
Hafif hafif esen rüzgar şalının uçlarını sağa sola savururken elinde ki poşetleri dah sıkı tuttu. Yolun karşı tarafına geçip, parkın yanında ki kaldırımdan ilerlerken yüksek desibelde ki ses ilişti genç kızın kulağına. Daha doğrusu ses dalgaları şalını aştı. Kulağını deldi geçti.
Mahallenin afacan çocukları sesi son gaz açmış bir şekilde is top oynuyor, mahallenin camlarına zor anlar yaşatıyorlardı.Biraz daha fazla dinlemek istese de eve geç kalacağını bildiğinden donmuş ayaklarını hareketlendirdi.
Elinde ki torbalarda bir sürü kek malzemesi çikolata sosları, kabartma tozları, süsler ve süt vardı. Akşam ki misafirler için özel hazırlık yapacaklardı.
Aslında o kadar ağam şağam misafir değillerdi ama önemliydi işte. Karşı komşuları gelecekti, bu özel hazırlıksa komşunun oğlunaydı. Küçük birer afacanken oynadığı oyun arkadaşı, yaramazlıkların ortağı...
Lâkin genç kız en son onu neredeyse yedi sekiz sene önce görmüştü. Hem o uzak bir şehirde okuduğu için hem de kendisi amcasının yanında okumaya gittiği için aralarına uzaklık girmişti.
Çocukluktan anımsadığı kadarıyla yaramaz bi oğlandı, gerçi bu ona haksızlık olurdu kendisi daha yaramaz ve hiperaktifti. Çocukluğunu bilenler bu evrim geçirme şekline şaşırıp kalıyordu.
Hatta eski komşuları "bana gerçek kızını getir Meryem" demişti annesine.
Genç kız bu düşünceyle hafifçe güldü. Gerçekten etrafa sergilediği hareketler değişmişti. Değişmekle kalmamış herkesin aradığı kıza dönüşüvermişti. Onu çok hanımhanıcık gören teyzelere, ablalara demek istediği tek şey "beni bir de evde görün" dü.
Yavaş yavaş adımladığı mahallenin her bir yerinde, köşesinde, kaldırımında anıları vardı.
Sağ elinde ki torbayı sol eline geçirip apartmanın eski ağır kapısını iterek açtı. Arada bu eski yaşlı şey takılıyor onu bolca uğraştırıyordu. Yaşlı dedelere benzeyen kapıyı kapatıp merdivenlere yöneldi, çünkü geçen ay asansörü apartmanın yaramaz küçük afacanları bozmuştu ve hâlâ tamir edilmeyi bekliyordu.
Asansöre doğru içli bir bakış attı. Beli bükük yaşlılar gibi hareket ettirse de onu evine zahmetsiz çıkarıyordu ve o buna şükür ediyordu.
"Umarım yakın zamanda tamir olursun Şemsettin"
Evet Şemsettin. Asansöre küçük bir kız çocuğuyken güzel davranılması ve saygı duyulmasını düşünüp yakınlarda ki bakkal'ın sahibi Şemsettin amcanın adını vermişti. Bakkal Şemsettin de sürekli ona şeker verirdi.
Bu isimi yanlızca yaramazlıklarının ortağı olan Özgür biliyordu. Hatta ve hatta Özgür bile onu en son gördüğü zamana kadar Şemsettin diyordu.
Ortağını yeniden görecek olmak onu mutlu ediyordu. Sanki içi içine sığmıyor ve onu sıkıştırdıkça sıkıştırıyordu. Bu hisle birlikte içine derin bir nefes çekti. İçi sanki dopdoluydu organlarının bile hareket edecek yerinin olmadığı kanaatindeydi.
Bu içi içine sığmamazlık Özgür'ün geleceğini duyduğundan beriydi. Ne kadar inkar etse de onu çok çok fazla özlemişti. Belki yaramazlıklarını belki de direkt kendisini... Bu konuda emin olamasa da onu görmek istediğine emindi.
Sataşmalarını çoğunlukla ortaklaşa yaptıkları haylazlıkları ve kavga ederek yedikleri bisküvi tatlısını özlemişti.
Tabii ki de şimdi büyümüşlerdi ve Nükte, Özgür'ün hâlâ bisküvi tatlısını sevip sevmediğini bilmiyordu. Onu görmeyeli çok uzun zaman olmuştu ve artık görse bile eskisi gibi yakın olamayacaklarının farkındaydı. İlla ki aralarında bir mesafe olacaktı. O eski arkadaşlıkları olmayacaktı.
Yüzü bu düşüncelerle düşse de Özgür'ü bu kadar zaman sonra görecek olmak moralini bir miktar da olsa düzeltmişti. En azından göreceğim, diye düşündü.
Elinde ki market poşetini geldiği kapının yanına bırakıp kol çantasından anahtarını aramaya başladı. En altlara, kuytu köşeye saklanmış olan anahtarı aldığında resmen yüzünde zafer kazanmış bir eda vardı. Bir saniyeliğine yüzünde asılı kalmıştı o ifade, çünkü anahtarı çantadan kurtarıp çektiğinde çantasında sürekli taşıdığı yedek kablolu kulaklığa son biletiymişcesine sıkı sıkıya sarılmış olan anahtar o şekilde gelmişti.
Sinirle yanaklarına hava doldurdu, bu kulaklık neden her şeye dolanıyordu ki canım! gerçi anahtarın da ondan kalır yanı yoktu.
Kulaklığın bir ucundan tutup alttan geçirdi, diğerini üstten başka bir kısmını sağa sola kıvırdı, açılmadı hain kulaklık.
Kesinlikle bluetoothlu kulaklık alınca onu böyle çanta köşelerinde süründürdüğü için kendisine trip atıyordu.
Nükte yanaklarında ki havayı yavaş yavaş ağzının kenarıyla buharlı tren gibi dışarı üflerken kulaklıktan kurtardığı anahtarın ucunu kapıya taktı. Hâlâ anahtara sarılı olsa da en azından kapıyı açabilmişti bu da bi meziyet sayılabilirdi.
Anahtarı tekrar çantanın derinliklerine yollarken ayakkabı bağcıklarını açtı. Ayaklarından kurtulan spor ayakkabılar özgürlüğünü ilan ederken genç kız hızla eve girip kapıyı kapattı.
Salonda oturan annesinin yanına giderken resmen savaştan galip bir şekilde memleketine dönen asker gibi hissediyordu kendisini. Tamam belki çok hayalperest olabilirdi, belki biraz da uçarı kaçarıydı, belki azıcık da sakardı ama iyi bir evlâttı. Yani kendisi anacığının yerinde olsaydı kendi anlından öperdi.
Televizyonda ki oynayan uzun, up uzun soluklu hint dizisini izleyen annesine yaklaşıp suluca yanağından öptü.
"Iyy!" diye yerinden sıçradı orta yaşlı kadın, bir eli kalbindeydi. "Kızım ben sana kaç defa şöyle lama gibi öpme dedim."
Genç kız gülerek omuz silkti. "Ben anacığımı böyle öpmeyi seviyorum ama."
Orta yaşlı kadın ellerini semaya doğru kaldırıp içli içli dûa mırıldandı. "Ya Rabbim! Şu kıza aynı kendisi gibi sulu sulu öpen, sürekli sarılan, aynı kendisi gibi deli bi nasip gönder." orta yaşlı kadın dûası biter bitmez "Amin!" deyip ellerini yüzüne sürdü.
Orta yaşlı kadının kelimelerinden sonra genç kız da ellerini yüzüne sürerken mırıldandı. "Amin." İçinden annesinin duasına eklemeler yapmış olabilirdi. "Ağzına diline sağlık annecim. "
Meryem hanım seslice gülüp kızına doğru döndü. "Seni hayta seni, kalk kız misafir gelecek daha ortada bi cacık yok!"
"Cacık mı yapalım anne misafirlere?"
"Eşşek sıpasına bak sen bir de dalga geçiyor!" dedi Meryem hanım aynı anda ayağında ki terliği kızına doğru fırlatmıştı.
"Yandım anam!"
Eğlenerek yazdım cidden... Nükte sen, ben misin kızım yaa. Evet arkadaşlar, rahat duramayıp yeni bir kurguyla karşınızdayım. Öncelikle belirtmek isterim ki kitap dini ve mizah karışımı olacaktır ona göre okursanız sevinirim.
Bu arada

ugugvjj bakmayın öyle kaç gündür bu g0n gelsin dr paylaşayım diye bekliyorum.
ve bölümlerin günlerü belirsiz belki haftada bir brlki daha geç gelebilir üzgün🥺m. Diğer bölümlerde görşürük
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 5.56k Okunma |
816 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |