

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °
❄❄❄
Saat çok geç olmuştu ve gözlerimin kapanmaması için büyük bir çapa sarf ediyordum. İkra, nişanlısı ve Müzeyyen gitmişlerdi ve sadece abim, ben ve Zeyd kalmıştık. İkisinin iş sohbeti ise bitmek bilmiyordu. Yavaş yavaş kapanan gözlerime artık engel olamadım. Zaten bedenim kendini çoktan bırakmıştı. Göz kapaklarım birbirine değdiği anda minik bir şekilde yandı gözlerim. Kafamın yavaşça yere doğru eğildiğini hissetsem de buna engel olamadım. Konuşmalarını hala duyabiliyordum ama sanki sesleri beynime gitmiyordu. O sesini sevdiğim adamın bile sesine tahammül seviyem kalmamıştı. Sanki gözlerim bir çöl gibi kupkuruydu. Suya hasret kalmış gibiydim.
Koluma sertçe dokunulması ile yavaşça gözlerimi açtım. İlk gördüğüm şey kocaman bir karanlıktı. Kör olmuş olamazdım. Yavaşça başımı kaldırdığım da başımın kollarımın arasında olduğunu anladım. Gözlerim geri kapanmak istiyordu ama bana bakan abim bunu engelliyordu. "Hadi kalk Şehide. Gitmemiz lazım." Uyku sersemliği ile kaşlarımı kaldırarak abimi reddettim. Rahatsız da olsa uykum vardı benim. Ben öyle yapınca abim de sabır çekti. Gözlerimi sürekli kırpıyordum ve bu gözlerimi acıtıyordu. Yine de uykumun biraz açılması gerekiyordu. "Şehide annemler aradı. Artık eve gelin diye. Hadi kendini düzelt ben seni alırım kucağıma." Işıklar çok güzeldi. Yavaşça başımı masanın diğer tarafına çevirdim. Zeyd bana gülümseyerek bakıyordu. Bende ona gülümsedim ve azda olsa açılan uykum ile kendimi düzelttim. Tek yaptığım örtümden çıkmış mı diye parmağım ile saçımı kontrol etmek de olsa bu benim için en güzel kendimi düzeltmeydi. Abim yavaşça bir elini belime diğer elini de dizlerimin altına koydu ve beni oturduğum yerden kaldırdı. "Hadi Zeyd. Kalk sende." Kafamı abimin sakallı boyuna koydum ve iyice yerleştim abimin kucağına. Çok rahattı.
Zeyd'de yavaşça masadan kalktı ve çantamı alarak arkamızdan gelmeye başladı. Kafamı bir kaç saniyeliğine abimin boynundan çıkarttım ve omzunun üzerinden Zeyd'e baktım. Bana gülümsedi ve çantama bir not bıraktı. Kalbim burkulmuştu. Çünkü onun yazdığı diğer notların hepsini atmıştım ben. Yinede o burukluğun yanında çocuk gibi seviniyordum. Beni bırakmamıştı. Sadece benden İslâm için uzaklaşmıştı. Geri kafamı ondan çektim ve kendi kendime gülümseyerek abimin boynuna geri yerleştirdim kafamı.
Kafeden çıkınca üzerime vuran gecenin soğuğu ile iyice abime sokuldum. Soğuğu gören bedenin daha da kendine gelmişti ve uykudan neredeyse bir eser kalmamıştı. Rüzgar sanki bütün soğuğu ile bedenimi ele geçirmişti. Zeyd kendi motorunun yanına gittiğin de abim de onun yanına benimle beraber gitti. Motoru gerçekten çok güzeldi. Yavaşça abimin kucağında dikeldim. "Uykum açıldı. İndirebilirsin." Abim yavaşça kafasını aşağıya eğdi ve bana boş boş baktı. Aramızda ki boy farkı biraz fazlaydı sanki. Kendimi uyku sarhoşu gibi hissediyordum.
"Eve gidene kadar uyu. Zaten hafif bir şeysin." Kaşlarımı çattım ve göğüsüne elimi koyarak kendimi itekledim. "Şehide bak bırakırım yere seni. Ve gidene kadar arkanı tutarsın." Elimi hemen çektim ve kendimi ittirmeyi bıraktım. Abim de beni yavaşça yere bıraktı. Önceden neyse hala oydu abim. Asla değişmemişti. Küçükken de benden nefret eder gibi davranırdı ama yine bana kıyamazdı. Aslında yukarıda olunca hava daha soğuk geliyordu. Kısa boylu değildim onlar mutasyona uğramıştı.
"Çantan." Zeyd'in sesi ile hemen ona baktım. Çantamı ucundan tutmuş benim almam için baba uzatıyordu. Yavaşça eline dokunmadan çantamı ondan aldım. Onun bu minik hareketi midem de kelebeklerin uçmasına neden olmuştu. Karnıma vurarak o kelebekleri öldüresim geldi. O hala bana haramdı.
"Teşekkür ederim Zeyd abi." Yüzü yavaşça düşse de pek oralı olmadım. Onu bir abi olarak bilmiştim. Ve herkeste benim onu hala öyle bildiğimi sanıyordu. Abimin yanında ne dememi bekliyordu ki zaten?
"Rica ederim." Gözlerimi ondan çektim ve abime baktım. Abim ise Zeyd'e bakıyordu.
"Biz gidiyoruz. Sen motorla daha hızlı geçersin. Hayırlı geceler kardeşim." Abim Zeyd'e elini uzattı ve Zeyd'de abimin elini sıkıca tuttu ve sıktı. İnşallah benim yüzümden bu güzel arkaşlıkları bozulmazdı.
"Sizede hayırlı geceler kardeşim." Ardından ikisi de ellerini ayırdılar ve hemen ardından Zeyd kasını taktı ve motorunu çalıştırıp gitti. Bir insan sevdiği için değişebiliyordu demek ki. Hem onun ki kötü bir değişim de değildi. Kendi dinine bağlanmıştı. İnanıyordum artık. İkimizde Allah'a yakın olduğumuzda Allah'ın bizi birbirimize nasip edeceğine inanmıyordum.
O gidince yavaşça abimin koluna girdim ve beraber yürümeye başladık. "Ne zamandan beri uyuyorum? Ve saat kaç?" Abim ilk önce yavaşça esnedi ve ardından kolundaki saate baktı.
"Neredeyse iki saattir uyuyorsun ve saat gecenin ikisi." Bir anda abime baktım. O ise bana normal bir şey demiş gibi bakıyordu. O kadar saat Zeyd'in önünde mi uyumuştum ben? Utanç içinde kafamı yere doğru eğdim.
"İnanamıyorum sana abi. Nasıl gecenin bu saatine kadar dışarıda kalabiliriz? Ben evimi özledim." Yuvamı özledim. İçerisinde gerçekten bir aile olduğum evimi özlemiştim. Allah'a en büyük şükür sebebimdi benim ailem. Hayatımda çoğu şeyde asla 'hayır' kelimesini duymamıştım ben ailemden. Bana kendi seçimlerimi öğretmişlerdi. Yıllarca İslâmiyeti öğretmişlerdi. Sonrasında ise kul olmayı bana bırakmışlardı. Allah'ın izniyle kulluğumu yerine getirdiğimi düşünüyorum. Ama buna vesile olan en güzel şey ailemdi.
"Şehide mışıl mışıl uyudun sus bence. Uykusuzluktan öleceğim şurda." Abime alttan alttan baktım. Gerçekten de çok solgun duruyordu. Dükkan işi onu gerçekten yoruyordu ama her sabah mutluluk ile gidiyordu.
"Tamam yaslan bana ben taşırım senin ağırlığını." Abim bana baktı ve ardından omuzlarını silkerek ağırlığını üzerime verdi. Vermesi ile yan tarafa doğru devrilmem bir oldu. Neyse ki hemen kolumdan tutmuştu. Abim ile 45 derecelik bir açı gibi sokağın ortasında duruyorduk. Hemen kendimi toparladım ve kendimi düzelttim. "Hayvan gibi ağırsın. İnsan azıcık verir. Üstüme bütün ağırlığı-" Daha lafımı bitiremeden baş aşağı abimin kalçası ile bakıştım. Tek hamlede beni sırtına atmıştı.
"Şehide sus yoksa seni kafanın üzerine yere bırakırım." Ters durduğum için örtümün açılma ihtimali vardı. Hemen kollarım ile başımdan aşağıya doğru gelen örtümü tuttum ve düzelttim. Hem uykumdan hemde yorgunluktan birazda korkudan abime bir şey demedim ve beni öyle taşımasına izin verdim. Arada kendimi yukarıya çekerek beynime giden kanı kontrol ediyordum. Ardından ise yeniden kendimi serbest bırakıyordum.
En sonunda evin önüne geldiğimizde abim beni yavaşça indirdi. Örtümü düzledim ve ona bakarak gözlerimi devirdim. Bahçe kapısından beraber girdik ve abim cebinden evin anahtarını çıkarttı. Yavaşça kapıyı açtı ve bana baktı.
"Üçüncü bir kardeşimiz olabilir." Pis pis gülümsüyordu. Yüzümü buruşturdum ve omuzuna vurdum. Eli ile omuzunu tutsa da bir şey demedi.
"Abuk subuk konuşma da gir içeriye. Uykusuzluktan ölücem yoksa." İlk önce o girdi ve bende hemen arkasından girdim. Yavaşça ardımdan kapıyı kapattım ve arkamı döndüğümde abimi göremedim. "Ne ara gitti ya?" Kendi kendime söylendim. Bacaklarım ve belim çok ağrıyordu. Odama girdim ve lambamı yaktım. Odamı bile özlemiştim. Yatağım ise bana göz kırpıyordu.
Çantamı kenara bıraktığım anda aklıma Zeyd'in çantama koyduğu not geldi. Hemen çantamı geri aldım ve içini açtım. Küçük bir kağıt görmeyi beklesem de beni ikiye katlanmış bir mektup karşıladı. Yavaşça elime aldım ve koltuğuma oturdum ve kağıdı açtım. Onun inci gibi olan el yazısı ile yazılmıştı.
"Güzel yüzlü Çeçen kızım benim. Her şeyden önce seni terk etmedim seni bırakmadım. Seni Allâh için bıraktım. Seni bana versin diye. Altı ay oldu. Yüzünü görmeyeli, sesini duymayalı, seninle konuşmayalı. İçimde ki şu yangını bir Allâh bilir birde ben. Göğüsüm her sizin eve baktığımda daralıyor benim. Çok istiyorum Allâh yolunda eşim olmanı. Yıllarca sana içimde bir kız kardeşimmişsin gibi bir his besledim sandım ben. Öyle değilmiş Çeçen kızım. Bir gün hocaların ile beraber piknik yapmaya gidecektniniz. Belki hatırlarsın. İşte o gün anladım ben sana aşık olduğumu. Üzerinde ki siyah renk ferace ve başına bağladığın omuzlarını belli etmeden kollarına dökülen örtün ile gördüğüm an anladım sana aşık olduğumu. Seni her zaman bir kız kardeş gibi görmek istedim ama bu hissime engel olamadım ben Şehide. Senden özür dilerim Güzel yüzlü Çeçen kızım. Ama sana söz veriyorum sana öyle güzel bir eş olacağım ki Cennet'te bile yanımda olacaksın."
Sayfanın neredeyse yarısını kadar gelmiştim. Gözlerim şimdiden dolmuştu. O günü hatırlamıştım. Bana olan bakışlarını, gülümsemesini. Bir abi edası gibi gelmişti bana. Gözlerimde ki yaşları sildim ve okumaya devam ettim.
"Çeçen kızımsın sen benim. Kendine taktığın ve kimsenin bilmediğini sandığın lakap. Öğrendim ben onu o günden sonra. Yıllardır biliyordum o tatlı ismini ben senin. Abim ile sizin eve gelmiştik. Kitabın masanın üzerindeydi. Zaten kalbim sana karşı yenilmişti. Bir kere de o an nefsime yenildim ve kitabını açtım. Kitabın en son sayfasında küçük bir not vardı. Özenerek yazdığın bir not. 'Bende Şehide'yim bende Çeçen kızıyım.' O saatten sonra benim için Çeçen kızı oldun sen Şehide'm. Burada bu not veya bu mektup ile açıkladım bir çok şeyi. Çünkü karşına çıkacak cesaretim yok. Herkese var o cesaret bir tek sana yok. Olmamasının nedeni de sensin. Senin güzelliğin. Notları gönderme fikri o kalleş Mehmet'den çıktı. Sana aşık olduğumu bilen tek kişi oydu. O da vurdu beni sırtımdan Çeçen kızım. O da söyledi bana seni sevdiğini. İlk notu gönderdikten sonra söyledi. Sana göre olmadığımı, onun sana göre olduğunu, senin onu seçeceğini söyledi bana. Kendisinin daha İslam'a yakın olduğunu ima etti. Sinirlendim. Boş yere sana kızdım senin kalbini kırdım. Özür dilerim Çeçen kızım. Kalbini kırdığım her an için ve şu an bile karşına çıkacak cesaretim olmadığı için senden özür dilerim. Az kaldı. Umrumda olmayacak kimse. Alacağım seni nikahıma. Bu da benim sana sözüm olsun. Mü'min bir adamın sözü."
Boğazım düğümlenmişti. Abimin kardeşim dediği iki insandı onlar. Kalbe söz geçirilmiyordu biliyorum çünkü bende aynısını yaşıyordum ama ikisinden de planlı olarak böyle bir şey beklemiyordum. Not bitmişti ama bende bitmiştim. Mutlu mu olmam lazımdı? O zaman neden içimde büyük bir boşluk vardı? Neden kendimi abime ihanet etmiş gibi hissediyordum? Elimde ki kağıt ile beraber ellerimi yüzüme kapattım ve içim çıkana kadar ağladım. Sesim çıkmıyordu. Çıkartamazdım ki sesimi. Kalbimin sevdiği adamdan utandım o an. Aileme ne diyecektim ki? Kardeş gibi gördüğüm adama yıllardır aşık mıyım diyecektim? Gözyaşlarım mektubu ıslattı. Ama hiç bir şey utancımdan kupkuru olan gönlümü ferahlatamadı.
Kağıdı yüzümden çektiğim sırada kapımı birisi yavaş yavaş tıklattı. Elimde ki kağıdı hemen geri çantama koydum ve kapıya yöneldim. Kapıyı yavaşça açtığım da annem bana endişeli gözler ile bakıyordu. "Şehide annem iyi misin?" Annemden saklayacak bir şeyim yoktu. Annemi kolundan tuttum ve nazik bir şekilde içeriye çektim. Annem ise sadece bana ayak uydurdu ve içeriye girip arkasından hemen kapıyı kapattı. Çantama koyduğum kağıdı geri çıkarttım ve anneme verdim. Annem ilk başta anlamamış gibi baksa da gözyaşlarım ile ıslanan kağıdı okumaya başladı. Annem içinden okudukça ben de sessiz sessiz gözyaşlarımı dökmeye devam ettim. Annem kağıdı okumayı bitirince bana baktı. Yüzünde ki gülümseme afallamama beden olmuştu. "Kızım buna ağlanacak ne var? Ne güzel işte senden vazgeçmemiş ve seni hala seviyor. Hemde helal yoldan istiyor bu çocuk seni." Kafamı yere eğdim. Annemden bunları duymak ne kadar hoşuma gitse de yine de utanıyordum.
Sevmek helaldi. Biliyordum ama Zeyd'i nasıl seveceğimi ve onu sevdiğimi onlara diyeceğimi bilmiyordum. İçimde öyle bir fırtına vardı ki hiç bir şeyin artık eski yeri bile belli değildi. Abartıyor muydun bilmiyorum ama içimde ki bu hislerden nasıl kurtulacağımı bilemiyordum.
"Anne ben abin ve babamın yüzüne nasıl bakacağım?" Annemin minik kahkahası ile kafamı geri kaldırdım. Annem koltuğuma oturdu ve beni de ayak ucuna oturttu ve başımı dizlerine yaslamamı sağladı. Kukla gibiydi bedenim. Halsizdim. "Nasıl diyeceğim beb onlara sizin kardeş gibi gördüğünüz adamdan hoşlandım diye?"
"Peygamber efendimiz (s.a.v) seven utansın mı demiş Şehide? Utanma annecim. Kimseye bir şey açıklamak zorunda değilsin sen. Bu kalp senin bu beden senin bu hayat senin. Baksana Zeyd'e. Kendini ne kadar düzeltti. Tam da senin istediğim gibi bir adam oldu Şehide o. Asla babanı ve abini sorun etme. Gerekirse karşılarında ben dururum. Sen seviyorsan her zaman yanındayım kızım ben senin. Babanın da yanında olacağına eminim. Asla bunları sorun etme sen. Tek sorun edeceğin şey ahiretin ve seni ahirete götürecek olan eşin olsun Şehide'm." Gözyaşlarım azda olsa kesilmişti annemin sözleri üzerine. Arkamda olduğunu bilmek cesaret vermişti bana. Yavaşça kafamı kaldırdım ve başımda olan elini tutup öptüm.
"Elhamdülillah senin gibi bir annem var. Arkamda olduğun için ve beni desteklediğin için sana çok teşekkür ederim annem. Sen olmasan ben bu sevgiyi de acıyı da gömerdim kalbime. Açamazdım kimseye. Elime bir silah versen belki en önde cihata giderim ama ben bu aşk işinde o kadar iyi değilmişim anne." Annem gülümsedi ve azda olsa akmaya devam eden gözyaşlarımı sildi.
"Şimdi sen uyu. Ben yarın konuşurum babanla tamam mı? Hadi güzel kızım. Hayırlı geceler." Annem eğildi ve başımın üzerine bir öpücük bıraktı ve ardından ise koltuktan kalktı ve odamdan çıktı. Olduğum yerde kaldım bir kaç dakika. Kendimi de kalbimi de toparlamaya çalıştım o dakikalarda.
En sonunda yerden kalktım ve üzerindekileri çıkartıp yatağıma girdim. Ne olacaktı bilmiyorum ama her şey yarın gün yüzüne çıkacaktı. Kağıdı geri çantama koydum ve çantamı da dolabımın içine koyup kapattım.
Yavaş adımlar ile kendimi yatağa bıraktım ve üzerime ince örtümü örterek kapanmak için benim ile savaşa giren gözlerime o güzel zaferi kazandırdım. O zaferin sonucunda ise kendimi uykunun derin kollarına bırakmıştım. Bedenim zayıflamıştı ama kalbimde ki cesaret ve sevgi güçlenmişti. Bu duygu ile gülümsedim ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
❄❄❄
° ELHAMDÜLİLLAH °
DUYURU: Selamün aleyküm canlarım. Yeniden sizlerleyim. Öhöm öhöm. Bu minik sezon finalimizden önceki bölümdür. Haber vereyim dedim. İyi okumalar canlarım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |