⚪️
Müge ağzı kulaklarında bir şekilde evin kapısını açıp içeriye girdi. Ellerini yıkadıktan sonra odasına giderek kıyafetlerini çıkarıp üzerine rahat bir şeyler giyindi ve odasının havalanması için pencereyi açtı. Müge pencereden dışarıya doğru bakınırken bugünü düşündü. Bugün bu olanlara hala inanamıyordu. Sabahleyin okula gitmek niyetiyle evden çıktığında Baranı oturdukları evin apartmanının önünde sızmış bir şekilde bulması, hastaneye götürmesinden sonra Baranın evine gidişi ve tam Baranla vedalaşırken Baranın minnetle kendisine sarılması...Bir de Baranın bugün kendisinden özür dilemesi.. Bütün bunlar Mügeyi çok mutlu etmişti. Müge çok mutlu hissediyordu kendisini. Özellikle aylar önce yapmış olduğu kabalığı için özür dilemesi ve giderken kendisine minnetle sarılması kendisini çok mutlu eden detaylardı. Onun yakınında olmak ve yakınlığını hissetmek çok güzeldi. Onun daha fazla yakınında olmak istiyordu Müge. Baranın kendisine olan bu yakın davranışlarını sürdürmesini istiyordu.
Baranı ilk gördüğü zamanlar onun -klasik bir tabirle- dış görünüşünden yani yakışıklılığından etkilenmişti. Kahve kumral saçları, kemikli yüzü ve kemikli yüzündeki hafif kirli sakallarıyla Baran gerçekten çok yakışıklı bir adamdı. Hele sigara içerken kaşlarını çatması... O an ne kadar çekici gözüktüğünün farkında mıydı acaba? Zamanla kendisini sadece etkileyen dış görünüşü olmamıştı tabii. Farklı olması kendisini etkilemişti. Her ne kadar kaba, sert ve soğuk olsa da herkes gibi değildi. Farklıydı. Kendine özgüydü.
Müge birden bire cebindeki telefonunun çalması ile birlikte düşüncelerinden sıyrılıp cebinden telefonunu çıkararak ekrandaki isme baktığında inanamazcasına kocaman gülümsedi. Heyecandan kalbi hızlı hızlı atmaya çoktan başlamıştı bile.
En sonunda tutmuş olduğu nefesini verip yutkunduktan sonra hızlıca yatağına oturup çalan telefonunu açarak kulağına götürdü.
Müge heyecanlı çıkan sesi ile birlikte onun ismini zikrettiğinde hayran olduğu kadifemsi sesini işitti.
"Evet geldim." dedi kendi kendine gülümserken Müge.
"Oturuyorum yatağımda öyle. Sen napıyorsun?"
"Anladım. Nasıl hissediyorsun, daha iyisin değil mi?"
Güzelim demesi Mügenin içten içe hoşuna giderken "Şey.." diye konuştu narin bir sesle. "Yanlış anlamazsan eğer beni neden aradın? Ne oldu?"
Müge cümlelerine sarf ettiği anda telefonun ucundan düşünceli çıkan ses tonunu işitti. "Bilmiyorum, içimden gelmiş olmalı Müge. Birden bire aramak istedim seni." Baranın nefes alıp verdiğini işitti. "Biliyor musun, benim iradem dışında gelişiyor bazı şeyler. Daha önce hiç böyle olmamıştı."
Müge onun söyledikleriyle birlikte meraklanıp heyecanlandığını hissederken "Ne gibi şeyler Baran?" diye sordu.
"Adını koyamıyorum henüz. Bana oldukça yabancı, benim için çok yeni bir şey."
Onun kadifemsi sesiyle yavaş bir şekilde sarf ettiği cümlelerden Müge'nin kafası karışmıştı. "Söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum."
Baranın derin bir iç çektiğini işitti. "Ben de anlamıyorum kendimi. Anlayamıyorum."
Bilmece gibi konuşup durması Müge'nin kafasını karıştırırken aynı zamanda heyecanlandırıyordu da. Baran konuşmaya devam etti. "Bütün bunların sebebi sensin Müge. Bana bunları sen yapıyorsun. Ve benim bundan hiçbir şikayetim yok."
"Bilmece gibi konuşuyorsun." dedi Müge pürüzlü çıkan sesiyle.
Müge Baranın sesli bir şekilde güldüğünü işitti. Baran gülmesinin ardından muzip bir sesle konuştu. "Yarın okula arabanla gelme. Beraber gidelim. Ben seni alırım."
"Olabilir." dedi Müge hoşuna gidercesine.
"Tamam. O halde yarın görüşürüz."
Birbirleriyle vedalaşmalarının ardından telefon kapandığında Müge'nin yüzünde mutlu ve heyecan dolu bir gülümseme hakimdi. Baran'ın bilmece gibi konuşması kafasını karıştırmışken aynı zamanda sarf ettiği cümleler garip bir şekilde mutlu da etmişti. Telefonundaki son aramalara göz atarken arkadaşı Kaderin ismini gördüğünde arkadaşı ile son birkaç gündür görüşmediğini fark ederek onu aramaya koyuldu. En son Semih'le kahve içmeye gittiği gün görüşmüştüler.
Çok beklemeden Kaderin sesini duydu. "Alo, Müge?"
Arkadaşının yorgun çıkan sesini işitti. "Hiç ya. Dershaneden yeni çıktım. Duraktayım, otobüs bekliyorum. Sen napıyorsun?"
"Ben de evdeyim. Annem de akşama işten gelecek, birazdan başlarım ben de akşam yemeği için bir şeyler hazırlamaya."
"Dersim vardı da, gidemedim bugün." dedi Müge gülerek.
"Niye?" dedi Kader de arkadaşıyla birlikte gülerken.
"Bize gel de anlatayım." dedi Müge gülmeyi sürdürerek. "Neler oldu neler!"
"Ay neler oldu kız? Anlatacakların Baranla alakalı mı yoksa?"
Müge arkadaşının meraklı çıkan ses tonu ile beraber "Evet." diye yanıtladı.
"O zaman ben direkt geliyorum."
Müge arkadaşının coşkuyla çıkan sesini işitti. "Otobüsüm geldi. Kapatıyorum. Geldiğimde her şeyi detaylıca konuşuruz."
"Detaylıca anlatacağım her şeyi sen merak etme."
"Tamam canım öptüm. Görüşürüz."
"Ben de. Görüşürüz, dikkat et kendine."
Müge telefonun kapanmasının ardından arkadaşı gelene kadar laptopunu açıp laptopunda takılmaya karar verdi. Arkadaşı Kader çok geçmeden geldiğinde dünden bugüne kadar bütün olanları, her şeyi anlatmıştı. Kader pür dikkat arkadaşını dinlemişti.
Kader en sonunda arkadaşının anlattıklarını yorumladı. "Baran yavaş yavaş ilgisini sana belli ediyor artık. Sana olan ilgisinden emin olmaya başladı." dedi gülerek. Kader, Müge'nin yapmış olduğu Türk kahvesinden bir yudum aldı. "Yavaş yavaş açılıyor sana işte. Üstü kapalı flörtöz konuşmalar, sarhoş sarhoş kapına gelip sızması, Semih'in sana ilgisini belli etmesine sinirlenip Semih'le kavga etmesi."
Müge gülümseyerek kendi kendine gözlerini kapattı. "Öyle konuştu ki telefonda benimle. Konuşmaları kafamı da karıştırdı, heyecanlandırdı da. Ben artık Baranın bana bugün yakın olduğundan çok daha fazla yakın olsun istiyorum."
"Ne kadar çok daha fazla yakın olsun istiyorsun?" dedi Kader imayla.
Müge gözlerini açarak utançla "Kader!" dedi tatlı tatlı uyarır gibi.
Kader Müge'ye sempatik bir tavırla göz kırptı. "Sadece biraz daha sabret. İnan bana bu şekilde adım adım ilerlemesi daha anlamlı, çok daha güzel."
"Belki Baran beni hiç kıskanmamıştır, bize öyle geliyordur." diye yorumda bulundu Müge. "Belki Semih'e cinslik olsun diye öyle yapmıştır. Ondan hazzetmiyor ya."
Kader alayla güldü. "Sarhoşken senin kapına gelip sızması da mı Semih'ten haz etmediğinden? Ya da sana bu tarz cümleler kurması? Yapma Müge."
"Hiç bilmiyorum." dedi Müge iç çekerken. "Baran çok dengesiz. Çok zor biri. Aylar önce beni kovmaktan beter ettiği zamanlar ona bunu hatırlattığımda hem suçlu hem güçlü gibi davranmıştı. Ve içten içe çok kırılmıştım ona. Bugün hatırlattığımda ise benden özür diledi. Keşke benden o zaman özür dilemiş olsaydı. Her ne kadar beni mutlu etmiş olsa da özür dilemesinin benim için bir kıymeti yok şu an."
Kader arkadaşına gülümsedi. "Bak özür dilemesi bile Baranın davranışlarının yavaş yavaş sana karşı değişmeye başlamış olduğunun göstergesi."
Müge başını iki yana salladı. "Baran değişecek biri değil bence. Baksana ailesi bile onu öyle kabul etmiş. Onu değiştirmeye hiç uğraşmamışlar. Baran mesela sakinken, gayet normalken sonra birden bire sanki bir şeye sinirlenmiş gibi davranışları hemen değişiyor. O her zamanki haline bürünüyor. Ortada bir sebep bile yokken. Kendi kendine. Tarık mesela, Baranın abisi. Hiç Barana benzemiyor. Kardeşi Baranın aksine o kadar sakin ve kibar ki, konuşurken bile çok samimi. Kız kardeşi Rana da Tarık'tan farklı değil. Ama Baran egosundan cümle bile kurmuyor."
"Baran kime benzemiş acaba böyle?" dedi Kader gülerek.
"Bir bilsem." dedi Müge de gülerken. Müge ayağa kalkıp kahve fincanların olduğu tepsiyi eline aldı ve duvardaki saate baktı. "Ben artık yavaş yavaş mutfağa gidip yemeğe koyulayım."
Müge elindeki tepsi ile odadan çıkıp mutfağa doğru yürürken Kader de hemen onun arkasından geliyordu. "Ne yemek yapacaksın?" diye sordu.
Müge mutfağa geldiğinde elindeki tepsiyi tezgaha bıraktıktan sonra buzdolabından mantarları çıkarıp tezgaha koydu. Kader mutfaktaki sandalyeye oturdu.
"Kremalı mantar çorbası yapayım diyorum." diye konuştu Müge mantarları soymaya başlarken. "Buzdolabında dün akşamdan kalan yemek de var. Bir de salata yaparım yanına, yeter." Kader sandalyeden kalkıp arkadaşının yanına gelerek onunla birlikte mantarları soymaya başladı.
⚪️
"Bugün evden çıkarken o kapının önünde uyuklayan çocuk seni rahatsız edecek bir harekette bulunmadı değil mi kızım?"
Banu Hanım kızına konuşurken Müge sıcak çorbasından bir yudum aldıktan sonra karşısında oturan annesine baktı yutkunup. "Hayır anne. Bulunmadı. Zaten çok kötü alkol kokuyordu. Hızlı hızlı uzaklaştım."
Kader o an Müge'ye imayla bakarken Banu Hanım, Kaderin imalı bakışını görerek "Ne oldu kızım, neden bakıyorsun öyle?" dedi sorarcasına.
Kader omuzlarını silkerek "Hiç." dedi.
"Hiçse madem neden öyle baktın?" diye devam etti Banu Hanım.
"Öylesine baktım Banu teyze, bir şey yok." dedi Kader düz bir sesle.
Müge bu akşam ilk defa annesine yalan söylemişti. Aslında yalandan daha çok bir şey gizlemeydi bu. Kapının önündeki kişinin Baran olduğunu ve annesine Baranın evine bu şekilde gittiğini söyleyemezdi. Annesi haklı olarak bunu bilseydi kızabilirdi o yüzden söylememeye karar vermişti.
"O Baran denilen çocukla aranız nasıl?" diye sordu Banu Hanım kızına merakla.
"İyi anne, normal." diye cevapladı Müge hafifçe başını önüne eğerek. Kader yine aynı şekilde Müge'ye imayla baksa da Müge onun imalı bakışını görmemişti.
Banu Hanım kızların çorbalarını bitirdiğini görürken sandalyeden kalkarak "Hadi verin tabaklarınızı, yemek koyayım size." dedi. "Yemeğin ardından çay demlerim, tatlı yeriz. Gelirken tatlı almıştım."
Mügeyle Kader birbirlerine gülümseyerek tabaklarını Banu Hanıma uzattılar ve Banu Hanım yemek koymasının ardından sohbetlerini ede ede yemek yemeye devam ettiler.
⚪️
Tarık sigarasından bir fırt ç ekip dumanı havaya doğru üflerken Nisayla buluşacakları sahildeki bankta oturmuş Nisanın gelmesini bekliyordu. Sahil hafta içi olduğu için çok fazla kalabalık değildi. Sakindi. Nisanın ne söyleyeceğini merak ediyordu. Yüzüne söyleyeceği şey her neyse önemli olmalıydı. Nisa daha düne kadar kendisinden kaçarken bugün birden bire buluşmak istemesine içten içe şaşırmamış değildi Tarık. Geldiğinde görecekti.
Nisa fazlasıyla çekici bir kızdı. Nisanın bu çekiciliğine hayrandı. Onun için can atıyordu. Nisa kendisinde derin bir arzu uyandırıyordu. Kendisini heyecanlandırıyordu. Tarık'ın yüzünde hafif bir gülümseme oluştu Nisayı düşünmesi ile birlikte.
Başını sola çevirdiğinde Nisanın buraya doğru geldiğini gördü. Elindeki sigarasından bir fırt daha çekip yere doğru fırlatırcasına attıktan sonra dumanı havaya üflerken ayağa kalktı. Nisa onun iyice yakınına geldikten sonra selamlaşırcasına sarılırken "Merhaba Tarık." dedi yüzündeki gülümsemeyle.
"Merhaba." diye karşılık verdi Tarık da ona gülümseyerek.
Nisa onun boynundan gelen parfüm kokusunu içine çekip ondan uzaklaşırken "Çok güzel kokuyorsun." dedi önüne gelen saçını kulağının arkasına saklayarak.
"Sigaranın güzel koktuğunu zannetmiyorum." dedi Tarık esprili bir dille gülerek.
"Hayır." dedi Nisa cilveli edalarla. "Parfümünü kastettim."
Tarık koyu kahverengi gözlerini Nisanın üzerinde gezdirircesine baştan aşağı süzdü. Halter yaka siyah crop ve straight jean giymişti. Cropunun açıkta bıraktığı göbeğinde yine piercing vardı. Tıpkı onu ilk gördüğü gündeki gibi. Kahverengi saçları dalgalar halinde beline kadar uzanıyordu. Dolgun dudaklarında yine kırmızı ruj vardı.
Tarık koyu kahverengi gözlerini kızın yüzüne dikerek "Sen de çok güzel olmuşsun." dedi güzel tok sesiyle. "Her zamanki gibi yine çok güzelsin. Seni ilk defa gördüğümde de bu güzelliğinle benim aklımı başımdan almıştın."
Nisa açık kahverengi gözlerini kırpıştırırken Tarık koyu kahverengi gözlerini kısıp Nisaya doğru baktı. "Sen daha düne kadar benden hep kaçıyordun, beni tersliyordun. Bugün birden bire ne değişti de buluşmak istedin?" dedi yavaş bir şekilde cümlelerini sarf ederek.
"İstememeli miydim?" dedi Nisa tek kaşını kaldırarak. "Anlamadım."
"Hayır." dedi Tarık hemen başını iki yana sallayarak. "O yüzden demedim. Benimle buluşmak istemen elbette hoşuma gitti. Ama birden bire benimle buluşmak istemenin nedenini merak ettim. Neden yani? Bugün senin açından ne değişti?"
"Ben de bu yüzden zaten seninle buluşmak istedim Tarık." diye cevap verdi Nisa.
"Dinliyorum." dedi Tarık ciddi bir şekilde. Nisa banka oturduğunda Tarık da onun yanına oturdu.
Nisa onun koyu kahverengi gözlerine bakarak anlatmaya başladı. "Sen bana hani sürekli benden etkilendiğini söylüyordun ve bununla ilgili hep ima yapıyordun ya. Ben de hep sana beni aldatan eski sevgilimi öne sürüyordum. Ben onu gerçekten çok sevdim. Onunla yaşadığım her şey çok anlamlıydı, çok değerliydi. İlk sevgilim değildi belki ama ilk olarak adlandırabileceğim şeyleri onunla yaşadım. Ve bundan da pişman değilim. Onun beni aldatmasına bakılırsa aramızda olanlar onun için çok da anlamlı, çok da değerli değilmiş demek ki. Ben bir daha bu tarz üzücü şeyler yaşamak istemiyorum. Ben bir ilişki yaşayacaksam eğer yaşayacağım ilişkide mutlu olmayı istiyorum, üzülmeyi değil. Ben karşımdaki insanın ilişkimize değer vermesini istiyorum."
Tarık kızın elini kenetlercesine sıkıca tuttu onunla olduğunu belirtmek ister gibi. Nisa kenetlenen ellerine bakarak hafifçe gülümsedi. "Anlıyorum." dedi içtenlikle. "Senin ne söylemek istediğini, seni anlıyorum Nisa. Ben de sana bu anlattıklarından yola çıkarak bir şey söylemek istiyorum. Keşke aldatma gibi bu kadar kötü bir şeyi yaşamamış olsaydın. Çünkü aldatmanın da, aldatılmanın da normal görülecek hiçbir tarafı yok. Bunu yaşamış olmana üzüldüm. Fakat sana bunu bütün samimiyetimle söylüyorum, senin eski sevgilinle ya da bir başkasıyla yaşadığın şeyler benim hiç umurumda değil. Yani benim için önemli değil. Sen bana kendin anlattığın için söylüyorum bunu. Yoksa ben bu zamana kadar olan ilişkilerimde hiçbir zaman bu tarz muhabbetler yapmadım. Yapan biri de değilim zaten."
"Ben de zaten senin için önemli olup olmadığını ya da umurunda olup olmadığını bilmek için sana bunları anlatmadım." diye karşılık verdi Nisa onun cümlelerine. "Ben sadece burada değer vermeyi kastettim."
Tarık onu anlar gibi başını salladıktan sonra Nisa onun koyu kahverengi gözlerine bakarak konuşmaya devam etti. "İstiyorum ben Tarık." dedi tek seferde.
"Anlamadım." dedi Tarık hafifçe gülerek. "Ne istiyorsun?"
"Anlamadın mı?" dedi Nisa yüzündeki hafif bir gülümsemeyle. "Seni istiyorum. Seninle beraber olmak istiyorum. Yani seninle sevgili olmak istiyorum. Tabii hala sen de bunu istiyorsan."
Tarık, Nisanın ağzından bu cümleleri duymasının sevinciyle ve şaşkınlığıyla birden bire kızı kendisine çekip sarıldı ve Nisa sevinçle gülerken kollarını onun boynuna doladı. "Ben en başından beri senin için can atarken isteyip istemediğimi soruyor musun gerçekten?"
Nisa hafifçe geri çekilmesine rağmen yüzleri birbirlerine oldukça yakındı. "Belki artık bu tavırlarımdan sıkılmışsındır diye düşündüm." dedi Nisa gülerek.
Tarık da kıza gülerek karşılık verdi. "Ben sıkılmadım ama artık istemene bakılırsa sen kaçmaktan sıkılmış gibisin."
Nisa gülmeyi sürdürürken ayağa kalkarak "Aç mısın?" dedi. "Yemek yiyelim mi?"
"Deli gibi hem de." dedi Tarık da ayağa kalkarken kocaman bir gülümsemeyle.
"Oyalanmadan direkt yemek yemeye gidelim o halde." dedi Nisa. Tarık kızın elini kavradıktan sonra hamburger yemeye karar vermeleriyle birlikte el ele bir burger restoranına girdiler.
Her ikisi de hamburgerlerini yerken Nisa elinde tutmuş olduğu kocaman hamburgerinin daha yarısına gelmişken Tarık çoktan kendisine ikinci bir hamburger almıştı bile.
Nisa onun ikinci hamburgere geçtiğini görür görmez "Yok artık!" dedi hayretle. "Bir tane yetmedi mi sana? Kocaman hamburger."
"Sporcu adam sence bir hamburgerle doyar mı?" dedi Tarık hafif bir gülüşle ve ikinci hamburgerinden bir ısırık aldı.
"Bu gidişle üçüncüyü de söylemenden korkmuyor değilim." dedi Nisa gülerek.
Tarık Nisanın elindeki hamburgerine bakarak alaycı bir edayla "Ben üçüncüyü yerken sen hala yarısında olursun muhtemelen." dedi.
"Ben yarısıyla bile doydum şu an." dedi Nisa ve önündeki patateslere baktı. "Daha patatesler var."
Her ikisi de yemeklerini yedikten sonra yarım saat kadar sahilde el ele dolaştılar. Sahilde dolaşmalarından sonra Nisa artık eve gitmek istediğinde Tarık'la birlikte arabaya bindiler. Tarık onun evinin bulunduğu sokağın iki arka sokağında durmuştu. Nisa Tarık'ın henüz eve kadar bırakmasını istememişti. Çünkü bugün sevgili olmuşlardı.
Nisa emniyet kemerini çıkardıktan sonra kendisine gülümseyerek Tarık'a doğru uzanıp yanağını öptü ve ona sarıldıktan sonra kolları onun boynuna dolanmış bir şekilde onun yüzüne baktı. Yüzleri arasında çok fazla mesafe yoktu. "Beni bıraktığın için teşekkür ederim Tarık. Bugün çok güzeldi."
"Benim için de." diye karşılık verdi Tarık.
Nisa ona hafifçe gülümserken Tarık bakışlarını kızın dudaklarına indirip dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı. Nisa bu öpücükle birlikte heyecanla afallarken hoşuna gidercesine güldüğünde Tarık da güldü.
"Görüşürüz." diye karşılık verdi Tarık da. Nisa onun dudaklarına kısa bir öpücük bıraktıktan sonra arabadan indi.1
⚪️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |