

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °
❄❄❄
Abim geri yanıma oturduğunda babam da içeriye girdi ve ilk önce bize ardından ise Zeyd abiye baktı. Hemen Kosova döndü ve anneme seslendi. "Zeyd gelmiş üzerine bir şeyler giy öyle gel." Babamın sert ses tonu beni endişelendirmişti. Neden bu kadar sert bir şekilde konuştuğunu anlamamıştım. Çünkü anneme her zaman kibar ve nazikti. Babam geri bize döndü ve Zeyd abiye baktı. Ona yeniden baktığında bu sefer yüzünde gülümseme vardı. "Geleceğini söyleseydin oğlum hazırlık yapardık." Babamın sitemli sesinden sorunu anlamıştım. Annem evde açık dolaştığı için sadece annemi kıskanmıştı.
Hemen ben kafa girdim ve babama baktım. "Biz çağırdık. Çikolatalı meyve yaptım abim de getireyim dedi. Bizde siz annem ile vakit geçirirsiniz diye size dememiştik. Onun bir suçu yok yani." Babamın yüzü hemen yumuşamıştı ve bana döndü.
"Sorun değil güzel kızım. Hadi şu tatlıdan getirde bizde yiyelim." Hemen kafamı salladım ve oturduğum yerden kalkarak mutfağa gittim. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Tam annemlere ayırdığım tabakları alacağım sırada birisi omuzuma dokundu ve endişenile arkamı döndüm. Annem arkamda bana tebessüm ile bakıyordu. Onu görünce ben de tebessüm ettim.
"Yardım edeyim dedim kızıma." Annem her zaman babama göre daha sessizdi. Kişilik olarak hep böyleydi ve onun bu hali bile bana bir çok şey öğretmişti. Ben hiç bir zaman babam ile kavga ettiklerini hatırlamıyordum. Babam ne zaman bir şeye sinirlense annem onu sakinleştirirdi ve babam hemen yumuşardı. Annemin tabağını eline verdiğim de annem kaşlarını çattı. "Neden iki tane tabak var?"
"Birisi senin birisi babamın." Bir anlım anlamamıştım. Annem ise sitem eder gibi baktı ve diğer tabak ile kendi elindekini birleştirdi.
"Babanın ayrı tabaktan yiyebileceğini mi düşünüyorsun Şehide'm? Başımıza büyük kavga çıkartır sinirini de abinden alır." Haklıydı o yüzden annemden özür diledim ve diğer tabağı makinaya koydum. Ben onu makinaya koyana kadar annem çoktan içeriye gitmişti bile. Bende makinaya koyduktan hemen sonra içeriye girdim. Annem ve babam yan yana abimin yanına oturmuşlardı ve hazırladığım çikolatalı meyve tabağından yiyorlardı. Babam, abim ve Zeyd abinin arasında bir sohbet dönüyordu ama ne olduğunu anlamamıştım. Bende Zeyd abinin yanında kalan tekli koltuğa oturdum.
Abim bir anda bana baktı ve konuşmaya beni de kattı. "Şehide'de gelsin o zaman. Hem Zeyd bu şekildeyken yardım edemez ve Şehide'de yanımızda durur." Dükkandan bahsettiklerini şimdi anlamıştım ve gözlerimi devirdim. Tam hayır diyeceğim sırada babam abime cevap verdi.
"Aslında iyi fikir. Hemde Zeyd'e de yardımcı olur." Gözlerim kocaman açılmış bir şekilde babama baktım.
"Baba ne işim var benim dükkanda? Gitsin işte ikisi." Babam omuzlarını silkti ve bana baktı.
"İkra ve Müzeyyen ile dönüşümlü gideceksiniz kızım. Zeyd iyileşene kadar idare edin. Sonra zaten ikisi halleder. Hem başlarında bir kadın olması daha iyi. Yoksa bu iki dingilin bir şey becerebileceği yok." Bir anda hem abim hemde Zeyd abi alındıklarını ifade eden garip bir ses çıkarttılar. Bende sinsi sinsi gülümseyerek ikisine baktım.
"Tabiki de babacığım. Ben ikisine de göz kulak olurum." Abim oflamaya devam etsede Zeyd abinin keyfi fazlası ile yerindeydi. Aslında benim içinde bir değişiklik olurdu hemde Zeyd abiyi daha iyi tanıma fırsatım olurdu. Onu ne kadar dışarıdan tanısam da ona asla bir eş gözü ile bakamadığım için hep bir abi modeliydi gözümde. Ve ben bu abi modelini kendi içimde bile bir el modeline çevirmekte zorlanıyordum. O yüzden aradığım fırsat ayağıma gelmişti.
Biraz daha sohbet ettikten sonra yarın onlar ile gideceğime kararlaştırdık ve abim ve Zeyd abi evden çıktılar ve abim Zeyd abiyi bıraktıktan sonra döneceğini söyledi. Annem ben ve babam içeride öyle oturuyorduk. En sonunda annem ayağa kalktı ve bana gülümseyerek baktı. "Şehide tabakları alalım kızım. Sende bana mutfakta yardım et." Bende anneme gülümsedim ve kafamı salladım.
Tabakları aldıktan sonra annem ile beraber mutfağa geçtik ve annem yavaşça arkamızdan kapıyı kapattı. Kaşlarımı çatarak anneme baktığımda o da bana bakıyordu. "Anne bir şey mi oldu?" Annem yavaşça sandalyeye oturdu ve bana gülümsemeye devam etti.
"Onu sen söyle annecim. Bir şey mi var acaba? Yada birisi?" Annemin meraklı ve sevecen gülümsemesine karşılık vermeyi ne kadar istesem de yüzüm bir anda düşmüştü. Öğrenmiş miydi? Endişeden bütün bedenim kasıldı ve hareket dahi edemedim. Annem ise hala gülümseyerek bana bakıyordu. "Şehide güzel kızım benim. Sevdiğin birisi olabilir, konuşmak istiyor olabilirsin ama bunu benden saklamana gerek yok. Ben bunlara kızacak bir insan değilim. Hadi söyle kızım. O notların sahibi kim?" Annemin bir şey söylemeyeceğini biliyordum ama notların sahibinin Zeyd olduğunu bilince nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordum. Kendimi zorlayarak annemin yanında ki sandalyeye oturdum ve yüzümü ona döndüm. Eninde de sonunda da bu konuşma zaten annem ile yapılacaktı.
"İlk önce notları nasıl buldun?" Annem omuzlarını silkti ve soruma cevap verdi.
"Odana girdim kitap ve kalem alacaktım bir anda önüme çıktı. Senin yazın olmadığı içinde dikkatimi çekti bende okumuş bulundum kızım." Kendimi zorlayarak ona gülümsedim. "Hadi annem söyle artık. Kim bu seni seven beyefendi?" İçimden besmele çektim ve annemin gözlerine daha da dikkatli baktım.
"Senden ricam bu anlatacaklarımı babama veya abime söylememen." Annem kafasını onaylar gibi salladı.
"Sen söyleyene kadar söylemem kızım. Söz." Derin bir nefes aldım ve belkide kendi elim ile kendi kuyumu kazan komışama başladım.
"Notların sahibini brn ilk başta bilmiyordum. Hatta artık benim için sahipsiz notlar haline gelmişti. Sonra Zeyd abinin kaza yaptığı gün onun cebinde de aynı nottan buldum ve norların sahibinin o olduğunu anladım." Biraz sustum ve annemin şaşırmasını bekledim. Ama annem şaşırmamıştı. Bende kaldığım yerden devam ettim. "Sonra bana bir şans ver diyince benim de ona karşı hislerim olduğunu anladım anne. Ona baktıkça onu bir abi olarak görmediğimi anladım ve bende ona eğer kendini düzeltirse olabileceğimizi söyledim. Bunu babamlara nasıl dicem bilmiyorum ama ona bir şans vermek dahi istemedim. Kalbimi susturmak istedim anne. O notların sahipsiz kalmasını istedim. Ailelerin arası bozulmasın istedim ama kalbim susmadı." Annem yavaşça yerinden kalktı ve bana sarıldı. Annemin sarılması ile gözlerimden süzülen yaşlara engel olamadım. "Onu nasıl sevebilirim anne ben? O çok farklı ben ise ondan da farklıyım. Benim gibi bir kadın öyle bir bir adamı nasıl sever anne?" Annem yavaşça benden ayrıldı ve yere dizlerimin dibine oturdu.
"Bak gül yüzlü kızım bir kalp severse sevdiği için değişir. Sen ben onu nasıl sevebilirim diye sorma. Çünkü kalbin sevmiş zaten onu. Eğer Zeyd'de seni seviyorsa zaten senin ile beraber İslam'a yönelir. Unutma güzel kızım. Şehide öncesinde Rus bir Hristiyandı. Ebu Cendel'i sevince müslüman oldu. Emin ol Zeyd'de öyle olacak. Ama senin ona bir zaman vermen lazım." Annem biraz sustu ve nefesini toparladıktan sonra devam etti. "Zaten ben anlamıştım oğlanda bir değişiklik olduğunu. Sana sürekli bakmasından sana gülümsemesinden. Sürekli senin yanında olmasından anlamıştım ben kızım. Zeyd'in anneside anladı. Ayrıca sakın iki aileyi düşünücem diye kendi kalbine ihanet etmek akkından bile geçmesin. Hem seni bilmediğimiz birine vermektense elimizde büyüyen birine vermek daha iyi. Siz uygun bir şekilde görüşmeye devam edin ama sakın Şehide ileri gitmesine izin verme kızım. Sonuçta o çok bilmiyor ama sen biliyorsun. Yavaş yavaş anlat ona dinini. Eğer sonra baktın istediğin gibi bir eş olursa o zaman babana söyleyelim. Şimdiden herkesi ayağa kaldırmaya gerek yok zaten. Sen sadece kalbine güven ve Allah'a sığın. En güvenilir yere." Annemiz sözleri sanki içime bir su serpmişti. Annemin böyle konularda arkamda olması o kadar güzel bir duyguydu ki daha da ağladım. "Hadi dik dur ve kalk. Sen yanlış bir şey yapmadın kızım. Yapmayacaksın da. Sana güveniyorum Şehide'm. Hadi sık göz yaşlarını ve yanlarına gidelim.
Annem önümden kalktı ve başıma bir öpücük bıraktıktan sonra mutfaktan çıktı. Bende o gidince hemen gözlerimde ki yaşları sildim ve yerimden kalktım. Annem haklıydı. Ben kalbim sevdi diye suçlu değildim çünkü sevmek suç değildi. Harama girmedikçe. Musluktan elime biraz soğuk su aldım ve yüzümü yıkadıktan sonra hemen sildim ve gözlerimin kızarıklılığının geçmesini bekledim.
Ardından ise bende mutfaktan çıktım ve oturma odasına girdim. Annem ve babam yeniden sarmaş dolaş oturuyorlardı ve abimde gelmişti. Ben geçip abimin yanına oturdum ve sessiz bir şekilde bekledim. Kimse konuşmuyordu. Acaba annem söylemiş miydi? Bana söz vermişti söylemezdi.
"Neden herkes bu kadar sessiz?" Babam yavaşça bana baktı ve bilmediğini ifade eder gibi omuzunu silkti. "Bir şeyler yapalım benim de canım çok sıkılıyor." Bu seferde abime baktım. Abim ise bana bakmak yerine telefonunu çıkarttı ve bir şeyler izlemeye başladı. Hırsla yerimden kalktım ve oturma odasından çıktım. Hiç bir şey yapmama günlerindeydiler yeniden. Onların bu hali canımı fazlasıyla sıkıyordu.
Odama girdim ve telefonumu elime aldım. Aklıma ilk İkra geldi. Onun ile biraz konuşarak dertleşebilirdim. Sonuçta abisinin beni sevdiğini bilen ilk kişi oydu.
: Selamın aleyküm. Ne yapıyorsun?
Biraz bekledim ama cevap gelmedi. Onun yerine bana başka birisinden bir mesaj geldi. Mesaj ondandı. Hemen attığı mesaja girdim ve okumaya başladım.
Zeyd abi :Aleyküm selam Güzel Çeçen kızım. İyiyim sen neler yapıyorsun?
Anlamamıştım İkra'ya yazdığım şeyi o nerden biliyordu?
: İkra'ya yazdığım şeyi nerden biliyorsun Zeyd abi?
Geç cevap versede ona yazarken sıkılmam geçip gitmişti.
Zeyd abi : Birincisi bana abi deme artık. Seni bir abinin düşünebileceğinden daha farklı düşünüyor ve seviyorum ben Çeçen kızım. İkincisi ise onun telefonuna işim vardı o yüzden aldım.
Düşüncesi umarım midemi bulandirabilecek bir şey değildir. Biraz durduktan sonra onun mesaj yazmasının zor olacağını düşündüğüm için aramak istedim ama kulağına göteremeyeceği için daha büyük sıkıntı olacağı aklıma geldiği için arama fikrimden vazgeçtim.
: Umarım o fikirlerin sapıkça bir şey değildir. Aklımda mide bulandırıcı bir şey olmanı istemiyorum. Ayrıca insanlar içinde sana abi demek zorundayım.
Zeyd abi : Mide bulandırıcı bir şey değil. Kendimi düzelttim Şehide. Hem sana karşı öyle iğrenç bir şey düşünmem ben. Ayrıca tek kaldığımızda bari abi deme bana. Kalbim artık kaldırmaz bunu.
Aslında haklıydı. Artık bir yolun başındaydım. Bu yol belkide çok kötü bir sona sahipti belkide çok güzel ama emin olduğum tek şey bu yolun çok zor bir yol olacağıydı. Hemen isim yerine girdim ve ilk adımı ismini değiştirerek yaptım.
: Haklısın Zeyd. Buna alışmam belki zor olacak ama bu yola girdik artık.
Zeyd : Seninle olan bu yol çok güzel olacak Çeçen kızım.
: İnşallah.
Uzun bir süre yazmadı. Ama mesajlardan çıkmadıda.
Zeyd : Pencereden baksana. Güzelliğini özledim.
Mesajı okurken kendi kendime gülümsedim. Bu şekilde ki lafları insanın içine umut tohumları ekiyordu. Üzerime hemen örtümü ve feracemi aldım ve yavaşça perdemi açtım. Yeniden ordaydı. Penceresinden bana gülümseyerek bakıyordu. Bende ona gülümsedim.
Aklıma gelen şey ile hemen telefonumu aldım ve ona yeni bir mesaj yazdım.
: Annem öğrendi.
Zeyd : Hadi canım! Şaka mı yapıyorsun? Bir şey dedi mi? Aslında Amina teyze bir şey demez.
: Yok zaten bir şey demedi. Sana bir şans vermemi söyledi.
Zeyd : Canım annem ya. Damadını çok seviyor.
Gülümsedim ve penceremden ona baktım. O da telefona bakarak sırıtıyordu.
Zeyd : Yazmak çok zor oluyor görüyorsun arayabilir miyim? Müsait misin?
Arkama baktım ve pencerenin önünden çekilerek odamın kapısını kilitledim. Onun ile ilk defa konuşacak gibi hissediyordum ve bu beni çok heyecanlandırmıştı.
Zeyd : Kapıyı kilitlediğine göre arayabilirim demektir bu.
Ardından ise telefonuma düşen arama bildirimi ile biraz bakıştım. Kalbim çok hızlı atıyordu ve sanki nefesim çiğerlerime gitmek yerine başka yerlerime gidiyordu. Pencerenin önüne geçtim ve aramayı öyle kabul ettim. Onun başlamasını bekledim. Eğer ki ben başlasaydım yıllardır verdiğim Allah'ın selamını yanlış söyleyebilirdim.
"Selamın aleyküm Çeçen kızım." Derin bir nefes aldım ve nefes almak ile birlikte onun güldüğünü hem gördüm hemde kulağımda ki telefondan duydum. Onun tefonunu kulağın da değildi ama kulağında kulaklığı vardı.
"Aleyküm selam." Yeniden derin bir nefes aldım. "Zeyd." Yüzünde oluşan o gülümsemeyi hayatımda ilk defa görmüştüm. İstediğini elde eden çocuk gibi gülüyordu.
"Zeyd sana kurban olsun." Kaşlarımı hemen çattım.
"Yanlış. Bana değil beni verene." Hemen kafasını salladı ve yanlışını düzeltti.
"Zeyd seni verene kurban olsun." Ona bakarak gülümsedim. O zaten bana bakarak gülümsüyordu. "Kusura bakma senin kadar iyi bilmiyorum ama öğretmenim çok güzel. Bazen gözlerimi ondan alamadığım için sözleri beynime yerleşmiyor."
Ne diyeceğimi bilememiş bir şekilde ona öylece bakabildim. "Aynen işte öyle oluyorum." Kahkaha atmaya başlayınca utanç içinde kafamı yere eğdim. Bu kadar güzel iltifat etmesi hoş değildi.
"Sorun değil ama lütfen bu iltifatlarını sonraya sakla. Çünkü benim ile bu kadar fazla flörtleşmen hoş değil." Kafamı kaldırdım ve ona baktım. Ben ona bakınca o da hemen kafasını asker gibi salladı.
"Sen ne dersen öyle olsun." Gülümsedim ve öylece bekledim. Konu açmakta pek iyi değildim o yüzden o işinde ona bıraktım. "Yarın için heyecanlı mısın?" Onlar ile yeni dükkana gidecektim ve tabikide çok heyecanlıydım.
"Evet biraz heyecan var." İkimizde konu bakımındam tıkanmıştık ve öylece birbirimize bakıyorduk. Bir anda kapım çalınca Zeyd'e bakakaldım. "Kapatıyorum Allah'a emanet ol."
"Sende Allah'a emanet ol Çeçen kızım." Sözünü bitirir bitirmez hemen telefonu kapattım ve ardından ise perdemi çektim. Başımda ki örtüyü ve feracemi çıkartıp koltuğumun üzerine gelişi güzel attım ve yavaşça kapıyı açtım. Abim kapının önünde bana bakıyordu.
"Dedim herhalde öldün içeride." Gözlerimi devirdim ve içeriye geçmesi için kenara çekildim.
"Müsait değildim. Çok konuşma da içeri geç." Abim hemen içeriye geçti ve kapıyı arkamdan kapattı. Bir garip davranıyordu ama onun bu halini anlamış değildim.
"Annem Zeyd'in birine aşık olduğumu ve baya sevdiğini söyledi az önce. Hatırlıyor musun Zeyd'de söylemişti? Çok merak ettim acaba bu şanssız kız kim bu sefer?" Ben diyip odadan kaçasım vardı ama bunu yaparsam abimi bir daha göremeyebilirdim. Yutkundum ve omuzlarımı silktim.
"Allah aşkına abi nerden biliyim ben? Bulmuştur kendine yeni bir kız daha. Zaten sürekli buluyor." Bunu söylemek bile kalbimin acımasına yetmişti.
"Annemin bunu söylemesi garip. Galiba Zeyd kız ile ciddi düşünüyor?" Kaşlarımı kaldırdım ve abimin fark etmemesi için hemen meraklı moduma geçtim.
"Ay abi cidden ya. Varya kesin o kıza baya tutuldu. Acaba gerçekten kız kim? Normalde bize söylerdi ama baksana bu sefer söylemedi? Kesin baya ciddi düşünüyor. Dua edelim de kızı adam gibi sevsin." Ben öyle konuşunca abimde hemen benim ile aynı moda girmişti.
"Edelim de bu sefer ki son olsun. Çikolata yer gibi kız yiyor dingil." Haklı olması daha da yakmıştı canımı. "Neyse ben yarın öğrenirim ondan. Sen şimdi yat uyu. Hem yarın erken kalkıp dükkana gidicez. Hayırlı geceler balım." Abim hemen yerinden kalktı ve alnıma bir öpücük bıraktı.
"Sana da hayırlı geceler abişim." Zorla kendimi gülümsettim ve o da gülümsedi. Ardından ise hızlıca odamdan çıkıp kapımı kapattı. Derin bir nefes aldım ve aynanın karşısına geçtim. Çok zor olacaktı. Hemde çok zor.
Uzun saçlarımı açtım ve yavaş yavaş ördüm. Saçlarımın uzun olmasını seviyordum çünkü çok güzel bir histi ve sıkılnca onun ile oynayabiliyordum. Telefonumu aldım ve yatağıma geçtim. Bir bildiriö gelmişti. Üzerine tıkladım ve mesajı okudum.
Zeyd : Hayırlı geceler Çeçen kızım.
Gülümsedim ve bende ona cevap yazdım.
: Sana da hayırlı geceler Motorcu bey.
Mesajımı anında gördü ve mesajıma sadece kırmızı bir kalp bırakıp gitti. Bende onun mesajına bir kalp bıraktım ve telefonumu kapattım. Umarım o minik kalbimi kırıp ve sahipsiz bırakmazdı.
❄❄❄
° ELHAMDÜLİLLAH °
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |