikkat ederim ben. Sen beni merak etme. Zaten arabamla gideceğim okula. "
"Tamam kızım, akşama görüşürüz."
"Görüşürüz anneciğim." deyip telefonu kapattı Müge ve ayakkabılarını giydikten sonra evden çıktı.
Apartmandan çıktığında annesinin haklı olduğunu gördü, merdivenlerinde gerçekten de birisi uyukluyordu. Başı duvara yaslı olduğundan büyük olan kapüşonu yüzünü kapatıyordu. Müge ondan yayılan içki kokusuyla birlikte yüzünü buruştururken onun birden bire kımıldayıp başını duvardan çekmesiyle birlikte kapüşonunu indirdiğinde o kişinin kim olduğunu görür görmez "Baran, senin ne işin var burada?" dedi Müge neden buraya gelip sarhoş bir halde uyuklamış olduğunu anlam veremez bir edayla.
⚪️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |