

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °
❄❄❄
Sabahın ilk ışıkları ile uyandım. Kulağımın dibinde çalan alarm sinirimi fazlası ile bozmuştu bile. Hemen elimi telefona attım ve alarmın sesini tamamen kapattım. Sabah namazı vakti gelmişti. Vaktin gelmesi ayrı bir durumdu ve benim karnımdaki ağrı ise ayrı bir durumdu. Kendimi zorlayarak yerimden kalktım ve yatağıma baktım. Kocaman kan lekesi ile bir kaç saniye bakıştık. "Yine mi yaa?" Bıkkınlık dolu sesim bütün odayı dolanmıştı.
Regl dönemim gelmeden önce çoğu zaman haber verirdi. Bazen küçük kramp ağrıları, göğüs ağrıları veya halsiz hissetmem ile olurdu. Bu sefer ise habersiz çalmıştı kapımı. Yavaşça yatağımdan ilk önce yastığımı ve yorganımı kaldırdım ve bir kenara koydum. Ardından ise çarşafımı ve altındakini çıkarttıktan sonra çarşafımı aldım ve banyoya gittim. Hemen makinaya çarşafımı attım ve odama dönerek yeni kıyafetler aldım ve banyoya geçtim.
Bütün her şeyimi değiştirdikten sonra yavaşça banyonun kapısını açtım. Kafamı dışarı çıkartmam ile beraber abimi görmem bir oldu. Bana uykulu gözler ile bakıyordu. Kaşlarım istemsizce çatıldı. "Kızım ne bakıyorsun? Çıksana banyodan." Mahçup bir şekilde yavaşça banyodan çıktım ve odama döndüm. Odama girene kadar karnıma giren ağrı ile olduğum yerde kıvrıldım ve öylece kaldım. Sanki birisi rahmimi iki eli ile sıkıyor gibiydi.
Nefesim daralmıştı ve bütün bedenim buz gibi olmuştu. Minik adımlar ile odama girdim ve kendimi hemen koltuğuma attım. Derin derin nefesler alsam da karnımda ki ağrı bir türlü gitmiyordu. Bir anda telefonumuz zil sesi ile yerimde korku ile irkildim. Yavaşça oturduğum yerden kalktım ve telefonumu elime aldım. Zeyd arıyordu. Hemen telefonu açtım ve sesini kısarak kulağıma koydum.
"Alo?" O cevap verene kadar ben geri koltuğuma oturmuştum bile.
"Selamın aleyküm Şehide'm" Yüzümde elimde olmadan oluşan gülümseme ile boş boş baktım karşımda ki duvara. İnsanın içinde oluşan kelebekler ne kadar farklı bir hismiş? Ben bunu ilk defa hissediyordum. Midem çok garip olmuştu. Galiba sevinçten kusacaktım.
"Aleyküm selam Zeyd." Abi demedim. Çünkü bir abiye böyle hisler beslemezdim. Ama ona karşı çok farklı hisler besliyordum. Erkeksi ve kalın bir kahkaha attı. Kazanmışlık vardı sesinde.
"Sen Zeyd de ben sana özel cami alırım Çeçen kızım benim." Sözü üzerine bende sessiz bir kahkaha attım. Onun ile konuşurken acımın azaldığını fark etmiştim. Sevgi hormonu acıları azaltıyordu. Bunu hissetmek ise benim için ayrı bir duyguydu. "Sesini verene kurban olurum Çeçen kızım. Abini aradım açmadı. Çağırman lazım abdest alamıyorum babam da evde yok. Acil durum yani." O görmese bile ben yavaşça kafamı salladım.
"Tamam kapat sen ben söylerim hemen abime."
"Hadi bekliyorum ben." Sözünü bitirir bitirmez hemen kapattım telefonu. Yavaşça yerimden kalktım ve odamdan çıktım. Tuvaletin kapısına kadar yavaş adımlar ile yürüdüm. İçerinin lambası yanıyordu. Yavaşça kapıya vurdum ve içeriden ses gelmesini bekledim. İçeridekinin abim olmama olasılığı vardı. Derin bir nefes aldım.
"Burda da rahat yok." Abimin homurdanma sesini duyunca onun olduğunu anladım ve içimde olan nefesimi verdim.
"Abi acil durum. Zeyd abi seni çağırıyor. Abdest alamıyormuş." Abim içeriden daha fazla homurdanma sesi geldi. Ardından ise sinir ile basılan bir sifon ve sinir ile alınan abdest sesini duyduktan sonra yavaşça kapıdan uzaklaştım. Abim hırsla kapıyı açtı ve suratıma baktı.
"Sıçarken de beni çağıracak mıymış? Onu da söyledi mi Şehide?" Yutkundum ve kafamı iki yana salladım.
"Yok söylemedi." Abim sabır çekerek evden üzerine hiç bir şey giymeden çıktı ve gitti. Benim gibi o da mı regl olmuştu acaba? Yoksa bu kadar sinir normal değildi. Geri yavaş yavaş odama döndüm ve perdemi açıp onun odasına baktım. Odasının perdesi kapalıydı ama ışığı açıktı. Perdeyi geri kapattığım sırada odamın kapısı çalındı. Endişe ile hemen arkamı döndüm. Neyse ki çalan kişi içeriye girmemişti.
"Şehide hadi kızım. Sabah namazı." Babamın sesi ile pencerenin önünden çekildim ve yavaşça kapıyı açtım. Babam bana gülümseyerek bakıyordu. Bende ona zoraki bir gülümseme ile baktım.
"Baba şey." Devamını getiremedim ama babam devamını duymak için iyice yaklaştı kapıya.
"Ney kızım?" Biraz geri çekildim ve elim ile karnımı gösterdim.
"Hastalandım ben." Babamdan böyle konular için utanmıyordum. Çünkü Allah'ım doğal olarak bana hediye ettiği bir şeyden neden utanacaktım ki? İnsanlar bunu söyleyince edepsizlik gibi görüyordu ve ped almayı gizli bir şey olması gerekirmiş gibi düşünüyordu. Allah'ın bana verdiği ve beni farz ibadetlerden bile muaf kıldığı, bedenimin tazelendiği ve hamile kalmamı sağlayan bir doğal olaydan neden utanacaktım ki? Utanması gereken kasaların yanında satılanları bağıra bağıra alanlardı. Ben değildim.
Babam hemen gülümsedi ve bana sarıldı. "Gelirken bol bol çikolata ve cips alırım ben sana. Hadi sem yat şimdi." Babam öğretmişti bana bu durumumdan utanmamayı. Bende ona gülümsedim ve sarıldım. Hristiyanlıkta ve Yahudilikte kadının regl olması kirlilik gibi görünürdü ve erkekler o dönemde kadına dokunmazdı bile. İşte İslam burda bile kadına değer veriyordu. Babam yavaşça bana öpücük attı ve odamdan çıktı.
Babam çıktıktan sonra geri yatağıma girmek istesem de saat 8'e geliyordu o yüzden dışarıda giyineceklerimi ve ihtiyaçlarımı hazırlamaya başladım. Bu gün abimler ile yeni dükkana gidecektim ve çok fazla heyecanlıydım. Aynadan kendime baktığımda üzerimdekiler hoşuma gitmişti. Beyaz şalımı uzun bir şekilde takmıştım ve üzerime de krem rengi kabarık tüylü montumu almıştım. Üzerimde ise gri geniş bir elbise tarzı feracem vardı.
Ben üzerimi giyinirken abim çoktan eve gelmişti ve odasına girmişti. Saat 9 gibi gidecektik. Bütün her şeyimi hazırladıktan sonra kendime hazırladığım çantamı aldım ve odamdan çıktım. Annemlerin odasından hazırlanma sesleri geliyordu. Abimin odasının kapısına yavaşça geldim ve kapıyı çaldım. Cevap vermek yerine direkt kapıyı açtı ve yüzüme baktı. Üzerinde siyah bir gömlek ve kalın bir kaban vardı. Altına baktığım da yine altında da siyah kalın bir pantolon giyinmişti. "Mafyacılık oynamayacağız. Çok ciddi olmuşsun." Abim gözlerini devirdi ve o da benim üzerime baktı.
"Sende gelin olmayacaksın. Düğüne gitmiyoruz yer elması." Sinir ile koluna vurdum.
"Ben bir kere 1.65'im ben. Ortalamanın üzerindeyim."
"Şehide zaten ben 1.90 adamım. Yanımda cücük gibi kalıyorsun. Bazen üzerine basıcam diye korkuyorum." Ona arkamı döndüm ve dış kapıya ilerledim. Babam da en az 1.90 vardı. Annem ise aynı benim gibi kısa bir kadındı. Kısa değildim sadece abim ve Zeyd biraz fazla uzundu. İkisininde genetik olarak bir hastalığı vardı bence.
Hemen botlarımı aldım ve giyinip evden çıktım. Dışarısı gerçekten soğuktu ve karnımım ağrısı bunun üzerine daha da kötü hissettiriyordu. Yavaş yavaş ilerlediğimde Zeyd'in de kendi kapılarınım önümde tekerlekli sandalyesinde oturduğunu gördüm. Dikkatli ve yavaş adımlar ile ona doğru gittim. Ben yanına giderken o da pür dikkat beni izliyordu.
Yanına vardığımda o da aynı abim gibi tamamen siyah giyinmişti ama onun giysileri çok daha boldu. "Selamın aleyküm Çeçen kızım." Yanına biraz daha yaklaştım ve sandalyesinin sırt kısmından tutundum.
"Aleyküm selam yaralı motorcu." Kalın bir kahkaha attı ve kafasını geriye atarak bana baktı.
"Beni kendine daha çok aşık etmek için mi bembeyaz giyindin? Zaten tenin kar gibi bembeyaz." Gözlerinde ki hayranlığı saklama gereksinimi dahi duymadan bakıyordu. Onun yerine utanç ile ben gözlerimi kaçırdım.
"Hayır sadece hoşuma gitti. Sende benim tam tersim olarak simsiyah giyinmişsin. Ona ne demeli?" Gözlerim ayakkabılarımdaydı. Ona bakmaya cesaret edemedim.
"Hiç. Sevdiğim kadına daha iyi görünmek için giyindim." Yüzümde oluşan gülümsemeyi engelleyemedim. Onun da gülümsediğini yan göz ile görmek hoşuma gitmişti.
Abimin hayvan gibi bağırması ile kafamı yerden kaldırdım ve bize doğru gelen abime baktım. Gerçekten bir model gibi yürüyordu. Elimi Zeyd Zeyd'in sandalyesinden çektim ve abime gülümsedim. Abim de ikimize bakarak gülümsedi. Yanımıza gelerek Zeyd'e baktı. Zeyd ise abime kendi cebini işaret etti. "Ne oldu?" Abim anlamaz gözler ile bir bana bir de Zeyd'e bakıyordu.
"Bizim araba ile gidelim diyorum." Abim aydınlanmış şekilde başını salladı ve eğilerek Zeyd'in cebinden arabanın anahtarını aldı. Onların arabası bizim eve daha yakın duruyordu. Abim Zeyd'in arkasına geçti ve onu sürmeye başladı. Arabanın yanıma geldiğimizde abim Zeyd'in ön koltuğa oturmasında yardımcı oldu. Bende tam arka tarafa bineceğim sırada birisinin montumdan tutması ile irkildim ve tutan kişiye baktım. Mehmet abi gülümseyerek montumum ucundan tutuyordu.
"Selamın aleyküm gençler." Abim Mehmet abinin sesini duyması ile gülümseyerek ona sarılması bir oldu. Onun ne ara geldiğini anlamamıştım bile. Yada aklım sadece ön koltukta oturan adamdaydı. Zeyd hemen pencereden kafasını çıkarttı ve yanımda abime sarılan Mehmet abiye ters ters baktı. Onun bu haline bir anlık anlam veremesem de sonradan Mehmet abinin kollarıno benim için açtığını görünce ondan neden nefret ettiğimizi bir kere daha anlamış oldum. "Sarılmayacak mısın?" Kafamı iki yana salladım.
"Beni ne zaman İslam'ın sınırından çıkarken gördün?" Kolları yavaşça yan tarafına düştü.
"Hiç." Bende kafamı onaylar gibi salladım. İçime yüklenen sinir ile kaşlarım çatıldı. Bir insan nasıl yıllardır bir şeyi anlamayı reddedebilirdi?
"O zaman beynine bir baktır. Belki bir tarafları eksiktir." Gözlerimi devirerek arabaya oturacağım sırada yeniden kolumu tuttu. Ama bu sefer eli bütün kolumu tutuyordu. "O elini çek yoksa sürahi gibi ortalıkta dolandırırım seni." Ne demek istediğimi anlamıştı ve hızlıca elini kolumdan çekti ve bir iki adım geriledi.
"Bu kadar asabi olmasına nasıl katlanıyorsun Abbas?" Abime baktığımda omuzunu silkti.
"Asabi değil sadece sınırlarını biliyor. Ve emin ol ben onun sınırları için seni bile öldürürüm." Abime gülümsedim ve arabanın kapısını kapattım. Bir anlık Zeyd'in içeride olduğunu unutmuştum. Tam geri kapıyı açacağım sırada bana seslendi.
"Açma! Benim camım açık zaten."
"Anladım." Sinir ile soluduğu havayı duyabiliyordum.
"Elimde ayağımda şu alçılar olmasaydı onu asfalttan kazınacak hale getirirdim. Abbas niye hiç bir şey yapmıyor?" Zeyd sözünü bitirir bitirmez abim benim camıma vurdu ve kapıyı açmamı işaret etti. Sözünü ikiletmeden hemen kapıyı açtım ve kafamı biraz dışarıya doğru çıkarttım.
"Efendim abi?" Abim kapının önünden biraz çekildi ve Mehmet abi onun yerine geçti. Kapıdan bana bakması bana fazlası ile rahatsızlık veriyordu.
"Şehide sana bir şey soracağım." Kafamı salladım ve sormasını ister gibi bekledim. O da ne demek istediğimi anlamış gibi sorusunu bana sordu. "Benimle evlilik düşünür müsün?" Bir insana nasıl kusma isteği gelirdi işte böyle. Zeyd'e bir şans vermiştim çünkü onun İslâm hakkındaki değişimlerini görmüştüm ve benim de ona karşı bastırdığım hislerim vardı ama Mehmet abiye karşı bastırdığım tek his kusma hissiydi.
"Hayır." Cevabını verdikten sonra hızlıca kapıyı kapattım ve önüme döndüm. Zeyd bu sefer alçılı kollarını dizlerine vuruyordu. "Sakin olur musun?" Bir anda arkasını döndü. Gözleri kızarmıştı ve alnındaki damarlar bile belli oluyordu.
"Nasıl sakin olayım Çeçen kızı? Nasıl sakin olayım? Adam gözümün önünde sevdiğim kıza evlenme teklifi etti nasıl sakin olayım?" Hala kollarını dizlerine vuruyordu. Yavaşça elimi ona uzattım ve alçısından tutarak kendine vurmasını engelledim.
"Kendine zarar verince bir işe yarıyor mu?" Gözlerine baktığımda sanki derinliklerde bir çocuk yatıyordu. Kıskanç bir çocuk.
"O abin olacak adam niye izin veriyor? Adam değil ki o." Bu sefer de tuttuğum eliyle değil diğer eli ile vurmaya başladı. Hızlıca öne atıldım ve onu da tuttum.
"Kes şunu. Gelince derdi neymiş sorarsın. Şimdi lütfen sakin ol yoksa bir şey anlayacak." Yüzündeki o sinirli ifade yavaş yavaş kaybolmaya başlayınca alçılarından tuttuğum ellerini bıraktım ve arka koltuktaki yerimi geri aldım. Abim de bir kaç dakika sonra arabaya yüzünde tiksinir gibi bir ifade ile bindi.
"Şerefsize bak birde gözümün içine baka baka kardeşime yürüyor. Hayır birde ben dalga geçiyorum salak anlamayıp bide soruyor." Abim sinirli bir şekilde arabayı çalıştırdı ve arabayı park edilen yerden çıkarttı.
"Vursaydın bir tane Abbas. Zor değildi ya kardeşim?" Zeyd'in sinirli sesi ile abim ona baktı. İkisi de birbirinden sinirliydi. Sinirlenmek istesem de bunu yapmayacaktım çünkü bu iki dağ ayısının arasında sakin kalmam daha mantıklıydı.
"Kardeşim dediğim adam yapsaydı bunu vururdum Zeyd. Adama arkadaşım bile dememişim ben bu hayatımda. Adamın ne olduğu belli zaten. Onu tınlayan mı var? Bunu yapacağını biliyordum zaten." Abimin alttan verdiği mesaj ile Zeyd'de sustu ve hiç bir cevap vermedi. Kardeşim değil demişti. Ama Zeyd'e kardeşim demişti. Abimin bu güvenini kırmak istemiyordum ama kalbime de söz geçirebilecek gibi de durmuyordum. İçime bastırdığım o sahipsiz hislerin bir sahibinin olduğunu öğrenmek çok farklı bir duyguydu ve ben bu duygu için abimi kırabilecek miydim?
Babamların aldığı dükkan çok uzakta olmasa bile araba yolculuğu nedense bana çok uzunmuş gibi gelmişti. Ne abim konuşmuştu nede Zeyd. En sonunda patlama noktasına gelecektim.
"Beni buraya susmak için getirmediniz ya? Azıcık sohbet edelim. Canım sıkıldı." Zeyd abi kafasını arkaya doğru çevirdi ve gülümsedi.
"Sohbet." E harfini uzatmasına mı sinir olmalıydım yoksa yüzünde ki o ifadeye mi kararsızlık ve garip bir yüz ifadesi ile ona baktım. Abim ise önden gülüyordu.
"Yemin ederim sizin akli dengeniz yok. Manyaksınız siz." Zeyd önüne döndü ve o da abim ile gülmeye başladı. Bunların arasında kaldıkça pek iyi olmayacaktım. Az önce ikisi de delirmiş gibiydiler ama şimdi harbi delilerdi. "Adam akıllı sohbet edelim lütfen." İkisi de kahkahalarına bir son verdiler ve beni dinlemeye başladılar. Abim ise hala yüzünde ki gülümseme ile araba kullanıyordu. "Gidince ne yapacağız?" Zeyd yeniden arkasını döndü.
"İlk önce dükkanın içi temizlenecek ve yeni yeni gelen ürünler kendi kategorisine göre yerleştirilecek. Bu kadar." Gözlerimi devirdim ama o bana gizli bir şekilde göz kırptı. Midem de kelebekler uçuşsada bunu önemsemedim.
"Sen ne yapacaksın peki?" Zeyd tam ağzını açacağı sırada abim hemen onun lafını kesti.
"O sakat at oturacak ve bizi izleyecek." Zeyd abi abime kafa atar gibi bir hareket yapsa da hepsi hava da kalmıştı. Onların bu haline gülerken içimde ki sıkıntıyı asla gideremedim. Onların bu güzel arkadaşlıklarını bozmak istemiyordum.
"Neyse ki beynimde bir sakatlık yok." Abim Zeyd'in ağzını eğiyordu aynı şekilde de Zeyd'de abimin ağzını eğiyordu. Hemen telefonumu çıkarttım ve ikisinin bu halini gülümseyerek kameraya aldım. Onlar birbiri ile dalaşırken benim yaptığımdam habersiz oldukları için hem gülüyordum hemde onları çekiyordum.
Abim artık arabayı yavaşlatınca telefonumu geri eski yerine koydum ve etrafa baktım. Fazlası ile işlek bir cadde üzerinde kocaman bomboş bir dükkan vardı ve abim tam da onun önünde durmuştu. "Burası mı?" Sesim biraz hayretler içinde çıksa da umrumda olmadı.
"Evet." Abim de gurur ile cevabını vermişti. Yavaşça arabadan indim ve benimle beraber abim de indi. Zeyd'in kapısını açtım ve abimin sandalyeyi getirmesini bekledim. Abim sandalyeyi getirince Zeyd'i abim yavaşça ona oturttu ve arkasına geçti. Bende hemen abimin yanına geçtim. Zeyd bir yandan çaktırmadan yine montumu tutuyordu.
Tam elini ittireceğim sırada babamların aldığı dükkanın içinde mini etekli bir kadının ona baktığını gördüm. İçime yüklenen kıskançlık ile hemen Zeyd'e baktım. O kadına bakmak yerine tutmasına izin verdiğim montuma bakıyordu. Adam olmaya başlamıştı. Ama içerideki kadına güvenmeyecektim. Aslında ikisine de güvenmeyecektim. Çünkü insan beşerdi. Hata onun için vardı ama böyle bir konuda hata yapanı affetmek İslam'da bile yoktu.
❄❄❄
° ELHAMDÜLİLLAH °
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |