10. Bölüm

ÖBN - aşık olunca insan

morkanatlızamanlar
morkanatlizambak

"Zevzek!" diye mırıldandı Özgür sinirle. Resmen burnundan soluyordu. Fakat bir yandan da elini karnının üzerine koydu. Yemeye dikkat mi etseydi ne?

Belki Nükte beğenmezdi onu!

Kesinlikle yediklerine dikkat etmesi gerekti.

Ne sandınız, bizim kızımız deli de oğlumuz akıllı mı? Yok daha neler, onlar bitirim ikili...

Özgür önünde ki kaşarı hafifçe eriyip tostun kenarına doğru utanmadan akmış ekmeğe bakarken bir eli karnındaydı. Yese ne olurdu?
O an yanında ki sandalyenin çekilip de birisinin oturduğunu fark etmemişti bile.

"N'oldu oğlum, niye tostu öldürmek ister gibi bakıyorsun? Ne yaptı sana yan gözle mi baktı, kaşarlık mı yaptı?"

Genç adam ani gelen sesle irkilip sağ tarafına döndü. "Ses versene lan gelince!"

"Çok fazla da ses çıkardım ama, aşık olunca alık oluyo insan demek ki." deyip iki elini de dûa etmek için yukarı kaldırdı. Buğazını bir iki öksürükle temizleyip içten bir şekilde dûaya başladı. "Allahım, yüce Rabbim. Sen bana beni bu hallerinle çekebilecek, hatta bana ayak uydurabilecek bir eş nasip et. Mutlu musmutlu olalım ve..." deyip içaret parmağıyla yanında oturan arkadaşını işaret edip devam etti. "Bunun gibi aşkımı inakara kalkışmayım. Özgür gibi aklım bir karış havada olmasın."

Âmin deyip ellerini yüzüne süreceği zaman aklına gelenlerde dûaya devam etti. "Yüce Rabbim bir de şu gerizekalı Özgür artık kabullensin aşkını." içten bir şekilde "Âmin." deyip ellerini yüzüne sürdü.

Hakan aniden omzuna ve kafasına geçirilen yumruklarla neye uğradığını şaşırıp sanadalyesinde sarsıldı. Eskimiş sandalyenin bir ayağı arada ki gerilime dayanamayıp çatırtılı sesler eşliğinde ikiye ayrıldı. Hakan yere k*ç üstü düşünce acıyla bağırıp k*lçasını tuttu.

"Off! Niye hep benim başıma geliyo bu, yaa!"

Özgür kendisini sıkmayı bırakıp. Sesli bir kahkaha attı. Hâlâ gülerken elini uzatıp Hakan'ı ayağa kaldırdı fakat daha fazla güldü çünkü genç adamın eli hâlâ k*lçasının üzerindeydi. "Acıyo mu lan?" diye sordu sanki acısını kendisi de hissediyormuş gibi.

"Yok." diye mırıldandı Hakan, acıyla yüzü buruşmuştu. "Şaka yapıyorum şurada!"

"Niye kızıyorsun oğlum, soru sorduk."

Hakan aksak adımlarla kenardan bir tane daha sandalye çekip masanın diğer yanına koydu. "Özgür, şu masaya otursana."

Genç adam anlamaz bir biçimde arkadaşına baktı. "Niye?"

"İlk denemeyi sende yapacağım artık kırılmıyorsa güvenlidir."

Özgür, Hakan'ın çektiği sandalyeye oturup sırtını yasladı. Sandalyede hiç bi tık yoktu, ne ses çıkarmış ne de hareket etmişti. Bunu fark eden Hakan, Özgür'ün giydiği tişörtü yakasından tutup çekiştirdi. "Tamam kalk, ben oturacağım artık güvenli bölgeye."

Özgür arkadaşının bu hallerine alışıktı fakat her seferinde gülmeden duramıyordu. "Hay Allahım ya." diye mırıldanıp kalktı hemen ardından ilk oturduğu yere oturdu. İlk sıcaklığını kaybetmiş çayından bir yudum aldığında yüzü buruşmuştu. Şeker atmayı unutmuştu ki...

Tabii aklı başka yerlerde olunca; çayına şeker atmayı da, yemek yemeyi de unuturdu. Ki unutuyordu da.

Hakan kaşarlı tostlardan birisini alıp koca bir ısırık aldı ağzına. Hastanenin kantininde ki tostlar cidden güzeldi ya da o kadar çalışmanın ve yorgunluğun üzerine güzel gidiyordu emin değili.

Hız kesmeden çayından da içip tekrardan tostuna yumuldu. Bir kaç saniyelik bakışlarını aşk yaşadığı tostan kaldırdığında önünde ki tostla bakılan arkadaşını gördü. Özgürün gözleri kısılmış sanki göz kırpmama yarışması yapıyor gibiydiler.

"Korkma, yemez."

"Hı?" diye mırıldandı Özgür anlamamış bir biçimde.

"Diyorum ki korkma tost seni yemez."

"Ha ha, çok komik. Öldüm gümeketen yani o derece."

"Biliyorum öyle etkilerim mevcuttur." dedi Hakan artistlik taslayarak.

Özgür, arkadaşını takmayarak çayından bir yudum daha içti. Ama hâlâ gözleri tosttaydı. En fazla ne kadar kilo yapacaktı ki, hem daha fazla spor yapar fit kalırdı. Bu düşünceyle tostunu alıp koca bir ısırık attı ağzına.

O tostun arkasına bir tost daha gömeceği sıra 'dur' dedi içinden. 'Dur Özgür, tamam spor yapar eritirim falan filan dedim de fazlaya da gerek yok eritemeyiz dahasını'.

İç sesine hak verip yerinde kaldı, resmen iç sesi Özgür'ü yönetiyordu. Özgür gerçekten özgür müydü? ayy tamam fazla laf klbalığına gerginliğe gerek yok.

Çayının da son bir kaç yudumunu içti. Yüzünde ki haklı gülüşle, çay katiyen yarım bırakılmaz ve dâhi soğutulamazdı.

"Mescit." diye mırıldandı arkadaşına doğru. "Namazlarımızı kılalım vakit geçmeden."

Hakan ebeveyninin sözünden çıkamayan bir çocuk gibi kafasını aşağı yukarı salladı olur babaında. Hemen ardından kalan tostunu bir hamlede ağzına sıkıştırıp kalan yeri de çayla doldurdu.

Evet, biraz görgüsüz ayıya benzemiş olabilirdi fakat ne yemekten geçebilirdi ne de namazdan. O yüzden kimin ne düşündüğünü hiç takmadı bile, içerisinde ki çayı biten kağıt bardağı buruşturup çöp kovasına uzaktan basket attı.

"Ahh." dedi sızlanır gibi. "Eski zamanları özledim, baksana paslanmamışım bile nasıl tam da çöp kovasına girdi tek atışta. Bu yetenek burda harcanmamalı duy sesimi uzun boylu basketçi abiler, beni de yanınıza alın." Aniden kafasına yediği tokatla susuverdi. "Uff, oğlum niye vuruyorsun lan. Mal mısın?"

"Çok boş konuştun be Hakanoviç, bana mescidin yerini tarif et de bari kendim gideyim. Namazım gecikecek."

"İyi be!" dedi Hakan önden önden gidip hastanenin kantininden çıkarken.

Özgür, hızlı adımlarla yürüyen arkadaşına yetişip yanında yürümeye başladı. İkilinin adımları tertemiz beyaz fayansın üzerinde hızla ilerliyor, yürüdükleri yerde bir çok bakış onlara dönüyordu.

Gençler okula giderken de böyleydi, şimdi ise daha fazla göz vardı üzerlerinde. Ee, tabii Allah var bi giderleri vardı.

Yürüyen merdivenle aşağı inip mescide geldiklerinde ikisi de ard ardına girdiler.
Hakan gömleğinin kollarında ki düğmeleri açıp yukarı doğru katlarken Özgür'ün kendisini izlediğini fark etti. "Ne o..." dedi bir gözünü çapkınca kırparken. "Çok mu yakışıklıyım? Bakıyorum da gözünü alamadın."

Alaya alır gibi konuşmasına sırıttı genç adam. "Bi ben değilsin işte."

"Egoya bak, adamın yüzünü göremiyoruz egodan." dedi yüzünü buruşturarak. Gömelğin kollarını bitirip yere eğildi. İlk başta spor ayakkabılarını çıkardı ardından çoraplarını çıkarıp ayakkabıların içerisine sıkıştırdı.

Hâlâ ayakta boş boş dikilen arkadaşına yerden kafasını kaldırıp anlamaz bakışlar attı. "Apdestsiz hocaya namaz dayanmaz derler, onlardan mısın?"

"Yok." dedi Özgür gülüp. "Apdestli geldim, senin gibi apdestsiz gezmiyorum ben."

"Ha ha çok konisin kardeşim."

"Öyle derler, teveccühünüz Hakan bey."

"Balatayı yaktı bu deli de aşık olunca." diye mırıldanıp apdest almaya girdi.

Özgür arkadaşının gidişini izleyip arkadaşını bekledi. Cemaat olup namaz kılmayı tercih etmişti. En arka yerlere geçip yere uzandı. İleriki saflarda bir kaç kişi namaz kılıyordu. Bir amca en önde ellerini semaya kaldırmış gözlerini sıkıca yummuş içli içli dûa ediyordu. Özgür içten içe 'inşaAllah amca bizi de dûasını küçük bi kısmına iliştirmiştir' diye düşündü. Ne de olsa herkez böyle içli bir dûaya dahil olmak isterdi. En azından Özgür istemişti.

Amcanın kapalı göz kapaklarından bir kaç nurlu inci tanesi düştü. Yanağından süzülüp beyaz sakalının arasında kayıplara karıştı. Belki eşi, belki oğlu hastaydı. Belki de bambaşka bir dedi vardı. Gerçi kimin yoktu ki? Kimin imtihanı yoktu şu yalan dünyada atlattığı?

Kimin yoktu sırtında kamburunu çıkaran derler, sıkıntılar? Hangi insanın gözünden yaş dökmemişti şu dünyada ki imtihanları? Kim dört dörtlük mutlu, dertsiz, tasasız yaşamaıştı ki şu dünyayı?

Herkesin bir imtihanı vardı atlattığı, atlatmaya çabaladığı. Yalnızca herkez dışa vurmuyordu derdini. Dışarı mutlu gülüşler sunarken içi cayır cayırdı, beyni tıka basa doluydu.

Özgür daldığı düşüncelerden Hakan'ın omuzun adokunmasıyla çıkıp yeşil gözlerini etrafta dolaştırdı. "Hı?" benzeri bir ses çıkmıştı iki dudağının arasından.

"Hadi namaza."

Size Allah'ı hatırlatan dostlar edinin...

Evettt.. çok şükür kavuşturana.
Ya ben aslında dün gece bölümü bitirip yayınlanacaktır. Ama bölümü yazarken elimde tekefon uyuya kalmışım kardeşim bi uyandırdı telefon yanıma düşmüş hâlâ diyorum ki uykulu halimle bölüm yazıyordum.

Bu arada erkekler camide çok dağınık namaza duruyorlar yaa. Kadınlar sürekli kuytu köşeyi seçiyorlar bunu fark ettim. Dün arkadaşımla kütüphaneye gittik kitap sayımı varmış gittik namazları kıldık camide. Biz en kuytuyu seçtik, aklıma bu bölümde namaz kıldıracağım gelince merak ettim acaba erkekler nereyi seçer diye. Kafamı yukardan aşağı uzattım baktım amcalar her yerde jvkb belli bi yerde değiller. Neyse işte öylece, bir daha ki bölümde GÖRŞÜRÜK ❄️
Bu arada o amca nerden çıktı anlamdım bir anda sahneye daladı işte öyleee

Bölüm : 11.07.2025 01:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...