2. Bölüm

2. Bölüm

Mormenekşe
mormenekse1907

BELKİDE İNSAN SEVİLMEKTEN ÇOK ANLAŞILMAYI İSTİYORDU...

-Georger Orwell-

 


Baba yapma dedim saçımdan tutan adama. Dinlemedi. Geriye doğru çekti Saçımı. Acıyla haykırdım. Kurtulmayı denedim ama kalbim o kadar hızlıydı ki hiç birşey yapamadım. Korku baskındı . Sertçe yatağa fırlattı. Ağlamam şiddetlendi. "Hayır! Yapamazsınız bırak beni" Hızlıca yataktan kalktım. Bileğimden yakaladı yaklaşık 15 dakikadır direniyorum ama umudum da kalmadı. Bileğimi kurtarmaya çalıştım.

"Ama sen böyle isteksiz olunca keyfi çıkmaz ki" dedi.

Nefesim kesildi.

Dokunamazdı bana.

Arkadaki çekmeceyi açıp bi silah çıkardı. Şuan ölmek daha mantıklı bi seçenekti. Tetiği çekip bana doğru doğrulttu. Kimse ailesini yada nasıl biri olacağını seçemezdi. Kötü ailede doğan kişiler hep hayal kurar ama bazen hayal zannettiklerimiz kabusumuz olurdu.

Güzellik herkesin hayali iken benim kabusum olmuştu mesela.

Direnmek istedim ama bi hayli yorulmuştum. Belkide hayata bir şans daha vermem gerekti.


Silahı bana doğru doğrulttu. Yavaşça tetiği çekti.

Tam ateş edecekken üzerine doğru atladım. Yere düştük.Yüksek bir ses duyuldu. Kurşun duvarı deldi. Namlunun ucu tekrar bana doğrulduğunda. Bileğini sertçe aşağı eğdim ve elinde ki silahı alıp aniden sıktım. Bu sefer beklemediğim bir şey oldu. Kurşun kalbinin biraz aşağısına denk gelmişti. Ben yapmıştım. Acı bi çığlık sesi doldurmuştu odayı. Üzerinden kalktım. Yerde kıvranan babama ,kan gölüne ve titreyen ellerime baktım. Ben adam vurmuştum. Hemde kendi ellerimle.

Arkamı dönüp boy aynasından kendime baktım. Birbirine girmiş saçlarıma , üzerimde tek sütyen ve kısa şort vardı. Elimde ki silah yere düştü. "Hayır" ben katil olamam. "Hayır!!"

"Hayır!!!"

________

"HAYIR!!" Diyerek sertçe yataktan doğruldum. Nefes nefeseydim.

Bi kabustu ama çok gerçekçiydi sanki yaşamış gibiydim.

Kapıyı tıklayarak içeri Nilay girdi.

"Günaydın Zilal hanım"

"Sanada"

"İyisi misiniz? Bembeyaz olmuşsunuz."

"İyiyim sadece bi kabus gördüm."

"Peki, Elvan hanım majesteleri sizi bekliyorlar"

"Tamam bugün kendimi hazırlanmak istiyorum sen çıkabilirsin."

"Emredersiniz"

Diyerek odadan çıktı. Bugün hiç keyfim yoktu. 1 ay sonra yirmi yaşıma girecektim ama bu kraliyet için rezalet ötesi bir şeydi. Kurallara göre 18ine basan bi kraliyet kızı soylu bir ailenin prensiyle evlenmezse hayatının sonuna kadar hizmetçi olurmuş.

Yani eğer yirmimdede ailemin seçtiği soylu prens ile evlenmezsem evlatlıktan reddedilcem.

Oflayarak yataktan çıktım. Lavaboda işlerimi halledip giyinme odasına geçtim. Üzerimdeki uzun beyaz geceliği çıkardım. Lila omuzları açık arkası azıcık yerde sürünen elbisemi giydim. Dalgalı saçlarımı düzelttim. Mor çiçekli tacımı ve beyaz eldivenlerimi taktım. Beyaz topuklu ayakkabılarımıda giyip odadan çıktım.

Yemek odasına doğru giderken hizmetçilere selam verdim.

Yine gereksiz kocaman bi sofra kurulduğuna eminim. Ve şaşırtmadı aynı tahmin ettiğim gibi kocaman bir sofra, karşıda babam, sağ yanı boş, sol yanıda, diğer karşıda annem, annemin sol tarafında kardeşim. Boş olanlar benim ve abimin yeri.

Gelmemişti. Geleceğim demişti. Askerdi, 6 aydır yoktu. Mektub yazmıştı Geleceğim demişti, oda şaşırtmadı.

Sağ ayağımı sol ayağımın önüne koyup eteklerimi kaldırarak hafifçe eğildim selamımı verdim.

"Gününüz güneş kadar aydınlık olsun."

Yavaşça ilerleyip yerime oturdum.

" yarın akşam geliyorlar"dedi annem.

"Kimler?"

"Ne kimler! Kimler olabilir"

Anlamıştım. Fazladan açıklamaya gerek yoktu.

"Ve sen hala sorumluluk bilmiyorsun. Evleniyorsun sen evleniyorsun!. Ne kadar yüce bi aileye prenses olarak gideceksin, sağda solda eğlenmeye değil. Sabah geç kalıyorsun ,sofraya geç oturuyorsun. Prensessin sen! Sen bi Alaner kızısın! Zamanı gelecek kraliçe olacaksın, ama baksan yataktan kalkamazsın!"

Elimde tuttuğum çatal bükülmüştü, benide kendisine benzetmek istiyordu.

Nefesimi zor kontrol ediyordum. En kötüsü'de karşılık vermemekti. Lakin ülkenden sürülmek istemiyorsan. Evet sonucu buydu, Prenses Anne babasına, kraliçelere ve krallara ve kendi prensine karşılık verirse sonu sürgün. Nereye mi? Vampirlerden, kurt adamlardan, cadılardan, melezlerden yahut sirenlerin ülkesinden birine. İşte bu çok dokunuyordu bana. Sinirlerim dahada arttı. Annem hala bağırıyordu.

"Tabi, hanımefendimiz hala hiçbir şeyin farkında de-" Diye bağıran annemin sözünü kesen ses, kurtuluş sesimdi. Abim

 

"Yeter! Bir daha bu kızın üzerine giderseniz, siz gidecek bir yer bulamazsınız!"

Abi sizin için ne demekti? Benim için kurtuluş demekti. Sevgi demekti. Aile demekti.

Kalkıp sarılmak doya doya özlemimi gidermek istedim ama istemekle kaldım. Saygısız diyede adımı çıkarmak istemiyordum. Elimde ki çatal gevşedi. Abim karşımda ki boş sandalyesine oturdu. Kalkmak istedim ama kalkamadım. Babamdan önce kalkmak yasaktı çünkü.

Babam ölümcül bakışlarını hem bana hem abime yansıtıyordu.

"Zehir ettiniz zehir! " Diyerek sofrayı devirerek kalktı . Ardından Altay, ve annem. Herkes çıkınca abime sarılmak için Hızlıca yürümeye başladım. Kollarını benim içim açan abime o kadar sıkı sarıldım kii. Doya doya, saçlarımda dudağını hissettim.

"Hiç değişmemiş kokun" dedi.

"Ne kokuyormuşum"

"Nekra çiçeği"

"Öyle bi çiçek mi var?"

"Var, ama zor görürsün"

"Sen nasıl gördün?"

"Meslek sırrı"

Kucağından sıyrıldım.

"Gelmeyeceksim zannettim"

"Ama geldim, senin için geldim"

Tekrar sarıldım. Sıkı sıkı. Gözümden akan yaşlara engel olamadım.

"Çok özledim" dedim.

"Özlediğim için geldim"

Daha sıkı sarıldım ,yarınlar yokmuşcasına."

 

                            🏰

 

Droknis ailesi yarın gelecekti. Ben hazırlık için çarşıya indim. Abimin işi olduğu için gelmedi. Hiç birşey almayacaktım büyük ihtimal. Birşey yapmam lazımdı. Evlenmek istemiyordum ama mecburum. Karşı gelsem olacak ihtimalleri düşünmek dahi istemiyorum.

dört duvar arasında sıkışıp kalmış gibi hissediyorum. Ne yapmam gerek hiç bilmiyorum.

Düşünceler içinde yüzerken bileğimi sertçe biri tuttu.

"Bıraksana , ne yapıyorsun! Sen kimsin?"

"Sus" dedi. "Sessiz ol"

"Bırak yoksa çok kötü şeyler olur"

"Senin gibi incecik bir peri bana ne yapabilir ki?"

Hafifçe güldüm.

Gülmeme karşılık gördüğüm manzara yutkunmama sebep oldu. Karşımda ki adam bi vampir! Sapsarı gözleri , keskin dişleri vardı. Nasıl bir belaya düştüm ben.

"Sence vampir olman beni korkutuyor mu? Ben söyleyeyim hayır"

"Seni buradan götürmem bir saniyemi alır"

"Onun için elimi tutman gerekir"

"Tutuyorum zaten:

"Şu anlık" anlamamış gözlerle baktı. Ve aniden acı içinde yanmış elini geri çekti. Evet derimden istediğim zaman sıcaklık verebildiğimi ve daha nice şeylerimi bilmiyordu.

Vampir olduğu için iyileşmesi üç saniye sürsede daha elleyemedi.

"Benle gelmek zorundasın"

"Nedenmiş o"

"Yoksa olacakları tahmin dahi edemezsin"

"Edemem değil etme zahmetine girmem. O yüzden ne olabilirmiş sen söyle.

Sessiz kaldı.

"Bu iş burada bitmedi er yada geç benimle geleceksin"

"Ayne- " diyecekken yanımda beliren Asena ile sustum.

"Zilal ne yapıyorsun!" Dedi şaşkınlıklar içinde.

"Ne yapıyormuşum"

"O bi vampir"

Kaşım sorgularcasına havalandı.

"Vampirlerin bu ülkeye, perilerinde o ülkeye girmesi yasak olduğunu var sayarsak sen bunu nereden biliyorsun?"

"Şeyyy"

"Neyy"

"Uzun hikaye"

"Anladım" dedim. O benim ne demek istediğimi anlamıştı.

Vampir yavaşça yanımızdan uzaklaştı. Gözlerinde ise sadece şu cümle vardı.

"geri geleceğim"

Asena kaç defa ne olduğunu sordu cevap vermedim işim var saraya dönmem lazım dedim. Oda benimle birlikte geldi. Yolda gelirken çiçeklerinden ormanından bahsetti. O an aklıma abimin kokuma benzettiği çiçek aklıma geldi.

"Asena"

"Efendim"

" Nekra çiçeği ne?"

"Niye sordun ki?"

"Öyle bir yerde duydum"

"Nekra çiçeği, marife gölünün yanında bulunur. Öyle bir çiçektir ki kokusu yüz metre öteden duyulur. Bakan hayretlere düşer, defalarca bakmak ister. Ama bu çiçek Öyle basit bir çiçek değildir. Sadece kalbi temiz, kraliçe olmaya layık prensesin göz yaşı marife gölünün yanında ki toprağa düşerse açar. Ve kendisine sadece iki kişi dokunabilir. Bir, kendisi 2,saf sevgiyle sevdiği kişi, karşılıklı olmak şartı ile."

"Neden Nekra adı?"

"Nekra bilinmeyeni gösteren demektir. Bu çiçeğin yaprağını eline aldığında duyguna göre renk değiştirir. Senin duygun bilinmemesine rağmen o bilinmeyeni gösterir. Marife gölünün yanında olma sebebi ise, marife bilineni gösteren demektir. Yani, nekra çiçeğini. O yüzden"

"Çok tuhaf bir çiçek"

"Aynen"

Saraya gelmiştik.

"Teşekkür ederim"

"Birşey değil"

Selamımı verdim ama Asena aile üyesi olmadığı için sol ayağımı solun üzerine attım. Oda aynısını yaptı . İkimiz aynı anda

"Günün güneş kadar aydınlık olsun"dedik.

Saraya girdim olanların hepsini abime anlattım. Ama zor zaptedebildim. Kendisi vampirler ülkesine giremeyince düşündü düşündü ve dedi ki 'bundan sonra korumayla gezeceksin!sakın ama sakın itiraz etme'. Direnişlerim bir işe yaramadı. Kabul etmek zorunda kaldım.

 

Akşam oldu. Yemeğimizi yedik. Abime 6 ay boyunca neler yaptığımı anlattım. Yattım.

                             🕳

Yine korkunç bir kabusla güne başladım. Bugün annemin deyimiyle şık olmam lazımdı. Kıyafet odamdan elbiselerini seçtim.

Yemek odasına doğru ilerledim , kimse yoktu. Boş koridorda bir tek ayakkabımın sesi yankılanıyordu. Yemek odasına girdim oradada hiç kimse yoktu. Gözlerim duvardaki saatte kaydı, daha kalkış vaktine bir saat vardı. Ben iyiliğin varisiydim. Ama her perinin varisliğinden hariç başka bir görevi daha olurdu. Benim ise diğer görevim hala belli olmamıştı,bu halk arasında gözden daha çok düşmemize neden oluyordu. Altı büyük krallık vardı. Bir; iyilik yani biz , iki; kötülük gerçek kötüler üç; Ateş, dört; Su, beş; Hava, altı; Toprak buda Asenalardı.

Yeterince ailemi rezil etmişken birde miraslarına düzgün bakmıyorlar demesinler diye görevimi yapmak için dışarıya çıkmaya karar verdim.

Aslında miras abime kalması gerekiyordu ama abim askerdi bu yüzden miras ve işi arasında bir seçim yapmak zorunda kalıp işini seçti. Sonra ailemin ikinci erkeği olarak miras kardeşime düşüyordu onada büyük majesteleri izin vermedi. Bu sebeple tek kalan çocuk ve kız olarak miras bana kaldı.

Bende bari ailemi daha çok rezil etmeyeyim diye görevimi yapmak için dışarıya çıkmaya karar verdim.

Üzerime bulut mavisi bir kaftan alıp üzerime geçirdim. Ayak bileklerime kadar uzanıyordu.

Sarayın büyük kapısını açtım. Rüzgarın Esintisiyle kendime geldim. Derin bir nefes çektim içime, huzurlu olan tek yere bağladım kendimi. Uzun merdivenlerden inerken arkamdan gelen sesle irkildim. İrkilmemden dolayı ayağım kaydı. Bir anda geriye doğru düşerken nefesim kesildi hafif bir çığlık çıktı ağzımdan. Ama tuhaf olan düşmemiştim. Belimde bir el hissettim. Ve karşımda gözlerimin içine bakan iki çift geceyi andıran göz...

 

 

Bölüm : 29.11.2024 17:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Mormenekşe / TEK RUH İKİ EVREN / 2. Bölüm
Mormenekşe
TEK RUH İKİ EVREN

8 Okunma

5 Oy

0 Takip
2
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...