12. Bölüm
MozaikKule / SAHİPSİZ NOTLAR / 12. BÖLÜM ❄

12. BÖLÜM ❄

MozaikKule
mozaikkule

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °

 

 

❄❄❄

 

 

Ona yazdıktan sonra telefonumu yavaşça geri masama koydum ve yatağımın üzerine oturdum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Yıllar önce duyduğum duygular yeniden sanki su üstüne çıkıyordu. Bastırdığım her duygu geri geliyordu kalbime. Derin bir nefes aldım ve kalbimi tuttum. İki aile arasında bu yüzden bir sıkıntı çıksın istemiyordum. İslam'a aykırı bir şey yapmak istemiyordum. Gördüğüm o görüntüyü nasıl unutacağımı ise bilmiyordum.

 

Her şey bir yalan olabilirdi ama ben gerçekliğe güvenerek gidecektim. Kendimi geriye doğru attım ve odamın beyaz tavanını izledim biraz. İtiraf ettikten sonra ne yapacaktım ki ben? Hem daha bir kaç gün önce benim çirkin olduğumu söylemişti. Nasıl bir kaç günde fikri değişebilirdi ki bir insanın? Bunları soracaktım. Bir yola çıkmak istiyorsa kalbim yolun başında fikir ile hareket edecektim ki yolun devamında kalbime bir şey olmasın.

 

Uzun bir süre tavanı izledikten sonra ezan sesi ile uzandığım yerden kalktım. Abdestim vardı o yüzden ezan okunurken üzerimi düzledim ve mescide geçtim. Abimin gelmesini umut etsem de abim gelmedi ve bende ezan bittikten sonra namaza durdum. Az önceki gibi ağlayamamıştım ama huşu içinde kılmıştım namazımı.

 

Selamımı verdikten sonra tesbihimi çektiğim sırada dış kapı açıldı. Annem ve babam gelmişti. Onların gelmesi ile evimize ikisinin şen kahkaları dolmuştu hemen. Babam gibi seven imanlı bir eş istiyordum ben. Tesbihimden sonra Zeyd'in böyle olması için dua ettim. Ona abi demek ağır gelmişti duamda. Mescidin kapısı açıldı ve annem ve babam da içeriye girdiler ve iki kişilik cemaatlerini oluşturdular. Onlar namaz kılarken bende onları izledim. Babamın anneme yıllardır imamlık yaptığını bilmek çok güzeldi. Eşi ile cemaat olan annemin o güzel kısmetinden istiyordum bende.

 

Onlar namazlarını kılarken bende mescidden çıktım ve mutfağa geçtim. Abim masada oturmuş poşetin içinde olan bir şey yiyordu. Hızlıca yanına koştum ve poşeti açıp içine baktığım da abimin elindekinden hariç bir bir tane daha adana dürüm olduğunu gördüm. Hızlıca elimi ona atacak iken abim elimi havada yakaladı. "O da benim. Seninki orda." Masanın diğer tarafını gözleri ile işaret etmişti. Kaşlarımı çattım ve gösterdiği yerdeki poşeti aldım. İçini açtığım da bir tane dürüm bir tane salata ve bir tane de ayran olduğunu gördüm.

 

"Sana neden iki tane almışlar? Bende istiyorum iki tane." Abime baktığımda halinden memnun hayvanlar gibi dürümü yediğini gördüm.

 

"Benim bünyem ile senin ki bir mi?" Haklı olmasına rağmen kıskanmıştım. Arkamdan bir tıkırtı gelince kaşlarım çatık bir şekilde o tarafa baktım. Babam elinde bir sürü çikolata ile bana bakıyordu. Gözlerim kocaman açıldı ve babama gülümsedim.

 

"Yemeğini ye hepsi senin güzel kızım." Abime döndüm ve dil çıkarttım. Ona almadıklarını sanmıştım.

 

"Salak salak hareketler yapma. Babam sana şov yapıyor. Aynısından bana da gizli gizli verdi." Babama döndüğümde babam sinir ile kaşıklıkta duran silikon kepçeyi aldı ve tekbir getirerek abimin kafasına attı. Kepçe tam da abimin alnına değmişti.

 

"Abbas oğlum sen sır nedir bilemez misin? Kız üzülmesin diye öyle yaptık dimi seni Amazon maymunu. Hayvan gibi yediğin için bir tane ile doymayan sığır evladım benim. Sende sır tutmak eylemi yok mu evladım?" Babamın sözlerine gülerken abim bana ters ters baksa da umrumda olmadı çünkü babam yanımdaydı. Yavaş yavaş babama yaklaştım ve ona sarıldım. Ama gözlerim hep abime bakıyordu ve gıcık bir şekilde gülümsüyordum.

 

Babamdan ayrıldığımda babam elime çikolatalarımı verdi ve alnımdan öptükten sonra mutfaktan çıktı. Abim ise elimde ki çikolatalara bakıyordu. Ne kadar didişsekte en sonunda ikimizde ortaya koyup ardından ise bölüşüyorduk. Annem bize böyle aşılamıştı.

 

"Seninkiler nerde?" Abim gözlerini çikolatalarımdan ayırdı ve dürümünden bir tane daha ısırarak yüzüme baktı.

 

"Komidinimde." Kafamı salladım ve elimde ki çikolataları masanın üzerine koydum. Neredeyse hepsi tablet çikolataydı. Ve tabiki de boykot değildi. Çünkü benim damak zevkim için müslüman kardeşimin ölmesini istemiyordum. Eğer ki umursamaz olsaydım kendime asla müslüman demezdim. Böyle olanlarada demiyordum zaten.

 

"Yemeğini bitirince koş manavdan portakal ve mandalina al. Bunlardan çikolatalı meyve yapıp akşam hep beraber yiyelim." Abim heves ile kafasını salladı ve dürümünü yemeye devam etti. Bende abimin yanındaki sandalyeye oturdum ve kendi dürümümü yemeye başladım.

 

Ben bitirene kadar abim iki dürümü de yemişti ve masadan kalkarken de ayranımdan bir yudum alıp gitmişti. İlk başta ayrana tiksinti ile baksam da diğer tarafını çevirerek içtim. Abimi ne kadar sevsemde insanların ağzından tiksiniyordum. Ne kadar kendi canımdan olsa bile. Ben yemeğimi bitirene kadar abim çoktan geri gelmişti bile. Hemen çöpleri topladıktan sonra abimin aldığı meyveleri küp küp doğradım ve ardından ise çikolatamı erittim. Ondan sonra ise meyveleri çikolata ile kapladıktan sonra buzdolabında dinlenmeye bıraktım.

 

İşimi bitirdikten sonra içeriye girdim. Annem ve babam her zamanki gibi yeniden sarmaş dolaş oturuyorlardı. Abim ise onlara garip garip bakıyordu. Ben içeriye girince abim hemen kollarını açtı. Bende hızlı hızlı gittim ve abimin kollarının arasına girdim. Bu sarılmalara en çok ihtiyacımın olduğu dönemdeydim. Sanki abim bu ihtiyacımı hissediyor gibiydi.

 

Babama baktığımda ağzında bir şeyler mırıldanıyordu ve annemde ona sessiz sessiz eşlik ediyordu. Yavaşça abime baktığımda onun da bana baktığını gördüm. Yüzümde oluşan tebessüm ile geri babama baktım.

 

"Baba ne söylüyorsun öyle?" Babam yavaşça kafasını kaldırdı ve bana baktı.

 

"Def getirde beraber söyleyelim." Babamın sözü üzerine hemen abimin kollarından ayrıldım ve koşarak babamların odasına girdim. Hemen kapının arkasında olan küçük bölmede olan defi aldım ve hızlıca içeriye girdim. Babam ile annemde ayrılmıştı ve hepsi yerde oturuyordu. Defi anneme verdim çünkü en güzel çalan oydu. Ardından ise annem ve abimin arasına oturdum ve babamı beklemeye başladım. Ne söyleyeceğini merak ile bekliyordum.

 

"Çeçenistan dağlarında kartal gibidir bir Çeçen" Babamın başlaması ile annemde aynı orjinalinde olan gibi def çalmaya başladı. Küçüklüğümden beri sürekli annemin ve babamın bize söylediği nasheeddi bu. Türkler ve Çeçenler arasında olan kardeşlik adına Grup Kardelenin seslendirdiği çok güzel bir nasheeddi. Devamında abim, ben ve annem de babama eşlik ettik.

 

"Özgürlük savaşçısıdır, yalnız kurttur her Çeçen

Çeçenistan dağlarında kartal gibidir bir Çeçen

Özgürlük savaşçısıdır, yalnız kurttur her Çeçen"

 

Okuduğum, gördüğüm her şeyde hayran kalmıştım Çeçenlere. Aynı babam gibi kendi kanım görmüştüm her savaşçıyı. Ama şimdiki Rus kölesi olmuş olanları değil. Şamil Basayev'in askeri olanları, özgürlük için, İslam için canını verenlere hayran olmuştum ben.

 

"La ilahe illallah, sevdamızsın Çeçenya

La ilahe illallah, kavgamızsın Çeçenya"

 

İyice seslerimiz yükselmişti. Aynı zaferi Filistin ve Suriye için istedim Allah'tan. Ümmet için büyük bir zafer istedim. Sadece Mescid-i Aksa işgal altında değildi. Mescid-i Nebi de Kabe'de işgal altındaydı. Hemde sessiz bir işgal. Bütün ümmet ise dininden uzaklaştırılarak işgal ediliyordu ve onlar ise bunu savunuyordu.

 

"Eğilmedik tarih boyu düşmanın karşısında

Şeyh Şamil'in yolundayız Allâh şahittir buna."

 

Şey Şamil... Kabe'nin üzerine Bilal'i Habeşiden sonra ikinci ve son çıkan insan, kahraman, mücahit ve inşallah da şehit.

 

"Eğilmedik tarih boyu düşmanın karşısında

Şeyh Şamil'in yolundayız Allâh şahittir buna

La ilâhe illallah sevdamızsın Çeçenya

La ilahe illallah kavgamızsın Çeçenya"

 

Babama babama baktığımda gözlerinden akan yaşları gördüm ve sustum. Devam edemedim. Abim de aynı benim gibi görmüş olarak ki o da sustu. Ardından ise annem yavaşça bıraktı defi elinden ve babama sarıldı.

 

"Ümmet ölürken bu kadar mutlu olmak müslüman gibi hissettirmiyor cennet gülüm." Babamın ağlamaktan boğulmuş sesi ile benim de gözlerim doldu. Abim yavaşça elini omuzuma koydu ve başımı göğüsüne yasladı. Ne ağlayabildim nede susabildim. Çünkü ne Filistin nede Suriye benim davamdan çıkmış değildi. Ümmetin sorunu benim de sorunumdu. Sorun olarak görmeyenin imanı olmazdı. Çünkü hadiste diyordu Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

 

“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!”

Müslim, Îmân 93-94. Ayrıca bk. Tirmizi Et’ime 45, Kıyamet 56; İbni Mâce, Mukaddime 9, Edeb 11

 

Peki ya Filistin'i, Suriye'yi, Çeçenistan'ı, Afganistan'ı ve orada olanları sorun etmeyenler gerçekten müslümanmıydı. Hayır! İmansız İslâm İslamsız müslüman olmaz.

 

Babamın ağlaması yavaş yavaş geçince annem ile beraber kalktılar ve odalarına geçtiler. Abim ve ben ise öylece kaldık orada. Yavaşça kafamı kaldırdım ve abime baktım. Onun da gözleri dolmuştu. Ama yinede gülümsüyordu.

 

"Unutma Allah nurunu tamamlayacak. Ve İslâm'ı din edinenler yenilmezler Şehide. Abdullah Galip Bergusi'ye bak. Yıllardır hapiste ve hala hapiste. Peki ya o yenildi mi? Hayır güzelim. Çünkü o ne dedi?"

 

Abimin cümlesini ben tamamladım. "Gerçek mahkum, Allah'ın zikrinden uzak olandır. Hakiki esir ise nefsine köle olmuş kişidir." Yaşayan Şehidin böyle sözleri çoktu. İnsanın zihnine değil görebileceği her yere yazması gerekiyordu ki cihadı unutmaması lazımdı. Filistin'i unutmaması lazımdı.

 

Yunan bile 500 yıl önce kaybettiği Ayasofya'yı alma hayali ile yanıp tutuşuyor iken Osmanlı torunları 100 yıl önce kendi elleri ile bıraktığı Mescid-i Aksa için orası Arap toprağıydı diyor. Bu kafa ile Mescid-i Aksa'yı değil her toprağını kaybeder Osmanlı.

 

Umudumuz gidiyordu ama Allah'a bağladığımız umudumuz hala yerinde duruyordu elhamdülillah. Yavaşça abimin kollarından kalktım ve abime baktım.

 

"Burada bekle de yaptığım tatlıyı getireyim." Oturduğum yerden kalkacağım sırada kolumdan tuttu ve durmamı sağladı.

 

"Eğer izin verirsen Zeyd'i de getireyim o da yesin. Eğer sende izin verirsen?" Onun adını duymam ile olduğum yerde dondum kaldım. Ne diyecektim ki? Onu görmek istiyordum ama harama girmek istemiyordum. Abimin bizi yalnız bırakmayacağını biliyordum ama yinede onu görünce deli gibi atacak bir kalbim de vardı. Yıllar önce ona hissettiğim sahipsiz hislerimin şimdi sahibi vardı ve bu beni çok heyecanlandırıyordu.

 

"Sen bilirsin abi. İstersen getir." Hızlıca yerinden kalktı ve alnıma bir öpücük bıraktı.

 

"Hadi sen üstünü giyin Zeyd abini getirene kadar." Abin... Onu abim olarak bilmiştim yıllardır. Ama içime gömdüğüm hisleri kimse bilmiyordu. Nasıl diyecektim ben abime? Ne diyecektim? Sadece kafamı salladım ve abime bakarak gülümsedim. Abim hızlıca gidince bende hemen yerimden kalktım ve odama girdim. Üzerime ilk önce geniş haki yeşil bir elbise giyindim ve üzerine de siyah şalımı omuzlarımı örtecek şekilde başıma bağladım. Aynadan kendime baktığımda üzerimde gösterişin olmaması hoşuma gitmişti. Odamdan çıktığım da dış kapı çaldı ve bende hemen kapıyı açtım.

 

Gördüğüm ilk kişi abim olmuştu. Abimin önünde tekerlekli sandalyede oturan Zeyd abiyi de ondan sonra görmüştüm. Gülümsedim ve içeriye geçmeleri için kenara çekildim. Abim de hemen Zeyd abiyi içeriye doğru sürükledi. Tam halıya gelecekleri sırada hemen abimin kolunu tuttum. "Annemin öfkesini istemiyorsanız bekleyin." Abim anlamış gibi hemen ellerini tekerlekli sandalyeden çekti ve durdurdu. Bende hemen banyoya gittim ve iki üç tane ıslak mendil alarak geri döndüm.

 

"Ben kaldırayım sen hemen sil Şehide." Kafamı salladım ve yere eğildim. Zeyd abiye baktığımda mahçup bir şekilde bana bakıyordu. Kafamı yere eğdim ve abimin sandalyeyi kaldırmasını bekledim. Kaldırdığı anda ise sandalyenin tekerleklerini iyice sildim ve yerden kalktım.

 

"Kusura bakma Şehide. Sana da zahmet verdim." Sorun değil der gibi gülümsedim.

 

"Bir şey olmaz Zeyd. Kardeşimiz gibisin sen bizim. Böyle durumların lafı bile olmaz." Abimin sözü üzerine ikimizinde yüzü düşsede abime belli etmemeye çalıştık. Benim olduğum gibi o da bu durumu düşünüyordu. Derin bir nefes aldım ve abime baktım.

 

"Siz içeriye geçin. Ben tatlılar getireyim." Abim yavaş yavaş Zeyd abiyi oturma odasına sürdü bende hemen mutfağa geçtim ve çikolatalı meyveleri dolaptan çıkarttım. Annem ve babama ayırdıktan sonra geri kalanını üçe böldükten sonra hepsini tepsiye koydum ve içeriye girdim. Abim Zeyd abiyi tekli koltuğa oturmuştu ve sandalyesini de girişe koymuştu. Abim de tekli koltuğun yanında ki kanepe de oturuyordu. İlk önce abime verdim ardından ise Zeyd abinin tabağını da kucağına koydum. Ona abimin yedireceğini bildiğim için abimin yanına kendi tabağımı alıp oturdum. Abim hemen Zeyd abinin tabağından bir tane meyve aldı.

 

"Koca bebek aç ağzını." Zeyd abi gözlerini devirdi ve abimin uzattığı meyveyi ağzına alıp çiğnemeye başladı. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırsam da yüzümün şekiline engel olamadım.

 

Zeyd abi ağzındakini yutunca abime sitem ile baktı. "Yemin ederim Abbas beni rezil etmekte üstüne yok kardeşim ya." Abim Zeyd abiye öyle bir bakış attı ki artık gülmemek elimde değildi. Elimi ağzıma kapattım ve sessiz sessiz kahkaha attım.

 

"Olur mu hiç öyle Zeydciğim. Ne rezil olması? Sen dışarıda olmadığımıza şükret. Benim sayemde kız tavlayamazdın imana gelirdin." Zeyd abinin yüzü iyice düşmüştü. Başını yere doğru eğdi ve ne abime nede bana baktı. "Noldu lan?"

 

"Sorma Abbas." Zeyd abi öyle derin bir nefes aldı ki bütün odada onun nefesinin sesi yankılanmıştı sanki.

 

"Sorum bir kere. Hadi söyle." Zeyd abi gözlerini yavaşça kaldırdı ve ilk bana gözlerinde olan duygular ile baktı ardından ise abime.

 

"Karı kız işlerini bıraktım ben." Abim şok bir şekilde Zeyd abiye baktı. Bana aşık olduğunu bilmesem bende inanmazdım. Aslında güvenmek istesem de insanın içinde her zaman bir 'acaba gerçek mi?' kalıyordu.

 

"İmana mı geldin?"

 

"Hemde ne iman. Onu gördüğüm an kalbim duracak gibi oluyor. Gözlerim ondan başkasını görmez oldu. Bilmiyorum kardeşim galiba ben o kızı hep seviyormuşum da haberim yeni olmuş." Abim inanmaz gibi elini hava da salladı ve geriye doğru yattı. Bir yandan da inanmaz bir şekilde gülüyordu.

 

"Kızın bundan haberi var mı? Hayır eğer imanlı biriyse sana bakmaz en baştan söyleyeyim." Zeyd abinin yüzü düştü. Ama benim düşürecek bir şeyim yoktu. Eğer kendini düzeltir ve eski hayatını siler ise ben onu kabul ederdim.

 

"Haberi var ve kabul ediyor ama ailesi sorun çıkartabilir." Abim kaşlarını kaldırdı ve kendini attığı yerden geri kalktı ve dirseklerini dizlerine dayayarak kollarını aşağıya doğru serbest bıraktı.

 

"Kız istiyorsa gerisini boş ver. Hem olmaz ise bizimkiler de gelir, bende gelirim. Konuşuruz kızın ailesi ile. Bu ne saçmalık ikisi birbirini sevdikten sonra kimse duramaz aralarında. Olmaz böyle şey." Keşke abim bu kadar cesurca konuşmasaydı. Çünkü dediği her şeyin başına patlama ihtimali çok yüksekti. Ben onları sessiz sessiz dinliyordum.

 

"Bilmiyorum kardeşim. Duam vermeleri yönünde çünkü ben onu kendimi bildim bileli seviyormuşum." Abim ayağa kalktı ve Zeyd abinin tam yanında yere eğildi.

 

"Merak etme. Sen adam gibi seveceğim de ben sana alırım o kızı." Zeyd abinin gözleri parlamıştı.

 

"Alır mısın lan gerçekten?"

 

"Alırım oğlum niye almayayım?"

 

"Söz ver Abbas. O kızı bana alacağına ve yardım edeceğine söz ver." Abim sabır çeker gibi bir hareket yaptı. Ben ise abime endişe ile bakıyordum. Çünkü vereceği söz kendisini yaralayabilirdi.

 

"Söz veriyorum Zeyd. Söz veriyorum kardeşim. O kızı senin nasibin yapmak için elimden geleni yapacağım." Dertsiz başına dert alan bir abi ile yaşamak işte bu kadar zordu. Zeyd abi teşekkür ettikten sonra abim ayağa kalktı ve arkasını Zeyd abiye döndü. Bende yalandan bir gülümseme ile Zeyd abiye bakarken O da bana gülümsedi ve göz kırptı.

 

Ne olacaktı bilmiyorum ama iki ailenin de arasında ki dostluğun benim yüzümden bozulmasını istemiyordum. Ayrıca yıllarca kendimden bile gizlediğim aşkımı sahipsiz kalbime itiraf etmişken onu kaybetmek istemiyordum. Sahipsiz kalbimime aşık olan adamı kaybetmek istemiyordum ben. Ne yapacaktım ben? Nasıl çıkacaktım bu çıkmazdan? Aklımda ki sorular sanki bütün bedenimi ele geçirecekti.

 

 

❄❄❄

 

 

 

° ELHAMDÜLİLLAH °

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 20.01.2025 08:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...