
Eve girer girmez hemen telefonumu çıkartıp internete girdim. Sabah kadınlar Haktan Ali Sağlam demişlerdi. Titreyen ellerimle isminin tamamını yazıp arattım.
Ayakkabılarımı bile çıkartmamıştım. Giriş kapısına sırtımı yaslayarak yere oturdum.
İnternet sonuçlarına hızlıca göz gezdirdim.
Haktan Ali Sağlam, İstanbul’un sayılı uyuşturucu baronunu çökertti.
Haktan Ali Sağlam kaçak kumar çetesini polis ekipleriyle işbirliği yaparak çökertti.
Yeraltı Dünyasının En Güçlü İsmi Artık Haktan Ali Sağlam
Yaşı küçük İşleri Büyük Olan İsim : HAKTAN ALİ SAĞLAM
Sayın Sağlam yine deşifre oldu.
Son okuduğum habere tıkladım.
H. Sağlam, tekrardan deşifre oldu. İstanbul’da yaşadığı bilinen Sağlam, Gölgenin oğlu olarak tanınan H. Sağlam yaşadığı evden görüntüleri sızdırıldı. Tekrar yaşadığı evden taşınan Sağlam, Ardında gölgesini bile bırakmadı.
Gölgenin oğlu ikamet ettiği yeri sır gibi saklıyordu artık. Güvenlik önlemlerini ciddi anlamda arttırdı. Aylardır sessizliğini koruyan Sağlam’dan yeni bir kahramanlık bekliyor halk.
Telefonum Ela’nın aramasıyla titremeye başlayınca ağzımdan tiz bir çığlık kaçtı.
“Alo?”
Korkmuştum.
“Kanka ağzına sıçtığımın kızı kaç saattir seni bekliyorum?”
“Kanka çok kötü şeyler oldu. Haktan’ı vurmuşlar.”
Bu sefer çığlığı basan Ela olmuştu. “Nee? Bildiğimiz silahla mı? Sende mi ordaydın? İyi misin? Geliyorum hemen.”
“Hayır hayır. Gelme ben iyiyim. Dün gece olmuş galiba. Müsait olunca tekrar arayayım mı seni? Haktan’ın yanına gideceğim.”
“Tamam kankam haber et bana da. Dikkatli ol.”
Aramayı sonlandırıp oturduğum yerden kalktım. Dış kapıyı açıp geldiğim gibi geri dönecektim.
Mahallemde bir mafya mı vardı?
Neyin içine düşmüştüm ben?
Apartmanın önüne gelince zile bastım.
Herkesin haberi var mıydı bu tür insanlarla bir arada yaşadığımızdan?
Otomatik kapı açılınca tereddütte kaldım. Yukarı çıkmak istemiyordum, korkuyordum çünkü. Ellerim titriyordu hala…
Haktan’ı deli gibi merak ediyorum ama. Yukarıda oturan adamlar da bu işin içinde miydi?
Kapıyı ittirip içeriye girince ürkek adımlarla basamakları tırmanmaya başladım.
Daha geçen gün asker eğlencesi yapıyordu bu adam! Kimliği de açıktı. Herkes adını soyadını biliyordu. Hala nasıl deşifre olmamış ki?
Kapının ağzında Ömer beni bekliyordu. Gözlerimi kaçırarak içeriye girdim. “Hoşgeldin abla. Haktan abi uyandı seni soruyordu.”
Başımı salladım. Ayakkabılarımı ağır ağır çıkardım. İçeriye girecektim ama yüzümün bembeyaz olduğuna eminim.
Ayaklarımı yere sürte sürte içeriye girerken Halil içerdeydi. Kapının önünde dikilip kaldım. Ne içeriye adım atabiliyordum ne dışarıya… Haktan’ın sırtına yastık koymuşlardı. Gözleri çok yorgun bakıyor, Halil ile konuşuyordu. Beni fark ettiklerinde ikisi de bana döndü.
Halil, Haktan’a son kez bakıp önümden hızla geçip gitti. Halil’in suratındaki ciddiyet beni geriyordu.
Haktan gülümseyerek “Öyle kapı ağzında mı duracaksın?” dediğinde gülümsemeye çalıştım. “Ölmüşüm de hortlamışım gibi bakma Lidya. Gel içeriye.” dedi şakalaşır bir ses tonuyla.
Yutkunum saçımın bir tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdım. “Geçmiş olsun. İyi olduğunu gördüğüme göre ben evime gideyim artık.”
Az önce çıkıp gittin ya salak madem gidecektin niye geri geldin?
Haktan’ın gülümseyen suratı anında donuklaşıp hayalkırıklığına dönünce kendimi tutamayıp yanına yaklaştım. “Biraz daha kalayım bari.” dedim.
Haktan “Saatlerdir buradaymışsın. Niye gittin?” dediğinde gözlerimi kaçırdım. Sesim içime kaçmış gibi hissediyorum. “Ocakta yemeğim vardı.” dediğimde Haktan kahkaha atmaya başladı. Beklemediğim için sıçradım.
Canı acır gibi suratını buruşturup yarasına elini bastırdı. “Hiç güleceğim yoktu.” Gülüşünü bastırmaya çalışırken gözlerini kapattı. “Şu surat ifadeni değiştirir misin? Tutamıyorum kendimi.” dedi.
Kaşlarımı çatarak “Ne varmış yüzümde?” Diye sordum. “Ocaktaki yemeği yakmış ve bir suç işlemiş gibi duran çocuk bakışını.” dedi.
Haktan gülüşünü bastırmayı becerince elini yarasından çekti. Yüzüme bakınırken arkama döndüm. Kanepeye ilerleyip oyalana oyalana oturdum.
Göz göze gelmek istemiyorum. Sanki baktığında odasını karıştırıp her şeyi öğrenmiş olduğumu anlayacak gibiydi. Ya kimliğini öğrendiğimi öğrenip beni öldürürlerse?
Allah’ım ben niye geri geldim?
Haktan “İyi misin Lidya?” diye sordu merakla. Endişeli gözlerle beni süzüyordu. “İyiyim. Korktum sadece. Hayatımda ilk defa vu-vurulmuş birini görüyorum.” dedim.
Haktan başını salladı. “İyiyim ben endişelenme.”
Gözlerimi Haktan hariç odanın her yerinde gezdirirken masaya gelince donup kaldım. Kağıtlar benim bıraktığım şekilde duruyordu. Kahretsin!
Derli topluydu o kağıtlar. Ya anlamışsa. Halil kesin anlamıştı. O bakışlar kesin ondandı. Birazdan beni esir alıp öldürecekler.
Haktan “Hop! Lidya! İyi gözükmüyorsun. Evine git dinlen istersen.” dediğinde başımı sallayıp olduğum yerden kalktım.
Deli gibi ne diye geri geldiysem zaten.
“Tamam ben gidiyorum sonra tekrar gelirim zaten. Hadi görüşürüz.” Hızlı adımlarla evden tekrar çıktım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |