12. Bölüm

ÖBN - kıskançlık atakları

morkanatlızamanlar
morkanatlizambak

Sıcak hava adeta tenlerine nüfus edip geçerken iki gencin de başları yerde ilerliyorlardı.

Sokağın başından sola dönüp ileride ki apartmanlarına doğru sakin adımlarla ilerlemeye devam ettiler.

O an bu sıcak havada güneşe kafa tutup top oynayan çocukların topu önlerine doğru yuvarlanıp geldi. Tam önlerinde durduğu an önden iki dişi düşmüş saçları terle anlına yapışmış olan Berkecan seslendi. "Nüktem topu bana atabiyiymisin?" Sona doğru peltekleşen sesiyle tam bir canavardı.

Nükte ayağını topa uzanacağı an Özgür atik bir hareketle topu kapıp ayağının ucuyla sektirip ileride ki tombiş bir çocuğun koruduğu iki taştan oluşan kaleye doğru şut çekti.

"Gool!" nidalarıyla sevinip zıplaşan çocuklar Özgür'ün entafına toplaştılar.

Hepsinin ağzından sesler aynı anda yükseliyor ne dedikleri anlaşılmıyordu. "Tek tek çocuklar, tek tek." diye uyarma ihtiyacı hisseden genç adam havaya ilk kalkan ele söz hakkı verdi.

"Abi..." deyip nefeslendi sarışın çelimsiz çocuk. Çok hiperaktif, yaramaz bi çocuk diye düşünmeden edemedi Özgür çünkü çocuğun kaşında küçük bir kaç dikiş göz kırpıyordu, dizlerinde de bir kaç çizik ve yara bandı vardı. "Abi senin adın ne? İlk defa gördüm seni."

"Özgür benim adım gençler." diye seslendi Özgür sanki ulusa seslenir gibi, bi elini kalbine koymadı kalmıştı onu da yapamazdı çünkü ellerinde market poşetleri vardı.

"Salim amcanın oğlu." diye lafa karıştı Nükte.

Özgür kafasını çevirip Nükte'ye göz attığı sıra hemen yanı başında ki bücürü gördü. Tam da genç kız ile kendisinin arasında durmuş kendisine sırtını dönmüş olan çocuk Nükte'ye sırıtıyordu.

O an duydu Özgür içinde ateşler yakan kelimeleri. "Nüktecim, bu güyn abim seninle ilgili anneme konuşuyken duydum. Nasıymışsın öyle dedi. Ben de Nüktem iyi deyince abim bana kıyzdı. Nükte değiyl yenge diyecekmişim annem dedi."

Nükte ağzı bir karış önünde ki Berkecan'a bakarken yan taraftan bir dumanlı tren bacakarından duman püskürtüyordu. Bir de utanmadan Nüktem diyordu asıl olay küçücük çocuğa yenge dedirtmeye çabalamalarıydı. Hem nerden yengesi oluyordu canım.

"Kırarım o abinin çenesini!" diye mırıldandı kendi kendine. Elleri tuttuğu poşetleri iyiyice kavramış bembeyaz olmuştu parmak boğumları.

"Hasbi Allah!" çekti seslice.

Elinde olan poşetleri umursamadan beline yerleştirip mahalle kavgasına gelen karıların moduna girdi. Kendisi bile ne yaptığının farkında değildi yanlızca içinde yanan ateşin bir şekilde dönmesini istiyordu. Yoksa şu yaramaz çocuğun kafasına içinde ki lavları kusuverecekti.

"Nerden senin yenegen oluyor Nükte?!" dedi çocuğa.

Berkecan arkasını dönüp genç adama baktığında memnuniyetsizce göz devirdi. Baştan aşağı Özgür'ü süzmüştü. Ortalama yedi sekiz yaşında olan çocuk resmen kendisine bir hiçmiş muamelesi yapmıştı.

'Pes!' dedi Özgür içinden.

"Seni iygilendiymez."

"Nasıl ilgilendirmez lan?" dedi Özgür öfkeyle. "Bir de utanmadan Nüktem diyorsun bir daha duymayacağım!"

"Nedenmiş?" dedi çocuk artık o da mahalle kadınlarına dönmüştü. Küçücük çocuğun elleri belindeydi.

"Çünkü ben öyle söylüyorum." deyip son noktayı koydu Özgür. "Hadi." dedi Nükte'ye hitaben. Gözleriyle apartmanı işaret etmişti. O kadar çocuğu iki tarafa ayırıp aralarından geçti.

Özgür önden giderken Nükte de hemen arkasındaydı. Hiç sorgulamamıştı çünkü kendisi de şu an şoktaydı. Tamam arada Meryem hanım çıtlatırdı 'seni istiyorlar' diye fakat hiç birisinde ciddi değildi. Ya da Nükte öyle zannetmişti.

Apartmanı ağır demir kapısını Özgür omuzunu hafif yaslayarak açtı. O an Nükte'nin aklından geçen tek şey kapıyı nasıl açtığıydı çünkü kendisi iki eliyle kapının tepesine çökmeden açamıyordu.

Özgürün açıp ayağıyla tuttuğu kapıdan geçti genç kız aklında ki düşüncelerle. Aklı da epey bi karışıktı. Berkecan'ın annesini tanırdı ve abisini de uzaktan da olsa tanıyordu. Ve hiç o gözle bakmamıştı ve karşı tarafın da kendisine o şekilde bakacağını hiç tahmin etmemişti.

Mustafa ile aynı ilk okuldalardı ve aynı ortaokulda fakat pek de bi iletişimleri yoktu. Çünkü o sıralar tek iletişimi Özgür ileydi. Ve bu durumdan o zaman da çok memnundu şimdi de çok memnundu. Çünkü birden fazla arkadaşı Özgür'e tercih etmezdi. Özgür'ü hepsine karşı tercih ederdi.

Bunun en büyük nedenlerinden birisi de anlaşabiliyor oluşlarıydı. Zaten küçük Nükte'nin yaramazlıklarına yalnızca küçük Özgür katlanabilirdi. Gerçi genç kız halen aynı yaramazlığa sahipti fakat Özgür bunu bilmese daha iyi gibiydi. Yani iyi ki de bilmiyordu yoksa şu an yanında olmazdı belki de.

Nükte bilmiyordu ki Özgür, her halükarda genç kızın yanında olurdu.

Özgür, Şemsettine kısa bir bakış atıp merdivenlere yöneldi hemen arkasından da Nükte. Arka arkaya çıktılar basamakları.

Genç adam her adım attığında düşünceler aklında ordan oraya çarpıyor boş ses çıkarıyordu. Yani Nükte'yi seven birisi mi vardı? Olmasındı, niye vardı bu gereksiz şahsiyet. Özgür kafasını hafif arkaya doğru çevirip genç kıza baktı. Nükte'nin başı yerde kaşları çatılmış düşünceli bir biçimde arkasından geliyordu.

Özgür içten içe 'umarım o gerekesize karşı bir şeyler hissetmiyordur' diye geçirdiğini fark ettiğinde dumura uğradı.

O an fark etti genç kızın hayatında yalnızca kendisi olmak istediğini, yalnızca ona baksın, ona gülsün.

Kendi katlarına geldiklerinde Özgür iki elinde ki poşetleri bir eline alıp boş eliyle Meryem hanımların kapısını çaldı. Açılmasını bekledikleri bir kaç dakikada çaldıkları kapının tam tersi istikamette olan karşı kapı açıldı.

"Çocuklar buradayız." dedi Gülnur hanım gülümseyerek.

"Poşetleri eve bırakın da gelin."

İki gençde aynı şekilde tebessüm edip 'tamam' manasında başlarını aşağı yukarı salladı. Nükte elini çantasına daldırıp anahtarını aradığı sıra çnatsından anahtardan önce yedek taşıdığı kulaklık çıktı. Yine ve yine sanki bir dejavu gibi anahtarı çepeçevre sarmıştı kulaklık.

"Sanırım bir önce ki sefer de anahtardan ayırmamıştım." diye mırıldandıp anahtarla kapıyı açtı. Özgür elinde ki poşetleri kapının giririşine koyup kapıyı çekti.

"Ee ben yerleştirecektim onları." dedi genç kız.

"Sonra..." dedi Özgür annesinin hafif açık bıraktığı kapıyı biraz daha açıp kenara çekilerek. "Önce hanımefendiler." dedi gülümseyerek.

Genç kız gülümseyerek kapıdan geçtiğinde kalbi göğüs kafesinden çıkacak gibi hızlı hızlı çarpıyordu.

Nükte salonda oturan hanımların yanına içinde ki heyecanla yürürken Özgür arkasından kapıyı kapatıp onu takip etti. İkisi de birbirinden habersiz içlerinde ki duyguyu bastırmaya çabalıyorlardı.

Boş koltuklara yerleştikleri sıra Gülnur hanım önlerine birer bardak çay ve tabakta kurabiye ve kek bıraktı. Masaya elinde kileri koyarken söylenmeden edemedi. "Kaynananız sizi çok seviyormuş. Hem yeni demlenmiş çayın hem de sıcacık kurabiye ve kekin üzerine geldiniz."

"Kızı sevsin de kayınvalideyi sonra düşünürüz..." diye mırıldandı Özgür, göz ucuyla ileride ki koltukta oturan genç kıza bakarken. Kafasını çevirip Meryem hanıma baktı. "...gerçi kayınvalidem de seviyordur."

Nükte ve Meryem hanım tam duyamadıkları için anlamaz bir biçimde Özgür'e bakarken bir kişi vardı ki hem söylediklerini duymuş hem de kalbine ineni de öğrenmiş olmuştu.

"Efendim oğlum?" dedi Gülnur hanım, tek kaşı havada yüzü oyunbaz bir havadaydı. Oğlunu kenara sıkıştırmak istemişti. "Ne dedin duyamadık."

Özgür annesinin yüz ifadesine bakınca duyduğunu anlamıştı. Yeşil gözlerini elinde ki çay bardağına çevirdi utançla. "İnşallah diyordum annecim, inşallah kayınvalidemiz sever."

Meryem hanım sesli, kısa bir kahkaha attı. "İlahi Özgür oğlum. Seni sevmeyecek kaynana mı var, herkes sever seni hiç tasalanma."

Genç adam gülen kadına bakıp kimsenin duyamayacağı bir şekilde mırıldandı. "İnşallah Meryem annecim, inşallah."

Yedi sekiz yaşında ki çocuktan da sevdiği kızı kıskanmayan da ne biliyim yani...

Özgür'e özgü özellik kilidi açıldı!

Evett, morkanatlızamanlarınız her bölüme yemek eklemekten baz geçemiyor çözemiyorum niye böyle oluyorr nbjb

Bölüm : 25.07.2025 21:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...