
Vakit kaybetmeden karakola gitmek için yola çıktı. Aklında bir sürü soru dolaşıyordu. En önemlisi ve cevabı zor olan da eğer bu haber gerçekse ikizlere bunu nasıl anlatacağıydı. Heyecanla babalarının dönüşünü beklerken ölüm haberi ile karşılaşmaları şok etkisi yaratırdı. Arabayı park edip içeriye girdim. Masada oturan bir memura gidip durumu açıkladım o da beni komiserin olduğu odaya yönlendirdi. Benim önümden ilerleyip kapıyı çaldı. İçeriden gelen ses ile girdik. Komiserin eliyle gösterdiği koltuğa oturdum bu sırada az önceki memur odadan çoktan çıkmıştı.
"Buyurun konu neydi?"
"Merhaba Komiser bey sizinle bu sabah aldığım telefon hakkında konuşmak istiyorum."
"Tabi dinliyorum öncelikle adınızı öğrenebilir miyim?"
"Üzgünüm söylemeyi unuttum. Adım Daisy Franklyn."
"Ne olduğunu anlatabilirsiniz Bayan Daisy."
"Bu sabah okulda dersteydim. Telefonum çaldı, numara yurtdışı ve bilmediğim bir numara olduğu için açmak istemedim ancak tekrardan çalınca açtım. Bozuk bir ingiliz aksanıyla adamın birisi David'in öldüğünü söyleyip cevap vermemi bile beklemeden kapattı."
"David eşiniz mi Bayan Daisy?"
"Hayır eski ikiz öğrencilerimin babası kendisi."
"Anlıyorum peki Bay David nereye gitmişti?"
"Bir kafile ile Almanyaya çalışmaya gitmişti. Eşi öldüğü için ikizleriyle tek başına idare ediyordu. Maddi olarak da sıkıntılı bir süreçten geçtiğinden bu yüzden de bu işin bir fırsat olduğundan bahsetmişti."
"Anlıyorum peki Bay David bu işi nerden bulmuş biliyor musunuz?"
"Bilmiyorum maalesef bahsetmedi ama yanlış hatırlamıyorsam elinde gazeteden alınmış bir ilan vardı."
"İlan mı? Ne tür bir ilan olduğuna bakmamız lazım. Başka bir örneğini bize getirebilir misiniz?"
"Dediğim gibi ilanı çok az gördüm pek hatırlamıyorum ama bulmaya çalışırım."
"Tamam bulunca vakit kaybetmeden hemen bize getirin lütfen. Bu iş için ne kadar süredir Almanya'da? Tabii gerçekten oraya götürüldüyse."
"Yaklaşık 1 haftadır. Zaten bugün dönmesi gerekiyordu. İşin süresi 1 hafta olarak belirtilmişti. Ama bu telefon ile her şey bir soru işaretine döndü."
"Sizi arayan numarayı araştıralım. Neler olduğuna, kime ve nereye ait olduğuna bir bakalım. Eğer numara hâlâ kullanılıyorsa yer tespiti ile ulaşabiliriz."
"Anlıyorum teşekkür ederim umarım bir şey çıkar."
"Biz de bunu umuyoruz. Birazdan gelecek olan memur arkadaşa ifadenizi verip gidebilirsiniz. Bir haber çıkarsa biz size ulaşırız şimdilik burada yapılacak bir şey yok."
Telefonda birisiyle konuştuktan sonra içeriye bir memur girdi. Bir odaya girip ifade verdikten sonra karakoldan çıktım. İşim düşündüğümden biraz fazla uzun sürmüştü. Okula dönüp dersleri bitirmek için yola koyuldum. İçimden bu haberin yalan olması için dualar ediyordum. Ders bitiminde ikizleri alıp arabaya geçtik. Çok mutlu görünüyorlardı. Ellerindeki kağıdı heyecanla bana gösterdiler. Resim çizmişlerdi ve bunu babalarına vermek için bir an önce eve gitmeyi bekliyorlardı. Resme bakıp boğazımdaki yumruyu geçirmek için yutkundum. Sonra ikizlere dönüp çok güzel olmuş dedim. Baktığım şey çizdikleri resimdi ama gördüğüm şey eğer bu haber gerçekse onlara bunu nasıl söyleyeceğimdi. Eve geldik ikizler üzerlerini değiştirip masaya geçtiler. Öğretmenlerinin verdiği ödevi şimdiden bitirerek babaları geldiğinde ödevle uğraşmak yerine onunla daha fazla vakit geçirmek istedikleri hallerinden anlaşılıyordu. Onlar ödev yaparken ben de masayı hazırlamıştım. Yemeği yedikten sonra salona geçtik oturmuş ikizleri izliyordum ki saatin geç olduğunu fark ettim. İkizlerin uyuma vakti gelmişti.
"Emilio İvan saat geç oldu hadi yataklara artık."
"Hayır olmaz öğretmenim."
ikisi birden kararlı bir sesle teklifimi reddetmişlerdi nedenini sorduğumda ise babalarını bekleyeceklerini o gelince birlikte uyuyacaklarını söylemişlerdi. Bu cevap karşısında normalde uyuyun babanız gelince ben sizi uyandırırım demem gerekiyordu ama bunu diyemezdim çünkü David nerede ve en önemlisi yaşıyor mu belli değildi. Susup oturduğum yerde kalmıştım. Bir yandan düşünüyor bir yandan da karakoldan bir haber gelmiş mi diye telefonumu kontrol edip duruyordum. Telefonum sessizde değildi ama merak beynimi kemirdiği için sürekli kontrol ediyordum. Aradan 1 saat kadar geçtikten sonra ikizler dayanamamış oturdukları yerde uyuyakalmışlardı. Onları bu halde görünce derin bir iç çektim. En az ben de onlar kadar David'in eve dönmesini istiyordum. İkizleri yataklarına yatırıp salona indim. Saat gece yarısına geliyordu hâlâ ne bir mesaj ne de bir çağrı vardı. Gece boyunca bir sağa bir sola dönüp durmuş sonra da dayanamayıp uyuyakalmıştım. Sabaha karşı çalan telefonun sesiyle yerimden sıçradım. Hemen kendime gelip arayana bakmadan telefonu açtım. Sonunda beklediğim telefon gelmişti. Telefonu kapatıp hemen üstüme birkaç şey alıp çıktım. İkizler hâlâ uyuyordu onlar uyanana kadar dönmüş olmayı umuyordum. Uykunun üzerimde bıraktığı sersemlikle kilitli olan arabanın kapısını açmaya çalıştım açamayınca kilitli olabileceğini anımsayıp zaman kaybetmeme neden olduğu için kendime kızdım. Beynimdeki soruların her artmasında gaza biraz daha yükleniyordum. Biraz daha ve biraz daha...
Yol bitmişti. Koşarak karakoldan içeriye girdim. Duyacağım her yeni bilgi bundan sonraki süreci belirleyecekti. Adımlarımı doğruca daha önce konuştuğum komiserin odasına yönelttim. O da beni bekliyordu ki içeri girince hemen konuşmaya başladı.
"Merhaba Bayan Daisy."
"Merhaba Komiser bey."
"Sizinle açık konuşmak istiyorum. Verdiğiniz telefon numarasına ulaşamadık belli ki konuşma gerçekleştikten sonra imha edilmiş. Ancak bu iş ve işin süreci ile ilgili yoğun bir araştırmadan sonra elimize bazı bilgiler geçti. "
"Evet anlatın lütfen"
"Almanya'da bir fabrika tespit ettik ve bu fabrika bize getirdiğiniz ilanda görseli bulunan fabrika."
"David orada mı peki buldunuz mu?"
"Maalesef üzülerek söylüyorum ki fabrikada yangın meydana gelmiş detaylı araştırmalarımızın sonunda yangın çıkmadan önce fabrikada 10 işçinin çalışmakta olduğunu öğrendik."
"David de mi oradaymış?"
"Evet Bayan Daisy."
"Peki şimdi nerede nasıl iyi mi? Çıkmış değil mi o fabrikadan kurtulmuş yani?"
"Bakın Bayan Daisy ne yazık ki bize gelen bilgiye göre o yangından kimse sağ çıkmamış. Fabrikada patlayıcı eşyalar olduğundan dolayı ateşle temasa geçince patlama meydana gelmiş. Cesetlere ulaşılmış ancak yüzleri tanınmayacak halde olduğu için kimlik tespiti yapılamamış."
"Belki o değildir, bir yanlış anlaşılmadır Komiser bey emin misiniz o olduğuna?"
"Acınızı anlıyorum ama maalesef ekiplerim bilginin doğruluğunu tespit ettiler. Bay David'in ismi kayıtlarda mevcut. Üzgünüm."
"Ben çocuklara ne diyeceğim Komiser bey..? Evde babalarını bekliyorlar..."
Boğazıma düğümlenen hıçkırık yerini gözyaşlarına bırakmıştı. Önce anneleri şimdi de babaları onların hayatından hiç varolmamış gibi çıkıp gitmişlerdi. Buna ek olarak da yapayalnızlardı... Ellerinden tutacak başlarını okşayacak birileri yoktu... Savunmasız iki çocuk acımasız hayat ile karşı karşıya kalmıştı. Komiserin verdiği suyu zar zor ağzıma götürüp birkaç yudum içmiştim. Kendimi biraz toparlayıp Komisere döndüm.
"Bundan sonra ne olacak? İkizler ne olacak?"
"Onlara bakabilecek bir akrabası, yakını var mı?"
"Hayır yok yani ben öyle biliyorum en azından. David hiç bahsetmemişti."
"Şimdilik bekleyin o zaman biz araştıralım size haber veririz."
"Tamam sizden haber bekleyeceğim."
"İyi günler"
Daisy ağır adımlarla kapıya yönelmişti ki aklına bir şey gelmesiyle duraksadı. Elleriyle gergin bir şekilde oynayarak komisere döndü. Aklındaki düşünce ikizlerin vasisi olup olamayacağıydı. Bu kısa sürede ikizlere fazlasıyla bağlanmış olmalıydı yoksa böylesine ciddi bir karar ayaküstü varılacak bir karar değildi. Bunun yanında fazlasıyla merhametliydi de. Komiserden aldığı yanıt ne olumlu ne de olumsuzdu. Ama bu durum yani belirsizlik diğer iki ihtimalden daha kötüydü. Umutlanmak ile pes etmek arasında durmaktı. O umutlanmayı seçti çünkü şuanki durumda duyguları tarafından yönetiliyordu. Kapıyı yavaşça kapatıp dışarıya çıktı. Temiz havayı derin bir şekilde içine çekti geri verirken nefesi titremişti. Ağır adımlarla arabasının kapısını açıp oturdu. Uzun süredir elinde olan telefonu elinin terlemesiyle kayganlaşmıştı. Saate bakıp telefonu yan koltuğa bıraktı. Hava yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı anahtarı çevirip arabayı çalıştırdı. Eve geldiğinde ikizler hâlâ uyuyordu. Asıl sorun hâlâ uyuyor olmaları değil uyanmalarıydı. Dün gece babalarının gelmesi gerekiyordu şimdi uyanıp Davidi göremediklerinde onlara ne söyleyecektim? En iyisi durumu onlara açık bir şekilde anlatmaktı. Yaklaşık yarım saat kadar sonra ikizleri uyandı. Uyandıkları gibi de aşağıya salona koştular. Görmeyi umdukları kişi Daviddi ama Davidi göremeyince hayal kırıklığı ile yüzleri asıldı. Yüzlerindeki sevinç yarı hüzün yarı öfkeye dönüşmüştü. O gün orada her ne kadar benim için zor olsa da o acı haberi onlara anlattım. Beklediğim tepkiyi vermemişler susup kalmışlardı ve bu durum beni daha da endişelendirmişti. Söz konusu babalarını kaybetmeleriydi ama onlar tepkisiz kalmışlardı. Bu olayın ardından telefonum yine çalmıştı. Bu defa yalnızca beni değil ikizleri de karakola çağırmışlardı. Gelen çağrının ardından apar topar karakola geldik. Komisere gelen son bilgiler ile her şey açıklığa kavuşmuştu. David'in öldüğü kesinleşmişti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |