11. Bölüm
MozaikKule / SAHİPSİZ NOTLAR / 11. BÖLÜM ❄

11. BÖLÜM ❄

MozaikKule
mozaikkule

Aşağıya indiğimde abim bana bakıyordu. Gözlerinde anlamadığını ifade eden bir bakış vardı. Yanına indim ve tam yanında durdum.

 

"Kızı durdurmaya çalıştılar ama kız baya çingene çıktı. Sen iyisin değil mi?" Kızın ismini bilmiyordum ama kızı bir çok kere Zeyd abinin yanında görmüştüm. Yavaşça elimi abimin koluna geçirdim.

 

"İyiyim ama Meryem biraz korktu sanırım." Abim de koluna geçirdiğim elimi tuttu ve elimin üzerini ovalamaya başladı. Tedirgin olduğunu hissediyordum. "Eve gidebilir miyiz?" Elimi bıraktı ve kolunu omuzuma attı.

 

"Gideriz tabiki de." Ona masum bir şekilde gülümsedim. Kalbimin ağrımasını beklesem de hiç bir şey olmamıştı. Sadece içimde büyük bir hayal kırıklığı vardı.

 

"Bir dahakine Meryem bize gelsin. Öyle hem daha iyi olur. Kimsede rahatsız etmez bizi." Abim sadece kafasını salladı ve hiç kimseye bir şey demeden beraber evden çıktık. Eve gideceğimizi düşünsem de abim yolun ortasında bir anda durdu. "Abi hadisene eve gidelim." Abim beni biraz daha kendine çekti ve kafasını kaldırıp gök yüzüne baktı.

 

"Hadi gel beraber bir cami de namaz kılalım. Ondan sonrada sana sıcak çikolata ısmarlayayım." İçi daralıyordu.

 

"Ben ısmarlıyım." Kafasını eğip bana baktı ve zorlaştırmadan kabul etti. Yavaş yavaş yürüdük ve konuşmadan bizim mahallemizim camisine girdik. Yukarı katacağım sırada abim kolumdan tuttu.

 

"Aşağı katta kimse yok. Beraber kılalım." Hiç bir şey demeden kafamı salladım. Neden ise Zeyd abi gilden çıktığımızdan beri yüzü düşüktü o yüzden ona hayır demek istemiyordum. Geri adım atarak abimin peşinden alt kata girdim. Caminin içini ilk defa alt kattan görüyordum ve gerçekten muhteşemdi. Kafamı kaldırmış sürekli camiye bakıyordum abim ise bana gülümseyerek bakıyordu. Üst kattan bakmak ile alt kattan bakmak daha farklıydı. Neden daha önce hiç buraya girmemiştim ki? Aklıma bile gelmemişti.

 

Abim eli ile 'gel' işareti yapınca bende camiye bakmayı kestim ve onun ile ilerledim. En ön safa geçti ve kâmet getirdi. Bende hemen arkasında onun başlamasını bekledim. Namaz kılarken çiftlerin yaptığı en büyük hata kadının erkeğin tam arkasında durmak yerine o kalpli seccadeler yüzünden arka çaprazında durmasıydı. Bu çok büyük bir yanlıştı çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) eşleri veya hanımlar ile asla o şekilde namaz kalmamıştır.

 

Namaza abim ile beraber durduk ve onun imamlığı ile namazımı kıldık. Kıldıktan sonra ben hala otururken abim yavaşça geldi ve dizime uzandı. Yargılamadım ve saçları ile oynamaya başladım. Derin derin nefesler alıyordu.

 

"Bir sıkıntın mı var abi?" Gözlerini yavaşça kapattı.

 

"Şehide bir sıkıntı değil ki bu. Bu bir imtihan. Onu sürekli o adam ile görmek canımı sıkmıyordu çünkü ben buna kendimi hazıılamıştım ama öğrendiklerim beni bir abi olarak üzdü." Zeynep'in konusuydu yine. Abimin sanki hayatında ki tek konu buydu.

 

"Ne oldu ki?" Merakıma yenik düşüyordum ve abime de neden böyle olduğunu da bilmek istiyordum.

 

"Nişanlısının isteği üzerine açılmış." Şaşırarak abime baktım. Tesettürüne dikkat eden kız bir adam için mi açılmıştı? İnanamıyordum gerçekten.

 

"Üzüldüm."

 

"Daha o ney ki? Evlenmesinin sebebi ise nikahdan önce cinsel ilişkiye girmeleriymiş. Bu beni daha da mahvetti. Bana bakarken bile o adamın koynuna girmiş Şehide. Müzeyyen anlattı bu gün. O da annesinden öğrenmiş. Yıkıldım Şehide ben. Masum sevgim yerle bir oldu." Hem konuşuyordu hemde gözlerinden yaşlar akıyordu. Abimi anlıyordum. Belki de onun kadar olmasa da sana özel olsun istediğin tenin bir başkasının olması insanın canını en çok yakan şeydi. Abim ise bunu en kötü şekillerde yaşıyordu. "Hamile olma ihtimali varmış. O yüzden evlenecekmiş o adam ile. Ben istedim onu Şehide. Benim bebeğimi helal yoldan taşısın istedim. Gözlerine bile bakmaya haya ettiğim kadının böyle biri olduğunu öğrenmek kendi imanıma hakaret gibi geldi bana. Keşke en baştan bilseydim de bu kadar sevmeseydim onu." Ellerim ile yavaşça göz yaşlarını sildim.

 

"Keşke deme sakın. İmtihanın bu senin. Göğüs gerki imtihana Allâh seni en güzel şekilde mükafatlandırsın. Sakın isyan etme. Kaybeden başkası değil sen olursun abi." Abimin gözlerinden akan yaş hiç durmadı ama bende o yaşları silmeyi hiç bırakmadım. Belki ben ağlayamadım ama abim benim yerime bol bol ağladı.

 

En sonunda yavaşça dizimden kalktı ve bana sarıldı. "Çok şükür Rabbim'e senin gibi bir kardeş nasip ettiği için bana Şehide'm. Hadi kalkta eve gidelim. Bize şöyle güzel bir kahve yap. Olur mu?" Bende ona sarıldım ve ardından yüzüne baktım.

 

"Olur tabi abim. Neden olmasın? Hadi kalk kalk gidelim." İlk önce abim kalktı ardından ise ben. Yavaşça elinden tuttuğum sırada aklıma çantam geldi. Çantamı Zeyd abinin odasında unutmuştum. Hemen elimi cebime attım. Neyse ki telefonum yanımdaydı. "Abi çantamı Zeyd abinin odasında unutmuşum. Müzeyyen'i bir arasam da biz gidene kadar indirse olur mu?" Abim bana baktı ve gülümsedi.

 

"Ayakkabımı giyinene kadar hemen ara." Abimin sözü üzerine hemen telefonumu çıkarttım ve Müzeyyen'i aradım. Biraz beklesem de ardından açtı.

 

"Selamın aleyküm Müzeyyen."

 

"Aleyküm selam Şehide?" Normalde bile insanları telefon ile aramadığım için şaşırması normaldi. Yüz yüze konuşmak benim için daha güvenilirdi çünkü karşı tarafın yüz ifadesi konuşma içinde çok önemliydi.

 

"Ya benim çantam sizde kalmışta biz birazdan sizin evin önünden geçiçez. Acaba onu indirir misin?"

 

"Tamam indiririm. Nerde unuttun çantanı?" Boğazım düğümlenmişti sanki bir an. Hemen kendimi toparladım ve Müzeyyen'e cevap verdim.

 

"Zeyd abinin odasındaydı. Meryem'e ders vermek için getirmiştim." Arkadan bir iki tıkırtı ve konuşma sesi gelmişti.

 

"Ben bakıyorum hemen."

 

"Tamam." Diyip telefonu kapattım. Uzatmayı gerektiren hiç bir şey yoktu zaten. Abime baktığımda o çoktan ayakkabısını giyinmiş beni bekliyordu. Hemen elimde ki telefonumu cebime koydum ve bende ayakkabımı giyindim. Ardından ise abimin koluna girerek camiden çıktık. Hava soğuk değildi ama ben titriyordum. Kendimi abime daha da bastırdım ve onun sıcaklığı ile ısınmaya çalıştım.

 

En sonunda evlerinin önüne geldiğimizde kapılarının önünde daha fazla ayakkabı vardı. Göğüsüme oturan öküze bir şey diyemedim ama onu da hiç istemedim. Yavaşça kapıyı çaldım ve beklemeye başladım. En sonunda kapı açıldı ve az önce Zeyd abiye sarılan kadın gülümseyerek bana baktı. Ben gülümseyemedim çünkü içimde bir ümit bırakmıştı benim. Şimdi ise o ümidi paramparça edip elime vermişti.

 

Kıza ayıp olmasın diye bende ona yalandan gülümsedim. "İçeride çantamı unutmuşum. Müzeyyen verecekti ama?" Tam o sırada İkra kızın arkasında asık bir surat ile belirdi.

 

"İçeriye gelsene Şehide?" Sesi bile kadını istemediğini belirtiyordu. Ama o istediği kadar belirtebilirdi çünkü o kadını içeride bir isteyen vardı sonuçta.

 

"Teşekkür ederim. Sadece çantamı alayım. Abim bekliyor." Bana yalvarır gibi baksada umrumda olmadı ve çantamı beklemeye başladım. En sonunda o da pes etmişti ve çantamı getirmek için içeriye gitti. Kız ile baş başa kalmıştım. O sürekli yüzüme gülümseyerek bakıyordu ama ben onun yüzüne bile bakamadım. Zaten baksam bile o kadar makyaj yapmıştı ki kendi yüzü ile karşılaşmam günler alırdı.

 

En sonunda İkra elinde çantam ile geldi ve kızı kapıdan kenara itti ve öne geçti. "Özür dileriz Şehide. Ne abim omu istedi nede biz. Evden bile gitmiyor." Ona anlamaz bir şekilde baktım ve elinde ki çantamı aldım.

 

"Bu beni ilgilendirmez İkra. Sonuçta sevgililer." Başka hiç bir şey demeden arkamı döndüm ve beni bekleyen abime doğru ilerledim. Seçemediğim erkekler konusunda çok kısmetliydim. Derdimi anlatmasam bile derdime derman olan iki erkek vardı hayatımda. En güzeli de buydu.

 

Abime doğru giderken yüzümde oluşan gülümsemeye durduramadım ve gittiğim gibi ona sarıldım. Garipsemeden hemen sarıldı bana. Çünkü ikimizinde buna fazlası ile ihtiyacı vardı ve ikimizde bunu biliyorduk. Kısa bir sarılmanın ardından eve geçmiştik. Abim üzerini daha evin girişindeyken çıkartmıştı. Ardından ise elinde ki kıyafetler ile bana baktı. "Ben ezber yapmaya gidiyorum. Dua et de ezberleyeyim." Gülümsedim ve bende üzerimdekini çıkarttım.

 

"Ederim ben sen merak etme. Hadi sen direkt başla ki geç olmadan bitir." Abim hemen kafasını salladı ve odasına geçti. Bende yavaş hareketler ile kendi odama geçtim ve ilk önce üzerimdekileri çıkarttım sonra da kitaplarımı yerlerine yerleştirdim. Telefonumu ise masamın üzerine koyup İbn Teymiyye'nin kitabını önüme aldım ve ders yapmaya başladım. Kalbimde oluşan o garip ağrıdan kaçmanın en güzel yoluydu bu. Kıskançlık değildi. Sadece hayal kırıklığıydı benim için. Keşke o notlar hep sahipsiz kalsaydı.

 

Ne kadar ders çalıştığımı bilmiyordum ama telefonuma gelen bildirim ile yavaşça kafamı kitaptan kaldırdım ve telefonuma baktım. Zeyd abinin numarasıydı. Onu hala kaydetmemiştim. Mesajına bakmadan ilk önce numarasını kaydettim ve ardından ise medajına baktım.

 

Zeyd Abi : Haberim yoktu. Özür dilerim böyle bir anı sana yaşattığım için. Beni affet Çeçen kızım.

 

Mesajına cevap vermeden görüldü attım ve telefonumu kapattım. Hiç bir özür o an yaşadığım hayal kırıklığını tedavi edemezdi. Geri kitabıma döndüm ve okumaya devam ettim. Ben devam ettikçe telefonuma gelen mesaj sesleri de devam etti. Bakmamakta ısrarcıydım. En sonunda telefonumu tamamen kapattım ve kitabımı okumaya devam ettim. Biraz daha okuduktan sonra dış kapının çalması bir oldu.

 

O hali ile kalkıp gelemeyegeği için başıma örtümü aldım ve hızlıca da eteğimi giyindikten sonra hemen kapıyı açtım. Karşımda annem ve babamı bekler iken Meryem'i görmek bana da süpriz olmuştu. Kirpiklerini kırpıştırarak bana masum masum bakıyordu. "Buyur Meryemciğim?"

 

"Seyd abim gönderdi. Bunu sana vermemi istedi Şehide abla." Elinde ki kağıdı uzattı. Kağıdı yavaşça aldım. Benim kağıdı almam ile Meryem hızlıca koşarak gitti. Onun bu halini anlamadığım için uzunca arkasından baktım. Eve girdiği sırada gözlerim üst katın camına kaydı. Zeyd abi odasının penceresinden bana bakıyordu. Gözlerimi ondan çektim ve hızlıca içeriye girerek kapıyı kapattım. Nasıl bu kadar her şeyin kolay olduğunu sanabiliyordu? Odama geçtim ve Meryem'in getirdiği kağıdı açtım ve okumaya başladım.

 

"Telefonunu aç ki sana kendimi açıklayayım Çeçen kızım. Beni yanlış anlamanı istemiyorum."

 

Gözlerimi devirerek telefonumu açtım. Biraz bekledikten sonra bildirim paneline bir sürü mesaj düşmüştü. Yavaş yavaş hepsini okumaya başladım.

 

Zeyd Abi : Bunu bana yapma Şehide. Görüldü atma.

 

Zeyd Abi : Bakar mısın?

 

Zeyd Abi : Çeçen kızım?

 

Zeyd Abi : Gözlerim senden başkasını görmüyor Şehide. Bir anda onu görünce şaşırdım sadece. Yoksa bana dokunmasına asla izin vermezdim.

 

Zeyd Abi : Böyle yapman bile güzel. Çünkü kıskandığını belli ediyorsun. İnsan sevmediğini kıskanmaz.

 

Onu kıskanıyor muydum? Hayır. Sadece hayal kırıklığıydı bu. Onun gibi bir adamı sevemeyeceğimi anlamanın da kırgınlığı vardı galiba.

 

Zeyd Abi : Şehide nerdesin?

 

Zeyd Abi : Neden kapatıyorsun telefonunu?

 

Zeyd Abi : Meryem'i göndericem aç şu telefonu lütfen.

 

Zeyd Abi : Kurban olurum verenine Şehide'm yapma böyle.

 

Zeyd Abi: Senin yüzün beni benden alırken kalbimin atışını hızlandırırken gitme benden böyle.

 

Zeyd Abi : Özür dilerim.

 

Zeyd Abi: Çeçen kızım benim. Hadi bekliyorum mesaj yazmanı. Tenime de sen dokun hayatıma da. Bu gün olanlardan dolayı çok üzgünüm.

 

Zeyd Abi : Beklerim seni ama ne olur sana kendimi açmışken benden gitme.

 

Zeyd Abi : Şehide cevap verir misin?

 

Zeyd Abi : ?

 

Zeyd Abi : Güzel Çeçen kızım. Hadi Şehide'm cevap ver. Beni böyle sensiz bırakma. Beni sahipsiz bırakma.

 

 

Bildirim paneline sürekli gelen mesajlar yüzünden oraya tıkladım ve mesaj kısmı açıldı. Ne yazacağımı bilmiyordum ama ona yüz vermek istemiyordum. En azından onun nasıl birisi olduğunu tam anlamıyla tanıyana kadar yüz vermek istemiyordum.

 

: Sorun değil Zeyd abi. Sonuçta onun ile bir yaşanmışlığın var ben buna karışamam.

 

Anında görüldü oldu ve yazmaya başladı. Hala çok yavaş yazıyordu.

 

Zeyd Abi: Karışırsın Şehide. Hemde herkesten daha çok karışırsın. İzin ver sana kendimi affettireyim. Ama bana zaman da ver. Bu halim ile bir şey yapamam.

 

Ellerim harflerin üzerinde kayıyordu.

 

: Ümit vermek istemiyorum sana. Bana uygun musun bilmiyorum?

 

Zeyd Abi: Uygun değilsem bile sana uygun olabilmek için elimden gelenin fazlasını yaparım. Yeter ki bir evet de.

 

Ona karşı bir hissimin olduğunu kabul edecek miydim? Ona karşı bir şey hissediyor muydum ki ben? Ne kadar kaçsam bile evet ona karşı bir his vardı içimde. Belkide yıllarca bastırdığım bir his vardı içimde. O kızı onun yanında görmek kalbime iyi gelmemişti. Onu bit abi gibi görseydim eğer bu hisler olmazdı. İnsanın bir şeyi kendine itiraf etmesi kadar zor bir şey yoktu bu hayatta. Ne diyecektim ki ona? Doğaçlama ilerlesem daha az utanırdım.

 

: Nasıl denilir bilmiyorum ben ama sana bir şans vermek isterim. Ama bu şansın iki aile arasında bir sıkıntı çıkartmasını istemem. Eğer sıkıntı çıkartmadan olacaksa evet Zeyd galiba benim de sana karşı içimde bir his var.

 

Derin bir nefes aldım ve mesajı attığım gibi telefonumu da yatağımın üzerine attım. Bunu dediğime inanamıyordum. Abi dediğim adama karşı içimde bir his olduğunu ona söylemek çok garip bir şeydi.

 

Telefonum uzun bir süre sessiz kaldı. Ardından ise mesaj sesi geldiğinde yavaşça telefonumu elime aldım ve bana yazdığı mesajı okudum.

 

Zeyd Abi : Çeçen kızım. Sen evet dedin ya ben hallederim her şeyi. Hiç bir sorun olmayacak Allah'ın izniyle. Mutluluğumu bu klavyede anlatamam sana ama göstereceim elbet bir gün. Seni Allâh rızası için çok seviyorum Çeçen yüzlüm.

 

Mesajına sadece bir tane kalp bıraktım ve çıktım. İçimde öyle bir his vardı ki ne yaptığımı bilmiyordum. Göğüsüme oturmuş sanki bir öküz vardı ve kalkmak bilmiyordu. Yavaşça yerimden kalktım ve mescide gittim. Kimse yoktu. Meryem geldiğinde başıma aldığım örtüyü ve eteği çıkartmamıştım. Onu düzledim ve hemen en köşeye geçtim ve namaza durdum. Namaza durduğum gibi gözlerimden yaşların boşalması bir oldu. Ne yapıyordum ben böyle? Aklım da dahi olmayan bir adama ümit vermiştim. Kaderim olur muydu bilmiyordum ama olmasını istemeye başlamıştı kalbim.

 

Secdeye eğildiğim gibi kapattım kendimi. Eğildikçe yükseldiğimiz tek yere bıraktım kendimi. Kalbimin ağrısı tarif edilemezdi ama sanki söküyordu birisi kalbimi. İçimde ki ümit daha da büyüdü ona karşı. Bir anda mı sevmiştim ben onu yoksa zaten yıllardır seviyor muydum ki ben onu? Saklamıştım kendimden de herkesten de. Kalbime bile kilit vurmuştum ben yıllar önce. O kilidi bana kendisi vurdurmuştu. Yanında gördüğüm kadınlar ile mecbur kalmıştım çünkü ben babam gibi bir adam istiyordum. Dokunduğu ilk kadın ben olmak istiyordum. O yüzden annem gibi korumuştum ben kendimi. Ama kalbim yıllar önce ki gibi atmaya başlamıştı ve ben ona bu sefer dur diyememiştim.

 

Kafamı yavaşça kaldırdım secdeden. Gözlerimin önü buğulandığı için hiç bir şey göremiyordum. Tekbir getirip geri gittim secdeye. Biraz daha döktüm içimi, içimi benden daha iyi bilene.

 

Namazımı bitirdiğim de secde ettiğim yer hep ıslanmıştı. Yavaş yavaş tesbihimi çektim. Bir yandan tesbihimi çekiyordum bir yandan da içimi çekiyordum. En sonunda tesbihimde bitince içime doğan o rahatlama ile kalktım yerimden ve odama geçtim. Gözlerimin kızardığına emin olduğum için biraz ellerim ile rüzgar yaptım ve masama geri oturdum. Telefonumdan gelen bildirim sesi ile hemen telefonumu elime aldım. Zeyd abiden bir mesaj vardı. Daha doğrusu bir fotoğraf atmıştı. Fotoğrafa besmele çekerek tıkladım. Çünkü onun işi belli olmazdı.

 

Fotoğrafta kendisini alt yandan çekmişti ve penceresinin önündeydi. Bu açıdan bile yakışıklıydı. Hemen fotoğrafı kapattım ve başımda ki örtüyü düzleyerek perdemi yavaşça açtım. Penceremden onun penceresi rahat bir şekilde görünüyordu.

 

Kendi penceresinin önünde tekerlekli sandalyesine oturmuş bir şekilde bana gülümseyerek bakıyordu. İstemsiz bir şekilde bende ona gülümsedim. Ardından ise gözlerini benden çekti ve elinde dahi zar zor tuttuğu telefona bir şeyler yazmaya başlayımca hızlıcs telefonumu açtım ve onu beklemeye başladım. Onu beklemenin bile heyecan verici olduğunu anlamak sanki imanıma yaptığım en büyük ihanet gibi gelmişti. Kendimden utanmıştım o an.

 

En sonunda gelen mesaja baktım ve içime dolan o mutluluğa ve hayallerime engel olamadım.

 

Zeyd Abi : Şimdilik böyle idare edeceğiz Çeçen kızım. Sonra sana öyle bir sarılacağım ki hayatında en güvende hissettiğin yer benim kollarım olacak. Harama bulaşmadan helal olarak alacağım seni Çeçen güzeli.

 

Kafamı kaldırdım ve penceremden ona baktım ve gülümsedim. Sahipsiz notlar gönderen adam umarım sahipsiz kalbime de güzel bir sahip olurdu. Çünkü ümit etmiştim. Eğer beni yarı yolda bırakırsa diğer dünyada çekeceği vardı. Gözlerine daha fazla bakmak istemediğim için kafamı telefonuma eğdim ve bende ona cevap yazarak perdemi kapattım.

 

: İnşallah Zeyd. İnşallah.

 

 

 

 

Bölüm : 16.01.2025 13:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...