

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °
❄❄❄
Arkamdan gelen bağırma sesi ile öylece olduğum yerde kalakaldım. Elimde ki top bir an bana çok ağır gelmişti. Yavaşça arkamı döndüm ve Karşımda bana bakan abim ve Zeyd'e baktım. Abim bana kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu. Ne işleri vardı burda? Dükkanda olmaları gerekiyordu.
"Kızım siz sağır mısınız? Boğazım bir tarafıma kadar yırtıldı benim burda bağırmaktan." Müziğin sesinden ve kendimizi oyuna kaptırmaktan onu duymamıştık. Hemen elimde ki topu arkama sakladım. Geç olsa da güç olmaması lazımdı. "Saklama hiç öyle o topu." Abimin sert sesi benim yutkunama sesime karışmıştı. "Bizsiz buraya geliyorsunuz ve birde basketbol oynuyorsunuz öyle mi? Yazıklar olsun size. Püü size." Ne diyeceğimi bilememiştim o an. Abime öylece baktım. O ise bize hayal kırıklığı ile bakıyordu. Yavaşça bakışlarımı Zeyd'e çevirdim. Onun gözleri bana bakarken parlıyordu. Kim bilir kaç kadına bakarken böyle parlamıştı? Kalbimde ki duyguların teker teker gittiğini hissettim. Kalbimde sanki çok büyük bir boşluk olmuştu. Ona kalbim de verdiğim yerden utandım. Daha benim için helal olmayan birine verdiğim değerden utandım.
"Bir anda gelelim dedik abi. Hem siz dükkanı nasıl bıraktınız?" Abim Zeyd'i sürerek biraz daha yanımıza geldi. Gözlerimi onun bana haram olan yüzüne değdirmedim bile. Bakışlarım abimdeydi.
"Dükkan ile alakalı bir sıkıntı çıktı ustalar ile. Babamlar geldiler onlar ilgilenecekler." Anladım der gibi yavaş yavaş kafamı salladım. Tam abime bir şey diyecektim ki az önce yanımıza gelen kadın bu sefer yine yanımıza geldi. Kadının ağzı neredeyse kulaklarına değecekti. Gözlerinin ise kimde olduğu fazlası ile belliydi.
"Hoşgeldiniz." Abim kadına dahi bakmadan bana bakıyordu. Gözümün ucu ile kadının ve Zeyd'in birbirine baktığını gördüm. Bitmesi için bana yeterli bir sebepti. Çünkü ben abim ve babam kadar gözlerini dahi haramdan koruyan bir adam istiyordum. Eski sevgilisine gözlerini dikip bakan bir adam değil.
"Hoşbulduk. Biletler ne kadar acaba?" Zeyd'in sesi sanki beynimde yankılanıyor ve mideme bulantı veriyordu. Bu kadar duyguyu bir anda barındırsa bile bedenim gözlerimi abimden bir saniye olsun çekmedim. Abim de aynı şekilde etrafa bakmak yerine sadece bana bakıyordu.
"Normalde üç yüz elli lira ama size iki yüz elli olur Zeyd bey." Kadının cilveli sesi daha da bulandırdı midemi. Beni sevdiğini söyledikten sonra nasıl oluyordu da gözümün önünde kendisine cilve yapan bir kadına cevap verebiliyordu? Zeyd'in de kadına cevap olarak güldüğünü duyunca yavaşça abime yaklaştım ve elini tuttum. Abim hemen Zeyd'in sandalyesini bıraktı ve tuttuğum elini tuttu. Ona derdimi bile anlatamadım. Benden gider diye. Elini tuttum abimin sadece ağzımı açacak özgüvenim yoktu.
"Olsun bakalım hanımefendi. Birazdan veririz biz." Kadın hiç bir şey demedi. Sadece çapkın bir şekilde gülümsedi ve gitti. Gözlerim bir an İkra'ya kaydı. Abisine düşmanmış gibi bakıyordu. Eskisi gibi olacaktım. Ona abi demeye devam edecektim. Çünkü şu andan itibaren onun düzeleceğine olan inancım sıfırlanmıştı.
"Abi ben pek iyi değilim. Biraz sonra eve gidelim mi?" Abimin endişeli bakışları altında ezildim sanki.
"Ne zaman istersen söyle götürürüm ben seni Şehide." Kafamı sallayarak abimi onayladım ve elini biraz daha sıktım. Stresten ve üzüntüden unuttuğum karın ağrım geri gelmişti. Diğer elimi yavaşça karnıma koydum ve ağrının geçmesi için kendi kendine Allah'a dua ettim. Bir erkek ölene kadar namaz ile mükellef iken kadın ayda bir hafta Allâh tarafından mazur görülüyordu. Allah'ın merhamet ettiğine merhamet etmeyenler ile aynı dünyada yaşamak çok zordu.
"Eee ne yapıyoruz?" Zeyd'in sesini duymak bile karnıma fazladan ağrı gelmesine sebep oluyordu. Biraz öne eğildim ve kendimi rahatlatmaya çalıştım.
"Sen şu halin ile mi oyun oynayacaksın? Hem sen kadın ile niye flört ediyorsun? Oğlum hani senin sevdiğim vardı?" Abimin sert çıkışı içimi birazda olsa rahatlatmıştı.
"Abbas ben kadın ile flört etmedim. Sadece nazik davrandım o kadar. Büyütülecek bir şey yok." Sonda ki lafının bana olduğunu hissetmiştim. Büyütülecek çok şey vardı. Ama benim büyütmemen gereken tek şey Zeyd'di. Gözümde de gönlümde de onu büyütmemen gerekiyordu.
"Nazik davranış mı? Sevdiğin kadın bir adama senin gibi nazik davransın da göreyim seni. İbne." Gözlerim kocaman açıldı ve abimin gözlerine baktım. Elini uyarır gibi sıktım. Bu şekilde küfür ederek bir insan değişmezdi.
"Nazik davranışı bir tek bana olur onun. O kadar da gavat değilim Abbas. Anladık hatamızı olmaz bir daha." Bir söz vardır. Ne kadar eski de olsa artık saçma da görülse fazlası ile haklı bir sözdü aslında. Kırılmış bardaktan su içebilir miydi insan? Peki ya bir kere kırılmış kalp geri eski haline gelir miydi? Sonuçta biz kadınlar Peygamberimizin (s.a.v.) mücevher gibi gördüğü ve kırılabilecek kadar narin olanlardık. Bir mücevher kırılırsa değeri kalmaz ve eskisi gibi olmazdı.
"Senin gibi adam ile evlenecek kadına acıyorum. Umarım senin gibi birisi olur da kadının canı yanmaz." Abim O an ki siniri ile beni elimden çekti ve oyun salonundan bir hışım ile çıkarttı. Arkasından koştura koştura çıktğım için karnım biraz daha ağrımıştı ama bu şuan ki sorunum değildi.
En sonunda çıkışta durdu ve bende hemen omuzunun arkasında durdum. Sinirli bir şekilde alıp verdiği nefesleri omuzunun kalkıp inmesinden anlıyordum. "Abim biraz sakin ol. Bu onun kendi seçimi." Abim yavaşça omuzunun üzerinden bana döndü.
"Şehide'm evet bu onun seçimi ama o da benim arkadaş seçimim. Aşık oldu diye düzelecek sandım. Adam daha da boka sarıp eski haline dönüyor. Hayır birde ballana ballana kadının dinine düşkün olduğunu söylüyor. Dingile bak. O kadın senin böyle olduğunu bilse bir saniye bakmaz sana." Abimin sözleri ve gözleri bizim olmayacağımızı haykırıyordu. Bilmese bile beni korkuyan bir abim vardı.
"Haklısın ama sakin ol sen. Bu onun ve onun sevdiği kadının hayatı. Bize pek bir şey düşmez. Sen veya ben de evlenmeye kalksak ona bir şey düşmez. O yüzden lütfen sakin ol ve bana sıcak bir şeyler al. Dondum ve karnım ağrıyor." Abim yavaşça kolunu omuzuma attı ve beni kendine iyice çekti. Bedeni sıcacıktı. Hemen ellerimi üzerinde ki montun içine koydum ve ısınmasını bekledim.
"Doğru söylüyorsun. Kızcağızla da onu tek bıraktım. Gidip alayım ben. Sende şu karşıda ki kafeye gir bekle bizi. İstediğini de sipariş et." Abimden ayrıldım ve kafamı salladım. Abim bana gülümseyerek içeriye girdi ve bende abimin söylediği kafeye doğru ilerledim. Bu gün olanlar benim için fazlasıyla yetmişti. Uzun bir süre evden çıkmak istemiyordum.
Kafeye girdiğim gibi beni güler yüzlü genç bir oğlan karşıladı. Hemen kendime cam kenarında bir masa seçtim ve oraya oturdum. "Ne alırdınız acaba?" Genç çocuk hala başımda bekliyordu. Hemen menüyü açtım ve öyle bir göz gezdirdim. Adını söylemeyeceğim bir çok ürün olduğu için kendimi him tehlikeye atmadım ve bildiğim bir şey söyledim.
"Sıcak çikolata alabilir miyim?"
"İki çeşit var. Signature hat chocolate mi yoksa Signature hazel nut chocolate mi?" Bir an nereye geldiğimi şaşırdım. Burası boykotlu bir dükkan değildi. Hatta ismi bile Türkçe bir isimdi. Hemen çocuğun yaka kartına baktım. Yanlışlıkla girmiş olabilirdim ama gitmemiştim. Yerel bir dükkandı.
"İngilizce olmayanından getir kardeşim. Boykotlu olmasın yeter." Hemen kafasını salladı ve benden uzaklaştı. Bize Araplaştınız diyenler git gide İngiliz'e dönüyorlardı. Kendine kendime söylenerek abimleri beklemeye başladım. Garson önüme sıcak çikolatayı koyduktan sonra 'afiyet olsun' diyip gitti. O gidince de abimlerin oyun salonundan çıktıklarını gördüm. Karnımın ağrısı artık kalbimin atışını bile etkiliyordu. Her atışta sanki kalbim boğazımdaymış gibi hissediyordum. Besmele çektim ve sıcak çikolatamdan bir yudum aldım. Tadı biraz farklı da olsa güzeldi.
Bizimkiler içeriye girip hemen yanıma geldiler. Selam verdiler ve abim benim yanıma İkra ise karşıma oturmuştu. Zeyd ise masanın baş köşesindeydi. Abim yavaşça kulağıma eğildi.
"İyi misin abim?" Bardağı yeniden elime aldım ve bir yudum daha alırken abımı kafam ile onayladım. O da bana bakarak beni onayladı.
"Size söylemem gereken bir şey var." Hepimiz aynı anda İkra'ya baktık. O ise bana sırıtarak bakıyordu. Bana dediğini onlara da diyecekti. Ona 'emin misin?' der gibi baktım. O ise kendinden fazlası ile emin bir şekilde bana bakıyordu. Yavaşça abisine döndü ve aynı şekilde abisine de baktı.
"Yine ne bok yedin İkra?" İkra'nın yüzü bir anda düşmüştü. Zeyd'in bu tersliğinin sebebini bilmiyordum ama umrumda değildi. Karnımın ağrısından hiç bir şey umrumda değildi.
"Abi gerçekten sıkıntılısın sen. Neyse öhöm öhöm! Bu kardeşiniz gönlünü bir beyefendiye kaptı-" Zeyd İkra'nın sözünü bir hışım ile kesti.
"Olmaz! Bitti." İkra sinir ile ona baktı. Abim ve ben ise sakin sakin ikisini izliyorduk.
"Bu benim hayatım senin değil. Ailede kimse senin çapkınlıklarına sesini çıkartmadı o yüzden senin de bana bir şey demeye hakkın yok. Önce sen sevdiğin kadına sadık kalmayı öğren sonra bana laf edersin." İkra'nın sözleri üzerine masada büyük bir sessizlik oluşmuştu. Kimse ne diyeceğini bilmiyordu ve herkes İkra'ya bakıyordu. O ise kararlılık ile abisine bakıyordu. "Babama söyleyeceğim. Adam ile konuşsun ve niyetimin ciddi olduğunu söylesin. Sende adam olduğunda babama söylersin." Dudaklarımı birbirine bastırdım ve İkra'ya şok içinde baktım. Yavaşça masadan kalktı ve abisinin arkasına geçti. "Size de rahatsızlık verdik kusura bakmayın. Gidelim biz." İkra Zeyd'in sandalyesini tuttu ve zorlanarakta olsa onu kafeden çıkarttı.
Abim ve ben öylece ikisinin arkasından bakakaldık. "Şehide ne oldu az önce?" Yavaşça bakışlarımı onların arkasından çektim ve abime baktım.
"Bende bilmiyorum ama iyi oldu Zeyd abiye. Biraz kendine çeki düzen vermesi lazım. Sana da bir şey söyleyelim olur mu?" Abim de derin bir nefes aldı ve bana baktı.
"Önce seninkinin bir tadına bakayım beğenirsem alırım." Kafamı salladım ve elimde ki bardağı ona doğru itekledim. Abim de çikolatamdan bir yudum aldı ve kaşlarını çattı. "Güzelmiş." Bardağı bana verdi ve elini kaldırdı. Garson hemen geldi ve abim de benimkinden istedi. "Adam kimmiş biliyor musun?" Ellerimi karnıma koydum ve derin bir nefes aldım. Sanki birisi karnımı yarıyordu.
"İmammış. Bizim mahallenin imamı." Abim şaşkın bir şekilde bana baktı. Bende ona gülümseyerek baktım. "Adam Allah'ın selamını vermiş bu da aşık olmuş." Abimin yüzü bir anda değişti ve kahkaha atmamak için kendini zor tuttu. Abim gülünce bana da gülme geldi ve karnıma daha da bastırarak gülmemi durdurmaya çalıştım. Derin derin nefesler alarak ancak durabilmiştik. Biz kendimizi zaptettiğimizde de zaten garson abimin de sıcak çikolatasını getirmişti. Abim ile beraber çikolatalarımızı içtekten sonra beraber kafeden çıktık.
Dışarısı soğuk olduğu için abimin koluna girdim ve koluna da iyice sarıldım. Kalörifer gibiydi. Çıktıktan sonra abim pek fazla konuşmamıştı çünkü hem o hemde ben bu günkü olan olaylardan fazlasıyla etkilenmiştik. Beraber otobüse bindik ve abim beni cam kenarına oturttu. Camdan dışarıyı izlemek huzur verdi o an. Bu günkü olanlar tek tek geçti beynimden. Neler neler yaşamıştım bir günde. Zeyd'e olan hislerimi bastırdığım zamanlarda hiç böyle sorunlarım yoktu. Hayatıma bir çığ gibi düşmüştü adam. Daha bir şeyler başlamadan bitmeliydi. Yoksa işin sonunda ben üzülecektim. Huylu huyundan vazgeçmezdi. Hele ki onun gibi bir adam. Ona bir şans verdiğim için utandım kendi kalbimden.
Abimin kolumdan tutup beni kaldırması ile kendime geldim. Gelmiştik bile. Abimin sürüklemesi ile otobüsten indim. Havanın soğukluğu ve karın ağrım birleşince hiç iyi bir ikili olmuyordu. Aynı ben ve Zeyd gibi. "Diyorum beynini kafede mi unuttun acaba?" Abim baktım ve gözlerimi devirdim.
"Neyseki senin gibi doğuştan beyinsiz değilim. Gider alırım." Abim bir anlık şaşkınlık ile koluma vurdu. Erkek olduğunu unuttuğu zamanlardan biriydi yine. Acı içinde kolumu tuttum. Abim ise ne yaptığının farkına varmış gibi hemen özür dileyerek kolumu tuttu. "Yürüyemeyeceğim galiba?" Abim kolumu tutarken yüzüme mala bakar gibi baktı.
"Bu kadar da nazlı olamazsın Şehide? Alt tarafı koluna vurdum." Bazen abimin gerçekten bir mağara adamı olduğunu düşünüyordum.
"Hani ben hâyiz oldum ya, hani ben kadınlara özel olan günümdeyim ya ben. İşte o yüzden yürüyemiyorum. Yoksa kolumdan yürümem için evrimcilere veya ateistlere inanıp maymun soyundan geldiğime ikna olmam lazımdı." Tek nefeste söylediğim şeylere karşılık abim yavaşça bir elini sırtıma diğer elini de dizlerimin altına koydu ve beni hemen kucağına aldı.
"Bir insan nasıl her halükarda dinsizlere laf sokabilir anlayamıyorum? Sen çok manyak bir kızsın." Abimin boynuna sarıldım ve çenemi omuzuna koydum.
"Şehide'yim ben. Ondandır." Abim ile gülerek mahalleye girdik. Buraya girmek nedense içime bir sıkıntı çöktürmüştü. Yıllardır sevdiğim ve büyüdüğüm mahallem ban sıkıntı vermişti. Abim evet gelen kadar beni kucağından bir an olsun indirmedi.
Tam Zeyd gilin kapısının önünden geçtiğimiz sırada gözlerim onun penceresine kaydı. Pencereden bana bakıyordu. Hemen gözlerimi ondan çektim ve karlı yollara çevirdim. Ona bakmaya bile tahammül edemiyordum. Abim evin kapısına gelince yavaşça beni indirdi ve kapıyı açtı. İlk önce eve ben girdim. Arkamdan ise hemen abim girdi ve beklemeden hızlıca kapıyı kapattı. "Ben odamdayım. Bir şeye ihtiyacın olursa seslenmen yeter." Abimi kafamı sallayarak onayladım ve botlarımı çıkartıp direkt odama girdim. Ondan olan hiç bir şeyi istemiyordum. Hemen telefonumu çıkarttım ve isminin yanına 'Abi' kelimesini ekledim. Üzerimi dahi çıkartmadan hemen onun bana gönderdiği notları çıkarttım ve bir an dahi düşünmeden hepsini avucumda buruşturup odamda ki çöpüme attım.
Biz birbirimize göre değildik işte. Kendimi ne kadar zorlamayı düşünsem de ne ben onun hayallerinde ki kadındım nede o benim hayallerimde ki erkekti. Biz diye bir şey yoktu. Sadece o ve ben vardık. Benim için artık o sahipsiz notlarında sahibi değildi. Benim için artık sadece abimin arkadaşı, komşumuzdu. Bitmişti. Ben bitirmiştim. Gözlerimden yaşlar aksada umrumda olmadı. Yavaşça üzerimdekileri çıkarttım ve odamdan çıkıp ihtiyacımı gördükten sonra hemen geri odama geldim. Gözlerimden akan yaşlar durmadı. Durdurmaya da çalışmadım zaten. Masamın başında biraz kitap okudum belki kendime gelirim diye ama kitabı da karıştırdı yaşlı gözlerim. Yerimden kalktım ve yatağımın başında durdum. Kendimi ilk önce yavaşça yatağımın kollarına bıraktım. Ardından ise uykunun.
❄❄❄
° ELHAMDÜLİLLAH °
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |