

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °
❄❄❄
Zeyd abi içeriye girdiğinde bende kapıyı tam kapatacaktım ki birisi arka taraftan ittirdi ve mecburen geri açtım. Bu sefer önümde bana sırıtarak bakan abimin diğer arkadaşı olan Mehmet abi vardı. O da içeriye girdi ve ben sonunda kapıyı kapattım. Onların içeriden sesleri geldiğinde bende hemen mutfağa geçtim ve sabah yaptığım şeylerin son kalanlarını hazırladım. En sonunda Kayseri yağlamasını açtım ve kıymasını kavurdum. Akşam geleceklerini söylediği için çoğu şeyi yapmamıştım.
Hepsini bitirmem en az yarım saatimi almış olsada çok yorulmuştum. Her şeyi tabaklara koyduktan sonra kafamı mutfak kapısından uzattığımda Zeyd abi ile karşılaşmam ile hemen kafamı geri çektim. Onları izlediğimi veya dinlediğimi düşünmesini istemiyordum.
Mutfak kapısından uzaklaştığımda o da içeriye girmeden bana baktı. Yüzünde her zaman sakin bir ifade vardı. Abim ile nasıl arkadaş olduklarını anlamış değildim. "Bir bardak su alabilir miyim?" Kafamı salladım ve arkamı ona dönerek bir bardak su doldurdum ve geri dönerek bardağı ona uzattım. Ben bardağın en altından tutuyordum o ise dikkatli bir şekilde en üstten tutarak bardağı benden aldı. Onun bu kadar dikkat etmesi beni şaşırtmıştı çünkü abimin anlattığına göre haftada en az bir kız değiştiren biriydi. Bardağı geri yavaşça bana uzattı ve bende aynı şekilde dikkat ederek ondan alıp makinaya koydum.
Geri döndüğümde hala kapının önünde bana bakıyordu. "Bir şey mi lazım abi?" Gözleri ile hazırladığım şeylere baktı ve geri bana bakmadan konuştu. Bende gözlerimi ondan hemen çektim.
"Bunları götüreyim mi ben?" İçeride gerici bir hava oluşmaya başlamıştı. Onun bu hareketleri nedense beni rahatsız ediyordu. Aslında onu küçüklüğümden beri tanıyordum ama son bir kaç aydır bir garip davranıyordu.
"Olur abi. Ama abim de yardım etsin. Ben gideyim artık." Sözüm bittiği anda hemen kapıdan çekildi ve bana geçmem için yer açtı. Bende hızlıca yanından geçerek ilk önce banyoya doğru gidip abdest aldım ardından ise mescide doğru gittim. Öğlen namazına kadar kitap okuyacaktım. En sevdiğim aktiviteydi kitap okumak. Kitaplıkta öyle boş boş kitaplara baktım. Burayı çok seviyordum. Kendi tarafımfaki kitaplara baktım. Gözüme Zakkum ve Zeytin kitabı takıldı. Onu okumayı çok istiyordum ama bir türlü elim o kitaba gitmiyordu. Bir çok kere Filistin hakkında kitap okumuştum ama neden ise bu kitap bana ağrı gelecek gibi hissettiğim için okuyamamıştım.
Kitabı alıp yere oturdum ve ilk sayfasını açtım. Ben kitabı okumaya başladığımda abimlerin koridordan sesi geliyordu. Onları umursamadım ve kitabın ilk sayfasını okumaya başladım. Kıyamoğlu Sancaktarın dili biraz karmaşık olsada kitapları insanı içine çekiyordu.
Kitabı baya okumuştum ve ezan daha yeni okunmaya başlamıştı. Ne kadar okuduğuma baktıktan sonra bir tane ayraç alıp kitabı yerine koydum. Tam en öne geçeceğim sırada mescidin kapısı çalındı. Üzerim de zaten örtüm ve çarşafım olduğu için sorun etmedim ve hemen kapıyı açtım. Abim en önde sırıtarak bana bakıyordu.
"En arka safa geç. Cemaat olucaz." Kafamı iki yana salladım ve tam mescidden çıkarken Mehmet abi önümde dikildi. Bana ciddi mana da mal mal bakıyordu. Gözlerimi ondan çektim ve yanından geçmek için hareket ettiğimde yeniden önüme geçti. Sinirlerim tepeme çıkmaya başlamıştı. Arkama baktığımda abim bizi görmüyordu. O yüzden bu kadar rahat davranıyordu. Bu sefer diğer tarafından geçmeye çalıştığımda yeniden önüme geçti. Artık bu cıvıklığı canıma tak etmişti. Yıllardır bu şekilde vıcık vıcık biriydi. Bu sadece bana özel bir durum değildi. Her kıza yaptığı gibi bana da sarkıntılık ediyordu.
Tam ona bir şey diyeceğim sırada Zeyd abi onun arkasında belirdi. Boyu ondan bir kafa boyu kadar uzun olduğu için onun sinirli yüzünü 4K görebiliyordum. Mehmet'i ensesinden tuttuğu gibi önümden çekti ve bana baktı.
"Bir sıkıntı olursa bana söyle. Onun icabına ben bakarım." Ona bakarak göz devirdim.
"Gerek yok. Abime söylerim."
"Abinin olmadığı yerde bana da söyleyebilirsin?" Kaşlarını kaldırarak benden onay bekledi. Gözlerimi ondan çektim.
"Kendim hallederim. Olmaz ise Allah'tan yardım dilerim. Allah'ın yardımı sen isen işte o zaman olur." Hiç bir şey demeden gözlerini benden ayırdı ve Mehmet'e baktı. Mehmet ise onun ellerinde küçük bir köpeğe benziyordu.
"Bir daha görmicem seni. Arkadaşının kardeşine sarkıntılık yapmak ne demek lan şerefsiz herif." Mehmet aşağıdan aşağıdan ona bakıyordu. Sonra bana baktı.
"Sen on-" Zeyd abi onu öyle bir iteklemişti ki içeriye doğru sözü hem yarıda kalmıştı hemde mescide ağız üstü düşerek çenesini tamamen kapattı. Canı çıksa umrumda değildi. O yüzden önüme döndüm ve odama gitmek için hareket ettim.
"Allah kabul etsin." Arkamı dönmeden ona cevap vermek istedim ama beni koruması birazda olsa hoşuma gitmişti O yüzden yavaşça arkamı döndüm ve ona bir kardeş gibi gülümsedim.
"Amin. Seninkini de." Benim gülümsemem ile o da gülümsedi. Yüzündeki gülümseme çok güzeldi ama ben geri önüme dönerek odama gittim. Onun bana karşı ilgisi olup olmadığını bilmiyordum. Belki de sadece bana bir kardeş gibi davranıyordu? O yüzden ona karşı bir şey hissetmem doğru olmayacaktı. Zaten öylede bir niyetim yoktu.
Kıbleye dönerek namaza durdum. Benim namazım bitene kadar evde hiç bir ses çıkmamıştı. Namazımı bitirene kadar içimde tarif edilemez bir huzur vardı. Çünkü kimin huzurunda olduğumu biliyordum. Ama namazım bittikten sonra sanki bütün kötü şeyler bana yükleniyordu. Tesbihimi çektikten sonra yavaşça kalktım. Masama geçerek tefsir kitabımı açtım ve çalışmaya başladım. Bakara Suresi'nin tefsirini hem okuyordum hemde not alıyordum. Mahallede kadınlara ayda bir böyle iki saatlik dersler veriyorduk ve fazlası ile verimli geçiyordu.
Masamın başında ne kadar kalmıştır bilmiyorum ama Bakara Sûresi'ni bitirmiştim. Hava ise kararmaya başlamıştı. Masamdan kalktım ve odamdan çıktım. Abimlerin sesi içeriden geliyordu. İçerinin kapısını çaldım ve içeriye yavaşça girdim. Hepsi susup bana bakmıştı. Ben ise sadece abime bakıyordum.
"Boş tabakları mutfağa bırakın. Orayı toplayacağım." Abim hemen kalktı ve abimin kalkması ile diğerleride kalktı. Ben hemen kapıdan çekildim ve mutfağa geçtim. Abimler ise hemen arkamdan geldiler.
Mutfağa girdiğimde hepsi ellerindeki tabakları bıraktılar. Abime baktım. O da bana baktı. "Para ver." Abim ise bana şaşkın şaşkın bakıyordu.
"Ne parası?"
"Ben senden sadece yapma parası aldım. Toplama yıkama parasını da ver." Abim oflayarak Zeyd abiye baktı. Onlar da bize bakıyordu. İkisi de omuzlarını silktiler ve bize bakmaya devam ettiler. Abim kimseden destek alamayınca elini cebine attı ve bana alttan alttan baktı.
"Ne kadar istiyorsun?"
"Yıkama beş yüz toplama da beş yüz." Arkadan bir ıslık sesi gelince hemen abim elini cebinden çekti ve bana şaşkın şaşkın bakmaya devam etti.
"O kadar para vereceğime kendim yaparım." Bu seferde ben omuzumu silktim.
"İyi o zaman kendin yap banane." Yanından geçtim ve kapıdan çıkmak için mecburen Zeyd abinin yanından geçtim. Ben geçtikten sonra birinin arkamdan gelmesi ile hemen durdum ve arkama baktım. Zeyd abi arkamda bana bakıyordu. "Bir şey mi vardı abi?"
"Lavabo ne tarafta acaba?" Koridorun sonunu işaret ettim ve o da işaret ettiğim yere baktı.
"İlk defa geliyormuş gibi sorma lütfen abi." Utanarak kafasını yere eğdi. Umursamaz bir şekilde odama gitmeye devam ettim.
"Şehide Allah aşkına ne kadar istersen vereceğim yeter ki gel yap şunu." Abimin sesi ile olduğum yerde hızlıca döndüm ve geri mutfağa girdim. Abim ve Mehmet abi bulaşıkların önünde durmuş sadece oraya bakıyordu.
"Ver paramı sonrada içeriye gidin." Abim hemen elini cebine attı ve istediğim kadar parayı bana uzattı. Bende hemen aldım ve feracemin cebine koydum.
"Biz gidiyoruz. Maça gidicez biz. Allah kolaylık versin. Şık Memo." İkiside kaçarcasına mutfaktan çıktılar ve bende hemen arkalarından mutfak kapısını kapattım. Derin bir nefes alarak feracemi ve örtümü çıkarttım. Ben çıkarttığımda onlar da evden çıkıp dış kapıyı kapattılar.
Tezgahın üzerindeki bütün bulaşıkları sudan geçirdim ve makinaya koydum. Ardından ise makinayı çalıştırdım. Abim makinaya koyacağını akıl edemediği için bin lirasından olmuştu. Gülerek işimi bitirdim ve kıyafetlerimi alarak odama geçtim. Kapımı kapatarak yatağıma uzandım. Bu gün yorulmuştum. Çok bir şey yapmasam bile regl olacağımın belirtileri vardı ve kendimi çok yorgun hissediyordum. Telefonumu ikindi namazına ayarladım ve gözlerimi kapattım. Bu uyku benim için çok iyi olacaktı.
❄❄❄
Çalan alarmım ile yavaşça gözlerimi açtım. Bedenimde inanılmaz bir yorgunluk vardı. Gözlerim açılmamak için çırpınıyordu. Ellerimi kaldırıp alarmı bile kapatacak gücüm yoktu. Biraz daha insanı sinir eden alarmı dinledim. Gözlerim ise açıktı ve boş boş tavana bakıyordum.
"İnsanlık nereye gidiyor? İnsanlığı geç müslümanlar neden kafirleşiyor?" Kendi kendime konuşmak hoşuma gidiyordu. İnsanlar seni yargılıyordu ama sen kendini yargılamıyordun. En içten dertlerimi sadece seccademe anlatıyordum. Kendine bile anlatamadığım, zorlandığım şeyleri dinleyen sadece Allah'tı.
Ben uzanırken ikindi ezanı okundu ve yavaşça yerimden kalktım ve alarmımı da kapattım. İmamın ezan okuyuşunu dinledim. Küçükken ayrı ayrı ezanlar var sanardım. Büyüdükçe sadece makamın farklı olduğunu öğrenmem ile bütün hayatıma bir ışık tutulmuş gibi olmuştum.
Ayağa kalkarak banyoya gittim ve güzelce abdestimi aldım. Evin içi sıcak olmasına rağmen ben üşüyordum. "Kesin sabah üşüttüm. Yoksa bu kadar üşümem normal değil." Kendime kendime konuşarak odama doğru yürüyordum.
"Bencede hasta oldun sesin bir farklı geliyor." Arkamdan gelen ses ile büyük bir çığlık koptu içimden. Kalbim sanki yerinden çıkmıştı. Hemen arkamı döndüm ve abime baktım. Bana sırıtarak bakıyordu.
"Ne yapıyorsun sen gerizekalı?" Abim yüzüme pişmiş kelle gibi bakarak sırıtıyordu. "Gülme gülme manyak herif aklım yerinden çıktı." O bana aldırış etmeden gülüyordu. Bir yandan da karnını tutarak bir dakika işareti yapıyordu. Sabır çekerek önüme döndüm ve odama doğru ilerledim. İçeriye girerek namaz için kıyafetlerimi aldım ve mescide geçtim. İnsanın abisi olması çoğu durumda iğrenç bir şeydi. Ama onsuzda olmuyordu işte.
Arka tarafa seccademi serdim ve namaza durdum. Namazımı kılana kadar abim de gelmişti ve o da namaza durmuştu. Namazımı bitirmeme yakın evin kapısı açılmıştı. Selamımı verdim ve tesbihimi çektim. Mescidin kapısı yavaşça açıldı ve içeriye annem ve babam girdi. Babam bana baktı. Abim hala namaz kılıyordu.
"Selamın aleyküm kızım."
"Aleyküm selam babam. Hoş geldiniz." Annem de arkasından girdi.
"Selamın aleyküm kızım."
"Aleyküm selam annem. Sende hoş geldin." Babam direkt namaza durdu annem ise biraz oturdu ve nefes aldı.
"Hoş bulduk kızım." Annem biraz daha oturdu ve o da kalkarak namaza durdu. Abim de selamını vererek tesbihini çekti ve duvara yaslanarak bana baktı.
"Akşam dışarı çıkalım seninle. Dolanırız biraz." İçinin daraldığı belliydi. Sadece kafamı salladım. Kalbinin ağrısının geçmeyeceğini biliyordum. Onu yalnız bırakmayıda istemiyordum. Ne kadar sinir bozucuda olsa o benim abimdi. Annem namazını bitirince bize döndü.
"Yemek yemeye Safiyye gile gıdıcez. Ondan sonra hep beraber gidersiniz ne yapacaksanız." Abime baktım. O da bana bakıyordu. Onun için uygun ise benim için sorun değildi. Zeyd abinin ve kız kardeşlerinin gelmesinde sorun yoktu benim için. Annem de aynı benim gibi abime baktı. "Ne dersin oğlum?" Abim omuz silkti ve bana yeniden baktı.
"Şehide için uygun ise benim için sorun yok. Ama yinede ben baş başa çıkmak isterdim." Aslında bende isterdim ama yemek için oraya gideceksek ayıp olmasını istemezdim.
"Abim bilir. Eğer onlara ayıp olmayacaksa gelmesinler." Annem bir anda bizi garip garip sesler çıkartıp bizi ayıpladı. Gözlerim kocaman olmuştu. Sanki yanlış bir şey demiştik.
"Hem onlara gidicez hemde onlarsız bir yere gidicez. Olmaz. Hem zaten Zeyd senin en yakın arkadaşın değil mi Abbas? Hep beraber gidin işte. Hem Şehide kızlar da sana iyi arkadaş olurlar." İki kızı da çok seviyordum ama abim belki özel bir şey anlatır diye bir şey diyemedim ve yeniden abime attım. Sürekli ikimiz de birbirimize baktığımız için artık babam da konuya dahil olmuştu.
"Bu ikisinin bir karın ağrısı var ama hadi neyse. Onlar ile gidin sonra onlar eve geçince ne yapacaksanız yapın. Abbas sende kendini iyice salma oğlum Allah nasip etmediyse bir sebebi vardır." Abim yavaşça kafasını sallayarak babamı onayladı. Ne kadar reddedilse bile umudunu kesmemişdi. Ama onun için hayırlı değilse ne yapabilirdik ki? Babam bu sefer üzgün bir şekilde bana baktı. Ama bana bakınca yüzündeki o üzgün ifade birazda olsa gitmişti. "Şehide kızım ben sana yeni bir cilbab aldım. Annen ile geçen beğenmiştik süpriz olsun istedik. Hemen kapının yanında." Sonra abime baktı. "Sana da böyle uzun kışlık siyah bir kaban aldık oğlum. Güle güle kullanın." Yavaşça yerimden kalktım ve babamın yanına giderek babamı öptüm. Ben kalkınca abimde kalkıp babamın elini öpmüştü. Sonra annemin yanına gittim ve onu da öptüm. Abimde arkamdan annemi öptü.
"Çok teşekkür ederim kesenize bereket. Abi bekle hemen getireyim." Abim tamam der gibi kafasını salladı ve beni kapının yanında beklemeye başladı. Koşarak babamım dediği poşeti aldım ve mescide girdim. Poşetlerin içine baktım ve abimin olanı abime verdim. O da üstüne taktı ve bize gösterdi. Çok güzel olmuştu. Sırtına bir kaç kere vurdum. "Sen varya sen. Nasıl da yakışıklı oldun üffff. Varya ben bununla sana bir kombin yaparım ayrı bir havan olur." Hepsi gülüyordu. Babama baktım. "Azıcık adama benzemiş dimi baba?" Babam söylediğim şeylere kahkaha atarken annemde ona eşlik ediyordu. Abim ise hem gülüyor hemde bana ters ters bakıyordu.
"Sen gidip şu örtüyü tak bakalım bana diyeceğine. Bide seni görelim." Kafamı salladım ve hemen koşarak odama geçtim. Aynamın karşısına geçerek ilk önce üzerime rahat bir şeyler giyindim. Üstüme de geniş siyah feracemi giyindim. Ardından ise bonemi taktım ve babamların aldığı örtümü örttüm. Beyaz tenime çok yakışmıştı. Biraz aynanın karşısında oyalandıktan sonra gözüme Filistin bayrağı çarptı. Mescid-i Aksa tablomun hemen yanında asılıydı. Yanına giderek her ikisinede baktım. İçlerinde hain olmasına rağmen hala dimdik durabilen tek halktı onlar.
Boykot bu davanın temeliydi. Temelsiz dava olmazdı. Müslüman kardeşinin acısını acı edinmeyen de müslüman olmazdı. Çünkü Peygamber efendimiz (s.a.v) "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız." (Müslim-Ebu Davud) hadis-i bize her şeyi anlatıyordu. Peki sevdiğimizi nerden belli edecektik. Tabikide boykot yaparak ve elimizden geldiğince destek vererek. O yüzden Filistin'i dava edinmeyen namazda kılsa ben onu müslüman olarak göremem. Çünkü iman etmiş sayılmıyordu. Mescid-i Aksa'nın fotoğrafına biraz daha baktım ve elimi üzerinde onu severcesine gezdirdim. Bir müslüman nasıl olurda ilk kıblesini unuturdu? Peki o zaman ona müslüman denilir miydi gerçekten?
Arkamı dönerek odamdan çıktım ve geri mescide girdim. Annemler bir şeyler konuşuyorlardı. Hepsi susarak bana baktılar. Babamın gözleri parlıyordu. Yavaşça ayağa kalkarak bana sarıldı. "Sen gittikçe daha da güzel bir kız oluyorsun Maşallah sana." Beni yanaklarımdan öptü ve geri yerine oturdu. Hepsinden çok güzel övgüler aldıktan sonra babama baktım.
"Ee hadi ne zaman gidicez?" Babam bana dünyadaki en güzel şeye bakar gibi bakıyordu.
"Cennet biletim benim. İlk önce abin ile gidin de bir şeyler alın. Elimiz boş gitmeyelim. Dikkat edin boykota valla geri gönderirim sizi." Gülümsedim ve ona bir öpücük attım.
"Merak etme müslümanız elhamdülillah." Abim de annemler ile vedalaştı ve koridorda öylece durduk. "Sen hemen üzerini giyin abi. Böyle gelme sakın. Beyaz gömleğini ve siyah pantolonunu giyin üzerine de bunu al. Bende çantamı alıp geliyorum." Kafasını salladı ve hiç bir şey demeden odasına doğru ilerledi. Onun bu hali hoşuma gitmese de yapabileceğim bir şey yoktu. Bende odama giderek örtümün altından kalın bir kaban giyindim ve ilk önce üzerimi düzeyip çantamı aldım.
Çantamın içini açtığımda bana ait olmayan bir kağıt vardı. Daha doğrusu sahipsiz bir not. Çünkü birine yazıldığı belliydi ve çok güzel bir el yazısı ile yazılmıştı. Kağıdı elime alarak ne yazdığına bakmak için kağıdı kaldırdım ve okumaya başladım. Nedense hiçbir şey anlamama rağmen çok garip gelmişti. Bir kaç kere daha okudum o notu.
"Ben seni biliyorum. Sende beni biliyorsun. Ben seni görüyorum ama sen beni göremiyorsun Çeçen kızı."
Abim kapımı çalana kadar tekrar tekrar okumuştum o notu. Kapımın çalınması ile bir anlık panik ile hemen çantama attım ve abime baktı.
Bu sahipsiz notu kim yazmıştı bilmiyorum ama bu not benim için yazılmıştı ve bu beni çok geriyordu.
❄❄❄
° ELHAMDÜLİLLAH °
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |