18. Bölüm
MozaikKule / SAHİPSİZ NOTLAR / 18. BÖLÜM ❄

18. BÖLÜM ❄

MozaikKule
mozaikkule

 

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °

 

 

 

 

 

❄❄❄

 

 

6 Ay Sonra

 

Elimde ki kaseyi yavaşça dolaba koydum ve anneme baktım. Ben anneme bakınca annem de hemen bana baktı ve gülümsedi. Uzun bir süredir benim ile küçük bir çocukmuşum gibi ilgileniyordu. Zeyd'i o günden sonra hiç görmemiştim. Bana ne yazmıştı ne aramıştı nede bir not göndermişti. Her şey bitmişti. Ve annem o günden beri yanımda olan ve bana destek çıkan tek kişiydi. İçimde ki darlığı yavaş yavaş İslam ile içimden atmıştım. Onu görmemek bana daha iyi gelmişti. Nerede olduğunu bilmiyordum ama abimin söylediğine göre alçıları bir kaç hafta önce çıkmıştı ve çıktığından beri abim ile İslam'i sohbetlere gidiyormuş. Bunu duymak hoşuma gitsede hiç bir şekilde bir adım atmadım ona. Kendi içimde bile onu bitirmiştim ben.

 

"Dalma Şehide dalma kızım." Ellerimin hala dolabın içinde durduğunu anlayınca hemen kendimi geri çektim ve dolabı kapattım. Onu düşündükçe kendi kendime düşüncelere dalmaktan kurtulamamıştım. Öyle bir adam için geleceğimi mahvedemezdim ama kalbim bunu anlamıyordu.

 

"Kusura bakma anne. Başka bir işim var mı?" Annem elindekileri bıraktı ve yanıma geldi. O da en az benim kadar üzgündü bu duruma. Hayatının aşkını bulan kadın kızının da öyle bir aşk yaşamasını istiyordu. Elini yavaşça koluma koydu ve kolumu okşamaya başladı.

 

"Şehide her şey kader güzel kızım. İsterse o uzaya gitsin nasibinde varsa seni bulur. Ama nasibinde yoksa aynı evde yaşa yinede olmaz kızım. Üzülme Allah her şeyin en iyisini bilendir." Başımı yere eğmek istesem de bunu yapmadım. Hatalı olan ben değildim. Başını yere eğmesi gereken ben değildim. Sevdiğim için suçlu olan da ben değildim. O da suçlu değildi. Benim için İslam'a girmesine gerek yoktu. Kendi istediği için girmeliydi.

 

"Biliyorum anne. Sorun etmiyorum o yüzden. Sadece arada dalıp gidiyorum. Hem bu gün babam ve senin evlilik yıl dönümün. Beni bırak ve mutlu ol. Çocuk değilim böyle şeyleri çok fazla takmam kafama. Sana aldığım elbiseyi giyin babam gelmeden. Bende üzerimi giyinip çıkıcam zaten." Bir anlık ağzımdan kaçan şey ile annem hemen kaçmamam için kolumu tuttu.

 

"Ne dışarısı küçük hanım?" Abim ile yaptığımız planı bozmuştum. Abim ağzıma tükürecekti. Annem yalan konuşmayacağımı biliyordu o yüzden dik dik yüzüme bakıyordu.

 

"Kızmak yada bir şey demek yok tamam mı?" Annem kafasını salladı ve ardından kolumu bıraktı. "Siz babam ile baş başa zaman geçirin diye abim ve ben dışarıya çıkıcaz. Ama anne lütfen bunu abime çaktırma ağzıma tükürür benim. Planı belli ettim diye." Annem rahatlamış bir nefes verdi ve benden bir kaç adım uzaklaşarak mutfağın kapısına kadar gitti ve tam çıkacak iken başını çevirip bana baktı.

 

"Abine söyle eve girmeden çıkın. Kocam ile baş başa kalmam gereken sürem artsın." Ben anneme şok olmuş bir şekilde bakarken annem çoktan elbiseyi giyinmeye gitmişti. Arkasından öylece gülümseyerek baktım. Ardından ise gözlerimi mutfağa çevirdim. Annem babamın en sevdiği yemekleri ve tatlıyı yapmıştı. Mutfakta topluydu. Zaman kaybetmeden hemen mutfaktan çıktım ve odama girdim. İlk işim abime mesaj atmak oldu. Eve girmemesi gerektiği ile alakalı bir mesaj attım ve hemen üzerime geniş, siyah, desensiz elbisemi giyindim ve üzerine de gri bir sufle taktım. Dışarısı fazlası ile sıcaktı zaten ama yinede yanıma ince bir hırka aldım ve çantamı da alarak evden çıktım. Hava çoktan kararmıştı. Babam gelmeden hemen mahalleden çıkmam lazımdı.

 

Hızlı adımlar ile ilerlerken yüzüme vuran araba ışığı ile ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde kendimi hemen mahallede ki bir evin bahçesine attım ve yere doğru eğildim. Araba önümden geçti ve bizim kapının önünde durdu. Tam da tahmin ettiğim gibi babamdı. Dükkan işleri elhamdülillah düşündüğümüzden daha iyi gitmişti ve babam hayallerinde ki arabayı alabilmişti.

 

Yavaşça arabadan indi ve etrafına baktıktan sonra yavaşça bahçeye girdi ve ardından ise eve girip hemen kapıyı kapattı. İçimde tuttuğum nefesimi yavaşça dışarı verdim. Tam kalkacağım sırada arkamdan gelen ses ile yerimde sıçradım.

 

"Babanı dikizlemek güzel bir şey değil Çeçen kızı." Verdiğim nefesi geri içime aldım. Onun sesiydi. Hiç bir şey olmamış gibi yerimden kalktım ve arkamı dönerek ona baktım. Gözlerime çarpan ilk şey uzun ve gür sakalları oldu. Bakışlarımı ondan çektim. Onların bahçesindeydim. O anlık heyecan ile bunu fark edememiştim. "Ne işin var bahçemizde?" Gözlerimi devirdim ve bakışlarımı ondan çektim. Altı aydır görmediğim yüzüne hasret kalan kalbime sus deme vaktiydi.

 

"Görünmemem gerekiyordu. Dışarıda işim var. Hayırlı akşamlar." Kafamı yere eğdim ve bahçe kapısına kadar kafamı bile kaldırmadım. Ta ki söylediği şeye kadar.

 

"Biriyle mi buluşacaksın?" Sesi sorusunu reddetmemi istiyor gibi çıkmıştı. Bu kadar mı üzülürdü başka birisi ile evlensem? Yavaşça arkamı döndüm ve umursamaz bir şekilde ona baktım.

 

"Ben senin elinde oyuncak olup başkaları ile paylaştığın kızlar gibi değilim. Bunu anlayamadıysan da daha benim diyecek bir şeyim yok." Hızlıca arkamı döndüm ve bahçeden çıktım. Arkamdan seslense bile döndüp bakmadım. Zaten sesini çok fazla çıkaramazdı çünkü insanların yanlış anlayabileceğini biliyordu. Kalbim arkamdan gelmesini beklese de beynim onun bu isteğini susturmuştu.

 

Mahallenin çıkışına geldiğimde üzerinde takım elbise ile beni bekleyen abimi gördüm. Çok şık olmuştu. Elleri cebinde bir şekilde bana gülümseyerek bakıyordu. Takım elbisesine bir kere daha baktım. Dar değildi. Tam aksine geniş bir takım elbiseydi. Sünnet'e her halükarda uymayı beceriyordu. Hızlıca yanına gidip koluna girdim. Ben koluna girince o da yürümeye başladı.

 

"Söyledin dimi?" Alttan alttan abime baktım ve yaramaz minik bir gülümseme ile gözlerimi kırpıştırdım. Abim cevabını almıştı. "Yürü bücür yürü. Senin bu halini ne yapıcam ben. Evlendirsek mi seni?" Bir anda sanki boğazım düğümlenmişti. Evlilik istiyor muydum ki ben? İslam üzerine kurulu olacaksa tabiki de istiyordum.

 

"Sen bensiz yapamazsın ama yinede hayır demem." Abim kocaman olmuş gözler ile bana baktı.

 

"Sen koca mı istiyorsun Şehide?" Güldüm ve abimin suratına pişkin pişkin baktım.

 

"Evlenecem, evlenecem. Vermezlerse kaçacam." Abim sinirlenmek yerine kafama vurdu ve gülmeye başladı. Bende onun ile beraber güldüm ve yürümeye devam ettik. "Beni bırak da sen ne zaman evleneceksin. Annem turşunu kurdu yiyeceğiz seneye." Abimin gülümsemesi solmamıştı. O atlatmıştı her şeyi. Aslında bende bitirmiştim kafam da ama kalbim iki gün açıldığım adama hala bağlı kalmayı tercih ediyordu. Tercihlerine karışmıyordum sadece tercihini hayatıma dökmesine izin vermiyordum kalbimin.

 

"Merak etme Şehide beraber seninkiyle yeriz." Ona ters ters baktım ama başka hiç bir şey yapamadım. Abim ile beraber yürüdük ve en sonunda küçük bir kafeye girdik. Planımız yoktu. Tek plan annem ve babamı tek bırakmaktı. Abim yavaşça bir masaya geçti ve benim için sandalyemi çekti. Bende abime gülümsedim ve sakin bir şekilde benim için çektiği sandalyeye oturdum. Abim de hemen karşıma geçti ve oturdu. "Uzun süredir bir araya gelemediğimiz için bizimkileri çağrıdım haberin olsun. İkra nişanlısı ile beraber gelecek." Yüreğime inme inecek sanmıştım. Abim ise bana gülümseyerek ve çok iyi bir şey yapmış gibi bakıyordu. Suratına kezzap dökesim gelmişti o an.

 

"Kardeşinle oturmak sıkıcı mı geliyor abi? İlla birileri mi olmalı yanımızda? Hem ben seninle zaman geçirmek istiyordum, onlar ile değil." Sert çıkışıma karşılık abimin suratı bir an düştü. Nasıl toparlayacağımı bilmediğim için susmayı tercih ettim. Olanlardan haberi olsaydı böyle bir şey yapmayacağını biliyordum ama bilmediği için bu şekilde ona yükselmem doğru olmamıştı. Yavaşça masanın üzerinden abime uzandım ve zaman geçtikçe daha da uzayan sakallarına dokundum. "Özür dilerim abi. Baş başa kalacağız sanmıştım bir anda diyince şaşırdım. Sana öyle yükselmek istemedim. Yoksa biliyorsun onları hem de çok seviyorum." Biri hariç desem ne olurdu ki? Çok şey olurdu. O yüzden susmak ve hiç bir şey dememek en sağlıklısıydı.

 

"Çenen dursa kalbim kırılmayacakta. İşte Allah'ım öyle bir yetenek vermişki yorulmak bilmiyorsun." Gülümsedim ve sakalları ile oynamaya devam ettim. Ben oynarken gürültülü bir motorun sesi ile bakışlarımı kafenin camına çevirdim. Motoru yavaşça boş bir yere park etti ve yavaşça motordan indi. Kazadan sonra uzun bir süre süremese de yeniden başlamıştı. Ama eski motoru değildi sürdüğü o motor neredeyse kullanılamaz hale gelmişti. Abimin anlattığına göre onu satıp üstüne ekleyip bunu almıştı. Bakışlarımı ondan çektim. Elimi de abimin sakalından çekip önüme döndüm. "Bir kere de şov yapmadan gelmese çatlar." Dilim damağım kurumuştu neredeyse.

 

Bir süre sonra abimin yanında ki sandalye yavaşça çekildi ve Zeyd tam abimin yanına oturdu. Yüzüne bakmak gibi bir derdim olmadığı için bakışlarımı masada tuttum. Sadece abim ile ikisi tokalaştı.

 

"Yakışmış takım elbise Abbas beyimize. Umarım bir gün de yanında beyazlar içinde birini görürüz." Abim güldü ve sıkılmış bir nefes verdi. Altı ay sonra ilk defa onun ile aynı masadaydım ve bundan nedense bedenim ve kalbim fazlası ile rahatsızdı.

 

"Şehide'ye göre annem turşumu kuracakmış." Bu seferde Zeyd güldü. Kafamı yeniden kafenin camına çevirdim. Gördüğüm şey kalbimin atışını boğazımda hissetmeme neden oldu. Bana hiç çekinmeden gülümseyerek bakıyordu. Neyse ki abim de bana bakıyordu ama onun yüzünde ki gülümseme bir abinin gülümsemesi değildi. Hayranlık içeriyordu.

 

Ona daha fazla bakmak istemesem de sakallarının uzunluğu gözlerimi kamaştırmıştı. Yüzünü daha da çekici göstermişti uzun sakalları. Altı ay boyunca ben kalbim ile savaşırken bana böyle güzel bakması adil değildi. İslam'a yönelmişti. Hemde en güzel şekilde. Hayallerimde ki adam olabilmek için. Kafamı camdan çektim ve abimlere baktım. Onlara bakmayarak saygısızlık yapmış olacaktım. Ama gözlerimi de ona değdirmedim. "Biraz daha beklersek ikimiz de birbirimizin turşusunu yiyecekmişiz. Onda öyle dedi Zeyd abi." Bende abime bakarak gülümsedim. Onlarda benim sözüme güldüler.

 

"Abbas bence sen kendine bak. Otuzuna dört basamak kaldı şurada. Daha Şehide'nin... " Bir anda sustu. İstemsizce ona baktım. O da bana bakıyordu. "Hakkaten Şehide sen kaç yaşındaydın?" Kulaklarıma inanamadım. Yaşımı bilmeyen adam beni seviyordu.

 

"Aşk olsun Zeyd abi. Yaşımı bilmiyor musun?" Mahçup bir şekilde kafasını iki yana salladı. Gözlerimi ondan hemen çektim ve abime baktım. "Abimden beş yaş küçüğüm ben." Abim dr bana baktı ve gülümsedi.

 

"İlk doğduğunda seni hiç sevmemiştim. Sonradan çok tatlı oldun." Gözlerimi devirdim ve yüzümü buruşturarak abime baktım. Abim yutkundu ve Zeyd'e döndü. "Nerede kalmıştın sen kardeşim? Devam et sen." Zeyd güldü ve lafına kaldığı yerden devam etti.

 

"Şehide'nin otuz yaşına daha dokuz yılı var diyecektim. Yani ilk önce sen ve ben kendimizi düşünmeliyiz." Abim yavaş yavaş kafasını salladı.

 

"Senin şu hanım abladan hiç bahsetmedin uzun süredir. Ne oldu ona? Yoksa vazmıgeçtin?" Abimin sorusu ile göğüsüme sanki bir öküz oturmuştu. Gerçekten benden vazgeçmişmiydi? Ona direkt bakmak yerine yeniden kafamı cama çevirdim ve onun yansımasından ona baktım. Yüzünde az önce bana bakarken ki gülümseme vardı. Ama bu sefer bana değil masaya bakıyordu. Kalbime düşen vesvese ile yutkundum. Acaba o kadın artık ben değil miydim? Benimle görüşmemişti veya hiç bir iletişime geçmemişti. Kalbimin ağrısından gözlerim dolsa da göz yaşlarımı akmadan geri ittim ve onun cevabını bekledim.

 

Sakin bir şekilde konuşmaya başladı. "Ben o beyaz ışığı gördükten sonra ondan nasıl vazgeçebilirim Abbas? Baksana bana. Eski halimden ne kaldı? Artık dinim ile daha da bütünleştim. O benim İslam'a girme kaynağım. Ben onu unutamam. Biliyorum o da beni unutmadı. Sadece biraz daha zaman lazım. Sonra inşallah onu istemeye gideceğim." Sözlerini bitirince sanki sıkışan kalbime şu dökülmüş gibi hissettim. İçim rahatlamıştı. Gözlerimi camdan çektim ve abime bakan yüze bir saniyeliğine baktım. Yüzünde ki o güzellik İslâm ile artmıştı.

 

"İstemeye gidicez kardeşim. Tek başına gitmek yok." Zeyd sadece onaylar gibi başını salladı ve kafasını önüne eğdi.

 

"Sende bir kadınsın Şehide. Sence vazgeçmiş midir?" Heyecandan atan kalbime yıllarca sus demişken şu an diyemiyordum. Derin bir nefes aldım ve kendimi kontrol altına almaya çalıştım.

 

"Emin ol Zeyd abi bir kadın gerçekten severse vazgeçmez. Yıllar geçse bile sevdiği adamı kalbinde sevmeyi bırakmaz. Eminim o da hala seni seviyordur." Gülümsedi ve abime baktı. Bende gülümsedim ve abime baktım. Abim ise boş boş ikimize baktı.

 

"Neye bakıyorsunuz? Seven kadın ben değilim ya." Gülerek başımı yere eğdim ve kahkahamı tutmaya çalıştım. Abimin bu halini seviyordum. "Hem ayrıca sen artık kendine bir çeki düzen verdin Zeyd. Eminin ki önceden sevmese bile şu an aşık olur sana." Utangaç bir şekilde başımı başka yere çevirdim.

 

"İnşallah kardeşim." Başımı çevirdiğim yerde bize doğru gelen İkra ve yanında ki adamı görünce yavaşça gülümsedim. Onu görmeyeli çok olmamıştı ama çok özlemiştim. En son onun nişanın da görüşmüştük. Yerimden kalktım ve ona kollarımı açtım. Yavaş yavaş koşarak geldi ve bana sıkı sıkı sarıldı. Kendi kanımdan bir kız kardeşim yoktu ama farklı kandan iki kız kardeşim vardı. Ondan ayrıldıktan sonra tam halini soracağım sırada yanımda sırasını bekleyen Müzeyyen'i görmem ile gülümsemem daha da büyüdü. Onu görememiştim bir an. Hemen İkra'dan ayrıldım ve bu seferde Müzeyyen'e sıkı sıkı sarıldım.

 

İkra ve nişanlısı ilk başta bir şey demediler ve hemen iki tane sandalye çekip masaya oturdular. Bende eski yerime oturdum ve yanıma da Müzeyyen oturdu.

 

"Selamın aleyküm gençler." İkra'nın verdiği selamı hepimiz aldık. Uzun zaman sonra onlar ile beraber aynı masada olmak enerjimi yükseltilmişti. Abime baktığım da ise gülümseyerek bana baktığını gördüm. Bende ona gülümsedim ve sohbetin içinde saatlerce kendimizi kaybettik. Ben ise arada bana bakan açık bir kahverengiye sahip olan gözlerde kendimi kaybettim.

 

 

 

        

❄❄❄

 

 

 

 

 

 

° ELHAMDÜLİLLAH °

 

 

 

 

 

DUYURU : Selamun aleyküm canlarımmm. Minik bir duyuru ile sizlerleyim. Hikayemizin 18. Bölümüne de geldik ve bitirdik elhamdülillah. Umarım severek ve beğenerek okumuşsunuzdur. İnşallah bir veya iki bölüm sonra sezon finali vereceğim. Hem diğer bölümleri hemde kitabın gidişatını ayarlamak için. Çok uzun sürmeyecek inşallah. En fazla bir aycık bir süre burada olamayacağım. O süre zarfında da inşallah hikayeme okuyucı bulmayı ümitliyorum. Bir ay dedim ama bu daha kısa bir süre de olabilir. Belkide iki hafta veya üç hafta da olabilir. Beni anlayış ile bekleyeceğinizi umarak gidiyorum. Allah'a emanet olun.

Bölüm : 10.02.2025 11:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...