
Mutfak buram buram elma ve tarçın kokuyordu. Nükte'nin de iliklerine kadar işlemişti koku resmen.
"Parfüm bu kadar kalıcı değil." diye mırıldandı genç kız fırını kapatırken. Siyah fırının kulpunda takılı duran kırmızı beyaz ekoseli eldiveni eline geçirip fırını açtı. Sıcak buram buram duman yüzüne doğru hücum ettiğinde genç kız. "Yaa her seferinde kafamı yakınlaştırıp açıyorum buhar yüzümü yakıyor." diye hayıflandı.
"Yaktı resmen yüzümü!"
Elinde ki eldivenle sıcak fırında ki tepsiyi çıkarıp tezgahın üzerine koydu. Ve fırına gitmek için sıraya dizilmiş, bekleyen diğer fırın tepsisini az önce kinin yerine koydu. Fırını da kapattığında elinde ki eldiveni çıkarıp tekrardan yerine asmıştı bile.
Yukarda ki dolapların birinden büyük bir servis tabağı çıkarıp sıcak tepsinin yanına koydu. Evet elmalı kurabiyeyi akşam yemeğe gidecekleri komşularına çayın yanına yemek için yapmıştı. Tabii ki de çocukken Özgür ile birlikte sıcak tepsiden gizlice aşırıp ağızları yanarak yedikleri için değildi. Ne münasebet canım!
Hiç de bile eskileri özleyip yapmamıştı bu kurabiyeleri.
Alt çekmeceden çıkardığı pudra şekeriyle yanlızca tepsinin yarısını şekerlemişti. Çünkü Özgür bir keresinde kurabiyenin dışında olan pudra şekeri den hoşlaşmadığını resmen tadını bozduğundan bahsetmişti.
İnci beyazı servis tabağının üzerine bir kaç tane gül desenli peçeteden koyup bir kenarına pudra şekerlileri diğer tarafa da pudra şekersizleri koymuştu ve ikisi de bir birlerine kati surette dokunmuyorlardı.
Bir iki adım tezgahtan uzaklaşıp hazırladığı tabağa alıcı gözüyle baktı. Ahh, be ne güzel olmuşlardı. "Her iş de gelir elimden." diye gülerek mırıldandı.
"Seni alan yaşadı desene."
Nükte aniden duyduğu sesle yerinde hafifçe zıplayıp elini kalbinin üzerine koydu. "Ayh, anne korkuttun. Niye öyle sessiz sessiz geliyorsun. Ödüm koptu..."
Meryem hanım kızının haline güldü. Şöyle bir kızının üzerine baktığında yüzü aniden buruşmuştu. Genç kızın üzerinde bol lacivert tişört ve siyah kalp desenli gül kurusu pijaması vardı. "Sen hâlâ niye üzerini değiştirmedin? Böyle mi gideceksin yoksa Özgür oğlumgile?"
Meryem bilerek söylediği isimle tek kaşını havaya kaldırmış kızını izliyordu. Acaba ne tepki verecekti. Normalde Gülnur teyzemler derdi, fakat şu an normal bir zaman değildi.
Nükte, duyduğu isimle baştan sona kafasını eyip kendi üzerinde kilere baktı. Gözleri koca koca açılmış yüzü de hafiften kızarmıştı. Özgür'ün karşısına pudra şekeri bulaşmış tişörtü ve dizleri çıkmış kalpli pijamasıyla çıkamazdı.
"Anne!" diye serzenişte bulundu hızla. Sesi sızlanır gibiydi. "Sen fırında ki kurabiyelere göz kulak olsan da ben de üzerime bir çeki düzen versem."
Meryem hanım keyifle sırıttı. "Tabii kızım, ben bakarım bunlara sen git de süslen. Gerçi kime süsleniyorsun anlamadım, da neyse."
Nükte gözlerini duyduklarıyla daha fazla açıp şaşkınlık içinde annesine baktı. "Y-yok öyle bir şey, nerden çıkarıyorsun böyle şeyleri Meryem sultan?!" diye mırıldanıp kızaran yüzüyle mutfağı hızla terk-i diyar eyledi.
Nükte mutfaktan çıktığı anda eli yüzüne şap diye yapışmıştı. Eliyle yüzüne vurduğunda içten içe biraz rahatlamıştı. Oflayarak odasına girdi. Annesi bir şeyler biliyordu ama ne?
"Umarım anlamıştır." diye kendisi duyabileceği şekilde sessizce konuştu. Hemen ardından dolabın kapaklarını iki yana doğru açıp kıyafetlerinde göz gezdirdi.
Acı kahve üzeri beyaz çizgilerle dolu olan boydan elbisesini çıkarıp aynanın önüne geçti. Üzerine tuttuğunda karar vermişti bunu giyecekti.
Elbiseyi askısından ayırıp üzerine giydiği anda odasının kapısı baskına gelen polis hanım yani Meryem hanım tarafından açılmıştı. Yüzünde ki inceler ifadeyle kızını baştan sona inceledi. "Cık!" gibi bir ses çıkardı anında ağzından.
"Bunu giyme."
"Niye ki?" diye mırıldandı genç kız aynadan üzerine bakarak. Nesi vardı elbisesinin.
"Bu da güzel ama şunu giy..." dedi Meryem hanım kızının dolabından çıkardığı kahve köpüğü balon kol gömleği çıkartarak. "Hani altına kalem etek giyip gömleğin üzerine kemerini takıyorsun ya..."
"Evet?" dedi Nükte sorar bir şekilde.
"Hah! İşte o şekilde giy, çok yakışıyor sana."
"Emin misin anne, Bayram şekerine benziyorsun demişti Musab?"
"Musab'ı boş ver, o ne anlar güzelden. Çok hanım hanımcık güzel oluyorsun öyle."
Nükte'nin yüzünde koskoca bir gülüş otururken konuştu. "Ciddi misin anne, cidden yakışıyor mu?"
"Tabii ki de yakışıyor, benim güzel kızım. Hadi ama seni mi bekleyelim!" son anda her zaman ki hırçın haline dönüp odadan çıkmıştı bile Meryem hanım.
Nükte annesinin arkasından şaşkın bir şekilde gülerek bakıp başını iç çekerek iki yana salladı.
Az önce çektiği elbisenin cırcırını zorlanarak açıp çıkardı tekrardan askısına asıp dolapta ki yerine koymuştu bile. Alt çekmeceden siyah kalem eteğini bulup giydi. Üzerine de annesinin az önce çıkardığı gömleği giydi. Gömleğin önünde düğmeleri yoktu üzerinde dikişten çizgileri vardı ve bu hafif büzülmüş bir kaba veriyordu kıyafete. Siyah kemerini de üzerine takıp aynı şekilde siyah eşarbını yaptı.
Evet, sonunda hazırdı. Bileğine ve boynuna da bir kaç tane çelik takılarını taktığında tamamdı. (çelik takılar ve benn)
Masanın üzerinde ki telefonunu da alıp odasından çıktığında yan odadan da Musab çıkıyordu.
Musab ablasını baştan aşağı süzüp tek kaşını havaya kaldırarak sordu. "Ne bu güzellik Nükte hanım?"
"Estağfurullah Musab bey, o sizin güzelliğiniz."
Musab ablasının gülerek söylediğiyle sırıttı istemsizce. Elini ablasının beline sarıp yan yana salona geçtiler. Nükte bazen kardeşinin bu harketlerine bayılıyordu. Çok tatlı bir çocuk olabiliyordu bazen Musab.
İki kardeş salona girdiklerinde koltyklarda yan yana oturup kendilerini hazır bir şekilde bekleyen anne, babaları onlara döndü.
"Oto, maşallah benim evlatlarıma." dedi Oktay bey. Sağ elini yanında oturan karısının yanağına koydu, anlına da bir öpücük koyduğunda Meryem hanım uyanmıştı bile.
"Çocukların önünde öpmesene..." diye mırıldandı sessiz olmaya çabalayarak.
"Ne var canım alışsınlar işte fena mı, hem bu zamana kadar alışmışlardır onlar. Değil mi yavrucuklarım?" dedi Oktay bey kaş göz işaretleriyle çocuklarına bakarken.
"Aynen, sorun yok bizim için." dedi Musab. "Biz önden gidiyoruz sofrayı hazırlamaya falan yardım ederiz." dedi hemen ardından.
Nükte, Musab'ı onaylamak ister gibi başını aşağı yukarı salladı. Bu şaşılacak bir şey değildi, Gülnur hanımların evinde yemek yiyecek olduklarında iki kardeş hep önden gidip yardım ederlerdi.
Musab, annesinin kızaran yanaklarını görünce gülüp cevap beklemeden belinden tuttuğu ablasıyla birlikte salondan çıktılar. Musab kapıya yöneldiğinde Nükte elini anlına vurup mutfağa koştu. "Az kalsın kurabiyeleri unutuyordum Musab!" diye hayıflandı.
"Çok büyük sıkıntı olurdu abla, çok uzak ya evlerimiz."
Nükte elinde ki tabakla mutfaktan çıktığında aynı anda kardeşinin dediklerine göz deviriyordu.
"Ha ha çok komiksin Musab, gülmekten öldüm bak..."
Musab ayağına terlikleri geçirip ablasının elinde ki tabağı aldı, bir yandan da kolunu uzatıp karşı dairenin ziline basmıştı.
Nükte kardeşinin bu haline bakıp gülerken kendi kapılarını kapatıp ayağına ayakkabı giymeden kendi kapı önlerinde ki paspasa basıp karşı paspasa atladı.
Evet kıta geçmişti resmen.
"Ayakkabıyı gitmemek için yaptığın şebekliğe bak abla yaa..." Musab sesli bir kahkaha atıp yerinde sendeleyen ablasını kolundan sıkı sıkıya tuttu.
"Ablaya şebek denmez, şebek!" diye çemkirdi Nükte.
Hâlâ Musab gülerken önünde bekledikleri kapı açılmıştı açılmasına fakat hiç bekledikleri bir görüntüyle karşılaşmamışlardı.
Özgür siyah kumaş pantolonu ve beyaz gömleğiyle çok kılas görünüyordu fakat o üzerinde ki çiçekli mutfak önlüğü yok mu...
Ah o mutfak önlüğü, Özgür'e tekrardan kapıyı kapatma isteği uyandırmıştı. Kim sevdiği kızın ve kayınçosunun karşısına çiçekli mutfak önlüğüyle çıkmak isterdi ki?
Evet, yeni aşkım çiçekli mutfak önlüklü Özgür. Bu arada ilerde bir Özgür'üm olmasza ağlarım. Bu arada bu bölüme yazmak istediğim kısımda yetişemedim yoksa çok güzel bir kısımda olmamız gerekiyordu, neyse diğer bölüme inşallah.
Ve ilk defa çok tatlı bir kız ortamında bulundum. Kızların hepsi benden küçükleri fakat maşallah ikisi hariç hepsi peçeli, çarşaflılardı. Çok tatlı kızlardı ilk defa karşılaşmamıza rağmen çok cana yakınlardı. Ve evet kızlar benden 3 4 yaş küçüklerdi... Umarım bir daha bir araya gelebilirizz...
Diğer bölümde görüşürüz canlarım... 👘🥋

| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 5.56k Okunma |
816 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |