
° BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM°
Zehra teyze bana bakakalsa da yerde yatan torununu görünce hemen yanıma geldi ve Zeyd'in baş ucuna eğildi. "Kızım koş mutfak dolabında kolonya var. Hemen getir." Yerimden hızlıca kalktım ve oradan çıktım. Mutfak neresiydi bilmiyordum ama evin içinde koşturmaya başladım. İlk girdiğim yer başka bir yatak odasıydı. Hemen ordan çıktım ve onun karşısında ki kapıyı açtım. Kapıyı açmam ile eski mutfak mutfak gözlerimin önüne serildi. Hızlıca mutfağa girdim ve dolapları açıp açıp bakmaya başladım. En sonunda açtığım dolabın birinde liman kolonyasını gördüm ve hemen aldım ve koşarak odaya döndüm.
Zehra teyze Zeyd'i biraz dikeltmişti ve sırtını yatağa yaslamıştı. Elimde ki kolonyayı hemen Zehra teyzeye verdim ve bende Zeyd'in yanına çömeldim. Zehra teyze eline kolonyayı döküp Zeyd'e koklatıyordu. Yana düşmüş elini yavaşça elime aldım ve elini ovalamaya başladım. Elleri hala benimkinden daha sıcaktı. Kalbim her elini ovaladığım da deli gibi atıyordu.
Zehra teyze sıkılmış gibi artık kolonya şişesini Zeyd'in burnunun dibine kadar sokmuştu ve şişeyi sıkıp sıkıp kokusunu Zeyd'in koklamasını sağlıyordu. "Kızım ne yaptın sen buna? Ayılmıyor bu." Korku ile yanaklarına dokundum.
"Bir şey yapmadım ki Zehra teyze." Zehra teyze tam cevap verecekti ki Zeyd gözlerini yavaş yavaş açtı ve ilk bana baktı. Elimi hemen yüzünden çektim ve dizlerimin üzerine koydum.
"Allah-u Ekber." Dudaklarından şaşkınlık ile dökülen sözler ile gülümsedim ve kafamı başka yere çevirdim. O ise gözlerini benden çekmiyordu.
"İyi hadi ben gidiyorum. Hayırlı geceler çocuklar. Sende adam gibi bayıl. Eşek ölüsü gibisin." Hemen Zehra teyzeye baktım. Yavaşça yerinden kalktı ve bende hemen onun ile beraber kalktım.
"Hayırlı geceler Zehra teyze." Kapının önüneyken bana döndü ve gülümsedi.
"Sende üzerine bir hırka al kızım. Yine bayılmasın bu." Utanç ile gülümsedim ve o da bana gülümseyip odadan çıktı. Kapıyı arkasından kapattan sonra arkamı döndüm ve Zeyd'e baktım. O ise çoktan ayağa kalmıştı ve üzerinde ki kıyafetleri çıkartmıştı bile. Üst kısmında hiç bir şey yoktu ve dövme ile kaplı kolu kendini fazlası ile göze çarpıyordu. Bir insan içinde ne kadar değişse de geçmişi bir şekilde onu bedeniyle takip ediyordu. Yutkundum ve bakışlarımı ondan çektim. O ise hala bana hayran bir şekilde bakıyordu.
"Helalimsin Çeçen kızım. Gözlerini kaçırma zamanları geçti artık. Benimsin." Bana yavaş yavaş yaklaştığını göz ucu ile görmem bana yetmişti.
"Ben çok üşüdüm. Hadi üzerini giy uyuyalım." Ben konuşana kadar dibine kadar girmişti bile. Nefesim kesilmişti. Kalbimin atışını boğazımda hissediyordum.
"Hadi uyuyalım." Hemen önünden çekildim ve yatağa baktım. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştum. Onun ile beraber yatacaktım. Ve ben kendi kuyumu kazmıştım. "Bakınca içine ışınlanmıyorsun Çeçen kızım. Bak böyle giriyorsun." Kollarımın altında hissettiğim büyük elleri ile bedenim titredi. Yavaşça ayaklarım yerden kesildi. Beni ilk önce bebek gibi havaya kaldırdı ve ardından ise yatağın içine yatırdı ve üzerimi örttü. Duvar kenarına yatırmıştı beni. Yıllarca sevgisini bana göre değil diyerek içime gömdüğüm adam ile evliydim. Ben onun Allâh katında karısı olmuştum. Heyecan bütün bedenimi ve ruhumu ele geçirmişti. Kendimi tamamlanmış hissediyordum. Allah'a tövbe eden adamı nasıl istemezdim ki? Allah'ım onun tövbesini kabul ederdi inşallah.
Üzerine geceliğin üstünü giyindi ve bana tepeden tepeden bakmaya başladı. Gömlek çok dar gelmişti. Düğme aralarından teni belli oluyordu. "Bakınca yatağın içine ışınlanmıyorsun Zeyd'ciğim." Ukala bir şekilde güldü ve yorganı kaldırdı.
"Oraya ışınlanmam ama şu resmi nikah olsun bak nasıl ışınlanarak çocuğumu doğuruyorsun." Gözlerim kocaman olmuştu utançtan. O ise gülerek yatağa girdi ve bana döndü. Dönmesi ile yüzüne tokadı yemesi bir oldu. Benim şaşkınlığım ona da bulaşmıştı.
"Edepsiz." Elini vurduğum tarafa götürdü ve orayı tuttu.
"Kocaya şiddet ha? Allah katında ne kadar kötü bir şey. Ayrıca edepsizlik değil. Bu güne bu gün kocanım ben senin." Kocam olmuştu artık o. Ona saygısızlık yapamazdım. O da bana yapamazdı ama zaten o yapmıyordu. Elini belime doladı ve beni iyice kendine çekti. Kokusu çiğerlerimi yakmıştı. "Şimdi Çeçen kızım. Burada böyle uyuyoruz." Bana bütün bedeni ile sarıldı ve kendini biraz da üzerime yığdı. Nefes alamasam bile kokusu bana nefes gibiydi. Bu saatten sonra utansam da düşünsem de çok geçti. Onun nikahı altına girmeyi kabul etmiştim. Kalbimi dinlemiştim. Belki de hayatımın en büyük hatasını yapmıştım ama eğer ki bu yaptığım hata bile olsa şu an ona sarılmak bile bu hatayı gözümde yokmuş gibi gösteriyordu. Ben kendimi de kalbimi de Allah'a emanet etmiştim artık. Emanete en güzel bakana emanet etmiştim kendimi. Korkum yoktu. Ben onu değiştiği için kabul etmiştim. Allah'a güvenmiştim ve Allah'a güvenen yarı yolda kalmazdı.
Bir şeyler mırıldandığını duyduğum için anlamak için kulak kesildim. Ayet'el Kürsi okuyordu. Gülümsedim ve kafamı iyice göğüsüne gömdüm. Helalimin sıcaklığı ile kalbim ve bedenim en güzel şekilde ısınmıştı. Uyku ise beni onun kollarındayken hiç zorlanmadan almıştı.
❄❄❄
Bedenimde ki baskı ile gözlerimi yavaşça açtım. Etraf zifiri karanlıktı. Nefes alamıyordum. Göğsümün üzerinde sanki bir öküz vardı. Ellerimi kaldırdım ve gözlerimi ovalayarak karanlığa alışmalarını bekledim. Artık cisimleri seçebildiğimde göğüsümde ki baskıya baktım. Zeyd kafasını iman tahtama yan bir şekilde koymuştu ve uyuyordu. Bütün bedeni bedenimin üstündeydi ve sıcaktan ve ağırlıktan nefes alamıyordum. Ellerimi yavaşça saçlarına koydum ve yumuşacık olan saçlarında ellerimi gezdirdim. Saçları aynı abimin ki gibi uzamışlardı ve neredeyse omuzlarına kadar gelmişlerdi. Sünnete uyması hoşuma gidiyordu.
"Zeyd?" İsmini seslenmem ile huysuz bir şekilde nefes aldı ve geri uyumaya devam etti. O uyudukça benim ölüm uykusuna yaklaşmam daha da hızlı oluyordu. "Zeyd?" Bu sefer hiç hir tepki vermemişti. Ellerim ile yüzüne dokundum ve sakallarını sevdim. "Ay vallahi altında ezilip ölücem." Nefesimi artık alamıyordum. Sakallarını iyice sevdim ardından ise sakallarından tutup kafasını kaldırdım. Sakallarını çekmem ile huysuz bir şekilde kafasını kaldırdı ve bana baktı. Kafasını kaldırması ile derin ve rahat bir nefes aldım.
"Ne oldu Çeçen kızım." Uykulu sesi ve tenime değen nefesi aklımı başımdan almaya yetmişti. Öylece bakakaldım yüzüne. Ne olmuştu ki? Ben deli gibi aşık olmuştum. Üstüne bide evlenmiştim.
"Nefesimi kesiyorsun." Güldü ve yüzünü iman tahtama sürdü.
"Sende benim nefesimi kesiyorsun Şehide'm." Sesi halinden hoşlanır gibi çıkıyordu.
"Zeyd lütfen bir tanem üzerimden kalkar mısın? Nefesim kesiliyor."
"Ha!" Anlamış gibi bir ses çıkarttı ve hemen üzerimden kalkıp kendini yan tarafıma bıraktı. Çiğerlerim aldığım nefeslerin rahatlığı ile o da rahatlamıştı. O da benim yanımda derin bir nefes aldı ikimizde sırt üstü uzanmıştık ve karanlık tavanı izliyorduk. "Şehide." İsmin onda ne kadar güzel dursa da bana Çeçen kızım demesi daha çok hoşuma gidiyordu.
"Efendim Zeyd?"
Kafasını bana doğru çevirdi ve bana doğru yan bir şekilde uzandı. Bende ona sadece kafamı çevirip baktım. "Özür dilerim." Gülümsedim. Çünkü beklediğim bir özürdü. Allah'tan af dileyen bir adamı ben nasıl affetmezdim. "Sana aşık iken bile bir başkasına gittiğim için özür dilerim. İlk başta İslam'a girip seni alamadığım için özür dilerim. Sana karşı adam olamadığım için özür dilerim." Durdu ve derin bir nefes alıp devam etti. "Çok tövbe ettim. Elimden gelenin fazlasıyla bile bir şeyler yapmaya çalıştım. Allah'ın beni affetmesi için. Onun merhametine güvendim ve altı ay sonra Allah'tan seni istedim ben. Dün gece seni istedim ben Allah'tan. Ne olursa olsun benim olsun Allah'ım dedim. Akşamına ise senin mesajın ile yıkıldım. Benim olamayacaktın. O an ki sinir ile vurdum onu. Hak etti. İçinde gram pişmanlık yok ona karşı. Ama sana karşı da yüzüm yok. Karım oldun. Seni kimsenin görmediği şekilde ilk ben gördüm. Şehide'm sana bir talak hakkımı veriyorum. Beni geçmişime rağmen kabul ettiğin için Allâh senden razı olsun güzel karım." Sesi git gide titremeye başlamıştı. Hemen elimi kaldırdım ve sakallarına koydum.
"Zeyd'im Allâh seni affetsin inşallah. Allah'ın merhameti çok. Hem zina yapan zina yapan ile evlenir. Temiz ona yar olmaz. Ama baksana sen benimlesin. Bu bile Allah'ın seni affettiğinin bir işareti olabilir. Umudunu kesme. Allah'ın affetiğini ben nasıl affetmem. Ben kalbimin yıllarca deli gibi sevdiği adamı ben nasıl affetmem." Gözlerime o karanlıkta bile belli olacak kadar güzel baktı.
"Yıllarca sevebildin mi beni?" Ellerim sakallarının arasındayken hemen kafasını eğdi ve avucumun içini öptü. Bedenim ve ruhum mutluluktan kaybolmuştu. Helal sevgimi sevdiğim adam da bulmuştum. Yıllarca sessiz sevmemin ödülünü almıştım ben.
"Sessizce. Kimseye demeden kendi içimde sevdim seni." Beni kendine çekti ve sıkı sıkı sarıldı. Kokusu çiğerlerime doldu, bedenime sindi. Sakallarında ki elimi çektim ve bende sarıldım ona. Utanma yoktu bu saatten sonra. Helalimden utanmayacaktım. Kafamı iyice gömdüm boynuna ve orada dinlendim. Kokusunu içime çekerken kapının çalınması ile bir anda kendimi ittirdim ve ondan ayrıldım. Zehra teyze gelmişti. Zeyd ise bana gülümseyerek bakıyordu.
"Çocuklar uyanın hadi. Sabah namazı vakti girdi." Üzerimi düzledim ve yatakta oturur pozisyona geldim. Elbise üzerime doğru toparlandığı için ilk Zeyd'in kalkmasını bekledim çünkü o kalkınca ben hemen üzerimi düzleyecektim. O ise iki elini de başının altına almış bir şekilde bana gülümseyerek bakıyordu.
"Kalksana hadi."
"Yiyorsa sen kalk Çeçen kızı." Gözlerimi devirdim ve bir anda üzerimde ki yorganı atıp ayağa kalktım. İçimde ki utanç duygusu ile bayılabilirdim ama inadım tutmuştu. Yatağın üzerinde ayakta ona bakıyordum. Neyse ki etraf karanlıktı. Yatağın üzerinde elbiseyi aşağıda doğru indirdim ve üzerinden geçerek aşağıya indim. O ise gözleri büyümüş ve ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. "Senin inadın çok tehlikeli." Omuz silktim ve odanın kapısını açıp çıktım. Nereye gideceğimi bilmiyordum ama bir kapının altından ışık sızıyordu. Minik adımlar ile oraya gittim ve kapıya vurdum. İçerden su sesi geliyordu. Banyoyu bulmuştum.
"Abdest alıyorum." Zehra teyzenin sesi ile beklemeye başladım. Ben beklerken Zeyd çoktan yanıma gelmişti bile. Zehra teyze kapıyı açtı ve ikimize de öylece baktı ve hiç bir şey demeden yanımızdan geçip gitti. O çıkınca ben bir hızla içeriye girdim ve kapıyı hemen kapattım.
"Ben Abbas değilim. Sana zaten sıramı verirdim. Yangından mal kaçırır gibi içeriye girmene gerek yoktu Şehide'm." O görmese bile kendi kendime omuz silktim ve işimi hallettikten sonra hemen abdest aldım. Havalar sıcak olsa bile köy yeri olduğu için ve daha sabahın ilk saatleri olduğu için üşümüştüm. Titreye titreye abdestimi aldıktan sonra üzerimde ki elbiseyi iyice ayna karşısında düzelttim ve saçımı da iyice topladıktan sonra banyodan çıktım. Zeyd banyonun karşısında duvara yaşlanmış bir şekilde beni bekliyordu. Titreyerek önünden geçeceğim sırada kolumdan tuttu ve saçlarımın üzerine minik bir öpücük bıraktı. "Üşümüş mü benim küçük kızım? Odaya git üzerini giyin. Ben geliyorum hemen." Kolumu tuttuğu yer sıcacık olmuştu. Kafamı salladım ve üşümekten diken diken olan bedenim ile kaldığımız odaya geri girdim.
Elbisemi çıkartmadan elbisemin üzerine feracemi giyindim ve şalımı da öylece başıma doladım ve Zeyd'i beklemeye başladım. Odanın kapısı açıldı ve Zeyd odaya girip bana baktı. Bakışlarında bir gariplik vardı. "Ne oldu?"
"Gecelik daha çok yakışıyor. Ama sadece benim yanımda. İçim gidiyor sana." Diyecek bir şey bulamamıştım. Kapıyı arkasından kapattı ve dibine kadar geldi. Kokusu çok farklıydı. Kokusu değişmişti. Daha çok iman kokuyordu. Utansam da kafamı onun göğüsüne yasladım ve orada öylece bekledim. O ise örtümün üstünden hem başımı öpüyordu hemde ellerini kollarıma sürterek beni ısıtmaya çalışıyordu.
"Zaten yanındayken alev gibiyim. İyice benzin olup yakma beni Kocam bey." Kafamı kaldırdım ve gülümseyerek ona baktım. O da yüzünde ki gülümseme ile hem gözlerime hemde bütün yüzüme bakıyordu. "Bakarak namaz kılınmıyor. Hadi kılalım vakit geçmeden." Gülümsemeye devam ederken hemen o ön tarafa geçti bende hemen arkasına geçtim ve tekbir getirişini dinledim. Sesi çok güzeldi. İlk önce ayrı ayrı sünneti kıldık. Ardından ise yeniden imam tekbiri getirdi.
Namaza durduğunda bende kendi şahsi imamıma uydum ve namaza durdum. Sureleri o kadar güzel ve içten okuyordu ki içim huzur dolmuştu. Sesinin Kur'an'ı okurken böyle güzel çıkması çok hoşuma gitmişti. Namazımızı bitirdikten sonra ben arkada o da tam önümde oturuyordu. Tesbihini bitirdikten sonra arkasına doğru yavaşça kendini bıraktı ve dizlerime uzandı. Ellerimi uzun saçlarına daldırdım ve parmaklarımın saçlarının içinde huzuru bulmasını keyifle hissettim.
"Nasıl her yönden bile böyle güzel görünmeyi başarabiliyorsun?" Gülümsedim ve saçlarında ki elimi yüzüne indirdim.
"Bakan gözler her yönden güzel bakıyor. Ondandır." Ellerini kaldırdı ve yanaklarımdan tutup beni kendine doğru çekti. Dudakları alnıma nazik bir öpücük bıraktı ve geri çekildim. Yüzümde ki aptal gülümseme ile ona baktım. O da bana çapkın bir şekilde bakıyordu.
"Saçlarını açta gözlerim ve burnum bayram etsin Çeçen kızım." Ben daha elimi örtüme atamadan o hemen elini attı ve örtümü yavaş yavaş açtı. Örtüm tamamen açılınca gözleri saçlarımda takıldı. Elimi hemen saçlarıma attım ve tokamı açıp bileğime taktım. Uzun saçlarım Zeyd'in yüzüne dökülmüştü. Gram kıpırdamadan saçlarımı kokluyordu. "Cennet kokulum." Babamın aklıma gelmesi ile gözlerim doldu. Kalbime inat babama ihanet etmiştim. Annemin ne kadar arkamda olduğunu bilsem de babam ve abimi özlemiştim şimdiden. Zeyd fark etmeden hemen gözlerimi sildim ve aydınlanmaya başlayan hava yüzünden az da olsa gördüğüm yüzüne hayran hayran baktım. Ellerini saç uçlarıma koymuş onları yavaş yavaş yüzüne sürüyordu. "Kokun beni sarhoş ediyor." Gülümsedim ve eğilerek yanağından öptüm. Yüzünde bir bebeğin sevinci vardı.
"Nasıl böyle güzel seviyorsun?"
"Bilmem. Helalimsin ya ondandır." İçimde ki o küçük çocuk onunla beraber mutluydu. Sadece o değil her halim onun ile mutluydu. Ellerimi sakallarına koydum ve sakalları ile oynamaya başladım. O da benim saçlarım ile bir şeyler yapıyordu. Hava tamamen aydınlanana kadar böyle kaldık. Ne O halinde şikayet etti nede ben. Bazen yanlış diye düşündüklerimiz bizim için hayırlı olabiliyordu. Şükür ettim Allah'a. İyi ki dün onun ile gelmiştim. İyi ki Allâh onu benim karşıma çıkartmıştı. İyi ki o bana o sahipsiz notları göndermişti. Sahipsiz notların sahibi sahipsiz kalbimin sahibi olmuştu. Bütün düşüncelerim Zehra teyzenin çığlığı ile bölündü. Zeyd hemen kucağımdan kalktı ve odadan bir hışım ile çıktı ama ben korku içinde öylece orada kalmıştım.
İçeriden ikisinin sesi geliyordu. Yerimden kalktım ve kapıya gittim. Tam kapıyı aralamıştım ki Zey geri kapıyı arkadan ittirdi. "Çıkma sakın!" Korku ile beklemeye başladım. İçeriye bir şey girmişti ama ne girdiğini ne sesten nede başka bir şeyden anlamıyordum.
Sesler bir kaç dakika sonra tamamen kesildi ve kapıyı yeniden açtım ve kafamı dışarıya çıkarttım. Zeyd bir örtünün üzerinde oturmuş içinde hareket eden şeyi tutuyordu. "O ne?"
"Bakmak ister misin?"
"O ne? Ona göre bakıcam." Güldü ve bana alttan alttan baktı.
"Hayvan. Bana güven. Gel de sev."
"Olmaz hayvan bir şey yapar. Isırır beni."
"Güzel karım hayvan ne hayvanı aslan filan değil kaplan filan değil." Korku içinde Zeyd'in örtünün altında tuttuğu şeye baktım.
"Köpekte olsun"
"Köpekte değil."
"Kedi de olsun." Şaşkınlık ile Zeyd'e baktım. Başka ne girecekti ki eve?
"Kedi de değil." Yavaş yavaş yanına yaklaştım ve biraz mesafe bırakarak yere eğildim.
"Ney?" Yavaşça hayvanı tuttu ve örtünün ucunu hayvanın kafasından geçirip hayvanın kafasını dışarı çıkarttı. Gördüğüm şey ile kendi kendime güldüm.
"Tavuk."
° ELHAMDÜLİLLAH °
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |