4. Bölüm

Bölüm:3

Hatice Sevgili
moonzeze

Sabah pencereden sızan güneş ışıkları yüzümü hafiften yakıyordu buna nazaran hafif bir rüzgar açık pencereden bana gelip yüzümü okşayınca yüzümde bir gülümseme belirdi. Yaz çoktan yerini sonbahara bırakmıştı. Geride kalan şey sadece mevsimler değildi, yıllar da geride kalmıştı. Günler ne de çabuk geçmişti öyle. İkizlerimizin 1. Yaş gününü birlikte kutlamamız sanki daha dün gibiydi ama öyle değildi. Aradan koskoca tam 5 yıl geçmiş ikizler 6 yaşına değmişti. Dile kolay 5 yıl! İnsanın geriye dönüp baktığında içi burkuluyordu. Sanki zaman hep o huzurlu, duygulu anda ilerlemeden kalacak gibiydi. Havanın serinliği yavaştan hissediliyordu. Gözlerimi yeni bir güne açmanın verdiği huzur içime dolarken Yataktan usulca doğrulduğumda hayatımı paylaştığım, yanında huzur bulduğum, her ne olursa olsun o yanımdayken üstesinden gelebileceğime inandığım adamın hâlâ uyuduğunu görünce uyandırmadan aşağı inmek için sessiz adımlarla kapıya yöneldim bir yandan da esnememe engel olamıyordum. Aşağı inmeden önce ikizlere de bakmayı ihmal etmemiştim. Onlar da mışıl mışıl uyuyordu. Kapıyı yavaşça kapatıp mutfağa indim. Uykumdan çabucak sıyrılmam gerekiyordu. Elimi yüzümü yıkamak için musluğu açtığımda suyun yüzüme değen soğukluğu ürpermeme sebep olmuştu. Elimi yüzümü kurulamak için sandalyede asılı duran havluyu elime alıp yüzüme kapattım. Bu anı seviyordum. Uykun dağılıyor ama bir yandan da huzurlu bir uyku bastırıyordu. Havluyu tekrar yerine astıktan sonra dolaptan aldığım kahvaltılıkları masaya yerleştirip biraz beklemeye başladım. Saate baktığımda David'in işe gitme saati yavaştan geliyordu. Yüzüme yerleştirdiğim gülümseme ve alaycı bir ses tonuyla

"Uykucu işe geç kalacak "

diyerek merdivenlere yol almıştım ki David ile burun buruna geldik tam geri bir adım atacakken buna izin vermedi ve ellerini belime doladı. Uykulu gözlerim şimdi beklemediğim bu hareketle öncekine göre açılmıştı. Yüzüne güzel bir gülümseme yerleştirdi belimde olan eli şimdi öne düşmüş saçlarımı geri ittirmekle meşguldü. Yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra muzipçe sırıttı bir yandan da

"Kimmiş o uykucu?"

Diye benimle alay ediyordu belli ki bu cümlem hoşuna gitmişti. Sanırım bugün herkesin keyfi yerindeydi. Beraber masaya geçerken ikizlerin aklıma gelmesiyle duraksayıp David'e,

"Ben gidip ikizleri uyandırayım."

Deyip yukarı çıkmak için hareketlenmiştim ki David beni durdurdu.

"Yok yok hiç dokunma ben baktığımda hâlâ uyuyorlardı biraz daha uyusunlar. Aslına bakarsan ben az daha uyandırıyordum."

Bunun üzerine masaya geri döndüm. Neşeli bir sesle

"Nasıl fazla ses mi yaptın?

Diye sordum. Benim aksime David'in yüzü biraz düştü bir yandan da hafif uzun olan sakalını kaşıyordu.

"İkizleri yanağından öpmek için eğildim başımı kaldırdığımda İvan'ın kıpırdandığını sonra da eliyle yüzünü kaşıdığını fark ettim. Sanırım sakalım yüzüne battı."

David'in yüzü hâlâ biraz asık duruyordu ortamı düzeltmek için elimi yanağına götürdüm.

"Kesersin olur biter canım bunun için üzülme."

Bana katıldığını belli edercesine başını aşağı yukarı salladı.

"Evet kahvaltıyı yapalım ilk işim sakalları kesmek olacak"

Hoş sohbetler eşliğinde kahvaltımızı bitirdik ben masayı toplarken David de tıraş olmak için banyoya gitmişti. Az sonra neşeli bir sesle

"İşte şimdi keyfim yerine geldi doya doya öpebilirim kerataları"

Diyerek banyodan çıktı. Bir yandan da eliyle yüzünü sıvazlıyordu. Yanına gelip hafif dağılmış saçlarını düzeltip askıdan montunu uzattım daha fazla oyalanırsa gerçekten geç kalacaktı. Montunu giyerken bir yandan da saatine bakınca telaşla

"Eyvahh geç kalıyorum ben kaçtım"

Diyerek hızla ayakkabılarını giyip kapıdan çıktı çıkarken de görüşürüz demeyi ihmal etmemişti. Kapıyı kapatıp mutfağa döndüğümde ikizler uyanmış aşağı iniyorlardı. Yanıma gelip uykulu bir sesle bir yandan da gözlerini ovuşturarak

"Anne babam nerede?"

Diye soran Emilio'yu Ivan da kafa sallayarak onayladı. Boylarına eğilip ikisinin de yanağına birer öpücük kondurduktan sonra sorularını cevapladım.

"Babanız işe gitti şimdi söyleyin bakalım kimler acıktı?"

Sesimin heyecanla artışından olsa gerek onlar da heyecanla ikisi bir ağızdan "Ben!!!" Diye bağırdılar. Koşarak masaya geçtiler. Bu heyecan biraz acıktıkları için biraz da en sevdikleri şeyler olduğu içindi. Onlar iştahla yedikten sonra etrafı toplayıp bahçeye çıkmayı teklif ettim. Onlar buna dünden razıymışta söylememi bekliyorlarmış gibi koşarak dışarıya çıktılar. Ben de arkalarından gülerek çıktım. Bahçede bir oraya bir buraya koşturup duruyor etrafa neşe saçıyorlardı. Çimenlere oturup onları izlemeye başladım. Az sonra İvan yere eğilip geri kalktı. Heyecanlı heyecanlı bana doğru koşmaya başladı. Gördüğü şey onu çok şaşırtmış olmalıydı.

"Anne bak değişik bir şey buldum. üzerinde siyah noktaları var bunun ne olduğunu biliyor musun? "

Eline aldığı şeyin bir uğur böceği olduğunu görüp gülümsedim. Şaşırmış gibi yaparak

"Bakayım.. aaa uğur böceği bulmuşsun nerden buldun bakalım?"

Diye sordum. Bulduğu yeri göstermek için yan tarafına döndü bir eliyle de ilerideki ağacın altını işaret ediyordu.

"Şuradaki ağacın orada çiçeğin üstünde duruyordu. "

Aklıma yıllardır inandığımız ya da inandırıldığımız bir hikayeyi anlatmak geldi. Yakınımızda çiçek toplayan Emilio'ya seslendim.

"Bak şimdi size uğur böceği ile ilgili ne anlatacağım.. Emilio oğlum hadi yanımıza gel kardeşin çok güzel bir şey bulmuş."

Başını bize çeviren Emilio hemen hareketlenip yanımıza gelmeye başlamıştı. Bir yandan da ne bulduğunu soruyordu.

"Ne bulmuş anne ? geliyorum..."

Yanımıza gelip elimizdeki uğur böceğini görünce gözlerini irice açıp konuşmaya başladı.

"Aaa çok güzel görünüyor anne bu ne?"

Onları daha fazla merakta bırakmayıp anlatmaya başladım.

"Bu böceğin adı uğur böceği size anlatmak istediğim şey de biz küçükken uğur böceği bulduğumuzda onu parmağımızın ucuna koyar gözlerimizi kapatıp bir dilek tutardık.

Sonra da uğur böceğine üfler onun uçmasını isterdik. Eğer uğur böceği uçarsa dileğimizin gerçekleşeceğine eğer uçmazsa gerçekleşmeyeceğine inanırdık. Siz de dilek tutmak ister misiniz?"

Anlattığım hikaye onları daha da heyecanlandırmış görünüyordu. Az sonra Emilio'nun yüzü asıldı. Üzgün bir ses tonuyla,

"Evet isteriz ama anne bir tane uğur böceği var..."

Dedi. Ivan da ona katıldığını belli eder şekilde başını salladı. Duruma hemen bir çözüm yolu bulmam gerekiyordu.

"O zaman siz de birlikte tutup uçurun hadi bakalım dileklerinizi tutun."

Bulduğum fikir ile yüzleri tekrar eski haline döndü. Minicik ellerine uğur böceğini bıraktım. Kısa süreli bir sessizlik oluştu.

"Tuttunuz mu bakalım? "

Heyecanla gözlerini açıp ikisi bir ağızdan bağırdılar.

"Eveeett!! "

"Hadi şimdi uğur böceğini uçurun bakalım uçacak mı?"

Ellerindeki uğur böceğine güçsüz nefesleriyle üflemeye başladılar. Uğur böceği kanadını açıp birden havalandı. İkizler de sevinçle,

"Yaşasın uçtu uçtu dileğimiz gerçek olacak!!!"

Diye bağırdılar. Uğur böceği neredeyse gözden kaybolmuştu. Bahçede bayağı vakit geçirdiğimizin bilincine varıp ayağa kalktım.

"Aferin size hadi şimdi gidip yemek yiyelim birlikte."

Yemek kelimesini duyunca açlıklarını unutan minikler yerden hızla kalktılar.

"Yaşasınnnn yemek yiyeceğizzz çok acıktım."

İkizler sanki bugün bir enerji patlaması yaşıyor gibiydiler yemekten sonra oyun oynamaya koyulmuşlardı. Yine ve yine... Onların sakin bir şekilde oyun oynadıklarını görünce biraz olsun rahatlayıp kanepeye uzanmaya karar verdim. Günün yorgunluğu iyice üzerime çöküp beni uykuya hapsetmişti. İkizlerin birkaç dakika önceki net sesleri yerini mırıltıya bırakmıştı. Ağırlaşan gözlerime karşı daha fazla direnemeyip uykuya daldım.

İkizler annelerinin uyuduğunun farkında bile değillerdi oyuna o kadar çok dalmışlardı ki... Az sonra Ivan meydan okur gibi aklına gelen fikirle hareketlendi.

"Emilio bak arabam senin arabandan daha hızlı."

Kurduğu bu cümle ile Emilio'yu adeta bir yarışa davet ediyordu. Emilio cevap vermekte gecikmedi. Hayatın çoğu yerinde bu tarz iddialaşmalar yaşanırdı. Bir meydan okuma olurdu ve karşı taraf bu meydan okumayı kabul ederdi. Meydan okumayı başlatan gibi kabul eden de kazanma, kendini gösterme arzusuyla hareket ederdi. Emilio da meydan okumayı hemen kabul etmişti.

"Gerçekten mi hadi o zaman bir yarış yapalım kimin arabası daha hızlı görürüz."

Ivan beklediği cevabı almış gibi hemen yarış haline girip yarışın sınırlarını belirlemeye başlamıştı.

"Tamam buradan karşıdaki koltuğa kadar yarışalım tamam mı? "

 

Emilio belirlenen sınırları hiç umursamadan yarışa odaklanmıştı. Yarışa başlamak için yerinde hazırlandı.

"Tamam hadi başlangıç çizgisi burası veee başlaaa!!!! "

Ivan bir yandan hakem gibi yarışı anlatıyor bir yandan da Emilio'yu geçip kazanmanın verdiği sevinçle zafer çığlıkları atıyordu.

"Kırmızı şimşek son hız ilerliyor ve yeşil arabayı geçerek yarışın kazananı oluyor evettt sana söylemiştim benim arabam daha hızlı diye"

Emilio kaybetmenin verdiği bozuntu ile;

"Evet gerçekten de benimkinden hızlıymış.."

Diyordu. Sonra birden elindeki arabayı bıraktı.

"İvan ben çok sıkıldım ve aklımda çok güzel bir fikir var?"

Bunu duyan Ivan meraklanmıştı.

"Ne fikri bana da söyle.."

"Annemiz bizimle ilgilenirken çok yoruluyor ona sürpriz yapmak istiyorum annem için bir pasta yapmak istiyorum sen ne dersin? Hem annem pastayı çok seviyor."

Bu fikrin İvan'ın hoşuna gittiği yüzündeki heyecandan belli oluyordu. Sonra birden yüzündeki heyecan silindi.

"Çok güzel bir fikir ama nasıl yapıldığını biliyor musun ki nasıl yapacağız?"

Bu sorunun üstüne Emilio kendinden emin bir şekilde,

"Televizyonda görmüştüm bir tane abla yapıyordu çok fazla hatırlamıyorum ama yapabileceğimizi düşünüyorum."

Dedi. Ivan ayaklanıp mutfağa doğru yöneldi bir yandan da Emilio ile konuşuyordu.

"Tamam peki hadi mutfağa gidelim o zaman ama sessiz olmalıyız annemiz uyanmasın yoksa sürpriz bozulur."

Ayağa kalkınca annelerinin uyuduğunu fark etmiş olacaklar ki daha 5 dakika öncesinde bağırırken şimdi sessiz davranmaya özen gösteriyorlardı. Emilio da İvan'ı onaylarca mırıldandı.

"Evet sessizce yapmalıyız."

Mutfağa geldiklerinde Emilio bir süre düşünür gibi hareketsiz kaldıktan sonra bir şeyler hatırlamış olacak ki konuşmaya başladı.

"İvan sen süt ve yumurtayı al ben de unu ve diğerlerini alayım gördüğüm ve hatırladığım kadarıyla bu malzemeler lazım."

Ivan "Tamam" dedikten sonra hemen hızlı adımlarla dolabı açtı. Emilio da bir taraftan diğer malzemeleri alıp masaya yerleştiriyordu. Malzemeleri sıra fark etmeksizin bir kaba boşalttılar. Malzemelerin kimini çöpe koymuş, kimini de masaya bırakmışlardı. Tüm malzemeleri koyup karıştırdılar ortaya fazlasıyla akışkan bir karışım çıkmıştı. Karıştırma işi bittikten sonra Ivan ellerini yıkamak için musluğu açtığı anda Emilio'nun sesiyle irkildi.

"Hayır olamaz!"

Ivan arkasını dönüp etrafa şaşkınca bakarken Emilio endişeli bir tavır takınarak,

"Yağ döküldü şimdi ne yapacağız..?"

Dedi. Ivan ellerini yıkamaya tekrar dönerken teselli edercesine

"Önce pastayı yapalım sonra temizleriz."

Dedi. Emilio kabul eder şekilde başını salladı.

"Tamam o zaman."

Ellerini yıkayıp tekrar masaya dönen Ivan'ın yüzü pastaya takıldı biraz üzüntüyle

"Emilio bu pastaya pek benzemedi gibi..."

Diyerek Emilio'nun yüzüne baktı. Emilio da durumun farkındaydı. Bu karışım pastaya hiç benzemiyordu. Derin bir nefes üfleyip bilmişçe konuştu.

"Evet ama şimdilik öyle. Gördüğüme göre fırında pişmesi gerekiyor ben fırını açıyorum."

Fırına doğru yol alan Emilio'nun arkasından Ivan heyecanla atıldı.

"Haa tamam çok merak ediyorum nasıl olacağını.."

"Ben de. "

Ikizler zeki oldukları kadar da sabırsızlardı. Aradan 5 dakika geçmeden ikizler sabırsızlıkla puflayıp karışımı artık fırına koymak için ayaklandılar. Emilio Ivan'a dönüp;

 

"İvan ben fırının kapağını açacağım sen de pastayı getir ve koy olur mu?"

Deyip ​​​​fırına doğru yöneldi. Ivan da Emilio'ya

"Tamam olur."

dedikten sonra pasta karışımını eline alıp Emilio'nun yanına geldi.

Bölüm : 19.08.2024 15:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...