

° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM °
❄❄❄
Ağrıyan boynum ve adımı sürekli seslenen annem ile yavaşça gözlerimi açtım. Hava daha karanlıktı ve imamın sesini bütün bedenim ile hissettim. Anneme baktığım da yüzünde bir gülümseme vardı. Bende ona bakarak uykulu uykulu gülümsedim ve yatağımdan sakince kalktım. "Hayırlı sabahlar kızım. Hadi babanlar çoktan kalktılar. Sende hemen abdestini al mescide gel." Kafamı sallayarak annemi onayladım. Annem hiç bir şey demeden yanımdan ayrıldı ve odamdan da çıktı.
Ellerim ile gözlerimi ovuşturdum ve gözlerimin açılmasını bekledim. Açılmayacağını anlayınca hemen yerimden kalktım ve odamdan çıkarak banyoya girdim. Aynadan kendime bakmaya halim bile yoktu. Hızlıca işimi hallettikten sonra abdestimi aldım ve banyodan çıktım. Üzerimi giyinmek için odama geçtiğimde telefonumun ışığı yanıyordu ama umrumda olmadı. Hemen üzerimi giyinip odamdan koşarak çıktım ve mescide girdim. Abim ve babam ön safta ayakta durmuş bana bakıyorlardı. "Selamın aleyküm." Babam hissiz bir şekilde bana bakıyordu. Kesin karşı çıkmıştı.
"Aleyküm selam güzel kızım. Hadi hemen geçte kılalım vakit çıkmadan." Babama gülümsedim ve annemin yanına geçtim. Hemen sünneti kıldım ve babamı bekledim. Babam ilk önce tekbir aldı ve ardından namaza durdu. Babamın yüz şeklinden dolayı içime çok büyük bir sıkıntı yüklenmişti. Annemin ne kadar yanımda olduğunu bilsemde içim nedense babamım yüzünden dolayı pek rahat değildi artık.
Namazdan sonra babam oturduğu yerde bana doğru döndü ve yüzüme sıcak bir gülümseme ile baktı. Ama ben o gülümsemenin altında yatan soğukluğu hissetmiştim. "Bir şey mi oldu babacım?" Babam yavaş yavaş kafasını salladı ve beni onayladı. Selamı acaba kim okuyacaktı?
"Çok şey oldu Şehide. Çok şey oldu." İçimden yavaş yavaş besmele çektim. "Dün gece beni birisi aradı. Tanıdığımız birisi." Yutkundum ve bilmemezlikten gelir gibi babama baktım. Kesin Zeyd yada babası Abdullah amca aramıştı. "Bu akşam bize senin için görücü olarak gelmek istediklerini söylediler. Bende kabul ettim ama o adama seni asla vermem Şehide. Öyle geçmişi olan ve hala kendini düzeltmemiş ite vermem ben seni. Komşuluğumuz, tanışıklığımız var diye kabul ettim. Yoksa sakın kızım beni yanlış anlama. Seni öyle bir adama vermek gibi bir niyetim yok. Çok hazırlık yaptık dediler bende buyurun gelin dedim. Senin de kabul etmeyeceğini biliyorum zaten." Canım babamın şu laflarından sonra hiç kabul eder miydim ben? Anneme baktım o da babama gülümseyerek bakıyordu.
"Hamid benim neden haberim yok birinin seni aradığından? . Kim bu kişiler?" Babama baktığım da o da abime baktı. Bende hemen abime baktığım da abimin elinde ki tesbih ile sabır çektiğini gördüm. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve kendimi zorda olsa tuttum.
"Süpriz olsun değil mi Cennet gülüm. Önemsiz kişiler zaten. Süpriz olsun sizin için. Değil mi Abbas oğlum?" Abim tesbihi bıraktı ve bana baktı.
"Çok güzel bir süpriz olacak. Hemde çok." İçimde ki korkunun yerini bir an sinir almıştı.
"Ne bakıyorsun? Ben kimin geleceğini bile bilmiyorum. O gözlerini oydurma abi bana." Annem yavaşça kolumdan tuttu.
"Şehide sakin ol. O senin abin." Haklıydı ama sanki benim suçummuş gibi bütün her şey sanki bana kalacaktı. Kimse ona O kızı sevdi diye bir şey dememişti. Hepimiz arkasında durmuştuk ama onun bu yaptığı artık son noktaydı.
"Suçlu benmişim gibi bakmasın o zaman oğlun." Dizime değen tesbih ile abime baktım. Bana kırgın bir şekilde bakıyordu.
"Oğlun mu? Şehide abime ne oldu? Ayrıca ben sana bir şey demedim. Sadece sinirliyim o kadar." Dizimin dibine düşen tesbihi aldım ve geri ona yavaşça attım.
"O zaman suçlu benmişim gibi bakma bana. Ayrıca kim bu gelecek olan kişi?" Abim ve babam birbirlerine baktılar. Babam hemen abime bakarak kafasını iki yana salladı. Ben babama bakarken bir anda babamın yüzüne gelen tesbih ile şok olmuştum.
"Yıllar sonra benden bir şey saklama ihtiyacını neden hissettin acaba Hamid? Bu yaptığın ne demek oluyor? Bana karşı olan sevgin mi bitti?" Annem O an ki sinir ile bu sefer de benim yanımda ki tesbihi aldı ve yine babama attı. Babam bu sefer yüzünü korusa da yüzünde ki o şaşkın ifadeyi koruyamamıştı.
"Sen neler söylüyorsun böyle Amina? Benim sevgim sana niye bitsin Cennet gülüm? Allah aşkına yapma böyle." Babam hemen yerinden kalktı ve yanımda sinirden ağlamaya başlayan annemi kucakladığı gibi mescidden çıktı. Abim ve ben arkalarından öylece baktık.
Bir süre sonra abim de oturduğu yerden kalktı ve yanıma geldi. Oturacağını sanmıştım ama o beni şaşırtarak yavaşça dizime uzandı. Yanlarımda olan ellerimi aldı ve saçlarının üzerine koydu. Koyunca bende mecburen saçları ile oynamaya başladım. "Şehide ben sana bir şey demek istemedim. Gelecek kişiyi biliyorum. Ne kadar serseri olsa da kardeşim diyebileceğim biriydi. Aslında niyetini söylemişti ama ben bu kadar ileri gideceğini hiç düşünmemiştim Şehide. Eğer sen seviyorum dersen sorun değil tabiki de ama yinede güvenim kırıldı o kişiye karşı." Saçları ile oynamaya devam ettim. Saçları uzamıştı ve çok güzel bir hale gelmişti.
"Abi kim o kişi?" Abim içli ve derin bir nefes aldı ve yavaş yavaş geri verdi.
"Söyleyemem. Babama söz verdim ben. Senin ve annemin haberi olmayacak." Anlamamıştım. Babam ne yapmaya çalışıyordu?
"Neden?" Ellerim saçlarının arasındaydı ve saçları gerçekten çok yumuşaktı.
"Senin onu sevip sevmediğini o kişiyi gördüğün anda anlamak için. Senin söylemeni yüreği kaldırmazmış. Bende olsam büyütüp yetiştirdiğim kızımın birisine aşk ile bakmasını kabullenemem." Babamın sevgisini her zaman hissetmiştim ama kıskançlığını ilk defa bu kadar fazla hissetmiştim. Abim dizimde yavaş yavaş uykuya daldı. Ben de öyle boşluğa dalıp gitmiştim. Birini sevdiğimi dahi söyleyemeyeceğim babama nasıl diyecektim Zeyd'i sevdiğimi?
Ben düşüncelere dalmışken bir anda mescidin kapısı açıldı ve içeriye babam girdi. Onun yüzüne baktığımda gözlerinin kızardığını gördüm. Ağlamıştı. "Selamın aleyküm kızım." Hemde çok ağlamıştı. Sesi bile kısılmıştı babamın.
"Aleyküm selam babam." Onun tam aksine ben ona gülümseyerek baktım. Babam ise abime baktı ve ardından tam karşıma oturdu. Arazmıda abim vardı.
"Özür dilerim kızım. Ne seni nede anneni üzmek istemedim ben. Sadece senin birini sevmeni kaldıramadım. Hala gözümde küçüçük birisin. Hele ki bu kişi sürekli evimize girip çıkan birisi olunca sinirlendim de. Yinede özür dilerim kızım. Ama sana söyleyemem. Kendim görmem lazım her şeyi." Elimi abimin saçından çektim ve babama uzattım. Babam kızarmış gözleri ile elime baktı ve ardından yavaşça eğilip yüzünü elime koydu. Sert sakalları avucuma batsa da sorun etmedim.
"Özür dilemene gerek yok. Ben seni anlıyorum ama sen annemin gönlünü al. Çünkü annemin sana karşı ne kadar hassas olduğunu biliyorsun değil mi?" Yüzü elimdeyken kafasını salladı ve sakallarını biraz daha avucuma sürttü. "Ben seni anlarım baba. Ama lütfen bir gün sende beni anla olur mu?" Bu sefer kafası ile onaylamak yerine kafasını elimden kaldırdı ve yüzüme bile bakmadan mescidden çıktı. Babamın tek kızı olmak çok zordu benim için. Nasıl diyecektim ben ona? Kalbimde ki bu ağrı bir türlü geçmemişti.
Yavaşça abimi uyandırdım ve onu yatağına kadar götürdüm çünkü uyku sersemliği ile yalpalayıp duruyordu. Ardından ise sessizce kendi odama girdim ve hemen telefonumu alıp Müzeyyen'e mesaj atmak için onun ile olan sohbetime girdim. Müzeyyen benden bir yaş küçük olsa da en az İkra kadar o da her şeyimi biliyordu.
: Bu akşam görücü gelecekmiş bana. Yardıma gelir misiniz?
Abisinin görücü olarak geleceği eve onları yardıma çağırmak ne kadar mantıklıyfı bilmiyorum ama onlar benim kız kardeşim gibilerdi. Bir kaç dakika sonra Müzeyyen'den bir mesaj geldi.
Müzeyyen : Abimin bundan haberi var mı?
Kendi kendime gülümsedim.
: Var var. Hadi bekliyorum. İkra'yı da al gel.
Müzeyyen : Anladım. Şehide özür dilerim ama galiba gelemeyeceğiz. Sen kendin yapsan olur mu? Ablam da bende biraz hastayız. Bulaştırmayalım size.
: Anladım. Sorun değil. Geçmiş olsun inşallah.
Telefonumu kapattım ve yatağımın üzerine attım. Ardından ise üzerimi çıkarttım ve başıma eski bir yazma bağlayıp odamdan çıktım. Odamdan çıktığım gibi annem ile burun buruna geldik. O da aynı benim gibi giyinmişti. "Mutfağa gidelim hadi gel." Kafamı salladım ve annemin peşine takılıp onunla beraber mutfağa girdim. Annem ardımdan kapıyı kapattı ve tezgahın önüne geçti. "Allah yardımcımız olsun kızım. Baban inat etti. Demiyor bir şey. İlla da ben görücem diyip duruyor. Burada iş sana düşüyor kızım. Eğer Zeyd'i seviyorsan onu gördüğün an ona aşık aşık bak. Eğer baban vermezse kaçırsın seni. Benim rızam var. Babanı da ben ikna ederim. Yumuşatırım." Annemin yanına gittim ve ona sıkı sıkı sarıldım.
"Sen olmasan ben ne yapacaktım annem. Elhamdülillah iyi ki benim annemsin." Kafamı kaldırdım ve yanağına minik bir öpücük bıraktım.
"Hadi hadi sonra yaparsın anneye cilveni. Akşam gelecekler ayıp olmasın bir şeyler hazırlayalım." Kollarımı da annemden çektim ve annemi onaylayarak kafamı salladım. Babamın bu gün tatil günüydü zaten. Abim de bir saat sonra gidecekti dükkana. Annem ile bir şeyler hazırlamaya başladığımızda aklımızda pek bir şey olmasa da bir sürü şey yapmıştık. Annem ile pek samimiyetimiz yokmuş gibi görünüyordu dışarıdan ama hiç bir şey dışarıdan göründüğü gibi değildi. Annem ile şakalaşarak, gülerek ve eğlenerek bütün işlerimizi bitirmiştik.
Arada annem ile öğlen namazını kıldıktan sonra ikinci vakti bütün yemekleri hazırlamıştık. Yorgunluktan belim ağrıyordu ama masanın üzerinde ki yemeklere baktığım da buna değeceğini düşündüm. Babamı ikna edemezsem annem Zeyd ile gidebileceğime izin vermişti. Çünkü annem aşkın ne olduğunu çok iyi biliyordu. O da babam ile evlenirken sevgi konusundan sıkıntılar çekmişti ama ne babam annemden vazgeçmişti nede annem.
Sandalyeye oturdum ve belimi biraz geriye doğru ittirdim. Annem de yanımda ki sandalyeye oturdu ve o da aynı benim gibi belini geriye doğru yasladı. "Belim çok ağrıyor anne ya." Annem derin derin nefes aldı ve geri verdi. Annem tam ağzını açacağı sırada mutfağın kapısı açıldı ve babam dökülmeye başlayan saçlarını savurarak anneme baktı.
"Kahramanın geldi Cennet gülüm." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve gözlerimi anneme çevirdim. Annem ise babama bakarak gözlerini devirdi. Annemin kalbin de böyle bir şey olmadığını bilsem bile ben bile kırılmıştım.
"Bir kaç yıla kel kalacak bir kahraman." Geri babama baktığımda yüzünün düştüğünü gördüm. Geri anneme baktım. Onun da yüzü düşmüştü.
"Anne yapma." Annem bana üzgün gözler ile baktı ve ardından yerinden kalktı. Babama bakarak yavaş yavaş yanına gitti ve babama sıkıca sarıldı. Aşk böyleydi işte. Ne olursa olsun birbirine sığınmaktı. Ona küs olsan bile. Ben yıllarca bunu annem de görmüştüm. Babamdan ona kırıcı bir şey gelse bile hep babama sığınıyordu. Bu şekilde de babam pişman olup anneme en güzel şekilde yaklaşıyordu.
"Özür dilerim Amina. Özür dilerim Cennet gülüm. Sadece Cennet gülümün minik yavrusunu da en az o gül kadar seviyorum ben. Bırakamam ki ben kızımı." Babam diğer kolunu açtı ve beni bekledi. Yerimden kalktım ve babamın benim için açtığı koluna girdim ve babamın boynuna kafamı gömdüm. Annemin neden sürekli buraya saklandığı belliydi. Güvenli ve yumuşacıktı.
"Yumuşacık boynun var baba." Babam bir anda kafamdan tuttu ve kafamı ittirdi. Ne olduğunu anlamadan babam bana garip garip baktı.
"Ben yaşlı bir adam değilim. Kaslarım var benim. Dimi Cennet gülüm?" Annem babama sarılırken babam kolunu kaldırdı ve pazusunu sıktı. Annem de onun buruşuk ama sert kaslarına dokunup kafası ile babamı onayladı. Gülümseyerek ikisine baktım. Babam gibi bir adam istiyordum.
"Tamam tamam he he. İnandık hepimiz." Babam gözlerini kısto ve bana tehditkar bir şekilde baktı. Annem ona kedi gibi sinmişken babamı pek ciddiye alamıyordum.
"Ben annenin beline masaj yapıcam. Sen de git kendi kendine yap." Omuzlarımı silktim ve mutfaktan çıkmak için babamım tam yanından geçecek iken durdum ve kulağına doğru gittim.
"Bana da ileride kocammm yapar." Lafımı bitirir bitirmez hemen koştum ve mutfaktan çıktım. Babam ise arkamdan hem geliyordu hemde bağırıyordu.
"Sen bittin Şehide. GEL BURAYA! KOCAM DİYOR BİDE!" Babam daha bana yetişemeden hemen odama girdim ve kapıyı heyecan ile kilitledim. Babam bir kaç kere kapıya vursa da umursamadım ve sadece kahkaha atarak babama cevap verdim. Gerçekten sinirlense bile bana bir şey yapmayacağını bildiğim için hiç sorun etmedim. En sonunda da zaten annem babamı aldı ve kendisine masaj yapması için oturma odasına götürdü.
Onlar gidince bende masamın başına oturdum ve öyle masama baktım. Canım neden ise ders çalışmak istemiyordu. O yüzden ilk önce Kur'an okudum ve ardından da elime bir roman alarak okumaya başladım. Beni derinden etkileyen hem bir roman hemde geçmişi en güzel anlatan kitabı aldım.
Mushaflar ve Bombalar.
Suriye savaşını anlatan bir romandı. Hayatımın neredeyse bir dönüm noktasına denk gelmişti bu kitap. İnsanların Suriye'ye bakış açıları hep aynıydı. Sığınmacı ve dönmeleri gereken kişilerdi. Ama insanlar asla onların gerçek hikâyelerini dinlememişlerdi. Küçük bir çocuğun yazdığı yazıdan dolayı Baas askerlerinin çocuğu öldürmesi ile başlamıştı bütün olaylar. İç savaş ise askerlerin çocuğun ailesine ve hatta annelerine söyledikleri edepsiz sözler ile alevlenmişti. Aşiretler ve kendi halkına zulmeden bir devlet. Maalesef haklı olan taraf kaybetmişti bu savaşı. Halk yerle bir olmuştu ve askerler ülkeyi bir işgence politikası ile yönetmeye başlamışlardı.
Yolda okuluna giderken askerler tarafından tecavüz edilen milyonlarca erkek ve kız çocuğu. Babasının kim olduğu bilinmeyen binlerce çocuk. Kendi ülkesini savunduğu için öldürülen kaç bin genç. Ve en sonun da cihadın dahi haram olduğu zaman da kaçan bir millet.
Hepsi maalesef bu kadar şerefli değillerdi. Aralarında iş birlikçiker de vardı. Önce Esad rejimini savunan ve sonra o rejimden hasar görünce mücahitlerin tarafına geçen insanlarda vardı. Ama hepsi böyle değildi. Çünkü savaş piskolojisi hiç iyi değildi.
Kitabı kaç saat okumuştum bilmiyorum ama ikinci kitabının sonlarına geldiğim de akşam ezanı ile kitabı ancak bırakabilmiştim elimden. Masamdan kalktım ve boş boş etrafa baktım. Kitabı okumayı bırakınca bir an ne yapacağımı şaşırmıştım. Yavaşça odamdan çıktım ve etrafa baktım. Evde sanki kimse yoktu. Oturma odasına girdiğim de abimin üzerinde siyah bir gömlek ve siyah bir pantolon ile oturduğunu gördüm. Elinde ki telefonu ile bir şeylere bakıyordu. "Niye böyle oturuyorsun? Babamlar nerede? Bide bende hazırlanayım mı?" Abim hemen bana baktı ve telefonunu yanına koyup ayağa kalktı.
"Bir on beş dakikaya geleceklermiş Şehide hanım. Babam ile annem de hazırlanmaya gittiler. Sende üzerine en iğrenç kıyafetini giyin gel. Beğenmesinler seni." Abime cevap olarak dilimi çıkarttım ve geri odama gitmek için arkamı döndüm. "O dilini alır tuvalete sürterim senin." Tabi tabi der gibi kafamı salladım ve odama geçtim. Heyecandan ellerim buz gibi olmuştu. Hemen üzerime koyu lacivert bir elbise giyindim ve üzerine de beyaz şalımı omzlarımdan dökülecek şekilde bağladım.
Aklıma gelen şey ile hemen telefonumu aldım ve Zeyd'in mesaj kısmına girdim.
: Geleceksiniz diye çok güzel giyindim. Umarım babamı ikna ederiz.
Mesajı attıktan bir kaç saniye sonra hemen ondan bir mesaj geldi.
Zeyd abi : Şehide biz size gelmiyoruz ki. Neyden bahsediyorsun?
Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Ne demek o değildi? Hemen onu aradım ve telefonu kulağıma koydum. Daha ilk çalışta açmıştı.
"Ne demek siz gelmiyorsunuz? Bu akşam görücü olarak gelen siz değil misiniz?" Elim titriyordu. Ben o sanmıştım. Ellerim bu sefer heyecandan değil stresten buz gibi olmuştu.
"ŞEHİDE NE SAÇMALIYORSUN SEN? NE GÖRÜCÜSÜ?" Cevap vermek istedim ona ama ağzımı açacak gücü kendimde bulamadım. "ŞEHİDE CEVAP VERİR MİSİN?"
"Ben sizsiniz sandım. Bu gün gelecek olan kişileri siz sandım. Sen aradın sandım babamı." Arkadan bir kaç bir şeyin kırılma ve kurcalanma sesi gelmişti.
"BEKLE BENİ! SENİ ALMAYA GELİYORUM. ODANIN PENCERESİNİN ÖNÜNDE DUR. YARIM SAATE ORDAYIM." Cevap dahi vermeme izin vermeden telefonu suratıma kapattı. Telefonu daha kulağımdan indiremeden zil sesi kulaklarıma doldu.
Odamın kapısı çalındığında yavaşça odamdan çıktım ve abime baktım. Sinirli bir şekilde kapıya bakıyordu. Hemen kendimi düzelttim ve babama baktım. Hep beraber dış kapının önüne gittik ve babam yavaşça dış kapıyı açtı. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Mehmet ve ailesi kapının önünde bize gülümseyerek bakıyordu. Onun yüzüne bakarken bile midem bulanmıştı o an. Babama baktım. Yüzümde ki ifadeye gülümseyerek bakıyordu. Bakışlarımı geri kapıdan dışarıya çevirdim. Zeyd kendi kapılarının önünde elinde ki silah ile Mehmet'e bakıyordu.
❄❄❄
° ELHAMDÜLİLLAH °
Evet canlarım bu da bizim minik sezon finalimiz. Kendinize iyi bakın. Umarım iki veya üç haftaya yeni bölümü atarım ben. Allah'a emanet olun
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |