

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °
❄❄❄
Aynadan son bir kere daha kendime baktım. Açıkta kalan veya yanlışlıkla bile görünebilecek herhangi bir yerim yoktu. Ardından ise masamın üzerine bıraktığım kitap dolu çantamı aldım ve odamdan çıktım. Hafta sonu olduğu için bizimkiler evdeydi. İçeriye geçerek anneme baktım. Babama zorla giydirdiği ceketi düzlüyordu. Babam ise sıkılmış bir şekilde başını kaldırmış tavanı izliyordu ama sesini çıkartmıyordu. İkisine de gülümseyerek baktıktan sonra içeriden de çıktım ve abimin odasının kapısının önünde durdum. Bu gün Zeyd abinin küçük kuzenine ders verecektim. Annemler ise Abdullah amcalar ile beraber gelecek misafirleri gezmeye götüreceklerdi. Biz gençler ise evde olacaktık. Haksızlık gibi görünse de normal zamanda çıkamadıkları için mutluydum.
Kapıyı yavaşça çaldım ve beklemeye başladım. Abimin içeriden sesi gelmedi ama kapı yavaşça açıldı. İçeriye kafamı uzattığım da abim üzerinde ki salaş ceketini düzlüyordu. Onu müsait bir şekilde gördükten sonra tamamen içeriye girdim. Aynanın karşısında bir yandan saçını yapıyordu bir yandan ise yan gözler ile bana bakıyordu. "Ayna çatlayacak az kaldı." Abim bana bakarak gözlerini devirdi ve yeniden kendi ile uğraşmaya devam etti.
"Senden daha iyi olduğum için kıskanıyorsun beni." Abime bakarak bu seferde ben göz devirdim ve elimi saçlarına atarak hızlıca saçını bozdum ve hemen odasından koşarak çıktım. Arkamda ne kadar bağırsada umrumda değildi. Hemen ayakkabılarımı aldım ve evden çıktım. Dışarısı diğer günlere nazaran daha sıcaktı. Yavaşça kafamı kaldırdım ve onların evine baktım. O geceden sonra bana ne mesaj atmıştı nede bir not gelmişti. Kalbim bu duruma kırılsa da kalbim ile hareket etmek beni daha da mahvederdi. O yüzden bunu kafama takmamıştım.
Bahçede öylece annemleri beklemeye başladım. Durdukça sanki hava daha da soğumuştu. Annemler en sonunda çıktıklarında bedenim soğuktan titriyordu. Abim halimi görünce yanıma geldi ve hemen beni kucakladı. "Soğuktan ölmen çok kötü olur. Gassalara iş çıkartmayalım bence."Bana sardığı kolunu itekledim ve ondan uzaklaştım. Bu kadar kalleş olamasına inanamadım.
Yüzüne sinir ile baktım. "Senden abi mi olur ya? Dediğine bak." Arkamı dönerek onlardan uzaklaştım ve Zeyd abi gilin evine doğru ilerledim. Onlar ise arkamdan gülerek geliyorlardı. Onları beklemeden hemen zili çaldım ve beklemeye başladım.
Babamlar arkama geldikten bir kaç saniye sonra kapı yavaşça açıldı. Kapının açılması ile İkra'yı görmem bir oldu. Üzerinde krem rengi bir etek takımı ve rengine uygun bir örtü vardı. "Selamın aleyküm İkra'm." Daha o cevap vermeden hemen İkra'ya sarıldım ve kapıdan onu çektim. Bizimkiler ise hala gülüyorlardı. Onlarda içeriye geçtiler ve bende İkra ile yalnız kaldım.
Birine anlatmak istiyordum ama bu kişinin o olduğuna hala emin değildim. Onda bir sorum olduğu için değildi sadece anlatınca daha kötü olacak gibi hissediyordum. Derin bir nefes aldım ve İkra'nın yüzüne baktım. "Sence teyzenin kızı beni sever mi? Heyecan bastı bana bir anda. Nasıl öğreticem ki ben?" İkra gözüme 'saçmalıyorsun' der gibi bakmaya başladı.
"Şehide sen yıllardır küçük çocuklara eğitim veriyorsun. Ne heyecanlanması. Ayrıca teyzemi dr tanıyorsun. Abartma lütfen." Heyecanım teyzesi değildi ki zaten. Heyecanım birazdan göreceğim adamdı benim.
"Amaannn! Neyse hadi içeri geçelim." Elimi salladım ve o da bana güldü ve beraber içeriye geçtik. Ne yaptığımı anlamadığına emindim ama bende ne yaptığımı bilmiyordum zaten. Bu kadar heyecanlı olmam doğru değildi. Sanki onu hayatımda hiç görmemiş gibi heyecanlıydım.
İçeriye girdiğimizde gözüm onu aradı ama içeride yoktu. Rahat ve derin bir nefes aldım ve herkese gülümsedim. Onlarda bana gülümsediler ve hepsi ile hal hatır sorduktan sonra annem gil ayaklandılar ve bize baktılar. Abim de hemen yanımda bitmişti. "İkinizde yaramazlık namına hiç bir şey yapmıyorsunuz. Ayrıca Şehide sende küçük kıza Kur'an öğrettikten sonra eve geç kızım. Diğer kuzenleri de gelecekmiş sıkıntı olmasın." Kafamı salladım ve anneme baktım. O da babamı onaylar biçimde bakıyordu.
"Bende geçeyim mi baba?" Babam abime yavaşça baktı.
"Bir zahmet Abbas. Kız kardeşini tek bırakma zaten." Abim bozulmuş şekilde bana baktı. Elimi yavaşça koluna koydum ve teselli eder gibi onun kolunu sıvazladım. "Erkek adamsın sen. Sana ne yapacağını söyleyecek değilim ben. Sen zaten ne yapacağını biliyorsun." Abim bir anda babamın sözü üzerine kolunda ki elimi ittirdi ve gururlu gururlu bana baktı.
"Himayem altındasın bodur." Gözlerimi devirdim ve babama sarıldım. En güvenilir yere. Ardından ise babamda bana azıcık sarıldıktan sonra evden çıktılar.
Abim, ben ve kızlar kalmıştık. Kur'an öğreteceğim kızın nerde olduğunu merak ediyordum. İkra'ya baktım. "Kuzenin nerde? Hemen başlayalım." İkra bana baktı ve gülümsedi. Ama nedense bu gülümsemesi hiçte masum değildi. Bende ona saçma sapan bir şekilde gülümsedim.
Sadece teyzelerinin ismin Sahra olduğunu biliyordum. Geriye kalan hiçbir bilgi bende yoktu. Kızın ismi bile.
"Abimin odasındalar. Meryem abim ile yukarı katta seni bekliyor Şehide." O da biliyordu. Gülümsemem yüzümde soldu ve abime baktım. "Abbas abi sende bize yardım eder misin? Birazdan bir kaç kuzenimiz daha gelecekte hazırlıklar için yardıma ihtiyacımız olacak." Abim sadece kafasını sallayarak İkra'yı onayladı. Ardından ise bana baktı.
"Hemen işini bitir gidelim. Hem daha ben ezber yapacağım." Kafamı salladım ve oturma odasından çıktım. Bildiğim yolları takip ederek üst kata çıktım ve Zeyd abinin odasının önüne gelene kadar hiç durmadım. Ancak kapısının önüne geldiğimde durabildim. Elimi yavaşça kaldırdım ama kapıya vuramadım. İçeriden küçük bir kızın sesi ve onun eğlenen sesi geliyordu. Bir kaç gündür onu görmemek iyi gelmişti ama yeniden onu görecek olmam sanki benim için pekte iyi değildi. İçimden besmele çektim ve kapıya üç kere vurdum. İlk başta içeride ki sesler kesildi ardından ise onun sesini duydum.
"Gel Şehide. Müsaitim." Benim olduğumu nerden bildiğini sorgulamayacaktım çünkü biraz daha düşünürsem kafayı yemem kaçınılmaz olacaktı. Yavaşça kapıyı açtım ve içeriye girdim. Onun odasını ilk görüşüm değildi ve hiç bir şey değişmemişti. Zeyd abi pencerenin yanında tekerlekli sandalyesinde oturmuş yerde oturan küçük kız çocuğu ile oynuyordu. Kız ben içeriye girince hemen bana baktı ve gülümsedi.
"Selamın aleyküm."
İkiside aynı anda "Aleyküm selam." Dediler. Gülümsedim ve kapıyı aralık bırakarak içeriyr girdim. Meryem gözlerini benden çekmiyordu. Meryem'in yanına gittim ve onun hemen yanına oturdum. Sol tarafımda Zeyd abi vardı. Sağ tarafımda ise Meryem. Meryem yavaşça elini yüzüme koydu ve ağzı açık bir şekilde gözlerime baktı.
"Gözlerin Seyd abinin dediği kadar güsel." Yanaklarıma doğru artan kan basıncından ne diyeceğimi şaşırmıştım. Sadece Meryem'e bakarak sırıtabilmiştim. Utancım geçene kadar Meryem elini çekmişti ve oyuncaklarını toplamaya başlamıştı. O sırada bir anlık Zeyd abiye baktım. O ise zaten bana bakıyordu.
"Sana mesaj atmayı veya not göndermeyi çok istedim." Ardından ise gözleri ile ellerini işaret etti. "Bu haldeyken pek bir şey yapamıyorum maalesef." Ne diyecektim ki? Bir kaç saniye boş bol baktım gözlerine.
"Sorun değil." Kafamızı ne tarafa vuruyorduk. Sorun değil ne demekti ya? Sanki beklemiş gibi adama birde ümit verecektim. Hemen hatamı toparlamak için konuşmaya devam ettim. "Zaten yazman ve not göndermen doğru değil." Kafasını yavaş yavaş salladı.
"O yüzden sen beni sevene kadar iradene zarar vermeden ve seni rahatsız etmeden seni seveceğim." Ona bakarak sadece gülümsedim. Çünkü ona ne evet diyebilirdim nede hayır. O an ne diyeceğimi bende bilmiyordum. Onu sevebilir miydim? Bilmiyorum. Ama ondan da nefret edemezmişim gibime geliyordu. Yada onu bir başka kız ile paylaşamazmışım gibi.
Meryem bütün oyuncaklarını toplayınca hemen dizimin yanına oturdu. "Annem bu gün sana aklıma gelen soruları sormamı istedi. Yarın da ders yaparıs değil mi Şehide abla?" Annesinin bu güzel düşüncesi hoşuma gitmişti. Hem ben Meryem'i tanırdım hemde Meryem beni.
Kafamı salladım. "Evet Meryemcim. İstediğin soruyu sorabilirsin. Ama tek bir kural var." Merak ile gözlerime baktı.
"Ne?"
"Sadece dinimiz ile alakalı olmalı." Hızlıca onaylar gibi kafasını salladı ve iyice yerine yerleştikten sonra hem soru sorma hemde dinleme moduna geçmiş gibi bir hal aldı
Ardından ise Zeyd abiye baktı.
"Sende Şehide ablayı iyi dinle ve öğren Seyd abi." Bilmiş tavrı ukala değildi. Tam aksine tatlı bir bilmişliği vardı. "Şimdi Şehide abla ilk sorum şu; küçük kızlar baş örtü örtmeli mi sence?" Gülümsedim ve kafamı iki yana salladım.
"Hayır tatlım örtememeli. Çünkü kadın bluğ çağına yani ergenlik çağına girdiğinde amel defterleri açılır. Yani o dönemden sonra örtmelidir." Kafasını bilmiş bilmiş salladı.
"Seyd abi bak sen örtmüyorsun. Allah sana günah yazabilir yaaa." Bir anda içimden gelen gülme ile Zeyd abiye baktım. O da bana bakarak gülümsüyordu.
"Meryemcim baş örtüsü sadece kadınlar içindir."
"Biliyorum ki zaten. Şuna baksana. Kadınlar gibi evde oturmuş duruyor. Ayrıca çokta korkak. Böh diyorum korkuyor." Meryem'in sözleri üzerine kendimi tutamadım ve kahkaha attım. Bir çocuk gerçekten çok iyi bir gözlemci olabilirdi. Ben gülünce Meryem'de güldü ama Zeyd abi mosmor olmuş şekilde Meryem'e bakıyordu.
Kendimi zorlayarak kahkahamı sonlandırdım ve Meryem'e baktım. "Tamam yeter daha fazla gülmeyelim. Karnın ağrır. Ayrıca Zeyd abi mecbur olduğu için evde şu an. Baksana yerinden dahi kalkamaz. Başka sorun var mı güzel kız?" Anlamış gibi kafasını salladı ve elini çenesine koydu.
"Benim annemde senin gibi giyinmeye dikkat ediyor. Ama öğretmenim sürekli annemin yobas olduğunu söylüyor bana ve annemin dinimisde köle olduğunu söyleyip benim de onun gibi olmamam gerektiğini söylüyor hep bana." Bir öğretmen öğrencisinin aile yapısına ve seçimlerine karışması çok sinir bozucuydu. Bir çocuk müslüman bir ailede ise sorun vardı ama eğer o çocuk müslüman bir ailede değilse kendi seçimleriydi. Özgürlük adı altında İslam'ı hala aşağılamaya çalışıyorlardı. Yavaşça önüme doğru eğildim ve Meryem'in elini tuttum. "Ve bana İslam'da kadınların okuma haklarının olmadığını söyledi." Altı yaşında ki bir çocuğa denilmeyecek şeylerdi bunlar. Basbaya okulda ki öğretmeni çocuğun aklını yıkıyordu.
"Baş şimdi Meryemcim beni iyi dinle tamam mı?" Kafasını minik minik salladı ve pür dikkat bana baktı. "İslam'da kadın değersiz değil. Bunun bir çok örneği var. Mesela kadınlar özel günlerinde fiziksel ibadetlerden muaf olurlar. Ama baktığında bir erkek asla namazını kaçıramaz. Ama bir kadın ayda bir hafta namaz kılmaz ve bunu ona Allah hediye etmiştir. Yada bir kadın çalışmak istemiyorsa çalışmaz ve eşi veya babası ona bakmak zorundadır. Eğer ki çalışıyorsa bile kadının parası erkeğe haramdır. Okul işine gelirsek İslam dini hakkında Aişe (r.a.) sayesinde bu kadar iyi şey biliyoruz. Ümmü Seleme (r.a.) Peygamber efendimiz (s.a.v.) ile savaşlara katılmıştır. Bir çok kadın Alim sayesinde İslam günümüze kadar gelmiştir. Aslında kadın hayatın her alanında vardır Meryemcim. Bak ticarette bile varlar. Hatice (r.a.) bir kadın tüccardı. Kadın eşine vurabilir ama erkek kadına eğer ki aldatmadıysa kadına vuramaz. En son seçeneğidir. Aksine İslâm kadını sıkmaz korur. Ama eğer sen bunu anlayabilecek bir kapasitedeysen tabikide. Bak mesela bir kadın eşine hizmet etmek zorundadır onun gönlünü hoş etmelidir ama evini temizlemesi o kadına farz değildir. Yada çocuğunu emzirmesi bile farz değildir. Emzirirse bu sadakaya geçer. Anladım mı Meryem?" Gözlerime ışıklar saçarak baktı. Etkilenmiş gibiydi. İslam'dab etkilenmeyenin zaten kalbi mühürlü olurdu. Bende ona gülümseyerek baktım.
"Çok teşekkür ederim Şehide abla. Öğretmenime böyle tokat gibi cevap vericem artık ben." Ellerimi yumuşacık olan saçlarına koydum ve biraz sevdim.
"Sen yinede saygını bozma tamam mı?"
"Tamam bosmam ben." Ardından yanımdan kalktı ve Zeyd abinin yanına giderek onun kucağına oturdu. Babalık ona ne kadar yakışırdı acaba? Aklıma gelen şey ile hemen başımı yere eğdim. Bu beni ilgilendirmezdi. "Peki Şehide abla bir şey daha sorabilirmiyim?" Kafamı yerden kaldırdım ve Meryem'e baktım.
"Tabiki de sorabilirsin."
"Evlenmek sünnet dimi?" Kaşlarımı anlamadığım için biraz çatılmıştı ve dudaklarıma minik bir tebessüm gelmişti.
"Evet güzelim. Sünnet." Çapkın bir şekilde gülümsedi ve bana daha da dikkatli baktı.
"O zaman şu sakat yakışıklı ile evlenmelisin." Böyle bir şey beklemediğim için Zeyd abiye baktım. Bu ancak onun başının altından çıkmıştır zaten. Zeyd abi de hemen Meryem'e baktı.
"Ben sana öyle mi söyle dedim Meryem? Sakat ne kızım?" Meryem omuzlarını silki ve bana baktı.
"Yalan mı abi? Haline bak. Hem İslam'da yalancılık olmas. Ayrıca Şehide abla kör değil ya görüyor senin halini." Utancımdan nereye bakacağımı bilmiyordum. Gözlerim Meryem'de kilitli kalmıştı. Zeyd abi Meryem'e tatlı tatlı kızıyordu ama benim de utançtan bedenim kızarıyordu. Hiç bir şey yapamadan öylece ikisini izledim.
En sonunda Meryem Zeyd abinin kucağından inmişti ve geri yanıma oturmuştu. "Şimdi Şehide abla sana bir sorum daha var." Gülümsedim ve Zeyd abiye baktım.
"Senin mi yoksa onun mu?" Meryem hayretler içerisinde bir ses çıkarttı.
"Nerden bildin onun olduğunu?" Yüzümde ki tebessüm ile geri Meryem'e döndüm.
"Bilmem. Hadi sen Zeyd abinin sorusunu sor bakalım." Merak içinde beklemeye başladım. Zeyd abinin nefes sesini duyabiliyordum. Çok stres olduğu belliydi.
"Şimdi Şehide abla. Bir erkek günah işledi diyelim. Sonra da tövbe etti." Onaylar gibi kafamı salladım. "Allah onu affet mi? Affederse de ondan daha as günahı olan biri ile evlenebilir mi?" Gülümsemem yüzümde yavaşça soldu.
"Neden tövbe etmiş?" Zeyd abinin yüzünün kızardığını görebiliyordum.
"Aşık olmuş bir huriye. Bana öyle dedi." Beni bu kadar temiz görmesi gururmu okşamıştı. Hemen kendimi düzelttim çünkü gurur bir müslümana yakışmazdı.
"Allah tövbesini kabul etmişmi bilemem çünkü o onun bileceği iştir. Ama eğer ki o kadın ister ise evlenebilir." Meryem gözleri ile Zeyd abiye beni işaret etti. Gülme hissi gelse de onu bastırdım.
"Hmmm anladık bis. Dimi abi?" Zeyd abiye baktığımda o da bana bakıyordu. Gözlerime bakarak konuşmaya başladı.
"Peki o huri öyle bir adamı kabul eder mi?" Eder miydim? Ederdim. Ama nasıl edecektim ki? Babama ne diyecektim? Senin yıllardır oğlun gibi gördüğün adama aşık oldum mu diyecektim? Peki ya abim? Beni bir kardeş olarak emanet ettiğin adama aşık oldum mu diyecektim? Peki ya ben gerçekten ona aşık mıydım? Bilmiyordum. İçimde sanki bir şeyler sahipsizdi. Aynı o sahipsiz notlar gibi.
"Bilmiyorum. Günü geldiğinde belki de eder. Belki de edemez." Etmez diyemedim çünkü ona bakarken olan o his yalan değildi ve ben o his yalanmış gibi davranmak istemedim. O bu kadar açık sözlü iken benim yalan söylemem yada bazı şeyleri çarptırmam doğru olmazdı.
"Peki ya şimdi?" Beynim durmuştu. Söyleyecek miydim? Ama kendime bile söylememiştim. Aşk değildi bu sadece küçük bir şeydi. Onu görmek için deliren gözlerim miydi küçük olan? Artık itiraf etme vakti gelmişti bence. Belki de gelmemişti.
Bir kaç saniye sustum. Tam ağzımı açacağım sırada odanın kapısı büyük bir gürültü ile açıldı. Arkamı döndüğümde o kızı görmeyi beklemiyordum. Kız beni umursamadan hızlıca koştu ve Zeyd abinin boynuna sarıldı. Zeyd abi ise şaşkın bir şekilde kıza bakıyordu.
"Sana bir şey oldu sandım sevgilim." Bu kızdan ayrıldığını sanıyordum. Ona karşı itiraf edeceğim hiç bir şeyim yoktu benim. Çünkü zaten o bütün itirafları almış birisiydi. Kadın daha ona sarılırken yerimden kalktım. Ben kalkınca Meryem'de kalktı. Başkasının hala dokunabildiği bir tene dokunmazdım ben. Dokunulmamış tenime sahipli bir ten ağır gelirdi. Tövbe ettiğine inanmıştım ama o kadına geri çekilmesi için hiç bir şey söylemeden öylece bakıyordu. Yavaşça onları yalnız bırakarak çıktım odadan.
Odadan çıktığım gibi İkra karşıladı beni. Onun dahi yüzüne bakmadan indim aşağıya. Benim gibi bir kadın böyle bir adamı sevemezdi. Çünkü imanım buna izin vermezdi benim.
❄❄❄
° ELHAMDÜLİLLAH °
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |