⚪️
"Şu en köşedeki masa koltuklu. Oraya geçelim isterseniz." dedi Müge, işaret parmağıyla en köşedeki yeri göstererek.
"Evet daha rahat otururuz." diye yorum yaptı Berat, elleri siyah pantolonunun cebindeyken.
Bunun üzerine yanlarındaki Baran ile birlikte Müge'nin dediği yere, en köşedeki masaya geçtiler. Ders bitiminden sonra Berat, Müge ve Baran kafeye geçmişlerdi. Müge ve Baran yan yana otururken Berat hiç oturmadan "Tuvalete gidip geleceğim." dedi.
"Tamam." dedi Müge onu yanıtlayarak. Berat gözden kaybolurken Baran elini kaldırarak kasanın yanında duran genç garsona elini kaldırıp "Menüyü alabilir miyiz?" dedi seslenircesine her zamanki ciddiliğiyle.
Müge gözlerini çevirip ona bakarken Baranın da bir anlığına başını Müge'ye çevirmesiyle birlikte göz göze gelmişlerdi. Ancak aralarındaki bu bakışma, genç garsonun menüyü masaya bırakması ile birlikte bozulmuştu.
Müge menüyü kucağına koyup incelercesine bakarken Baran da menüye bakmak ister gibi Müge'ye yaklaşmıştı. Müge o an onunla dip dibe olduğunu hissetti. Kolları ve omuzları birbirine temas ediyordu. Bu Müge'yi istemsizce heyecanlandırmıştı.
"Ne söyleyeceksin?" dedi Müge kısık çıkan sesiyle.
"Bilmem." dedi Baran oturuşunu dikleştirip ondan uzaklaşırken. "Sen?"
"Sütlü kahve." dedi Müge ve menüyü masanın üzerine bıraktı. "Şekerli."
Baran yeniden tam kolunu kaldırmışken Müge elini onun koluna koyarak onu durdurdu. "Berat da gelsin öyle söyleriz."
Baran kolunu indirdikten sonra "Hafta sonu ne yapacaksın?" diye sordu birden bire.
Müge onun bu sorusu ile birlikte içten içe şaşırırken aynı zamanda yanıt verdi. "Hafta sonu babamla İlayda gelecek. Onlarla vakit geçireceğim."
"Anladım." dedi Baran başını sallar bir şekilde.
"Ama pazar günü gidiyorlar." diye konuştu Müge.
Baran o an parlayan gözleriyle Müge'nin gözlerine doğru baktı. Yüzündeki hafif gülümsemeyle "Pazar günü müsait olur musun? Daha doğrusu pazar akşamı." dedi.
"Olurum." dedi Müge ona gülümseyerek.
"Çok güzel." dedi Baran istifini bozmadan. "Sana pazar akşamı bir şey göstereceğim. Senin de bayılacağın bir şey."
"Ne o?" dedi Müge meraklanarak.
"Söylemem." dedi Baran yaramaz bir şekilde.
"Ooo ne kaynatıyorsunuz böyle?"
Berat'ın sesini duymaları ile birlikte her ikisi de ona bakarken Berat da masaya oturdu. "Bir şey söylediniz mi?" diye sordu masadaki menüye bakarak.
"Hayır. Seni bekledik." diye konuştu Müge.
Baran kaşlarını çattı. "Rana ne alaka?" dedi sorarcasına.
"Hiç." dedi Berat düz bir sesle. "Beraber olalım diye çağırdım. Kız bütün gün ders çalışıyor, ona da biraz değişiklik olsun." Müge'ye döndü. "Tarık'la Nisa birlikte mi gelecekmişler?"
"Evet." diye cevap verdi Müge.
Baran o sırada kolunu yeniden kaldırdı ve genç garson yeniden yanlarına geldi. "İki kahve. Biri sade, biri sütlü. Sütlü olan şekerli olsun."
"Soğuk limonata alayım ben de." dedi Berat.
Garson siparişleri aldıktan sonra yanlarından ayrılırken o sırada kafeye girdiğinde onların en köşede oturduğunu gören Rana, Berat'ı görmesinin vermiş olduğu heyecanla birlikte yavaş adımlarla onlara doğru ilerledi.
Dersteyken Berattan gelen mesaj ile çok mutlu olurken aynı zamanda şaşırmıştı da. Çünkü Berat ona hiç mesaj atmazdı. Sadece hep birlikte buluşacaklarını belirten bir mesaj atmış olsa da nedense kendisini çok mutlu etmişti.
"Hoş geldin!" dedi Berat Rana'nın ela gözlerine bakıp gülümseyerek.
"Hoş geldin!" dedi Müge de gülümseyerek.
"Hoş buldum!" dedi Rana Berata karşılık vererek ve Baranın yanına ilerleyip Barana sarılırken Baran alaycı bir edayla "Uzun zaman olmuştu görüşmeyeli. " dedi onun bu sarılması ile birlikte. Alaycı edasına rağmen kardeşinin sarılmasına karşılık vermişti.
Rana abisinden gülerek uzaklaşırken Berat da Rana'ya gülerek eşlik etti. Ardından Müge'yle birbirlerine sarıldılar.
Beratla da selamlaşırcasına sarılmasının ardından Berat oturduğu yerden kayarak ona yer açtı. "Gel otur şöyle." Berat'ın yanına oturdu ve omuzuna asmış olduğu çantasını Berat'la kendi arasına koydu.
O sırada garson masaya siparişleri getirdiğinde "Ben de bir cappucino alabilir miyim?" dedi garsona Rana.
Garson Rana'nın da siparişini alıp uzaklaştıktan sonra Müge sütlü kahvesinden bir yudum aldı.
"Biz bize mi olacağız sadece?" diye sordu Rana.
"Hayır." dedi Berat limonatasından bir yudum aldıktan sonra. "Tarık'la Nisa da gelecek."
"Nisa mı?" dedi Rana bundan hiç hoşlanmamış gibi.
"Nisa'ya alışmaya başlarsan iyi edersin. Çünkü artık Tarık'ın sevgilisi."
"Ben neden alışayım?" dedi Rana omuz silkercesine, Beratın cümlesi üzerine.
"Onu sevmek zorunda değilsin. Fakat Nisaya olan bu önyargılı tutumunu biraz daha kırabilirsin." dedi Berat ılımlı bir sesle. "Belki çok iyi arkadaş olursunuz. Kim bilir?"
Rana Berata başını hafifçe iki yana sallayıp dudaklarını büzdü ve masaya gelen cappucino ile birlikte garsona kibarca teşekkür etti.
Rana cappucinosunu yudumlarken Müge "Üniversite sınavına hazırlık nasıl gidiyor?" diye sordu.
Rana hafifçe dudaklarını yalarken "Çok az kaldı." diye cevap verdi. "Sınava az kaldıkça ben geriliyorum."
"Burada geriliyorum diyeceğine git test çöz o zaman." dedi Baran kardeşine sert bir dille.
"Bana diyene bak." diye karşılık verdi Rana. "Sanki sen çok test çözüyordun da. Paso sevgilinle takılıyordun."
"Ben senin gibi geriliyorum deyip duruyor muydum?"
Müge o an içinde bir burukluk hissetmişti. Baran'ın daha önce bir kız arkadaşı olduğunu duymak kendisini kötü hissettirmişti. Baran onu çok sevmiş miydi acaba? Ona aşık olmuş muydu? Aşık olup çok sevmiş olsa bile artık o kişi hayatında yoktu. Geçmişte kalmıştı. Onun geçmişini değiştiremezdi.
"Baran senin sevgilin mi vardı?" diye sordu merakla Müge.
Baran tamamen Müge'ye dönerken dudağının bir kenarı hafifçe kıvrıldı. "Evet. Liseye giderken vardı." Yüzünde muzip bir ifade vardı. "Senin yok muydu Mügecik?"
Müge Berat'ın cümlesi üzerine kendilerine doğru el ele gelen Nisa ile Tarık'ı görünce Baran'la aralarında geçen diyaloğu bir anlığına umursamamıştı. Birbirlerine gerçekten de çok yakışıyorlardı. Berat gülümseyerek onlara bakarken Rana ise yine hoşnutsuzluğunu belli ediyordu.
Masaya geldiklerinde "Merhabalar!" dedi Nisa cıvıl cıvıl gülümserken. Tarık elini Nisa'nın elinden çekip Beratla ikisi erkeksi, kendilerine has bir şekilde selamlaştılar. "Kardeşim benim!" dedi Berat içtenlikle. Ardından Nisa da Berat'la selamlaştı.
Tarık Berat'tan uzaklaştıktan sonra kız kardeşi Rana'ya bakıp "Abiye hiç selam yok mu?" dedi sevecenlikle ve yanağından makas aldı.
"Selam abi." dedi Rana düz bir sesle abisinin yüzüne bakarak.
"Bugün Baran bile senin kadar suratsız değil." dedi Tarık bunun üzerine.
Baran gülerek atıldı. "Evet bugün benden de suratsız."
Tarık Müge'nin de yanağından makas alırken "Naber fıstık?" dedi.
"İyiyim Tarık sen nasılsın?" dedi gülümseyerek Müge.
"İyiyim." diye cevapladı Tarık. Bunun üzerine Nisa Müge'ye doğru geldiğinde Müge ayağa kalkarak Nisa'ya sarıldı ve Rana ela gözlerini büyüterek şaşkınlıkla ikisine doğru baktı.
"Siz hangi ara canciğer oldunuz bu kadar?"
Nisa geri çekilirken açık kahverengi gözleriyle Rana'ya doğru baktı. "Aramızdaki meseleleri konuşarak hallettik Rana."
"Evet." diye doğruladı Müge de.
"Aklın başına gelmiş galiba." Rana alaycı bir edayla gülümseyip cümlesini sarf etti. "Abimin canını sıkacak bir şey yapmazsın umarım."
"Asıl senin abin benim canımı sıkacak bir şey yapmasın Rana." diye karşılık verdi Nisa, ciddi bir şekilde.
"Kimse kimsenin canını sıkmayacak." Tarık araya girdi ve koyu kahverengi gözlerini Rana'ya çevirdi. "Rana lütfen." dedi uyarırcasına. Rana ela gözleriyle abisine dik dik bakarken Tarık kardeşinin o dik bakışlarına aldırmadı.
Ardından Nisayı elinden tutup kendisine doğru çektiğinde Nisa kendisini ona yönlendirdi. Berat ve Rana ikiliye yer açmak için köşeye doğru kaydıklarında Tarık'la Nisa onların yanındaki yerini aldı.
"Nisayla sevgili olmamızın şerefine bugün yiyip içtiğiniz benden." diye konuştu Tarık ortaya.
"Teşekkür ederiz Tarık." dedi Müge kibarca hafif bir gülümsemeyle.
Berat esprili yapar bir eda ile "Kafedeki en pahalı tatlıyı söyleyeceğim." dedi. "Madem yiyip içtiğimiz Tarık'tan."
"Hala öğrenciyim yalnız." dedi Tarık Berata gülerek karşılık verirken.
Nisa Tarık'a sokularak yanağına ve dudağına yakın bir yerine tatlı bir öpücük kondurdu. "Sen hiç öğrenci gibi durmuyorsun ama." dedi cilveyle, hafif kısık çıkan sesiyle. "Böyle büyük adam gibi duruyorsun."
Nisa bu sefer dudağını öptüğünde Tarık hafif bir gülüşle başını sallayarak "Beni biraz daha öpmeye devam et sen böyle et." dedi imalı bir sesle. "Dua et kafedeyiz. Yoksa ben gösterirdim sana büyük adamı."
Nisa hafifçe dudağını dişledi. "Nasıl göstereceksin?"
Tarık tavan yapan hormonlarına dayanamazcasına derin bir iç çekerek ayağa kalktı ve elini onun yüzüne koyup baş parmağını hafifçe dudağında gezdirerek eğilip başını öptü. "Güzelim ben bir tuvalete gidip geleceğim, sen de tatlı kahve falan söyle bir şeyler."
Nisanın başını usulca sallamasının ardından Tarık uzaklaştı ve Nisa odağını masaya vererek "Ee tatlı falan söylemiyor musunuz?" dedi sorarcasına.
"Yok ben istemiyorum." diye yanıtladı Müge ve o sırada Nisanın yanında oturan Tarık'ı göremeyerek "Tarık nereye gitti?" diye sordu.
"Tuvalete." diye yanıtladı Nisa. Ardından Berat'la Rana'ya doğru baktı. "Siz tatlı bir şeyler söyleyin."
"Ben de istemiyorum." diye yanıtladı Rana. "Senin canın istiyorsa söyle, bize bağlı kalma. Saatini kontrol etti. "Birazdan kalkarım ben zaten, eve gidip test çözmem gerekiyor."
"Üniversitede hangi bölümü okuyacağına karar verebildin mi?" diye sordu Nisa.
Berat gülümseyerek atıldı. "Rana çok güzel yemek yapıyor."
"Vaktim oldukça sosyal medyadan gördüğüm değişik tarifleri uyguluyorum, bazen de yapay zeka bana değişik tarifler veriyor." dedi açıklarcasına Rana.
"Ben yemek yapmayı pek beceremem." dedi Nisa gülerek. Nisa birden yanağında hissettiği öpücükle birlikte yanındaki yerini alan Tarık'ı gördü.
"Rana yapay zekadan yemek tarifleri uyguluyormuş." dedi Nisa Tarık'a.
"Evet." dedi Tarık atılırcasına. "Hatta geçen gün portakal soslu kremalı mantarlı makarna yaptı. Fena da değildi."
"Bence de kardeşim." diye yorum yaptı Berat. "Portakal sosu çok değişik bir aroma katmıştı makarnaya."
"Ama ben yoğun bir şekilde koymadım portakal sosunu." dedi Rana.
"Sayelerinde portakaldan nefret ettim." dedi Baran huysuz huysuz.
"Makarnayla birlikte portakal sosunu pek hayal edemedim ama belki tat olarak güzeldir." dedi Nisa bunun üzerine.
"Bana tarifini bir ara atar mısın?" dedi Müge ricada bulunurcasına Rana'ya. Rana hafifçe başını salladı.
"Sen de mi yapacaksın?" diye sordu Baran.
"Yaparım belki." diye cevapladı Müge. "Kulağa değişik geliyor." Saatini kontrol etti. "Ben de kalkayım artık, eve gidip yemek hazırlayayım akşama. Hem vizeler de yaklaşıyor, not çıkarırım biraz."
Baran ayağa kalkarak "Bırakayım seni ben." dedi.
"Sen mi bırakacaksın?" dedi Müge hafif bir şaşkınlıkla. Masadakiler onlara doğru bakıyordu.
"Seni ben aldım, ben bırakacağım." dedi Baran ve elini Mügeye doğru uzattı. "Hadi."
Müge kendisine uzatılan ele ve Barana baktı. Heyecanlandığını hissederken hafifçe dudaklarını yalayarak kendisine uzatılan eli tutup ayağa kalktı hafif bir gülümsemeyle. Eli Baranın elindeydi. Adeta el ele tutuşuyorlardı.
Daha önce hiç, bir erkekle el ele tutuşmamıştı Müge. İlk defa bir erkekle el ele tutuşuyordu. Baran onun elini henüz bırakmamıştı. Hafifçe başını önüne eğerken Nisa'nın sesini duydu. "Tarık biz de kalkalım mı? Motorla gezecektik hani?"
Müge elini onun elinden çekerken tuhaf duygular içerisindeydi ve elini bir tuhaf hissediyordu. Sanki hala Baranın elini elinde hissediyormuş gibiydi.
"Kalkalım." dedi Tarık ayağa kalkarken. Nisa da ayağa kalktığında Tarık onun elini tuttu ve Nisa imayla Rana ile Berata doğru baktı. "Siz de baş başa kaldınız."
"Ne baş başa kalması Nisa?" dedi Tarık anlamamış bir şekilde.
"Yani biz gideceğiz ya şimdi, onların ikisi kalacaklar ondan öyle söyledim." dedi açıklarcasına Nisa.
"Kalkalım biz de Berat." dedi Rana da çantasını alıp ayağa kalkarken. Berat da hafifçe başını sallayarak kalktığında Tarık Berat'a doğru baktı.
"Rana'yı eve bırakırsın kardeşim." diye konuştu Tarık. "Rana sana emanet. Sen de Rana'ya abisi olarak test çözmesini ve boş yere oyalanmamasını söylersin."
Berat son cümleyi işittiğinde zorlukla yutkundu. "Tamam kardeşim." dedi Berat sadece buna karşılık. "Sen merak etme." Rana gözlerini devirmemek için kendisini çok zor tutmuştu.
"Abisi olarak mı?" dedi Nisa hayretle.
"Evet. Ne olarak olabilir başka?" dedi Baran ters ters.
"Yani.." dedi Nisa bir anlığına duraksarcasına ve cümlesine devam etti. "Rana'nın ben Berata abi dediğini hiç duymadım da o yüzden."
"Beratla askerliği aynı dönem yaptıkları için abi dememesi çok normal." dedi Tarık alaycı bir tavırla.
"Abi dememesi benim için problem değil." dedi Berat olağan bir şekilde.
"Berat için problem değilse madem bunun üzerine konuşmaya da gerek yok o zaman." dedi Rana her seferinde abi imasına sinir olduğunu hissedercesine.
Tarık'ın hesabı ödemesi ile birlikte hep birlikte mekandan çıktıklarında Baran ve Müge arabaya binerek uzaklaştılar. Tarık ile Nisa, Beratla ve Ranayla veda etmesinin ardından motora doğru ilerlediler.
Rana ile Berat , onların arkasından bakarken birden bire ikisinin öpüşmeye başladıklarını gördüklerinde güldüler ve arkalarına dönüp Berat'ın geldiği arabaya doğru yürüdüler.
İkisi de arabaya binip uzaklaştıklarında bindiklerinden beri aralarında oluşan sessizliği Berat bozdu. "Ee?" dedi laf atarcasına Berat. "Nisaya biraz daha ısındın mı?"
"Bilmem." dedi Rana ela gözlerini yolun üzerinden hiç ayırmadan omuz silkerek. "Konuştuk öyle sadece. Abim mutlu olsun, Nisa bir dengesizlik yapmayıp akıllı davransın yeter."
"Yakışıyorlar ama birbirlerine." diye yorum yaptı Berat. "Aralarındaki uyum, çekim çok güzel. Biriyle aranda bunların oluşması çok kıymetli bence." Yan gözle Rana'ya baktı. "Üniversitede belki biriyle aranda böyle bir şey oluşur."
Rana Berattan duyduğu cümle ile birlikte hayal kırıklığına uğradığını hissederken başını Berata doğru çevirdi. "Üniversitede mi?" dedi aynı zamanda şaşkınlıkla.
Beratın kendisini başkası ile düşünmesi canını yakmıştı. Düşünmesi normaldi tabii, Berat onu kardeşi gibi görüyordu sonuçta.
"Neden oluşmasın?" dedi Berat olağan davranmaya çalışarak. "Güzel kızsın Rana." Birden bire aklına bugün Nisa'nın kendisine söylediği cümleler geldi. "Üniversite, lise gibi değil. Üniversiteye başladığında bambaşka bir ortama gireceksin, bambaşka bir çevren olacak. Daha değişik insanlarla tanışacaksın."
"Yani bunun üniversite ile ne alakası var?" dedi Rana anlamamış bir şekilde.
"Gayet de alakası var." dedi Berat hafif bir sitemle.
"Benim biriyle aramda bir şey oluşup oluşmaması üniversiteye mi bağlı yani?" Rana başını iki yana sallayarak histerik bir şekilde güldü. "Saçmalıyorsun Berat, gerçekten. Ayrıca benim lisede de bir ortamım var. Bunun için illa üniversiteye gerek yok."
Berat arabayı birden sağa çekip ani bir fren yaparak durdurması ile birlikte Rana tepkiyle "Ne yapıyorsun Berat?" dedi. "Yavaş olsana."
Berat çenesini sıkmış bir şekilde tek kaşını kaldırıp Rana'ya baktı. "Lisede de biriyle aramda bir şeyler oluşuyor diyorsun yani."
Rana gözlerini devirerek "Benim ağzımdan böyle bir cümle çıktı mı?" dedi. "Ne söylemeye çalıştığını anlayamıyorum gerçekten." Alayla güldü. "Bana böyle yaparak abilik mi taslamaya çalışıyorsun sen?"
"Abilik mi?" dedi Berat da alayla gülerken. "Kızım ne abisi, ne diyorsun?"
"Bir de sen bana abim olarak benim test çözmemi ve boş yere oyalanmamamı söyleyecektin değil mi?" Rana alaycı tavrına devam etti. "Tarık abim sana öyle emretmişti?"
"Abi şimdi nereden çıktı Rana?" dedi Berat sinirle.
"Bir yerden çıkmıyor Berat." diye karşılık verdi Rana. "Sen beni kardeşin gibi görüyorsun ya hani. O yüzden doğal olarak bana olan yaklaşımın bir abi gibi olabilir. Tarık abim gibi, Baran abim gibi."
Berat histerik bir şekilde gülerken onun kafasında öyle bir düşünce yer edindirdiği için kendisine içten içe çok kızdı."Seni kardeşim gibi gördüğümü nereden çıkarıyorsun sen? Seni böyle düşünmeye iten ne? Ayrıca Tarık ve Baran senin öz abin. Bense senin uzaktan akraban bile değilim."
"Bir yerden falan çıkardığım yok." dedi Rana sinirle. "Her şey ortada değil mi?"
Berat hayret edercesine başını iki yana salladı. "Böyle bir düşünceye nereden kapıldığın hakkında hiçbir fikrim yok Rana." Berat elini kaldırıp Rana'nın koyu kumral saçlarına okşarcasına hafifçe dokumaya başladı ve kahverengi gözlerini onun ela gözlerine dikti. "Seni böyle düşünmeye iten ne bilmiyorum ama seni kardeşim gibi görmüyorum Rana." Rana bu cümle ve Beratın teması ile birlikte heyecanlandığını hissederken aynı zamanda Beratın yumuşak çıkan sesi kendisini sakinleştirmişti. "Tekrar söylüyorum, seni kardeşim gibi görmüyorum. Hiçbir zaman görmedim. Ve görmeyeceğim de. Görmek istesem bile seni kardeşim gibi göremem Rana. Ayrıca biraz önce amacım sana abilik taslamak falan değildi, kardeşim gibi göremediğim birine ben abilik taslayamam."
"Tarık abimle Baran abim o zaman neden her seferinde bununla alakalı bir ima yapma ihtiyacı duyuyorlar?" dedi Rana.
Berat oflayarak Rana ile göz temasını kesti ve elini onun saçından uzaklaştırıp direksiyona döndü. "Bilmiyorum Rana." Yeniden Rana'ya baktı. "Seni kardeşim gibi görmüyorum, evet. Peki sen beni ne gibi görüyorsun?"
"Abim gibi görmüyorum tabii ki de." dedi Rana gülerek. Abisi olarak nasıl görebilirdi ki zaten, çocukluğundan beri kalbi sadece onun için çarparken? İçtenlikle gülümsedi. "Berat olarak görüyorum, Beratsın sen."
Berat da zaten onun kendisini abisi gibi görmesini kaldıramazdı, çocukluğundan beri kalbi sadece bu kız için çarparken.
Bugün Rana ile adeta yüzleşmişti ve sanki bir yanı rahatlamış gibiydi. Bir şeyi açığa kavuşturmuştular birlikte, yüzleşmiştiler. En azından Berat onun gözünde artık yanlış anlaşılmayacaktı. Bundan memnundu.
Aralarında bir sessizlik oluşurken Rana onun kendisini kardeşi gibi görmediğini artık onun ağzından duymanın hazzını yaşıyordu içten içe. Beratla baş başa hiç olamıyorlardı , abilerinin sık sık Berat ile takılması yüzünden. Biraz önce bunun tadını çıkaramamıştı onunla tartışırken fakat şu an bunun tadını çıkaracaktı onunla.
Hazır her iki abisi de kız peşinde koştururken Rana onunla bugünün tadını çıkaracaktı.
Aralarındaki sessizliği tatlı çıkan sesiyle bozdu Rana. "Berat, bugün çocukluğumuza dönelim mi?"
Berat gülümseyerek Rana'ya baktı ve hafifçe başını salladı. "Dönelim Rana."
⚪️
Okur Yorumları | Yorum Ekle |