

"Evcilik oynayabilriz. Sen anne olursun, ben baba."
Yapma be adam bizde de kalp var!
Genç kız böyle bir konuşma beklemediği için dumura uğramıştı, yüzünde ki şaşkın ifadeyi bile silememişti. Elinde ki mutfağın yegane parçası olan sarı bez bile olayda arkada kalmaya dayanamayıp tezgaha düşmüştü.
"Hadi çocuklar, siz gidene kadar tüm evler satıldı bak." diyerek balkondan mutfağa giren Gülnur hanım arada ki çekimi fark etmeden elinde ki boş bardaklarla ocağın başına ilerlemişti. Boş bardakları çayla doldurduğunda elinde ki tatlı kaşığıyla oturan oğlunun ensesine bir tane tokat yapıştırdı. "Evladım kalksana, daha oturmuşsun burda hadi! Evler gitti bak."
"Tamam anne, kalkıyorum." dediği hâlde yerinden hiç hareket etmeyen Özgür önünde ki bisküvi tatlısı dan bir kaşık daha aldı. Tamam basit bir tatlı olabilirdi fakat en sevdiği tatlı olması onu en güzel tatlı yapıyordu. Bu yapan kişiden de kaynaklanıyor olabilirdi.
Önünden çekilip alınan tatlıyla neye uğradığını şaşıran Özgür, tatlıyı alan annesine baktı. "Gülnur sultan ben onu yiyordum ama!"
"Sonra yersin..." deyip borcamı dolaba koydu yaşlı kadın. "...iç güveysi gideceksin bu gidişle. Gerçi benim de işime gelir, karşıya geçince kızımla oğlum hemen yanında olur işte, fena mı?" dedi gülerek.
"Tamam annem gidiyoruz." diye yenilmişlikle kalktı ayağa Özgür. Tamam, kayın pederini ve kayın validesini seviyor olabilirdi ama o karısıyla dolu bir ev istiyordu.
Mesela kendisi mutfakta yemek yaparken salata yapan karısını sıkıştırıp öpmeliydi. Güzel karısının dizlerine başını yaslayıp film izlemeliydi. O yüzden çarçabuk ev sahibi olmalılardı. Üzerine portmantoda ki ceketini alıp giyerken yanında ki acı kahve feraceyi de alıp koluna astı.
Sevgili nişanlısına hizmet etmeyen hiç bir erkek kendisine adam dememeliydi.
Koridorda ki odanın birisisinin kapısı açılıp kapanırken içerken hazır bir şekilde Musab çıktı. Eniştesinin yanına geldiğinde ellerini hesapcı bir şekilde birbirisine sürttü. "Hadi gidelim." diye konuştu gülerken. Ablası evlendikten sonra mesken edineceği evi almaları gerkiyordu ne de olsa.
Mutfaktan çıkıp gelen Nükte feracesini alacağı sıra önüne uzatulan feracesiyle şaşırdı. "Teşekkür ederim..." diye mırıldandı feracesini alırken yüzünde ki tebessümle.
"Ne demek, canım nişanlım. Görevim." dediği sıra buğaz temizleme sesiyle mutfak kapısına döndü. Yeşil gözleri koca koca açılırken Özgür, ne yapacağını bilemedi. "Şey... yani ben..." diye kekeldi.
"Hep aranız böyle güzel olsun oğlum." dedi Oktay bey, gözleri Özgür'ün üzerindeydi. "Ama sınurımızı da bilelim yani, daha İmam nikahı yok damat bey! "
Özgür yanaklarının karıncalandığını hissederken hissettiği utançla yeşil gözlerini yere dikip konuştu. "Haklısınız..."
Yanına gelen Oktay bey elini genç adamın omuzuna koydu. "Ben utan diye söylüyorum evladım. Günaha girmenizi istemiyorum sadece."
Özgür başını aşağı yukarı sallarken omuzundan tutan Oktay Bey'le birlikte evden çıktılar, arkalarından gelen Musab ve Nükte de evden çıkıp ayakkabılarını giydiler.
Hayatının yeni bir dönemi için yavaş yavaş adımları atıyordu iki genç. Her şey yavaş yavaş hallolurken, onlar da hayatın akışına kapılmışlardı.
Nükte kendisi için açılan kapıyı tutan krdeşinin yanağından makas alıp arabaya bindi. Özgür sürücü koltuğuna otururken iki kardeş arkaya oturmuşlardı.
Genç adam, Oktay beye el sallayıp arabayı çalıştırdığında derin bir nefes almıştı.
En yakında ki adrese arabayı sürerken arka koltukta oturan Musab hayallerini anlatıyordu.
"Eniştemi evden kovup kardeş gecesi yaparız abla. Çok güzel olmaz mı? İlk başta kitap okuruz sonra birlikte cilt bakımı yaparız, sonra da film izleriz. Birlikte kurabiye yaparız..."
"Zorla yapıyordum cilt bakımını ne oldu da ister olsun?" diye sordu Nükte tek kaşı havalanırken.
"İşte insan elinde ki anları kaybedince değerini alıyormuş ablacım. Sen varsan sorun değil yapabiliriz..."
"Ayy, Musabım!" diye sevgi patlaması yaşayan genç kız kardeşinin yakalarını sıkarak kafasını sağa sola salladı. "Ay, benim tatlı kardeşim. Ben evleneğim de sen evde mi kalacaksın? Senin de yaşın geliyor. "
"Off abla ya, sen de iyice anneme benzedin. Daha dört sene okuyacağım, mesleğimi elime alacağım da falan da filan da yani. Daha çok var bana!"
"Emin miyiz?" diye mırıldandı genç kız.
Musab emin bir şekilde başını aşağı yukarı sallıyordu.
"Ya, sizin matematikcinin tayini çıkarsa başka şehire? O zaman ne yapcaksın?"
Musab'ın yüzünde ki ifade sekteye uğrarken yüzüne sahte bir gülüş kondurdu. "Hiç bir şey..." diye mırıldanı.
Ön koltukta arabayı kullanan Özgür merakla dikiz aynasından arkaya baktı. "Matematikci ne alâka?"
"Çok alâka." dedi gülerken Nükte. Bir yandan da kardeşinin saçlarını karıştırarak kendi omuzuna yaptırmıştı başını. Musab'ın başını okşarken bir nevi teskin ediyordu kardeşini.
"Niye?" diye sordu Özgür dayanamayarak.
"Matematikci değil güzel kızıyla ilgileniyoruz biraz."
Derin bir nefes alan Musab gözlerini kapattı. "Karşılıksız bir ilgi işte, bir şey yok Özgür abi."
"Emin miyiz karşılıksız olduğundan?" diye sordu Özgür.
Musab gözlerini açmadan başını aşağı yukarı salladı.
"Seni sevmeyecek kız yoktur Musab. Ev işine de yardım ediyorsun, akıllısın, naziksin, başarılısın daha ne olsun? Bence o ilgi karşılıksız değildir merak etme sen."
Musab içine dolan umutla eniştesine baktı.
"Öyle mi diyorsun abi?"
"Evet öyle diyorum kayınço, hadi inin de ilk evi gezelim bakalım."
Herkes arabadan inip kendisine ait küçük bir bahçesi olan mavi apartmana girdiklerinde girişte bekleyen yaşlı amcayla konuşan Hakan ile karşılaştılar.
Gelenleri fark eden Hakan arkadaşına yaklaşınca yaşlı adam merdivenleri çıkmaya başladı.
"Ya, Özgür niye bu kadar geç kaldınız oğlum amcayla denk geldik, bir türlü laf anlatamıyorum. Diyor ki sen üst komşunun sabah akşam demeden son ses şarkı açan oğlu musun? Amcacığım diyorum değilim, anlamıyor adam. Az daha gelmeseydiniz elinde ki bastonla kafamı kıracaktı, ya da bastonu kafamda kıracaktı."
Özgür sesli bir kahkaha attı. "Amca küstü gitti, izin verseydin de bir tane vursaydı ya..."
"He..." dedi uzatarak Hakan. "Bu amca bir ile kalmazdı yanlız. Adamı mezara sokar."
Konuşurken bir yandan da merdiven çıkıyorlardı. Bakacakları daire son kattaydı ve asonsörün üzerinde yazan 'arızalıdır' yazısı onları merdivenlere mahkum etmişti.
Sekiz katı dinlene dinlene çıktıklarında en azından bi on beş dakika geçmişti. Kapı bakleyen ev sahibi hanım efendi kendilerine 'sonunda gelebildiniz' der gibi bakıp elinde ki anahtarla kapıyı açtı.
Kapının girişinde acı kahve tonlarında olan portmanto biraz eski dönem havası veriyordu. İlk başta mutfağı gösteren ev sahibi kenara çekildiğinde aynı renk ahşap mutfak dolaplarıyla karışaltılar. Ve kesinlikle kırık beyaz mermerle çok güzel olmuştu.
Mutfak balkonu biraz genişti, mesela bir masa atabilirdin, istersen buz dolabını koyabilecek kadar da genişti. Yeterliydi.
Yatak odası, geniş salon ve bir kaç oda daha geldiklerinde genç çift balkon korkuluklarına yaslanmışlar ev hakkında konuşuyorlardı.
"Bence güzel." dedi Nükte. Yukardan aşağı doğru bakarken.
Özgür dirseğin balkon korkuluğu da yaslayıp sevdiğine doğru döndü.
"Hem hastaneye yakın. Hem de bizim eve yürüme mesafesinde. Bir de yeni gibi ev, sence?" diye sordu genç kız. Kendi içine sinmişti ama Özgür'ün de fikri önemliydi.
"Benim için ev fark etmiyor. Sen yanımda ol yeterli." dedi yüzünde ki tebessümle.
O sırada Nükte çantasından az önce bildirim gelen telefonunu çıkardı. Açıp baktığında yüzünde şaşkın bir tebessüm oluşmuştu. Hiç beklemiyordu.
reriti: hava alanındayım
ne zaman beni almaya geliyorsun?
Evet, kitabı bitirmeme çabaları der susarım. Gerçi Hakan'ım var everilecek.
❄️☕
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 5.56k Okunma |
816 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |