Gözlerimin yanması ve kulağıma dolan ezanın sesi ile yatağımda biraz kıvrandım. Kalkmak benim için ne kadar zor olsada en sonunda kendimi yere doğru bıraktım ve o anlık can havli ile hemen kendimi düzelterek ayağa kalktım. Gözlerim kapanmak için benimle savaş verirken ayaklarım çoktan banyonun yolunu tutmuştu bile.2
Aile evinde yaşamak ne kadar zor olsada en güzel yanı birlikte geçirdiğimiz zamanlardı.
Banyonun tam kapısını açacağım sırada birisi beni öyle bir ittirdiki elim kapının kulpundan kaydı ve ben dengemi toparlayamayarak bir kaç adım yan tarafa doğru sendeledim. O anlık sinir ve korku ile uykum çoktan kaçmıştı. Ateş saçan gözlerimi bana pis pis sırıtan kardeşime çevirdiğimde bana dil uzattı ve hızlı bir şekilde banyoya girerek kapıyı hemen arkasından kilitledi.
Kapıya doğru koşsamda benden daha çevik hareketlere sahip olduğundan çoktan kapıyı kapatmıştı.
"Emre aç şu kapıyı!" İçeriden bir şeylerin karıştırılma sesleri geliyordu. "Sana diyorum aç şu kapıyı!" Bir anda sesler susunca iki adım geri gittim. Sonuçta eski minik kardeşim değildi. Benim iki katım olan bir devdi. Aynı şeyleri yememize rağmen nasıl böyle oldu anlamış değilim.
Kapı bir anda açılınca öylece kaldım. "Duş alacağım ablacığım. İtirazın mı var?" Yutkunmamın sesini duyduğuna emindim. Bir anda arkamda bir el hissedince ağzımdan minik bir çığlık kaçtı.
"Emre çık şurdan! Duş alacak vakit mi kalmadı? Dilay sen gir sonra ben giderim. En sonda bu varlık girer." İki erkek kardeşin ortancası olmak böyle bir şeydi. Babanızın tek kızı olmak ise ayrı bir güzellikti. Akif abimin uyarıları üzerine Emre banyodan paşa paşa çıktı ve hemen ben girdim. İhtiyacımı gidererek hemen abdestimi aldım ve kurulanarak banyodan çıktım.
Çıktığım gibi babam ile yüz yüze gelemem bir oldu. Bir anlık korku ile iç çektim ve babam gülmeye başladı.
"Sen ne kadar korkak bir kız oldun yavrucuğum? Nerde benim aslanlar gibi kızım?" Gülmeye devam ediyordu. Bende onun gülümsemesine bakarken bende güldüm.
"Aslan kızın namaza girecek baba acelesi var." Yaklaşarak saçımın üzerine minik bir öpücük bıraktı ve geri çekildi. Peygamberimizin Hz. Fatma'yı sevdiği gibi sevmek için uğraşan bir babaya sahip olmak bu hayatta ki en büyük şansımdı.
"Ondan aslan kızım diyorum ya ben." Banyonun kapısından çekilerek bir kaç adım bende babama doğru yaklaştım ve zamanın verdiği kırışıklıklar olan yanağına bir öpücük bıraktım ve hiçbir şey demeden geri odama çekildim. Üzerime namaz için aldığım elbiseyi giyindim ve hemen örtümü bağlayarak odamdan çıktım. Hol loş bir ışık ile aydınlanıyordu ve aşağı katın ışığı merdivenleri olabildiğince aydınlık bir hale getirmişti. Merdivenleri hızlı hızlı indim ve odaya hemen girdim.
Seccadeler çoktan serilmişti ve beni bekledikleri çok belliydi. Hemen annemin yanındaki seccadede durdum ve babamın kamet getirmesini bekledim. İçimde bu gün inanılmaz bir mutluluk vardı. Normal zamanlarda da enerjik bir insan olmama rağmen bu gün ayrı bir şey olacak gibiydi.
Namaza durduğumuzda aklımda ne kadar şey varsa hepsini bir kenara bıraktım ve Allah'ın huzuruna kendimi verdim. Babamın güzel sesi ile duaları okuması içime işlemişti artık. Namaz gerçekten bir şifaydı. Ama inanan insana şifaydı. Huzuru bulmak parada değil bir seccade ve bir tesbih uzağımızdaydı. Ama insanların gerçek huzur yerine haram olan huzura yönelmekte üstlerine yoktu.
Selamı verdiğimizde herkes kalan namazınıda kıldı ve öylece oturmaya başladık. Normal zamanlarda sürekli konuşan ve sohbet eden ailem nedense şu an çok sessizdi.
"Baba bir şey mi var? Yani neden kimse konuşmuyor?" Babam yavaşça kafasını bana çevirdi. Gözlerinin içinde hem hüzünü hemde mutluluğu gördüm. En son babamı böyle ne zaman gördüğümü bile hatırlamıyordum.
"Güzel kızım benim." Bir baba kızını ne kadar sevebilirse babam beni o kadar seviyordu. Babam beni Allah için seviyordu. Bende onu seviyordum. Bir kız çocuğu babasını en son ne kadar sevebilirse ben babamı o kadar seviyordum.
"Buyur babamm!" Cilveli çıkan sesim ile Emre'nin garip bir ses çıkarttığını duydum. O oldum olsı böyleydi. O severdi ama belli etmez veya gösteremezdi. Ama o çok güzel severdi.
"Kurban olurum ben seni verene." Babamın ne yaptığını anlamış değildim ama sanki herkes babamın ne dediğini veya ne diyeceğini biliyor gibiydi.
"Ayyy yeter ya! Bu kadar uzatmaya ne gerek var Allah aşkına baba. Kız cimcime seni bu akşam biri istemeye gelecek. Ohhh be ne kadar uzattınız gözünüzü seveyim." Emre'nin sözleri ile öylece babama baktım. O da bana bakıyordu. Güvenim tamdı. O beni asla yanlış birine emanet etmezdi. Yavaşça gülümsedi. Bende gülümsedim.
"Sen en iyisini bilirsin baba."
"Ben iyisini bilmem kızım. Allah en iyisini bilir. Bizi bildiğimiz yoldan ayırmasın."
Hep bir ağızdan "Amin" Dedikten sonra herkes seccadelerini kaldırdı ve yerlerine koydu. Heyacandan karnıma ağrı girmişti. Odama çıkana kadar ağrıyı görmezden geldim. Odama girdikten sonra kapıyı tam kapatacağım sırada birisi bunu engelledi. Kapıyı geri açtığımda annem bana gülümseyerek bakıyordu. Gülümsemek sünnetti ve benim ailem bunu en güzel şekilde yapıyordu. Bende gülümsedim ve annemin içeriye geçmesi için biraz geri çekildim.
İçeriye geçerek hemen dağınık olan yatağımın kemarına oturdu. Bende kapıyı kapatarak hemen ayak ucuna oturdum ve başımı kaldırarak ona baktım.
Annem ve babam yıllar önce görücü usulü ile evlenmişti. Babam annemi ilk düğün günü görmüştü ve O gün bu gündür anneme sırılsıklam aşıktı. Her zaman babam gibi bir eşim olsun istemişimdir. Ve halada istiyorum. Çünkü babam Hz. Ali'nin Hz. Fatıma'yı sevdiği gibi annemi seviyordu.
"Dilay. Allah'ın nuru ile yüzü aydınlanmış güzel kızım benim." Annem de babamı öyle seviyordu. Ve babamdan olan her şeyi çok güzel seviyordu annem. "Bu gün gelecek kişileri bizde tanımıyoruz. Sadece bildiğimiz tek şey gerçekten İslâmiyeti güzel yaşayan insanlar oldukları. Gelecek adam senden biraz büyük ama görsen nur yüzlü. Eğer içine sinmezse bize söylemekten asla çekinme. Asla peçem yüzünden evlenemem diyipte bu adama varma. Allah senin kısmetini yazmıştır elbet. Bu adam olmaz başkası olur. Unutma biz senin her zaman arkandayız." Bir yandan konuşuyor bir yandan da saçlarımı seviyordu. "Bu gün ikindi namazından sonra gelecekler. Baban seni içeriye çağırır zaten. Birbirinizi görmek için. Sonra sen bildirirsin babana isteğini. Ona göre de bir yol çizilir. Tamam mı Dilay'ım?"
Sadece başımı salladım ve kafamı annemin dizine koyarak biraz daha saçımla oynaması için bekledim. Kızını o kadar iyi tanıyordu ki elini saçımdan hiç çekmeden saçlarımla oynadı.
"Seni alacak adama söylememiz gereken önemli bir şey daha var."
Kafamı kaldırmadan sadece gözlerimi açtım. "Neymiş o Zeynep sultan?"
"Evleneceği kadının bir kedi gibi olduğunu unutmaması. Seni doğurduğum günden beri böylesin. Kime çektin sen?" İkimizde kıkırdarken odamın kapısı üç kere vuruldu ve bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Gözlerimi kapıya çevirdiğimde babamı gördüm. Bize gülümseyerek bakıyordu.
"Zeynep hadi kızı bırakta uyusun. Hem sende gel biraz belime masaj yap olurmu gönlümün efendisi, hatunum." Babam her zaman anneme sevgisini belli ederdi ve ben bundan oldum olsadı utanırdım. Yüzümün kızardığına emindim.
Kafamı kaldırarak anneme baktım ve o da bana baktı. "Kime çektiğin belli oldu senin." Diyerek yataktan kalktı ve babamın yanına giderek bana iyi geceler dilediler ve odadan çıktılar.
Tek başıma kaldığımda yerden kalakarak yatağıma yattım ve öylece tavana bakmaya başladım. Düşüncelere dalmam çok uzun sürmedi. Gelecek kişinin nasıl biri olduğu, İslam'a ne kadar düşkün olduğunu düşünmeden edemedim. Görücü çok gelmişti ama ilk defa erkeğin kendisi geliyordu. Muhtemelen de ben evet dersem kısa bir süre içerisinde isteme ve diğer şeyler olacaktı.
Kalbimin neden bu kadar hızlı attığını anlamıyordum. Sanki göğüs kafesimi delmek istiyordu.
Gözlerim yavaşça kapandı ve ben kendimi uykunun kollarına rahat bir pozisyonunda bıraktım.
Elimdeki son kurabiyeyide tabağa koyduktan sonra ellerimi suyun altına tuttum ve tabaklara göz gezdirdim. Hepsi çok güzel duruyordu. Suyu kapatarak mutfaktan çıktım. İkindi ezanı okundu okunacaktı. Misafirlerin gelmesine çok az kalmıştı. Evdeki herkes çoktan hazırlanmaya başlamışlardı bile. Bende hemen odama hızlı hızlı çıktım. Odama girdiğim gibi hemen başıma öylesine attığım örtüyü çıkarttım ve saçlarımı yeniden topladım. Saçlarımı seviyordum. Uzun ve gür saçlara sahip olmak her kadının hayaliydi. Elhamdülillah benim saçlarım bildim bileli böyleydi.
Üzerime siyah, geniş ve düz bir elbise giyindim. Bonemi bağlayarak suflemi taktım ve peçesini yüzüme örtmedim. Onun yerine babamın aldığı tek katlı gölgeli peçemi taktım. Kenarda duran siyah terliklerimide giyinerek aynadan kendime baktım. Vücudumun herhangi bir yerinin belli olmadığına kanaat getirdiğimde aynanın karşısından ayrıldım. Aşağı kata ineceğim sırada Emre'nin odasının kapısı açıldı. Bir an durarak o tarafa baktım.
Üzerinde jilet gibi bir takım elbise vardı. Aşağıya doğru baktığımda annemin ona geçen sene öve öve bitermediği ve aynısının siyahı şu an ayağımda olan pofuduk terlik vardı. Benim elbisemden dolayı çok görünmeyen terlik Emre'nin ayağında fazlası ile ön plandaydı. Gülmeye başladığımda oflayarak yanımdan geçerek aşağı kata indi.
Bende arkasından sırıtarak indiğimde herkesin aşağıda olduğunu gördüm. Annem babamın önünde durmuş yakasını düzeltiyordu. Abim ise kanepede oturmuş telefonuna bakıyordu. Ben ve Emre ise yan yana durmuş ayağımızdaki terliklere bakıyorduk. "Emre benim için sorun değil ama ablacım sen şu terlikleri çıkart. Abla sözü dinle. Ben annemi ikna ederim." Sanki bunu dememi bekliyormuş gibi hızlı bir şekilde ayağındaki terlikleri çıkarttı ve bir kenara koydu. Diğerlerine baktığımda onların terlikleri giyinmediğini gördüm. Sadece annemin ve benim ayağımda vardı. Emre'yi bırakarak annemlerin yanına doğru gittim. Ben gidene kadarda neyseki annem babamdan ayrılmıştı.
"Hanım ben çok heyecanlıyım ya! Vermesek mi biz kızı?" Annem gülümseyerek babamım koluna sarıldı. Annem sarılınca ben başımı yere eğdim ve onları görüş alanımdan çıkarttım. Oldum olası onların bu aşklarını anlamış değildim. Ne gerek vardı bu kadar yakınlığa. Yirmi beşinci yılı devirmeek üzerelerdi ama gören yeni evli çift sanacaktı.
"Sen niye heyecanlısın yahu? Seni verecek değiliz ya." Zilin sesini duymam ile ben yanlarından ayrıldım ve mutfağa geçtim. Annem ve gelecek olan kadın misafir odasında oturacaktı. Erkekler ise salonda. Neyseki mutfak salona yakın olduğu için erkeklerin sesi azda olsa buraya geliyordu.
Babamların odaya geçtiğini anlayınca içimde anlamsız bir heyecan başladı. Seslerini duyabilmek için kapıya daha çok yaslandım.
"Selamün aleyküm yeniden hoş geldiniz efendim."
"Aleyküm selam Mehmet bey. Aleyküm selam."
Bir kaç dakika boyunca ne babamın sesi çıktı nede az önce babamın selamını alan adamın. Dikkatli dinlemeye başladığımda kapının kapanmış olduğunu fark ettim. Sesler artık gelmiyordu.
Mutfakta öyle boş boş dolanmaya başladığımda artık canım inanılmaz bir derecede sıkılmıştı. Ayağımdaki pofuduk terliklerime bakarak gülümsedim. Annem bunları hevesle ailedeki herkese almıştı. Annemi kırmamak için giyinsemde aslında çok hoşuma gidiyordu.
Mutfak kapısı bir anda açılınca hızlıca o tarafa döndüm. Kapının aralığından bana masum masum bakan bir kız görmeyi beklemediğimden bende kıza öylece baktım. "Şey anneniz sizi içeriye çağırıyor." Kapıyı biraz daha açtığında onu tamamen gördüm. Boyu neredeyse benimle aynıydı. Başında lacivert bir örtü vardı ve örtü omuzlarından aşağıya salınıyordu. Yüzü o kadar beyazdı ki insanın gidip ölümü değil mi diye dokunası geliyordu.
Kız arkasını dönerek gittiğinde bende arkasına takılarak misafir odasına geçtim. Annem ve tam karşısında oturan kadının başıkları bana döndü. "Gel kızım otur şöyle. Baban mutfaktan misafirler için hazırladığımız şeyleri götürecek." Annemin açıklaması üzerine odaya tamamen girerek annemin yanına oturdum. Karşımdaki kadının beni izlediğini biliyordum ve bu beni çok geriyordu.
"Maşallah güzel kızım. Bu zamanda senin gibi örtüneni bulmak çok zor. Vallaha sizi öneren abla seni çok övdü kızım. Övdüğü kadar varsın maşallah." Utançtan yüzümün kızardığını bilsemde ses etmedim. Zaten peçemden dolayı yüzüm görünmediği için mutluydum.
Annem ve kadın konuşmaya devam ederken odanın kapısı bir kaç kere tıklandı. Hemen ayağa kalkarak kapıya açtım ve gelen kişiye baktım. Emre bana pis pis sırıtarak bakıyordu.
"Talihsiz oğullarına alacakları çirkin kızı görmek istiyorlarmış. Babam seni çağırıyor. Hee bu arada. Damat varya üfff! Çok yakışıklı kızım. Benden söylemesi senin gibi çirkine bakmaz." Onun beni aşağılmasına alışmış bir durumdaydım. Çünkü ne demek istediğini her zaman anlayan bir ablaya sahipti. Bende güldüm ve omuzuna vurdum.
"Benim yine talibim var. Sende o da yok."
"Ben kadınmıyım da benim talibim olsun abla? Hem isteyenim çokta ben onları istemiyorum."
Birlikte salona doğru ilerlerken bir anda ceketini tutarak onu durdurdum. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum ama biraz nefes almama gerekiyordu.
"Abla sakin ol. Unutma ben hep senin yanındayım cimcime." Kollarını iki yana açtığında hemen kollarının arasına girdim ve ona sıkıca sarıldım. İhtiyacım olan şey buydu. Benden ayrıldığında hiç konuşmadan odaya girdik. Kafamı yerden kaldıramıyordum. Kaldırırsam hem haramdı hemde utançtan ölebilirdim.
"Dilay kızım gel yanıma." Babamın sesi üzerine hemen onun yanına geçtim ve yanına oturdum. Babam kulağıma eğildi. "Kızım bu adamlar seni istemeye gelmiş. Bize görücü gibi gelecekler dendi ama Allah şahit bizde yeni öğrendik. Eğer istersen damat ile bir konuş odada ona göre bir karar ver olur mu?" Ayağımdaki terliklere bakarken düşünmek çok zordu. Kalbim ise yerinde değil gibiydi. Sadece başımı salladım. Bundan sonrası Allah'ın taktiriydi.
"Hadi Emre! Sen, ablan ve damat sizin odaya geçin. Bir konuşsunlar."
Emre'nin kalktığını görünce bende hemen yerimden kalktım ve benimle birlikte birinin daha kalktığını gördüm. Yüzüne ne kadar bakmak istesemde bunu burada yapmayacaktım. Hızlı adımlarla Emre'nin koluna girdim ve bütün ağırlığımı ona vererek yürümeye başladım.
İçimden bir ses arkamdan gelen adamın helalim olacağını söylüyordu ve sanki kalbimde bunu doğrulamak ister gibi amansızca atıyordu. Başımı önüme eğerek yürümeye devam ettim.1
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayalım...
Yazım yanlışım varsa lütfen belirtin...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |