

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °
❄❄❄
İkra'nın sözlerine karşılık ona biraz boş boş baktım ama o söylediklerinde fazlası ile ciddiydi. "Şaka mı yapıyorsun?" Başını kararlılıkla iki yana salladı.
"Hayır. Ben ciddiyim ve direkt annemler ile konuşacağım. Adamın da gönlü varsa evlenmek istiyorum." Onun kadar cesaretli olmak istedim bir an. Aileme söyleyip evlenmeyi istedim ama önümde ki tek engel ailem değildi benim. Benim en büyük engelim Zeyd'di. Onun hala istediğim bir imanının olmamasıydı. Bu hali ile belki de çok güzel bir eş olurdu ama benim istediğim bir eş olmazdı. Ben iman ve cihad üzere bir evlilik istiyordum. Ama o şu an buna uygun değildi.
"Peki adam kim İkra?" Bir anda tatlı bir şekilde gülümsedi. Bu işin altından saçma bir şey çıkacağı belliydi.
"Mahalleye gelen yeni imam." Yüzünde ki ifadenin tam tersi bende okumuştu. Ona 'sen deli misin?' der gibi bakıyordum. O ise bana hiç bir şey umrunda değilmiş gibi bakıyordu.
"Yaşlı biriyle evlenmek istemen çok saçma İkra." Bir anda o da bana aynı benim gibi baktı ve gözlerini devirdi.
"Şehide adamın yaşlı olduğunu nerden çıkarttın? İmam genç ve yakışıklı. Ve imam. Yani tam benlik. Ayrıca yaşım da geldi. Anneme söylerim o da babama söyler. Bence olur bu iş?" İkra benden bir yaş büyüktü. Onun bu heyecanına önceden olsa belki anlam veremezdim ve saçma bulurdum ama şu an onu çok iyi anlıyordum.
"Hayırlısı olsun İkram. Hayırlısı ve kolayı inşallah." Başka bir şey diyemedim. Çünkü başka bir şey demeye hakkım yoktu. Gönül sevdikten sonra kimseyi dinlemezdi zaten.
"Amin Şehide amin. İnşallah sende abim ile olursun. Çok yakışıyorsunuz." Tip olarak yakışmak önemli olan değildi. İmanımızın uyuşması önemliydi benim için.
"İmanımızda uyuştuğunda olur inşallah bir gün." Yavaşça gülümsedi ve kollarını benim için açtı. Bekletmeden hızlıca kollarının arasına girdim. Buna çok ihtiyacım vardı. Kendimi azda olsa ona bıraktım. Beni anlayan birisi olması güzeldi ama beni benim gibi anlayan bir tek Allah'tı. Ondan ayrıldım ve bende ona gülümseyerek baktım. "Hadi şunların yanına gidelim. Şimdi meraktan çatlarlar." Gülümseyerek ona biraz daha sokuldum ve beraber yan yana yürüyerek odaya girdik. Abim ve Zeyd hemen bize baktılar. Ben hemen eski yerime, Zeyd'in karşısına oturdum. İkra'da hemen abisinin yanına oturdu. Abim İkra'ın aldıklarını çıkartmıştı ve herkese hakkını verdikten sonra duvar kenarına oturmak yerine yanıma geldi ve hemen yanıma oturdu
"Kızlar eğer siz isterseniz gidin gezin? Biz burdayız. Boş boş beklemeyin Şehide burda." Aslında abim haklıydı. Boş bir dükkanda beklemek fazlasıyla sıkıcıydı. İkra ile gezeyide özlemiştim. Abimin verdiği poğaçadan bir ısırık aldım ve kafamı salladım.
"Bence güzel fikir. Sence nasıl İkra?" İkra kendini yemeğine kaptırmış yiyordu. Hepimiz ona baktığımız da Zeyd ağlamaklı bir şekilde konuşmaya başladı.
"Abisi böyleyken anca kendini düşünüyor. Senin gibi kardeş olmaz olsun." Abim ağzında ki yemeği yutamadan gülmeye başlayınca abimden çıkan o garip sese hepimiz güldük. Abimin neredeyse boğulacağını anlayınca hemen ona içecek verdim. Abim ise direkt içmek yerine ilk önce markasına baktı ve boykot olmadığını anlayınca hemen içecekten içti. Kardeşinin canını kendi canın gibi düşünmezsek müslüman olmazdık zaten.
"İyi misin?" Abim kendini geriye doğru attı ve derin derin nefesler aldı. Ardından ise yan göz ile bana baktı.
"Elhamdülillah." Gülümsedim ve dizini iki kere vurdum.
"Maşallahın var merak etme." Abim yavaşça gülümsedi ve kafasını yere eğdi. Kalbinde olanları sadece Allah'a anlatıyordu biliyorum ama yüzünde ki ifade ve arada yağtığı hareketler çoğu şeyi açıklıyordu.
Hepimiz yemeklerimizi yedikten sonra ben ve İkra abimlerin yanından ayrıldık ve biraz dolanmaya çıktık. Olduğumuz cadde fazlası ile işlek bit yer olduğu için sıkılmayacağımızı ikimizde biliyorduk. Hemen İkra'nın koluna girdim ve merakla ona baktım. Az önce anlatsa bile kendi halimden onun dediklerini pek anlamamıştım ama şimdi sadece ikimiz vardık ve abimlerin olmaması konuşmamız için en uygun zamandı.
"Sen mahallenin imamını nerden gördün?" O da iyice koluma yapıştı ve öyle yürümeye devam ettik.
"Valla gelirken gördüm. Adam taş gibi. Göktaşı mübarek. Ben ona bakarken bir anda O da bana baktı ve selam verdi. Bende selamını aldım. Sonra işte aşık oldum adama." Gözlerimi devirdim ve ona garip bit bakış attım.
"İkra adam sana Allah'ın selamını verdi ve sen adama aşık mı oldun? Hadi adam evliyse." O da bana baktı ve o da aynı benim ona attığım gibi bana garip bir bakış attı.
"İkinci eş olmak gibi bir derdim yok ama parmaklarına da baktım. Yüzük yoktu." Biraz daha cadde de ilerledikten sonra tesettür satan bir mağazaya girdik. İçerisi bayan tesettür satsa da kadından çok adam vardı.
"Adam belki de takmıyor yüzüğünü?" Elini siyah bir feraceye attığı sırada eli benim sözüm ile havada asılı kaldı. Böyle bir olasılık olma olasılığı çok fazlaydı.
"O kadar da şeref yoksunu değildir bence?" Omuzlarımı silktim ve bende bir kaç bir şeye bakmaya başladım. Etrafa baktıkça hepsini alasım geliyordu ama öyle bir şey yaparsam bunun israfa gireceğini biliyordum o yüzden sadece mağazayı gezdim. Ferace reyonunun arasında gezerken arkamdan birinin benimle beraber geldiğini hissettim. Yavaşça arkamı döndüğümde İkra'yı görmeyi bekleyen gözlerim karşımda Mehmet'i görünce şok içinde kaldı. Beni mi takip ediyordu bu sapık?
"Ne işin var burda Mehmet abi?" Abi kelimesini bilerek bastırmıştım. Sabah ki saçma sapan konuşmasından sonra onu görmeyi beklemiyordum. Aramızda bir kaç adımlık mesafeyi bana bakarak yarım bir gülümseme ve tek adımda bitirdi. Hemen elimi sağ tarafımda ki askılığa atmak istesem de benim elimin iki katı olan elleri ile sıkıca kolumu tuttu. Tam ağzımı açacağım sırada hemen kolu ile de ağzımı kapattı. Kalbim deli gibi atıyordu. Onun ne sorunu vardı? Takıntılı bir sapık olacağını düşünmemiştim bile.
"Şehide bir dakika dinle lütfen." Diğer elimin işaret parmağı ile yavaşça ağzımda ki kolunu indirdim. Ona dokunmak bile midemi bulandırmıştı.
"Mağaradan çıkmış gibi davranmasan zaten sana sordum. Ne işin var burda?" Elini hemen kolumdan çekti ve benden bir adım daha uzaklaştı. Yavaşça etrafına baktı ve kimsenin olmadığını anlayınca yavaşça bana doğru eğildi.
"Şehide o adama güvenme. Onun geçmişini biliyorsun. Yeniden yapacak ve bu sefer sen üzüleceksin. Bunu istemiyorum." Yüzümü buruşturdum ve bu seferde ben ondan bir kaç adım uzaklaştım.
"Bu benim hayatım benim seçimlerin. Karışmaya hakkın yok ama benim seni sapık diye dövdürmeye hakkım var." Yavaşça yanımda ki askılıktan bir tane askı aldım ve avucumun içine onu iyice yerleştirdim. "Gidiyor musun yoksa ilerideki çocuklarına veda mı etmek istiyorsun?" Bir anda gözleri korku ile açıldı ve elimde ki askıya baktı. O askıyla ne yapacağımı anlamıştı ve benden üç dört adım daha uzaklaştı.
"Sen manyaksın." Bu seferde ben ona bakarak rahatsız edici bir şekilde gülümsedim.
"Şüphen mi var?" Hızlıca arkasını döndü ve benden uzaklaşarak gitti. Bende hemen etrafıma baktım. Dükkanda çok fazla insan yoktu ve zaten askılıklar yüksek olduğu için pek fazla bir şey görünmüyordu. Hemen elimden ki askıyı yerine astım ve İkra'nın nerede olduğuna baktım. O çoktan kendini örtülerin arasında kaybetmiş gibi örtülere bakıyordu. Yavaşça yanına gittim ve onun baktığı gül kurusu örtüye bende baktım. Gerçekten hem çok güzel ve çok büyüktü. "Alalım mı?" Hemen bana baktı ve kafasını onaylar gibi salladı. Hemen askılardan iki tane aldım. Tam o anda İkra bir tane daha aldı.
"Müzeyyen'e de çok yakışır. Ona da alayım ben." Abla yüreği böyle bir şeydi. Aralarında iki yaş olmasına rağmen İkra'nın ablalığını ben bile hissediyordum.
"Bencede çok yakışır. Hadi alıp çıkalım buradan. Ruhum sıkıldı." Kafasını salladı ve kasaya doğru yürüdük. Kasada ki bayan hemen ellerimizde ki örtülerin fiyatlarını hesapladı ve bize gülümseyerek baktı. Bende ona gülümsedim ve örtünün parasını ödedikten sonra hemen oradan çıktık. Açık havanın ciğerlerime girmesi ile kendime biraz daha geldim. İçeride yaşadığım o tuhaf olay sanki şimdi bedenime etki ediyor gibi ellerim titremeye başlamıştı. Hemen elimin birini cebime koydum diğerinde ise zaten poşet vardı.
"Diyorum ki şöyle bir oyun salonuna gidelim mi? Uzun zamandır gitmiyorduk." Bir anda yüzümde oluşan gülümseme ile hemen İkra'ya baktım. O da bana gülümseyerek bakıyordu.
"Uzun zaman dediğin en son on beş yaşındayken gitmiştik. Bencede gitmemiz lazım." Hemen yönümüzü oyun salonuna çevirdik ve beraber neredeyse hoplayarak oyun salonuna gittik. Küçüklüğümüzden beri ya babam gil ya da abimler hep getirirdi bizi buraya. Büyüdükten sonra ise hiç gelmemiştik.
Oyun salonuna geldiğimizde ikimizde hayretler içinde salonun dışına baktık. Eskisinden neredeyse hiç bir farkı yoktu. "Baksana hala aynı." İkra'yı onaylar bir şekilde başımı salladım.
"İyi para kazandırıyor ondandır." İkra'nın omuzuma vurması ile gözlerimi salondan çektim ve ona bakarak gülümsedim. "Hadi girelim." Cevap bile vermeden hızlıca elimden tuttu ve beni neredeyse sürükler şekilde oyun salonuna soktu.
İçerisi eskisi gibi olmasa da hala bir sürü oyun vardı. İkimizde salonun ortasınsa öylece etrafa bakıyorduk. Gerçekten bu yaşımda bile beni heyecanlandıran en güzel yerdi. Omuzuma dokunan parmaklar ile hemen etrafa bakmayı bıraktım ve omuzuma dokunan kişiye baktım. Sarışın bir kadın gülümseyerek bir bana birde İkra'ya bakıyordu. "Hoşgeldiniz." Kadının yüzüne bakarak bende ona dudaklarımım ucu ile gülümsedim. "Siz şey değil misiniz?" Kadın bu sefer İkra'ya bakıyordu. İkra ise kadına bilmemezlikten gelerek bakıyordu. Kesin tanıyordu bu kızı.
"Yok değilim ben o." Hemen İkra'nın kolunu cimcikledim ve kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Kadın daha kim olduğunu söylemedi." Doğru der gibi kafasını salladı ve geri ikimiz de kadına baktık. Kadının umrunda bile değildi bizim konuşmamız. O hala kime benzettiğini söyleme peşindeydi.
"Muhammed Zeyd'in kız kardeşisin sen. Hatırlamadın mı beni? O kadar buluştuk sen ben ve tabikide eski sevgilim Zeyd." Adam bütün şehri elden geçirmişti. Kesin bir tek ben kalmıştım o rekoru kırmaya. Hevesimin kursağımdan aşağıya inemeyişini hissetmek bir an afallattı beni. İki adımımdan birinde bu adamın eski sevgililerinden birini görüyordum. Gülümsemem yavaşça yüzümden gitti. Bu durumda bir daha kalmak istemiyordum ama seveceğim adam böyleydi. Derin bir nefes aldım ve yüzümden giden gülümsememi geri getirdim.
"Nerden hatırlasın canım. Kız hangi birinizi aklında tutucak. Değil mi?" Sesimin sert çıkmasına engel olamamıştım. Karşımda ki kadının yüzü bir anda düştü. Umrumda değildi.
"Zeyd öyle birisi değil. Birlikte olduğu kadınlara çok nazik davranan birisi." Ona şaşkın şaşkın bakınca kadın da bana şaşkın şaşkın baktı.
"Yatakta mı?" Kadının yüzü bir anda renkten renge girdi. Ne diyeceğini bilemez bir şekilde bir bana birde biraz arkamda duran İkra'ya bakıyordu. Zeyd'den gün değil saniye geçtikçe soğumamak elimde değildi. Böyle bir adam ile bir ömür geçirmeyi düşünmüştüm bide.
"Siz nerden biliyorsunuz?" Bazı şeyleri bilmek için illa orada olmaya gerek yoktu. Öylesine sorduğum saçma bir şeyi kadın kendisi itiraf etmişti.
"Bilmeyen mi var? Adamın tek ilişki yolu iki yastık bir yorgan." İkra'nın kolumu tutuması ile sustum ve İkra'ya baktım. Mahçup bir şekilde bana bakıyordu. Bu onun suçu değildi öyle bakmasını istemesem de şu an bir şey diyemedim ona. "Neyse hanımefendi biz sizin eski sevgiliniz ile olan yatak ilişkinizi dinlemek için gelmedik. Burada biraz vakit geçiricez. Saatlik ücret ne kadar acaba?" Kadın hemen kendini düzeltti ve konuşmaya başladı.
"Saatlik üç yüz elli lira. İki kişi altı yüz verseniz yeter." İkra'ya baktığımda bana heves ile baktığını gördüm. Onu bu saatten sonra kırmak istemediğim için gönülsüz bir şekilde kafamı salladım. O parayı sadaka verebilirdim. İçimde kalmıştı şimdiden. Yavaşça çantamdan kartımı çıkarttım ve kadına baktım. Kadın hemen kasaya giderek post cihazını getirdi ve parayı ödedikten sonra kadın ortadan kayboldu.
"Şu verdiğimiz paranın hakkını verelim bari." İkra hemen yan tarafımdan bana sarıldı. Düzgün bir arkadaş bin erkeğe bedeldi. "İlk ne yapalım." Bir anda bana bakarak yandan çapkın bir şekilde gülümsedi.
"Yirmi beş top atan kazanır." Basketbol oyunu. Küçükken bile her zaman bu rekabet vardı ama daha az sayıdaydı. Büyüyünce sayıda artmıştı.
"Kabul." Elimden tuttu ve beni basketbol makinasının inene kadar koşturdu. Bir kadın çocuk ruhlu olabilirdi. Bir kadın her zaman cilve yapacak veya ağır başlı olacak diye bir şey yoktu. Kadın yeri geldiğinde erkekten bile fazla erkekte olurdu, kadından fazla kadın da olurdu. Ama o kadın sadece kendisini anlayan ve ona bir kadın, bir eş, bir hayat arkadaşı, bir insan gibi davrananın yanında çocuk olurdu. Yoksa kadın yeri geldiğinde herşeyden herkesten daha iyi olurdu. İkra'ya baktım. İşte o benim yanımda bir çocuk gibiydi. Çünkü ben onu anlıyordum. Bende onun yanında bir çocuk gibiydim. Çünkü o da beni anlıyordu.
İkimiz de kahkahalar eşliğinde oyunumuzu oynuyorduk. Ta ki birisi ismimi bağırarak seslenene kadar.
"ŞEHİDE!"
❄❄❄
° ELHAMDÜLİLLAH °
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |