23. Bölüm
morkanatlızamanlar / Hafıza Kartı / 23. Kendi Kanı, Kendi Parmağı

23. Kendi Kanı, Kendi Parmağı

morkanatlızamanlar
morkanatlizambak

23. Kendi Kanı, Kendi Parmağı

 

Son günde gelişen olaylar normal bir insanın kaldırabileceği türden değildi. Bu olayları kaldırabilecek insanın hem manen hem de zihin olarak güçlü olması gerekirdi.
Yavuz'un zihninin de şu sıralar ne kadar güçlü olduğu tartışılırdı. Manen de güçlü hissetmiyordu kendisini Yavuz. Aslında Yavuz Atak karışıklık dışında hiç bir şey hissetmiyordu, hissedemiyordu.

Üzerinde ağır bir suçluluk duygusu vardı. Ne altından çıkabiliyor, ne de ne de suçluluk hissini üzerinden atabiliyordu. Bu suçluluk derisinin üzerine adeta yapışmış yeni bir deri görevini görüyordu.

Elini anlına bastırmış düşünceli bir biçimde oturduğu koyu yeşil koltuk sanki onu içine çekiyordu. Balkon kapısı ve pencerelerin açık olmasına rağmen nefes alamıyordu. Orta sehpaya serdikleri fotoğraflar ve otopsi raporları genç adamı daha fazla karamsarlığa itmişti.

"Soner ile bir araya gelmemiz gerekiyor o halde " dedi Onur oturduğu koltukta dikleşirken.

Geniş salonda koltuklara çökmüş önlerinde ki masada serili duran delilleri inceleyen Onur, Zahit ve Yavuz Atak vardı. Gurur yanlızca Yavuz'un iyi olup olmadığına bakmaya gelmişken kedisini onların yanında otururken bulmuştu.

Yarım saate yakın incelemelerine rağmen ne yapacaklarına karar vermemişlerdi.

Yavuz masaya doğru eğilip ellerine en son ulaşan otopsi raporunu aldı. Yani devremleri ve silah arkadaşları olan, canının cananını, ciğer paresini geride bırakan Ferhat'ın otopsi raporunu. Yazılan kelimeleri gözleri takip etti, tek tek içi acıyarak okudu raporu.

"Konteynerin üzerine yazılan yazı, Ferhat'ın DNA'sı ile uyuşuyor." dedi okuması bitince.

"Nasıl?"

"Fark ettiysen boynunu kesikleri halde fazla kan akmamıştı. Şırıınga gibi bir şeyle kanı aldıktan sonra kesmişler boynunu. O kan ile yazmışlar."

Onur yüzünü buruşturdu. "Vicdansızlar!"

Zahit gözlerini boşluğa dikerek konuştu. "İşaret parmağı da yerinde değil konteynerin önünde bulundu. Kendi kanı kendi parmağı ile yazmışlar yazıyı."

Bu bilgi hepsinin buğazına oturdu. Birer yumru oldu orda. Bir anda sessizleşti ortak, sanki buz tutmuştu her şey ve herkez...

Gurur uzaktan, çekilmiş ceset fotoğraflarına bakarken kafası karman çormandı. "Senin yüzünde ki çizikler el ile yapılmış olabilir mi? Belki tırnak DNA'sı falan bulunabilir." dedi düşünceli bir sesle Gurur. Bir yandan da göz ucuyla Yavuz'un yüzünü izliyordu. Çoğu iz geçmiş olsa da elmacık kemiğinin üzerinde anlında ve çenesinde bir kaç çizik kalmıştı.

"Yok." dedi Yavuz elinde ki dosyayı kapatırken. "Yüzümde kiler tırnakla değil ben kaçarken çarptığım ağaçların dalları yüzünden oldu. Zaten neredeyse geçti çoğu." dedi Yavuz ağrıyan sağ bacağını uzatırken. "Her şey geçti ama şu ağrı geçmedi." dedi söylenir gibi.

"Doktor bir şey dememiş miydi?" diye sordu Zahit.

dan başını iki yana salladı. "Hayır, sadece sarılı yaraya pansuman yaptığını söyledi."

"Bi ultrason mu çektirsek?" dedi Onur tedirginlikle.

"Belki bi ara." diye geçiştirdi Yavuz, masumların canı tehlikedeyken kendisini düşünemezdi, düşünmemeliydi.

"Zahit abi?" dedi Gurur soru sorar bi tonda.

"Efendim?"

Gurur seslice boğazını temizleyip öne doğru eğildi. Dirsekleri otomotik bir hareketle dizlerini bulurken elini masanın üzerinde duran sicil dosyasını kavradı. "Bu Soner ile iletişiminiz nasıl?"

Zahit'in yüzü düştü. "Pek de iç açıcı bir iletişimimiz yok Soner ile."

"Niye?" diye merakla araya karıştı Onur.

Zahit içine derin bir nefes çekip masada boş kalan bir noktaya sabitledi gözlerini. "İlk sigaraya başladığı zaman onu uyardım, dinlemedi beni. Tekrar uyardım dinlemedi, elinden sigarasını aldım daha fazla hırçınlaştı. En sonunda kavga ettik. O zamandan beri iletişimimiz pek iyi değil, eniştemle çok iyi anlaşsak da Sonerle şu son yıllarda bağımız kopuk."

"Niye engelledin ki abi? Kendisi karar verebilir sigara kullanıp kullanmayacağına." dedi Onur merakla. Çünkü Zahit öyle her şeye ve herkeze karışan bir insan değildi.

"Çünkü daha reşit bile değildi, on beş yaşındaydı." dedi Zahit. "Daha on beş yaşında genceceik yaşında kendisini zehirlemesine göz yumamadım."

Onur anladım dercesine başını aşağı yukarı salladı.

"Babası hiç bir şey söylemiyor muydu?"

Zahit, kaşlarını çatmış anlamaz bakışlarla bakan Gurur'a döndü. " Hayır, eniştem sigara konusuna asla karışmadı. Hatta sigarasını kendisi alıp veriyordu eline. "

Gurur şüpheyle gözlerini kıstı. " Bir baba niye evladının zehirlenmesine göz yumsun?"

"Araları bozulsun istemiyor." dedi Zahit hüzünlü ses tonuyla.

Gurur kaşlarını çatmış Soner Kaya'nın sicilini incelerken her şeyi bir kefeye koyup en ince ayrıntısına kadar düşünmeye, incelemeye çalışıyordu.

"Başka kullandığı bir şey var mı?" dedi Gurur bakışlarını okuduğu dosyadan kaldırmamıştı.

"Sigarasız yaşayamasa da asla alkol aldığını görmedim." dedi Zahit kesin bir şekilde. Doğruluğundan emin olduğu beş belliydi.

Gurur dosyayı Yavzu'un uzanan eline doğru bıraktığında şimdi aynı yazıların üzerinde Yavuz'un mavi bakışları geziniyordu. Şu an Soner tam on sekiz yaşındaydı, yani reşit olmuştu.

"Ne zamandan beri sigara kullanıyor?" dedi Yavuz.

"On beşe gireceği zamanlar başladı."

Yavuz dosyanın içinde duran Soner' in fotoğrafını alıp parmakları arasına sıkıştırdı. Koltukta geriye doğru yaslanıp başını da geriye doğru yatırdı. Parmaklarının arasında tuttuğu fotoğrafları sanki bir ip ucuymuşcasına havaya kaldırıp incelemeye başladı. Sanki her şey bir sis perdesinin arkasına saklanmıştı. Ne sis dağılıyor, ne de Yavuz sisin ilerisini görebiliyordu. Öyle bir çıkmazın içinde debelenip duruyordu yanlızca. Bazen boğuşuyordu da ama her şeyin yoluna gireceğine dair küçük de olsa umudu hâlâ vardı. Umudu olmasa elinde belki de yaşayamazdı bile.

Fotoğrafın her bir santiminde dolaştı mavi gözleri. "Başka bir şey kullanıyor mu?" diye sessizliği böldü.

"Başka bir şey?"

"Uy*şturucu, hap?"

Zahit hızla başını iki yana sallayıp hareketlerini sözleriyle de tastikledi. "Hayır."

"Emin misin buna?"

"Kesinlikle eminim." dedi Zahit sesi de emin bir şekilde çıkmıştı. "Hatta o tür şeylerden ve kullananlardan nefret eder."

Yavuz'un bu sözler karşısında kaşları havalandı. "Peki..." dedi i harfini uzatarak.
"Bana sigaraya başlamadan yani on beş yalından önce çekilmiş bir fotoğraf bulabilir misin?"

Zahit'in kaşları çatılsa da hiç bir tepki vermedi. "Bulurum." dedi yanlızca. Yeğeninin bu tür işlere karışmış olma düşüncesi içten içe Zahit'i rahatsız ediyordu. Nefes alamıyordu bile doğru düzgün. Gözlerini masanın üzerine koydukları onlarca fotoğrafta gezdirdi.

Farklı farklı yüzler ama hep aynı acılar vardı kağıt parçalarında. Fotoğrafta ki kişilerin neredeyse hepsiyle sohbet etmişliği yan yana çalışmışlığı vardı. Aynı yolda yürümüştü hepsi ile de. Tek fark onlar şimdi toprağın altındayken kendisi halen yaşıyordu. Bu yüzden bazen yaşamak dahi ağır geliyordu.

İçine derin bir nefes çekip cebinden telefonunu çıkardı. Şehitlerin kanını yerde bırakmayacaktı, intikam için gerekirse ölecekti ama bu işin sorumluları da yaşamayacaktı. Sonuna kadar savaşacaktı.

Arama tuşuna basıp kulağına koydu telefonu bir çaldı, iki çaldı son çalışından sonra telesekretere düştü. Zahit tekrardan arayıp çalmasını bekledi. Yine aynı şekilde çaldı, çaldı son çalışında kapanacağını düşünse de açılmıştı.

"Alo?" diye boğuk fakat ince bir ses kulaklarına dolduğunda kaşlarını çattı.

"Nasılsın Soner?" dedi merakla.

"İyi. " dedi yanlızca genç çocuk. Konulurken zar zor telefonu kulağında tutup her yeri tutulmuş olan bedenini hareket ettirdi. Dün gece çöktüğü balkonun fayansında iki büklüm uyuya kalmıştı. Üzerinde ki bol tişört ve eşofman onu gecenin soğuğundan koruyamamıştı belli ki.

"Sana bir konum atsam, birer kahve içsek olur mu?"

Soner ağzının içinde homurdanıp konuştu. "Vedat bey izin verirse gelirim." sesinde bariz bir kinaye vardı.

"Niye izin vermesin eniştem?" dedi Zahit oturduğu yerde dikleşirken.

Soner göz devirip dişlerinin arasından konuştu "Ona belli olmaz."

Evvet sonunda yazdım...

Bölüm : 18.12.2024 10:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...