

Hâlâ Musab gülerken önünde bekledikleri kapı açılmıştı açılmasına fakat hiç bekledikleri bir görüntüyle karşılaşmamışlardı.
Özgür siyah kumaş pantolonu ve beyaz gömleğiyle çok kılas görünüyordu fakat o üzerinde ki çiçekli mutfak önlüğü yok mu...
Ah o mutfak önlüğü, Özgür'e tekrardan kapıyı kapatma isteği uyandırmıştı. Kim sevdiği kızın ve kayınçosunun karşısına çiçekli mutfak önlüğüyle çıkmak isterdi ki?
Musab kahkasına bu sefer daha sesli devam edip hafif eğilip elini dizine vurdu. Şu an tam da yaşlı teyzelere benziyordu. "Abi, o ne?"
"Oğlum ne var?" diye söylendi Özgür, yüzü ile resmen Musab'ı kınıyordu.
"Abi önlüğün tam üzerine cuk diye oturmuş, o derece yakışmış bak."
Özgür, karşısında kendisiyle dalga geçen genci kolundan tutup hızla evin içerisine çekti. Bi dersi hak ediyordu Musab. Kapıda Nükte'yi bırakarak kolundan tuttuğu Musab ile mutfağa girdi. Askıda ki Pembe üzerinde beyaz kalpler olan önlüğü alıp Musab'ın kafasından geçirdi, bir şey demesine fırsat vermeden belinde ki ipi de kördüğüm olacak şekilde bir kaç defa üst üste bağladı.
Artık istese de çıkaramazdı.
"Abi, napıyorsun ya!?"
Musab'ın söylenmesine fırsat vermeden ocağın başında ki annesine seslendi Özgür. "Gülnur sultan baksana bizim evin kızına."
"Ayy, Musab oğlum hoşgeldin. Önlük de pek yakışmış."
Nükte o sırada kapıda şaşkınlıkla bir kaç saniye donup kalmış kendisine gelince yüzünde ki gülümsemeyle eve girip kapıyı ardından kapatmıştı. Elinde ki tabağa dikkat ederek seslerin geldiği mutfağa girdiğinde gördükleriyle kısık sesli bir kahkaha attı. Atılmayacak gibi değildi ki...
Musab üzerinde ki pembe önlükle ellerini arkasında ki bağcığa uzatmaya çabalıyor, Gülnur hanım gülerek bir yandan oğluna önlüğün bağını açmasını istiyor bir yandan da yemeği karıştırıyordu.
Özgür ise elinde kırmızı bir elmayla mutfak tezgahına yaslanmış bacaklarını çapraz şekilde ileriyle doğru uzatmıştı. Yüzünde ki sırıtmayla karşısında söylenen çocuğu izliyordu. Ağzında ki lokmayı yutup konuştu. "Musab, boşuna uğraşma o önlük üzerinden çıkmayacak. Ben de çıkartamam, kördüğümü açamıyorum ne yazık ki. Artık evimizin kızısın, kabullen bunu da salatayı yap."
"Özgür..." dedi Gülnur hanım boşta ki eliyle oğlunun omzuna hafif bir şaplak atarak. "Salatayı sen yapacaktın öyle söylemiştin, çocuğu rahat bırak."
Özgür omuz silkti, dudaklarını da büzmüş 'bana ne' moduna girmişti. Elmasından koca bir ısırık alıp altta ki dolaptan doğrama tahtasını çıkarıp tezgaha koydu. "Hadi bakalım bizim evin biricik kızı, bak malzemeleri bile senin için yıkadım." dedi Özgür tezgahta ki sebzeleri gösterirken. "Ellerinden öper, hadi Musabcım."
Musab arkasında ki bağcığı rahat bırakıp ellerini mahalle kavgasına giden kadınlar gibi beline yasladı. "Gülnur teyzecim sana dedi Özgür abl... amaan Özgür abicim."
Özgür kaşlarını çatmış cevap vereceği sıra kapıda dikilmiş kendilerini izleyen Nükte lafa karıştı. "Musab..." dedi en otoriter sesiyle. "salatayı sen yapıyorsun hadi canım kardeşim."
Elinde ki servis tabağını mutfak masasına koydu yüzünde ki tebessümle. Musab da hemen tezgaha yaklaşıp tezgahın üzerinde ki büyük bıçaklardan birisini alıp salatalığı doğramaya başlamıştı.
Özgür, Musab'ın ablasının lafını ikiletmeden salataya başlamasını büyük bir şaşkınlıkla izlemişti. "Vayy be, şöyle bir otoriteye sahip olamadım bir türlü." diye mırıldandı.
Gülnur hanım oğlunun söylediklerine sesli bir kahkaha attı. "Canım oğluşum çalış senin de olur." oğluna hafif yaklaşıp sesini kısıp devam etti. "Bir nikaha ihtiyaç var sadece, sonrası bir ömür otoriter hayat."
Özgür annesini şaşkınlıkla dinledi, hemen ardından yüzünde oluşan sırıtmayla konuştu. "Ne o, otoriter gelin mi istiyorsun yoksa?"
"Evet." dedi Gülnur hanım omuz silkip. "Seni dize getirsin canım gelinim, hatta gelinim değil kızım."
Özgür annesinin dedikleriyle yüzünde ki sırıtma tebessüme dönüştü. "İnşallah sultanım inşallah."
O sırada Özgür, Nükte'nin masaya bıraktığı tabağa baktı. Elmalı kurabiye miydi o?
Kolunu uzatıp pudra şekersiz olan taraftan bir tane aldı. Bir hamlede ağzına attığı kurabiye ağzında kıtır kıyır dağılıyordu. Ve elmanın tarçınla buluşmuş o muazzam lezzeti. Özgür ağzında ki kurabiyeyi bitirip bir tane daha attı ağzına. Yeşil gözlerini tabaktan kaldırdığında mutfakta ki herkesin kendisine baktığını fark etti. Ağzında ki lezzet abidesini hızla yutup konuştu. "Ne oldu?"
"Oğlum benim yaptıklarımı niye böyle yutmuyorsun tek lokmada?"
"Anne sana kaç defa dedim pudra şekerleme diye, ama inat ettin yapınca hepsini beyaza boyuyorsun. Bak Nükte'nin kilere mis gibi olmuş. Elmayla tarçının mis kokusuna baksana bi..." Özgür konuşmaya dalmış bir tane daha alıp ağzına atmıştı bile.
Gülnur hanım bir kahkaha attı. "Canım oğluşum, sen pudra şekersiz sevmediğine emin misin yoksa sıkıntı kurabiyeyi yapan kişide mi?"
Özgür kafasını aşağı yukarı hızla salladı. "Evet pudra şekersiz seviyorum."
"Emin misin?" dedi Gülnur hanım manidar bir şekilde.
Özgür ağzında kinden dolayı konuşamadığı için başını aşağı yukarı salladı.
"Az önce niye pudra şekerli yedin peki?"
Özgür annesine şaşkınlıkla baktı. Ağzında ki kurabiyeyi yutup yutkundu, bakışları parmaklarına indiğinde anlamıştı. Parmakları bembeyaz olmuştu. Az önce sevmiyorum dediğini hiç fark etmeden yemişti.
Bu demek oluyordu ki marifet pudra şekerinde değil yapan kişideydi.
Özgür temiz elini ensesine atıp sıkarken Musab kendisine gülerek bakıyordu. Bir şeyler çalmıştı sanki.
Nükte ise yüzü kızarmış ayaklarına bakıyordu arada bir kaçamak bakışlarla birbirisine bakan ikilinin bakışları kesiştiğinde Özgür kaçar gibi mutfaktan çıktı.
Evet Özgür resmen yakalanmıştı.
Genç kız yaslandığı cam kenarında öylece kalmıştı. Kalbi yerinden çıkmak istercesine göğüs kafesini dövüyordu. Aklı ise bomboştu, sanki yeni doğmuş bir bebek gibi beyaz boş kazan gibi evet tam anlamıyla doğru tabir buydu. Boş kazan...
Kesinlikle, şu an bu ortamda bu boş kazanı doldurmak için sorular üretmemesi lazımdı. Overting zamanı tam da şu an değildi, gece yatacağı vakite kadar kendisine düşünmeyi yasaklaması gerekiyordu, yoksa olacak gibi değildi.
Musab elinde ki doğradığı domatesi bırakıp ablasının dalgın haline baktı, seslice boğazını temizledi Nükte'yi kendiine getirebilmek için. "Ablacım balkon kapısını açar mısın? Sanki mutfak biraz ısındı da..."
Nükte kardeşinin yapmak istediğini anlayıp kapıyı hızla açtı. İyi olmuştu bu. Derin hava ciğerleriyle temas ettiğinde derin bir nefes aldı, tabii ki aldığı nefesin çoğu oksijen değil araba gazıydı fakat şu an hiç de bunu sorun edebilecek gibi değildi. Tek isteği domates salçası olmadan bu akşamı bitirmekti. Hafif derin havanın yüzüne vurduğunu hissettiğinde elmacık kemiğinin üzerinde ki yanmanın yavaş yavaş geçtiğini hissetti.
Son bir derin nefes aldığında açık camdan uzaklaşıp Musab'ın yanına geçti. Baktı kardeşi marifetlerini gösteriyor o da masanın üzerinde hazır duran çorba tabaklarını salona taşımaya başladı. İlk iki tabağı götürdüğünde böyle olmayacağına kanaat getirmişti.
Tezgahın üzerinden boş bir tepsi alıp çorba tabaklarını üzerine yerleşitdi. "Hah!" diye mırıldandı. "Böyle daha kolay." dolu tepsiyi alıp çıkacağında tepsiyi başkası alınca kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.
"Sen taşıma, ben alırım."
"Aslında ben götürebilirdim..." diye mırıldandı Nükte.
Fakat Özgür, genç kızı dinlememiş üzerinde unuttuğu çiçekli önlüğüyle tepsiyi aldığı gibi salona geçmişti.
Herkesin önüne bir tane gelecek şekilde bıraktığında. Nükte de salon kapısında görünmüştü. Elinde ki iki tabağı masanın ortasına doğru koydu.
Özgür tabakları gördüğünde gülerek konuştu. "Pilav nasıl olmuş Nükte hanım?"
"Güzel, tane tane duruyor." dedi Nükte mutfağa geçerken.
Genç kızın ardından Özgür, de mutfağa dalmamıştı elinde ki boş tepsiye kalan tabakları koyup annesine hitaben konuştu. "Gülnur sultan, pilavım Nükte hanım tarafından onayı aldı bence yiyebiliriz."
Musab elinde ki bıçağı durdurup şaşkınlıkla genç adama döndü. "Sen mi yaptın abi?"
Gülnur hanım sesli bir kahkaha attı. "Ne sandın Musab oğlum, o önlüğü boşuna mı giydi benim hamarak oğlum. Su böreğini de kendisi yaptı. Maşallah bana hiç bir iş bırakmadı."
Gülnur hanım derin bir nefes alıp elinde ki tabaklarla mutfaktan çıkacak olan Nükte'ye baktı. "Sanırım yuva kurma zamanı gelmiş Özgürümün..."
Evet Gülnur annecim bence de evlenme zamanı gelmiş, hem de benimle. Aşkım Özgürümm
Ya bu bölümde de istediğim kısmı yazamadım diğer bölüme kaldı yineee neysemm
Görüşürüz inşallah diğer bölümde...
Bu arada bir kitap okumuşum olayy askeri ve eski Türk mitolojisi, tarihi falan bir kitap. Aslında şimdiki zamanda geçiyor yarısı, diğer yarısı da Komutanımız Skaytu yani Göktu'nun komada geçirdiği zaman ve süper kitapp. İsmi Komutan yazarı da Ömer Alpay koçak tavsiyemdir okuyun oktunn...
Neyse ikinci defa görüşürüzz...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 5.56k Okunma |
816 Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |