

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °
❄❄❄
Gözlerimi yavaşça açtım. Etraf hep karanlıktı. Gözlerim açılmamak için ne kadar çabalasa da alarmın sesi ile mecburen açıldı. Elimi uzatarak telefonumdan gelen alarmı kapattım. Yatağın içinde biraz bekledim. Her gün aynı şekilde bekliyordum. En güzel sesi.
"Allah-u Ekber, Allah-u Ekber... "
Ezan sesini duymam ile yatakta doğruldum ve ayaklarımı kendime çektim. Etraf hala çok karanlıktı. Kış günlerini seviyordum. Karanlık benim için bir sığınaktı. Ezanın bitmesini bekledim ve bittiğinde yatağımdan kalktım. Abdest almak için odamdan çıktım ve koridorun sonundaki banyoya girdim.
Abdestimi alırken soğuk sudan dolayı ellerim uyuşmuştu. Abdestimi bitirdiğim sırada banyonun kapısı çalındı. Yüzümü sildikten sonra hemen kapıyı açtım. Abim tam karşımda bana uykulu gözler ile bakıyordu.
"Kızım hadisene bütün abdest türlerinimi aldın içeride." Gözlerimi devirerek banyodan çıktım.
"Sen o soğuk suyu bir hisset de bir yerlerin donsun." Yanından geçeceğim sırada kafama vurması ile sarsıldım. Hemen ona dönerek vuracağım sırada hemen içeriye girerek kapıyı kapattı. "Gerizekalı!" Onu bırakarak geri odama döndüm. Etraf çok karanlıktı ama yinede eşyaları seçebiliyordum. Küçük pufumun üzerinde olan kıyafetlerimi giydim ve başıma baş örtümü örttüm. Ardından ise hemen odamdan çıktım ve evimizin mescidine geçtim.
Babam ve annem evlenirken bütün evi bırakıp ilk önce evimize çok güzel bir mescid ve kitaplık yaptırmışlardı. Yıllardır kendimi bildim bileli hep burada namaz kılıyorduk. Ben girdikten sonra arkamdan abim de girdi. Az önce yaptığının intikamını almak için yürürken bir anda ayağımı önüne uzattım ve daha ne olduğu anlayamadan ağız üstü yere düşmüştü. Ben deli gibi gülerken o yerde deli gibi sinir krizi geçiriyordu.
"Kızım öldürücem seni! Manyak mısın sen? Hadi şu yakışıklı suratıma bir şey olsaydı ne olacaktı?" Ona küçümser bir şekilde baktım.
"Bir şey olmazdı. Zaten yüzün güzellik standartlarının altında." Ben gülerken babamda içeriye girdi ve yerde olan abime baktı. Sonra hiç bir şey olmamış gibi abimin üzerinden geçerek en önde durdu. Abim babama baktı ve ardından bana baktı.
"Ben bu evde dışlanıyorum farkındasın değil mi?" Güldüm ve ona elimi uzattım. Elimi tutarak yerden kalktı ve babamın yanına geçti. En sonunda annemde yanımıza geldi ve hep beraber sabah namazına durduk. Babamın imamlık yapmadığı hiç bir günüm olmamıştı. Bir vakitte olsa hep o kıldırırdı bize. Namazımızı bitirdiğimizde abim hemen babama baktı. Yalakalık zamanı geliyordu. "Canım babam. Aslan babam benim ya." Babam gözlerini devirerek abime baktı.
"Yine ne istiyorsun?" Abim gülümsedi ve ilk önce anneme sonra bana baktıktan sonra yeniden babama döndü.
"Bu gün arkadaşlarım gelecek. Bence izin verirsin?" Kaşlarını kaldırdı ve sorarcasına babama baktı. Babam gerçekten çok sert mizaçlı birisi olsa da içinde bize karşı pamuk şeker gibi bir adam vardı.
"Tamam gelsinler ama çok fazla ortalıkta dolanmayın." Abim sevinç ile bir anlık babamın omuzuna vurdu. Babam hemen ona kaşlarını çatarak bakınca bana baktı.
"Şehide'de güzel pastalar yapar. Dimi abicim?" Ona elim ile para işareti yaptım.
"Beş yüz TL'ye yaparım." Gözleri kocaman olmuştu. "Üç çeşit pasta." O kocaman gözleri hemen küçülmüştü. Çünkü çok fazla istememiştim. Evdeki malzemeler ile yapacağım için sorun değildi. Ekstradan masrafım olmayacaktı.
"Anlaştık." Yeniden babama baktığında babam yeniden bir şeyin geleceğini anlamış gibi hemen arkasını döndü ve abimden önce konuşmaya başladı.
"Şehide şu ayı konuşmaya başlamadan Kur'anlarımızı getir kızım." Hemen yerimden kalktım ve kitaplıktan Kur'anları tek tek aldım ve herkesinkini verdim. Abim bozulmuş bir şekilde bana bakıyordu. İlk önce babamınkini verdiğim için babam başlamıştı. Abimin yanına oturdum ve kulağına eğildim.
"Tamam ben sana bir çeşit daha bir şey yaparım yanına." Elini omuzumdan atarak bana sıkıca sarıldı. Babama baktığımda yandan yandan bize bakarak gülüyordu. Babam bu hayattaki en büyük hediyemdi. Dışarıya baktığımda en güzel şükür sebebim babam ve ailemdi.
"Aslan kardeşim benim yaa. İstediğin kitap olursa arkanda dağ gibi abin var." Yanağımdan makas aldı ve Kur'anında kaldığı sayfayı açtı. Tam okuyacağı sırada babam sayfasını bitirmiş olacak ki abime baktı.
"Kızım sen bundan isteyene kadar gel benden iste. Zaten benim param ile alacak." Kahkaha attığım sırada abimin morali yeniden bozulmuştu. İşten kovulduğu için babam sürekli onu zorbalıyordu.
"Baba yeni işe gideceğim dedim ya. Hem benim suçum değil ki adamlar kovdu beni." Babam kafasını iki yana salladı ve anneme baktı.
"Oğlun gerçekten çok sıkıntılı gülüm. Adam dövmüş sonra diyor ki onlar beni kovdu." Annem de artık benim gibi kahkaha atarak gülüyordu.
"O seninde oğlun. Dışlama benim koca bebeğimi." Babam ve ben anneme kocaman gözler ile baktık.
"Anne evlenecek yaşa geldi. Neresi bebek bunun?" Annem hemen oğlunu savunma moduna geçti. Aslında ikiside aramızda asla ayrım yapmazlardı ama arada bir sanki taraf tutar gibi yaparak eğlence çıkartırlardı bize.
"Güzel kızım abinin evlenme yaşı geldi de senin ki duruyor mu?" Ben tam cevap vereceğim sırada babam hemen atladı.
"Ben kızımı vermem. Daha o çok küçük. Hem baksana o benden başkası ile yapamaz. Dimi kızım?" Babamın kızı olmayı çok seviyordum. Çok tatlı ve sıkmayan bir kıskançlığı vardı. Elimi uzatarak uzun sakallarını sevdim.
"Evet babam." Sakalları ile biraz daha oynadıktan sonra bende Kur'anımı açtım ve kaldığım yerden okumaya başladım. Her okuduğum harf sanki kalbime bir iman tohumu ekiyordu. Kur'an benim için bir yaşam kaynağıydı. Onu okumadan hayatıma devam edemeyecektim sanki. Onsuz bir günüm geçse ölüm hemen aklıma gelirdi. Kur'an sadece bir kitap değildi. O sahip çıkılması, süs olarak kullanılmaması gereken ve günlük okunulup insan hayatına ve ibadetine katması gereken kutsal bir kitaptı.
Kur'anımı okuduktan sonra ayağa kalktım ve onu yerine koydum. Gün çoktan aydınlanmıştı. Duvardaki saate baktım. Saat 8:15 di babama baktım. O da Kur'an okumasını bitirmişti. "Baba biraz para verir misin? Bir kaç malzeme alıcam da. Belki yetmezse diye." Babam bana hemen gülümsedi.
"Pantolonumun cebinden ne kadar istiyorsan al. Çok geç kalma ama. Hemen git gel." Kafamı salladım ve mescidden çıktım. Annemlerin yatak odasına giderek kapının arkasında asılı olan babamın pantolonunun cebinden ihtiyacım olacak kadar aldım ve hemen odadan çıktım. İnsanların her zaman yargılayarak baktığı şekilde giyiniyordu babam. Üzerinde nereye giderse gitsin her zaman cübbesi olurdu. Olmasa bile sünnete uygun olarak geniş ve bol giyinirdi. Sakalları ise hayatımın en güzel parçasıydı. Uzun ve gür sakallara sahipti. Bir insanı dinini yaşıyor diye yargılayacaklar ise rahibeleri ve yahudi kadınlarınıda aşağılamaları gerekiyordu. Ama onların düşmanlıkları dinlere yada kıyafete değildi. Onların düşmanlıkları İslam'aydı.
Kendi odama geçerek üzerime ilk önce geniş feracemi giyindim. Ardından ise hemen cilbabımı örttüm. Çantamı alarak evden çıktım. Dışarısı buz gibiydi. Neyseki üzerim kalındı. Hemen evin bahçesinden de çıktım. Dışarıda bir tek insan bile yoktu. Ellerimi feracemin cebine koydum ve yürümeye başladım. Market çok uzak değildi ama bu hava da sanki bana iki şehir arası gibi gelecekti. Umarım öyle olmaz diye içimden geçirdim.
Yere bakarak yürüyordum çünkü etrafta buzlaşan alanlar vardı ve bir anlık dikkatsizliğim yüzünden düşmek istemiyordum. Yere bakarak giderken önüme bir anda bir teker çıktı. Hemen kafamı kaldırdığım da motorunun üzerinde oturan Zeyd abiyi gördüm. Kendisi abimin arkadaşıydı. Onu pek fazla tanımıyordum ama sürekli abim ile olduğundan artık kim olduğunu biliyordum. Tam yanından geçeceğim sırada bir anda örtümün ucundan tutarak beni durdurdu.
"Nereye gidiyorsun?" Yüzüme dahi bakmadan hemen elini örtümden çekti. Bende onun yüzüne bakmadım. Hem takva için bakmıyordum hemde ona sanki bakarsam bana ortadan ikiye bilecekmiş gibi hissediyordum.
"Markete gidicem abi. Akşama galiba siz geleceksiniz." Kafasını salladığını gördüm. Ona bakmayacaktım çünkü hayatım boyunca buna dikkat etmiştim. Aslında mecbur olduğunda bakabilirdim ama ben yinede bakmaya utanıyordum. Yapımda olan bir şeydi bu.
"İleride bir kaç tane serseri var. İstersen yardım edebilirim sana." Sözleri ile hemen ileriye baktım. Gerçekten ileride bir kaç kişi görünüyordu ama onu yanımda görmeleri pek iyi bir şey olmayabilirdi. Mahalle kültüründe birinin ağzına düştüğünüzde kurtulma ihtimaliniz sıfıra iniyordu.
"Teşekkür ederim abi. Ben hızlıca gider gelirim." Yanından hızlıca ayrıldım ve yürümeye devam ettim. Arkamdan motorunun çalışma sesi geldi ve ben ondan uzaklaşmaya başladığımda arkamdan gelen motorun sesini duyabiliyordum. Aslında ona teşekkür etmem gerekiyordu çünkü bir abi gibi bana sahip çıkması güzel bir durumdu. Adamların yanından hızla geçerek hiç biri kafasını kaldırıp bakmamıştı bile. Onlardan uzaklaştığımda motor seside artık gitmişti. Adımlarımı hızlandırarak markete doğru koşar adımlar ile ilerledim yoksa bedenimdeki çoğu yer donacaktı.
Markete girdiğimde hemen bütün ihtiyaçlarımı aldım. Hepsinin boykot olup olmadığına baktım ve ona göre aldım. Benim zevkim için bir kardeşimin ölmesine izin veremezdim. Hemen kasaya geçtim. Kasadaki kadın bana gülümsedi ve biraz sohbet ettikten sonra ödemeyi yaparak marketten de ayrıldım. Marketin sıcaklığından çıkınca bedenime vuran soğuk ile daha fazla titremeye başladım. Artık elimdeki poşet ile koşuyordum yoksa donacaktım.
İleriye baktığımda hala motoru ile adamların yanında olduğunu gördüm. Neden beni beklediğini anlamasam da hızla koşarak yanından geçtim ve donmamak için büyük bir çaba sarf ettim. Evin kapısına geldiğimde parmaklarımı hissetmiyordum. Bir kaç denemeden sonra ancak bahçe kapısını açabilmiştim. Evin kapısını açmaya gücüm olmadığı için kapıyı çaldım ve biraz bekledim. En sonunda babam kapıyı açtı ve yüzüme baktı.
"Zaten bembeyaz bir kızsın iyice bukalemuna döndün. Hemen geç içeriye buz kraliçesi." Canımın soğuk acısına rağmen gülerek içeriye girdim. Ellerim tamamen donmuştu. Hemen üzerimi çıkarttım ve kalorifere elimi bastırdım. Babam gülümseyerek odasına geçmişti. Evde çıt ses yoktu. Herkes uyuymaya veya ders çalışmaya çekilmiş olmalıydı.
Malzemeleri alarak mutfağa geçtim ve telefonumdan nasheed açtım. Savaş nasheedleri beni benden alıyordu. Şehit olmak hayatımdaki en büyük hayaldi. Malzemeleri ilk önce ayırdım ve ne yapacağım sıralamaya göre masaya dizdim. Ardından lavaboya giderek ellerimi yıkadım ve geri döndüm. Geri döndüğümde abim masaya oturmuş neler aldığıma bakıyordu.
"Çok fazla kişi gelmeyecek. Üç kişi olacağız fazla yapma sen israf olmasın." Üç kişi olacaklarına sevinmiştim çünkü çok fazla gelselerdi işim uzayacaktı.
"Tamam daha iyi benim için az az yaparım ben." Gözleri dalmıştı bir an. Kaşlarım çatıldı. Onu ilk defa bu kadar dalgın görmüştüm. Normalde her zaman daha cıvık ve eğlenceli olurdu. "Abi iyi misin?" Yavaşça kafasını kaldırdı ve bana baktı.
"Bilmiyorum ki Şehide. İyi değilim galiba." Yanına gittim ve diğer sandalyeyi çekerek tam karşısında oturdum. Onu bu halde görmek hiç hoşuma gitmiyordu.
"Anlatmak ister misin?" Gözlerime öylece baktı. Hiç bir şekilde konuşmadı. "Hadi ama abi. Seni yargılamayacak tek kişi benim." Kafasını onaylar gibi salladı ve bu sefer başını yere eğdi.
"Zeynep'i biliyorsun değil mi?" Onaylar gibi kafamı salladım. Zeynep yıllardır abimin sevdiği kızdı. İşini eline aldığında istemeye gidecektik. Hatta abim düğün parasını ve bir çok şeyi hazırlamıştı bile. "Nişanlanmış. Babası başkasına vermiş. O da severek adam ile evleneceğini belirtmiş." Aslında zaten Zeynep abimi pek istemiyordu. Bunu ne kadar belli etse de abim yinede sever düşüncesi ile asla vazgeçmemişti. Asla onun ile yakınlaşmamıştı, sevgili olmamıştı ama evlenmek istediğini açıkça belli etmişti. Kız ise sürekli abimi görmezden gelmişti. Şimdi ise tutunacak dalı kalmamıştı abimin.
"Nasibinde olmayanı ne kadar zorlasan da olmayacak işte. Demek ki hayırlısı değilmiş. Hem sen hep hayırlısını istemedin mi Allah'tan. İşte bak duaların kabul oldu abi. Üzülme sen. Allah kulunu yarı yolda bırakmaz." Yavaşça kafasını kaldırdı ve bana baktı.
"Kızım o kadar iyi konuşuyorsun ki bazen kardeşim olduğunu unutup seni övesim geliyor. Ama yinede bu kalp sonuçta öyle hemen unut diyince unutmuyor ki." Güldüm ve kafamı salladım. Onun gibi bir durumda hiç kalmamıştım çünkü kendimi her zaman bildim bileli İslam'a adamıştım. Kalbimi bile kitlemiştim aşka. Onu anlayamazdım ama her zaman her durumda yanında olurdum.
"Olsun senin övmen önemli değil benim için. Benim için önemli olan senin iyi olman. Ayrıca artık kalp kırıklığını alıp gider misin? Çünkü daha bir ton işim var. Ayrıca gitmeden önce paramı alayım. Yoksa yapmam." Abim gözlerini devirdi ve elini cebine atarak istediğim parayı çıkarttı.
"Senin aşka saygın yok kızım. Git ne yapıyorsan yap." Dil çıkarttım. Dilime doğru bir hareket yaptığında hemen dilimi içeriye çektim ve güldüm. Onun da az da olsa keyfi yerine gelmişti. Düzeleceğini biliyordum ama biraz zaman alacaktı. Bu da onun elinde olan bir şey değildi. Mutfaktan çıkıp gittiğinde arkasından öylece baktım. Kalp kırıklığı gerçekten böyle görünüyorsa ben hayatım boyunca aşık olmak istemiyordum. Bitkin bir şekilde başımı iki yana salladım ve geri malzemelere döndüm.
Üç kişi olacakları için bu kadar malzeme yetecekti. İlk önce kurabiye yapmaya karar verdim. Plansız ilerleyecektim çünkü daha bir sürü zamanım vardı. İlk önce kurabiye hamurunu hazırladım ve onları ayarlayarak fırına koydum. Ardından ise biraz durduktan sonra günlerdir canımın çektiği Kayseri yağlamasını yapmaya karar verdim ve ilk önce hamurunu yoğurdum ve onu da dinlenmesi için bir kenara üstü kapalı bir şekilde koydum. Kollarım çok yorulmuştu. Kendime bit tane Osmanlı kahvesi yaptım ve pencerenin yanına gittim ve yağan karı izleyerek kahvemi yudumlamaya başladım.
Ailem beni sürekli cihat ile büyütmüştü. Hatta annem bana hamileyken Çeçenistan serisini okuyup bitirmişti ve orda olan Şehide ismini bana koymak istemişti. Babam da kitabı okuyunca kabul etmişti. Hayatım Filistin, Çeçenistan, Afganistan, Suriye'nin savaşları ile dolmuştu. Ve daha da fazlasıyla. Ama Çeçenistan'ın yeri bende çok ayrıydı. Annem sürekli bana orada geçen olayları, direnişi ve mücahitleri anlatıyordu. Liseye başladığımda bende Çeçenistan serisini alıp okumuştum ve şu an kitaplığımın en güzel yerinde duruyordu. Ben hiçbir mücahit'in kara kaşına kara gözüne hayran değildim. Ben onların direnişine hayrandım. Ben Şamil Basayev'e, Abdullah Galip Bergusi'ye, İzzettin El-Kassam'ın direnişine ve onların yolundan giden mücahitlerin direnişine hayrandım.
Kahvem bitince düşüncelerimden sıyrıldım ve işime geri döndüm. Bu seferde kısırı yapmaya başladım. Ben onu yaparken kurabiyeler pişmişti. Hemen onları çıkarttım ve soğumaya bıraktım. Ardından ise keki fırına koydum. Geri döndüm ve kısırı yapmaya devam ettim. Değişen nasheed ile bende o nasheedin moduna girdim. En sevdiğim nasheeddi.
إنتفض أو مت إذا شئت شهيد
فحديد الموت قد فل الحديد
فجر الأرض ودعها شعلة
قطع الباغي وريد فوريد
دس على هامات أذيال الخنا
بائعي الزور ولا تبقي يهود
سمها إن شئت عنف أو فدا
أو قصاصا أو دفاعا أو صمود
أيها المسلم أطلق صرخة
تضع الحامل في الهول الوليد
ياشهيد الحق أيقض أمتي
فالإذاعات غناء ونشيد
إنتفض أو مت إذا شئت شهيد
فحديد الموت قد فل الحديد
خذ دمي حبرا وجلدي دفترا
وأكتبوا فيه خلوداً ياشهيد
( Ayaklan veya şehit olmak istersen öl
Çünkü ölüm demirinin demiri eridi!
Yeryüzünü patlat
Ve ateşe ver
Damar üstüne
Zalim damarı kes!
İhanet edenlerin başını ez
Hiç bir yalan taciri ve yahudi kalmasın!
İsterseniz buna şiddet veya fidye diyin
Veya kısas veya müdafaa veya direnç!
İhanet edenlerin başını ez!
Hiç bir yalan taciri ve yahudi kalmasın!
İsterseniz buna şiddet veya fidye diyin
Veya kısas veya müdafaa veya direnç!
Ayaklan veya şehit olmak istersen öl
Çünkü ölüm demirinin demiri eridi!
Yeryüzünü patlat
Ve ateşe ver
Damar üstüne
Zalim damarı kes!
Ey Müslüman yüksek sesle bağır,
Hamile kadın korkudan çocuğunu düşürebilir.
Ey Hakkın Şehidi ümmetimi uyandır
Çünkü radyo istasyonları şarkılar ve neşidlerle dolu.
Ayaklan veya şehit olmak istersen öl
Çünkü ölüm demirinin demiri eridi!
Yeryüzünü patlat
Ve ateşe ver
Damar üstüne
Zalim damarı kes!
Kanımı mürekkep olarak al
Ve cildimi defter olarak
Ve üzerine "ÖLÜMSÜZLÜK" yaz
Ey Şehit!
Kanımı mürekkep olarak al
Ve cildimi defter olarak
Ve üzerine "ÖLÜMSÜZLÜK" yaz!
Ey Şehit!
Ayaklan veya şehit olmak istersen öl
Çünkü ölüm demirinin demiri eridi!
Yeryüzünü patlat
Ve ateşe ver
Damar üstüne
Zalim damarı kes!)
Nasheed bittiğinde bende çoktan kısırı bitirmiştim. Fırındaki keke baktığımda yavaş yavaş kabardığını gördüm ve yavaşça nefesimi verdim. Telefonumu kapatarak geri yerine koydum. Nasheedleri seviyordum.
Buzdolabına döndüm ve buzluk kısmını açarak geçenlerde annem ile sardığımız yaprak sarmalarını aldım. Beş bağ çıkartarak düdüklü tencereye koydum ve geriye sadece kekin sorunu yapmak kalmıştı. Bu kadar yemek onlara yeterdi. Kekin sosunu hazırlamıştım ki kekin piştiğini ifade eden ses geldi. Hemen fırını açtım ve o sıcak havanın çıkmasını bekledim. Çıkınca onu da masaya koydum ve saate baktım. Saat çoktan on olmuştu. Zaman çok hızlı geçmişti. Mutfaktan çıkarak odama döndüm ve kendimi yatağa attım. Zaten akşam gelecekleri için sıkıntım yoktu. Gözlerim yavaş yavaş kapandı ve ben buna asla karşı koymamıştım.
❄❄❄
Birinin sürekli kapıma vurması ile gözlerimi zorla açtım. Bür türlü rahat bir uyku çekememiştim. Yavaşça yatağımdan kalktım ve kapımı açtım. Abim bana gülen bir yüz ile bakıyordu. Ne oldu der gibi kafamı salladım ve o da aynı şekilde bana kafasını salladı.
"Abi yine ne var?" Gülümsemesi hemen yerini ciddi bir ifade aldı.
"Hadi hazırlan arkadaşlarım gelecek." Kaşlarımı çattım ve ona şaşkın şaşkın baktım.
"Hani akşam geleceklerdi?" Omuzunu silkti ve bana umursamaz bir şekilde baktı.
"Akşama halı saha yapıcaz. O yüzden erken geldiler. Lafa tutulma hadi üzerini giyin hemen." Sıkılmış bir şekilde ona baktım. Abimin bu tavırları hoşuma gitmesede onu sabahki gibi görmek istemiyordum.
"Annemler işe gitti mi?" Cevap vermek yerine kafasını salladı ve kapımı örterek gitti. Annem ve babam ikiside öğretmenlerdi. O yüzden hayatım her zaman maddi yönden çok rahat geçmişti.
Odama baktım ve ilk önce yatağımı topladım. Ardından ise hemen feracemi ve örtümü taktım. Aynanın karşısına geçerek uzun cilbabıma baktım. İşte aşk buydu. Ardından yeniden odama baktım ve eksik hiçbir şey göremeyince odamdan çıktım. Mutfağa gideceğim sırada dış kapı çaldı. Bir kaç saniye bekledim. Abim açmayınca mecburen ben kapıyı açmaya gittim.
Ben gidene kadar kapı bir kere daha çalınmıştı. Kapıyı yavaşça açtım ve karşımda bana gülümseyerek bakan Zeyd abi ile karşılaştım. Bende ona baktım ama gülümsemedim. Zaten o da ben gülmeyince hemen gülümsemesini bitirdi. "Buyur Zeyd abi." İçeriye adım attığında bir şeyler homurdandığını duysam da umarımda olmadı.
❄❄❄
° ELHAMDÜLİLLAH °
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |